Yeni Üyelik
3.
Bölüm

BEDEL.

@sevvallbayrambey

3. BÖLÜM/ BEDEL

Mila, gözlerini açtığında ilk anda dünyasının döndüğünü hissetti. Vücudu sanki taşlarla kaplanmış gibiydi, her bir kası ağırlaşmıştı. Başının içinde uğuldayan bir ses vardı. Karanlık, hem fiziksel hem de ruhsal bir baskı gibi üstüne çöküyordu. Yavaşça gözlerini araladı, ama gözbebekleri bir türlü netleşmek bilmiyordu.

Derin bir nefes alarak gözlerini yeniden açtı. Bu kez, etrafını daha dikkatli incelemeye çalıştı. Burası, tanımadığı bir yerdi. Soğuk, rutubetli beton duvarlar ve aydınlatılmamış, dar bir alan... Burası kesinlikle evine benzemiyordu. Korku, yavaşça damarlarında gezindi. Nerede olduğunu anlamaya çalışırken, vücudundaki her hareketi ağrı veriyordu. Bir süre, nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Burada ne yapıyordu? Kaç dakika, ya da belki saatlerdir burada mıydı? Herhangi bir ses yoktu. Yalnızca kendisinin ve karanlığın varlığı hissediliyordu. Derin bir nefes almak istedi, ama nefes almak bile zordu, bir ağırlık vardı, sanki ciğerlerine baskı yapılıyordu. Bulunduğu bu meçhul yerde, soğuk, ağır ve keskin bir sessizlik vardı, sanki zamanın ve mekânın anlamı kaybolmuş gibiydi.

Hızla içindeki korkuyu bastırmaya çalıştı ama biri yaklaşıyordu. Sert bir adım sesi duyuldu, Mila'nın kalbi bir kez daha hızlandı. Gözleri, karanlığa daha da odaklanarak, ne olduğunu anlamaya çalıştı. Bir adım daha atıldı. Gözleri, nihayet karanlıkta bir şeyler görmeye başardı. Kimdi bunlar? Ne istiyorlardı? Gözleri, her birinin üzerine kayarken bir korku dalgası içini sardı.

Maskeli, iri yarı bir adam, Mila’nın karşısında durdu. Maskenin altında olan gözler, Mila'nın derinlerine işledi. "Bunu unutma," dedi o gözlerin sahibi. "Bazı şeyler öğrenilmemeli." Mila, bir an için hareket etmeye çalıştı ama elleri bağlıydı, ağzı bantlanmıştı. Maskeli adamın gözleri, üzerine kilitlenmişti. Diğerlerinin bakışlarıysa daha soğuktu, daha derindi. Sesini çıkaramadan, tek bir hamle dahi yapamadan, bulunduğu odada yalnızca tehditlerin yankılarını duyabiliyordu. Ellerini bağlayan ipler, derisine kazındıkça, yavaşça sızlayan bir acı hissetti. Bu acı, yalnızca fiziksel değildi. İçinde büyüyen korku, bir yandan ellerini bağlayan iplerin gücünden daha ağır basıyordu. Maskeli adamlardan biri, Mila’nın ağzındaki bantı sertçe çekerek çıkardı. "Babanla ilgili her şeyin bir bedeli var, Mila Saraç. Kaybetmeye başladığında neyin fiyatını ödeyeceğini anlayacaksın." "Ne istiyorsunuz benden?" dedi, sesi titrek olsa da, korkusunu belli etmemeye çalışıyordu.

Maskeli adamlar arasında bir bakışma oldu. Birinin elinde, küçük bir zarf dikkatini çekti. Zarfın üstünde isimsiz bir damga vardı, oldukça eski ve tanıdık bir simge. Mila'nın içinde bir şeyler kıpırdadı; bu sembolü daha önce gördüğünü biliyordu. Ama ne zaman, nerede… Adamlardan biri Mila’nın ellerini çözerken, başka bir el, zarfı Mila’ya doğru uzattı, ‘’Lider’in sana bir mesajı var’’ dedi. Zarf, sararmış, eski bir kağıt gibi görünüyordu, ancak üzerindeki simge... simge, Mila’nın aklında bir yerlerde çok derinlerde yankı yapıyordu. Zihninde birdenbire babasının cinayeti, geçmişin karanlık köşelerine itilen sırlar, ve bu simge arasında bir bağlantı kurmaya çalıştı. Bu simge, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de bir işareti gibiydi.

Mila, bir yandan içine düşen korkuyu yönetmeye çalıştı, bir yandan da aklını toparlamaya gayret etti. Ne de olsa, babasının ölümü ve gizli kalan sırlarla ilgili daha fazla bilgi edinmesi gerekiyordu. Ama Mila’nın aklına düşen her soruyla birlikte, bu bilinmeyen dünyada kaybolma riski artıyordu. Maskeli adamlar bulundukları yer terk ederlerken, Mila, zarfı açtı. İçinden çıkan kağıt, siyah mürekkeple yazılmış kısa bir mesaj içeriyordu: “Geçmişin peşinden gitmeye devam edersen, bir bedeli olacak.” Mesaj, kısa ama anlamlıydı. Bu mesaj, bir tehditten daha fazlasıydı. Bu, geçmişi kazımaya devam etmenin ona ne kadar pahalıya mal olacağını gösteren bir işaretti. Kimdi bu maskeli adamların lideri? Ne istiyordu? Kim ya da kimler onu susturmak için bu kadar sert bir yol seçmişti? Karanlık, her geçen saniye daha da derinleşiyordu, ama onun için bu karanlık, bir şekilde daha fazla keşfedilecek bir dünya gibiydi.

Mila, başını kaldıracak gücü bulamasa da, gözlerini zorla araladı. Soğuk rüzgarın cildini kesmesiyle irkildi, vücudu titriyordu. Bayılmadan önce yaşanan anlar, kafasında bir bulanıklık gibi akıyordu, ama sonra her şey kararmıştı. Şimdi, gözlerini açtığında, vücudunun yere yapışmış olduğunu fark etti. Soğuk zemin, üzerindeki kıyafetleri hafifçe ıslatmıştı, her bir hücresinde korkunun yankılarını hissediyordu.

Evine yakın bir yol kenarında, korkunun derinliklerinden sıyrılmaya çalışarak harekete geçti. Bir an, bu durumun bir rüya olduğunu düşündü, ama ayağa kalkmak zorundaydı. Adımlarını sallayarak doğruldu. Etrafında tek bir ses yoktu, sadece karanlık bir yol ve soğuk bir gece. Bir adım daha attı, sonra bir başka, ama her hareketi onu daha da fazla içine çekiyordu. Ne olmuştu? Kimdi bunlar? Zihninde dönen sorular, kafasında yankı yaparak derinleşiyordu. Evine dönmeliydi. Evine dönebilecek miydi? Evin yolunu hatırlayarak hızla ilerlemeye başladı, her adımda korkusuyla savaşıyor gibiydi.

Mila, evinin kapısına ulaştığında, vücudu adeta sert bir kayaya çarpmış gibi yorgun ve sarsılmıştı. Kapıyı çekerken ellerinin ne kadar titrediğini fark etti. Sonunda içeri girebildi. Eve girdiğinde, boğazındaki düğümü çözemedi. Etrafını, kendisini evinde güvende hissedeceği bir yer olarak tanımlasa da, bu gece her şey farklıydı. Çamurlu ve yırtılmış kıyafetleri vücudunu sarmışken, o kadar yorgundu ki bir an önce her şeyden kurtulmak istedi. Yavaşça üzerini çıkarmaya başladı, her parça vücudundan düşerken, fark etmeden bir yük daha hafifliyordu. Ama sonunda, aynada kendisine bakarken, vücudunun bazı noktalarında gördüğü morluklar, onu bir kez daha dehşete düşürdü. Bacaklarında, kollarında, boynunda... Bu morlukları dikkatle inceledi. Bu kadar vahşice mi davranmışlardı? Korkunun acı verici bir şekilde bedeninde yankılandığını hissetti. Yavaşça ellerini yüzüne götürdü, başını iki elleri arasına alarak, istemsiz bir şekilde gözyaşları dökülmeye başladı. Sadece fiziksel izlerin değil, bir psikolojik travmanın da başladığını fark etti. "Kimdi o insanlar? Neden beni buldular?" diye düşündü. Ancak bunları düşünmek, daha fazla korkmasına neden oluyordu. Sıcak bir suyla duş almak istedi. Suyun sıcaklığı vücudundaki acıyı biraz hafifletse de, içindeki boşluk, yaşadığı dehşet hala gitmemişti. Duş sonrası, büyük salonunun, uzun penceresinden dışarıyı izledi. Huzurlu gibi görünen manzara, bir zamanlar güvenli hissettiren evi, artık korku dolu bir sığınağa dönmüştü. O an, bir şeyin farkına vardı. Ne kadar uzak durmak istese de, geçmişinin karanlık yüzü, hep bir adım ötede onu bekliyordu...
3. BÖLÜM SONU.

Loading...
0%