Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Üçüncü

@sevim_svim

Gece yarısı zil çaldığında uykuyla gözlerimi açtım. Eda gelmiş olmalıydı. Bu kız neden hiç anahtarını almıyordu ki? Sürekli beni uykudan uyandırıp duruyordu. Ona bu sefer çok fena kızacaktım. Büyük ve sesli adımlarla söylene söylene açtım kapıyı ama kimse yoktu. O an aklıma Eda'nın odasında olduğu ve bu akşam dışarı çıkmadığı geldi.

 

Yerde iki tane gül vardı ve üzerlerindeki kartta 'B.B, sevgilerle...' yazıyordu kırmızı ve beyaz güllerde.

 

Gülleri alıp kapıyı kapattım ve vazoya koydum. "Bu saatte ne gülü amk?" Dedim seslice ve kapıyı kapatıp üst üste iki, üç defa kilitledim.

 

"Ne olmuş?" Diyerek çıktı dışarı. Vazodaki aptal gülleri görünce de: ''Yaa çok güzeller,'' deyip yanlarına gitti kokladı.

 

''Koklamayı kes şunları.'' dedim sinirli sinirli.

 

''Kızım ne var?''

 

''Artık fazla olmuyor mu?''

 

''7 Mart'tı bugün, saat 12'yi geçti 8 Mart Dünya kadınlar günü. Sen neyin fazlalığından bahsediyorsun?'' Diye sordu. Beynimde ampul yanmıştı resmen.

 

''Canımı sıkıyor.''

 

''Okuma şu kitapları ve ödevinden de etkisinden çık artık. Hoş bir hal almıyor.''

 

''Ya ben bir şeyin etkisinde falan değilim.'' diye cırladım. Gerçekten de öyleydi.

 

''Her şeyden şüphe duyuyorsun. Bu gidişle ilerde klinik açtığımda sana da Paranoid Kişilik Bozukluğu tanısı koydurma bana.''

 

''Sensin Paranoid kişilik bozukluğu tanısı koyulacak hasta.'' dedim gülerek.

 

Kahkaha attı.

 

''İyi geceler şapşal. Alıyorum çiçekleri, story atarım.'' dedi ve vazoyla birlikte çiçekleri alıp gitti.

 

Odama giderken mutfağa ilerledim ve bir bardak su içerken telefonuma bir bildirim düştü: ''Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun.''

 

Gülümsedim ve hızla odama koştum. Camım açıktı. 'Yatarken mi kapatmamıştım yoksa uyanınca mı açmıştım,' diye düşündüm ama fazla üzerinde durmayıp camı kapattım ve geri yattım.

 

Ne kadar geçti bilmiyorum fakat çığlık atarak uyandım uykumdan.

Sağa, sola... Gözümle bakılabilecek her yere baktım. O burada yoktu, olamazdı, olamayacaktı.

''. Peri...Sakin ol Peri, sakin ol Peri, sakin ol! Bir şey yok! Dur! Titreme! Dur!''

Ellerim titrer şekilde yanı başımdan aldığım sürahiden su doldurup çekmeceyi açtım. İlacı oradan alıp titreyen ellerimi kontrol etmeye çalışarak içtim. Dakikalar sonra zihnim rahatladığında artık uyuyabilirdim.

Küçük kız, annesiyle birlikte geldiği parktaki salıncakta sallanıyordu. ''Çok yukarı! Daha yükseğe!'' diye bağırdıkça annesi onu ''Tutun.'' diye tembihliyordu. Midesinin bulandığını hissettiğinde annesinin sarı saçlarına kaydı gözü. Çok güzel görünüyorlardı. Odak noktasını annesinin saçlarından kendine çevirmişti. Midesinin bulantısı arttığında ''Anne,'' deyip gülümsedi: ''Midem bulanıyor.''

Annesi, küçük kızı salıncaktan indirip elini tuttu: ''Güneş'im, daha duralım mı, gidelim mi?'' dedi.

Güneş ise: 'Gidelim. Ben acıktım.'' diye cevap verdi üzerindeki pembe elbisesini çekiştirerek.

''Yalnız bankada ufak bir işim var. Beklersin değil mi?'' dediği sırada komşuları Pervin Abla'yı gördü kadın.

''Bak,'' dedi annesi, Güneş'e: ''Pervin abla'ya koş.'' dediğinde Güneş, annesinin lafını ikiletmeden koştu.

Güneş'in annesi, Güneş'in arkasından Pervin'e Hanım' ilerlediğinde kocaman gülümsedi.

Güneş'in annesinin en yakın arkadaşıydı çünkü.

''Pervin'cim,'' dedi Seda Hanım: ''Nasılsın?''

''İyiyim tatlım, sen nasılsın?'' dedi ukala tavırla Pervin.

''Pervin ya,'' dedi annesi mahcup bir tavırla. ''Benim bankada işim var. Uzun sürebilir. Sen Güneş'i eve götürüp doyurabilir misin?''

Pervin gülümsedi.

''Tabii,'' dedi. ''Götürürüm Güneş'i, sorun değil.'' Deyip Güneş'in yüzüne baktı. ''Evde çikolata var biliyor musun? Çok güzel.''

Sonrasında Güneş ve Pervin eve gittiler. Güneş pembe montunu çıkarıp koltuğa oturdu. Pervin Hanım yemek yaparken oğlu Ekin girdi odaya. O sırada Güneş ise Pervin'e seslendi: ''Pervin Teyze çikolatam nerede?''

Ekin abisi farklı görünüyordu. Her zaman onu seven, sarılan abisi onunla konuşmuyordu ve baygın bakıyordu. Pervin Hanım ise Ekin'in bu halde olduğunu bilmiyordu. Ekin cebinden bir çikolata çıkarıp Güneş'e uzattı.

''Ekin abi.'' dedi Güneş, ''Benimle neden konuşmuyorsun?''

''Ben sana biraz küsüm.'' dedi Ekin. ''Ama bence bu çikolatayı yersen seninle barışabiliriz.''

Ekin gülümsedi, Güneş gülümsedi.

Güneş mutlulukla açtı çikolatayı ve yedi.

Dakikalar sonra ne olduğunu anlamadan bir uyku hali çöktü üzerine. Gözlerini kapatırken son gördüğü şey, Ekin abisinin, odanın kapısını kapattığıydı.

Çığlıkla açmıştı gözlerini. Annesinin çığlığıydı bu.

''Hepiniz manyaksınız!'' dedi annesi elindeki bıçağı Ekin abisi ve Pervin teyzesine sallarken.

Neler oluyordu? Neden canı yanıyordu? Pembe elbisesi neden yırtıktı?

Pervin teyzesi, ''Yemin ederim ben bir şey duymadım, ben bir şey yapmadım!'' dedi ağlayarak.

''Benim adım Seda'ysa sizi hapislerde çürüteceğim, kızımın üzerine yemin ederim,'' deyip elindeki keskin bıçağı Ekin'e son kez daha salladığında, kanlar akıyordu ondan.

Annesi, Güneş'i o sırada kucağına almıştı. Sonrasını pek fazla hatırlamıyordu, Ekin'e ne olduğunu da hatırlamıyordu ya da Pervin'e... Ama o her şeye rağmen tüm derslerinde başarılı olmuştu o. Her zaman kendi ayaklarının üzerinde durmayı hayal edip bunu başarmıştı...

Şimdi ise o kabuslar onun peşini bırakmıyordu. Arada sırada aralanan gözleriyle gördüklerini zihni unutmuştu ama bilinçaltının en derininde hala tazeydi...

 

Loading...
0%