20. Bölüm

20. Bölüm

Güler
sevimlikiz

Mahkeme salonundan çıkan Alaz, eve geldiğinde içindeki öfke bir volkan gibi kaynıyordu. Özgürdü, ama bu özgürlüğün tadı yoktu. Aşkın'ın nefret dolu yüzü, hakimin elinden kayan adalet sistemi... Her şey onu çileden çıkarmıştı.

Hızla mini bara yürüdü. Kendine sert bir viski doldurdu. Bardağı dudağına götürdü, bir dikişte, boğazını yakarak içti. Viskinin yakıcılığı, içindeki öfkeyi bastırmaya yetmedi.

Küt! Şangırt!

Alaz, elindeki kristal bardağı bütün gücüyle duvara fırlattı. Bardak, paramparça olarak kırk parçaya ayrıldı. Cam kırıkları, öfkesinin somut bir dışavurumu gibi etrafa saçıldı.

"Asaf! Buraya gel hemen!" diye kükredi, sesi bütün villada yankılandı.

Asaf, Alaz'ın sağ koluydu, gölgesiydi. En güvendiği adamı. Koşarak içeri girdi, etrafa saçılan cam kırıklarına ve abisinin gergin yüzüne baktı.

"Buyur abi. Bir sorun mu var?"

Alaz, nefes nefese, gözleri ateş saçarak emretti:

"O sürtüğü, Eliz Yılmaz'ı bana bulacaksın. Hemen! Onunla sorulacak hesabım var. Beni şikayet etmek neymiş, göstereceğim. Ve... villayı boşaltıyoruz. Dağ evine geçiyorum. Polis artık burayı biliyor."

"Anlaşıldı abi. Hemen organize ediyorum. Kızı da bulacağım."

Asaf çıktı. Alaz, koltuğa çöktü. Bedenindeki bütün gerilim, yavaşça yerini obsesif bir boşluğa bıraktı.

Alaz, iç cebinden katlanmış bir fotoğraf çıkardı. Aşkın Ezel'in fotoğrafı. Parmakları, fotoğrafın üzerindeki gülümseyen yüze dokundu. O an, bütün öfkesi yatıştı. Sadece özlem kaldı.

"Seni çok özledim be gülüm..." diye fısıldadı.

Gözlerini kapattı. Duvarın kırıkları, Eliz'in ihaneti ve Aşkın'ın nefreti... hepsi kayboldu. Zihni, huzurlu, eski zamanlara daldı. O'nunla olduğu günlere... O günler, cennet gibiydi. Nasıl her şey bu kadar tersine dönmüştü?

Zihnimde genç, hayat dolu, kara kızım beliriyor. Evin içinde, masum bir kovalamaca oynuyorduk.

"Alaz, git başımdan! Yakalayamazsın!"

"O zaman yanıma gel, güzelim. Yoruyorsun beni!"

"Gelmeyeceğim! Yakala o zaman!"

"Yakalayamazsın ki! Senden hızlıyım, ihtiyar!"

Durup, belimi tutarak güldüm.

"İhtiyar mı? Ben hala gencim, kızım! Gel gör bakayım kim ihtiyar!"

"Göster o zaman!" diye meydan okudu.

Tekrar onun peşine düştüm. Kanepe etrafında döndük, kahkahaları evin her köşesini dolduruyordu. Onun enerjisi, benim hayatımdaki tek ışıktı.

"Güzelim, gel buraya! Yorma beni! Yaşlısın işte!"

"Yaşlısın işte, ihtiyar! Kabul et!"

"Sen kaşındın, güzelim!" dedim, sesim flörtöz bir ciddiyet taşıyordu.

"Kaşı o zaman!"

Sonunda, evin koridorunda onu yakaladım. Arkasından sarıldım, güçlü kollarım ince belini sardı. Boynunu öptüm, sıcak nefesi tenime çarptı. Başını kaldırdı, boynunu açığa çıkardı. O an, oraya dudaklarımı bastırdım. Güçlü bir nefesle o muhteşem kokusunu içime çektim ve boynunu emdim.

"Çok güzel kokuyorsun, kara kız."

Omuzlarıma yaslandı, sesi neşeyle doluydu.

"Bunun sonu yatakta biter, ihtiyar. Ne kadar dayanırsın bilmiyorum..."

Kafasını kaldırdım, gözlerinin içine baktım. O an, hayatımda ilk kez gelecekten bu kadar emindim.

"Bunun sonu yatakta değil, Aşkın... Nikah Dairesinde bitsin."

Gözleri şokla büyüdü. Sonra yavaşça, hayatındaki en güzel gülümsemeyi bana sundu.

"Ne oluyor, ihtiyar? Bana evlenme teklifi mi ediyorsun sen?"

"Ediyorum. Benimle evlenir misin, Aşkın Ezel? Benimle kirli hayatımdan uzak, temiz bir hayata adım atar mısın?"

Gözleri yaşardı. O an, benim için mafya olmayı bırakma kararımı içimde perçinlemiştim.

"Senin için her şeye varım, ihtiyar."

O an, bütün dünya durmuştu. Onu kendime çektim, kalbim göğüs kafesimi dövüyordu.

"Seni seviyorum, gülüm."

"Ben de seni, ihtiyar."

Alaz, gözlerini açtı. Hala nezaretten yeni çıkmıştı, hala Eliz'in ihaneti ve Aşkın'ın nefretiyle çevriliydi. Elindeki fotoğrafı sıktı. O gün, nikah dairesi yerine çatışma ve ihanet gelmişti.

Bölüm : 02.12.2024 14:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...