@sevim_svim
|
"Hakkınızda çıkan aşk haberlerine ne söylemek istersiniz? Bunlar doğru mu?" Demişti karşımızdaki muhabir. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Bunu farkeden Atlas cevap vermek için konuşmaya başladı.
"Evet hakkımızda çıkan aşk haberleri doğru" demişti kendinden emin bir şekilde. Muhabirler kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Bize iletilen bir kaç sorunun ardından oradan ayrılmıştık. Atlas beni eve bırakmayı teklif etmişti. Ben de muhabirlerin gözünde gerçekten sevgili gibi görünmek için onunla gitmiştim. Şimdi ise Atlas arabayı kullanıyordu. Onu izlemeye başlamıştım. Sarı olan saçları ona çok yakışmıştı, ela renkli gözleri insana huzur veriyordu. Bugün simsiyah giyinmişti, şu an acaba pişman mıdır diye düşünmeden edemedim. Onu da zor duruma soktuğumun farkındaydım. Belki de bu oyun hiç başlamalıydı. Ben zaten her şeye karşı gelebilirdim ama o bunu yapabilir miydi? Sevmediği bir kadın için bir şeyler yapar mıydı? Peki ne uğruna, eminim ki bir süreden sonra her şeyden bıkıp vazgeçecekti. O vazgeçtiği gün benim hayatım daha da mahvolacağına emindim.
"Ne düşünüyorsun?" Demişti sorgulu ses tonuyla. Gözlerimi ondan ayırıp yola bakmaya başlamıştım. Ona cevap vermek için gücüm kalmamıştı bugün. Evet beni aldatan kişiden intikam alacaktım. Ama ya Atlas'a zarar verirsem? Bu zaman asla kendimi affetmeyecektim ben hep bencil biri olmuşumdur en azından insanların gözünde hep öyleydim. Ama beni tanımayan insanların yargılaması ne can acıtıcı bir şeydir. Gözlerim dolmuş bir şekilde yolu izliyordum. Atlas'ın önüne çıkan bir arabayla az kalsın kaza yapıyorduk. Son anda eğer bunu Atlas farketmeseydi şu an ne halde olurduk bilmiyordum. Yola lanet okumuştum içimden. Her zamanki gibi yine hayatımdan birini az kalsın çıkarıyordu. Tıpkı anne ve babamı çıkardığı gibi.....
**** Arabada çalan şarkı ile beraber eşlik ediyorduk. Bugün benim en mutlu günümdü çünkü bugün benim doğum günümdü. Ben bugün doğmuştum, annem ve babamın neşeli bir şekilde şarkıya eşlik etmeleri o kadar hoşuma gidiyordu ki, onların mutlu olduklarını gördüğümde bende mutlu oluyordum. Neşeyle gülen ablama bakmıştım. O da bugün çok mutluydu, iyi ki benim ailem oldular. Kulağıma gelen arabanın fren sesi ile donakalmıştım. Arabanın hızla diğer arabaya çarpması ile, kendimden geçmiştim. Gözlerim derin bir karanlığa kaplanmıştı. Hiç bir ses duyamıyordum......
Gözlerimi açtığımda sıcak bir hastane odasında, yumuşak bir yatağın üstündeydim. Etrafıma yavaşca bakmıştım ama kimse yoktu. Aklıma gelenlerle telaşla ayağa kalkmıştım ki, başımın dönmesi ile yeniden yatağa düşmüştüm. Kafam sanki çatlıyordu. Acı tüm bedenime işlemişti. Yeniden yataktan kalkmaya çabalamıştım ki, odanın kapısı açılmıştı. Ablamın içeri girmesi ile çok sevinmiştim. Ama onun yüzünde ise mutluluğa dair küçük bir kırıntı bile yoktu. Gözlerinden akan yaşlarla bir şeyler olduğunu anlamıştım. Aklıma gelen senaryo ile ablamın gözlerinin içine bakmıştım. Ablam o kadar üzgündü ki, gözlerinden anlaya biliyordum bunu.
"Abla" demiştim titreyen sesimle devam edememiştim o kelimeleri söylemeye. Gücüm yetmemişti, kelimeler karşı aciz kalmıştım bugün ben. Gözlerimden akan yaşlarla kendimi tutamadım. "Olmadı di'mi öyle bir şey?" Demiştim ablama, ablam eğdiği kafasını yerden kaldırmıştı. Ablamın gözleri dolmuştu artık, bir kaç kez ağzını açıp kapamıştı. Onun da gücü yetmiyordu bir şeyleri söylemeye. Sonunda konuşmaya başlamıştı....
"Annem ve babam" demişti titreyen ses tonuyla "komadalar" diye devam etmişti. O an sesim kesilmiş, gözyaşlarım sessiz ve hızlı bir şekilde akmaya başlamıştı. Ablam yavaş ve temkinli bir şekilde bana doğru yaklaşıyordu. Ayağa kalkmaya çalışmamıştım bile çünkü biliyordum bugün benim bedenimi taşımaya gücüm yoktu. Ablam yavaşca yatağa oturup, boynuma sarılmıştı. Karşılık vermemiştim, sanki tüm duyguları unutmuştum bugün......
***** Gözüme o anlar geldiğinde yeniden sanki oradaymış gibi hissetmiştim. Gözlerimden akan yaşlar beni mahvetmişti. Bunu fark eden Atlas arabayı kenara park edip, benimle konuşmaya çalışmıştı.
"İyi misin? Korktun mu?" Demişti az önce ölmekten korktuğumu sanmıştı, oysa ben bundan korkmuyordum ki. Ben sevdiklerimi kaybetmekten çok korkuyordum. Sorularına cevap vermeden konuşmuştum "Beni evime bırakabilir misin?" Demiştim kendimden emin bir şekilde. Göz yaşlarımı sertçe silmiştim. Bundan sonra üzülmek yoktu. Atlas başka bir soru sormamıştı, çünkü biliyordu cevap vermeyecektim. Ona tarif ettiğim evime geldiğinde teşekkür edip yanından ayrılmıştım. Evin anahtarlarını çantamdan çıkartıp eve girmiştim. Evde tıkırtı seslerini duyduğumda Oğuz'un burada olduğunu anlamıştım. Salona doğru hızla ilerlemiştim. Onu telefona bakarken bulmuştum. Beni gördüğü gibi elindeki telefonu masanın üzerine bırakıp, hemen yanıma gelmişti.
"Daha fazla yaklaşma!" Diye uyarmıştım. "Hemen eşyalarını toplayıp evimden ayrıl, bir daha beni rahatsız etme" demiştim sinirli ses tonuyla. Bu söylediklerim işine gelmemişti. Ama bu da benim umrumda değildi, beni aldatmadan önce düşünecekti. Bana doğru yaklaşıp sarılmaya çalıştığında kapının çalınması ile durmuştu. Gelen kimdi diye merak etmiştim. Onun yanından hızla ayrılıp, kapını açmıştım. Atlas kapının önünde bana bakıyordu. İçerideki Oğuz'u gördüğünde sinirlendiğini görmüştüm.
"Bunun burada ne işi var?" Demişti sorgularcasına. Oğuz sanki bir fırsat bulmuş gibi hemen söze atlamıştı "Sevgilim sonuçta neden burada olmayacağım " demişti. Hızlıca ona iğrenircesine bakmıştım. Atlas'a doğru döndüğüm de bana sinirli bir şekilde bakıyordu. Neden böyle bakıyordu ki? Sanki onu aldatmışım gibi davranıyordu.
"Eskiden bu evde yaşıyordu, ve bugün gidicek!" Demiştim Oğuz'a bakarak. İstediği şeyi alamadığı için sinirlenmişti. Gözlerinden sinirli olduğu belliydi. Bir şey söylemeden yukarıya çıkmıştı. Atlas bir şey söylemeden içeriye girmişti. Duvara yaslanıp Oğuz'un gitmesini beklemişti. Yukarıdan gelen seslerle hazırlandığını anlamıştım. Elindeki bavul ile karşımızda yer almıştı. İkimize de bakıp, salona doğru gitti. Az önce koyduğu telefonunu eline alıp, kapıya doğru yaklaştı. Hiç bir şey söylemeden bavulunu götürüp gitmişti. Atlas'a gülümseyerek bakmıştım, o da aynı şekilde karşılık vermişti.
"Sen niye gelmiştin?" Diye sorgularcasına bakmıştım. Aklına gelen şeyle duvardan ayrılıp, bana doğru yaklaşmıştı.
"Ahh unutmuşum, telefonun arabada kalmış. Onu getirdim" diye cevap vermişti, cebinden telefonu çıkartıp bana uzatmıştı. Telefonu götürüp cevap vermiştim.
"Çok teşekkür ederim" demiştim mahçup olarak. Bana gülümseyerek kafasını sallamıştı.
"Ben gideyim artık" deyip kapıya doğru ilerlemişti.
"Hoşçakal, görüşürüz"
"Görüşürüz"
Evde yalnız başıma kaldığımda, temizlik malzemelerinin olduğu odaya girip temizlik için gerekli olan eşyaları götürüp çıkmıştım. Elime bir tane de çöp poşeti almıştım. Radyoyu açıp evi temizlemeye başladım.
'Sensizlik deryasında sırlara döndüm Meçhulden dönene rastlamadım yar Ne sevgiler gördü zavallı ömrüm Sevginin gerçeğine rastlamadım yar Söküp attım içimden ben bu sevdayı Sana bıraktım boş yalan dünyayı Yarını şimdi kör sensiz yılları Yarından kaçana rastlamadım yar Boğulsa yalanların gözyaşlarımda Kine dönse sevgin her andığımda Kör olsa gözlerin sakladığında Sevginin gerçeğine rastlamadım yar'
Diyordu bir şarkıda. Evin fazla olmasa da birçoğu bitmişti. Oğuz'a ait her şeyi çöpe atıyordum. Onu hayatımdan attığım gibi. Radyodan yeni bir şarkı çalmaya başlamıştı. Murat Boz'un çalan Özledim şarkısı ile radyonun sesini biraz daha açmıştım.
'Dışardan gördüğün gibi değil Bir kez olsun buradan bakmadın üzüldüm zannediyorsan şunu bil Canım yandı geçti çok yakmadı
Yaz gelir içimi sarar aynı telaşlar Kim bilir belki de bir aşk başlar Dalgalanır deniz ne çıkar durur yavaşlar Kim bilir belki de bir aşk başlar
Ben özledim galiba seni Bu yüzden bu kadar sitemlerim Sen üzülme acıdan bu sözlerim Karşımda görsem dolar gözlerim
Ben özledim galiba seni Bu yüzden bu kadar sitemlerim Sen üzülme acıdan bu sözlerim Karşımda görsem dolar gözlerim
Dışardan gördüğün gibi değil Bir kez olsun buradan bakmadın üzüldüm zannediyorsan şunu bil Canım yandı geçti çok yakmadın
Yaz gelir içimi sarar aynı telaşlar Kim bilir belki de bir aşk başlar Dalgalanır deniz ne çıkar durur yavaşlar Kim bilir belki de bir aşk başlar'
Söylüyordu şarkı da, şarkılar o kadar güzeldi ki. Eğlenerek evi temizlemiştim. Yorgun bir şekilde koltuklara kendimi gelişigüzel bir şekilde bırakmıştım. Elime aldığım telefonla Instagrama girip fanların yaptığı editlere bakmaya başladım. Şimdiden Atlas'la bana editler yapılmaya başlamıştı. Editler arasında Oğuz'la olanlar da vardı. Oğuz'la olan fotoğraflardan birine gözüm takılmıştı. Fotoğrafların üzerinde olan sözcükleri okumaya başlamıştım. Bir gönderi de şöyle yazıyordu:
'Aramıza binlerce yollar, okyanuslar koydun; beni burada yalnız bırakıp nereye kayboldun?' yazılmıştı, umursamadan gönderiyi geçmiştim. Atlas'la olan editleri beğenip, storye atıyordum. Böyle yaparak daha fazla insanlar inanır diye düşünmüştüm. Aklıma gelen yeni bir fikirle ona yazmıştım.
'Selam. Nasılsın? Neler yapıyorsun? Bir teklifim var dışarı çıkalım mı, hem daha hızlı etkileşim alırız. Hem de biraz eğlenmiş oluruz ne dersin?' yazmıştım. Anında aktif olmuştu. Mesajıma bakıp cevap yazmaya başlamıştı.
"Selam. İyiyim, sen nasılsın? Kitap yazıyordum. Sen ne yapıyorsun? Hazırlan geliyorum...." Yazmıştı, heyecanlı bir şekilde hızlıca telefonu bırakıp banyoya girdim. Sıcak suyun altına girip hızlıca bir duş almıştım. Banyodan çıkıp, üzerime şık ve zarif kıyafetler giyindim. Boş siyah renklerinde pantolon, üzerime ise mavi kısa bir gömlek giyinmiştim. Saçlarımı dalgalı yapıp, makyaj yapmaya geçmiştim. Sade bir makyaj yapmayı tercih etmiştim. Fazla makyaj yapmayı sevmezdim. Belki de benim için o kadar uğraşmak isteği yaratacak biri olmadı hayatımda bu yüzden de olabilir. Kapının çalınması ile Atlas'ın geldiğini anlamıştım. Çantamı elime aldığım gibi odadan hızlıca çıkıp, aşağı indim. Kapıyı açtığımda Atlas'ı gördüm. Üzerindeki kiyafetlere baktığımda ansızın aynı renklerde kıyafetler giyindiğimizi fark etmiştim. Kader denilen şey bu olsa gerek.
"Hoş geldin" dedim heyecanlı bir şekilde, bana bakarak cevap verdi
"Hoş buldum" demişti gülümserken.....
Ardıyla arabaya binişimiz ve sessiz bir yolculuk başlamıştı. Arabayla bir lunaparkın önüne gelmiştik, en sevdiğim yer ama uzun zamandır gelemediğim yerdi burası. Ailemi kaybettiğim gün buradaydık, gözlerim dolsa da hemen kendimi toplamıştım bugün üzülmek yoktu. Atlas yanıma gelip kapımı açmıştı. Arabadan inmiştim, Atlas elimden tutarak beni lunaparka doğru aparmaya başlamıştı. Ellerimiz birleştiği için ve o yanımda olduğu için kendimi güvende hissetmiştim. Elimi sımsıkı tutmuştu.
"Fotoğraf çektirelim mi?" Demiştim, bunu yapmamız gerekliydi yoksa hiç kimse inanmazdı. Kafasını sallamakla yetinmişti. Telefonumu çıkarıp fotoğraflar çekmeye başlamıştım. El ele tutuşmamızı bile çekmiştim. İkimiz de buna isteksizdik. Fotoğrafları sosyal medyada paylaşmıştım. Telefondan ayrılıp Atlas'a odaklanmıştım.
Saatlerce oyunlar oynayıp eğlenmiştik. Az önce isteksiz fotoğrafların yerini daha güzel ve tatlı fotoğraflar almıştı. Fotoğrafları anı olarak saklamak isterdim, ama paylaşmam gerekliydi. Bir kaçını paylaşmıştım ama bazılarını bize özel saklamak istemiştim. Atlas'a da fotoğrafların hepsini atmıştım. O kadar fazla eğlenmiş ve yorulmuştuk ki, adım atacak halimiz kalmamıştı. Arabayla evin önüne vardığımızda Atlas'la doğru dönerek "Çok yorulduk bugün istersen bende kal, böyle halde araba kullanma" demiştim. Kaza yapar diye korkuyordum. Bu korkunun sebebi neydi bilmiyordum. Arabalar benim en büyük korkumdu ama hep hayatımın merkezi olmuştur. Bir kaç dakika düşündükten sonra "Olur" demişti, beni kırmak istemediğini anlamıştım. Eve girip ikimizde kendimizi salondaki koltuğa bırakmıştık. Atlas'a bir şey söylemeden mutfağa doğru gitmiştim. Mutfaktan bir kaç atıştırmalık şeyi tabaklara yerleştirip salona doğru ilerledim. Masaya koyup kumandayı götürüp film açmıştım. "Film izleyelim hadi demiştim" gülümseyerek bana bakmıştı. Saatlerce filmler izleyip, eleştirmiştik. İlk defa film izlemeyi sevmiştim. Bana filmleri nefret ettiren Oğuz'du. Sevdiren ise Atlas olmuştu. Korkumu yenmemde yardımcı olmayan Oğuz'du hem de bile bile, ama bilmeyerek yardımcı olan Atlas olmuştu.
Gözlerim yavaşca kapanmıştı, o kadar çok yorgundum ki kafamın Atlas'ın omzuna düştüğünü hissetmiştim. gerisi ise bir bilinmezlikti. Gözlerimi yavaşca açtığımda gün ışığı gözlerimi yakmıştı. Biraz kendime gelmeye çalışarak beklemiştim. Ardıyla gözlerimi açmıştım. Yerimden doğrulmak istediğimde birinin kolu bana dolanık olduğunu fark ettim. Arkama döndüğümde Atlas'la beraber koltukta uyuyakaldığımızı fark etmiştim. Onu uyandırmamaya çalışarak yanından yavaşca ayrılıp odama gitmiştim. Duşa girip hızlıca çıkmıştım. Kıyafetlerimi üzerime geçirip aşağıya inmiştim. Atlas hâlâ uyuyordu. Yanına gidip onu uyandırmaya çalıştım.
"Atlas" demiştim yavaşca, gözleri yavaşca açılıp bana bakmıştı. "Kalk hadi tüm gün burada uyumuşuz boynun ağrıyacak" demiştim korkarcasına. Uykulu bir şekilde bana bakmaya devam ediyordu. Birdenbire dün gece aklına gelmiş olsa ki hızlıca doğrulmuştu. "Ben yemek hazırlıyorum, sende hazırlan gel" demiştim. Bu arada kıyafet istersen eğer ablamın eşinin kıyafetleri olmalıydı, arada bana gelirlerdi. "Araba da kendiminkiler var. Bugün gece başka yere gitmeliyim o yüzden hazır var." demişti, kafamı sallayarak onu onaylamıştım. "Ben gidip yemek hazırlayayım "deyip yanından ayrılmıştım. Hiç kimse için bugüne kadar yemek hazırlamamıştım ben. Sadece ablamla yalnız olduğumuzda hazırlardık. İlk defa biri için yemek hazırlayacaktım.
Yemekleri hazırlayıp, masaya yerleştirmiştim. Atlas yine siyahlara bürünmüş bir şekilde karşımdaydı. İkimizde sandalyelere oturmuştuk.
"En sevdiği renk siyah mı acaba?" Diye düşünmüştüm ki, Atlas bana bakmaya başlamıştım. "Az önce sesli düşünmedim di'mi?" Demiştim tedirgin bir şekilde. Gülerek bana baktı.
"Sesli düşündünüz hanımefendi, ve evet en sevdiğim renk siyah. Peki sen benim hakkımda bunu öğrendinse benim de bilmeye hakkım var. Senin en sevdiğin renk ne?"diye sormuştu. Kendime lanetler okudum o an ve cevap vermeyi de unutmadım.
"Benim de en sevdiğim renk siyah, bu yüzden aslında merak etmiştim. Çünkü sürekli siyah giyiniyorsun" demiştim isyan edercesine. Neden böyle isyan etmiştim bende bilmiyordum.
"Hayatım gibi giyinmek istiyorumdur belki de?" Demişti kırgın bir şekilde. Bana kırgın değildi, o geçmişine kırgındı. O uğradığı, üzüldüğü şeylere kırgındı. Onun hayatını bilmiyordum, ama içimden bir ses öğreneceğimi söylüyordu. Bu ses nedense hiç bir zaman yanlış çıkmadı, onu çok fazla zorlamak istemesem de sormak istemiştim. Belki de anlatmak istiyordur....
"Şey...." Demiştim tedirgin bir şekilde"anlatmak istermisin?" Diye devam etmiştim. Gözlerimin içine bakıp bir şeyler düşünmüştü sanki o günlere gitmişti gözleri. O acımasız günlerine gitmişti sanki.
"Boş ver" demişti kırgın bir gülüşle. "Bence anlatırsan rahatlarsın" demiştim, boş veremezdim. Anlatmasını istiyordum.
"Karanlık hayatıma dahil olmak istemeyeceğini düşünüyorum" demişti kendinden emin bir şekilde. Geçmişin de çok şey yaşadığı belliydi ve ben bunu öğrenecektim.
"Emin ol ki o karanlıkları ben de yaşadım" dedim, gözlerimin içine bakarak gülümsedi. Ve ardıyla cevap verdi.
"Ya o karanlık bensem?" Demişti ve ardıyla konuşmaya devam etmişti "hâlâ bu oyuna devam etmek ister miydin?"
"Emin ol ki her zaman yanında olacağım" diye yanıtladım. Söylediğim şeye yüzü düşerek bana bakmıştı.
"Hiç sanmıyorum" dedikten sonra gözlerini üzerimden çekmişti.....
|
0% |