@sevipgidenbirisiii
|
Nazlının Ağzından
Dün gece çok hızlı yaşanmış ve bitmişti. Daha fazla uzun sürmesini isterdim. Sabah kalktığımda Alaz da duş alıyordu. Ben birlikte duş alırız diye düşünsem de benden önce duş almayı tercih etmişti. Bir şey demedim.
Uyku mahmurluğuyla yataktan kalktım. Perdeleri açtım. Lavaboda elimi yüzümü yıkayarak kendime geldim. Sonra Alaz duş alırken bende güzel bir enfes kahvaltı sofrası hazırladım. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar kendimi huzurlu ve mutlu hissediyordum.
Sofrada bir kuş sütü eksikti. Alaz da benim hazırladığım sofrayı beğenecekti. Aygazdaki çaydanlığı aldım. Çayları dolduracaktım. Arkadan bir el belime sarıldı. Alev aldım. Bütün vücudunu vücudumda hissediyordum. Mükemmel ötesi bir duyguydu.
" Nazlım dün geceyi tekrarlasak mı diyorum? Çok kısa sürdü. Ben hiçbir şey anlamadım. Şöyle yeniden alev alsak, birlikte yansak."
Anlaşılan yine Alazın dün gece yaşadığımız anılar depreşiyordu. Dün geceyi tekrar etmek bende isterdim. Yine de vaktimiz sevişmek için çok kısaydı.
"Dün gece çok özel ve güzel bir geceydi. Anlatılmaz yaşanır hesabı. Senle sevişmek dünyanın en güzel şeyi. Ancak şu an sevişmemiz için vaktimiz kısıtlı. Senin eve dönmen gerekiyor.Abim birazdan gelir."
Alaz belimdeki elini geri çekti ve sandalyeye oturdu. Masadaki hazırladığım kahvaltı sofrasına şöyle bir baktı. Masada yok yok olduğundan gururla bana baktı.
Çaydanlığı aygazdan aldım ve bende bardaklara çayları doldurdum. Alaza açık çay koydum. Her zaman açık çay severdi. Başka türlü çay içmezdi.
Çaydanlığı masaya koydum ve bende oturdum. Bir süre sessiz bir şekikde kahvaltımızı yaptık. Bugün akşam Alaz tekrar gôreve gidiyordu. İkimizin üzerinde de gitmesinin verdiği durgunluk vardı.
Alaz da son zamanlarda yanımda daha çok kalmak istiyordu. Bunu o gözlerinden rahatlıkla anlayabiliyordum. Yaptığı vatani göreviydi ve gitmek zorundaydı. Yine de beni bırakmak istememesini anlayabiliyordum.
Kahvaltıyı yaptıktan sonra ortalığı hızlı bir şekilde topladık. Eşyalarımızı aldık ve evden çıktık. Alazı evine bırakıp tekrar eve döndüm.
Abim de eve gelmişti. Uzun zamandır eve uğramıyordu. Artık kimde kalıyorsa diye sorgulamamıştım. Eve girdiğimde koltuğa uzanmış ve tavanı izliyordu. Abim de sevdiği kadının ihanetinden çıkamamıştı. Hala daha unutamamıştı.
Etkileri ve izleri birebir duruyordu. Bu saatten sonra da atlatması uzun sürecekti. İhanet duygusu kolay kolay geçmiyor, insanın üzerine bir kene gibi yapışıyordu.
Sudeyi aramam gerekiyordu. Alaza buraya gelmesi gerektiğini kesinlikle Sude haber vermişti. Başkasının haber verme ihtimali bile olamazdı.
Sudenin telefon numarasını tuşladım ve aradım. Telefon bir müddet çaldı. Telefonu açmayacağını anladığımda tam kapatmak üzereydim ki açtı.
"Sude Alazı çağırmaya çalışarak ne yapmak istediğini anlayamıyorum. İnsan arkadaşını düşünür ve sesini çıkarmaz. Senin yaptığın arkadaşlığa ihanet."
"Nazlı ben abimle ikinizin arasında kalmaktan çok yoruldum. Abim senin hakkında bilmediklerini haliyle duymak istiyor. Söylemeyince kızıyor. Sende abime yaşadığımız olayları söyleme diyorsun. İkinizin arasında kalıyorum ve bu beni çok yıpratıyor. Ben arkadaşlığımıza hiçbir zaman ihanet etmedim. Söylemek zorunda bırakıldım. Çok fazla baskı kurdu üzerimde."
"Tamam, tamam Sude. Üzerine çok fazla geldim kuzum kusura bakma. Ben seni anlayabiliyorum. İkimiz için de en iyisini isteyeceğini de biliyorum. Sadece bir şey olduğunda bana danışmadan direkt abine haber verme olur mu?"
Sudeyle biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattım. Aramızdaki sorunu kısa sürede hallettiğimize sevinmiştim. Uzatılacak bir mevzu değildi. Sadece araya fazla zaman girmişti ve konuşmaya fırsatımız olmamıştı. Bu sorunda aradan kalktığına göre mışıl mışıl uyuyabilirdim.
Yatağıma yattım. Amacım sadece gözlerimi dinlendirmekti. Aradan ne kadar vakit geçti bilmiyordum ama telefonum zangır zangır çalıyordu. Hiç susmadan çalması kötü bir haber alacağımın habercisi gibiydi sanki.
Gözlerimi araladım ve peteğin üstündeki telefonumu aldım. Arayan kişi Alazdı. Saate baktım. Saat dokuza geliyordu. Alazın gitme vakti gelmişti ve ben bu saatte uyuya kalacak zamanı bulmuştum. Bana kesin kızacaktı.
Telefonu açtım ve kulağına tuttum. Aynı zamanda da yataktan kalkmakla cebelleşiyordum.
"Nazlı sana gerçekten inanamıyorum ya. Gideceğimi bildiğin halde nasıl geç kalırsın? Uyuyakaldın dimi? Hemen derhal on dakika içinde hazırlanıp aşağıda ol."
"Geliyorum ya. Niye kızıyorsun? Sanki bilerek uyuyakaldım."
Yine her zamanki gibi telefonu suratıma kapatmıştı. Alazdan hep beklediğim tavırları sergiliyordu. Üzerime bir hırka ve eşortman geçirerek hızlıca hazırlandım. Beş dakika içinde aşağıya inmem gerekiyordu. Yalnız saçlarım horoz gibi kabarmıştı. Saçlarıma nemlendirici sürerek kabarmasını engelledim.
Artık dışarı çıkmam için bir engel kalmamıştı. Ayakkabılarımı giyerek dışarı çıkmadan ônce abime seslendim. O da bizle gelecekti.
"Abi sen bizle gelmeyecek misin? Alaz bana fırça attı geç kaldığımdan."
"Sen inekoy. Ben birazdan gelirim."
Merdivenlerden koştura koştura aşağı indim. Alaz beni dışarıda bekliyordu. Dış kapıyı açıp dışarı çıktığımda kocaman Alaza sarıldım. Yanaklarına öpücük kondurdum. Birinin bizi izlediği izlemine kapıldım.
"Ağaç oldum burada. Nerede kaldın? Kök saldım resmen."
"Ay, ne yapayım uyuyakalmışım da. "
Alazı dudağından öptüm.
Tam o sırada arkadan bir bağırışma koptu.
"Sen ne cüretle benim kardeşimi öpersin hain! Ben sana bunca yıl boşuna mı dostum dedim. Sen dostluğunu arkadaşlığına ihanet ederek arkadaşının kardeşine yan gözle bakarak mı ödüyorsun?"
Bu ses abimden başkasının değildi. Bütün her şey açığa çıkmıştı.
Yeni bölüm geldi. Yeni bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
Alaz ve Nazlının ilişkisi nasıl gidiyor?
Mutlu sonsuzu mu mutsuz sonsuzu mu hak ediyorlar?
Nazlının abisi öğrendi. Sizce gidişat nasıl olur?
Yeni kitap yazmak istiyorum. Hangi türden istiyorsunuz?
Yorumlara yazın. Bol yorum yapın lütfen. |
0% |