Yeni Üyelik
44.
Bölüm

16.Bölüm: İkilem

@sevvnuraydn

(Atlas'tan...)

Ada'nın yol kenarında inmek istemesi hiç hayra alamet değildi. Özellikle de annesi ile geçen o ateşli tartışmanın ardından yalnız kalmasını istemiyordum. Arabayı göbekten döndürdüm. Onu görebiliyordum. Tam şu an bir otobüse atmıştı kendini. Allah bilir nereye gidiyordu! Umarım o tatlı kafanla hinlikler düşünmüyorsundur bebeğim! Umarım!

Ada'yı otobüsten inip taksiye bindiğinde de takip ettim. Taksinin gittiği yöne bakılırsa nereye gittiğini anlamak çok da zor değildi. Fakat Bedrettin'in evde olmadığını bile bile neden onun evine gitmeye çalıştığını hala anlayabilmiş değildim. Ah bebeğim! Yine ne işler karıştırıyorsun? Söyle de şu gariban kocanın da içi rahat etsin! Hadi bebeğim!

Ada tam da tahmin ettiğim gibi Bedrettin'in evinin önünde inip kapıyı çaldı. Arabayı beni göremeyeceği bir yere park edip peşinden gittim. Bahçe duvarının ardından onu izliyordum ki kapı açıldı. O an okkalı bir küfür savurmaktan kendimi alamadım. Tabii ya Selin! Of sanırım onun adı Selin değildi! Aman her neyse!

"Selam Özge. Benimle birlikte bu evliliğe mani olmaya ne dersin?"

Bebeğim sen neler söylüyorsun? Ah biliyordum bebek ayaklarıyla buraya ne amaçla geldiğini! Şimdi ne yapacağım? Mecburen şirkete dönmem gerek. Bedrettin beni bekliyor. Peki ya bebeğim? Bebeğim şu an annesinin arkasından düşmanıyla işbirliği yapmakla meşgul. Of! İnanamıyorum! Ben ne halt edeceğim şimdi! Düşün Atlas! Düşün!

Uzaktan bebeğime baktım. Özge ile birlikte bahçeye çıkıyorlardı. Acaba dışarıdaki kapı kapanmadan içeri geçip onları gizlice dinlemeye mi çalışsam? Of! Bu çok riskli ve bende bu şans varken yakalanmam an meselesi. Mecburen geri dönmek zorundayım. En azından bebeğimin yerini ve iyi olduğunu biliyorum! Tabii bebeğimin her an Özge ile birlikte komplo teorisi yapacak olması dışında bir problem yok!

Şaka gibi değil mi sizce de? Resmen nikahlı karım eskiden çıktığım kızın tekiyle üvey kardeş olmamak için işbirliği yapıyordu! Böyle düşündükçe beynim alev almadı desem yalan söylemiş olurum. Bahçe kapısından girme düşüncem de bu sayede çöp oldu. Onun yerine kimseye fark ettirmeden arabaya bindim. Sonrasında da şu lanet olasıca şirketin yollarına düştüm.

Şirkete girdiğimde beni kapıda Aysun ile belalısı piç Ercü karşılamıştı. Gardiyan Aysun, "Sonunda gelebildin," dedi dişlerinin arasından. Bir dakika daha geç kalsaymışım o sivri topuklarını gözüme sokabilecekmiş gibi konuşması açıkçası gözümü bir hayli korkutmuştu. Yutkundum. Benim gergedandan evrilmiş, dağa taşa dişi diye uçacak arkadaşımın bunca yıldan sonra şöyle bir kadına aşık olmasına mı şaşırsam yoksa direkt sadece Ercü'nün aşık olma eylemini gerçekleştirebilmesine mi şaşırsam bilemiyorum! En iyisi mi ben sessiz kalma joker hakkımı kullanayım!

"Trafiğe takıldım," diye attım ortaya bir yalan. Aksi bir durumda başlatma hanımcılığına diye gözlüklerinin saplarını gözlerime batırırdı Aysun Hanım!

Ercü, "Babanlar toplantı odasında seni bekliyor," dedi sırıtarak. Allah'tan şu da aşık olmuştu da eskisi gibi sapık supuk hareketler yapmıyordu. Üçümüz babamların yanına toplantı salonuna girdik. Bir de ne görelim?

Bedrettin Kervancıoğlu yanına kaynanamı da almış annem, babam, donut Mehmet ve eşiyle konuşuyordu. Bir köşede de Talya, Okan, Feyza, Metehan, Utku ve Kubilay vardı. Onlar olanları bilmediğinden benden durumları açıklamam için medet umuyorlardı. Babamları gram umursamadığımdan karşılıklı koca koltuklarda bizimkilerin yanına sıkışıverdim.

"Atlas burada neler oluyor?" diye sordu Talya göz ucuyla bizimkileri işaret ederek. Onlara Bedrettin Kervancıoğlu'nun yakında üvey kayınbabam olacağını nasıl söyleyeceğim? Biri bana yardım etsin! Bunu söylemek sanıldığı kadar kolay değil! Yemin ederim!

"Şimdi şöyle bir durum var," diye başladım sözlerime. Büyüklere konuştuklarımız gitmesin diye hepimiz kafaları eğmiş fısıldaşmaya geçmiştik. Hani ilkokulda kızlar çöp kovasının oraya kalem açma bahanesiyle gidip dakikalarca dedikodu yaparlar ya tam olarak öyle bir durumun içindeyim şu an!

"Söyleyeceğim ama aşırı tepki vermeyeceksiniz."

Uyarım karşısında her birine tehditkar bir bakış atmayı da ihmal etmedim. Artık patlatalım şu bombayı da kurtulalım! "Bedrettin Kervancıoğlu ile benim best kayınvalidem beraberlermiş. Hatta evlenmeyi düşünüyorlar," diyiverdim. Hayatımda bu kadar rahatladığımı hissetmedim. Resmen içimde tuttuğum bu büyük sırrı ifşa etmem gerekiyormuş rahatlayabilmek için. Of be!

"Ne?" diye bir çığlık kopardı Talya. Acilen biri ablamın ağzını bantlasın! Çabuk! Nerede şu lanet olasıca koli bandı! Gerçi koli bandı az kalır! En iyisi biri bana alet çantasından koli bandından bile daha yapışkan olan elektrik bandından versin. O ablamı anca paklar!

Kocası ve benim kurtarıcım olan gıcık eniştem ablamın ağzını eliyle kapatmak suretiyle onu susturmayı başardı. Allah'tan çok fazla dikkat çekmemeyi başarmıştık. Yoksa Thor'un şimşeklerini üzerimize çekmemiz kaçınılmaz olurdu!

"Aşırı tepki vermeyin demiştim!" dedim dişlerimin arasından. Sinirimden olduğum yerde tepinesim geliyordu ki Bedrettin cephesine baktığımda hararetli bir konuşma yaptıklarını gördüm. Bu durumdan da yırttığımıza göre soruları cevaplama faslına geçebilirim.

Metehan, "Nebahat teyze Bedrettin ile mi evlenecek gerçekten?" diye sordu şok içinde.

"İster inan ister inanma sarı kafa! Ama maalesef ki kayınvalidem yaban ellere gelin olmuş gidiyor ve Ada hiç ama hiç iyi değil."

"Ada nerede Mierda? Karını yalnız mı bıraktın?" dedi gotik sinirle. Kafama bi tane patlatmayaydı iyiydi ya neyse! Şükür ki cehennem karası tırnaklarıyla yakışıklı yüzüme ölümsüz bir eser bırakmamıştı! Buna da şükür! Allah'ım şükran sana!

"Ada bir işler karıştırıyor arkadaşlar. Bu Bedrettin'in kızı Özge yok mu? Onunla birlikte bu düğünü iptal etmek için işbirliği teklif etmeye kızın yanına gitti."

"Ne?"

Bu seferki çığlığın sahibi bizim aptal Kubilay'ın ta kendisiydi. Allah'tan Ercü kedi olalı bir fare tutup da ağzının ortasına tokadı basmıştı. Yoksa işim hepten yaş olacaktı. Talya, "Özge'ye güvenmiyorum. Ya bu evliliği bozmak adına Ada'yı annesinin gözünde kötü bir konuma sokarsa," diyerek bir ihtimali dile getirmişti. Sahiden böyle bir şey olma ihtimali yüzde kaç? Size soruyorum arkadaşlar! Çabuk söyleyin!

"Özge böyle bir şey yapabilir mi?" diye sordum dehşetle. Sanki kızla zamanında çıkmamışım gibi bu soruyu bir de ortaya atmam yok mu? Bebeğimin deyimiyle gerçekten iğrençsin Atlas Serez!

"Yapabilir. Babasını kayınvalideciğinden kurtarabilmek için her şeyi yapar o kız. Ona asla güvenemeyiz."

Gotik, "Mierda lo que haces," dedi sinirle bana bakarken. Ona içimden ben ne yaptım be kadın demek geçse de hiçbir şey demedim. Metehan ise sevgilisine ne dediğini sormuş ve aynen şu cevabı almıştı: "Senin yapacağın işe sıçayım Mierda!"

"Madem böyle bir kızsa ne diye karının onun yanına gitmesine izin verdin Mierda?"

Biri şu rahibeye karımın ne halde olduğunu anlatabilir mi? Yoksa ben birazdan üzerimdeki gömleği sinirden yırtıp atacağım! Utku, "Madem yengemiz ittifakın içinde o halde bu ittifakı başlamadan bozmak da bize düşüyor," dedi. Kendisi yirmi dokuz yıllık hayatında ilk defa zekice bir şey söyledi. Ondan bu gözyaşlarımın sebebi!

"Bu şekilde olmaz. Eğer Ada'nın işine karışırsak bundan daha fazla zarar görür. Onun planlarını ona fark ettirmeden bozmamız gerek," dedi Metehan. Konuştu bizim sarı kafa! Biri ona karımın planlarını değil o sevimsiz Özge'nin planlarını bozmak istediğimizi söylesin! Yoksa ben şimdi kalkıp best kayınvalidemi canım anamı o Bedrettin denilen adamın yanından söküp almayı da çok iyi bilirim evelallah! Sonuçta ben kimim? Ben Atlas Serez'im! Kafama koyduğumu yaparım arkadaş!

Talya, "Metehan haklı. Bu bize düşmez sonuçta. Bizim amacımız Ada'yı o Özge denilen paçozdan korumak. Daha fazlası değil," dedi gayet sakin bir şekilde.

Ablamın aklına uymamız gerek. Nedenini sormayın. Çünkü bende bilmiyorum. Ama şöyle bir gerçek var ki çocukluğumdan beri ablama uyarım. Her ne kadar hayatta yapmamam gereken şeyleri ablam yüzünden zamanında yapmış olsam da bu söylediği bana bi mantıklı gelmişti.

"Bu işten karımın canının yanmasını onun bunlara kafasını takıp da üzülmesini istemiyorum. Onun kararı her ne olursa olsun onun arkasında olurum. Ama o bu işten zarar görecek olursa da buna engel olmak benim görevim," dedim sıkıntıyla. Sahiden ben şimdi ne halt edeceğim? Biriniz de bana akıl versin be! Ne olur azıcık tavsiye verseniz? Ölür müsünüz?

Gotik, "Bence Bedrettin ile Nebahat teyzenin evlenmesine izin vermen gerek Mierda," dedi huşu içinde. Bizim gotik neler söylüyor böyle! Boşanma dilekçesini bildiğin kucağıma verdi bu sözleriyle! Eğer öyle bir şeye izin verirsem Ada beni boşamakla kalmaz; Allah muhafaza üzüntüden bileklerini falan keserdi. Bunu kaldıramayacağını çok iyi biliyordum. Sırf bu yüzden bile bu evlilik gerçekleşemez!

"Eğer buna izin verirsem Ada beni asla affetmez. Gözünü kırpmadan boşar beni."

"Ada seni boşayacak diye de kadının mutluluğunu elinden alamazsın Mierda. Şunlara bi baksanıza," dedi gotik gözleriyle diğer cepheyi işaret ederek.

Hepimiz kafaları çevirdik. Kendimi bi anlığına baykuş sandığımdan kafamı döndüreyim derken az daha sakat kalsam da en sonunda onlara baktım. Best kayınvalidem Bedrettin'e bakıyordu ve yüzünde aramızdaki mesafeye rağmen ışıl ışıl görünen bir gülümseme vardı. İtiraf etmek gerekirse onu ilk kez bu kadar mutlu görüyordum.

"Şu kadının mutluluğunu hiçe sayamazsın Mierda. Ada'nın da bunu ona yapmaya hakkı yok. O aşık oldu ve çok mutlu."

Gotik haklı olabilir miydi? Onları bir süre çaktırmadan izledim. Bedrettin'e her ne kadar uyuz olsam da onda kendimi görmüştüm. Ben Ada'ya nasıl bakıyorsam o da best kayınvalideme aynı şekilde bakıyordu. Aşkla!

Talya, "Bence Feyza haklı. Ada'ya annesinin aslında ne kadar mutlu olduğunu göstermemiz gerek. Hem belki bu şekilde evlenmelerine mani olmak yerine kabul eder," dedi. Ümitsizce başımı salladım. Buradaki kimse onun o an nasıl bir hale geldiğini görmemişti. Ama ben gördüm.

Onun yaşadığı hayal kırıklığını, güzel gözlerinden akan boncuk boncuk yaşları, içine attığı o bastırılması güç öfkeyi kendi gözlerimle görmekle kalmadım. Aynı zamanda da tüm bunları hissettim ve Ada'nın bir daha o hale gelmesi bu dünya isteyeceğim en son şey bile olamaz. Orta yolu bulmam gerekiyordu. Hem kayınvalidemin hem de karımın üzülmeyeceği bir yol bulmam gerekiyordu. Peki ama nasıl? Bunu nasıl yapacağımı hiç bilmiyorum. Resmen ikilemdeyim! İmdat!

Metehan, "Ada annesinin evlendiğini görürse yıkılır. Bir de üstüne bunda seninde katkın olduğunu öğrenirse her şey daha da kötü olur. Bence hiç karışma. Ada kendi bildiği yoldan gitsin. Eninde sonunda pişman olacak," dedi.

Söyledikleri mantıklı gelmiyor desem yalan olur. Aslında hiç bu toplara girmeyip anne kızın arasında bulunmamak en sağlıklısı. Ama şöyle bir detay var ki Özge'nin ne derece gözü kara olduğunu biliyorum. Tabii ondan daha da beteri karım olunca ikisi bir araya gelince tozu dumana katacakları da apaçık bir gerçek. Eğer müdahale etmezsem bu işten en çok bebeğim zarar görecek! Bebeğim olmaz!

"Ben böyle düşünmüyorum. Sırf Ada istiyor diye Nebahat teyzenin hislerini gözardı edemeyiz. Asıl yapman gereken Ada'yı annesinin o adamla mutlu olacağına ve annesinin mutluluğu için bazı şeyleri kabullenmesi gerektiğine ikna etmek Mierda."

Of! Bu gotik ile sarı kafa başıma felsefeci kesildiğinden beri işim daha da zorlaştı. Ben şimdi ne halt edeceğim? Of! Çok fena durumdayım! İmdat! Yardım çığlıkları! Biri beni bu saçma durumdan kurtarsın yalvarıyorum! Ben neyin içine düştüm böyle?

"Atlas," diyerek bana seslenen kişi Bedrettin cephesinden babamdı. Bu aralar babama da ayrı bi gıcık olduğumu söylemiş miydim? İstemeye istemeye bizimkilerin yanından kalkıp düşman cephesine doğru ilerledim.

Kayınvalidem beni görünce gülümsemişti. Tabii best damat olmak böyle bir şey. Babam, "Bedrettin Bey'in sana söylemek istediği bir şeyler var," dedi gülerek. Ona ortada gülünecek bir durum olmadığını söylemek istesemde o Bedrettin denilen adama baktım.

"Tüm bu borcu Ada ve senin için kapattım. Olanlardan haberim var. En azından sizin mutlu olmanızı istedim," dedi Bedrettin. Ne yapmamı bekliyor acaba? Koşarak best üvey kayınbabam diyerek boynuna atlamamı mı yoksa onunla Titanik filminden Rose ile Jack gibi poz vermemi mi? Hangisi?

Manidar bir bakışla, "Teşekkür ederim Bedrettin Bey. Ama karımla benim mutlu olabilmemiz şirkete bağlı değil. Şirket batsa bile biz yine de mutluyuz. Çünkü birbirimizi seviyoruz ve ne babam ne de bir başkasının bizi ayırmaya gücü zaten yetmez," dedim.

Bedrettin sadece gülümsemekle yetindi. Fakat aynı şeyi babam için söyleyemeyeceğim. Her an ensemden tutup beni şirketin on sekizinci katından aşağıya fırlatabilirdi ki sanki biraz sonra bu hain emelini gerçekleştirebilecekmiş gibi baktı.

Bedrettin, "Niyetimden şüphe etmeni anlıyorum. Fakat Nebahat ile buraya gelmemizin nedeni Ada ile konuşmanı istememiz. Çünkü biz bu akşam nişanlanıyoruz ve onun da bizim yanımızda olmasını istiyoruz," demesin mi?

İşte şimdi sıçtın Atlas! Adam karını hüngür hüngür ağlatmış üstüne gelsin nişanıma diyor! Peki best kayınvalidene ne demeli? Tamam aşıksın! Tamam evlenmek istiyorsun da neden Ada'yı zorluyorsun be kadın! Ada'nın yıkılacağını bile bile bunu neden yapıyorsun?

Bedrettin'e baktım ve "Üzgünüm ama bunu yapamam," diye mırıldandım.

"Bu dünyadaki hiçbir şey benim için karımdan daha önemli değil. Onun bir damla gözyaşına gerekirse dünyayı yakarım. Bu yüzden nişanınızı şimdiden tebrik etmekle birlikte bunu eşime yapamam. Onun bu konuda ne kadar hassas olduğunu bile bile benden bunu istemediğinizi varsayıyorum Bedrettin Bey."

Sözlerimi o kadar net vurgulamıştım ki lisedeki edebiyat hocam bu anı görseydi ağlayarak, "Bravo Atlas!" diye arkamdan tezahürat bile yapardı. Babam ise edebiyat hocamın aksine beni öldürecek gibi bakıyor!

Bedrettin, "Anlıyorum," diye mırıldandı. Bunun üzerine bizimkilere baktım. Sonra da şu lanet olasıca toplantı salonunu terk ettim. Tabii hesaba katmadığım bir detay vardı ki kendileri de hemen arkamdaydı. Kimden bahsettiğimi hala anlamamış olmanız açıkçası beni biraz üzdü. Şimdi şöyle söyleyeyim dünyaya çok güzel bir şey getirmiş biri topuk tıkırtısı eşliğinde hemen arkamdaydı ve açıkça söylemek gerekirse best kayınvalidemle konuşabilecek durumda değildim.

"Atlas! Bekle oğlum!"

Ben bu kadına kıyamıyorum ama! Annem gibi seviyorum onu ve şimdi ne yapacağım hiç bilmiyorum. Sıkıntılı bir nefes verdikten sonra olduğum yerde durup bana yetişmesine izin verdim. Umarım bu yaptığımdan pişmanlık duymam. Best kayınvalidem artık yanımdaydı. Gözlerine baktığımda içeride fark etmediğim bir detayı fark ettim. Gözlerinin içi kanlanmıştı. Ya bütün gece uyumamıştı ya da ağlamıştı. Belki de her ikisi de.

"Seninle konuşmam gerek oğlum. Eğer üzerinde şu kadarcık bile bir hatırım varsa bana beş dakikanı ayırırsın diye düşünüyorum."

"Buyrun," dedim ve boş toplantı odalarından birine onunla beraber girdim. Boş toplantı odasındaki pencerenin önünde durmuş aşağıdaki minik binalara bakarken bir anda, "Bana çok mu kızgın?" diye sordu. Kayınvalideme baktım. Her an ağlayabilecekmiş gibi gözleri yaşlarla doluydu.

"Yıkıldı," diye başladım sözlerime.

"Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Babamın ona sarf ettiği ağır sözlerden sonra çekip gittiğinde bile daha iyiydi. Ama şimdi ruhu çekilmiş gibi."

"Beni suçladığını biliyorum oğlum. Ama sana söylemek istediğim bir şey var ki Ada doğru düşünmüyor. Ben babasına ihanet etmedim."

Duraksadı. Sözlerine devam edebilmek için gücünü toplamaya çalışıyordu sanki. Dolu gözlerle, "Ben rahmetli eşim Armağan'ı kaybedeli neredeyse on dokuz sene oldu. On dokuz yılımı da kızıma adadım. Onu besledim. Onu büyüttüm ve bugünlere gelebilsin diye didindim. Ama ona hiçbir zaman babasının eksikliğini hissettirmedim," dedi.

"Sana bir şey itiraf edeceğim oğlum. Armağan olmadan geçen her gün benim için çok zordu. Tek başıma bir kız çocuğu büyütmek hiç de kolay değildi. Onu bende özledim. Ada'nın sandığı gibi ona ihanet etmedim ben. Ben Armağan'ı gerçekten çok sevdim. Fakat şimdi aradan geçen bunca zamandan sonra kendimi ilk defa hayat dolu hissediyorum. İçimde Armağan ile beraber ölen yaşam enerjisini yeniden bulduğumu hissediyorum."

"O adamı gerçekten seviyor musunuz annecim?"

"İlk başta onu hayatımda istemedim oğlum. Ama o benim yanımda olmaya devam etti. Benim gibi donuk bir kadını güldürmeyi başardı. Ben Bedrettin'i gerçekten seviyorum. Her ne kadar onun kızı da bu evliliğe karşı olsa da biz birbirimize aşık olduk."

"Peki siz kızlarınıza rağmen yine de evlenmeyi düşünüyor musunuz? Ada ile Özge'nin ne hissedebileceğini hiç düşünmüyor musunuz?"

"Özge de çok küçük yaşta annesini kaybetmiş. Aslında Ada ile sandığından çok ortak noktaları var ve evlilik konusuna gelecek olursak da bizim Bedrettin ile bu dünyadaki hayatımız kısıtlı oğlum. Ömrümün geri kalanını mutlu ve sevdiğim adamla geçirmek istemem sence suç mu?"

Best kayınvalidemin sözleri düşündürücüydü. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Birbirini seven ve üstelik yıllar boyu hayatlarını çocuklarına adadıktan sonra aşkı tatmış iki insanı ayırmak bana zalimce geliyordu. Onların ayrılmasını sağlamak bencillikti ve Feyza bir konuda haklıydı.

Ada her ne kadar üzülse de annesinin mutluluğuyla mutlu olması gerekirdi. Annesinin bunca yıl tek başına onu ne şartlarda büyüttüğünü hatırlamalı ve onun bu kararına saygı duymalıydı. Ama bunu ona nasıl söyleyebilirim ki? Söylediğim anda benden nefret edeceği kesindi. Sıkıntılı bir nefes verdim ve best kayınvalideme baktım.

"Annecim. Sen mutlu olmayı hak ediyorsun. Eğer ikiniz mutlu olacaksanız kızların bu kararınıza saygı duyması gerekir. Fakat onların bu konuda ne kadar hassas olduklarını unutmayın. Ada'dan nişanınıza gelmesini isteyemem. Bunu ona yapamam. Sizi Bedrettin Bey ile görmeye dayanamıyor ve ben bunu bile bile onu nişanınıza davet edemem."

Anlayışla başını salladı. Sonrasında, "Senden tek isteğim kızıma gözün gibi bakman oğlum. Günün birinde beni anlayacağını biliyorum. Ama o zamana kadar kızım sana emanet. Ben sana herkesten daha çok güveniyorum oğlum," dedi sıcacık bir tebessümle.

Gülümsedim. Best kayınvalideme sıkıca sarıldım ve "Mutlu ol annecim. Ayrıca hırçın kızına gözüm gibi bakacağımdan da emin olabilirsin," dedim. Sırtımı sıvazladı. Kızına sarılırmış gibi beni bağrına bastı. Hıçkırıklarını duyabiliyordum. Ayrıldığımızda gözlerinden akan iki damla yaşı da elinin tersiyle silmişti.

"Şimdi gitmem gerek oğlum. Bedrettin ile beraber Özge ile konuşmamız gerekecek," dedi sıkıntıyla. Başımı hafifçe salladım. Birlikte toplantı odasından çıktık. O Bedrettin Bey'in yanına geri döndü. Bende hemen peşinden odaya girip bizimkilerin yanına geri geçtim.

Herkes başları tokuşturmuş büyük bir ciddiyetle benim söyleyeceklerimi bekliyordu. Feyza, "Hadi çatlatma adamı Mierda," diye tısladı. Hadi bakalım kazamız mübarek olsun arkadaşlar! Bu eğlence kaçmaz benden söylemesi! Siz de kafalarınızı araya bir yere sıkıştırıverin de anlatmaya başlayabileyim!

"Kayınvalidem ile konuştum ve kendisi şu Bedroşa kör kütük aşık."

"Bu bildiğimiz bir şey," dedi Talya gözlerini devirerek.

"Evet ama çifte kumrular bu akşama nişan yapacaklar ve benim Ada'yı da alıp oraya gitmemi istiyorlar," dedim ve üçüncü bir çığlık koptu. Çığlığı bu seferki patlatan kişi aptal eniştemdi. Allah'tan ablam kocasını vaktinde susturmayı başarmıştı!

"İnanamıyorum. Ada'ya bunu yapmayacaksın öyle değil mi?" diye sordu sarı kafa.

"Tabii ki de yapmayacağım!"

Düşündüm de eve gidip karıma, "Aşkım akşama annen nişanlanıyor seninle beraber üvey kayınbabamın hayatımıza girişini kutlamak için nişan tebriğine gidelim mi?" desem Ada ablamın ve babamın yapamadığını yapıp beni av tüfeğiyle kesin vururdu. Zalim bebek ne olacak?

Gotik, "Hiç boşuna konuşma Mierda. Çünkü Ada zaten o nişana katılacak," dedi gayet kendinden emin bir şekilde. Ben ciddi ciddi şu gotiğin aslında kara büyü yapan bir cadı olup olmadığından şüphe ediyorum arkadaşlar! Kendileri zaten gotikliğiyle bu tiplemeye de bir hayli uyuyor!

"Ada hayatta o nişana gitmez," dedi Kubilay.

"Yengemizin o nişana gitmeyeceğine dolar kuru üzerinden bahse bile girerim," dedi Utku.

"Yengemiz o nişana gitsin var ya ben de adım kimlikte Ercü yaptırmaya giderim," diye de ekledi man kafa Ercü!

Gotik, "Ada annesini tebrik etmeye gitmeyecek her halde! Oraya Özge ile birlikte nişanı bozabilmek için gidecek," dedi geri zekalıya anlatır gibi. Şimdi bir şeyler bizim kıt kafamıza dank etti.

"O zaman bizim de orada olup onların yaptığı planları bozmamız gerekmez mi?" diye sordu Talya. Haklıydı. Fakat şöyle bir detay vardı ki eğer bu nişan bozma oyununu bozan kişi ben olursam Ada beni kesin boşar! Ben karımdan boşanmak istemiyorum ama! Hem ne demişler? Karım karım ille de karım demiş atalarımız! Şimdi ben gidip de karımın ayağına çelme falan takamam!

"Gerekir tabii ki de. Ama bunu Ada'ya hissettirmeden yapmamız gerek," dedi Metehan sıkıntıyla. Şu sarı kafa da arada güzel fikirler atıyor ortaya he! Her neyse biz şimdi asıl konumuza dönelim!

Gotik, "Bu yüzden o nişana hepimiz gideceğiz. Gözlerimizi dört açacağız ve bu nişanın kazasız belasız son bulmasını sağlayacağız. Anlaşıldı mı?" dedi.

"Anlaşıldı," diye fısıldadık hep bir ağızdan. Emir komuta zincirinin başında bizim gotik olduğundan planı yapmak da ona kaldı tabii! Beni planın dışında tuttular. Çünkü evliliğim buna bağlı! Planlar yapıldı! Kılıçlar kuşanıldı! Askerlerimiz artık taaruza geçmeye hazır! Hücum!

Loading...
0%