@sevvallbayrambey
|
2. BÖLÜM / SİLÜET Davetin ardından tam on gün geçmişti. Mila, her ne kadar o geceyi unutmak için işine gömülmüş olsa da, zihninin bir köşesinde Miran'ın bakışları asılı kalmıştı. Normalde soğukkanlılığını kaybetmeyen, duygularını kolay kolay dışa vuramayan biri olarak, bu ani çekime anlam veremiyordu. Ama kabul edemediği başka bir şey vardı, onu tekrar görmeyi istiyordu. Sabah, bilgisayarına düşen bir e-posta, Mila'nın dikkatini toplamasına neden oldu. Beklenmedik bir iş toplantısı daveti almıştı. Mesajda, Mila'nın hukuk desteği sağladığı bir projede, önemli bir sponsorun katılımıyla yapılacak bir toplantı olduğu yazılıydı. Mila, kariyeri için değer taşıyan bu toplantıya katılmaya karar verdi. Lüks bir otelde düzenlenen toplantı salonuna geldiğinde Mila, her zamanki profesyonel havasıyla içeri adım attı. Etrafa bakarken o anda gözleri şaşkınlıkla açıldı. Kalabalığın arasından, Miran'ın kendine güvenen ve soğukkanlı bir tavırla bir grup iş insanıyla sohbet ettiğini fark etti. Kalbinin bir an için hızlandığını hissetti ama duruşunu bozmadı ve toplantıya odaklanmaya çalıştı. Miran'ın burada olmasını beklememişti. Toplantı başladığında, Miran, kendine özgü soğukkanlı ama etkileyici tavrıyla projeye destek olmanın önemini anlatan kısa bir konuşma yaptı. Mila, toplantının ana sponsorunun Miran Arven olduğunu öğrendiğinde şaşkınlığını gizleyemedi. Miran'ın ses tonundaki ciddi vurguyu ve kalabalığı etkisi altına alan özgüvenini fark etti. Toplantı sona erdi ve katılımcılar dağılmaya başladı. Mila, ayağındaki yüksek topukluları ve elindeki nizami dosyaları ile asansöre doğru adımlarını atarken, asansörün düğmesine bastığı esnada, burnuna bir parfüm kokusu geldi. Derin bir nefes aldı ve anımsadı; o koku, davet gecesinde çarpıştıkları anın kokusuydu. O anda zaman sanki durdu. Parfümün yoğun, odunsu ve sofistike notaları, o gecenin hatırasını yeniden canlandırdı. Çarpıştıkları o anı, Miran'ın bakışlarını, hissettikleri gerilimi bir kez daha zihninde hissetti. Miran, esmer teni, keskin yüz hatları ve dikkat çekici yapısıyla karşısında duruyordu. Uzun boylu, atletik yapısının üzerinde bir siyah boğazlı kazak vardı; bu sade ama şık seçim, ona hem gizemli hem de karizmatik bir hava katıyordu. Gözlerinde derin bir odaklanma ve aynı zamanda hafif bir gülümseme vardı. Miran, güçlü bir sessizlikle çevresindekileri etkisi altına alan biri gibi görünüyordu. Bakışlarını Mila'dan ayırmadan, ona doğru hafifçe başını eğdi ve "Bugün yine karşılaştık, Mila," dedi. Mila, gözlerini kaçırmadan, "Bu sponsorluk sizin fikriniz miydi? Doğrusu, burada sizi göreceğimi tahmin etmemiştim," dedi. Sesinde, hem şaşkınlık hem de biraz merak vardı. Miran, gözlerini ondan ayırmadan, "Bazı projeler, doğru kişilerin elinde anlam kazanır. Ve sizin gibi yetenekli bir avukatın projeye kattığı değeri de görmezden gelmek istemedim," dedi, sesine gizemli bir tını ekleyerek. Mila, bu sözlerden tam olarak ne anlam çıkaracağını bilemedi. Profesyonelce teşekkür etti ve bu belirsiz çekimden kurtulmak için asansöre adım attı. Kapılar tam kapanırken, Miran alçak bir sesle, "Kendine iyi bak avukat." diye seslendi. Mila, asansörün içinde yalnız kaldığında, içinde tuhaf bir heyecan vardı. Arabasına bindiğinde, çantasını sağ koltuğa fırlattı ve kafasını direksiyona koyarak düşüncelere daldı. Miran'ın ona karşı olan ilgisi sadece bir iş ilişkisi miydi, yoksa daha derin bir şey mi vardı? Düşünceleriyle baş başa kalırken, bir yandan da kendi içindeki çekimi reddetmeye çalışıyordu. Her şeyin sakin göründüğü anlar, genellikle en tehlikeli olanlardı. Mila kafasını topladı, arabasının motorunu çalıştırdı fakat tam da o an, aracının camına bir tıklama sesi duydu. Mila aniden irkildi. Gözlerini hızla camdan dışarıya çevirdiğinde, gözlerinin baktığı noktada karanlık bir siluet vardı. Mila'nın içini bir korku kaplasa da camı açabildi. "Ne istiyorsunuz?" dedi sesi titreyerek, ama sesinin içine karışan tedirginlik çabasını gizlemeye çalışarak. "Merhaba, Mila Saraç." dedi adam, sakin bir şekilde. Mila, adamın yüzüne bakarken, başını döndürecek kadar yoğun bir huzursuzluk hissetti. "Unutmayın," dedi adam, gözlerini ona kilitleyerek, "Her şeyin bir bedeli vardır." 2. BÖLÜM SONU.
|
0% |