Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@sevim_svim

Sezin'den:

 

Boğuluyordum!

 

Dipsiz bir denizin veya su dolu bir havuzun içinde değildim. Kendi yatağımdaydım ve yattığım yerde biri veya bir şey benim bu dünyadan gitmemi istiyor, bu amacını gerçekleştirmek için tüm heyecanı ve şiddetiyle boğazımı sıkıyordu. Sıkı sıkı kapattığım gözlerimi açtım.

 

Çok fazla karanlıktı!

 

Ciğerlerim, onlara yetmeyen oksijen istediğini belli eder gibi tüm vücuduma sinyaller gönderiyordu. Korkuyla elimi boğazıma götürdüm. Şaşkınlığım, nefessizliğim arasında yeterli seviyede duruyordu. Ve boynumu sıkan hiç kimse yoktu.

 

Birinin parmakları nefes almamı engellemek için boğazımı sıkıyordu ama başka biri değildi bu. Bendim.

İnsan kendi kendini boğabilir mi ki?

 

Ellerimle boğmuyordum. İçten gelen kendi düşüncelerimle boğuyordum kendimi. Fiziksel değil, ruhsal olarak düşüncelerimin içinde kaybolduğum için boğulduğumu çok sonradan fark ettim.

 

Gözlerimi tekrar sımsıkı yumduğum için hiçbir şey görmüyordum. Ve gözlerimi açtım. Artık odamda değil, lacivert-siyah arası gökyüzünün altında tek başınaydım. Hiçbir kimse yanımda yoktu. Her yer bomboştu. Yalnızca ben,gökyüzü, ay ve yıldızlar baş başaydık. Nefessizlik vücudumda yeniden baş gösterdi.

 

Ve Bir Yıldız Kaydı. Ben...Öldüm.

 

Nefret: Birileri bu dünyada varlığımı istemiyordu.

 

Yalnızlık: Gidecek bir yerim yoktu...

 

Titreyerek sarsıntıyla uyandığımda Atlas'ın başımda olduğunu gördüm.

Kolumdan çekip beni kaldırdı ve yatağa oturttu.

 

Elindeki suyu bana içirdiğinde üzerime dökülen birkaç damlayla ürpersem de devam ettim suyu içmeye. Atlas bardağı çektiğinde ona bakıp hiçbir şey demeden sarıldım.

 

Atlas'tan:

 

Elimdeki suyu ona içirip bitirdiğinde bana hiçbir şey demeden sarıldığında hıçkırdığını duydum.

 

Onu kendimden ayırıp uzun, kızıl saçlarının uçlarına düşen siyah tokasını alıp yapabildiğim kadarıyla saçını topuz topladım.

 

"S...Sezin..." Dedim. Normalde konuşurken kekelemeyen ben, bu kızın yanında kekeliyordum. Ağlayınca renkleri daha da ortaya çıkan yeşil gözlerine beni öylesine hapsetmişti ki, onun kurduğu göz temasını bozmak çok zor olmuştu.

 

"Ben...Sana sarıldım öyle birden, özür dilerim." Dedi nefesini düzenlemeye çalışarak.

 

Elini tutup gözlerinden akan yaşları sırasıyla sildim.

 

"Ağlama bak ben buradayım."

 

"Ölüyordum az kalsın."

 

"Ben yanındayken sana hiçbir şey olmayacak. Söz."

 

Başını göğsüme dayadığında kendi saf kokusu burnuma doldu. Çiçek gibi kokuyordu... Saçlarını sevdiğimde bir kedi edasıyla başını göğsüme sürttü.

 

"Çok korkuyorum Atlas." Dedi ve derin bir nefes verdi: "Bırakma beni."

 

"Şşş bırakmayacağım, yemek yemek ister misin?"

 

"Çok açım. Umarım pizza yapmışsındır?" Diyerek ayağa kalktı ve benim yönlendirmemle mutfağa gittik.

 

"Şöyle aslında, bizdeki kapalı pideyi biliyor musun?"

 

"Tabi ki."

 

"İşte bu da İtalya'nın ünlü kapalı pizzası." Deyip güldüm.

 

"Vay be, İtalyan yazardan, İtalyan yemeği..." Dedi.

 

"Yarı İtalyan diyelim."

 

Mutfak barına tabaklarımızı koyup oturdum, telefonumu da tam koyuyordum ki mesaj geldi. Ters koyduğum telefonun ön yüzünü kendime döndürüp bildirimlerden mesaja baktım:

 

Cemre-Sezin menajer: Atlas, Sezin telefona bakabilir mi?

 

Sezin'e baktığımda o kadar iştahla yiyordu ki, mesajı es geçip ona odaklanmaya karar verdim.

 

Ağzı dolu dolu: "Eee, nelerden hoşlanıyorsun?" Dedi.

 

"Senden..." Demedim tabi ki.

 

"Benimkiler klasik. Bir yazar nelerden hoşlanırsa onlardan."

 

"O zaman kahve seviyorsundur?"

 

"Mümkünse filtre."

 

"Ben de filtre severim. En son hangi kitabı okudun?"

 

"Savaş ve Barış okuyordum."

 

"Ben mi böldüm?"

 

"Hayır. Kahve dökmüştüm yere onu temizliyordum."

 

"Nereye döküldü?"

 

"Önemli değil ya, temizledim zaten." Dediğimde yüzünde daha önce fark etmediğim bir detay fark ettim: Burnundan yanaklarına doğru yayılan çiller... Açıkçası onu ilk defa bu kadar makyajsız görüyordum.

 

"Çillerin varmış?" Dedim kendim de kendimin ne dediğini fark etmemiştim.

 

İnce ve zarif parmaklarıyla burnunun üstünden çillerinin bittiği yere kadar hızlıca dokunup ellerini çekti.

 

"Yanlış bir şey mi dedim?" Dedim o bana cevap vermeyince.

 

"Yo, hayır, yemek yiyordum." Deyip güldü.

 

Çok güzel gülüyordu.

 

"Sezin sen nereliydin? Hiç İstanbullu tipi yok sende?"

 

"Babam İzmirli, annemler de yunan asıllı Türk."

 

Başımı onaylar şekilde saklayıp yemeğimi yemeye başladım.

 

Suyunu içip ağzını hemen önümüzdeki peçeteyle sildikten sonra tabağını alıp mutfak lavabosunun önüne koydu.

 

Sezin'den:

 

İçeriden telefonumun çalma sesini duyduğumda mutfaktan çıkıp az önce uyuduğum odaya üstümdeki bana bol gömleği çekiştirerek ilerledim. Bu kıyafet çekiştirme hareketini bu aralar çok yapıyordum. Büyük bir özgüvensizlik belirtisi.

 

Telefonu büyük, iki kişilik beyaz örtülü yatağın yanındaki komodinden alarak kimin aradığına baktım:

 

"Cemremmm" arıyordu.

 

Telefonu açtım.

 

"Şimdi sana üç tane iyi haberim var. Hangisinden başlıyım?"

 

"En iyi olandan."

 

"Şimdi... Oğuz'un kaç takipçisi vardı?"

 

"Bilmiyorum, üç bin üç yüz müydü?"

 

"Evet, sence şu an kaç?"

 

"Kaç?"

 

"Bin iki yüz elli!" Diye bağırdı.

 

"Ne?"

 

"Yaa ne yaa, tabi. Bitiricez kızım onu! İki bin iki yüz elli kişi takipten çıkmış bir ayda. Bunların hepsi de senin fanın biliyorsun değil mi?"

 

"Hadi ya," deyip hemen kapıda bana bakan Atlas'a dönüp gülümsedim. Ne olduğunu anlamamıştı.

 

"Şimdi..." Dedi Cemre uzatarak.

 

"Şimdi ikincisini söylüyorum, hani senin şu Oğuz'la çekeceğiniz dizi var ya..."

 

"Ee, ne olmuş ona?"

 

"Onun kadrosundan Oğuz çıkarılmış, yeni bir başrol aranıyormuş. Bundan sonra senin olduğunun hiçbir yerde olmayacak."

 

"Allah'ım, çok şükür." Deyip bir kahkaha attım. Moralim işte gelmişti.

 

"Üçüncüsü de yine bunlarla bağlantılı, Atlas'ın takipçilerine bakarsak az önce Oğuz'un takipçilerinden çıkan iki bin iki yüz elli kişinin tam olarak dörtte ikisi onu takibe almış."

 

"Sana mesaj atacağım birazdan, kapatıyorum bebeğim." Deyip onun bana cevap vermesini beklemeden kapattım telefonu.

 

"Ne olmuş?" Dedi Atlas.

 

"İlk olarak, Oğuz dizinin kadrosundan çıkmış, ikinci olarak...Ya bir telefonunu verir misin?"

 

"Tabi, al." Deyip uzattı telefonunu. Instagramını bulup ilk önce Oğuz'un hesabına girip telefonu ona döndürdüm.

 

"Buradaki takipçi düşüşünü görüyor musun?"

 

"Evet."

 

Sonra onun profilini açıp tekrardan ona döndürdüğümde gözlerini kıstı.

 

"Ne bu?"

 

"Takipçilerini görmüyor musun?" Deyip bir tane fotoğrafına tıkladım öylesine. Gözüm yorumlara iliştiğinde kaşlarımı çattım.

 

Tıkladığım fotoğrafta siyah bir arabadan, İstanbul Beyefendisi olduğunu daha 500 metreden belli eden, arabayla neredeyse bir örnek olan takım elbisesi vardı. Kemik gözlükleri ve sarı saçlarıyla tam bir afet-i devrandı. Bir yorum görünüyordu ve daha 1.231+ yorum görünüyordu.

 

Atlas'tan hafif geriye çekilip yatağa oturdum ve yorumları sesli okumaya başladım

 

Serra_rr: Allah'ım sezinin meteorundan bana da var (kendisini de versen olur vallahi)

 

Eda_ska: onun Arabası var güzel mi güzel

 

Oguzunkedisiii: İyyyy kızlar harbiden buna mı düştünüz?

 

*Oguzunkedisiii adlı kullanıcıya 250+ yanıt*

 

Yanıtlara bakıp kaosu okumaya başladım.

 

Atlas_ama_yazar_olan: Sana ıyyy, sevgilisini aldatan birini savunucağıma gider Atlas'ın kitaplarını okumak için italyanca öğrenirim. Midesizsiniz.

 

Oguzunkedisiii: Kes. İtalyanmış mış. Sezin onu aldattı birkere.

 

Ates_Sez_fan: @oguzunkedisiii burda işin ne o zaman anacım? Ne arıyon burda??

 

olumsuz.ask.demislerdi.olumlu.askmis: @Ates_Sez_fan: Boşver sen onlari askim hepsi konusurlar. Enistemiz italyan, hem de yazar. Hem de sezini cok seviyor. Görmediniz mi storyleri???

 

Oguzunkedisiii: Abi bakın gelmeyin şu kadının oyununa amk

 

Eslemqueen: Amma abarttınız...Falan demiyorum, bence şu ölümsüz aşk dizisine başrol Atlas seçilmeli @bulut_yapim

 

Aysima: @bulut_yapim nolur nolur nolur @oguz_anar su adamin fanlari da görsün gününü.

 

Sokakkedisininannesi: Ne yasiyonuz olm adam çok yakışıklı. Onu alma beni al yiğidim.

 

Kara.kayan.yildiz: yakışıklı... @oguzunkedisiii seni çok fena dovesim geldi yavrum.

 

Oguzunkedisiii: Niye Haklıyım diye mi?

 

Atlas'a telefonunu uzattığımda yüzüme tebessümle baktı. Oğuz'un telefonunu ne zaman almaya kalksam telefonun üzerine atlar, aptal saptal şeyler yapıp dikkatimi dağıtmaya çalışırdı.

 

Loading...
0%