
ayaz pencereye vurmuştu . Heryer buz kesmişti adeta . Kar durmaksızın yağıyor , ara ara fırtına haline geliyordu . Ağaçlar beyaz örtüyle kaplanmıştı. Bu kışın zor olacağı belliydi.
kışı hiç bir zaman sevmemiştim hep yorucu ve zordu. Ölümlerin en çok olduğu mevsimdi . İnsana kaygıdan başka bişey vermiyordu.
“Günaydın” diyip mutfağa girdim . Dante kahvaltı ediyordu.
“Geç kalktın bugün” dedi ağzına bir şeyler atarken .
yanına yaklaşıp elimi kısa saçlarına atıp karıştırdım . Yaptığım şeyle yüzünü buruşturdu .
“Dün gece geç geldim eve. Taverna oldukça kalabalıktı”
uzun süredir Tartle adlı bi tavernada çalışıyordum . Ağzı kokuşuk ayyaş adamları çoğu zaman çekmek zor olsada , geçinebilmek için buna mecburdum.
ağzıma masadan birkaç şey atarken gözüme masadaki gazeteye erişti . Başlıkta kocaman harflerle ;
Ayyaş Kral şehrin sokaklarında sızdı .
Yazıyordu elime alıp okumaya başladım . Genç kral’ın son bir kaç haftadır gazinolardan çıkmadığı yazıyordu .
gözümü devirip “ Bi sarhoş kralımız eksikti” dedim.
Dante ağzı dolu şekilde “ tahtın başına geçmiş en kötü kral . Hanesinin yüz karası” dedi
Kral Orion geçtiğimiz yıl salgın hastalıktan ölmüştü ve tahta en büyük oğlu Alex Silverwood geçmişti. Sorumsuz , alkolik, çıkarcı olarak anılırdı hep . Eh pek haksız değillerdi.
ağzıma son kez bişey atıp çıkarken “ bu kadar erken mi? Bişeyler yeseydin bari” dedi Dante .
yanağından öpüp “ tavernada atıştırırım bişeyler hadi görüşürüz” diyip evden çıktım .
☀️
Sabahları tavernada pek kimse olmazdı. Genelde dün akşamdan kalan kusmuk ve içki döküntülerini temizlemekle geçerdi.
masadaki içki şişelerini toplarken gözüme ilişen kusmukla yüzümü buruşturdum.
“ Bırak sen ,burayı ben hallederim.” Bunu diyen belki bu iğrenç tavernada çalışmaya devam etmemim tek sebebi olan Felix’di. Yüzündeki her zamanki tebessümüyle bakarken, minnettar bi bakış atıp elimdeki şişelerle bar tarafına ilerledim.
O sırada kapıda iki tane muhafız belirdi . Bunlar kraliyetin muhafızlarıydı. Daha sonra kapıdan biri girdi . Kumral saçlı mavi gözlü , üsütünde kocaman kürküyle etrafa üsten bakış atarak giren biri. Çok geçmeden başındaki taç’ la Kral olduğunu anlamıştım.
Diğer çalışanlarda anlamış olacak ki etrafa küstah bakışlar atan kralın yanına bir çırpıda gidip “Sizi burda görmek çok hoş Sayın Lordum . Buraya oturabilirsiniz “ dedi içlerinden biri . Kral hiç birşey demeden gösterilen masaya oturdu.
“ Masada herşeyi istiyorum” demesi üzerine . Herkes koşarcasına yanından ayrıldı.
Yanımda Felix belirdi. “ Bugünün yorucu olacağı belli” diyip söylendim .Felix’in
“ Kral bugün ayrı bi sinirli olmalı” demesi üzerini
“ Neden” dedim
“ kalopsia kraliyetinin varisi Liam Smith dün Valoria topraklarına gelmiş. Bilirsin Kral Alex’le Veliaht Liam’ın araları hep çok kötüdür… Sabah meydanda karşılaşıp münakaşaya girmişler. Hatta neredeyse birbirlerini yaralamaya kadar gitmişler”
Felix’ in anlattığı şeyle kaşlarım havalandı. Veliaht Liamla , kral Alex’ in kavgalarını hep duyardım . Gerçi Kral Alex anladığım kadarıyla herkesle iyi geçinebilen biri değildi.
çalışanlardan biri olan Amelia, bira tepsisini uzatıp
“Freya Alık alık bakacağına bunu 5 nolu Masaya götür” diyip tepsiyi elime bırakıp gitti. Gözlerimi devirdim.
Felix bana bakıp “ Sakin ol . Cinayet işlemek için daha çok gençsin” dedi gülerek . Dediği şeyle gülüp masaya doğru ilerledim.
masa Kralın hemen yanındaki masaydı. 6 tane adam hararetli bi şekilde konuşuyorlardı.
Biraları önlerine koyarken konuşmalarına şahit oldum.
“ Hadi ama yeraltındakiler saçmalığına bi tek sen inanırsın”
“Dostum ,tabiikide inanmıyorum ama Ruhkale’dekilerin inandığı bariz” hepsi kahkaha attı .
“ Ah, doğru ya Ruhkale bana kalırsa bir kaç adamın içki içip fuhuş yaptıkları yerden başka bişey degil” tekrar hepsi kahkaha attı
Bahsettikleri çoğu zaman duyduğum bir efsaneydi. İnanışa göre ormanın derinliklerinde yerin altında bulunan yaratıklardı. Ruhkale’de bunun peşinde olan bi kuşatmaydı. Kesinliği bilinmeyen bu hikaye bana göre bi palavraydı.
biraları dağıttıktan sonra tepsiyi alıp uzaklaşırken . Kralla göz göze geldik . Küstahça bakışları devam ediyordu . Olaydaki siniri hala devam ediyor olmalıydı.
bakışlarımı çekip bar kısmına doğru ilerledim. Birkaç masaya daha servis yaptıktan sonra , Felix’ in “ Freya” diyip seslenmesiyle ona döndüm.
“ Kral, masasıyla senin ilgilenmeni istiyor” dedi
ilk başta şaşırsamda “ Pekala ne götürülecek?” Dedim
Felix yanda çoktan hazırlanmış tepsiyi alıp bana uzattı.
tepsiyi alıp masaya doğru ilerlemeye koyuldum.
Ellerimin titremesini umursamayıp masaya yaklaştım . Kralın gözleri bi an olsun benden ayrılmıyordu.
tepsidekileri masaya yerleştirirken,
Kral “Adın ne” dedi
bi kaç saniye durduktan sonra “ Freya Lordum” dedim
“Freya” diyip tekrarladı kısık bi sesle.
“ En güçlü tanrıçalardan biri demek” demesiyle kafamı salladım. Tepsiyi alıp masada uzaklaştım.
🍂
yoğun bir günün ardından sonra gece yarısında, tavernadan ayrılmış eve doğru ilerliyordum. Taki arkamdan adım sesleri duyana kadar…
tavernanın olduğu sokaklar genelde tekinsiz ve ıssız olurdu.
adımlarımı hızlandırmaya başladım ama arkamdaki kişide hızlanmıştı. Kalbim durmaksızın atıyor soluklarımı düzenli hale sokmaya çalışıyordum . Kan akışımı hissedebiliyordum. Elim cebimdeki bıçağa gitti. İlk defa başıma gelen bi olay değildi. Daha öncede tavernada içip sarhoş olanlar peşime düşüp taciz etmeye çalışmışlardı. Sonucunda’da onları yaralamak zorunda kalıyordum.
adım sesleri hızlanırken , bi elin beni tutup duvara dayamasıyla ,cebimden çıkardığım bıçağı karnına sapladım.
nefesimi tutmuştum neyi nasıl yaptığımı anlayamıyordum.
midem bulanıyor bayılacak gibi hissediyordum.
ama daha kötü bişey olmuştu. Karnına bıçak geçirdiğim kişi
kral Alex’di en azın benim kadar şaşkın kötü gözüküyordu .
gözleri yerinden çıkarcasına açılmıştı . Ağzını açıp bi inleme çıkardıktan sonra , yere yığıldı.
elimdeki kanlı bıçakla kalakalmıştım. Sadece karşımda kanlar içinde yatan adama bakıyordum. Gözlerimin yaşandığını hissetim. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki çıkacağını hissetim. tek hissettiğim şey yüzüme yağan kardı.
bayılmaz üzereydim ki birinin beni tutmasıyla sarsıldım.
“ Freya bana bak. sakin ol bana bak” kolumdan tutup kendine çevirdi. Felix’di bu.
” şimdi beni iyi dinle” diyip devam etti “ fazla zamanımız yok” dediği şeyleri anlamakta zorluk çekiyordum olayın gerçekliği ile yüzleşemiyordum.
Felix cebinden bi kağıt çıkarıp elime tutuşturdu. Bunları yaparken tek yaptığım durmaktı.
“Burdan koşarak orman yoluna git. Bi köprü görüceksin onu aştıktan sonra bi kulübe olucak , oraya git .”devam etti
“ orda seni yaşlı bi adam bekliyor olacak . Ona güvenebilirsin. Başından geçen herşeyi anlat. O seni nereye götürmesi gerektiğini biliyor”
hala elimdeki bıçağı sımsıkı tutarken
“ yapamam erkek kardeşimi bırakam-“
sesini yükselti “ Eğer bi an önce gitmezsen hem seni hem kardeşini infaz ederler” pelerinimin kapşonunu kapatıp , duvardaki gaz lambasını elime tutuşturdu . Ve bir çırpıda elimdeki bıçağı aldı.
fısıldarcasına “Koş” dedi
başka bir şey yapacak durumda değildim . O yüzden felix’in sözünü dinlemek zorundaydım. Son hızla koşarak uzaklaştım.
🪐
Nabız seslerimi hissediyordum adeta . Felix’in anlattığı şekilde köprüyü arkamda bırakmıştım. O kadar hızlı koşmuştum ki nefes alamıyordum .
Felix’in bahsettiği kulübe ağaçların arkasından gözüküyordu.
Gergindim. Yol boyunca düşünüp durdum artık bir Kral katiliydim. Ve bu korkuçtu. Budan sonra ne olacaktı, kardeşime ne olacaktı. Eğer yakalanırsam benle birlikte kardeşimde ölücekti . Düşüncelerden sıyrılıp kulübeye doğru ilerledim .
kapıya yaklaştığımda. Koyu ,ahşap kapının kulbunu çaldım.
ne çıkacağını merak ediyordum . Saniyeler yıllar gibi geldi derken , kapı açıldı.
karşımda beyaz saçlı oldukça yaşlı ama ona rağmen vücudu gayet iyi gözüken adam kapının gerisinde meraklı gözlerle bana bakıyordu.
dilim lal olmuştu iki lafı bi araya getiremiyordum böyle bi durumda insan ne derdi ki .
anlamış olacak ki .
“Sen kimsin” dedi
“Ben Freya . A-arkadaşım Felix b-buraya gelmemi söyledi”
kekelemiştim . Hala titrediğimi şimdi fark ediyordum .
Adam acır gözlerle bana bakarak
“Geç kızım içeri” dedi kapıdan çekilerek içeri geçmemi bekledi .
titreyen adımlarımla içeri girdim.
küçük , ahşap dekore edilmiş bi kulübeydi. Şömine sayesinde oldukça sıcaktı.
oturmam için sandalyeyi gösterdi. Oturdum ama hala titriyordum ellerimi birbirine kilitledim.
” kötü gözüküyorsun sana sıcak bişeyler getireyim” diyip uzaklaştı.geldiğinde elinde büyük bir bardak vardı. Bana uzakttı.
ellerimi kontrol etmeye çalışarak aldım.adını hala bilmediğim adam bana meraklı gözlerle bakıyordu.
biraz daha sakinleşmiştim.
adam tam karşıma oturup “ Anlat bakalım, Felix neden seni buraya gönderdi” dedi.
Kralı öldürdüğümü nasıl anlatabilirdim ki.
bi kaç saniye bekledikten sonra , her şeyi anlattım . Felix ona güvenebileceğimi söylemişti. Başkada şansım yoktu zaten.
anlattığım her şeyi tepkisiz bi şekilde dinledi .
“ Felix size gelmemi. Beni nereye götürmeniz gerektiğini bildiğinizi söyledi. Ha bide bunu verdi” diyip Felix’in bana verdiği kağıdı uzattım
adam elimden alıp açıp okudu . Bir kaç dakika göz gezdirdikten sonra katlayıp cebine koydu.
” anladığım kadarıyla iyi bıçak kullanan birisin, eminim iyi kılıçta kullanıyorsundur” dedi
meraklı bakışlarla “ Anlamadım?” Dedim
“ Ruhkale’ye gidiyoruz”
Ne? Ruhkale mi?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |