Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Bölüm

@sevipgidenbirisiii

Selamlar bugünde ikinci bölümü yazıp yayınlayayım dedim. Sizi çok fazla bekletmek istemedim. İyi yapmışım dimi?

 

Hadi o zaman bölüm bekliyorsanız iyi ve keyifli okumalar diliyorum.

 

Geçmişi anlamadan geleceğe odaklanamayacağımız için birkaç bölüm geçmişi irdeleyeceğiz. Bilginize.

 

 

********

Avşar, kahvaltı masasından hemen kalkarak hızlıca yatak odasına doğru ilerledi ve giyinme dolabını açtı. Dolabın içerisinde bulunan doğum için hazırladıkları çantayı aldı.

 

Kapağı kapattıktan sonra diğer pantolonunun cebindeki anahtarı ve bir miktar parayı alarak odadan dışarı çıktı ve mutfak kapısına doğru koştu. Acele olması gerekiyordu.

 

Bebek olması gereken zamandan çok önce gelmek istiyordu ve bu aşırı tehlikeli bir risk demekti. Avşar karısını çok seviyordu ve ondan vazgcçmek istemiyordu.

 

Mutfağa girdiktan sonra bir koluna çantayı takarak hemen karısını kucakladı. Karısı hamile olduğu için her ne kadar kilo almış olsa da, taşıyamayacak derece değildi. Taşımakta zorlanıyor olabilirdi ama sonuç olarak taşıyabiliyordu.

 

Ağır olduğunu karısına belli etmemesi gerekiyordu. Aksi takdirde bir ömür boyu laf yiyeceğinin bilincindeydi. Dış kapıya geldiklerinde arkalarında bir şey unuttuklarını anımsadılar. Çocuklar mutfakta kalmıştı.

 

"Avşar ben sana çocuklara seslen demiştim. Unutmuşsun sanırsam. Kapıyı açta içeri girmeden seslen."

 

Avşar, çocukları arkasında bıraktığına üzülmüştü. Her şeyi aklında tutamıyordu. Zaten şu anda aşırı panik olmuştu.

Ne yapması gerektiğini bilmiyordu ve kestiremiyordu.

 

Avşar dış kapıyı tekrar açarak kucağında karısı ile birlikte mutfağa girdi ve çocukların hala durumdan bir haber orada beklediklerini gördüler. Ayla bütün çocuklarını birbirinden ayırt etmeden, eşit derecede seviyordu. Bu yüzden de doğum yaparken çocuklarının hepsinin hastanede olması gerektiğini düşünüyordu.

 

Avşar kucağındaki karısını bırakmadan çocuklara seslenmeyi düşündü. Karısını indirirse sancılardan dolayi ayakta duramayacağını biliyordu. Artık bir an önce arabay binmeleri gerekiyordu. Aksi takdirde çok fazla zaman kaybedeceklerdi.

 

" Arşın babacım, Berkant ile birlikte kardeşlerini alıp arkamdan gelin. Annenin hastaneye gitmesi gerekiyor. Birlikte hastaneye gideceğiz ve kardeşiniz dünyaya gelecek."

 

Arşın artık kız kardeşinin doğacak olmasına çok sevinmişti. Kardeşinin doğmasını uzun süredir bekliyordu. Artık oyuncakları ile birlikte oynayabilecekleri için çok mutlu olmuştu.

 

Babasının sözünü dinleyerek hemen Berkant ile birlikte bütün kardeşlerinin ellerinden tutarak babalarını takip ettiler ve dış kapıyı kapatıp merdivenden inmeye başladılar.

 

Avşar, anahtar ile arabanın kilidini açtı ve karısını hemen ön koltuğa oturttu. Normalde karısını arka koltuğa boylu boyunca uzanmasını istiyordu ancak çocuklar da onlarla birlikte geleceğinden dolayı arka koltuğa çocuklar geçecekti.

 

Avşar, Aylanın sancısının çok şiddetli olduğunu biliyordu ve hissedebiliyordu. İmkanı olsa ağrıları karısının çekmesini değilde kendisinin çekmesini isterdi.

 

Aylayı ön koltuğa oturttuktan sonra kendisi de şöfor koltuğuna geçmişti ve çocukların gelmesini bekliyorlardı.

 

İkisi de tuhaf bir sessizliğin içerisindeydiler. Avşar sanki içine doğmuş gibi bu bebeği eline alamayacağını biliyordu. Doğmasına daha çok vardı ve bebek bayağı erken geliyordu. Sağlıklı olmasını beklemek imkansızdı. Yine de bunu karısına söylemekten çekindi ve moralini nasıl yerine getireceğini düşündü.

 

Avşar, Aylanın ellerini elleri arasına aldı ve yüzüne yaklaştı, nefesini hissetmeye ihtiyacı vardı.

 

"Aylam, kızıl saçlım. Bebeğimiz bize çok erken gelmek istiyor. Kızımın doğmasına daha bir buçuk ay var ve eğer ki bebeğimize bir şey olursa asla üzülmek yok. Moralini bozmak yok. Anlaştık mı?"

 

"Avşar ben kızımın doğmasını ne kadar çok bekledim haberin var mı? Sen kızın ölse üzülmeyecekmiş gibi davranmaktan vazgeç artık istersen. Bu bebeği benden daha çok istediğini ikimizde çok iyi biliyoruz. Eğer doğumda bir aksilik olursa bebeğimizi seçeceğine söz ver."

 

"Ayla benden böyle bir şeyi nasıl istersin? Senden ve sağlığından daha mı önemli? Ben kızım olsun istiyorum elbette. Ama seni kaybetmeyi göze alamam ve senin arkanda bekleyen 7 tane oğlun var. Onları yetim mi bıracaksın? Şu anda yeteri kadar mantıklı konuşamıyorsun, konuyu kapatalım. Ayrıca durumun daha belli bile değilken konuşmayalım böyle konuları. Olumsuzu çağırmayalım."

 

Ayla, karnına ara ara giren sancı ve ağrılara rağmen kocasına kocaman gülümsemeye çalıştı. Kısaca kocasına 'sorun yok ben iyiyim' mesajı vermek istiyordu. O da kızının çok erken geldiğinin bilincindeydi. Sadece her şey iyi olacak diyerek kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

Avşar, çocukların nerede kaldığını merak ettiğinden arabanın camından arkasına baktı. Çocuklar dış kapıyı açmış, yavaş adımlarla geliyorlardı.

 

Avşar, arabanın camından oğullarına hızlı gelmeleri için el işareti yaptı. Çocuklar koştura koştura arabanın kapısını açarak içeri doluşmaya başladılar. Arşın bir bacağına Arını diğer bacağına da Ayberki almıştı. Berkant da Barlası kucağına almıştı. Barış da diğer taraftan dolanarak binmiş ve o da Bartını kucağına alarak kapıyı kapatmıştı.

 

Avşar, aynadan çocukların hepsinin binip binmediğine baktı. Çocukların arka koltuklara sıkıştığını görünce kendi içinden ' daha büyük araba almalıyım' diye düşündü.

 

Çocuklar bindikten hemen sonra Avşar, arabayı son hızla kullanmaya başladı. İstanbul trafiği başlı başına sorun olsa da sabahın ilk ışıklarında yolculuğa çıktıklarından yolda tek tük araba vardı. Bu onların şanslı olduklarını gösteriyordu.

 

Yolda trafik çok fazla olsaydı bu kadar hızlı gidemeyeceğinin Avşar da bilincindeydi. Yolculuk boyunca kimsenin ağzını bıçak açmadı.

 

Aylanın çığlıkları dışında arabada başka ses duyulmadı. Avşar hastaneye bir an önce varmak istediğinden suskunluk içerisindeydi. Çocuklar ise annesinin acı çektiklerini bildiği için konuşmayı tercih etmediler.

 

Yarım saatin sonunda hasteneye vardılar. Avşar arabanın kapısını açtı ve hemen karısının kapısına koştu. Kadına derin nefesler almasını söylese de belli bir noktadan sonra işe yaramadığının farkına vardı.

 

Karısının kapısını açarak hemen kucağına aldı ve kapıyı hızlıca kapattı. Babasının hastaeneye koştuğunu gören Arşın ve Berkant hemen kardeşlerini arabadan indirerek babasının koştuğu yöne doğru gittiler ve hastaneden içeri girdiler.

 

Avşar, çocukları yine geride bıraktıklarını fark etti ancak şu anda karısı daha önemliydi. Takacak durumda değildi.

 

"Karımın suyu geldi. Sedye getirin çabuk."

 

Bunu duyan hemşireler koşturarak sedye getirdiler. Avşar karısını sedyeye yatırdı. Acilde olan doktor Avşarın yanına geldi.

 

"Karınızın neyi var?"

 

"Karımın suyu geldi. Daha doğuma bir buçuk ay var. Kızımı da karımı da kurtar doktor. Sana minnettarlığımı göstereyim."

 

"Elimden geleni yapmaya çalışacağımdan emin olabilirsiniz. Hemen doğumhaneyi hazırlayın. Doğum iki saatten fazla sürmez. Ayla hanımı doğumhaneye götürün."

 

Avşar, karısının ellerini sımsıkı tutmuş ve bırakmak istemiyordu. Sanki Aylayı bir daha göremeyecekmiş gibi hissediyordu. Karısıyla birlikte doğumhaneye de o da girmek istiyordu. Karısı yarı baygın yarı ayık bir şekilde kendisine bakıyordu.

 

"Avşar bana ve bebeğimize bir şey olursa çocuklar sana emanet. Onları gözünden bile sakınacağından eminim. Eğer ben olur da doğumhane masasında kalırsam benim yasımı tutma ve evlen. Ama bak evlendiğin kişi benden güzel olursa senin mezardan çıkıp ümüğüne yapışırım, bilmiş ol."

 

"Böyle şeyler söyleyerek beni daha fazla üzme. Öyle bir şey olmayacak. Sen ve kızımız sapasağlam çıkacaksınız. Doğumhaneye bende girmek istiyorum seninle."

 

"Sen burada çocuklara göz kulak ol."

 

Avşar bu sözler üzerine daha fazla söz söylemedi ve karısının gidişini sessizlikle izledi. Tek temennisi karısının ve kızının sağlıklı bir şekilde doğumhaneden çıkmasıydı.

 

Doğacak kardeşlerini sevinçle bekleyen abiler büyük bir hüsranla karşılacağını bilmeden hastane kapısının önünde bekliyorlardı.

 

Aradan geçen iki saatin ardından doğumhane kapısı açılmıştı. Doktorun yüz ifadesi iyi şeyler söyleyemeyecek gibi duruyordu.

 

"Doktor bey, karım ve çocuğumun durumu nasıl şu anda? İkisi de sağlıklı dimi?"

 

 

Doktor, Avşarın suratına hüzünle baktı. Durumu nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. İlk defa başına böyle bir olay geliyordu.

 

"Karınızın durumu şu an stabil. Her şey yolunda. Doğumda hiçbir sıkıntı çıkmadı. Ancak bebeği hemşireye verdim ve bebek şu anda yok. Hastane kayıtlarına baktığımızda öyle bir hemşirenin bizim hastanede çalışmadığı tespit edildi. Yani anlayacağınız bebeğinizin kaçırılma olasılığı çok yüksek."

 

Avşar derin bir sessizliğe büründü. Bu fırtına öncesi sessizlikti. Asker olduğundan ayakları yere sağlam basıyordu ve kızını bulamamaktan değilde karısına "kızım nerde?" dediğinde ne cevap vereceğini bilememekten korkuyordu.

 

Tek temennisi bir an önce kızını bulup ona kavuşmalı ve kokusunu içine çekmeliydi.

 

O gece gökyüzünden bir yıldız kaydı ve o yıldız bir kızın hayatını darmadağın etti.

 

O gün kaçırılan bebeğim bir daha hayatı yüzune hiçbir zaman gülmedi.

 

Kaçıran kişinin amacı belliydi. Geçmişte yaşanan olaylardan ötürü Avşardan intikam almaktı.

 

Küçücük bedene büyük acılar yükleyen teröristi asker Avşar bulup kemiklerini lime lime edecek miydi?

 

 

*************

 

Arkadaşlar ikinci bölümde geldi. Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz acaba?

Loading...
0%