@sevim_svim
|
***
Hastanede Atlas, ablam ve Cemre ile geçirdiğim birkaç günün ardından bugün taburcu günüm olduğu için seviniyordum. Canım o kadar sıkılmıştı ki, halihazırda depresyon günlerimde yazmaya başladığım romana Atlas'la devam bile etmiştim.
Atlas ve ablam çıkış işlemlerini hallettikten sonra Hemşire Hanım serumumu çıkardı ve ayağa kalktım. Üstümdeki beyaz, düşük kollu t-shirt'ü aşağı çekiştirip yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Bu s
"Ah güzel kuzum," dedi ablam beni kolumdan sıkı sıkı tutarak. "Nazar değiyor sana böyle."
"Nazar değdirenler utansın Melek abla." Diye cevap verdi Cemre de ona.
"Öyle Cemre'm, öyle. Gözü olanın gözü çıksın."
"Gözü kör ols..."
"Hanımlar yeter..." Diyerek araya girdim. "Buradan bir an önce çıkmak istiyordum çünkü.
Hastanenin çıkış kapısına gelmeden hemen önce 14-15 yaşlarında, biraz esmerce bir kız çıktı karşımıza.
Beni tanımamasını umuyordum ki, birdenbire annesi olduğunu tahmin ettiğim kişiye beni gösterip, aynı zamanda bağırarak: "Baksana, hani şu dizideki kız vardı ya, neydi onun adı?" Dedi
Annesi de: "Pelin miydi adı?" Dedi. Sonra kız telefonunu çıkarıp yanıma geldiğinde birkaç telefon ışığı daha gözüme çarptı. Kızı nazikçe reddedip gidiyordum ki, kızın annesi yanıma geldi.
"Ünlüsün diye kendini bir şey mi sanıyorsun? Ben kimim biliyor musun sen?"
Derin bir nefes verdim.
"Hanımefendi halimi görmüyor musunuz?"
"Ne olursa olsun çektirmek zorundasın."
"Hanımefend..."
Bu sefer de Cemre, kadını işaret edip fotoğraf çektirmemi ima etti.
Gülümsedim ama gerçek bir gülümseme değildi bu.
Kız geldi, yine aynı gülümsemeyle çektirdik fotoğrafı ve gittiler. Önüme yine fotoğraf için çıkan birkaç kişiyi Atlas uzaklaştırıp sonunda kapıya çıkmamızı sağladı. Tabi magazinciler yine oradaydılar.
"Lütfen..." Dedim. "Geçebilir miyim?"
Kalabalık magazinci ordusunu gördükçe nefesim daralıyordu.
Bir anda yüzümün önüne bir mikrofon, ardından bir kadın sesi geldi: "Sezin Hanım, Oğuz Bey'le çekimlerine başladığınız fakat daha sadece fragmanlarını gördüğümüz 'Ölümsüz Aşk' isimli projeye devam edecek misiniz?" Deyip mikrofonu Atlas'a doğrulttu: "Sizin düşünceniz nedir Atlas Bey?"
"Hanımefendi, çekilir misiniz lütfen?"
Arkadan kim olduğunu göremediğim bir erkek sesi geldi: "Atlas Bey, bizim işimiz bu ama. Siz bize işimizi yaptırmıyorunuz."
Atlas'a dönen mikrofonu elimle kendime doğrulttum.
"Arkadaşlar böyle bir proje söz konusu değil. Oğuz'a kariyerinde başarılar dilerim ancak bundan sonra onun olduğu hiçbir yerde ben yokum. Herkes iyi günler." Dediğimde Atlas beni elimden tutup hızla kalabalığın içinden arabaya geçirdi.
Ablam ve Cemre arkaya, bense öne oturmuştum. Kapıyı kilitleyip kemerimi taktığımda nereye gideceğim hakkında en ufak bir fikir bile yoktu. Korkuyordum sadece. Bir de ablam vardı tabi. O nerede kalacaktı? O eve geri dönmeyi düşünmüyordu herhalde?
Atlas arabayı çalışırken kulağıma yanaştığında siyah takım elbisesinden yayılan kokunun çok hoşuma gittiğini fark etmiştim.
O her zaman bir Beyefendi gibi giyiniyor...
"Benimle geliyorsun Sezin...İtiraz istemiyorum," dediğinde gülümsedim.
"Ciddi misin?Olur."
Bizi duyan ablam hemen konuşmamıza atladı: "Atlas'cığım beni de bırakabilir misin eve?"
"Melek Hanım eve gitmeniz bence uygun değil." Dedi.
"Evet abla," derken arkaya dönmüştüm hafifçe.
"Gidicek yerim yok Sezin. Ayrıca öyle çıkıp gidemem evde."
"Ben hallederim abla."
"Sezin, otel odasında mı yatacağım?"
"Hayır benim evime geleceksin. İhtiyaç olan her şey orda olacak zaten."
"Bak seni severim, sen benim kardeşimsin ama olmaz kardeşim, olmaz."
"Niyeymiş benim melek ablam?"
"Sen pasaklısın da ondan. Hem sen nerede kalacaksın?"
"Atlas bir süre onun yanında kalmamı rica etti."
"Güzel güzel. Madem sen yoksun tamam yani, olur."
Cemre, imalı imalı Atlas'a dikiz aynasından baktı: "E o zaman ben burada ineyim, Mert'e söylerim alır beni buradan."
Sonra ablama baktı, onu koluyla dürterek: "Sen de gel Melek Abla, ben bırakırım seni gidiceğin yere." Derken Atlas da arabayı durdurmuştu. Arkaya dönüp ablamı çekiştirip arabadan çıkaran Cemre'ye gülümseyip, ablama da el sallayıp arabadan çıkışlarını izledim.
Araba tekrardan ilerlerken Atlas, Sezen Aksu çok sevdiğimi bildiği için, Sezen Aksu açtı bana. Şarkının sesiye mayışırken aynı anda şarkıyı sadece dudaklarımla sessizce söylüyordum:
Begonvil boy vermiştir şimdi Yasemen basmıştır Bodrum'u Kokusu geldi rüzgârın Bi' kelebek öptü boynumu
Sen şimdi gerdanını maviye Göğsünü bir yelkenliye Gönlünü ilk önüne çıkan yaz seferine Bağlamışsındır, ah
Vurunca dibine sakız rakısının Biraz da ağlamışsındır Benim yerime de sev Bekletme hayatı
Bu kadarına razıysan yaşa gitsin Kaç kişiyiz savunan sevdayı? Benim yerime de sev Bekletme hayatı
Bu kadarına razıysan yaşa gitsin Kaç kişiyiz savunan sevdayı? Gözüme ilk damlası düştü Gelecek sonbaharın
Yeni bir sayfanın öncüsü Bakalım ne hediyesi zamanın Sen şimdi gerdanını maviye Göğsünü bir yelkenliye
Gönlünü ilk önüne çıkan yaz seferine Bağlamışsındır, ah Vurunca dibine sakız rakısının Biraz da ağlamışsınd...
***
Gözlerimi açtığımda araba da şarkı da durmuştu.
"Geldik mi?" Dedim gözlerim yarı açık şekilde.
Atlas'tan:
Sezin'in uyuduğunu fark edince onu uyandırmamak için sarsmadan, yavaş yavaş getirmiştim onu evime. Tam kapıyı açıp onu kucağıma alacaktım ki uyandı.
Gözleri yarı açık şekilde "Geldik mi?" Dedi.
Ona gülümseyerek, "Evet." Dedim.
"Tamam," dedi. "Ben kalkarım."
Ben geriye çekildim, o da arabadan çıkıp koluma girdi.
"Evinin dışı da tatlıymış tıpkı senin gibi." Deyip gülünce ben de onunla güldüm.
"İyi görünüyorsun Sezin."
"Senin yanında hep iyiyim." Dedi ama sesi kısıktı.
"Ne?"
"Duymadın mı?"
Başımı hayır anlamında salladım.
"Diyorum ki, evet iyiyim."
Evin kapısını açtığımda Sezin gözlerini kocaman açtı.
"Atlas, burası çok güzel..." Dedi hayran hayran yüzüme bakarak.
"Biraz."
"Biraz değil, bayağı." Dediği sırada ben ona cevap veremeden telefonuma bir arama geldi. "Buna bakmam gerek," deyip, kapıyı da kapatıp Sezin'den biraz ileriye geçtim.
"Efendim güzelim?" Dedim telefonu açar açmaz telaşla.
"Neredesin?"
"Evdeyim."
"Çıkan haberler doğru mu gerçekten? Sezin Ateş'le birlikte misin sen?"
"Evet, niye?"
"Çok hayranım ben ona bilmiyor musun? Tam bir moda ikonu kadın..."
"Abim, biliyorum ama şu an zamanı değil."
"Size gelebilir miyim," dedi uzatarak.
"Gel Mavi, gel. Ama bugün değil, yarın."
"Ama..."
"Aması yok Mavi, çok yorgun bilmiyor musun?"
"Tamam o zaman, kapatıyım ben?"
"Selam söyle babaanneme."
"Söylerim, sen de Sezin Abla'ya selam söyle."
"Tamam," deyip kapattım telefonu.
Sezin'in yanına geçtiğimde onu göremedim. Kitapların olduğu odaya girdiğimde orasını karıştırmış olduğunu gördüm, fazla uzakta olamazdı ya. Nerede olacaktı en fazla?
Yatak odama girdiğimde onu yatakta öylece yatar halde görünce gülümsedim. Uyurken kedi yavrusu gibi görünüyordu.
Odadan tam çıkarken yeşil gözlerini açıp: "Atlas..." Dedi. Tam konuşacaktı ki, izin vermedim.
"Sana yemek yapıyorum. Ne seversin?" Dediğm sırada benim komodinimin üstüne koymuş olduğu telefonuna mesaj geldi. Eline alıp baktığında oflayarak geri bıraktı.
"Ne oldu?" Dedim merakla.
"Cemre diyet listesi göndermiş. Öldürecek beni bu kız. Bir de diyor ki kendine gelir gelmez başla buna."
"Uymak zorunda mısın ki?" Dedim göz devirerek. Kadınların bu kilo takıntısını şimdiye kadar hiç anlamamıştım.
"Bir ayda üç kilo aldım Atlas."
"E ne var?"
"İşte olmuyor öyle. Eğer sevilen, bilinen, tanınan, istenen biri olmak istiyorsan dikkat etmelisin kendine."
"Anladım, yemek yapıyorum. Listeni bana at, ona göre yapalım."
"Wow," diyerek ayağa kalktığında üstünde benim gömleğimi gördüğüm için, gömleğim de ona elbise gibi olduğu için gülmekten alamadım kendimi.
Ben ona gülerken o da konuşmasına sırıtarak devam etti: "Öncelik olarak Atlas Karasu bana yemek mi yapacak, ikinci olarak da gülme bana öyle Atlas." Deyip yatağa tekrar uzandı, telefonunu da alıp yorganın altına girdi.
"Tamam tamam, gülmüyorum hadi. Yemek olunca kaldırıcam seni, uykuculuk yapma."
|
0% |