@sevim_svim
|
Gözlerimi açtığım ana kadar uyuduğumu fark etmemiştim bile. En son hatırladığım şey kalbime bir bıçağın ucunun dayandığıydı.
Bayılmış mıydım yoksa o piç mi beni bayıltmıştı bunu bile bilmiyordum ama her halükarda onun yüzünden olmuştu ne olduğuysa. Üzerim değişmiş, Siyah renk, neredeyse serbest bıraksam bacak aram gözükecekmiş gibi duran etek ve karnımın gözükmesini sağlayan yarım, yine siyah renk bir crop vardı üzerimde.
"Uyuyan güzel uyanmış." Diyerek bir kız çıkageldi arkamdan. Fark etmediğim için korkmuştum. Saniyeler içinde tam karşı hizama ahşap bir sandalye çekip oturduğu sırada ışıklar yandı.
"Sen kimsin? O nerede?" Dedim.
Yukarı, sağa, sonra sola doğru baktı.
Doğru söylemekle yalan söylemek arasında kaldığını gösteriyordu bu.
"Efnan ben." Dedi kızıl, dalgalı saçlarını geriye savurarak. Tahminen 26-27 yaşında falandı ama çok daha genç gösteriyordu. Göğüs dekoltesi ve giydiği deri ceketle çok güzel görünüyordu. Belini tam olarak saran siyah etek ve üstündeki mavi crop hoştu.
Ardından kapı açıldı ve Efnan denen kız ayağa kalktı. Daha önce görmediğim biri gelmişti.
Günlerdir "O" hariç kimseyi görmüyordum zaten de...
"Psikologla aran nasıl? Hazır burdayken yararlanmak ister misin?" Deyip dalga geçercesine güldü çocuk, kıza.
"Senle uğraşamayacağım Görkem." Dediğinde az önce isminin Görkem olduğunu öğrendiğim çocuksa kaşlarını çattı.
"İsim vermek yoktu?"
"Gölge izin verdi. Nasıl olsa burdan sikse kurtulamaz. Sorun yok yani." Deyip göz kırptı.
"Eee," dedi Efnan gülerek: "Neler yapıyorsun burada? Sıkıcı mı?"
Cevap vermedim.
"Eğer taşkınlık yapmazsan, sorun çıkartmazsan Gölge'yi ikna edebilirim."
"Beni bırakmasına mı?"
Gülüşü bu sefer sırıtmaya döndü.
"En azından ellerini açmasına. Yoksa bu gidişle canın çok daha yanacak gibi duruyor. Gerçi zaten nihai amacı da bu ama, hallederiz."
"Onunla yatarak mı?" dedi Görkem göz devirerek.
"O isterse evet ama genel olarak hayır."
"Benim için bunu neden yapasın ki? Saçmalık?" Dedim. Gerçekten de öyleydi.
"Sen de bir kadınsın, ben de."
"Kadın dayanışması diyorsun yani?" Diye sordu Görkem.
"Sen karışma. Sadece orta yolu bulmaya çalışıyorum Görkem."
"Senden orta yol isteyen yok. O ölecek."
"Ölmek için çok güzel değil mi sence de?"
"En azından sarışın. Türk kızlarının yüzde kaçı sarışın ki?"
"Türk erkeklerinin de yüzde kaçı sadakatli değil mi Görkem?"
"Keşke onu ben öldürsem," dediğinde benden bahsediyordu çocuk.
Ben nasıl bir yere düştüm amk?
Efnan kolay lokma gibi gözükmüyordu ama onun Gölge'nin etkisinde olduğuna yemin edebilirdim. Ya da benden bir çıkarı vardı.
"İnan bu zevke varamayacaksın, çünkü onu ben öldüreceğim." Dediğinde gözlerimi belerterek Efnan'a baktım.
Tanrım?!
"Şaka şaka, senin ne özelliğin varsa artık öldürmeye izin yok."
"Her şeyi onun izni ile mi yapıyorsunuz?" Dedim. Sistemlerini anlamaya çalışıyordum.
"Kısmen. Başımızı belaya sokmadıkça."
Görkem hızla uzaklaştı ve çıktı.
"Efnan, elimi açar mısın, lütfen? Sadece 5 dakika. Söz ağzımı açmayacağım."
"Sana güvenemem."
"Ben yalan söylemem." Derken bile yalan söylüyordum ama, neyse.
"Biliyoruz ne kadar 'yalansız' olduğunu." Dedi kelimeyi vurgulayarak.
"Şu an günahıma günah eklemek için bir sebebim yok. Öleceğim." Dedim, gözlerimi kapatarak.
"Bundan ona bahsedersen canını yakarım." Dedi Efnan.
"Söz, bahsetmem."
Ayağa kalkıp az önce Görkem'in çıktığı kapıya yöneldi ve birkaç kez kilitledi. Geri yanıma dönerken eteğiyle belinin birleştiği yerden bıçağını çıkardığını görünce ürperdim. Arkama geçip iplerini teker teker keserken tehditkarca konuşuyordu: "Ani hareket yaparsan, benden izinsiz ayağa kalkarsan, bir plan yaptığını hissedersem, çığlık atmaya kalkarsan -Ki seni burada yalnızca bahçeye gömülü ölü insanlar duyar-...Bıçağı kalbinde hissedersin, ya da daha farklı şeyleri."
Ellerimi açtıktan sonra ayaklarımı da açıp saate baktı, " Yalnızca 5 dakikan var."
Bileklerime dokunduğumda üstleri kesilmişti ve yara olmuştu. İpin izleri duruyordu.
"Bileklerini sarmamı ister misin?"
Gözlerine baktım. Benimle dalga mı geçiyordu yoksa gerçekten bana yardım mı etmek istiyordu?
Ayağa kalktım ama bacaklarım titriyordu, "Ben..." Diyebildim sadece ve olduğum yere, sırtımı sandalyeye yaslayarak dizlerimi kendime çekip ağlamaya başladım.
"Annemi istiyorum." Dedim. Kadın yanıma kadar geldi ve elini saçıma koydu.
"Keşke yapmasaydın." Dedi.
"Sadece...Sadece..."
Başımı kaldırıp ona baktım.
"Korkma." Dedi.
"Öleceğim burada, kimse..." İç çektim: "Bir mezarım bile olmayacak."
Kadın yanımdan çekildiğinde ona bakmaya devam ettim. Gölge denen caninin oturduğu koltuğun üstündeki poşeti karıştırdı.
"Acını biraz geçirir."
İstemsiz daha da fazla ağlamaya başlamıştım. Kendimi çok, çok küçük hissediyordum.
"Ağlamayı kes." Dedi Efnan.
İçinden çıkardığı tentürdiyot, pamuk, bez ve makasla birlikte önümde durdu.
"Kalk ayağa, sandalyeye otur."
Onun dediğini yapıp sandalyeye oturduğumda ellerimi uzattım. Tentürdiyotu yara olan yerlere pamukla sürüp üfledi.
"Yanıyor."
"Mikrobu ölüyordur."
"Ben teşekkür ederim ama o kızacak."
"Bana kızamaz." Dedikten sonra bileklerimi sardı.
"Onunla konuşacağım bu konuda?"
"Neden?"
"Sorma."
"Kardeşlerin varmış sanırım." Dedi gözlerime bakarak.
"İki tane ama babalarımız aynı değil. Sen hemşire falan mısın?"
Gülümsedi ama cevap vermedi.
|
0% |