Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Flash TV Oyunculuğu-15

@sevim_svim

Ah o yazlık sinemalar

Ka​​​​​pı önü akşamları

Saksıda son sardunyalar

Avluda el yazmaları

Ah ne kahraman, ne cesur

Ne güzel çocuklardık

Her yeni günü ümitle

Nasıl kucaklardık

 

 

Ah kaldırımlar biliyor

Bir devir muhteşemdik

Güz güneşinden hüzünlü

İlk yazdan şendik

 

 

Hem utangaç hem hevesli

Mektepli sevgililerdik

Pek kırılgan, pek acemi

Bir söyler bin gülerdik

 

❀❀❀

 

❀❀❀❀❀

 

Evin içindeki sessizlik genç kadının içini kırılgan bir huzursuzlukla dolduruyordu. Evin içinde hızlı adımlarla gezinirken yüzünde belli belirsiz bir endişe olduğunu fark ederek yüz ifadesini düzeltmeye çalıştı ama bu pek mümkün olmadı.

 

Atlas sanki bu sessizlikten rahatsız olmuş gibi saçlarını karıştırıp ayağa kalktı.

 

"Kahvaltıdan beri böylesin. Bir sorun mu var?" Dedi Sezin'in yanına yaklaşarak.

 

"Ne düşünüyorsun? Doğru düzgün kahvaltı bile etmedin."

 

Sezin, kızıl saçlarını dağınık ve karşıdan oldukça kötü görünmeye kendini adamışçasına sağdan soldan dağınık şekilde çıktı. Atlas'a arkasını dönüp sanki başka bir şeyle uğraşır gibi yapacaktı ama elleri bomboş kaldı. Uğraşacak -mış gibi yapacak bir şey bulamadı.

 

Sezin, hızlı bir nefes alarak başını salladı. "Hiçbir şey, sadece..." diye mırıldandı, cümlesini tamamlayamadan.

 

Atlas, Sezin'in endişeli bakışlarına dikkatlice baktı.

 

"Biliyorum ki bir şeyler seni rahatsız ediyor. Konuşabilirsin benimle."

 

Kız, iç çekerek çocuğa döndü. "Daha ilk bölümden dizi çok linçlenmiş. Beni hâlâ etkiliyor sanırım. Özellikle ben."

 

"Gerçekten sorun değil sen çok iyi bir oyuncusun bunu bilmiyor musun? Asıl linçlenecek kişi benim biraz flash Tv oyunculuğu yapmışım." Diyerek sırıttı.

 

Sezin de o sırıtınca ikisi birlikte güldüler.

 

"Bence ilk bölüm ve ilk diziye göre çok iyisin."

 

Atlas yine sırıtarak kaşlarını kaldırdı.

 

"Öyle olduğumu mu düşünüyorsun? Ha ve ha, sen çok iyisin ama kesinlikle flash tv cennet bahçeleri dizindeki melek rolüne girmiş insandan daha fiyasko bir oyuncuyum."

 

Atlas, Sezin'e yaklaşıp göz kırptı.

 

"Bu yola beraber çıktık Sezin." Dedi.

 

"Seninle olduğum için şanslıyım."

 

"Ben de seninle olduğum için şanslıyım güzelim." Deyip elinin tersini nahifçe Sezin'in çillerine sürdü: "Çok güzelsin."

 

Sezin'in yanakları hafifçe kızardı, Atlas'ın eli çillerine dokunduğunda. İçinde bir sıcaklık yayıldığını hissetti, kahvaltıdan beri içinde dolaşan huzursuzluğun bir kısmını kovuyordu.

 

Atlas gülümsedi, gözleri sıcaklık ve anlayışla doluydu.

 

"Biliyorsun, seni rahatsız eden ne varsa, birlikte üstesinden geleceğiz. İşte her şeyle yaptığımız gibi."

 

Sezin başını salladı, Atlas'ın sözleriyle bir rahatlama dalgası hissederek. "Biliyorum," dedi, sesi artık daha kararlıydı "Ve bunun için minnettarım."

 

Bir an durdular, sessizlik artık baskıcı değil, birlikte anlayış ve destek dolu bir koza gibi, onları sarıyor gibi hissedildi.

 

"Beraber kahvaltı yapalım mı?" Atlas nazik bir tonla sessizliği bozarak önerdi.

 

Sezin hemen kafasını salladı, dudaklarının köşelerinde bir gülümseme belirdi. "Harika olur," dedi, Atlas'ın yanında olduğunu bilmenin verdiği hafiflikle.

 

"Sen yemeyince ben de yiyemedim Sezin'cim."

 

"Ciddi misin?"

 

"Hıhı."

 

Birlikte mutfağa doğru yola çıktıklarında kaldırılmamış masa duruyordu. Sezin'in yemek yememesine rağmen tabağı boştu.

 

"Hey," dedi Sezin iki boş tabağı gördüğünde: "Benim salatam nerede?"

 

"Salata değil o bir kere." Dedi Atlas. "Caprese onun adı. Caprese salatası."

 

"Salata işte. Hem...Konu o değil. Benim salatam nerede Atlas?" Derken son kelimeyi uzatmıştı Sezin.

 

Atlas alt dudağını ısırıp Sezin'e baktı.

 

"Bilmem..."

 

"Nasıl bilmem Atlas?"

 

"Bilmiyorum, bilmiyorum..."

 

"Sen yedin değil mi?"

 

"Evet. Yani sen dokunmayınca ziyan olmasın diye..."

 

Sezin gözlerini devirip Atlas'ın dudaklarına yaklaşıp kendi dudağının kenarını ısırdı.

 

''Bu kadar aç mıydın gerçekten?''

 

Atlas alt dudağını masumca biraz öne çıkarıp Sezin'in de çok sevdiğini bildiği yüz ifadesini takındı.

 

''Sen yemeyince aç oluyorum.''

 

''Eğer beni Cemre'ye ifşalamazsan dışarıdan bir şeyler söyleyelim, ne dersin Yazar Bey?''

 

Atlas telefonunu cebinden çıkarırken konuştu: ''Ben okeyim.''

 

Sezin, Atlas'ın söylediğini duyduğunda gülümsedi.

 

''Ne yersin madem? Yemekler benden.''

 

''Eğer İtalyan restoranı varsa minestr...''

 

''Başlatma İtalyan'ına şimdi. Pideli köfte söyledim.''

 

Atlas göz devirdi.

 

''Ama çok sağlıksız?''

 

''Atlas...'' dedi Sezin onu uyarır gibi.

 

''Bir dahakine yemekler benden o halde Oyuncu Hanım.''

 

❀❀❀

 

İkisi de kahkahalarla yemeklerini yediklerinde Sezin, saatine baktı.

 

''Birkaç saate çekimde olmamız gerek sanırım.''

 

''Evet. Yalnız kitap için birkaç yere gitmem gerek arabayla. Ben gelene kadar hazırlan. Telefon açarım sana, çıkarsın olur mu?'' Dedi Atlas.

 

Sezin başını evet anlamında sallayıp gülümsedi.

 

''Ne olduğunu bana da söylersin olur mu?''

 

''Tabii,'' dedi Atlas ve ayağa kalktı.

 

''Eeee o zaman...Atlas kaçar.'' dedi Aşk-ı memnu Behlül edasıyla.

 

Sezin, ''Sen şerefsiz Behlül'ü nereden biliyorsun ya?'' dediğinde Atlas hızla ceketini alıp çoktan çıkmıştı bile.

 

Sezin tabakları toplayıp bulaşık makinesine yerleştirirken aynı anda Cemre'yle görüntülü konuşuyordu.

 

''Kanka,'' dedi Cemre. Sezin de Cemre'nin 'kanka' demesinden onun iş konuşmayacağını anladı.

 

''Ne oldun sen Atlas'la?'' dedi.

 

''Bilmiyorum ben de inan Cemre. Aşık mıdır bana?''

 

''Kendisine sor.''

 

''Bana çok iyi davranıyor.''

 

Yüzündeki çillere dokundu.

 

''Benim kusur olarak gördüğüm çillerime çok güzel dedi.''

 

Cemre sağ kaşını kaldırdı.

 

''E ne güzel. Özgüven işte hep bunlar.''

 

''Annemde de çiller vardı.'' dedi bir anda Sezin.

 

''Kuzum benim ya,'' dedi ama bir anda masasında doğrulup ekrana baktı.

 

''Seni biri mi arıyor?''

 

''Neden dedin öyle ya?'' deyip telefonuna döndü Sezin.

 

''Telefonundan ses geliyor...Sanki...Biri arıyor gibi.''

 

Telefonuna baktığında bilinmeyen bir numaradan gelen cevapsız çağrı bildirimini fark eden Sezin'in kalbi küt küt atmaya başladı. Kaşlarını çatarak arayanın ayrıntılarını görmek için bildirime dokunmadan önce tereddüt etti.

 

"Tanıdık bir numara değil" diye mırıldandı Cemre'ye, merakı arttı. "Geri aramalı mıyım?"

 

Cemre'nin ifadesi ekrana yaklaştığında ciddileşti. "Dikkatli ol Sezin. Her şey olabilir. Belki bekle bakalım mesaj bırakacaklar mı?"

 

Sezin, endişe ve entrika karışımı bir duyguyla başını salladı. Telefonunu mutfak tezgâhının üzerine bıraktı ve dikkatini yeniden Cemre'ye çevirdi.

 

"Uyardığın için teşekkürler. Bir gelişme olursa sana haber veririm."

 

Cemre ile görüşmesi sona erdiğinde Sezin, midesine yerleşen huzursuzluk hissinden kurtulamadı. Saate baktı ve Atlas'ın dönmesine hâlâ biraz zaman kaldığını fark etti. İçini çekerek daireyi toplayarak dikkatini dağıtmaya karar verdi.

 

Ama mutfakta dolaşırken aklı sürekli cevapsız çağrıya kayıyordu. Kim olabilirdi?

 

Sezin kararlı bir şekilde başını sallayarak endişelerini Bir kenara bırakıp önündeki şeylere odaklandı. Ama içten içe, kimden geldiğini ve ne istediklerini öğrenene kadar cevapsız çağrının aklının bir köşesinde kalmaya devam edeceğini biliyordu.

 

Loading...
0%