12. Bölüm

GÖLGE VE GERÇEK.

Şevval Bayrambey
sevvallbayrambey

11. BÖLÜM / GÖLGE VE GERÇEK.


MİRAN ARVEN:

Sabahın erken saatlerinde şehir hâlâ sessizdi. Yalnızca sokak lambalarının cılız ışığı sokakların köşelerini aydınlatıyor, her şey bir süreliğine sakin görünüyordu. Miran Arven, alışkanlıkla telefonunun alarmı çalmadan birkaç saniye önce uyandı. Gözlerini açtığında tavanı izledi bir an, zihnindeki karmaşık düşüncelerle baş başa. Bir süredir geceleri rahat uyuyamıyordu. Uykusuz geçen saatlerde bile başı hiç boş kalmıyordu. Ama sabahları, ilk saatler... O zaman dilimi tamamen ona aitti. Kaosa bulaşmamış bir hayat dilimi.

"Gün yine erken başladı." Kendi kendine mırıldandı. Yatakta birkaç saniye daha oyalanıp zihnini toparladıktan sonra doğruldu. Spor kıyafetlerini almak için dolaba yöneldi, siyah bir şort ve tişört seçti. Ayak bileğini destekleyen spor ayakkabılarını giyerken saatine baktı: 05.30. Zamanlaması tamdı.

Salondaki büyük camın kenarında kısa bir ısınma rutini yaptı. Kaslarının yavaşça gevşemesine izin verirken, zihni de aynı şekilde rahatlamaya başladı. Sessizliği bozansa, kendi nefesi ve salona yayılan hafif müzikti.

Miran her sabah koşuya çıkardı; hem zihnini boşaltmak hem de günün stresiyle baş edebilmek için. Hızını artırırken, parkın loş ışıkları arasında bir an için yalnız hissetti kendini. Sadece tempolu ayak sesleri ve nabzının ritmi eşlik ediyordu. Fakat koşarken bile bir düşünce onu yalnız bırakmıyordu: Mila.

Ne kadar kaçmaya çalışırsa çalışsın, zihninde sürekli aynı görüntü beliriyordu. Mila’nın bakışları… Öfke, kararlılık, ama bir yandan da saklamaya çalıştığı derin bir kırılganlık. “Ne yapıyorsun Miran? Kendine gel.” diye geçirdi içinden. Ona daha fazla yaklaşmayı göze alamıyordu. Ama aynı zamanda uzak kalırsa onu tam olarak koruyamayacağını düşünüyordu.

Koşusunu bitirip eve döndüğünde, ter içindeydi. Göğsü kalkıp iniyor, adrenalin damarlarında dolaşıyordu. Banyoya girdi, sıcak bir duş aldı. Su, vücudunu arındırırken, zihnindeki karmaşayı bastırmaya çalıştı. Duştan çıkıp aynaya baktığında yüzündeki iz dikkatini çekti. Parmağını hafifçe o yara izine götürdü.

"Bana hatırlatmaya devam edeceksin, değil mi?" diye mırıldandı. Bu iz sadece fiziksel bir yara değildi; aynı zamanda geçmişin, yaptığı seçimlerin ve kayıplarının bir yansımasıydı.

Havluyla yüzünü kurularken telefonu çaldı. Ekranda Emre’nin adı belirdi. Derin bir nefes aldı. "Evet?" dedi, sesi kararlı.

"Toplantıyı 10’a aldık. Miran Bey’im. Ayrıntıları gönderdim." Emre her zamanki gibi iş odaklıydı. Ancak sesinde bir gariplik vardı. Miran fark etmişti ama üzerine gitmedi. Telefonu kapattıktan sonra mutfağa geçip sade bir kahve hazırladı. Bir yandan kahvesini yudumlarken, büyük pencereden denizi izledi. Gün ışığı yavaşça etrafı dolduruyordu. Bugün, tahmin ettiğinden daha zor geçecek gibiydi. Ama Miran Arven zorluklara alışkındı. Hem iş dünyasında hem de... diğer dünyalarda. Ancak Mila Saraç... O, alışabileceği bir zorluk değildi. O, tahmin edilemezdi. Ve bu, Miran için en tehlikeli şeydi.

Miran kahvesinden son bir yudum alırken telefonu yeniden titreşti. Bu kez ekranda "Cemal" adı belirdi. Cemal, Miran’ın güvenlik işlerinden sorumlu en güvendiği adamlardan biriydi. Gelen aramaların çoğu iş için olurdu, ama Cemal sıradan bir meseleyi sabahın bu saatinde arayacak biri değildi.

Miran telefonu açtı, sesine sakin bir ton verdi. "Cemal?"

"Sabah raporunu iletmek için aradım, Miran Bey. Dün gece bir hareketlilik olmuş."

Miran, Cemal’in dolaylı konuşmasından hoşlanmazdı. "Doğrudan söyle. Ne oldu?"

"Levent Aksoy ile ilgili." Cemal’in sesi biraz daha ciddileşti. "Gece vakti bazı görüşmeler yaptı. Detayları tam bilmiyoruz, ama konuşmalarında sizin adınız geçmiş."

Levent Aksoy... Geçmişte, Miran’ın babasının sağ kolu, ama aynı zamanda güvenilmez bir yılan.

"Kimle görüştüğünü öğrenin," dedi Miran, sert ve kararlı bir tonla. "Gölge gibi takip edin. Ne yaptığını ve kimlerle çalıştığını bilmek istiyorum."

Cemal, emirleri almıştı. "Anlaşıldı, Miran Bey.‘’

Telefon kapandıktan sonra Miran bir süre durup düşündü. Levent’in adını Cemal’den duyduğunda, her zamanki rahatsız edici his yine içini sarmıştı. Son olaylar da bu hissi güçlendirmişti. Özellikle Mila'nın kaçırılması... Miran bu olayı çözmeye çalışıyordu. Mila ile karşılaştıkları günlerde, bazı yerlerinde morluklar görmüş, fakat bunu Mila’ya soramamıştı. Mila’yı o hale getirenin kim olduğunu öğrenmeye yemin etmişti. Ve dün, bunu ona kimin yaptığını öğrenmişti.

Fincanı tezgâha bırakıp geniş çalışma odasına geçti. Odanın duvarlarında büyük kitaplıklar, antika eşyalar ve geçmişte aldığı bazı ödüller vardı.

Miran, Mila’ya gönderdiği mor leylakları hatırladı. Birden kendi kendine gülümsedi, ama bu gülüşte hem bir sıcaklık hem de belli belirsiz bir pişmanlık vardı.

"Sana bu kadar yaklaşmamam mı gerekiyordu?" diye mırıldandı. Ancak o çiçekleri göndermemek... işte bu imkânsızdı. Mila’nın o çiçekleri gördüğündeki yüz ifadesini hayal etmek bile onu huzurlu hissettiriyordu.

Bilgisayarını açtı, bir süre toplantı notlarına göz gezdirdi. Ancak aklı sürekli başka yerlere kayıyordu. Bu sabahın sessizliği, Miran’ın içinde yükselen fırtınayı bastıramıyordu. Mila’yı düşünmekten kendini alamıyordu. Onun bakışları, sesi, kararlılığı... Mila’nın her hali, Miran’ın savunmalarını yerle bir ediyordu.

Miran toplantıya gitmek için hazırlanırken kararlılığı yüzünden okunuyordu. Şık ama sade bir takım elbise seçti; kesimi ona hem ciddi hem de sofistike bir hava katıyordu. Kol saatini takarken aynada kendine kısa bir bakış attı. Çizgilerle sertleşen yüz hatları, yılların getirdiği yüklerin bir yansımasıydı. Ancak gözlerinde, özellikle Mila’yı düşündüğünde yumuşayan bir ifade beliriyordu.

Arabasına doğru yürürken Cemal’den gelen bir mesaj telefonunda belirdi:

"Levent’in görüştüğü kişiyle ilgili bilgi aldık. İsmi Erdal Yılmaz. Görünüşte sıradan bir iş insanı ama bazı karanlık bağlantıları var. Daha fazlasını araştırıyoruz."

Miran, Erdal Yılmaz ismini okur okumaz zihni harekete geçti. Bu isim sanki tanıdıktı, ama neden tanıdık geldiğini tam çıkaramıyordu. Bir süre düşündü, ancak zamanı sınırlıydı. Mesajı kapatıp arabasının motorunu çalıştırdı.

Toplantı için binaya vardığında, her zamanki gibi gözler üzerindeydi. Asansöre doğru yürürken insanların fısıldamalarını fark etti ama umursamadı. Herkes Miran Arven hakkında konuşurdu; kimisi iş başarılarını, kimisi ise onun hakkında çıkan söylentileri... Ancak kimse gerçekte kim olduğunu bilemezdi. Ve bu, Miran’ın en büyük avantajıydı.

Asansörü gördüğünde, Mila ile asansör önündeki karşılaşmalarını anımsadı. Mila'nın bakışlarındaki kararlılık ve kırılganlık arasındaki o ince çizgi, Miran’ı etkisi altına almıştı. Onu koruma dürtüsü, bu duyguların çok ötesindeydi. Mila onun zayıf noktasıydı, bunu inkâr edemiyordu.

Toplantı salonuna adım attığında masanın etrafındaki insanlar ayağa kalktı. Miran, her zamanki soğukkanlılığıyla yerini aldı. Toplantının konusu büyük bir ihaleydi. Miran, görünürde iş dünyasındaki bir deha olarak tanınırdı. Ancak bu başarılarının ardında, zekâsını hem yasal hem de yasadışı sınırları ustaca kullanması yatıyordu. Herkes planlarını ve stratejilerini sunarken Miran onları dikkatle dinliyordu. Ancak zihni bir yandan başka yerlere kayıyordu; özellikle de Cemal’in verdiği bilgiler ve Levent’in hareketleri...

Toplantı sona erdiğinde, Miran herkese teşekkür edip odasına çekildi. Çekmecesinden bir not kağıdı çıkardı ve Erdal Yılmaz ismini not aldı. Ardından bir soru işareti koydu.

Eğer Levent bu adamla gerçekten iş çeviriyorsa, bunun arkasında ne olduğunu öğrenmek zorundaydı. Miran, sandalyesine yaslanıp gözlerini kapattı. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Ama içinde büyüyen huzursuzluk, bir türlü dinmek bilmiyordu. Mila’nın yüzünü yeniden düşündü; gözlerini, dudaklarındaki o ince gülümsemeyi... Onu bir kez daha görmek istediğini fark etti. Ama bunu nasıl yapacağını bilmiyordu.

Tam o sırada telefonuna gelen bir bildirimle irkildi. Cemal’den gelen bir ses kaydıydı. Miran, kulaklıklarını takıp kaydı dinlemeye başladı.

"Levent, Erdal Yılmaz’la bir anlaşma yapmış gibi görünüyor." dedi Cemal’in sesi. "Ama işin ilginç yanı şu: Anlaşmanın bir şekilde sizin projelerinize engel olacağı yönünde konuşmalar geçmiş."

Miran, ses kaydını dinlerken yüzündeki ifade karardı. "Demek oyun oynamak istiyorsun, Levent. diye mırıldandı kendi kendine. "Bakalım, kim kimin oyununu bozacak." Telefonu masaya bırakıp ayağa kalktı. Artık harekete geçme zamanıydı. Hem Levent’i hem de onun Mila’ya olan bağlantısını öğrenmek için her şeyi yapmaya hazırdı.

Miran odasından çıkar çıkmaz Cemal’i aradı. Telefonu tek bir kez çaldıktan sonra açıldı. Cemal’in dikkatli ve hafif endişeli sesi duyuldu:

"Miran Bey?"

"Levent ve Erdal Yılmaz hakkında tüm detayları öğrenmek istiyorum." dedi Miran, kesin bir tonla. "Bu işin köküne inmeden durmayacağım."

Cemal, ciddi bir sesle yanıt verdi: "Anlaşıldı, Miran Bey. Ekip çalışıyor, detayları toparlar toparlamaz size ileteceğim."

Miran telefonu kapattıktan sonra koridorda ilerledi. Asansöre binip zemin kata indiğinde düşünceleri hâlâ Levent ve onun gizli planları etrafında dönüyordu. Levent’in bu cesareti nereden bulduğunu öğrenmek istiyordu. Ama daha da önemlisi, Mila’nın bu olaylarla olan bağlantısını çözmekti.

Girişte bekleyen siyah SUV aracı hazırdı. Şoför kapıyı açarken Miran, dışarıdaki keskin soğuğa aldırmadan araca bindi. "Ofise gitmiyoruz." dedi şoföre. "Sana bir adres göstereceğim, oraya sür."

Levent, Mila’yı kaçıran kişi olduğunu, kendisi itiraf etmişti. Ama Levent’in bunu kendi başına planladığını düşünmek saflık olurdu. Büyük resimde daha güçlü bir figür, daha büyük bir motivasyon olmalıydı. Ve bu motivasyonu bulmak, Miran’ın işiydi. Yaklaşık yarım saat sonra araç, şehir dışında bir depoya yanaştı. Cemal, bir grup adamla birlikte Miran’ı kapıda bekliyordu. Gözlerinden, bu toplantının önemini anlamış olduğu belliydi. Miran, araçtan iner inmez sorgusuz bir şekilde içeri yürüdü.

Depoda, masanın üzerinde yığınla belge, bilgisayar ekranlarında da isim ve adres listeleri vardı. Cemal, bir haritayı işaret ederek söze başladı:

"Levent son birkaç haftadır bu bölgelerde bazı insanlarla temasta. Özellikle şu bina…" Haritaya yaklaştı ve kırmızıyla işaretlenmiş bir yeri gösterdi. "Erdal Yılmaz’a ait bir restoran. Ancak bu restoranın arka tarafında başka işler döndüğü kesin."

Miran dikkatle haritayı inceledi. "Peki, ne yapmamızı öneriyorsun?"

Cemal bir an duraksadı, ardından ciddi bir ifadeyle devam etti: "Oraya bir ekip gönderip neler döndüğünü öğrenebiliriz. Ancak Erdal’ın adamları oldukça temkinli. Onlara fark ettirmeden hareket etmek zorundayız."

Miran başını iki yana salladı. "Hayır. Bu işi kendim halledeceğim."

Cemal şaşkınlıkla baktı: "Miran Bey, bu çok riskli. Eğer fark edilirseniz…"

"Kimse beni fark etmeyecek," diye araya girdi Miran. "Bu iş kişisel. Hem Levent’i hem de onun Mila’yla olan bağlantısını çözmem gerekiyor. O yüzden, dikkat çekmeden hareket edeceğiz."

Cemal itiraz etmeye çalışsa da Miran kararlılığını göstermişti. Masadan bir belge aldı ve derin bir nefes çekti. "Bu gece oraya gideceğim. Gerekirse Erdal’la bizzat konuşurum. Onun niyetini öğrenmek zorundayım."

Cemal çaresizce başını salladı. "Peki, ama yanınıza en azından birkaç koruma almanız gerekiyor."

Miran, Cemal’e sert bir bakış attı. "Etrafımda ne kadar az kişi olursa, fark edilme ihtimalim o kadar az olur. Tek başıma gitmem daha iyi. Hazırlık yapın. Gece harekete geçeceğiz."

O gece, şehir sessizliğe büründüğünde Miran harekete geçti. Siyah bir kıyafet giyip gölgelerde kaybolmaya hazırlandı. Erdal Yılmaz’ın restoranına ulaşmak için planını gözden geçirdi. Eğer Levent’in Mila’ya yönelik planları bu adamla bağlantılıysa, bunu öğrenmek zorundaydı.

Ancak Miran’ın içinde, bu meselenin sadece iş ya da güç meselesi olmadığına dair bir his vardı. Mila’ya olan hisleri, tüm bu olayları daha kişisel bir hale getiriyordu. Onu korumak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı.

Ve bunu yaparken, Miran’ın dünyası bir kez daha karanlığın sınırlarında dolaşacaktı.

Miran, restoranın arka tarafındaki dar bir sokağa geldiğinde adımlarını yavaşlattı. Gece karanlığında gölgeler arasında neredeyse görünmezdi. Restoranın arka giriş kapısında iki adam nöbet tutuyordu. Konuşmalarından, tavırlarından, içeride ciddi bir şeylerin döndüğünü anlamıştı.

Bir süre gözetlemeye devam etti. Gelen giden yoktu, ancak içeriden zaman zaman sert sesler geliyordu. Miran bekleyemedi; çevresini kontrol edip sokağın arkasındaki metal yangın merdivenine doğru ilerledi. Üst kattaki ışıklar açıktı. Muhtemelen önemli toplantı burada yapılıyordu.

Merdivenden yukarı çıkarken ayak seslerini duyulmaz hale getirmek için yavaş hareket etti. Cam kenarına ulaştığında içeri baktı. Odada iki kişi oturuyordu. Tanıdığı yüzlerden biri Levent Aksoy’du. Diğeri ise dosyalarından bildiği bir isim, Erdal Yılmaz.

Levent rahat bir şekilde oturmuş, sigarasını içerken Erdal’a doğru eğilmiş bir şeyler söylüyordu:

"Miran Arven, o kızı kaçırdığımdan haberdar, geçenlerde yanıma geldiğinde ona söyledim." dedi Levent, dudaklarının köşesinde sinsice bir gülümsemeyle. " Avukatın, Miran için bu kadar önemli olduğunu kimse tahmin etmezdi."

Erdal, Levent'e şüpheyle baktı. "Bu kadar dikkat çekmek akıllıca mı? Mila Saraç, sıradan bir kadın değil. Hukuk dünyasında tanınan biri, bu iş başımıza bela açabilir."

Levent alayla güldü. "Endişelenme, Erdal. O kadını istediğim gibi yönlendirebileceğimi biliyorum. Ama önce onun hakkında daha fazla bilgiye ihtiyacımız var."

Bu sözler Miran’ın içini öfkeyle doldurdu. Mila’nın adının başka bir adam tarafından telaffuz edilmesi bile onu delirtirdi. Şimdi ise, Mila’nın adının bu şekilde anılması Levent’in sinsi planlarının bir parçası olduğunun açık bir göstergesiydi. Erdal masaya doğru eğilerek konuşmaya devam etti:

"Miran bu işe karışırsa, işler rayından çıkabilir. Onun geçmişiyle uğraşmak tehlikelidir, Levent. Babasının nasıl bir adam olduğunu unutma."

Levent, sigarasını söndürdü ve sakin bir tavırla konuştu:

"Erdal, Miran’ı idare etmek benim işim. Sen sadece işine odaklan. Mila’yı göz önünden ayırmayacağız. Onunla bağlantılı olan her şeyi öğrenmek için adamlarımı harekete geçirdim."

Miran, konuşmalardan, Mila'nın bu iki adamın planlarının merkezinde olduğunu anlamıştı. Fakat bir sorun vardı: Erdal’ın Levent’e olan şüpheci yaklaşımı, bu ortaklığın uzun süre devam etmeyeceğini gösteriyordu. Belki de Miran, bu meseledeki çatlağı kendi avantajına çevirebilirdi.

Merdivenlerden sessizce geri indi ve restoranın arka sokağında bekleyen aracına döndü. Cemal’e kısa bir mesaj gönderdi:

"Erdal ve Levent’in bağlantısını kesinleştirdik. Daha fazla bilgi toplamamız gerek. Erdal’ın zayıf noktalarını bul."

Telefonunu cebine koyarken aklına Mila geldi. Onu daha fazla bu tehlikenin içinde bırakmayacağına kendi kendine söz verdi. Ancak şimdi harekete geçme zamanı değildi. Her şey planlı bir şekilde ilerlemek zorundaydı. Bu savaşı kazanmak için sabırlı olmalıydı.

Miran, aracı sessizce şehir merkezine doğru sürerken kafasında planlar kuruyordu. Levent ve Erdal’ın bir ortaklık içinde olduğunu öğrenmek işleri daha karmaşık hale getirmişti, ancak bu, aynı zamanda bir fırsattı. Her iki tarafın da birbirine olan güven eksikliği, Miran’a manevra alanı sağlayabilirdi.

Şirkete vardığında sabaha karşı olmuştu. Bina sessizdi, sadece birkaç güvenlik görevlisi nöbetteydi. Miran kapıdan içeri girerken Cemal’in odasından hafif bir ışık sızıyordu. Kapıyı tıklatarak içeri girdi.

Cemal başını kaldırdı ve yorgun gözlerle Miran’a baktı. "Sabahı ediyorsun yine, hayırdır?" diye sordu, sandalyesine yaslanarak. Cemal, güvenlik işlerinden sorumlu en güvendiği adamlardan biriydi. Aynı zamanda, zamanla yakın arkadaşı olmuştu. Her şeyini Cemal ile paylaşırdı, o Miran’ın her şeyini bilirdi.

Miran masasının önüne oturdu ve kollarını bağlayarak konuşmaya başladı:

"Levent Aksoy ve Erdal Yılmaz. Şu anda aynı gemideler ama bu geminin su aldığını hissediyorum."

Cemal kaşlarını çattı. "Erdal’ın şirketlerindeki bağlantıyı kontrol etmiştim ama bu kadar yakın olduklarını fark etmemiştim. Birlikte neyin peşindeler?"

Miran kısa bir süre duraksadı. "Mila."

Bu isim Cemal’in dikkatini hemen çekmişti. "Mila mı? Mila’nın bu iki adamla ne alakası var?"

Miran derin bir nefes aldı ve olanları hızlıca özetledi. Cemal’in yüzündeki ifade gitgide daha ciddi bir hal alıyordu.

Miran, Cemal’e sabit bir şekilde baktı. "Levent’in Mila’ya bir şey yapmasına asla izin vermem. Ama onların oyunlarını bitirmek için acele etmemeliyiz. Erdal ve Levent’in arasındaki güveni kırmamız gerek."

Cemal başını salladı. "Bu riski göze alabilecek misin? Mila bu işin neresinde olduğunu bilmiyor bile. Ona ne kadar daha az bilgi verirsen, o kadar güvende kalır."

Miran kararlı bir sesle cevap verdi:

"Mila’ya hiçbir şey olmayacak. Onu korumak benim sorumluluğum."

Bu sözlerin ardından Cemal, masasından bir dosya aldı ve Miran’a uzattı.

"Erdal’ın finansal kayıtlarını incelemeye başladık. Bazı şirketlerinin off-shore hesaplarına para akışı var. Ama şimdilik bu sadece bir ipucu. Derinlere inmemiz gerek."

Miran dosyayı alıp hızlıca gözden geçirdi. Erdal’ın kirli işlerini açığa çıkaracak somut bir şey bulmak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı. Ancak bu süre boyunca Mila’nın hedef alınma riskini de göze almış oluyordu.

"Hızlanmamız gerek." dedi Miran, dosyayı kapatırken. "Levent ve Erdal birbirine ihanet edecek kıvama geldiğinde, son hamleyi yapacağız."

Cemal başını salladı. "Anlaşıldı. Adamlarımızı Erdal’ın çevresinde yoğunlaştırırım. Sen de dikkatli ol. İkisi de seni fark ederse Mila’nın güvenliği daha çok tehlikeye girer."

Miran sessizce başını salladı ve odadan çıktı. Aracına doğru ilerlerken soğuk hava yüzüne çarptı. Zihni karmaşıktı. Hem Mila’yı korumalı hem de Erdal ve Levent’in iplerini çekmeliydi. Ancak bu iki hedefin aynı anda nasıl başarılacağı hâlâ net değildi.

Aracına binip hareket ederken Mila’nın yüzü aklına geldi. Onun masumiyeti, Miran’ın dünyasında bambaşka bir ışık gibiydi. Ancak bu ışığın sönmemesi için çok dikkatli olmalıydı. Mila, onun için her şeyden önemliydi ve bu savaşı kazanması gerekiyordu. Her ne pahasına olursa olsun.

Miran için şuan her şey belirsizdi. Fakat bir şey netti; Geçmişleriyle ilgili her şey, bir gün onu bulacaktı.

Ona her zaman koruyucu bir kalkan gibi yaklaşmak istiyordu ama karanlık bir dünyada sevgi, en tehlikeli silah haline gelebiliyordu.

11. BÖLÜM SONU.

Bölüm : 01.12.2024 20:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...