@sevda.h
|
Lüks siyah jeep tozlu yollardan giderken radyodaki "Sen her aysın" şarkısını dinliyordu henüz 20 yaşında olan delikanlı. Okuduğu okul yaz tatilini başlatmış oda yuvasına geri dönmüştü. Aslında İstanbul'daki hayatını bırakıp gelmesi kolay olmamıştı ama babası kesin bir dille dönmesini ve şirket başına geçmesini söylemişti. Henüz mezun olmamıştı lakin lise dönemlerinde bile babasının şirketinden koysalar gitmeyen kendisi işi erken yaşta öğrenmişti. Şimdide babası 2 ay bile olsa dinlenmek istediğini söylemiş kendisini şirket ile ilgilenmesi için çağırmıştı. Oysaki ne güzel alışmıştı İstanbul hayatına. Gecesi ayrı gündüzü ayrı güzel olan İstanbulu en çok gece seviyordu. Kendisi gecelerin playboy'u olmuştu. Etrafında fır dönen kızları hatırladıkça "2 ay oğlum, sayılı gün çabuk geçer" diye söylendi. 1 hafta önce Mardin'e gelmiş işlerini yoluna koymuş şimdi ise Şanlı Urfa'ya İstanbulda tanıştığı okul arkadaşı Sıraç'ın yanına gidiyordu. Arkadaşı çok ısrar etmiş kendisini memleketine davet etmişti. Tam o sırada arayan arkadaşı Sıraç arayıp ona merkezde bir yeri tarif ederken orada beklediğini söyledi. Sıraç'ın yanına vardığında beraber yemek yemiş ve eve doğru yola çıkmışlardı. Sıraç Ezman aşiretinin 2 oğluydu. Ezman konağına geldiklerinde Sıraç'ın annesi onları karşılamış ve avludaki çardağa buyur etmişti. O sırada kiler olduğunu tahmin ettiği yerden eli yüzü un içinde bir kız çıkmış ve kafasını kaldırıp Mirhan Ali'ye bakmıştı. Sıraç'ın annesi kıza doğru "Firuze kızım hazırladığınız tatlıdan getirin misafirimize" diye seslendi. Kafasını onaylar şekilde sallayıp mutfağa giden kızın adını Firuze olduğunu öğrenen Mirhan Ali Sıraç'a ile sohbete devam etti. Mutfağa giren Firuze elini kalbinin üstüne koydu. Rüyasında gördüğü genç adam bugün karşısında capcanlı duruyordu. "Hayr olur inşallah " diye Ruken hanımın istediği ikramlıkları tepsiye yerleştirmeye başladı. Tepsiyi eline alıp tam kapıdan çıkacakken Ruken hanımın yeğeni olan Delal "nerede zengin erkek orada Firuze" diye söylenmeye başlamıştı. Kıza dönüp "anlamadım" diyen Firuze'ye "diyorum ki Mardin'den ağa gelmiş dediler hemen tepsiyi alıp koşarsın yanına yoksa sen pek mutfağa girmezdin hani" diye cevap verdi Delal. "Laflarına dikkat et Delal! Ruken Hanım istedi diye götürüyorum. Ayrıca gelen misafirin kim olduğu umrumda değil" diye tısladı. İçinden söylene söylene gidib kafasını kaldırmadan "hoş geldiniz" diyerek ikramları masaya koydu ardından yine kafasını kaldırmadan geldiği gibi geri gitti. Tekrar mutfağa girdiğinde yine Delal'ın zehirli sözlerine maruz kaldı Firuze. "Kim olduğu umrumda değil dersin ama koşa koşa gidersin hizmet etmeye Firuze" diye konuşan kıza "işim bu Delal" diye cevap verdi. "Senin işin mutfakta değil Firuze. Senin işin temizlik yapmak" diye bağırmaya başlayan kıza "öylemi? Peki gel o zaman" diyip kolundan sürükleyerek çardakta oturan Sıraç ve Mirhan Ali'nin yanına götürdü. Masaya koyduğu tabakları tekrar tepsiye dizerek Delal'ın eline tutuşturarak konuştu. "Al o zaman Delan hanım. Sen yaparsın ikramları." Arkasına bakmadan giden kızı şaşkınlık ile izleyen Mirhan Ali olanlara anlam veremedi. Şırac Delal'e bakarken ağlamaklı ses ile özür dileyerek içeri kaçtı kız. Boğazını temizleyen Mirhan Ali Sıraç'a Firuzeyi sordu. "Evde çalışan Sultan ablanın yeğeni. Kendisi rahatsız olduğu zaman Firuzeyi gönderir çalışması için." Diye cevap veren Sıraç'a "Çok güzel kız" diye aklından geçenleri dile döktü Mirhan. Arkadaşına öldürücü bakışlar atan Sıraç "Gebertirim seni Mirhan! O kız İstanbul'daki kızlara benzemez. Uzak dur!" Diye söylendi. "Sakin ol kardeşim. Bizde biliyoruz her halde her kuşun eti yenmez ama niyetim ciddi. Alacam o kızı". Mirhan Ali'nin söylediklerine şaşıran Sıraç "Lan ne niyeti ne ciddisi daha tanımıyorsun bile kızı" diye söylendi. "Tanışırız bro tanışırız" diye cevap veren Mirhan emindi. Bu kız onun hayatını çok değiştirecekti. Akşam ezanı okunmuş konakta işi biten Firuze izin isteyerek çıkmıştı. Eczaneye uğrayıp teyzesinin ilaçlarını alması lazımdı. Konağın yakınından minibüs geçmezdi taksiye binecek parasıda olmadığına göre durağa kadar yürüyecekti. Salık bıraktığı beline kadar uzanan simsiyah saçlarını çantasından çıkardığı lastik ile topladı. Biraz yürüdükten sonra durağa varan kız minibüs beklemeye başladı. Bir kaç dakika bekledikten sonra durağa yanaşan siyah arabanın camı açılmış ve isminin Mirhan Ali olduğunu öğrendiği misafir kendisine bakıyordu. "Gideceğin yere bırakayım istersen" diye konuşan gence "minibüs gelir şimdi teşekkür ederim" diye cevap verdi. O sırada gürültü ile gürleyen hava ile yerinde sıçradı kız. "Bak yağmurda yağar şimdi, minibüs Allah bilir ne zaman geçer buradan yolda kalırsın bak" diye konuşan adamın ağzına çakası geldi ama şu an tek dersi ilaçları alıp eve gitmek olduğu için fazla direnmedi. Etrafına biraz baktıktan sonra arabanın arka koltuğuna yertleşti. Dikiz aynasından kendisine bakan adam "Nereye gidiyoruz" diye sorarken "merkezde eczaneye gitmem lazım" diye cevap verdi. Kafasını sallayan Mirhan Ali arabayı çalıştırıp yola koyuldular. Eczaneden ilaçları aldıktan sonra yine Mirhan Ali'nin evine bırakması sonucu eve umduğndan erken gelen kız günün yorgunluğu ile uyuya kaldı. Geceyi Şanlıurfada geçiren Mirhan Ali 1 gün diye geldiği şehirden gitmek istemiyordu. Aklı Firuze'de kalmıştı. Yakından tanışmak istiyordu lakin kızı tanımadan bile nasıl bir karaktere sahib olduğunu anlamıştı. Taş çatlasa daha 16 yaşında olan kız onun gözünde çok olgun bir yapıya sahipti. Kaldığı misafir odasının balkonundan konağı izleyen Mirhan Ali kızın elinde süpürge ile alt kattaki salona girdiğini gördü. Hiç beklemeden peşinden giden Mirhan salona girdiğinde süpürge sesinden onu fark etmeyen kızı izlemeye başladı. Dün salık bıraktığı saçlarını bugün tepeden at kuyruğu yapmış yüzünü daha bir açığa çıkarmıştı. Giydiği kot kloş eteği ve siyah tişörtü ile gayet sade bir görseldi lakin kızın albenisi o kadar farklıydıki bir bakan bir daha dönüp bakıyordu. Süpürgenin fişini çekip kızı kendine döndüren Mirhan Ali "Günaydın" diye seslendi. Kısık ses ile "sizede" diye cevap veren kıza "müsaitsen konuşalım mı" diye sorarken tek kaşını kaldıran kız "ne konuşacağız" diye cevapladı onu."Senden hoşlanıyorum" diye pat diye söylediğine kendiside inanamadı. Karşısı daki kızda ciddiye almamış olacak ki gidib tekrar fişi prize taktıktan sonra işine devam etti. Bu sefer supurgenin düğmesine basan Mirhan Ali "niye cevap vermedin" diye sorarken "hiç tanımadığı birisinden nasıl hoşlanır insan" diye cevaplayan kıza "Asıl tanımadığı birisinden hoşlanır tanıdıkça da sevmeye başlar" diye konuştu. Kızın kendisine bakan siyah gözleri durumu analiz eder gibiydi. Dudakları ne diyeceğini bilemeden açıp kapanıyordu. "Gitmem gerekiyor" diye aniden uzaklaşan kızın arkasından bakan Mirhan Ali düştüğü duruma inanamıyordu. Kendisine pat diye hoşlanıyorum diyen genç adama hayret etti Firuze. Tamam yakışıklı ola bilirdi hatta ultra yakışıklı olabilirdi ama daha kimin nesi olduğunu bilmediği kızada senden hoşlanıyorum dememeliydi değil mi? Kendisini ne sanıyordu acaba? Buralı olmadığı kesindi. İlk defa geliyordu konağa. Kendiside kabul etmesi gerekirdi ki çocuk gayet düzgün birisine benziyordu. Siraç ağabeyinin her arkadaşı gibi. Düşünceler ile mutfağa gireceği sırada Delal ve Sıraç'ın kardeşi Gülizar'ın konuştuklarını duydu. "Firuze çok güzel bir kız bir kere" diyordu Gülizar. Ne konuştuklarını zerre anlamayan Firuze merak ile dinlemeye başladı. "Ay neresi güzel Allah aşkına Gülizar. Siyah saç siyah göz başkada ahım vahım bir şeyi yok yani. Hem olsa 16 sına doldu hiç ne hoşlandıği birisi var ne ondan Hiç hoşlanan." Delal'ın söylediklerine kaşlarını çatan Firuze bu kız kafasında ne yaşıyor diye düşünüyordu. "Mirhan Ali'nin gözü üzerimde valla Gülizar yakında gelin olup gidecem herhal" diyen Delal'e kahkaha atacaktıki kendisini zor zaptetti. Mutfağa girip hiç oralı olmadan tezgahın üzerinde duran sürahiden şu doldurup Delal'ın gözlerinin içine bakarak içti suyu. Kendisine dönen Gülizar "Teyzenden izin alsakta bu gece burada kalsan olurmu Firuze? Yarın Adar sünnet oluyor ya işler yetişsin" diye konuştu. İşler yetişmezse Ruken Hanım bırakmazdı zaten bu gece burada kalmaktan başka çaresi yoktu. "Olur Gül'üm" diye tebessümle cevap verdi ve dediği gibide olmuştu Ruken Hanım "yarın erkenden geleceksin zaten hiç gitme" diyerek bırakmamıştı kızı. Gece uyku tutmayan Firuze su almak için mutfağa girdi. Aklından çıkmayan Mirhan Ali bu gecede onu uykusuz bırakmıştı. İlk defa birine karşı bu kadar heyecanlandı kalbi. Olurmuydu acaba? Daha 16 yaşında olan yüreği kaldırırmıydı birini sevmeyi? Mutfak penceresinden dışarıya baktığında Mirhan Ali ve Sıraç'ın konağa girdiğini gördü. İster istemez gecenin bu saati ne arıyordu dışarıda diye düşünmeden edemedi. Mutfak tarafa bakan Mirhan Ali kendisini fark etmiş Firuze saklanma gereği duymamıştı. Yada onu görsün istemişti. Sıraç odasına çıkarken Mirhan Ali kendisine taraf geliyordu. Yamuk bir gülümseme ile göz kırptı kıza. "Uykumu tutmadı kara kız" diye sorarken kaşları çatılan Firuze "Ben kara kız değilim bir kere" diye çocuk gibi kollarını göğsünde birleştirerek dudak büktü. Kahkaha atan Mirhan Ali kıza doğru eğilip kısık ses ile "sana bir sır vereyim mi" diye sorarken kafa sallayan Firuze ile devam etti "kara kızlar dünyanın en güzel kızlardır". Aradan geçen bir haftanın ardından Urfa'ya çivi çakan Mirhan Ali gitmek istemiyordu. Firuze ile biraz daha yakınlaşmışlardı. Kızın onayını almadan gitmek istemiyordu bu şehirden. Arkadaşı ile terasta sigara içen Mirhan Ali dereini anlatıyordu. "Bilmiyorum abi ya kızda farklı bir şeyler var. Ne bileyim ben ilk defa bir kıza bakarken onunla yatmak değil saatlerce konuşmak istedim, hiç bir kızı tek gecelik ilişkiden öteye götürmeyen ben o kız ile bir ömür hayal ettim, sarışın kız zaafı olan ben esmer kızın ne kadar güzel olduğunu sorguladım. Siyah gözleri sıradan bir göz diye düşünürken o kızın kömür karası gözleri sanki dünyanın en güzel gözleri diye düşündüm". Mirhan Ali'yi ilk defa böyle gören Sıraç kahkaha attı. "Geçmiş olsun kardeşim. Ben aşka inanmam diyen sen Firuze'ye ilk görüşte aşık olmuşsun". O sırada merdivenlerde Mirhan Ali'nin konuştuklarını duyan Firuze kalbinin sesini dinlemek istiyordu. Onlara görünmeden Gülizar'ın odasına girdi. Odayı toplayıp çıkarken çardakta oturan Ruken Hanım Delal Sıraç ve Mirhan Ali'yi gördü. Delal'ın söyledikleri aklına gelince kaşları çatıldı. Mirhan Ali'ye gayet samimi bir şekilde gülerek konuşuyordu kız ile. Hışımla mutfağa giderken onu fark eden Sıraç peşine gitmişti. Şıracı mutfakta gören Firuze "Buyur Sıraç ağabey bir şey mi istedin" diye sorarken "Mirhan Ali bugün gidiyor" diye konuştu Sıraç. Sessiz kalan kız ile devam eden Sıraç "İyi çocuk yani kaçırma bence" diyerek tam çıkarken Firuze'nin "Sıraç ağabey" diye onu durdurmasına gülümseyerek konuştu "Ben hal edecem". Akşam yemeği için sofra kurmaya yardım eden Firuze evine gitmek çıktığında Mirhan Ali arabasına yaşlanmış kendisini beklediğini gördü. Yanına gelen Mirhan Ali "Geç oldu bırakayım istersen" diye sorarken "zahmet olmasın" diyen Firuze'ye arabanın ön kapısını açan Mirhan Ali "zahmet senden gelecekse olsun bakalım" diye cevapladı. Akıp giden yollar ile birlikte hiç konuşmadı ikili. Evinin önüne geldiğinde "teşekkür ederim" diyen Firuze'ye sade bir "eyvallah" diyen Mirhan Ali artık kızı zorlamak istemiyordu. "İnsanlar bir daha görmek istedikleri kişileri Allah'a emanet edermiş. Allah'a emanet edilen insan seni görmeden ölmezmiş. Sende Allah'a emanet ol" diye söyleyen kıza gülümseyen Mirhan Ali "Allah'a emanet ol Firuze" diye cevap verdi. Harmanşah Destanı burada başladı.
Cihan Güzeli'ni yazıyor yazıyor siliyorum. Afran ile Ceylan'a başlarken onlara acı çektirmeyem dedim lakin yazarken hep acı sahneler geliyor aklıma. O yüzden bir kaç gün ara vermek istedim. Hazir kafam boşken güzel seven Adam Mirhan Ali'ye başlayayım dedim. Bunların hikayesi tamamen farklı olacak. Akşama Ceylan ile Afran'da Görüşürüz. :) |
0% |