@sevim_svim
|
Gözlerimi açtığımda ellerimi hareket ettiremiyordum, etraf oldukça karanlıktı ve çok üşüyordum. Neler oluyordu? Odaklanmaya çalışarak, son hatırladığın anılar zihninde canlandırmaya çalışıyordum.
Buraya nasıl geldiğimin sebebini anlamaya çalışarak, çevremdeki detayları fark etmeye çalışıyordum. Etraftaki karanlık, bilinmezliği ve belirsizliği artırarak içinde bulunduğun durumu daha da gizemli kılıyordu.
Ellerim acıyordu.
Ne zamandır buradaydım?
"Hey!" Diye bağırdığımda sesim yankılanarak bana geri döndü.
"Şimdi boka bastın geri zekalı." Dedim kendi kendime.
"Ne bok yemeyi düşünüyorsun şu an? Umarım aptal psikolojik bilgilerin sana yardım eder. Yoksa gözünden ayağına kadar bağlısın ya hani?"
En azından ağzımı açık bırakmış, diye düşündüm. Ama bir boka da yarayacağı yoktu maalesef.
Zihnimdeki hatıra parçalarını bir araya getirmeye çalışarak karanlığa ve soğuğa karşı mücadele etmeye devam ettim. Ama hatırlamaya çalıştıkça anılar daha da anlaşılmaz hale geldi.Uzaklardan hafif sesler duyabiliyordum ama ne olduklarını çözemedim. Sanki bir kabusun içinde sıkışıp kalmış gibiydim, ne kadar çabalasam da uyanamıyordum.
Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes alarak düşüncelerimi sakinleştirmeye çalıştım. Buraya nasıl geldiğimin gizemini çözmek için bu karanlıktan çıkmanın bir yolunu bulmam gerekiyordu. Ayak sesleri bana yaklaştı, yaklaştı ve yanımda durdu. Boynuma dokunduğunda ürperdim ve -Belki de- saatlerdir otobüste aşina olduğum sesi duydum.
''Sen ne yaptığını sanıyorsun lan!?'' diye bağırdım.
Bir şeyler mırıldandı. Sesi her zamankinden - duyduğum ve hatırladığım kadar- değişik çıkıyordu. Daha şefkatliydi.
''Sikeceğim seni de, şefkatini de...'' diyemedim.
Gözlerimde olan bandana tarzı şeyi kaldırıp ellerini saçımda gezdirdi.
Elini şıklatıp dudağımın kenarına minik bir öpücük kondurdu.
''Neden konuşmuyorsun? Eminim bana içinden küfürler ediyorsundur.''
Seslice yutkundum.
''Ne istiyorsun, sen nesin?''
dedim sakin kalmaya çalışarak ama maalesef benim öfke kontrolüm yoktu, hiç de olmamıştı zaten.
''Herkese bir şans verilmeli diyordun''
''Katilsin sen.''
''Katil mi? Teessüf ederim Peri.'' dedi sırıtarak.
Geri zekalı! Aptal!
''Neden böyle bir şey yaptın? Sadece ismimi biliyorsun, yaşadıklarımı değil.'' diyerek olmayan sikik vicdanını ve hakkımda neler bilip bilmediğini yokladım.
''Eeee, Güneş...Senin katillerin psikolojik durumlarını yorumlamayı çok sevdiğini duydum. Şu anki halimi de yorumlasana.'' dedi
Göz devirdim.
''Güneş değilim ben. Hem...Canım yanıyor.''
''İnan umurumda değil.''
Gözlerimi kaçırdım.
''Sen bir katilin kızısın. Eminim katillik dna'sı sende de vardır.'' deyip göz kırptı bana.
''Ne istiyorsun sen benden?'' dedim.
''İşinde çok iyi olduğunu iddia ediyorsun.''
''İddia etmiyorum, öyleyim.''
Başımı öne doğru eğdim. Boynum ağrıyordu.
''Gerçekten ağlıyor musun?'' dedi.
Ona bakmıyorken gözlerimi bir süre kırpmayıp dolmalarını sağladıktan sonra başımı kaldırıp gözlerinin büyüyüp küçülen bebeklerine baktım. Onun o sorusuna cevap vermeden sesimi üzgün bir şekilde çıkardım sesimi:
Öfke kontrolümü kaybetmiştim, ama ona karşı duyduğum acıyı da saklayamamıştım.
"Senin gibiler yüzünden dünya bu kadar kötü bir yer" diye mırıldandım.
O sadece sırıttı ve sessizce bekledi. Kalbim hızla atıyordu, nefes almakta zorlanıyordum. Onun acımasız sözleri ve soğuk bakışları beni paramparça ediyordu. Ama yine de ona karşı koymak istedim.
"Seninle uğraşacak halim yok" dedim, sesim titrerken.
"Benimle uğraşacak halin yok, çünkü sen zayıfsın."
diye karşılık verdi. Gözlerimden yaşlar süzülürken, ona karşı duyduğum nefretin yanı sıra bir korku da hissediyordum. Onun ne kadar acımasız ve soğuk biri olduğunu herkesten daha çok ben biliyordum.
Sustum sonra.
''İzmir, Ege Üniversitesi Psikoloji Son Sınıf Öğrencisi, Peri Ege.'' dedi.
''Gazetede gördün..!''
''Bunca insanı öldürmekten gazete okumaya senin için fırsat buldum. Bence 'Kurt'un yanında canının alınmasını' bekleyen bir 'kuzu' için çok bile yaptığım. Ama merak etme seni birdenbire öldürmeyeceğim. Canınını yakacağım biraz.''
Duyduklarıma inanamadım. İçimdeki korku giderek güçleniyordu ama güçlü kalmam gerektiğini biliyordum. Bu adamın elinden kaçmanın bir yolunu bulmalıydım. Yüzünde acımasız bir gülümsemeyle bana yaklaşırken, kendimi olacaklara hazırladım. Ama içten içe savaşmadan pes etmeyeceğimi biliyordum.
Bu kabustan kurtulmanın bir yolunu bulmalıydım. Kalan gücümün son zerresiyle olası bir kaçış yolu aradım. Ama o yaklaştıkça zamanımın tükendiğini anladım. Hızlı düşünmem, durumu onun aleyhine çevirmenin bir yolunu bulmam gerekiyordu. Damarlarımda dolaşan adrenalinle kendimi hayatımın mücadelesine hazırladım. Bu kaybetmeyi göze alamayacağım bir savaştı.
Oda boğucuydu, zihnim herhangi bir fırsatı, faydalanabileceğim herhangi bir zayıflığı yakalamak için yarışıyordu. Sakin kalmam, hareketlerine odaklanmam ve özgürleşmek için tek şansı bulmam gerekiyordu. O adım adım yaklaşırken, hayatta kalmamın bir sonraki hamleme bağlı olduğunu bilerek kendimi yaklaşan mücadeleye hazırladımYüzüme yaklaştı.
''Ben senin kandırabileceğin son kişiyim. Sarp'ı, en yakın arkadaşın Eda'ya falan geçmişin hakkında rahatlıkla yalan söylersin.'' deyip nazikçe çenemi tuttu.
Onun bana dokunduğu her an sikeyim ki, titriyordum. Sağ kaşımı kaldırdım sakin kalmaya çalışarak.
''Senden korkmadığımı biliyorsun.''
Önüme geçti.
''Kurbanlarım hakkında detaylı arama yaparım.''
deyip kıvırcık saçlarını karıştırdı.
''Sakinleştirici alıyormuşsun. Odan da güzel dekore edilmişti bu arada.''
deyip göz kırptı:
''Ve benden de deli gibi korkuyorsun.''
Yüzümü götürebildiğim kadar ileri götürüp kahkaha attım.
''Değil sen, feriştahı gelse korkmam.'' dediğimde elini kalbime götürdü: '
'Az sonra atmayacak kalbin çok hızlı atıyor..''
dediğinde yine dehşete düşmüştüm, derken devam etti:
''Dersem inanma. İlk ne dediysem o.''
''Sen kafayı yemişsin.'' derken kafamı hayır anlamında salladım.
''Belki de seninle aynı kafayı yememek için sakinleştirici alıyorum,'' diye karşılık verdim, gözlerini delip geçerek.
''Ama seninle uğraşmaktan korkmuyorum. Sen sadece bir insanın ötesinde bir şey değilsin.''
Yüzünde ince bir tebessüm belirdi. ''Belki de haklısın,'' dedi. ''Ama yine de seni izlemekten vazgeçmeyeceğim. Seninle oyun oynamak benim için çok eğlenceli.''
Gözlerimi devirdim ve ondan uzaklaşmaya çalıştım, ama eli hızla boynuma uzandı.
''Sana bir şeyler anlatacağım,'' dedi, sesi alçak ve tehditkar: ''Ve sen dinlemek zorunda kalacaksın.
Elinden kurtulmaya çalıştım ama boynumdaki tutuşu sıkıydı. Korkunun içimde büyümeye başladığını hissedebiliyordum ama bunu göstermesine izin vermedim. Kendimden emin görünmeye çalışarak, "Söylediğin hiçbir şeyi dinlemek zorunda değilim," diye tükürdüm.
Gözleri kısıldı ve yüzüne bir soğukluk yayıldı.
"Ah, ama yapacaksın," dedi, sesi alçak ve tehditkardı.
"Kendini neye bulaştırdığın hakkında hiçbir fikrin yok ve bana karşı gelmenin sonuçlarını anlamanı sağlayacağım."
Paniğin içimde yükseldiğini hissedebiliyordum ama bunun beni tüketmesine izin vermedim. Bu durumdan kurtulmanın bir yolunu bulmalıydım, hem de hızlı bir şekilde. Ama gözlerine baktığımda ondan kaçmanın kolay olmayacağını da biliyordum.
Benim çıkış yolum neydi?
|
0% |