@sevim_svim
|
Elimdeki tezi masanın üzerine bırakıp daha yeni yaptığım sıcak filtre kahvemden bir yudum alıp bilgisayarımın yanına bıraktım. Kahvenin insanı yatıştıran etkisinin olduğunu biliyordum. Derin bir iç çekişten sonra tezimi en az 4. kez alıp okumaya başladım. Tez aslında birkaç ana başlık altında toplanıyordu: Seri katiller kurbanlarını neye göre seçer? Elverişlilik: Geceleri yalnız kalan bir kadın, katil için neden bir numaralı kurban olmasın ki?
Savunmasızlık: Gece sokakta yanında büyük bir köpek olan bir adam yerine neden tek başına olan bir kadına saldırılmasın?
Arzulanabilirlik: Failin kendi oluşturduğu ırk, saç rengi, göz rengi, ten renginde olunduğu için olabilir...Bu da demektir ki saçımız sarı ya da siyah, gözlerimiz renkli veya kahve tonlarında olduğu için öldürülebiliriz.
Seri katiller kurbanlarını neden göre öldürür?
Aslında bir seri katilin işlediği suçların birden fazla sebebi olabilir veya hiç olmayabilir. Katilin içgüdüsel davranışları suçun yargıya taşınıp üzerinde araştırılmaya başlandığında değişebilir. Birden fazla kimlikle insanları farklı şekillerde öldürebilirler. Katilin kimlik değişimleri sırasında yaşanan duygular, katilin kendisine zarar vermesine neden olabilir.
Bir cinayet sebebi belirlense bile, bu durum seri katilin ortaya çıkarılmasına yardımcı olmayabilir. Araştırma sürecinde şüpheliyi bulmak yerine cinayet işleme içgüdüsünü ortaya çıkarmak amacıyla harcanması, soruşturmanın raydan çıkmasından başka bir şeye yaramaz.
Katillerin cinayet motivasyonları nelerdir?
Kategoriler, seri katillerin tam bir ölçümü olma niyetinde ya da onların güdülerinden oluşan teoriyi yok sayma niyetinde değil. FBI tarafından 2005'te kısa ve öz bir şekilde hazırlanan rapora göre, kategorilerin listesi aşağıda verildiği gibidir:
Öfke: Güçlü bir duygudur. Katil belirli bir gruba veya insana duyduğu kin ve nefret bunu yaptırır.
Suça teşebbüs: Organize çetelere bağlıdır. Fail cinayet işleyerek statü, para vb. ödüllerle kazanç sağlar.
Finansal kazanç: Organize çetelere bağlı değildir. Yapılan banka soygunları buna örnek verilebilir.
Güç, ego tatmini: Katil, kurban/kurbanlarla oyun oynar, onların zihin karmaşıklığıyla dalga geçip, bundan zevk alan bir duygu durumuna girer. Ceza-ödül sistemi olabilir. Sorunları kişiseldir. Kurbanı derin bir psikolojik bunalıma sokarak üzerinde hakimiyet kurar. Bir nevi kendini "tanrı" sanar... Araya aracı koymadan birebir şekilde tatmin olur.
Psikoz: Halüsinasyonlarla geçirilen ağır bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu hastalığa sahip olan kesime potansiyel katil olarak bakılır fakat birilerini öldürme ve "Seri katil" damgası yemeleri diğerlerine göre daha azdır.
Cinsellik: Katilin bir ya da birden fazla kişiye beslediği 'abartı derece şiddet içeren' veya sadece 'basite indirgenen' cinsel dürtülerini ve arzularını kontrol edememesine bağlı olarak meydana gelir. Cinsellik motivasyonlu olarak insanları öldürenler genelde küçükken ebevenleri veya akrabaları tarafından istismara uğramış kişiler olabilir. Cinsellik esnasında şiddetli unsurlara başvuran fail, sonrasında acıma yerine haz duyup pişman olmaz.
...
Üçüncü A4 kağıdını okumaya başlarken omzumda bir el hissedince aniden arkamı döndüm. Eğer psikoloji öğrencisi olarak gerilim kitapları okursanız paranoyak oluyorsunuz...Benim gibi.
"Eda ne yapıyorsun sen ya?" Diye çıkıştığımda kocaman güldü.
"Peri'cim sadece dokundum neden bu kadar abartıyorsun?"
"Sence bana böyle dokunman normal mi?" Deyip kollarımı birbirine bağlayıp geriye yaslandım.
"Tamam özür dilerim, ben bir şey getirdim sana," dedi ve bir zarf uzattı. "Kapına seni isminle bırakmışlar."
"Ne bu?"
"Açmadım. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalini yapamam." Deyip güldü. Hukuk okuyan birine göre gayet makul bir açıklamaydı.
"Aklıma okuduğum şu kitaptaki kız geldi?"
"Hangi kız?"
"Obsession..."
"Aynen bize de takıntılı olan biri var." Diyerek dalga geçti.
"Neden olmasın? Daha az önce okuyordum. Saçımız sarı ya da siyah, gözlerimiz renkli veya kahve tonlarında olduğu için öldürülebiliriz."
"Yukarı mahallede düğün varmış Peri. Aynen bak bize de takıntılı olan kişi damatmış."
Telefonundan gelen mesaj sesiyle masada sabit duran telefonu açtım. Belediyenin her gün gönderdiği mesajlardan sadece birisiydi.
BU MESAJ, İZMİR BORNOVA BELEDİYESİ TARAFINDAN HALK VE TOPLUM SAĞLIĞI İÇİN ATILAN TOPLU BİR MESAJDIR: GÜNDE EN AZ 2 LİTRE SU İÇİLMESİ GEREKLİDİR. SU, SAĞLIKTIR. KİLO VERMEYE YARDIMCI OLUR. SEN SUYUNU İÇTİN Mİ?
Mesaja bakıp küçük bir kahkaha attığımda önümdeki suluğu alırken aynı anda mesaja sözel olarak cevap verdim: "Şimdi içiyorum."
Eda halihazırda elinde olan telefonunu karıştırdığında bana gelen mesaj ona da gelmiş mi diye baktığını anladım.
"Merak etme sana da gelir." Dedim umursamazca ve kalktığım masaya geri oturdum.
"Ee napıyorsun?"
"Tezimi okuyorum görmüyor musun? Yarın hocaya vermem gerek."
"Tez gelsin tez gitsin diyorsun yani," deyip hunharca gülmeye başladı.
"Eda git başımdan ya."
"Her şeye kız zaten sen de...Neyse,'' dedi gerinerek: ''Ben Burak'la buluşacağım. Sap sap takıl sen de.''
Onun bu iğnelemesine cevap vermedim. Nitekim sevgiliden daha önemli şeylerim vardı. Kitaplar gibi...
Elime aldığım kalın, 400 sayfalık kitabı kaldığım yerden okumaya başladım. Kitap beni gerim gerim geriyordu ama seviyordum.
Telefonuma gelen bildirimle gülümsemeden edemedim. Yine bir toplu mesajdı: ‘Kitaplar i nsanları susturur ama yine de çok gürültülüdür.’
Tesadüf, diye düşündüm. Garipti.
|
0% |