Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Yedinci

@sevim_svim

''Yine geleceğim kızım, sadece ufak bir gezi.'' derken ajansın özel olarak getirdiği büyük otobüse biniyordum.

 

''Tamam bak kendine dikkat et. Sakın kimseyle tartışm....''

 

''Tamam Sarp, tamam Eda, kimseyle tartışmayacağım. Söz. Sizi seviyorum.'' deyip içeri doğru girdim. İnsanların yüzüne teker teker baktığımda kıvırcık saçlı muavin çarptı gözüme. Yüzü garip bir şekilde tanıdık geliyordu ama çıkaramıyordum. Elimdeki davetiyede yazan koltuk numarasına göre koltuğumu bulup oturdum. Yanımda oturan kadını süzdüğümde çok fazla göz göze gelmemek için kafamı camdan dışarı çevirdim ve bana el sallayan arkadaşlarıma baktım.

 

Otobüs tam yola çıkacaktı ki, yanımdaki kadın yüzüme bile bakmadan yanımdan kalktı. Ben de fırsattan istifade çantamı az önce boşalan yere koydum. Birkaç dakikadır ortalarda görünmeyen muavinse otobüste bir ileri bir geri yürüyüp durmaya başlamıştı.

 

Kulaklıklarımı takıp şarkı açtım.

 

Tamamen rahatlamıştım, şarkıya eşlik ederken dışarıdaki manzarayı izlemeye başladım. Ağaçlar sanki hızlı hızlı geçiyor, saatler ilerledikçe mavi gökyüzü yavaş yavaş gece rengine bürünüyordu. Şarjımın azaldığını fark ettim. Yola çıkalı 4 saat olmuştu ve ben bu süre boyunca sadece şarkı mı dinliyordum?

 

Çantamı bacaklarımın üzerine alıp ona sarıldım ve gözlerimi kapattım. Ne kadar geçtiğini bilmediğim bir vakitte yan tarafımda hemen bir hareket hissettim. Gözlerimi araladığımda sabah gördüğüm muavin benim yanıma oturmuştu. Neden özellikle benim yanıma oturmuştu?

 

''Pardon?'' dedim kaşlarımı çatarak. ''Neden yanıma oturdunuz?''

 

Gülümsedi.

 

''Ah,'' dedi. ''Beni tanımadınız mı?''

 

''Nasıl?''

 

''Ben...Hani siz bana çarpmıştınız.''

 

O günü anımsayıp sahtece gülümsedim çünkü tam bir rezillikti. Anımsamak istemiyordum.

 

''Hatırladım ama siz...'' diyerek gözlerimi otobüste gezdirdim, "Burada ne arıyorsunuz?"

 

"Aslında benim asıl mesleğim aşçılık. Yani, aşçıyım ben." Dedi.

 

"Ee?" deyip etrafıma baktım. ''Burada ne işin var?''

 

diye sordum şaşkınlıkla.

 

Muavin bir an tereddüt etti, sonra gülümsedi. "Aslında, bir süreliğine aşçılığı bıraktım. Yeni bir başlangıç yapmak istedim ve bu yolculuk bana ilham veriyor."

 

Onun samimi gülümsemesi beni etkiledi ve bir süre sessizce otobüsün camından dışarıya bakarak düşündüm. Belki de herkesin hayatında bir dönüm noktası vardı ve bu adamınki de belki de bu yolculuktu.

 

Sonunda dönüp muavine baktım ve gülümsedim. "Umarım yeni başlangıcınız size mutluluk getirir," dedim içtenlikle. Herkes uyukladığı için rahatlıkla konuşabiliyorduk. Ben ise o arada kendi düşüncelerime daldım, bu beklenmedik karşılaşmanın bana da bir şeyler öğrettiğini hissederek. Yolculuğun geri kalan kısmını sessizce ve iç huzuruyla geçirmeye karar verdim.

 

Muavin çocukla -ve öncesinde çarptığım- camdan yolu izledik. Hava karardıkça yollar korkunçlaşıyordu.

 

''Korkuyor musun geceden?'' dedi gülümseyerek.

 

''Hayır.'' dedim ama yüz ifademden dolayı hayır'ımın yalan bir hayır olduğu sezilmiş gibi hissettim.

 

''Küçükken ben de korkardım.''

 

''Yaa,'' dedim ona ilgili bir şekilde. Cama bakan gözlerimi onun gözlerine çevirdim.

 

''İki katlı evimiz vardı ben küçükken, yetimhaneye gitmeden önce yani. Üst katta benim ve abimin odası, alt katta da annemlerin odası, salon vs. vardı. Ağlayarak annemlerin yanına giderken merdivenlerden düşmüştüm.'' dedi ve güldü. Sağ kaşının üzerindeki yara izini işaret etti: ''O günün hatırası.''

 

''Çok canın yanmış mıydı?''

 

''Yani, hatırlamıyorum ama yanmıştır herhalde. Bilemiyorum.''

 

''Bunları böyle normal bir şey gibi anlatman biraz garip değil mi?'' dediğimde üst dudağımdan gözlerime kadar, neredeyse yüzümün ortasına kalemle dümdüz bir çizgi çizer gibi baktı.

 

''Garip mi? Belki de öyle,'' dedi gülümseyerek. ''Ama artık o günler geride kaldı. Şimdi korkacak bir şeyim yok.''

 

Onun bu rahatlığı beni etkilemişti. Belki de gerçekten korkacak bir şeyimizin olmaması, en büyük korkumuzun kendimiz olduğunu fark etmemizdi. Yine de, gecenin sessizliği ve karanlığı her zaman biraz tedirginlik yaratırdı içimde. Ama ona karşı bunu kabul etmek istemiyordum.

 

''Evet, belki de haklısın,'' dedim zoraki bir gülümsemeyle. ''Belki de korkacak bir şeyimiz yok artık.''

 

Gözlerimiz tekrar camdaki karanlığa kaydı. Gecenin sessizliği içimizdeki korkuyu daha da belirgin hale getiriyordu. Belki de gerçek korkularımızı bulup onlarla yüzleşmek, hayatımızı daha cesurca yaşamamıza yardımcı olabilirdi. Gece karanlığında kaybolan korkularımız, aslında içimizdeki karanlıkla yüzleşmekten başka bir şey değildi. Bu düşüncelerle, gecenin sessizliğinde, korkularımızla yüzleşmeye cesaret ederek, kendimizi daha güçlü hissedebilirdik. Belki de korkularımızı kabul etmek, aslında en büyük cesaretin kendimizi korkusuz sanmaktan geldiğini anlamak anlamına geliyordu.

 

''Eee, senin ne işin var burada? Gazetecilik mi okuyorsun?'' dedi bana birdenbire.

 

''Anlamadım?''

 

''Gazetecilik mi okuyorsun? Bu yüzden mi buradasın?''

 

''Yok ben, psikoloji son sınıftayım. Gazetede şu yeni çıkan katil var ya, onun yaptığı şeylerin nedenini psikolojik olarak yorumluyorum.''

 

Yüz kaslarının gerildiğini gördüm.

 

''Korkunç, aptal katil.'' dedi.

 

''Yanlış düşünüyorsun.'' dedim dudağımı bükerek.

 

''Ne bakımdan. Basbayağı aptal işte. İnsan öldürüyor.''

 

''Yaptığının etik olup olmadığı tartışılır. Sonuçta ölen insanlar havadan sudan insanlar değil.''

 

''Yani yaptığını doğru mu buluyorsun?'' deyip ürperdiğini gördüm.

 

''Yaptığını doğru bulmuyorum. Dedim ya az önce. deyi devam ettim: "Yaptığının doğru olup olmadığına karar vermek bize düşmez. Bizim görevimiz, bu tür davranışları anlamaya çalışmak ve önlemek için çaba göstermek. Katilin psikolojisini anlamak, belki de onun bu tür eylemlere iten sebepleri keşfetmemize yardımcı olabilir." dedim ciddiyetle.

 

"Yani sen onun yaptıklarını anlamaya çalışıyorsun?" diye sordu.

 

"Evet, anlamak demek onaylamak anlamına gelmez. Bu tür davranışların nedenlerini anlamak, toplumun daha güvenli bir yer haline gelmesine yardımcı olabilir. Belki de bu şekilde benzer olayların önüne geçebiliriz. Katilin yaptıklarını haklı çıkarmak da değil amacım. Sadece psikolojik olarak neyin onu bu noktaya getirdiğini anlamaya çalışıyorum. Belki de çocukluk travmaları, sosyal izolasyon veya başka faktörler onu bu noktaya getirdi. Bu bilgi, benzer durumlarda erken müdahalede bulunmamıza yardımcı olabilir. Ve belki de gelecekte daha az insanın acı çekmesine yardımcı olabilir."

 

"Çok derin bir konuya girdik galiba." dedi yüz ifadesi yumuşayarak.

 

"Evet, ama bu konuları konuşmak ve anlamak önemli. Belki de bir gün bu tür olayları önleyebiliriz." dedim kararlı bir şekilde.

 

"Belki de," diye ekledi, düşünceli bir şekilde. "Ama yine de, bazı insanlar için affedilemez bir noktaya gelmiş olabilir. Onların psikolojilerini anlamak da ne işimize yarayacak?"

 

"Herkesin affedilemez olduğunu düşünmüyorum," diye yanıtladım. "Belki de bazıları için yardım etmek mümkün olmayabilir, ama yine de bu tür davranışları anlamak ve önlemek için çaba göstermek önemli. Kim bilir, belki de bir gün bu tür olayları tamamen engelleyebiliriz."

 

Konuşmamızın ardından yine sessizce düşündük. Belki de gerçekten de bu tür durumların üstesinden gelebilirdik. Ama bunun için önce anlamaya ve çaba göstermeye ihtiyacımız vardı.

 

Bir çift silah sesi duyduktan sonra süratle giden büyük otobüs aniden fren yaptı...

 

Loading...
0%