
Hamit Abi'nin meşhur balık ekmekleri gelmişti. Masada, lüks bir parti salonundan çok daha huzurlu bir hava vardı. Yemeğe başladık. Balık ekmeğin tadı mükemmeldi.
Birden, içgüdüsel bir hareketle elimi uzattım, Kara'nın ekmeğinin kenarından bir parça kopardım ve ağzıma attım.
"Aşkın!" dedi, şaşkınlıkla gözleri açılmıştı.
"Efendim? Ne var?"
"Benim ekmeğimden yedin!"
"Ne olmuş? Büyütecek Ne var?"
Kara, etrafına bakındı. Şaşkınlığı samimiydi.
"Ne bileyim... Hiçbir kadın böyle sevgilisinin ya da kocasının yediğini yemez de. Hepsi kendi tabağında özenli yer."
"Sana dedim, Kara Bey, beni diğer kadınlarla karıştırma. Hem... senin ekmeğin daha güzeldi."
Kara, bu iltifat karşısında anlık bir şok yaşadı.
"Pardon? Ne dedin sen?"
"Yanlış anlama! Ekmekten, balıktan bahsediyorum. Senin tarafındaki ekmek daha kızarmıştı."
"Ah! Evet... Eminim öyledir, Aşkın." dedi, gözlerinde alaycı bir pırıltı vardı.
Yemeğimiz bitti. Bu basit yemek, ikimizi lüks partiden daha çok yakınlaştırmıştı.
Kara, beni evime bıraktı. Arabayı park etti ve benimle birlikte aşağı indi.
"Sen niye indin, Kara? Gerek yoktu."
"Seni geçirmek için. Tek başına bırakamam."
"**Kara, başıma bir şey gelmez. Unuttun mu? Ben polisim."
Yaklaştı. Gözleri karanlık ve kararlıydı.
"Belki biraz daha seninle vakit geçirmek istiyorumdur, o yüzden."
"Sen bana bağlandın, farkında mısın, Kara?"
"Öyleyse öyle. Neyse, bu gün çok güzel bir gündü. Partideki rezalet hariç... Benimle takılmak istediğinde arayabilirsin, Aşkın."
Tam bu sırada, evimin perdesi aralandı. Emris, dışarıyı, bizi izliyordu. Kara, anında Emris'i gördü. Vücudu gerildi. Bütün ifadesi, sıcaklıktan soğuk bir öfkeye dönüştü. Emris'e sinirle baktı, sonra bana döndü. Bir şey demeden, arabasına binip hızla uzaklaştı.
"Ne ol—" Lafım yarıda kalmıştı. Kendimi açıklamama bile izin vermedi, çekip gitti.
"O kıskandı mı şimdi?"
Eve girdim. Emris, yüzünde muzip bir sırıtışla koltukta oturuyordu.
"Ne var, Emris? Ne bakıyorsun öyle sinirle?"
"Kimdi o adam? Arabalar, paralar... Mafya babası mı?"
"Sanane! Her şeye burnunu sokma! Senin ne işin var burada?"
"Seviyor musun onu? O mafya bozuntusunu mu?"
"Of, Emris! Yorgunum! Uyuyacağım!"
Emris, gülümsedi ama bakışları ciddileşti.
"Kaç bakalım, kaç, Aşkın Hanım! Kalbinden kaçamazsın. Sen de en az onun kadar inatçısın."
"Sen aşktan çok anlarsın ya! Sen çapkının tekisin. Bir kıza bağlı bile kalmıyorsun. Bana ders verme!"
Emris, birden ciddileşti. Sesi alçaldı.
"Bu arada... Eliz'den uzak dur."
"Neden? Ne alakası var şimdi?"
"Onu üzmene izin vermem. O çok kırılgan, savunmasız bir kız. Çok şey yaşadı. Erkeklere güvenemiyor."
"Ne oldu ona? Neden bu kadar koruyucusun?"
"Ne oldu ona? Neden bu kadar koruyucusun?"
"Sorma işte, Emris. Anlatmak, sinirlerimi getiriyor. Ama bil ki, o bir kurban."
"Ben sadece onunla arkadaş olmak istiyorum. Üzmek değil. Merak etme."
Emris, oturduğu yerden kalktı, gözleri kararlıydı.
"Üzersen, seni vururum. O kız benim için değerli. Onu ölümden çektin, bir daha ölüme götüremem."
Aşkın, Emris'in bu tavrına şaşırmıştı. Kuzeninin Eliz'e karşı duyduğu bu şefkat, onun karakterindeki güzel yanı ortaya çıkarıyordu.
"Anladım, Emris. Kimseye zarar vermeyeceğim. Ama sen de burnunu her şeye sokma."
Emris gülümsedi. Kara'nın kıskançlığı ve Eliz'in kırılganlığı arasında, Aşkın'ın hayatı giderek daha karmaşık bir hal alıyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 121.79k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |