@sevda.h
|
Arkasını döndüğü an gördüğü kadın ile ne yapacağını bilemedi Ceylan. Korku dolu gözler ile karşısındaki eski halinden eser kalamayan kadına baktı. En son amcasını ziyaret ettiği gün gördüğü kadın şimdi karşısında Cihanlı hanımağası gibi değilde kimi kimsesi olmayan sokak dilencisi gibi giyinmiş bir kadın gibiydi. Üstü başı yırtık gözleri bile farklı bakıyordu. Mihra'ya korktuğunu belli etmek istemiyordu lakin şu an akıl sağlığını yitirmiş gibi bakan kadın ilede aynı odada tek başına durmak istemiyordu. Titrek ses ile "Berfin" diye seslenirken kahkaha atan kadın "Berfin yok Mihra var beğenirsen" diye konuşmuştu. Yatağına bıraktığı telefonu eline alıp Afran'ı arayacağı sırada dibine gelen kadın bir çırpıda telefonu alarak camdan dışarıya fırlattı. Sonrasında üzülmüş gibi "tüh elimden kaydı" diye yalandan sitem ederken Ceylan'ın saçlarına gitti elleri. Korkudan bir adım gerileyen Ceylan kadının elini ittirirken "hamileymişsin?" Diye karnını işaret eden kadın "oda hamileymiş" diye ağlamaya başladı. Kimden ve neyden bahs ettiğini anlamayan Ceylan iyice uzaklaştı kadından. Ağlamaları kahkahaya dönen Mihra "Ceylan" dedi "O da hamileymiş, sonra orospunun biri gelmiş her şeyi mahv etmiş". Eline nerden bulduğunu bilmediği içi sıvı ile dolu şırıngayı alan Mihra Ceylan'a doğru uzatınca "Yapma" diye bağırdı Ceylan. Üzerine doğru gelen kadın ile "yardım edin" diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Tam o sırada kapıyı zorlayan Afran'ın sesi duyuldu dışarıdan. Birza olsun rahatlayan Ceylan "Afran çok korkuyorum" diye ağlamaya başlayınca hemen arkasına geçen kadın şırıngayı boynuna doğru bastırmaya başladı. Hiç bir şey yapmıyor sadece iğnesinde kapağı duran şırıngayı tehdit eder gibi bastırıyordu. Nefes dahi alamayan Ceylan'ın gözünden yaşlar süzülürken eli karnına gitmişti. Nihayet Afran ve Mirza arkasında bir kaç doktor ve polis ile kapıyı kırarak içeri girmişlerdi. Gördüğü manzara karşısında sinirleri tavan yapan Afran "Karımın saçının teline zarar gelirse seni yaşatmam Mihra, seni öldürürüm" diye bağırdı. Kahkaha atan Mihra "Benim kaybedecek bir şeyim kalmadı Barzan. Oyunun sonuna geldim" diye cevaplamıştı. Karşısındaki kadının annesi olduğuna inanamıyordu Mirza. Kadına doğru bir adım attığında "Kal orada! Sevgili kuzenine bir şey olsun istemezsin değil mi canım oğlum" diye konuşunca. Dişlerinin arasından "bana oğlum deme" diye tislayan Mirza sıkıntı ile yüzünü sıvazladı. "Bırak lütfen! Ben sana ne yaptım ha neden bu kadar nefret ediyorsun benden?" Diye ağlayarak soran Ceylan'ın saçlarından çekerken acı dolu inleme çıktı dudaklarından Ceylan'ın. Karısının haline dayanamayan Afran "Lan" diye öne atılınca şıringanın kapağının dişi ile açarak boynuna doğru bastıran Mihra "Bir daha uyarmıycam" diye bağırmıştı. Afran ile beraber gelen polis silahını Mihra'ya doğru uzatıp "teslim ol yoksa ateş etmek zorunda kalıcaz" diye uyarınca kaşları havalanan kadın "et bakalım komiser" diye kahkaha atmıştı. Kadının akıl sağlığının yerinde olmadığını anlayan doktorlar "Mihra hanım bakın tedavi süresini başlatabilir" diye daha cümlesini bitirmeden "Kes konuşmayı doktor" diye konuşan kadın ile konuşması yarıda kalmıştı doktorun. Ceylan'a doğru dönen kadın "Senide beklettim cici kız" diye tıslarken "Ananın anası olacak o orospu babamı yoldan çıkarmasaydı ben senden bu kadar nefret etmezdim" diye gerçekleri söylemeye başladı. Dedikleri ile kaşları çatılan Ceylan "nenem mi?" Diye sorarken iyice saçlarını çeken Mihra " o kadın yüzünden benim annem rahat bir hayat sürmedi" diye ağlamaya başladı. Geçmişin izlerini hala taşıyan yüzünü acı çeker gibi buruştururken "Babam olacak o adam senin nenene aşıktı ama benim anam ile evliydi" diye konuştu. Mihra'nın babası Yakup Ceylan'ın neresini çok seviyor onun ile evlenmek istiyorken babası buna karşı çıkmıştı. O zamanlarda baba lafının üzerine laf söylemediği için mecburen Mahi hanım ile evlenen Yakup ağa hıncını Mihra'nın annesinden alır her akşam karısını döver ve kızını döver öyle uyurdu. Babası yüzünden kötü bor çocukluk geçiren Mihra annesinin ağzından duyduğu o kadının ismini hafızasına kazımış ve intikam yemini etmişti. Uzun zaman sonra Dilda hanım yani Ceylan'ın neneside evlenmiş çocukları olmuştu. Mihra Hozan ağa ile evlenince Hozan ağanın kardeşi Hazar'ın aklına Ceylan'ın annesi olan Dilan'ı sokmuş ve Barzan'lardan Mustafaya aşık olan Dilan'ı zorla almışlardı Hazar'a gelin olarak. Buna dayanamayan Mustafa bir kaç sene sonra Hazar'ı vurmuş ve kan davası başlatmıştı. Ceylan'ın annesi Dilan'ı her kes hastalıktan oldu bilirken yaşadıklarına dayanamayan Dilan intihar etmişti. Duydukları ile sarsılan Ceylan hıçkırarak ağlamaya başladı. Hiç bir şeyden haberi olmayan yetimin gönlünü kıran kadın Mihra'ya yine bir ah etti. "Sen nasıl bir kadınsın? Canisin sen! Suçu günahı olmayan insanların hayatı ile oynamışsın!" Diye sinir krizi geçirirken son gücü ile Mihra'yı kendinden uzaklaştırdı ve yüzüne tokat attı. Yediği tokat yüzünden gözü dönen Mihra içi zehir dolu şırıngayı Ceylan'ın boynuna bastırdı. Acıdan gözleri kararan Ceylan yere düşerken ilk önce Afran sonrasında polisler ve doktorlar onlara doğru atıldılar. Buraya gelirken her şeyden vazgeçmiş olan Kihra hiç düşünmeden kendini açık duran camdan aşağı attı. Mirza tutmak için hamle yaparken çok geç kalmış Mihra'nın bedeni kanlar içinde yere çakılmıştı. Gözlerini acı ile kapatan Mirza'nın içinde bir gram üzülme duygusu olmayışı canını sıkmıştı. O sırada nefes nefese koşarak gelen Berfin olanları yoğum bakıma alınan Ceylan'ı ve dışarıda yerde yatan annesini görünce baygınlık geçirmiş ve muayene odasına alınmıştı. Hemşirenin gelipte alınacak ilaçlar var diye çağırması ile peşi sıra giden Berfin bir odaya kilitlenmiş ve az önce bağırışlarını duyan temizlik görevlisi onu odadan çıkarmıştı. Helin ise yengem yiyecek diye sevinerek getirdiği pastayı acı ile yere fırlatmış yaşananları görmek duymak istemeyerek elleri ile kulaklarını kapatarak ağlamaya başlamıştı. Bir hafta geçmişti o lanet günün üzerinden. Mihra'nın cenazesi kaldırılmış cenaze namazını anne hakkıdır diye bir tek Mirza kılmıştı. Cenazesi Hozan ağanın isteği ile kimsesizler mezarlığına defn edilmiş ve mezar taşında sadece Mihra diye yazılmıştı. Ceylan ise vücuduna aldığı zehir yüzünden bebeğin kalp atışları durmuş ve bebeğini almak zorunda kalmışlardı. Kendisinin durumu stabildi. Zehir tamamen kanından çıkmamış ve oldukça zor günler geçiriyordu. Sürekli ilaçlar ile uyutuluyor uyandığı zaman ise hem bedenindeki hemde ruhundaki acı yüzünden sinir krizi geçirerek ağlıyordu. Doktor ve hemşireler zor zabt ediyor ve yine sakinleştirici ile uyutuyorlardı. Bugün ise doktorlar "artık daha fazla sakinleştirici yapamayacaklarını ve uyanınca yine kriz geçireceğini ancak kendisi isteyerek iyileşmesi gerektiğini" söylemişti. Bir haftadır her kes Ceylan'ın acısına ortak olmuş acı günler geçirmişlerdi. Hele ki Afran yemek yemiyor uyumuyor du. Bir haftada çöken adamı ancak karısı düzelte bilirdi. Koridordaki sandalyede otururken odadan yine acı bir çığlık duyuldu. Karısı uyanmıştı. Hemen odaya girdiğinde karısı saçlarını çekiştirerek ağlıyor her tarafı yakıp yıkıyordu. Gidib Ceylan'ı kendisine çekerek sarıldı. Gözüne bir şey gözükmeyen Ceylan Afran'ın kokusu ve verdiği güven hissi ile biraz sakinleşmiş ve hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. "Canım çok yanıyor Afran" diye konuşunca "Benim daha çok yanıyor" diye cevap verdi Afran. "İyileşmek istiyorum" diye bir daha konuşan karısının saçlarını öperken "söz veriyorum iyileşeceksin güzelim, beraber iyileşicez" diye cevap verdi. "Söz mü?" Diye acı içinde soran kadının yüzünü avuçlarken alnına dudaklarını bastırarak cevapladı "Söz" diye. Afran ve Ceylan'ın tüm acı günleri geride kalkıştı artık.:) (buna yazarın kendisi bile inanamıyor ya neyse) Sağlıcakla kalın Güzellerim:)
|
0% |