@sevvallbayrambey
|
1. BÖLÜM / TANIŞTIĞIMIZA MEMNUN OLDUM. Soğuk ve karlı bir gündü. Şehir bembeyaz bir örtüyle kaplanmış, her şey sessizliğe bürünmüştü. Kar taneleri yavaşça yere düşerken, dışarısı kadar içi de soğuktu. Mila, pencerenin önünde durdu, gözleri dışarıdaki gri ve kasvetli manzarada kayboldu. Soğuk, ona hem sakinlik hem de huzursuzluk veriyordu. Kış en sevdiği mevsimdi ama bugün, her şeyin donmuş ve duraklamış olmasından rahatsız olmuştu. Bir süre pencere kenarında durduktan sonra, derin bir nefes alıp kahvesinden son yudumu aldı ve vücuduna yeni bir enerji vermeye karar verdi. Bugün farklıydı. Bu gece, ödül alacağı bir davet vardı ve bu, onun hayatındaki önemli anlardan biriydi. Yıllardır emek verdiği mesleğinin meyvesini yiyecekti, bu gece onun zaferiydi. Bu davet, yalnızca hukuk camiasının değil, aynı zamanda devletin ve iş dünyasının güçlü isimlerini de bir araya getiren prestijli bir etkinlik olacaktı. Bu yüzden, kıyafetleri, şıklığı ve zarafetiyle göz kamaştıran bir kadına dönüşmek zorundaydı. Saçını ve makyajını özenle yaptı, soğuk havayı engelleyecek kalın, siyah kabanını giydi. Yavaşça evinin kapısını aralayarak dışarı adım attı. Soğuk hava bir anda yüzüne çarptı, ama buna karşı koymak zorunda değildi. Kendini güçlü hissettiği anlarda, dünyayı dondurabileceğine inanıyordu. Kırmızı lüks arabasını park etti ve davetin yapılacağı o büyük salona doğru yürürken, adımlarının ardında kar tanelerinin yavaşça eridiğini fark etti. Mila, salonun büyük ve görkemli kapısından içeri girdi. Her şey pırıl pırıldı; altın sarısı ışıklar her köşeyi aydınlatıyor, lüks mobilyalar dikkatlice yerleştirilmişti. Bir an için sanki bir başka dünyada gibiydi. Davetteki kalabalık, her zaman olduğu gibi kalbini sıkıştırıyordu. Mila içindeki huzursuzluğa engel olmaya çalışıyordu çünkü bugün herkesin gözü onun üzerinde olacaktı, ödülünü alacak, elini sıkan yüzlerce insanla tanışacaktı. Mila bir an için kalabalık içinde tanıdık bir yüz aradı. Kimseyi bulamadı, kimse ona ait hissettirmiyordu. İçinde biraz yalnızlık vardı. O an, kalabalık bir ortamda kendini yalnız hissediyordu. Gözleri etrafı taramaya devam ederken, bir anda hızla ilerleyen bir adamla çarpıştı. "Ah!" diye bağırarak dengesini kaybetti ve bir an yere düşecekti, ama adam hızla uzandı ve onu tutarak düşmesini engelledi. Gözleri, adamın soğuk bakışlarıyla karşılaştığında, kalbi bir an için hızla çarpmaya başladı. Adam, öne doğru eğilip birkaç kelime söyledi ama Mila'nın dikkati, adamın gözlerindeki derinliğe takılmıştı. Bir anda, etrafındaki kalabalık silinmiş gibi oldu. Adam, tamamen yabancı biriydi ama bir şeyler vardı… Onun bakışlarında bir şey… Adeta, bu adamın bakışlarının içine çekilmişti. Saniyeler yavaşlarken, Mila, onu tutan adamı izlemeye devam etmekten hiç çekinmedi. Adamın yüzünde, sol elmacık kemiğinin altından , göz hizasına kadar uzanan bir kesik izi vardı. Sanki zamanın acımasız bir hatırlatıcısı gibiydi. Kendi yara izini hatırladı. Adını bile anmak istemediği annesi tarafından, ona yadigar bir yara. Çocukluğunun yarası. Bu iz, geçmişindeki zor anların izlerini taşıyordu adeta. Adamın gözleri, soğuk bir bakışla ona odaklanınca, Mila tüm dikkatini topladı. Adam, onu hala tutarken, "Özür dilerim," dedi, sesi sert ama samimi bir tını taşıyordu. “İyi misiniz?” Mila, doğrulurken, “Evet, iyiyim,” diye yanıtladı. Mila onun adını soramayacak kadar şaşkındı. “Ben Miran” dedi, kısa ama derin bir şekilde. “Tanıştığımıza memnun oldum.” Mila, bir an bile gözlerini ondan ayırmadan, hafifçe başını salladı ve "Evet, ben de tanıştığımıza memnun oldum, Mila" dedi kekeleyerek. Her şeyin durduğu, sadece birbirlerinin gözlerine odaklandıkları bir andı. Ne söyleyeceklerini veya ne yapacaklarını tam olarak bilemeden, o anın içinde kaybolmuşlardı. Tam o sırada, kalabalıktan tanıdık bir ses yükseldi. Mila, kendini bir an için Miran’dan uzaklaştırarak, avukat kız arkadaşı Özge'nin sesini duydu. "İyi misin, Mila?" diye seslendi Özge, hızlı adımlarla onlara doğru yaklaşırken. Etkileşimlerinin farkına varmıştı. Mila, gözlerini Miran’dan ayırarak, hafifçe gülümsedi. "Evet, sadece küçük bir çarpışma," dedi, "Sanırım biraz dikkatli olmalısınız," dedi Özge, Miran’a, nazikçe. Özge’nin bu beklenmedik müdahalesi, Mila’yı biraz rahatlatmış olsa da, Miran’ın etkisinden kolayca kurtulmasını sağlayamamıştı. Miran arkadaşlarının yanına dönerken, o kısa anın bıraktığı iz, kalabalığın içinde kaybolmuyordu. Mila da aynı şekilde, Özge’nin yanında davetin geri kalanına ayak uydurmaya çalışırken bile, gözleri istemsizce tekrar Miran’ı aradı. Özge de bu bakışları fark etmiş, Mila'nın ne düşündüğünü hemen anlamıştı. Hafif bir tebessümle, Mila'nın kulağına eğildi. "Sanırım, o sert bakışlı yabancı seni fazlasıyla etkilemiş," dedi Özge, hafif bir alaycılıkla. Mila, bir an tereddüt ederek Özge'ye baktı, ardından bakışlarını kaçırdı. "Saçmalama," dedi, gülümsemeye çalışarak. "Sadece garip bir an, o kadar. Tanımadığım biri sonuçta." İçindeki tuhaf karmaşayı kabul etmek istemiyordu. Miran’ın, kendisini uzaktan uzağa izlediğini fark etti. O sırada, büyük salonda, bakışmalarını bölen bir anons duyuldu. Mila’nın da dahil olduğu ödül töreni başlamak üzereydi. Genç avukat, kısa süre önce bir davada gösterdiği olağanüstü başarı ve adalet için verdiği mücadele sebebiyle, en prestijli ödüllerinden birini alacaktı. Bu ödül, onun için sadece profesyonel bir onur değil, aynı zamanda adaletin kazanmış olması sebebiyle yaptığı tüm fedakarlıkların da sembolüydü. Mila, sahneye doğru yürürken, içindeki duygu karmaşası zirveye ulaşmıştı. Onu etkileyen bu yabancı adamın kim olduğunu, neden bu kadar etkilendiğini çözmek isterken, bu merak bir yandan da korkutucu bir his bırakıyordu. Miran, Mila’nın sahneye doğru olan adımlarını izlerken, içindeki duyguların karmaşasından kaçamayacağını anlamıştı. O da aynı yoğun çekimi hissetmiş, ama aynı zamanda bunun getirebileceği tehlikeleri de düşünmeden edememişti. İçinde bir yerde, Mila’nın masumiyetinin, kendi karanlık dünyasıyla çatışacağını biliyordu. Fakat yine de, bu çekime direnmektense ona yaklaşmak istiyordu. Mila sahneye adım attığında, içinde hem heyecan hem de şaşkınlık vardı. Bu davete sadece başarılarını taçlandırmak için gelmişti fakat Miran’la yaşadığı kısa ama derin beklenmedik karşılaşma, düşüncelerini altüst etmişti. Gözleri bir an kalabalığın içine kaydı, sanki Miran’ın bakışlarını arıyormuş gibi. Tam o sırada, sahne ışıkları üzerine yoğunlaşmışken, kalabalık içinde ona yönelen bakışları hissetti. Ödülünü aldıktan sonra, kısa bir teşekkür konuşması yaptı. Bu an, onun yıllardır uğraş verdiği bir şeyin sembolüydü, fakat düşünceleri hala Miran’ın gözlerindeki karanlık parıltıya takılıydı. Sahneyi terk ederken bir alkış tufanı yükseldi ve Mila yavaşça yerine dönerken derin bir nefes aldı. Özge, onu beklediği yerde gülümseyerek karşıladı. "Harikaydın!" diyerek Mila’ya sarıldı. "Bu ödül tamamen senin hakkındı." Mila, arkadaşının desteğine gülümseyerek karşılık verdi fakat zihninde dolaşan sorular yüzünden gülüşü yarım kalmış gibiydi. Bu sırada, Miran kalabalığın arasından yaklaşıyordu. Ödül alırken izlediği Mila’nın kendine olan güveni ilgisini daha da artırmıştı. Miran, Mila’nın yanına ulaştığında, gözlerinde derin bir ifade vardı. "Tebrik ederim, Mila Saraç." dedi. "Başarılarınız hakkında daha önce duymuştum, ama bunu kendi gözlerimle görmek daha da etkileyici oldu." Mila, şaşkınlıkla Miran’a baktı. Onun hakkında bilgi sahibi olması bir yandan gururunu ve egosunu okşamış, bir yandan da aklını karıştırmıştı. "Teşekkür ederim," dedi, yavaşça. "Fakat, böyle bir etkinlikte tanışmayı beklemiyordum." Miran gülümseyerek başını eğdi. "Hayat, beklenmedik sürprizlerle dolu," dedi, gözlerini Mila’dan ayırmadan. "Belki de bu gece, beklenmedik bir sürprizin de başlangıcıdır." Tam bu sırada, Özge hafifçe öksürerek dikkat çekti. Gözlerinde hafif bir endişe vardı. "Mila, gitmemiz gerekmiyor mu? Malum, yarın çok erken bir toplantımız var," dedi, bu kısa ama yoğun etkileşiminin tehlikeli bir hal alabileceğinden endişe ederek. Mila, bir an duraksadı. Bu gecenin heyecanı ve Miran’ın ona hissettirdiği çekim, Özge’nin sözleriyle bölünmüştü. Gözlerini Miran’dan ayırarak arkadaşına döndü. "Haklısın, gitsek iyi olur," dedi, hafifçe başını sallayarak. Ancak ayrılmadan önce Miran’a dönerek son bir kez bakmak istedi. Bu bakışta hem merak hem de bir tür çekim vardı; onunla vedalaşmanın bu kadar zor olacağını tahmin etmemişti. Miran, Mila’nın bakışlarına karşılık vererek, "Belki yollarımız yeniden kesişir" dedi, bir tür veda havasında ama aynı zamanda gizemli bir vaatle. Mila, başını hafifçe sallayarak, "Belki," dedi, sesinde belirsiz bir umut ve tereddütle. Ardından, Özge’nin yanında yürüyerek, yavaşça kalabalığın arasından uzaklaşarak salondan çıkarken, Miran’la bakışları birbirini terk etmedi. Adımları onu salondan çıkarırken, Miran’la olan bu karşılaşmanın sıradan bir tanışmadan çok daha fazlası olabileceği hissini içinden atamıyordu. Her ikisi de farkında olmadan, bir oyunun parçası haline geldiklerini hissettiler. Kendi dünyalarının zıtlıklarında kaybolmuşlardı, ama belki de bu çekim onları geri dönülmez bir yola sürükleyecekti…
|
0% |