Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm

@sevipgidenbirisiii

 

Selamlar yeni kurguyla geldim. Tanıtımı nasıl

buldunuzz?

 

Selamlar, yeni kurguyla yine ben geldim. Klişe bir kurgu olsa da dedim benim diğerlerinden ne eksiğim var? Bende yazayım ve bir anlık hevesle başladım.

 

İlk iki üç bölüm üçüncü kişi ağzından olacak. Sonrasında kızın ağzından okuyacağız.

 

Karakter fotoğraflarını da koyacağım bu bölümden sonra. Keyifli okumalar diliyorum.

 

Umarım beğenirsiniz. Birde bir oturuşta çok uzun bölümler yazamadığım için bölümler maksimum 1500 kelime olacak. Baştan söyleyeyim de ona göre okuyun. Bana sövmeyin.

 

Kitapla ilgili düşüncelerinizi de yorumlarda belirtebilirsiniz.

 

 

***************

 

İlbahar mevsimi gelip çatmıştı. Ağaçlar yapraklarını yavaş yavaş dökmeye başlamıştı. Bugün hava diğer günlere oranla daha sıcak olsa da, tatlı bir esinti mevcuttu. Yaz mevsiminin emareleri de az çok görülüyordu.

 

Sabahın erken saatlerinde kalkan Avşar Bey, uyku mahmurluğuyla yerinden kalktı ve kendine gelmek için yüzünü yıkamaya gitti. Aynadan kendine baktığında saçları darmadağın olmuş ve uykusuzluktan gözleri kızaran bir adet Avşarla karşılaştı.

 

Son günlerde uyumaya fırsatı olmuyordu. Karısı yedi buçuk aylık hamile olduğundan bazı gecelerde sancısı oluyordu. Karısı o halde sancı çekerken Avşar kendisine uyumayı yakıştıramamış ve yasaklamıştı.

 

Ayla geceleri karnına giren sancılardan ve kramplardan uyuyamıyorken Avşarın uyuması, karısına yaptığı büyük bir haksızlık olurdu.

 

Derin düşüncelerde boğulurken banyo kapısına vurulmasıyla kendine geldi. Boş kaldığı anlarda hep düşünürdü. Asker olduğu için ailesini sık sık göremiyordu ve bu durum onu çok fazla yıpratıyordu. Avşar, görevden geldiği zamanlarda uzum süreli kalmaya çalışırdı ve ailesiyle daha fazla vakit geçirirdi.

 

"Baba annem için kahvaltı hazırlamayacağız mı? Hadisene, daha fazla oyalanma."

 

" Geliyorum."

 

Aynadan son kez kendine bakarak banyo kapısının kulbunu açarak yatak odasına girdi. Yatakta yatan karısına baktı, mışıl mışıl uyuyordu. Sancı çekmesindense uyumasını tercih ederdi. En azından ağrı ve sızı çekmiyordu.

 

Az önce en büyük oğlu olan on yaşındaki Arşın' ın kendisini çağırdığını hatırladı ve adımlarını mutfağa doğru yöneltti.

 

Görevde olmadığı sürece çocuklara bakmada ve ev işlerinde karısına yardımcı olmaya çalışıyordu. Yanında olamadığı süreçlerde ise temizlikçi ve çocuklara bakmak için bakıcı geliyordu. Ayla kendi evinin işlerini başkasına yaptırmak istemediğinden elinden geldiğince yapmaya ve karısını yormamaya çalışıyordu.

 

Ayla, Avşarın yaptığı temizliği beğenmeyip üstüne tekrar evi dip köşe baştan aşağı temizlediği için bu durum Avşarı oldukça kızdırıyordu. Önemli olan mesele temizliği beğenmesi değil de, ikinci kere kendisini yormasına ister istemez moralini bozuyordu.

 

Mutfağa giriş yaptığında oğullarının büyük bir kavgaya tutuştuğunu gördü. Her yer her yerdeydi. Bütün mutfak birbirine karışmıştı. Arşın on yaşında olmasına rağmen, yaşına oranla olgun bir çocuktu.

 

Babasını kahvaltıyı hazırlamak için çağırmıştı. Kendisi uzun bir süre gelmeyince de dayanamayıp kahvaltılıkları mutfaktan çıkarmaya başlamıştı.

 

Tam o sırada da bütün erkek kardeşleri uyanmış ve başına toplanmıştı. Her gün bu evde bir kavga yaşandığından yine saç baş kavga etmeye başlamışlardı. Arşın, kardeşlerini ayırmak istese de elinde kahvaltılıklar olduğu için arada kaynamıştı ve birden bütün tabaaklar yere düşmüştü.

 

Tabağın içindekiler yere dökülmüştü ve kötü bir görüntü oluşmuştu. Bu kadar çıkan gürültüye de annesinin uyanmamasına şaşırmıştı. Yine annesinin şimdi uyanmasını istemiyordu, kahvaltıyı hazırladıktan sonra uyandıracaktı.

 

"Elimde kahvaltılıklar var, görüyorsunuz. Niye dibimden ayrılmıyorsunuz? Her sabah aynı terane. Sizi uyarmaktan yoruldum."

 

Kardeşleri laf söz anlamıyordu ve Arşın her sabah deliriyordu. Bir an önce babasını çağırmalıydı. Aksi takdirde tek başına daha fazla kardeşleri ile mücadele edemeyecekti.

 

Avşar mutfaktan gelen tabak kırılma seslerini duyunca adımlarını hızlandırdı ve mutfağa girdi. Mutfağın birbirine karıştığını görünce cam kırıklarının çocukların ayaklarına batmaması için elektrikli süpürgeyi alarak hemen süpürdü ve büyük olan cam kırıklarını da çöpe attı.

 

En küçük oğlundan büyüğüne kadar sert bir tonda baktı. Her sabah kavga yaşandığı için uyarmak işe yaramıyordu. O yüzden Avşar Bey, çocuklara sert bir ifadeyle bakınca çocuklar kendilerine en azından bir çeki düzen veriyorlardı.

 

" Barlas ve Bartın siz kahvaltı masasına geçin ve oturun. Biz abinizle annenize ve size kahvaltı hazırlayacağız. Sessiz bir şekilde orada oturun. Yoksa külahları bozuşuruz bak."

 

Barlas ve Bartın altı yaşındaydı. Bu sene ikisi de anaokuluna gideceklerdi. Onlardan bir yaş büyük olan Barış vardı. O da bu sene ilk okul bire başlayacaktı. Sekiz yaşında olan iki tane de ikiz çocuğu Arın ve Ayberk vardı. Son olarak Arşından bir yaş küçük olan Berkant vardı. Hepsinin yaşları birbirine oldukça yakındı. Bu yüzden de sürekli birbirleriyle kavgaya tutuşuyor ve ayrılamıyorlardı.

 

Yeni kavgaları ise yeni doğacak kız kardeşlerine ne isim koyacaklarıydı. Bunun üzerine sayısız kez kavgaya giriyorlardı.

 

Avşar Bey, Arın ve Ayberk' i de işaret ederek oturmalarını rica etmişti. Berkant ve Arşında babasına yardım ederek kısa sürede mükellef bir sofra kurmuşlardı. Annesinin beğeneceklerine adı kadar emindiler.

 

"Baba çok iyi iş ortaya koyduk dimi? Annem hazırladığımız mükellef sofrayı gördüğünde bizimle gurur duyacak."

 

"Siz siz olun ileride karılarınıza da böyle sofralar hazırlayın oğullarım. Karınıza hizmet, vatana hizmet demektir."

 

Arşın ve Berkant babasının bu söylemlerine güldü.

 

Arşın annesini uyandırmak istiyordu.

 

"Baba annemi bugün uyandırmaya ben gitsem olur mu?"

 

"Olmaz oğlum. Her sabah karımı uyandırmak ve güzel sözler söylemek benim görevim. Sizin gôreviniz de annenize güzel sofralar hazırlamak. Anneniz bu kahvaltıyı gördüğünde çok mutlu olacak."

 

Arşın babasının söylediklerine her ne kadar üzülse de dediklerinde haklı olduğunu biliyordu. O yüzden bir şey demedi ve uysal bir şekilde başını sallamakla yetindi.

 

Avşar kahvaltı masasındaki çocuklarına baktı. Herkes annesini bekliyordu.

 

Gidip karısını artık uyandırmalıydı. Evdeki çocukların ona ihtiyacı olduğu kadar kendisinin de kokusunu duymaya ihtiyacı var gibi görünüyordu.

 

" Ben yatak odasına annenizi getirmeye gidiyorum. Biz gelene kadar uslu uslu bekleyin. Sonrasında kahvaltı yapacağız."

 

Avşar hızlı adımlarla yatak odasına geldi ve kendisine çeki düzen verdi. Karısına her zaman yakışıklı ve düzenli görünmek istiyordu.

 

Kapıyı yavaşça açtı ve yatağa doğru yürümeye başladı. Karısının turuncu saçları yatağa boylu boyunca uzanıyordu. Yüzü banyo kapısına dönük bir şekilde yatıyordu.

 

Giydiği kırmızı saten gecelik kısaydı. Yatakta yatarken daha kısaldığı için bacakları açıkta kalmıştı. Avşarın şu anda gözü oraya kaymamalıydı, kendisine engel olmalıydı. Aksi takdirde kendine hakim olamayacaktı, zor tutuyordu.

 

Yatağa yanaştı ve karısının saçlarını okşamaya başladı. Avşar ne zaman karısının saçlarını okşmaya başlasa hemen uyanıyordu.

 

"Uykucu karım. Hadi artık uyan. Ev ahalisi kahvaltı sofrasında seni bekliyor."

 

Ayla gözlerini hemen açtı ve nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Kendisine seslenen kişiye baktı. Kocası anlaşılan çocuklar ile kahvaltı sofrasını hazırladıktan sonra onu uyandırmaya gelmişti. Son bir aydır rutinleri hep bu şekildeydi.

 

Ayla kocasına gülümsedi ve minnetle baktı. Ayla kocasının her daim yanında olduğunu hissediyordu. Her konuda kendisine yardımcı olmaya çalışması da bunun göstergesiydi.

 

"Sana da günaydın. Yakışıklı beyim. Her sabah benden önce kalkıp kahvaltı sofrasını hazırlamaya üşenmiyor musunuz?"

 

"Üşenmek ne kelime, sultanım. Senin için feda olsun. Hadi artık kahvaltıya geçelim. Çocuklar mutfakta bizi bekliyor. Hem kahvaltılıklar soğuyacak."

 

"Sabah sabah ağzından da bal damlıyor maşallah. Benim nerede oğullarım bakayım? Çok özledim onları."

 

Ayla kocasının yardımıyla yataktan kalktı ve paytak adımlarla mutfağa yürümeye başladı. Avşar da arkasından ona ayak uyduruyordu. Mutfaktan içeri girdiklerinde oğullarının masada kendilerini beklediklerini gördüler.

 

Masaya oturup güzel bir sohbet eşliğinde kahvaltılarını yaptılar. Ayla artık karnındaki kızına isim koymaları gerektiği fikrini ortaya attı. Aylanın aklında iki isim vardı.

 

Ya eftelya ya da elfida olmasını istiyordu. Bu isim mevzusunu daha önce hiç açmamıştı, bu yüzden diğer aile üyelerinin de fikrini almak istiyordu.

 

"Ev ahalisi kalabalık bir aile olduğumuz için ben kardeşinizin ismini aklımda belirledim. İki isim var. Birini seçmenizi istiyorum. Ama öncelikle kocama sormam gerekiyor. Anlaştık mı oğullarım?"

 

Hep bir ağızdan "Anlaştık." dediler.

 

"Avşar şimdi ben ya Eftalya ya da Elfida olmasını istiyorum. Bu konuda ne düşünüyorsun?"

 

"İkisi de çok güzel isimler bence. Hangisi içine siniyorsa koyabilirsin. Biliyorsun ki ben oğullarımın isimlerini koydum. Sende kızımızın ismini koy."

 

"Bana bırakıyorsan ben Elfida koymak istiyorum."

 

" Anlam olarak feda etmek demek. Yine de koyalım dersen koyalım."

 

" Sonucu ne olursa olsun o benim kızım. Ve içimden Elfida koymak geçiyor."

 

"Senin sözünün üstüne söz söylersem namerdim be güzelim."

 

Ayla kızı için koymak istediği ismi kafasında çoktan belirlemişti. Sadece ismi danışmak ve fikir almak istemişti. Kocası da kararı Aylaya bırakmıştı. Şimdi bir tek ismi oğullarına sormak kalmıştı. Zaten onlarda annesinin belirlediği ismi beğendiklerinden ve benimsediklerinden seslerini çıkartmayı düşünmediler.

 

Ayla ilk en büyük oğlu olan Arşına dönüp sormak için ağzını araladı fakat Arşın konuşmasına izin vermeden direkt lafa atladı.

 

"Anne tek tek hepimize sormana gerek yok. Ben kardeşlerimle konuştum ve hepimiz Elfida ismini çok sevdik. Yani bu ismi kardeşime koyabilirsin, bir sıkıntı yok."

 

Ayla bu sözler üzerine gülümsemeye çalıştı ancak bir sıkıntı var gibi görünüyordu. Karnına baktığında suyunun geldiğini anladı. Ama bebeği daha yedi buçuk aylıktı ve doğmasına bir buçuk ay vardı.

 

Kocasının yüzüne baktığını anladı ve karnını gösterdi. Kocası durumu hemen anladı ve çocukların etkilenmemesi için bahane aramaya çalışsa da bulamadı.

 

"Avşar suyum gelmiş. Daha doğuma bir buçuk ay var. Koş, doğum için hazırladığımız çantayı getir. Arabanın anahtarını al ve beni kucakla. Sonra da çocuklara seslen. Arkamızdan gelsinler."

 

 

 

 

Yeni bölüm geldi. Çok heyecanlıyım ben. Yeni bir kurgu yazsamda aslında üçüncü kişi ağzıdnan daha iyi yazdığımı fark ettim.

 

Kitabı beğendiniz mi?

 

Hoşunuza gitmeyen durum ne?

 

Loading...
0%