Gölge'den:
Efnan'ı onun karşısında gördüğümde kaşlarımı çattım. Yanlarına sessizce ilerlediğimde konuşmalarını duydum:
"Kardeşlerin varmış sanırım." Dedi Efnan, Güneş'e.
"İki tane ama babalarımız aynı değil. Sen hemşire falan mısın?" Diye sordu Güneş de ona ama Efnan cevap vermedi.
"Ne oluyor!" Diye bağırdığımda Efnan sakince bana döndü.
"Seni ilgilendiriyor mu?"
"Sen kimden izin alarak ellerini açtın onun? Ne kadar kötü biri o, bilmiyor musun?" Diye sordum.
"Benim mahiyetimdeydi ve istersem öldürürüm de. Ayrılmasaydın yanından. Şimdi çeneni kapat ve beni bekle."
Normalde de sürekli benimle böyle konuştuğu için Efnan'ın asiliklerine alışıktım.
Ama onun yanında...
Onu kolundan ayağa kaldırıp yüzüme yaklaştırdım.
"Ona benden izinsiz dokunamazsın bile."
"Dokunurum." Dediğinde Güneş, "Hey," dedi.
"O bir şey yapmadı. Ben... Bana acıdı."
"Senin yüzünden oldu yani?" Dedim ona bakarak.
"Evet."
Tek kaşımı kaldırıp Efnan'a baktım.
"Doğru mu söylüyor?"
O, "Evet ama.." derken sözünü tamamlamadan Güneş'in üzerine yürüyordum ki, Efnan önüme geçti.
"İyi değil, dur." Dediğinde duraksadım.
"Nasıl iyi değil?"
"Canı çok yanmış. Güzelliği bunu haketmiyor bence." Dedi. Güneş'in gözlerine baktığımda başı dik, yeşil gözleri buğulu duruyordu.
Ona ağlamak çok yakışıyordu.
"Efnan onu dışarı çıkar. Bir süre görmek istemiyorum ikinizi de." Dediğimde Güneş kaşlarını çattı.
"Salıyor musun be..."
"Hava al." Dedim başımı olumlu anlamda sallayarak. Taviz üstüne taviz vermekten nefret ediyordum ama, içimdeki o hisse de engel olamıyordum. Efnan koluna girdiğinde küçük adımlarla ilerlediler ve çıktılar. Etraf bez ve ip kesikleriyle doluydu.
"Görkem!" Diye bağırdığımda bayık gözlerle içeri girip bana baktı.
"Şu ikisini de gözlüyorsun tamam mı? Ama ilk önce şurayı topla yoksa çıldıracağım." Deyip koltuğa oturdum. Bacağımı yukarı-aşağı titreterek ne yapacağımı düşünüyordum.
"Sence ne yapmalıyım?" Dedim Görkem'e.
"Bana mı soruyorsun? Kız manipülatif. Efnan gibi birini ne hâle getirmiş görmedin mi?"
"Efnan sadece benim yapmak istediğim şeyi yaptı."
Görkem iğrenir gibi yüzüme baktı.
"Aşık oldum deme bana."
"Aptal aptal konuşma."
Gözlerini devirip saçlarını karıştırdı.
"Ne yapacağını bilmiyorsan ben yapabilirim? Ne dersin?" Deyip sırıttı imalı imalı.
"Ne yapacakmışsın?"
Sandalyeye bakıp bana geri baktı ve göz kırptı.
"Sakın!" Diye bağırdığımda işlememiş gibi gözüküyordu.
"Eğer onun gözünün içine bile bakarsan, gerisine karışmam."
"Ömer, Kerem...Onlar burada olduğunda ne yapacaksın?"
"Seni ilgilendirmez. Onlar da Güneş hakkında böyle konuşmaz zaten."
Dakikalar sonra işini bitirip çıktığında yalnız kalmanın rahatlığıyla telefonumdan Güneş'in 8. Yaş gününde çekilen fotoğrafını açtım.
"Ölmeyeceksin, seni yeniden yaratacağım, küçük."
*-*-*-*-*-
Peri'den:
O, o çok yakışıklıydı ve ben uyurken bile onu görüyordum rüyalarımda.
Karnımda, göğsümün altındaki gözüken imzamsı kesiğe baktım.
"Buraya bir şey olur mu?"
İlk önce yüzüme, daha sonra kesiğe baktı o da.
"Sanmam. Şeker hastalığın falan yoksa geçer 3-5 güne."
"Yok."
"Duş almak istiyor musun?" Dedi bana küçümser gibi bakarak. Kendimi ne zamandır görmüyordum ama muhtemelen yüzüm mahvolmuştur, diye düşündüm.
"Yüzüm nasıl gözüküyor?"
Kaşlarını kaldırdı.
"Görüntüne dikkat ediyor muydun?"
"Benim...Tek derdim ders çalışmaktı. Onun haricinde pek bir şey yapmazdım."
"Arkadaşınla birlikte alkol aldın ama?"
Güldüm.
"Bena bir süre zili çalıp rahatsız etmeyeceğini, bunun olması içinse onunla gelmem gerektiğini söyledi. Finaller yeni bitmişti... Kolumu bırakma ihtimalin yüzde kaç?" Diye dalga geçerek sordum.
Alışıyordum.
"Hiç."
Bu yolu hatırlıyordum. Onunla beraber gelmiştik bu yoldan ve kafama tam adım attığım yerde vurmuştu.
"Bana daha kalın kıyafetler verir misin?" Deyip durduğumda o da durdu. Tam cevap verirken onun sesiyle ikimizde irkilip o tarafa baktık. Beni çağırıyordu.
"Gitmeyelim Efnan, ne olur, dönmek istemiyorum." Dediğim sırada Efnan beni çekerek geri döndürdü oraya. Mart ayında çıkan hafifçe gözüktüğü için güneşe, üşüdüğüm için küfür ettiğim hafif esintiye hasret kalacaktım yine.
Efnan beni resmen bir bez parçası gibi Gölge'ye itiklediğinde, o beni içeri çekti ve kapıyı kapattı. Sırtım soğuk, demir kapıya dayandıkça üşüme hissim artıyordu. O bileğimde kesilen yeri sıkarken dişlerimi sıktım. Çıplak ayaklarıma sıcak kan damlası düştü.
"Senden nefret ediyorum," dediğinde ağlamamak için hızla nefes alıp veriyordum. Her bir detayımı ezbere bilir bilir gibi belimi sardı.
"Dokunma lütfen."
"Neden?"
"Ben...Korkuyorum."
Yüzüme gülümsedi ama normal bir gülümseme değildi. Zevk alıyordu sanki. Boynuma dokunan dudakları canımı yakıyordu, istemiyordum!
"Sakin olursan eğer, çabuk biter."
Sikeyim seni!
Saçımı geriye doğru çekip öpüşleri daha da hızlandığında şiddetlice titremeye başladım. Her bir noktam titrerken bunun ne zaman biteceği muammaydı, sonsuz, karanlık bir tüneldi sanki.
Soğuktu, ben terliyordum. Oksijen boldu, ben boğuluyordum. Kelime çoktu, bende yoktu.
Boynumdan çekildiği zaman kapıyla onun arasında olduğum küçücük alanda sanki saklanabilecekmişim gibi dizlerimi kendime çekip sırtımı dayadım.
"1...2...3...Düzel...Eceğim...4...5...6...Her şey yolunda...7...8...9...10...Ben iyiyim...." Deyip titrer şekilde ona baktım. Çekildi, çekildi, çekildi.
Koltuğa oturup yaklaşık yarım saat kadar düzeltmemi bekledi.
Ayağa kalkıp onun yanına gitme ihtiyacında hissettim kendimi. Sanki o az önce beni taciz etmemiş gibi.
"Nefret ediyorum senden!" Diye büyük bir çığlık attığımda afallamış şekilde yüzüme baktı.
"Senden tiksiniyorum tamam mı!? Tiksiniyorum! İğrençsin, aptal, nefret ediyorum senden! Piçsin sen, tam bir piçsin! Umarım annene de böyle yaparlar, umarım kız kardeşin de böyle bir duruma düşer..!"
Kendimi kaybetmiştim ve hiç durmadan onun göğsüne vuruyordum. Ayağa kalktı ama umursamadım.
"Hayatımı mahvettin şerefsiz, kariyerim vardı benim, Allah senin belanı versin, en yakın vakitte geberirsin uma..." Derken alnıma bir silah dayandı.
Güldüm. Sanırım yavaş yavaş deliriyordum.
"Öldür hadi! Eğer gücün varsa öldür de kurtulayım artık! Öldür beni!"
"Yapmak istememiştim." Dedi sakince.
Dişlerimi sıkıp silahın tetiğinin olduğu yerden tuttum.
"Vur hadi beni! Vur beni başımdan eğer cesaretin varsa! Kaç gündür buradayım ha? Niye öldürmüyorsun beni!?"
O tetiği çekemeyecekti, çünkü o benim canımı almadan ben onun canını alacaktım.
"Vurmayacağım. Ben istediğimde öleceksin. Eğer çok merak ediyorsan 4. Günün bugün çok değil."
Silahı indirdi.
Tek adımla yüzüne yaklaşıp dudağına yaklaşırken Görkem'den (ç)aldığım bıçağı belimle eteğimin arasından çıkartmama saniyeler kala çekildi.
"Senin kriz geçireceğini tahmin etmemiştim." Deyip saçlarını karıştırdı: "Sana zarar vermek falan de istememiştim sadece o an."
Geri çekildim.
"Bak boynuma." Dedim, dokunduğumda acıyordu. "Sen de onun gibi bana tecavüz etmeye kalktın." Kimi kastettiğimi anlamıştı.
Sol eliyle gözlerini kaşıdı.
"Amacım o değildi ve beni o sikik adamla karıştırma."
Ben karnımdaki bıçak ucuyla çizilmiş yarayı işaret ederken gülümsedi. Aramızdaki boşluğa kapatarak elini saçlarıma koydu.
"Güzel gözüküyor ama. Sence de öyle değil mi?"
O bunu söylerken arkadaki ikili kırmızı renk deri koltuğa odaklandım.
Yavaş yavaş gözlerim kararırken neredeyse düşünme yetimi kaybetmiş gibiydim...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.3k Okunma |
42 Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |