Yeni Üyelik
41.
Bölüm

13.Bölüm: Uçur Beni!

@sevvnuraydn

"Gaye!"

Bunu söyleyen ben değildim. Bulut da değildi. Bunu söyleyen Atlas'tı ve ben hala onun Gaye'yi nereden tanıdığının daha doğrusu tanışık olmalarının şokunu üzerimden atmaya çalışıyordum. Gözlerim bi Gaye'nin bi Atlas'ın arasında gidip gelirken, "Madem burada eski defterleri aralıyoruz o halde Gaye'nin de burada olması gerektiğini düşündüm," dedi Bulut.

Onun sözleriyle tüm taşlar yerli yerine oturdu. Bulut ile Atlas'ın arasının açılmasına sebep olan hatta Atlas'ın peşini bir türlü bırakmadığı kadın Gaye'nin ta kendisiydi. Atlas, "Bu saçmalığa tahammül etmek zorunda değilim. Biz gidiyoruz," dedi elimden tutup beni götürmeye çalışmadan hemen önce. O an onun elimi tutmasına izin vermedim.

"Hayatım ne yapıyorsun?" diye sordu Atlas bu yaptığıma inanamazken. Kafamdaki düşünceleri susturmakta zorlanıyordum. Bir yanım Atlas'ın uğruna dost kaybedecek kadar çok aşık olduğu kadının yanında olduğumu bana acı bir şekilde hatırlatırken diğer yanımsa tüm bunların arasında kaldığımı ve kendimi bu durumdan kurtarmam gerektiğini söylüyordu. Ne yapmalıyım?

Atlas'a baktım. İçimden şu an içinde bulunduğum duruma isyan etsem de onun yanında olmaya kararlıydım ve her ne olursa olsun o Bulut'a pabuç bırakmayacağım! Bu da böyle bilinsin!

Atlas'ın elini tuttum. "Madem buraya kadar geldik. O zaman yemeğimizi yerken bunları konuşsak daha doğru olur," dedim fısıltıyla. Atlas söylediğim şeye inanamadı. Haksız da sayılmaz! Ben bile bunu başkası söylemiş gibi hissetmiştim! Kaderde spor hocamızın kocamızın uğruna dostunu sattığı ex aşkı çıkması da varmış be Ada! Bugüne kadar bildiğiniz tüm eski sevgili karşılaşmalarını unutun! Çünkü böylesi görülmedi!

"Ada hayatım sen neler söylüyorsun?"

Atlas'ı bir köşeye çektim. Duyulmayacağımızdan emin olduğum bir tonda, "Bulut'un amacı da bu. Senin karşına o kadını bilerek çıkarttı. Senden intikam almaya çalışıyor ve ben buna izin vermeyeceğim. Şimdi onlara nasıl bir çift olduğumuzu gösterelim kocacım," dedim.

Atlas ilk başta söylediklerime şaşırsa da sonrasında elimden tutup beni Bulut ile Gaye'nin yanına kadar götürmüştü. Bulut'a imalı bir gülümseme eşliğinde, "Yemeğe geçmiyor muyuz?" diye sordum. Sırıttı ve bizi masaya buyur etti. Gösteri asıl şimdi başlıyor! Tabak çanak fırlatırsam şaşırmayın! Her an içimdeki fesatı ininden çıkarabilirim! Söylemedi demeyin sakın!

Atlas ile yan yana oturduk. Benim karşımda Gaye onun karşısında ise Bulut vardı. Savaş boyalarımızı da sürdüğümüze göre et bıçağını ilk hangisine fırlatayım siz seçin! "Görüşmeyeli nasılsın Atlascım?" dedi Bulut kestiği et parçasını keyifle dudaklarına götürürken. Size benim bulunduğum ortamda kimsenin kocamla uğraşamayacağını söylemiş miydim? Söylemediysem şimdi söylüyorum dostlarım.

"Atlas çok iyi de sen pek iyi görünmüyorsun Bulut. Geçen gece yediğin yumruğun izi hala geçmemiş bakıyorum."

Trübünler nerede? Alkışlarınızı ve tezahüratlarınızı bekliyorum. İlk golümüzü attığımıza göre devam edebilirim. Salatadan bir çatal ağzıma atıp keyifle çiğnedim. Gaye, "Bu arada kusura bakma Adacım. Bugün seninle tanıştığımda kim olduğumu tam olarak söylemek gibi bir fırsatım olmamıştı," dedi yapmacık bir üzüntüyle. Şimdi o beni üzebileceğini sanıyor ya ben onu çok fena üzeceğim. Ama önce güç toplamak adına biraz et yiyelim!

"Siz tanışıyor musunuz?" diye sordu Atlas şaşkınlıkla. Ah benim saf kocam! Ben sana evimize gittiğimizde bu olanları anlayacağın bir dilde ayrıca izah edeceğim! Ama önce şu ikisini itin götüne sokmam lazım! Azıcık bekle!

Etimizi yiyip bir parça protein aldıktan sonra, "Tanışmaz olur muyuz canım! Tabii ki de tanıştık. Zaten hemen ardından da magazin muhabirlerini peşimize kim saldı sanıyorsun?" dedim mızıldanarak. Gaye içtiği bir yudum şarapla az daha boğulurken sırıtarak bir çatal daha aldım yemeğimden. Durun aşkolar! Bunlar daha ısınma turları! Asıl olaylara henüz gelmedim!

Bulut, "Magazin muhabirlerini peşinize takan bendim," dedi aniden.

"İşbirlikçini de bulmuş olduk," diyerek lafı Bulut'un ağzına tıkan tabii ki canım kocamdı. Sırıtarak şarabından keyifli bir yudum aldı Atlas. Ben hayatımda alkol almadığımdan o toplara hiç girmedim. Onun yerine şaraptan daha tatlı bir sarhoşluk olan zafer sarhoşluğumun tadını çıkardım!

Bulut, "Atlas sana olanları anlattı mı Ada?" diye sordu bu seferde. Aklınca Atlas'ı benimle vuracaktı. Aklınca!

"Anlattı. Aha şu kadın benim kocamla senin arana girmiş. Sizde şu kadın için birbirinize girmişsiniz. Olay tamamen bundan ibaret," derken Gaye'yi bir objeyi işaret eder gibi çatalımın ucuyla göstermem de kaçıncı derece kraliçelik?

Gaye, "Birincisi şu kadın dediğin kişinin bir adı var. İkincisi o iş o kadar basit değil Ada Hanım. Atlas ile Bulut benim için az kavga etmedi. Hatta senin kocan benim için Bulut'a çok büyük yanlış yaptı. Dahası ben Atlas'ı terk etmeseydim şu an onun hayatında sen değil ben olurdum," dedi sinirle.

Arkadaşlar! Sinek ilacı olan var mı? Kafam şişti ve şu lanet olası röfleli sineğin birazdan ağzının ortasına şamarı çaktığım gibi duvarda izi çıkacak da! En azından elimi pisletmeden ilaçla ondan kurtulayım diyorum. Siz bu işe ne diyorsunuz?

Atlas tam ağzını açıyordu ki hem keçi gibi sırıtan Bulut'a hem de karşımda bana laf sokarak aklınca beni üzdüğünü sanan Gaye Hocamıza karşılık, "Atlas arkadaşına karşılık bir yanlış yapmış olabilir. Fakat senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim," dedim.

Gaye, "Ne demek istiyorsun?" diye sordu. Alkışlamaya hazır olun! Geliyor küfür etkisi yaratan sözlerim! Geliyor!

"Şunu demek istiyorum Gayecim. Sen Atlas'ı zamanında terk ettiğini kendi ağzınla şimdi söyledin. Bende sana şunu söyleyeyim. Bende onu terk ettim. Hatta bana evlenme teklifi ettiği gün onu yüz üstü bıraktım. Ama o beni bırakmadı. Yani anlayacağın Atlas sana gerçekten aşık olsaydı senin peşinden gelirdi benim değil."

Yüzüğümü gözüne sokmak için gözüme inen bir tutam saçla oynamam yok mu? Benden fenası mezarda! Sonuçta ben annemin genlerini taşıyorum! Laf sokmak, adamı doğduğuna pişman etmek ve çok daha fazlası bu asil kanda mevcut! İsteyene ders verebilirim!

Gaye morardı. Üzerindeki patlıcan moru elbise ile uyumlu hale geldi resmen. Biraz daha yiyelim bakalım. Laf sokmaktan karnım acıktı iyice. Bulut, "Atlas sessizlik joker hakkını mı kullanıyorsun?" diyerek aklınca Atlas'a sataştı.

Atlas, "Ben karımın sesine bile aşık olduğumdan onun konuşmasını bölmemeyi tercih ediyorum Bulutcum," dedi manidar bir gülümsemeyle. Atlas'ın Bulut'a söylediği bu sözleri tek üzerine alan ne yazık ki o değildi.

Gaye mordan başka bir renge geçiş yapmıştı ve itiraf etmek gerekirse bu ton onu baya bi açtı. Ay kimi kandırıyorum ben! Harem ne ki! Dünyayı ben yöneteceğim! Hürrem Sultan'a da bağladığımıza göre Mahidevran gibi karşımızdaki kadını krize sokmamız farz oldu! Hadi Ada! Göreyim seni! Görümcenin ve kankalarının yüzünü kara çıkarma kızım!

Yemeğimi bitirdiğim sırada Gaye bana, "Şarabını içmemişsin," demesin mi? Ben hasedimden ölmeyeyim mi? Koca kadehten ilk yudumu onun gözlerine baka baka içmeyeyim mi? İçtim valla! Of! Zıkkım gibi bunun tadı! Her neyse! Şimdi kocamızı sporcu yılana yedirmemek adına çarpıntıdan ölmeyi göze alacağız! Mecbur!

Kadehimi şak diye masaya indirip gülümsedim. "Tatlı yok mu? Ben tatlısız asla yapamam," dedim Bulut'a manidar bir bakış atarak. Bulut bunun üzerine gülmemek için kendini zor tuttu. Tatlı servisi başlarken Atlas, "Senden tatlı olmasa da karıcım," dedi pis pis sırıtarak. Kocam diye demiyorum milleti mors etmeye bayılır! Kimin kocası bu?

"Tatlıyı beğendin mi Ada?" diye sordu Bulut. Bir çatal alalım bakalım! Limonlu cheescaketen bir çatal alıp gülümsedim. Abartılı bir kıkırtıyla, "Bayıldım!" dedim. Tam şarabım elden giderken sırf o gıcık Gaye'ye inat kadehimi önüme geri çektim. Ölsem de onun karşısında gardımı indirmem! Asla indirmem!

Gaye, "Bence şarabı götürsünler. Sen alışık değilsindir böyle şeylere," dedi imayla. Of! Kaşınıyor bu kadın! Madem kaşınıyor biz de kaşımasına yardım ederiz!

"Alt tarafı bir kadeh şarap. Sen içiyorsan ben hayli hayli içerim," dedim ve o zıkkımdan istemeye istemeye de olsa bir yudum aldım. Gerçekten iğrenç bir tadı vardı. Zenginlerin böyle iğrenç bir şeye para vermesine mi yoksa şu zıkkımı içerken zevk almalarına mı üzüleyim bilemedim. En iyisi ben zevkimi şu iki aptal ile uğraşarak tatmin edeyim!

Gaye manidar bir gülüşle kendi kadehindeki şarabı bitirdi. Gözüm sinirden kalp gibi atmaya başlamıştı ki Atlas usulca kulağıma doğru, "O kadehi kızlara mı versen aşkım?" diye sordu. Başımı olumsuz anlamda salladım. Sırf o kadına gıcıklığına koca kadehi kafama diktim. Boğazımda acı bir tat yer etti. Kahretsin!

Bir bardak suyu alıp içtim. Sonrasında hiçbir şey olmamış gibi gülümsedim. Gaye benim inadıma yapar gibi bir kadeh daha istedi. Tabii o yaptı ya kambersiz düğün olmaz diyerek bende kıçıma rahat battığından bir kadeh daha zıkkımdan istedim. Bulut, "Atlas seninle özel olarak bir konu hakkında konuşabilir miyim?" diye sordu birden.

Atlas bana kısa bir bakış attı. Ona gitmesi için gözlerimle işaret verdim. Sonrasında karşımda pişmiş kelle gibi sırıtarak şarabını yudumlayan kadına baktım. Resmen bakışlarıyla bana meydan okuyordu! Meydan okuma kabul edildi! Şarabımdan bir yudum aldım. Artık inadımdan şu zıkkımın tadı bile güzel gelmeye başlamıştı. Durumun vehametini anlayabiliyor musunuz?

Gaye, "Sabah sana kum torbası yumruklatacak kadar Atlas ile aranızın bozuk olduğunu sanıyordum. Ama şimdi bakıyorum da gayet iyisiniz," dedi imayla. Şimdi o imayı onun o dolgun dudaklarının arasına tıkacağım! Bu dünyada kıskanç bir Ada'dan daha tehlikeli bir şey varsa o da kıskanç bir Ada Serez'dir! Şimdi Serez olmanın ona ne gibi bir artısı olduğunu göstereceğim!

"Doğru. Sabah Atlas'a sinirliydim. Ama geçti. Karı koca arasında olur böyle şeyler. Sende sabah bana aynen böyle söylemiştin."

"Söylemiştim. Fakat o zaman kiminle evli olduğunu bilmiyordum. Ama şimdi bildiğime göre sana Atlas hakkında küçük bir tavsiye verebilirim."

İçimden al o tavsiyeni bi tarafına sok demek gelse de ben İngiliz kraliyet ailesine mensup olduğumdan böyle şeyler söylemem! Onun yerine şarabımdan arka arkaya iki koca yudum alırım. Gaye, "Atlas kişisel alanına müdahale edilmesinden hoşlanmaz. Özellikle de tercihlerine karışılması onu çıldırtır. Sana tavsiyem senden soğumasını istemiyorsan onun tercihlerine karışma," diyerek devam etti sözlerine.

Aniden kahkahayı patlatıverdim. Şarabımı yudumlayıp tekrar kahkaha attım. Sonra dayanamayarak, "Sen hala anlamadın mı? Atlas'ın alanı benim. Atlas'ın ruhu benim. O benim buramda. Onunla aramdaki bağ ne kişisel ne de başka bir kavramla ifade edilebilir. Biz kendimizi senle ben olarak ifade ediyoruz," dedim.

Gaye ile beraber aynı anda ikinci kadehlerimizi de bitirdik. Benim başım tatlı tatlı dönmeye başladı. Ama belli etmedim. Tam o sırada Bulut ile Atlas yanımıza geldi. Atlas'ın yüzünden düşen bin parçaydı. Nedenini sormak istedim. Ama bunu yapamadım. Kelimelerim bile dönüyordu!

Atlas, "Hadi hayatım artık evimize gidelim," dedi sandalyemi geriye doğru çekerken. Ayağa kalktım. Olduğum yerde tökezledim ve o anda düşmemek için Atlas'ın koluna sarıldım. Atlas beni arabaya götürene kadar uçtuğumu sandığımı söylemiş miydim?

"Uçuyorum galiba," dedim kıkırdayarak. Atlas, "Seni kucakladığım için böyle hissetmen çok doğal bebeğim," dedi beni koltuğa oturturken. Her şey kendi etrafında döndüğünden kemerimi bile Atlas bağlamak zorunda kalmıştı. Başımı koltuğa yasladım. Belki dönmesi durur diye düşündüm ama durmadı. Bir anda kahkahalarla bu duruma gülerken buldum kendimi.

"Atlas her şey dönüyor!"

"Haklısın bebeğim. Hepimiz dönüyoruz."

"Dünya dönüyor! Ay da dönüyor değil mi! Aaa hatta bak Ay bana doğru dönüyor Atlas!"

"Evet aşkım Ay seni kıskandığından dolayı dönüyor."

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten tabii. Sen ne zamanki Gaye'ye inat iki kadeh şarabı kafana diktin o andan beri her şey senin için dönmeye başladı."

"Gaye deme bana! Ben onu sevmiyorum. Ama seni çok seviyorum," dedim kahkahalarla.

"Atlas," dedim sonrasında.

"Efendim bebeğim."

"Sen neden araba kullanırken kendi etrafında dönüyorsun? Bize kaza mı yaptırmak istiyorsun?"

Atlas söylediğim şeyle kahkaha attı. "Senin güzelliğin karşısında dönmemek mümkün mü bebeğim? Baş döndürücü bir güzelliğin var," dedi Atlas sırıtarak. Kahkaha attım. Sonra onun araba kullanmasını gram umursamadan omzuna şakayla karışık sağlam bir yumruk attım. Araba birazcık sola kaysa da kaza yapmadan sağ salim eve varabilmiştik.

"Atlas ben yine uçmak istiyorum. Beni uçur lütfen," dedim dudak bükerek. Atlas arabadan inip yanıma geldi. Beni kollarına aldı. Onun kucağında yerden oldukça yüksekteydim. Başımı onun göğsüne yasladım ve kıkırdayarak, "Uçuyorum kocacım. Yıldızlara gideceğim birazdan," dedim.

Atlas'ın kucağında eve girdim. Sonrasında onun kollarında odaya çıktığımı hatırlıyorum. Atlas beni yavaşça yatağın üzerine bıraktığında artık uçmadığım için mızıldanmaya başladım. Ne olurdu az daha uçsaydım? Ölür müydü yani?

"Ama ben uçmayı çok sevmiştim," dedim ağlamaklı bir ifadeyle. Atlas gülmeye başladı. O kadar kötü bir haldeydim ki ona atmaya çalıştığım yastığımı kendi ayak ucuma atabilmiştim.

"Ama şimdi gece oldu ve senin gibi bebeklerin artık uyuması gerekiyor."

"Bu bebek uyumak istemiyor! Uçmak istiyor."

"Önce pijamalarımızı giyelim bebeğim," dedi Atlas. Etrafımı çift çift görmeme rağmen benim için mavi pijamalarımı dolaptan çıkardığını görebiliyordum. Pijamalarımı görünce kıkırdayarak ellerimi çırptım. Sonrasında başımın dönmesini düşünmeden ayağa kalktım. Az daha yüzü koyun yere yapışıyordum ki Atlas beni belimden yakaladı.

"Şimdi de yüzmek istiyorum!"

Atlas söylediğim şeyle gülmeye başladı. Yüzmek komik bir şey mi? Gözlerim yarı kapalı ayakta durdum. Atlas elbisemin fermuarını açıp elbiseyi tek hamlede üzerimden çıkardığı gibi kenara attı. İrkildiğimi hissettim. Ellerimi hızlı hızlı kollarıma sürtmeye başladığım. Atlas önce pijama altımı sonra da üstümü giyinmeme yardım etti. Artık yatmaya hazırdım. Ama ben yatmak istemiyorum ki! Ben uçmak istiyorum!

"Uçur beni! Ben yatmak istemiyorum," dedim yüzümü buruşturarak.

"Uçmak için önce yakıtımızın olması lazım."

"Yakıt mı? Ama benim uçak yakıtı alacak param yok ki?" diyerek birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Atlas bu halimle şoktan şoka girse de onu çift çift gördüğümden tam olarak yüzündeki ifadeyi seçemiyordum.

"Bebeğim," dedi Atlas arkama geçmeden önce. Beni yatağımıza oturtmuş saçlarımı açıp dikkatli bir şekilde taramaya başlamıştı.

"Bebeğim sen Atlas Serez'in karısısın unuttun mu? Senin değil uçak yakıtı uçak alacak kadar çok paran var."

"Ama ben uçak almak istemiyorum ki. Ben sadece seni istiyorum," dedim dudak bükerek. Kıkırdadı. Öyle güzel gülüyordu ki şu sarhoş kafamla bile onun sesiyle mest oluyordum.

Atlas saçlarımı okşayarak özenle taradı. "Şimdi uyku vakti bebeğim. Kocan sana masal okuyacak," dedi Atlas tarağımı komodinin üzerine bırakırken. Yatağa uzandım. Masal dinlemek beni cezbetmişti. Artık uçmak istemiyordum. Atlas'ı istiyordum. Ona sarılmak ve onun baldan tatlı sesiyle bana masal okumasını istiyordum.

Atlas, "Şimdi bebeğimiz için gece lambamızı açalım," dedi ilgiyle. Lambamı açtı. Loş ışıkta ondan iki tane görmek kıkırdamama neden oldu. Atlas üzerimi örtüp yanıma yattı. Ona doğru sokuldum. Bana sarılıp gözlerime baktı. Artık masal anlatmaya hazırdı.

"Bir varmış bir yokmuş. Günün birinde son derece yakışıklı, boylu poslu, zeki, çekici ve karizmatik bir adam varmış."

"O sensin öyle değil mi?"

"Nereden bildin bebeğim?"

"Ben bilirim," dedim gülerek. Atlas, "Bu adam günün birinde Ada adında bir kıza aşık olmuş," diye devam etti sözlerine.

"Yani bana."

"Evet bebeğim sana."

"Sonra ne olmuş peki?"

"Ada o adamı istememiş. Kovmaktan beter etmiş bizim oğlanı. Dövmüş, sövmüş, itmiş onu hayatından."

"Bu Ada'yı hiç sevmedim ben."

Atlas kıkırdadı. "Ben çok seviyorum. Ama onu ne yapacağız?" diye sordu gülerek. Gözlerimi yavaşça kapattım.

"O da seni seviyor," dedim son gücümle. O da seni seviyor.

*******

Gözlerimi yeni bir güne açtığımda sanki gece biri kafama balyozla vurmuşçasına başım dönüyordu. Üstelik şakaklarımda başlayan keskin ağrıyı saymıyorum bile. O kadar çok acıyordu ki kafamın karpuz gibi ikiye ayrılacağından endişeliydim. Yattığım yerde sağa doğru döndüm ve o an Atlas'ın yanımda olmadığını fark ettim.

Yataktan kalkıp gözlüklerimi taktığım gibi banyoya geçtim. Elimi yüzümü yıkayıp kendime çeki düzen verdikten sonra odadan çıktım. Merdivenlerin başına geldiğimde aşağıdan sesler geldiğini fark ettim. Sanırım Atlas ben uykudayken birtakım işler karıştırmaya başlamıştı. Merdivenlerden inip seslerin geldiği tarafa daha doğrusu mutfağa doğru ilerledim.

"Günaydın," dedim Atlas'a. Kendileri tüm dikkatini işine verdiğinden geldiğimi çok sonradan fark edebilmişti. "Günaydın bebeğim," dedi Atlas yanağımdan öperek. Öpücüğümle mest olmam yetmezmiş gibi bir de beyefendinin kahvaltı soframızı hazırlamış olduğunu görmüştüm. Tüm bunları onun hazırladığına inanamasamda keyifle kıkırdadım. Tam o sırada Atlas elime yaptığı kahveyi tutuşturdu.

"Şimdi hiç itiraz kabul etmiyorum bebeğim. Bunu içiyorsun."

Yüzümü buruşturdum. "Buna gerek var mı?" diye sordum istemeye istemeye kahvemden bir yudum alırken. Atlas, "Bunu içtikten sonra sana dün gece başımıza ne işler açtığını anlatacağım," dedi sıkıntıyla.

Dün geceye dahir hatırladığım tek şey o Gaye gıcığına inat şarap içtiğimdi. Gerisi bende yoktu. Yoksa sarhoş olup kötü bir şeyler mi yaptım? Korkudan kahvemi ağzımı yakmak pahasına hızla bitirdim ve Atlas'a, "Dün gece ne yaptım?" diye sordum korkuyla.

Atlas, "Neler yapmadın ki desek daha doğru olur sanki bebeğim," dedim başını umutsuzca sallayarak.

"Durum o kadar kötü mü?"

"Çok kötü bebeğim. Dün gece Gaye'nin saçlarını yoldun. Sonra bu da yetmez diye bağırıp kızı havuza ittin. Bulut buna mani olmak isteyince onu da havuza ittin. Hatta bi ara sıra bana da geliyordu ki kocalık kontenjanından faydalandığım için bundan ucuz yırttım bebeğim."

"İnanamıyorum! Ne olacak şimdi?"

Atlas kendini tutamayarak kahkaha atmaya başladı. Benimle resmen alay ediyordu! Gıcık şey ne olacak! Ben sana alay etmenin bedelini ödetirim Atlas Serez! Burada az daha kalbime iniyordu ve senin yaptığın şeye bak! İntikamım acı olacak! Yerinde olsam kendime şimdi saklanacak delik arardım!

"Çok gıcıksın Atlas Serez! Bende cidden böyle bir şey yaptığımı sandım!"

"Yapsan da sana hiçbir şey demezdim bebeğim. Ellerine sağlık derdim. Hatta bununla da kalmaz seninle ortalığı daha da birbirine katardım."

"Cidden mi? Gaye'yi ortadan kaldırmama da yardım eder miydin?"

"Böyle söyleyince kulağa baya canice geliyor. Ellerimizi kana bulamamak kaydıyla legal yollarla ondan kurtulmanın yolları var."

"Neymiş o legal yollar?"

"Mesela onu yurtdışında ıssız bir adaya terk edebiliriz."

"Ada olmaz. Onu istemiyorum," dedim ve yüzümü buruşturdum. Atlas daha yaratıcı bir çözüm önerisi olarak onu Sibirya'ya yollamayı önerdi. Fakat sonrasında bu da onu tatmin etmediği için onu parfümcü Sibel'e verip şişeletmeyi teklif etti.

"Hani ondan legal yollarla kurtulacaktık?" diye sordum bu önerisine kahkahalarla gülmeden hemen önce. Atlas da benim gibi bu kadından kurtulmanın tek yolunun yasaları çiğnemek olduğunu sonunda anladı. Beraber kahvaltımızı yapıp sofrayı topladık. Tam pijamalarımızdan kurtulduğumuz sırada kapı çaldı.

Koşarak kapıyı açtım. Neden koştuğumu sormayın! Çünkü bende bilmiyorum! Bedenime ani bir enerji patlaması geldi diyelim! Asıl mevzu ne yazık ki bu değil! Kapımızda beliren kişiyle duraksadım ve o kişiyi siz de tanıyorsunuz. En azından Atlas'ın aksine sizler onun adını biliyorsunuz desek daha doğru olur.

"Özge!" dedim şok içinde. Kırk yıl düşünsem onun kapımızda belirebileceğini düşünmezdim. Açıkçası ben daha çok o Gaye denen kadının kapımda belirip, "Atlas'ı almaya geldim," falan demesini beklerdim -ki bunu yapması için cesedimi çiğnemesi gerekirdi- asla Özge'nin gelebileceğine ihtimal dahi vermezdim.

"Senin ne işin var burada?" diye sordum hala şoku üzerimden atmaya uğraşırken. Tam o sırada Atlas merdivenlerden aşağıya indi. O da benim gibi Özge'nin neden burada olduğunu sorguluyordu ki, "Funda senin ne işin var burada?" diye sordu.

Özge normalde tekrar ve tekrar isminin yanlış hatırlanmasına çığlık çığlığa bağırarak tepki verirken şimdi ise tek kelime etmemekle birlikte öylece bana bakıyordu. Acaba gece gece onu da mı dürttüm? Yok canım! Özge orada bile değildi!

Özge, "Seninle önemli bir konu hakkında konuşmam gerek," dedi oldukça net bir şekilde. Açıkçası bu durum beni korkutmadı desem yalan söylemiş olurum. Kadın resmen sabah sabah kapımda bitmiş ve ne hikmetse sadece benimle bir şey konuşmak istiyordu. Ayrıca benimle konuşabileceği bir konu olmasını çoktan geçmiş bu kadar önemli ne hakkında konuşacağımızı merak etmiştim.

"İçeri gel," dedim ve onun eve girmesiyle kapıyı kapattım. Özge salona geçti. Öyle bitkin ve öfkeli görünüyordu ki o ağzını açana kadar durumun ciddiyetinden bi haberdim. Özge keskin bakışlarını benim gözlerime dikti.

"Babamla annenin ilişkisinden haberin var mı?" diye sordu tek seferde. İlk başta tüm bunları geceden kalma olan mercimek aklımın bana oynadığı saçma bir oyun olduğunu sanmıştım. Ama yanılmışım. Karşımdaki kız bas baya bana annemle babası arasında bir birliktelik olduğundan bahsetmekle de kalmayıp benim bu birliktelikten haberimin olup olmadığını öğrenmek için evime kadar gelmişti.

"Sakın bana bilmediğini söyleme. Annen ile babamın gizlice görüştüğünü sende biliyordun."

Sözcükler kafamda yankılandı. Her ne kadar kabul etmek istemesemde Özge söylediklerinden oldukça emindi. Ama şöyle bir şey vardı ki annemin Özge'nin babasıyla bir ilişkisi olamazdı! Olmamalıydı! Yoksa olabilir miydi?

Loading...
0%