@sevvallbayrambey
|
6. BÖLÜM / YAKLAŞIM Mila, şiddetle kapalı gözlerini açtı ve derin bir nefes aldı. Yine o geceyi rüyasında görmüş, kabuslarına devam etmişti. Birkaç gündür evinde kalmanın huzur verici olacağını ummuştu, ama huzur yerini derin bir boşluğa bırakmıştı. Babasının cinayetinden sonra yaşadığı yalnızlık, her geçen gün daha da büyüyordu. Annesinin ihaneti ve ardından ölümü, içinde iyileşmeyen bir yara olarak kalmıştı. O acıyı hatırlamak bile, içindeki karanlık duyguları tetikliyordu. Mila, günlerdir evde kapalı kalmanın verdiği ağırlığı artık taşıyamıyordu. Yalnızlık, geçmişin hayaletleriyle birleşerek onu daha da dibe çekmişti. Aynada kendine baktı; yorgun gözleri, solgun teni, hayatta olmadığını hissettiriyordu. Artık, sürekli geçmişin içinde kaybolarak bu şekilde daha fazla yaşayamayacağını biliyordu. Yaşadığı belirsizlik, içinde yaşadığı kaosu daha da derinleştiriyordu. Bir adım atmalıydı; belki de uzun zamandır unuttuğu o gücü tekrar bulmalıydı. İçindeki korkuya rağmen, kendini toplamak zorundaydı Mila, telefonunu aldı ve Özge’ye mesaj attı. “Bu gece dışarı çıkıyoruz. Eğlenmek ve biraz kafa dağıtmak istiyorum.” … Mekanın en dikkat çeken köşesinde oturuyordu. Yanında uzun boylu, kusursuz görünümlü modeller, ünlü isimler ve iş dünyasından tanınan kişiler vardı. Gözleri her zamanki gibi keskin ve dikkatliydi. Mila derin bir nefes aldı; onu görmeyi beklemiyordu. Miran, Mila’yı fark ettiğinde bir an duraksadı. Bakışları onun üzerinde sabitlendi ve yüzündeki hafif gülümseme yerini derin bir ciddiyete bıraktı. Mila, onun bakışlarının altında kendini çıplakmış gibi hissetti. Mila, bara doğru yürüyüp kendine bir kokteyl ısmarladı. Miran’ın bakışlarının hala üzerinde olduğunu hissediyordu. Onun dikkatini çekmek istememişti, ama bu, Miran’ın umurunda gibi görünmüyordu. Bir süre sonra, Miran oturduğu yerden kalktı ve Mila’nın yanına doğru ilerledi. Mila, ona sırtını dönmüşken Miran’ın sesi duyuldu: “Bu gece pek yalnız görünmüyorsun avukat.” Mila arkasını döndüğünde Miran, kendine güvenen bir ifadeyle ona bakıyordu. “Ne demek istiyorsun?” diye sordu, kaşlarını çatıp. Miran çekici bir gülümsemeyle yanıt verdi. “Sadece şu an olduğun yerin, alıştığın dünyadan biraz farklı olduğunu düşünüyorum.” Mila, onun imalı sözlerinin ne anlama geldiğini çözmeye çalıştı. “Hangi dünyadan bahsediyorsun?” Miran bir adım daha yaklaştı, ses tonu düşerek daha kişisel hale geldi. “Sen, olduğun yerin sınırlarını aşmayı seven biri değilsin. Ama yine de buradasın. Eğlenmek mi, yoksa dikkat çekmek mi istiyorsun?” Mila, bu kadar direkt bir yorum karşısında irkildi ama onu alttan alamayacaktı. “Eğlenmek için buradayım, Miran Bey. Dikkat çekmek için değil.” Miran, bir an ona baktı, sonra başını hafifçe eğdi. “Peki, o zaman. Umarım bu gece aradığını bulursun. Ama bir şey söyleyeyim: Gözlerin seni ele veriyor, Mila. Bu dünyaya ait değilmişsin gibi bakıyorsun.” Mila, içindeki karışık duyguları kontrol etmeye çalışarak, onun bu kadar derin bir şekilde kendisini okumasına şaşırdı. Miran, başka bir şey söylemeden, elindeki viskiyi barın üzerine bırakıp kalabalığa karışarak uzaklaştı. Mila, olduğu yerde bir süre durup içini sakinleştirmeye çalıştı. Miran’ın sözleri, üzerinde garip bir etki bırakmıştı. Onun bu kadar kısa bir konuşmayla hem kendisini çözmüş olması, hem de bu kadar kolay kafasını karıştırabilmesi… Canını sıkmıştı. “Egoist!” diye mırıldandı kendi kendine. Ama kalbindeki çarpıntı, ona söylediklerinin aksini fısıldıyordu. Özge, yanına geldiğinde, “Mila, o adam sana bir şey mi dedi, canını mı sıktı?” Mila, yüzünde sakin bir ifade takınarak başını iki yana salladı. “Hayır, sadece birkaç laf etti. Problem yok.” … Gecenin ilerleyen saatlerinde Mila, mekanın teras kısmına çıktı. Kalabalığın gürültüsünden uzaklaşmak istemişti. Şehir ışıkları, karanlık gökyüzünde dans eden yıldızlarla birleşiyordu. Bir süre manzarayı izledi, ardından bir sigara yakarak sessizce düşünmeye başladı. Birkaç dakika sonra, arkasında bir gölge fark etti. Birisi ona yaklaşıyordu. Ayağının altındaki taşların çıkardığı hafif ses, Mila’nın dikkatini çekmişti. Hızla arkasını döndüğünde, Miran’ı bir kez daha karşısında buldu. “Buraya yalnız olmak için mi geldin, yoksa hâlâ eğlenmeyi mi deniyorsun?” diye sordu Miran, hafif bir alayla. Mila, bu kez savunmasız bir anında yakalanmanın siniriyle, sesine sert bir ton ekledi. “Eğer beni takip ediyorsan, bundan vazgeç.’’ Miran, Mila’nın çıkışına aldırış etmeden gülümsedi. "Şehir bu yükseklikten daha sakin görünüyor, değil mi?" diye sordu Miran, gözlerini ufuktan ayırmadan. Mila, onun yaklaşımındaki rahat tavrı fark etti. Başını hafifçe sallayarak yanıt verdi. "Evet, ama yanıltıcı. Gerçekten sakin olduğunu sanmıyorum." Miran, gülümseyerek ona döndü. "Yanıltıcı olan sadece şehir değil." Bu söz Mila’nın ilgisini çekmişti. Bir şey söylemeden Miran’a baktı. Miran, onun sessizliğini bir onay gibi görerek devam etti. "Bazen insan, her şeyin yolunda olduğunu göstermeye çalışır. Ama içten içe başka bir hikaye yaşanıyordur." Mila, onun sözlerinin altında yatan anlamı çözmeye çalıştı. Bu kez tartışmaya girmek yerine nazik bir ifadeyle cevap verdi. "Bence herkes biraz öyle. Hiç kimse tamamen açık değildir, değil mi?" Miran hafifçe başını eğdi. "Doğru, avukat. Ama bazı insanlar diğerlerinden daha iyi saklar." Mila, bu sözleri düşündü ve kendi kendine hak verdi. Gözlerini şehir ışıklarına çevirirken içini çekti. "Bazen saklamak daha kolay. Gerçeklerle yüzleşmek yorucu olabilir." Miran, Mila’nın sesindeki yorgunluğu fark etmişti ama üstüne gitmedi. "Ama yine de buradasın. Belki bu da bir yüzleşme şeklidir." Mila, bu sözlere hafifçe gülümsedi. Bir süre ikisi de sessiz kaldı, şehrin uzak uğultusunu dinlediler. Aralarındaki sessizlik bu kez rahatsız edici değil, aksine huzur vericiydi. Sonunda Miran, hafif bir tebessümle ona döndü. "Seninle sürekli aynı yerlerde olmak ilginç bir tesadüf. Farkında mısın, bu gece en çok konuştuğum kişi sensin?" Mila, bu sözlere istemsizce gülümsedi. "Eğer böyle bir hedefin varsa, başarıyla tamamladın. Sana tebriklerimi sunuyorum," diye espriyle karşılık verdi. Miran, bu cevaba kısa bir kahkaha attı. "Fena mı? Hem farkındaysan, bu gece çarpışmadık.’’ Mila, ilk tanıştıkları geceyi hatırlayarak gülümsedi. "Evet, o geceyi unutmam mümkün değil. Ama bu kez daha sakin görünüyorsun." Miran, yüzündeki hafif gülümsemeyi kaybetmeden; "Bazen sakin olmak da bir tercihtir." Ardından elindeki bardağı terasın kenarına bıraktı. "Bu tür mekanlar beni pek yansıtmıyor. Ama iş gereği sürekli böyle yerlerde bulunmam gerekiyor. İnsanların aklında bir resim bırakmak ya da öyle görünmek, bazen mecburi bir oyun oluyor." Mila, başını hafifçe yana eğerek ona baktı. "Yani, buradasın ama aslında burada olmak istemiyorsun? İlginç bir çelişki." Miran, bu yoruma karşılık hafifçe omuz silkti. "Hayat, çoğu zaman yüzeyin altında gizlenen anlamlarla doludur. Görünüş, gerçeklikten çok daha karmaşık olabilir." Gözleri, uzaklara dalmıştı; sanki içindeki düşüncelerle meşguldü. Miran, Mila’nın hafifçe titrediğini fark etti ve içeriye dönmesi gerektiğini düşündü. Gözleri ona kayarken, bir an için bir şey söyleyecekti ama sadece hafifçe başını sallayarak, "Hava soğuk, hasta olmanı istemem avukat." dedi. Mila, ona bakarak kısa bir süre düşündü, ardından başını hafifçe eğdi. "Evet, galiba biraz fazla soğuk oldu.’’ dedi, hafif bir gülümseme belirdi dudaklarında. "Arkadaşlarımın yanına dönmem gerek." "O zaman seni yalnız bırakmam daha iyi olacak," dedi Miran. Sesinde bir samimiyet vardı. Mila, Miran'ın tavrındaki değişimi fark etti. Bir süre sessiz kaldı, sonra gülümsedi. "Teşekkür ederim," dedi, bu kez daha içten. "Belki bir gün başka bir yerde, başka bir zaman." Miran, gözlerinde hafif bir espriyle başını eğdi. "Kesinlikle. Her şeyin zamanlaması var, avukat." Mila, son bir kez ona bakarak yürümeye başladı. İçeri adım atarken, Miran’ın bakışlarının üzerinde kaldığını hissetti, ama bu sefer huzurla, belki de bir adım daha atmış olarak… 6. BÖLÜM SONU. |
0% |