22. Bölüm

22. Bölüm

Güler
sevimlikiz

Ofisimde, masamdaki babamla ilgili dosyanın karmaşıklığıyla boğuşurken telefonum çalınca irkildim. Arayan Selim'di, Eliz'i uzaktan takip etmekle görevlendirdiğim polis arkadaşım. Telefonu hızla açtım, içimde kötü bir his vardı.

"Söyle Selim," dedim, sesimdeki gerginlik belliydi.

"Aşkın Başkomiserim... nasıl desem..." Selim'in sesi titrek ve suçluluk doluydu.

"Çabuk ol, Selim! Oyalanma!" diye kestim, sabrım kalmamıştı.

"Hani ben Eliz Hanım'ı takip ediyordum ya..."

"Ee, ne olmuş?!"

"**İşte Başkomiserim, Eliz Hanım'ı kaçırdılar! Yardım etmek için koştum ama yetişemedim... Arabaları çok hızlıydı..."

Telefon elimde dondu. Bütün vücudumda bir şok dalgası yayıldı. Sandalyeden fırladım. Bu nasıl olurdu? O kıza "Seni koruyacağım!" diye söz vermiştim! Güvenini kazanmıştım! Ve şimdi... sözümü tutamamıştım. Beceremedim.

"Ne diyorsun sen, Selim?! Buna nasıl izin verirsin?! Onu sana emanet etmiştim!" Sesim, öfkeden boğuluyordu.

"Üzgünüm, ben..."

"Kapat! Kapat!"

Sinirle telefonu masaya fırlattım. Dişlerimi o kadar çok sıktım ki, çenem sızlıyordu. Neredeyse dişlerim kırılacak diye korktum. Yere düşen sandalyenin sesini bile duymuyordum. Bütün öfkem, tek bir isme yöneldi.

"Ulan Alaz! Bütün bunlar senin başının altından çıkıyor! Sen benim elimden birini daha alamazsın!"

Hemen karakoldan fırladım. Ne bir ekip çağırdım ne de bir plan yaptım. Sadece içgüdüm beni Alaz'ın evine, o lanetli villaya yönlendirdi.

Tam zamanında gelmiştim. Arabamı sertçe frenleyerek villanın girişinde durdurduğumda, Alaz da tam o anda lüks, siyah arabasına binmek üzereydi. Kaşları çatıldı, beni görünce elini kapı kolundan çekti.

Sinirle arabanın kapısını açtım ve indim. Üzerimdeki üniforma, öfkemin ateşiyle geriliyordu.

Alaz, yavaşça bana döndü. Yüzünde yine o alaycı ve sinsi ifade vardı.

"Hayırdır, Aşkın Hanım? Beni mi özledin? Yoksa bir tahliye emri daha mı getirdin?"

Sözlerine aldırmadım. Nefretle ona yürüdüm.

"Kes lan! Kız nerede?! Eliz nerede?! Hemen söyle bana!"

Omuz silkti, rolünü oynamaya devam ediyordu.

"Hangi kız? Benim çevremde çok kız var, Başkomiserim. Biraz daha detay ver."

"Aptal numarası yapma, Alaz! Ciğerini bilirim ben senin!"

"Ne diyorsun sen, Aşkın? Düzgün söyle. Ne oluyor?"

"Eliz Yılmaz! Onu kaçırttın, değil mi?! Hemen yerini söyle!"

"Ha, o mu? Ben nereden bileyim? Her şeyi benden biliyorsun zaten. Belki korktu, kaçtı? Herhalde seni şikayet ettiği için cezaevine gireceğimi sanıyordu."

Ona inanmıyordum. Kesinlikle onun başının altından çıkıyordu. Bu tehditkâr gülümseme... O, Eliz'e intikamını almıştı.

Bütün nefretimi gözlerime topladım ve ona baktım. Onu öylece izlerken, içimdeki öfke, boğazımı tıkıyordu.

Alaz, bu sefer tehlikeli bir şeyi hedef aldı:

"Bana öyle bakma, güzelim. Öyle sinirle baktığında bile, içimde seni öpme isteği uyandırıyorsun. O gözlerindeki ateş..."

Bu sözler, bardağı taşıran son damlaydı. Kendimi tutamadım.

"Siktir oradan, pezevenk! Senin gibi bir pislikle aynı havayı solumaktan iğreniyorum!"

Alaz, hafifçe başını çevirdi, arkasındaki korumalarına baktı. Sonra tekrar bana döndü.

"Ayıp oluyor, Aşkın. Adamlarımın yanında. Onlar seninle benim ilişkimiz olduğunu bilmezler. Rolünü bozuyorsun."

"Bizim bir ilişkimiz yok! Seninle aramızdaki tek şey, benim elimle sana geçireceğim kelepçeler olacak, katil!"

Aşkın, orada daha fazla duramadı. Kontrolünü tamamen kaybetmek üzereydi. Arabasına döndü. Alaz'ın o lanetli sırıtışını zihnine kazıyarak, gaza bastı ve oradan hızla uzaklaştı. O an, Eliz'i kendi başına bulmaya yemin etmişti. Başka çaresi kalmamıştı.

Alaz'ın villasından ayrılırken, Aşkın'ın kalbinde sadece ihanet ve başarısızlık acısı vardı. Adalet sistemi onu hayal kırıklığına uğratmıştı, meslektaşı (Selim) sözünü tutamamıştı ve o, verdiği sözü çiğnemişti.

Karakola dönmek yerine, arabasını ıssız bir yolda durdurdu. Cep telefonunu çıkardı ve polis veri tabanına erişti. Artık yasal yollarla değil, kaçak çalışacaktı.

Alaz'ın son dönemdeki bütün hareketlerini, mülk alımlarını ve sık kullandığı rotaları taramaya başladı. Alaz'ın dağ evine gitmek üzere olduğunu biliyordu; bu, güvenli bir sığınak aradığı anlamına geliyordu. Polis kayıtlarında, Alaz'ın son altı ayda satın aldığı, şehirden uzak üç gayrimenkulün yerini hızla belirledi.

"Aşkın, eğer akıllıysan, bildiğin yerden değil, yeni ve uzak bir yerden saldıracaksın," diye düşündü, Alaz'ın zihnini okumaya çalışarak.

Eliz'in hayatı tehlikedeyken bile, Alaz'ın babası hakkındaki sözleri zihnini kemiriyordu. 'Baban kötü bir adamdı.' Bu, sadece bir manipülasyon muydu?

Aşkın, Alaz'ı bulma planını yaparken, bir yandan da babasının dosyalarını telefonuna indirdi. Babasının son operasyonunda kullanılan kod adları, ödemeler... Alaz'ın yalan söylediğini kanıtlamak istiyordu. Ancak indirdiği belgelerdeki bazı hesap hareketleri ve bilinmeyen bir banka hesabı, Aşkın'ın inancını sarsıyordu.

"Hayır. Babam bunu yapmazdı. Bu, Alaz'ın oyunu," diye fısıldadı, ama sesi kararsızdı.

Babasına olan sevgisi ve Alaz'a olan nefreti, birbirine girmişti. Ancak önceliği Eliz'di. Önce onu kurtaracak, sonra babasının adını temizleyecekti.

Alaz, avukatının tahliye işlemlerini bitirmesinin ardından, hemen dağ evine doğru yola çıktı. Yolda, Asaf ile sürekli temas halindeydi.

"Asaf, her şey hazır mı?"

"Evet, abi. Evdeki bütün sistemler devrede. Eliz de içeride. Ve kimse bu yerin koordinatlarını bilmiyor."

Alaz gülümsedi. "Güzel. Şimdi sıra Aşkın'ın hamlesinde."

Dağ evine ulaştı. Burası, ormanın derinliklerinde, sarp bir yamaçtaydı. İçerideki lüks ortam, dışarıdaki ıssızlık ve vahşetle tezat oluşturuyordu. Alaz, içeri girdi, Asaf'a kısa talimatlar verdi ve doğrudan Eliz'in kilitli olduğu odaya doğru yürüdü.

Amacı, Eliz'i hemen cezalandırmak değildi. Amacı, onu psikolojik olarak kırmak ve Aşkın'a yem olarak kullanmaktı.

Eliz'in odasının kapısının önünde durdu. İçeriden gelen boğuk hıçkırık seslerini duyuyordu. Yüzüne soğuk bir ifade takındı. İntikam, sabır gerektiriyordu.

Aşkın, Alaz'ın son mülk alımlarını incelerken, ormanlık alana yakın, yüksek bir gözetleme kulesi olan bir avcı kulübesi kaydını buldu. Bu kulübe, Alaz'ın yıllar önce avcılık hobisi için kullandığı ve son zamanlarda adamlara devrettiği eski bir mülktü.

"Alaz, sığınmak için bu kadar bariz bir yer seçmez. Ama dikkat dağıtmak için avcı kulübesini kullanır. Asıl sığınağı, ormanın derinliklerindeki yeni ev olmalı," diye düşündü Aşkın.

Harita üzerinde, avcı kulübesinden yaklaşık on kilometre derinlikte, Alaz'ın yeni aldığı dağ evlerinden birini işaretledi.

Aşkın, üniformasını çıkardı. Üzerine siyah, rahat ve hareket kabiliyetini engellemeyen kıyafetler giydi. Beline silahını ve birkaç yedek şarjörü yerleştirdi. Telefonundaki bütün kayıtları sildi. Artık resmi bir polis değildi; intikam peşinde koşan bir kadındı.

Görev: Dağ evine sızmak, Eliz'i kurtarmak ve Alaz'ı kendi adaletine teslim etmek.

Arkasında hiçbir iz bırakmadan, tek başına ormanın derinliklerine, Alaz'ın sığınağına doğru yola çıktı.

Bölüm : 02.12.2024 14:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...