@sevim_svim
|
Gölge'den:
Gözlerimi açtığımda karanlık çökmüş, göz gözü neredeyse görmez olmuştu. ''Aptal sarışın,'' dedim Güneş'i düşünerek. Gözlerimin genel olarak karanlığa alışkın olduğu için görüntülerimin netleşmeşi uzun sürmedi.
Yerde yüzüstü yatan kadına baktım. Benimle gelmektense ölmek istemişti.
O, BENİMLE GELMEKTENSE, ÖLMEK İSTEMİŞTİ!
Bir süre sessizce ona baktım, içimde bir hüzün ve öfke karışımıyla. Sonra yavaşça kalktım ve onu omuzladım. "Seni asla yalnız bırakmayacağım," dedim sessizce. Çalılıkların ardına onunla ilerlerken telefonumu kontrol etmek için elimi cebime attığımda orada olduğunu gördüm. Elime alıp açılıp açılmadığını görmek için tuşuna bastım. Çalışıyordu.
Eğer yukarlarda bir yerlerde bir tanrı varsa o bana yardım etmişti. Bu kesindi.
Efnan'ı aradığımda meşgul çalıyordu. Görkem de öyle. Başka bir kimseyi aramak istemiyordum ama aramak zorundaydım. Sanırım bu kez işimi kendim halledemeyecektim.
Dakikalar sonra ne kadar istemesem de Ömer'i aradığımda uykulu sesiyle açtı telefonu. Fazla uzaklaşmamıştık oradan ama yine de birinin bizi gelip alması gerekiyordu.
''Birazdan sana atacağım konuma gel...Biz...'' dedim Güneş'i güvendiğim bir yere bırakarak.
''Siktiğim yolunda kaza yaptık. Ben iyiyim.''
''Fark edebiliyorum iyi olduğunu. Peki ya Peri?''
''O...O, o iyi değil.''
''Sen neden bu kadar telaşlısın?'' dediğinde kendime geldim.
''Onun ölmesine izin veremem. Kendi ellerimle bana yalvararak ölmesini istiyorum. Efnan'ı al gel. Hızlı ol.'' deyip telefonu Ömer'in yüzüne kapatıp konum attım. Nabzına baktığımda atıyordu ama çok yavaştı.
''Yaşayacaksın, seni ben her gün yavaş yavaş öldüreceğim.'' dedim ama yapamıyordum, siktiğimin aptal bir sarışınına kıyamıyordum. Tanrı, şu ana kadar canını yaktığım insanların intikamını böyle alıyordur belki de, diye düşündüm. İki kolum da çok fazla ağrıyordu. İkisinin de kırık olduğuna yemin edebilirdim ama asla kanıtlayamazdım.
İçimdeki acı ve öfke beni yavaş yavaş tüketiyordu. Peri'nin durumunu düşündükçe içim parçalanıyordu.
-*-
Peri'den:
Gözlerimi açtığımda hiç tanımadığım bir evde, iki kişilik bir yatakta yatıyordum. Kaçmış mıydım?Etrafıma bakınırken yanımda onu gördüm. Uyuyordu ve...Savunmasızdı. Odanın duvarları beyazdı ve pencereden hafif bir ışık sızıyordu içeri. Kafamın içindeki bulanıklık biraz dağılmıştı ama hala ne olduğunu hatırlamıyordum. Panikle yataktan fırladım ve odanın dışındaki koridora doğru ilerledim. Gözlerim odanın dışındaki manzaraya alışmaya çalışırken, hızla düşünmeye başladım. Koridor boyunca ilerlerken sessizce adımlarımı atıyordum. Kapıları kontrol ettim, ama hepsi kilitliydi. Biraz daha ilerledikten sonra bir pencere buldum ve dışarıya bakarak nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Ancak dışarıdaki manzara da pek bir şey ifade etmiyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum, ama o uyurken kaçacak bir fırsat bulmalıydım.
Odaya tekrar girip onun orada rahatça uyuyor gibi gözüken vücudunu süzdüm.
Onun hakkında aklımdan geçenlerle başımı sanki onları savuşturur gibi başımı salladım.
Hayır, onu öldüremezsin.
İçimdeki o hisse hayır demek istemiyordum. Çok farklıydı ve bunu yapmayı gerçekten istiyordum.
Amerikan mutfağa girip çekmecelere teker teker baktım. Girişin sağında kalan çekmecede iki kaşık, iki çatal ve iki bıçak vardı. Bıçağı alıp tekrar odasına döndüm. Yavaşça yatağa yaklaştım ve onun uyuyan yüzüne baktım. Bir an için tereddüt ettim, ama sonra kararımı verdim. Bıçağı en yukarı kaldırıp şah damarını hedef aldım. Bunu bana o öğretmişti.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Sonraki adımımı bilmiyordum ama muhtemelen kaçmaya çalışacak olmamdı.
Bıçağı kaldırabildiğim kadar yukarıya kaldırıp onun şah damarını hizaladığımda Gölge'nin bana bakan şaşkın gözlerini gördüm. Ne yapmam gerekliydi şu an?
Onun endişesini hissedebiliyordum. Ama bu işi yapmam gerekiyordu. Elim titreyerek bıçağı daha da yukarı kaldırdım ve gözlerimi sıkıca kapadım. Sonra derin bir nefes alıp bıçağı indirdim. Gölge'nin şaşkın bakışlarının yerini sert bir küfür ve bağırış aldı. Yaptığım şeyin doğru olduğuna inanmak zor olsa da, bu bir gereklilikti. Artık onunla başa çıkmam gerekiyordu.
|
0% |