Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17.Bölüm: Külkedisinin Aşkı

@sevvnuraydn

(1 ay sonra...)


Küçükken hep bu yaşlarımın nasıl olacağını merak ederdim. Nasıl görünecektim? Gözlüklerim ne renkti? Hayatım nasıldı? Mutlu muydum? Acaba hayatımın aşkı olan beyaz atlı prensi bulabilmiş miydim? Çocukken hep bu tarz sorularımın cevaplarını merak ederdim ve şimdi o hep merak ettiğim yaşlardayım.


Odamda kafamı boşaltmak için eşyalarımı düzenlerken aklımda bu tip sorular vardı. Sorularımın ardı arkası kesilmediğinden ve birçoğunun da yanıtını bilmediğimden zihnimi meşgul etmek adına kendime iş çıkarıp duruyordum. Bugün izin günümdü. Bu yüzden evde kendime oyalanacak bir şeyler bulmak adına dolabımda ne var ne yoksa çıkarıp yatağımın üzerine yığmıştım. Yatağımın üzerinde Everest Dağı olduğundan habersiz duruşumla yeni temizlediğim dolabıma askıları geri takmakla meşguldüm.


"Ada! Telefonun çalıyor!"


Annemin mutfaktan bağırmasıyla dizmeyi yeni bitirdiğim dolabımın kapaklarını kapatıp içeri geçtim. Arayanın kim olduğunu tahmin etmişsinizdir. Aramayı cevaplandırıp telefonu kulağıma koyduğumda odama dönmekle meşguldüm.


"Selam bebeğim."


Her zamanki gibi olmayan hayat enerjimi kendi enerjik yanıyla yerine getirmeyi başarmıştı. Kıkırdadım. "Sana da selam Atlas Serez," dedim telefonu omzumla kulağımın arasına sıkıştırıp bu seferde kitaplarımı ve bir sürü ıvır zıvırımı koyduğum rafı boşaltırken.


"Aldığım birtakım özel duyumlara göre bugün izin gününmüş," dedi manalı manalı. Tozunu aldığım rafa eşyaları yerleştirirken yine ne planladığını düşünürken bulmuştum kendimi.


"Doğru duymuşsun da bu duyumu kimden aldınız acaba?"


Odamı çiçek gibi yapmanın verdiği rahatlamayla yatağın ucuna oturup telefonu elimle tuttum. Atlas Bey söylememek için kırk takla atsa da ben haberin kaynağının kim olduğunu gayet iyi biliyordum. Tabii ki de beyzademin bir numaralı işbirlikçisini iyi tanıyordum. Sonuçta o benim annemdi.


"Annem söyledi değil mi?" diye sordum cevabını bildiğim halde. Telefonun arkasında kısa bir sessizlik hakim oldu. Acaba ne düşünüyor? Kesin bu söylediklerimi ölümüne inkar edip best friends forever ilkesine dayanarak annemi koruma kalkanının arkasına almanın bir yolunu düşünüyordu. Ama yemezler canım! Benim adım Ada! Ben kül yutmam!


"Yok canım ne ilgisi var? Ben bunu başkasından duydum."


"Tabii tabii kesin öyledir."


"Hem sen onu boş ver bebeğim. Daha önemli bir meselemiz var."


"Neymiş bakalım o mesele?" diye sorduğum sırada tek kaşım şüpheyle bir yay gibi gerilmişti. Acaba yine ne işler karıştırıyorsun Atlas Serez? Umarım canımı sıkacak şeyler yapmıyorsundur. Mesela çapkınlık gibi...


Çapkınlığın kelimesi bile gözümün seğirmesine yetmişti. Öyle bir durumda ne yapardım bilmiyorum ama katil bebek Chucky kişiliğine bürünebileceğim aşikardı. Gerçi öyle bile olsa bu beni ilgilendirmezdi. İlgilendirmemeliydi. Aslına bakarsanız kimin ne düşündüğünü gram umurumda değil. Eğer bir kadına yan gözle bile bakarsa onun o güzel gözlerini oymaktan geri durmam.


Kendi kendimi kışkırtmam Atlas'ın, "İki dakika içinde televizyonu aç bebeğim," demesiyle bölünmüştü.


"Yine ne yaptın? Bu sefer seni hangi haberin manşetinde göreceğim?" diye sordum sıkıntılı bir nefes verdiğim sırada. Kahkahayı patlattı beyzadem. Gıcık şey ne olacak! Burnumdan soluyarak kulağımda telefonda odamdan çıkıp salona doğru ilerledim. Umarım televizyonu açtığımda kriz geçirmem!


Salonda fellik fellik kumandayı aradım. Atlas, "Şimdi kapatmam lazım bebeğim. Sende hemen magazin programını aç," diyerek telefonu şak diye yüzüme kapattı. Bakalım yine ne haltlar yedin Atlas Serez? Sinir bozukluğuyla kumandayı aramaya devam ettim. Nerede şu lanet olasıca kumanda? İşte burada!


Kumandayı bulmuş olmamın mutluluğuyla televizyonu açıp tek tek kanalları gezmeye başladım. Magazin programı yanlış hatırlamıyorsam listenin ortalarında bir yerlerdeydi. Birkaç kanal sonra nihayet magazin programının olduğu kanalı bulabilmiştim. Kanalı bulmamın mutluluğunu yaşarken bir anda bizimki programa etkileyici bir giriş yaptı.


Hele şuna bir bakın. Nasıl da kasıla kasıla yürüyor. Nasıl da havalı görüyor musunuz? Işıl ışıl gülüşüyle tüm izleyici kitlesini kalpten götüren olağanüstü yakışıklı Atlas Serez'in magazin sunucusu iki kadının karşısındaki koltuğa kuruluşunu izledim. Baksanıza nasıl da cennetten haber almış gibi mutlu? Hatta şüphe uyandıracak kadar mutlu ve bunun sebebini hemen şimdi öğrenmezsem stüdyoya ani bir baskın bile yapabilirim.


Keskin bakışlarımı avına kilitlemiş dişi bir aslan misali Atlas'a dikmiştim ki sunucu kadınlardan sarışın olanı bizimkini tüm izleyici kitlesine takdim etmişti. Bizimkinde de bir havalar bir havalar sormayın gitsin! Görende şehrin anahtarı kendisine takdim edildi sanır! Bu ne işvedir ya! Atlas Serez biraz daha çapkın çapkın gülerse programı kapatmak zorunda kalacağım!


"Bugünkü konuğumuz genç kızların sevgilisi, gecelerin aranan ismi Atlas Serez ile sizlerleyiz," dedi kumral olan sunucu. Öncelikle bir konuda anlaşalım Atlas asla ama asla genç kızların sevgilisi falan olamaz! Nedenini sormayın çünkü bunun mantıklı bir nedeni yok! Soracaksanız da söyleyeyim. Çünkü ben öyle istiyorum!


"Ablan Talya Serez bir ay önce doğum yapmıştı. Dayı olmak nasıl bir his?" diye sordu sarışın kadın gülümseyerek. Atlas sandalyesine yaslandı. Yüzünde sevimli bir gülümsemeyle, "Mükemmel bir şey. Onun varlığı hayatımda çok fazla şey değiştirdi," dedi. İki sunucu da bu değişimleri merak etmişti. Tabii doğal olarak bende! Acaba Eda bebeğin varlığı sana neler kattı Atlas Serez? Dayılığını göster bakalım.


Meraklı gözlerle programa kilitlendiğim sırada kapının çalacağı tuttu. İçimden küfürler ederek kapıyı açmaya gittim. Malum annem mutfak dolaplarının içlerini düzenlediğinden Atlas Bey'e bakmaya ara verip kapıyı açmak için kıçımı kaldırmak zorunda kaldım. Kapıyı açtığımda karşımda bana bakan hınzır gülüşlü kankalarım Aslı ve Nil ile göz göze gelmiştim. Buraya neden geldiklerini iyi bildiğimden gözümü devirdim ve içeriye geçmeleri için kenara çıktım.


Atlas Serez'e odaklanan ekran başında artık üç kişi vardı. Tabii sonradan aramıza katılan biricik annemle birlikte bu sayı dörde çıktı. Hepimiz ekrana kilitlenmiş bir haldeydik. Kumral sunucu, "Bize hayatındaki değişimlerden biraz bahseder misin?" diye sordu. Atlas kısa bir anlığına düşündü. Dudaklarına yerleşen gülümsemeyi bastırmakta zorlanıyormuş gibi görünüyordu.


"Onun için verdiğim partide bu hayatta gördüğüm en güzel gözlere baktım. Sonra o gözlerin büyüsüne kapılmış peşinden giderken buldum kendimi. O kaçtıkça ona daha yakın olmak istedim. Onunla olmak ve hayatımın sonuna kadar o gözlere bakmak istedim. Yeğenimin bana kattığı en güzel şey oydu. Ada..."


Atlas'ın sözleriyle donup kaldım. Bu Ada kim acaba? Ben değilimdir her halde. Benim gözlerim onun anlattığı kadar güzel değil. Öyle değil mi? Nil heyecanla kolumu çürütürken, "Ay duydunuz değil mi?" demişti. Demek ki gaipten sesler duymuyorum. Onlarda bunu duydu. Korkulacak bir şey olmadığına göre kutlama zamanı geldi. Yaşasın deli değilim!


Atlas, "O ana kadar cinsiyet partisi düzenlediğim için daha doğrusu böyle bir saçmalığa ortak olduğum için pişmanlık duyuyordum. Ama sonra üzerime düşen koca bebeğin gözlerine baktım ve bir şeyin farkına vardım," dedi gülümseyerek. İkimizinde gözünün önünden aynı anı geçmiş gibi gözlerimin istemsizce dolduğunu ve dudaklarımın mutlulukla yukarıya doğru kıvrıldığını hissettim.


"Hayatım boyunca düşünsem bile koca bir bebeğin içindeki küçücük bir şeye aşık olacağım aklımın ucundan dahi geçmezdi."


Atlas'ın sözleriyle evdeki herkes sevinç naraları atmaya başlamıştı. Tabii benim dışımda herkes...


Donup kaldım. Öylece ekranda gülümseyen adama bakmaktan başka hiçbir tepki veremedim. Kullandığı her bir sözcük kafamın üçünde uğulduyordu. İç sesim, "Atlas Serez sana tüm Türkiye'nin gözleri önünde aşkını ilan etti. Bir tepki ver artık!" diye bas bas bağırmaya başladı. Telefonumu alıp yayına bağlanmaya çalıştığımın farkında bile değildim.


Beni yayına bağladıklarında kızlar da annem de sesini kesmiş pür dikkat söyleyeceğim şeyleri dinlemek üzere bana bakmaya başlamışlardı. Sarışın sunucu, "Bir izleyicimiz yayınımıza bağlandı. İsminizi öğrenebilir miyiz?" diye sorduğunda heyecandan nefes alamıyormuşum gibi hissediyordum.


"Ada Tözün," dedim sesimin titremesine engel olamayarak. Ayağa kalkıp televizyona yaklaştım. Sanki bunu yaparak Atlas'a daha yakın olabileceğimi hissediyordum. Televizyonun ardında Atlas, "Bebeğim," dedi etkileyici sesiyle. Tüm Türkiye'nin izlediği bir programda Atlas ilk başta bana aşık olduğunu söyledi. Sonra da bana herkese duyurmak istercesine bebeğim dedi. Herkese duyurmak istercesine...


Gözlerim dolu dolu televizyon ekranından sanki kameralara değil de bana bakıyormuş gibi hissettiren bakışlarının altındaki o güzel gülüşe dokundum. Parmaklarım ekranda onun gülüşünde gezinirken, "Bu gece benimle çıkar mısın bebeğim?" diye sordu Atlas. Annemle beraber iki kankam da nefesleri tutmuş benden gelecek cevabı bekliyordu.


Gülümsedim ve "Uzay mekiğinle beni gelip alırsan neden olmasın Atlas Serez?" dedim onun vereceği tepkiyi ekrandan takip ederken. İlk başta kıpırdamadı bile. Yüzündeki şok dalgasının yerini usulca heyecana bırakışını izledim. Bu şapşal halleri beni güldürmüştü. Onu izleyip kıkırdarken Atlas yayını kesmelerine sebep olacak çılgınlıklar yapmaya başladı.


Beyzadem heyecanına yenik düşüp seyircilerin arasına dalınca yayını kestiler. Aramamın sonlanmasıyla kızlar sevinç çığlıkları atmaya başlamıştı bile. Annem şimdiden dedikodu gruplarında bu durumun kritiğini yapıyordu. Nil ile Aslı ise ilk şokun ardından beni kolumdan tutup odama doğru çekiştirmeye başladı. Bunun anlamı az önce olan her şeyin analizini yapacak olduğumuzdu. Kollarım kopmadan önce şükürler olsun ki odama gitmeyi başarmıştım.


"Az önce Atlas Serez sana aşkını ilan etti. Üstüne bir de sana çıkma teklifi etti ve sende kabul ettin," dedi Nil ciyak ciyak bağırmadan birkaç saniye önce.


"Acilen seni akşama hazırlamamız lazım," diyerek Nil'in sevinç çığlıklarına bir son verdi Aslı.


Aslı'nın sözleriyle vücuduma panik dalgasının yayıldığını hissettim. Atlas'ın çıkma teklifini kabul etmiştim! Ben ne yaptım böyle? Buna hazır değilim! Hem de hiç değilim! İrileşen göz bebeklerimi onlara çevirdiğimde, "Ama ben buna hazır değilim!" dedim panikle. İkiside sanki silah zoruyla Atlas'ın teklifini kabul etmişim gibi davranmamın nedenini anlayamamıştı.


"Bana aşık olduğunu söyledi," dedim sıkıntılı bir nefes vermeden hemen önce.


"Ama ben ona karşı bırakın ne hissettiğimi ne düşündüğümü bile bilmiyorum. Yanına gidince ona ne söyleyeceğim?"


Birbirlerine baktılar. Bu bakışın ve dudaklarında beliren pişkin gülüşün anlamını çok iyi biliyordum. "Sakın!" dedim uyarıcı bir tonda. Ama boşuna çaba harcıyorum. Sonuçta yine kendi bildiklerini okuyacaklar.


Aslı, "Daha ne kadar inkar edeceksin Ada?" diye sordu.


"Aşıksın işte kabul et artık!" diye ciyakladı Nil. Onların bakışlarının altında yüzümün git gide kızardığını hissedebiliyordum. Vücudumdaki tüm kanın yanaklarıma hücum ettiğini hissettim ve bu benim için hiç de iyiye işaret değildi. Kendini ele veriyorsun Ada Tözün!


"Ona aşık oldun. Bunu artık kabul et ve biraz sonra o koca kıçına tekmeyi basmamı istemiyorsan şimdi kalkıp hazırlanmaya başlasan iyi edersin."


Emir komuta zincirinin başı olan Aslı aynen böyle buyurmuştu. Emre itaatsizlikten müebbet yememek için ayaklanmak durumunda kalmıştım. Dolabımın kapaklarını açtığım sırada kapı zili sesiyle hepimiz birbirimize baktık. Annemde evde olduğuna göre bu saatte kim gelmiş olabilirdi ki?


Odamdan çıkıp kapıyı açmak üzere holde ilerledim. Annem hiç istifini bozmadan komşu grubuyla görüntülü arama yapmaya devam etti. Ne çalan kapı umurundaydı ne de başka bir şey. Hararetle bugün olanları kankalarıyla paylaşıyordu. Dedikodunun bilgi aktarımı olduğunu savunanlarla konuşuyor desem daha doğru olabilirdi. Ona kısa bir bakış atıp kapıyı açtım.


"Talya," dedim yarı şaşkın yarı da mutlu bir ifadeyle. Elinde kocaman bir kutuyla içeriye girdi ve bana kutunun izin verdiği ölçüde samimi bir şekilde sarıldı. Anlaşılan Eda'nın küvez görevini babasına satmayı başarmıştı.


"Hoş geldin," dedim onu içeriye davet ederken. Annem salonda alevli bir konuşmanın ortasında olduğundan onu doğruca odama yönlendirdim. İkimiz birlikte odaya girdiğimizde kızlar daha öncesinden tanıştırmış olduğum Talya ile kucaklamıştı. Talya kucağındaki koca kutuyu yatağımın üzerine koyduğunda, "Bu kutu sana," dedi bana bakıp göz kırparken.


Bir kutuya bir onun gülen yüzüne baktım. "Hadi aç," dedi Talya sabırsızlıkla. Kutunun başına geçtiğimde kızlarda benim gibi kutunun içinden neyin çıkacağını merak etmişti. Parmaklarım koca kutunun kapağını kavrayıp açtığında içindeki şeyle gözlerimin dolduğunu hissettim.


"Bu çok güzel," diye mırıldandığımda dudaklarımın titediğini Talya'nın bana sarılmasıyla fark ettim. Gözümden akan iki damla yaş onun omzuna damlamıştı. Talya, "Atlas'tan sana küçük bir mesaj var. Bu gece her zamankinden daha da güzel olmanı istiyormuş," dedi benden ayrıldığı sırada. Kıkırdadım. Klasik Atlas Serez. Çapkın playboyumuz yine kendini bir şekilde belli etmeyi başarmıştı.


"Olacağım. Ama bunun için yardımınıza ihtiyacım var."


Kızlar bu şerefli görevi kendilerine vermemden dolayı büyük mutluluk duymuştu. Talya beni omuzlarımdan tuttuğu gibi aynanın karşısına oturtturmuştu bile. Yutkundum. Başıma gelebilecek her türlü şeye hazırlıklı olmam gerekirdi. Ama olamadım. Gözlüğümü bir kenara koydum ve kendimi bu üçlünün marifetli ellerine bıraktım.


Biri saçlarımla ilgilendi. Biri makyajımı yaptı ve diğeri de her ne kadar buna gerek olmadığını söylesemde tırnaklarıma şeffaf oje sürmeye başlamıştı. Söylediklerine göre işlerine müdahale etmem ölüm sebebiymiş. Bende canımı sokaktan bulmadığımdan sesimi kesip bu işin bir an önce bitmesi için ümit etmekten başka hiçbir şey yapamadım.


Kızların üzerimdeki hummalı çalışmaları son bulunca kutudaki elbiseyi ve ayakkabıları giydim. Sırada mimarımız Selim Bey'in daha doğrusu Talya Hanım'ın son dokunuşları yapmasına gelmişti. Saçlarımı birkaç tel tokayla isteği şekle sokan Talya heyecandan dudaklarını kemirmeye başlamıştı bile. "Çok güzel oldun," dedi heyecanla bizimkilere bakarken.


Kankalarım daha şimdiden mendilleşme faslına geçmişti. Salya sümük ağlamaya başlayan kankalarım kendimi görmem için beni aynanın karşısına götürdüğünde açıkçası üzerimde uyguladıkları yöntemlerden dolayı aynaya bakmaya ilk başta cesaret edememiştim. Ama sonrasında, "Bu da kim?" demekten kendimi alamadım.


Kırmızı rengin parlaklığı bile yeterken elbisenin omuzlarımı örten askıları ve uzun eteğine bakarken büyülendiğimi hissettim. Saten kumaşın içinde kendimi kraliyet üyelerinden biri gibi hissettim. Saçlarım ensemde zarif bir topuzla toplanmıştı ve makyajım hem sade hem de gözlerimi öne çıkaracak kadar da iddialıydı. Aynadaki kadın o kadar güzeldi ki bir süre rüya falan gördüğümü zannettim.


"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Aslı merakla. Gözlerimi yansımamdan zar zor alıp ona baktım. "Bayıldım," dedim kombinimi tamamlayan gümüş taşlı çantayı elime aldığım sırada. Talya sanki külkedisini prensese çeviren periymiş gibi kıkırdamış ve saat gece yarısını vurmadan önce evde olmamı aksi takdirde sihrin bozulacağını söylemişti. Sonrasında, "Seni burada bekliyor olacağız. O yüzden eve dönerken her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatmaya hazır ol bakalım," deyip kıkırdamıştı.


Bu gecenin gündüzünün olmayacağını onun sözleri sayesinde daha iyi anlamış oldum. Talya, "Bu arada Atlas seni almaya gelemeyecek. O bizzat bu güzel gecenin hazırlıklarıyla ilgilenirken seni alması için şoför gönderdi," dedi ve kaşlarını imalı bir şekilde kaldırıp indirmeye başladı. Yüzümün yanağıma sürülen allıktan bile daha koyu bir renge büründüğüne emindim.


Talya'nın aniden çalan telefonuyla artık evden çıkmam gerektiğini anladım. Eteklerimi topladım ve odadan çıktım. Kızlarda hemen peşimdeydi. Annem dedikodu faslını bitirmiş bana bakmak için salondan çıkmıştı. "Bu benim kızım olamaz," dedi annem beni baştan aşağıya süzerken. Bu kadın benim olmayan özgüvenimi eksilere çekmeyi nasıl başarıyor? Bazen ciddi ciddi evlatlık olup olmadığımı sorgulamadan edemiyorum -ki bundan emin olmak için doğum belgelerime bile baktım- bunda da ne yazık ki en çok annemin payı var.


Gözlerimi devirdim. "Maalesef senin kızınım anne," dedim iğneleyici bir tonda. Annem delici bakışlarıyla, "Cevap verme annene!" diye cırladı dolgu topuklu terliğini görebileceğim bir hizaya kaldırırken. Gerçekten bazen şu kadının bana olan sevgisinden endişe ediyorum. Seviyor mu sövüyor mu belli değil. Ama bir şey var ki Atlas'ı sebepsizce çok sevdiğini biliyorum.


Talya, "Şoför aşağıda bekliyor," dedi kankalarımın ortasına geçip keyifle kıkırdarken. Benim için yolun sonuna gelmiş bulunmaktayız arkadaşlar! Heyecandan elim ayağım titriyordu. Kızlarla ve tabii bir de annemle de kucaklaştıktan sonra eteklerimi toplayıp evden çıktım. Bu elbise çok güzel ama ne yazık ki yüksek topuklular için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Ağzımı yüzümü dağıtmadan önce şükürler olsun ki merdivenlerden inebilmiştim. Kapının önünde beni siyah limuzin tarzında bir araba bekliyordu. Tam önünde de bir adam...


Şoför beni görünce kapımı açmıştı. İlk başta bu durumu yadırgasam da akşam akşam arkamdan küfür etmesini istemediğimden eteklerimi toplayıp arabaya geçtim. Şoförün kapımı kapatmasıyla heyecandan sıcaklamaya başlamıştım. Beni neyin beklediğini bilmiyordum. Üzerimdeki son derece gösterişli gece elbisesine bakılırsa herkesin gündelik yaşamda gittiği yerlerden birine gitmediğimiz aşikardı.


Derin bir nefes aldım ve her şeyin güzel olacağını kendime defalarca kez hatırlattım. Artık korkularımı geride bırakmamın zamanı geldi. Hislerimi inkar etmemin bir anlamı yoktu. Ben o playboydan hoşlanıyordum. Hem de çok fazla...


Hislerimin adının aşk mı olduğunu bilmiyorum. Ama onu her gördüğümde içimde beliren o sıcak hissin adı buysa ben ona gerçekten çok aşığım. Gözlerimi camdan dışarı çevirdim. Bir süre dışarıyı izledim ve o an geldiğimiz yeri görünce gülmeden edemedim. Onunla ilk tanıştığım yere otele gelmiştik. Arabadan inmeden önce gözlüklerimi katlayıp küçük çantamın içine bıraktım. Beni ilk gördüğünde gözlüklerim yoktu ve şimdi o anı bir kez daha yaşamak istiyorum.


Şoförün kapımı aralamasıyla içimdeki endişelerin yerini tatlı bir heyecana bıraktığını hissetmiştim. Şoför, "Atlas Bey işaretleri takip etmenizi söyledi," dedi gülümseyerek. Arabadan indiğimde işaretlerin ne olduğunu düşünmeye başlamıştım. Ta ki yerlerdeki ok işaretlerini görene dek...


Araba yanımdan hızla uzaklaştı. Yerlerdeki ok işaretlerine bakıp gülümsedim. Sonrada bizim astronotu daha fazla bekletmemek için ok işaretlerini takip etmeye başladım. Oklar tam da tahmin ettiğim gibi beni o günkü cinsiyet partisinin yapıldığı yere daha doğrusu bizim birbirimizi bulduğumuz o bahçeye çıkardı. Şu an durduğum nokta Metehan ile bebek yarışı yaptığımız yerdi. Az ötemde de o vardı. Namı diğer bebeğin dayısı...


Işıklarla bezeli bahçede uzağı gözlüklerim olmadan her ne kadar göremesem de onun oradan bana baktığını ve beni beklediğini biliyordum. Kıkırdadım. Elbisemin uzunluğuna veya topuklularla çimenlerin üzerinde olmama aldırmadan ona doğru koşmaya başladım. Aramızda çok az bir mesafe kaldığında ayakkabımın bir şeye takılması ve onun üzerine düşmem de çok uzun sürmedi.


Başımı kaldırıp onun yüzüne baktım. O zamanlar neden bana böyle baktığını anlayamasam da şimdi nedenini biliyordum. Parmaklarının tersiyle usulca yanağımı okşadı ve "Çok güzelsin," dedi iç çekerek. Gözlerine baktım. Bana olan bakışlarındaki hayranlığı daha iyi gördüm.


"Beni yere sermeni özlemişim bebeğim."


Kıkırdadım. O geceki gibi ondan kaçmaya çalışmadım. Başımı onun göğsüne yasladım ve kollarımı onun bedenine doladım. Atlas ilk başta bu yaptığıma şaşırsada keyifli kıkırtısıyla kollarını belime dolamıştı. Başımı kaldırıp ona baktım. O kadar mutluydu ki her zamanki haylaz gülüşü belirmişti. "Bakıyorum da keyfiniz fazlasıyla yerinde Atlas Serez," dedim imalı bir gülüşle birlikte. Yana kayıp gözlerimi gökyüzüne diktim. Ben gökyüzüne bakıyordum o ise bana...


İç çekti. Huzurla ve mutlulukla hem de. Atlas beni daha iyi görebilmek için yan dönmüştü. "Keyifli olmamak için hiçbir sebebim yok bebeğim. Çünkü ilk tanışma anımızı yine aynı yerde yaşadık," dedi gülümseyerek. Gözlerimi onun güzel gözlerine diktim. Işıltılı gülüşüne parlak kahverengi gözleri eşlik ediyordu.


"Beni gerçekten söylediğin kadar çok mu seviyorsun?" diye sordum. Çekinerek de olsa uzanıp elimi tuttu. Sıcacık sesiyle, "Hayır," dedi Atlas ve ekledi. "Daha çok..."


Gülüşüne takılı kaldım. Hayatım boyunca onun gibi biriyle hiç tanışmamıştım. "Seni hayatıma almak istememin tek sebebi korkularımdı," dedim birden. İçimden dolup taşan hisleri ve düşünceleri onunda bilmesini istiyordum. Korkularımın, endişelerimin hepsinin onunla uçup gitmesini istediğimden sözlerime devam ettim.


"Ben sevilmemeye alışkınım sevilmeye değil. Eğer kendimi sana bırakırsam bir gün sensiz kaldığımda daha çok acı çekmekten korkuyorum. Bir gün beni bırakıp gitmek istediğinde sana alışmış olarak kalmaktan buna dayanamamaktan korkuyorum Atlas."


"Korkmana gerek yok. Çünkü seni o kadar çok seviyorum ki bana izin verdiğin zaman bu bir alışkanlık değil hayatının bir parçası olacak. Ben senin hayatının parçası olmak istiyorum Ada. Tıpkı seni hayatımın merkezine koyduğum gibi seninde beni koymanı, beni tüm kalbinle sevmeni istiyorum. Senle ben olmak istiyorum."


Onun çimenlerden kalkıp ellerini bana uzatışını izledim. Bana baktığında, "Bana baban için bir şeyleri başarmak istediğini söylemiştin. Benim gibi bir öküzün kalbini çalmayı başardın. Yetmez mi?" dedi beklentiyle. Onun ellerini bir kez tutacak ve bir daha da bırakmayacaktım. Ama buna gerçekten hazır mıydım? Gözlerine baktım. Karanlıkta o ışıldayan geceyi anımsatan gözlerine baktım ve bir an bile tereddüt etmedim. Uzanıp ellerinden tutup ayağa kalktım. Artık korkmayacaktım. Ona kendimi teslim edecek ve bu masalın külkedisi olarak onun aşkına sığınacaktım.


"Seni seviyorum Atlas Serez. Beni hiç bırakma olur mu?"


Elleri sıcacıktı. Benimkileri avuçlarının arasına aldı ve gülümsedi. Yüzündeki gülümseme git gide genişledi. Hatta o kadar genişledi ki bir an dudaklarının gülmekten yırtılacağından korktum. "Atlas," dedim onu kendine getirmek için. İlk başta yüzüme boş boş bakıp gülmeye devam etmiş sonrasında beni kucaklayıp döndürmeye başlamıştı. O kadar hızlı dönüyorduk ki çığlık attım. Ayağımdaki gümüşi topukluların bir yere uçtuğunu hissettim.


Atlas beni döndürürken elbiseye takıldı. Sonrasında ikimizde kendimizi yine çimenlerin üzerinde bulduk. Bu sefer altta kalıp canı çıkan bendim. Atlas kollarını iki yanıma koyup doğrulduğunda ikimizde gülmeye başlamıştık. "Eğer o ayakkabılara bir şey olursa ablan ikimizi de öldürür biliyorsun değil mi?" dedim bilmiş bir tavırla. Omuz silkti. Sıcak nefesi yüzümü yakıyordu. Gülüşü ise yüreğimi...


"Onunla ben ilgilenirim. Hem fena mı oldu? Şimdi gerçek bir külkedisi oldun."


Omzuna sıkı bir yumruk indirdim. Tabii beyefendi buna da kahkahalarla gülmüştü. Öküz işte ne olacak! Sinir bozukluğuyla ona baktığımda doğrulmama izin vermemişti. Gözleri gözlerimdeydi. Kahkahasının yerini yakıcı bir gülüşe bıraktı. İşte bu adam külkedisinin gerçek aşkı.


"Seni seviyorum bebeğim. Her ne kadar bana şiddet uygulasan ve bundan zevk alsanda," dediğinde kendimi tutamayıp kahkaha attım.


Ona baktığımda anladım her şeyi. Atlas ile beni bir araya getiren şey benzerliklerimiz değildi. Bizi bir araya getiren şey farklılıklarımızdı. "Senle ben farklı dünyalardan kopup birbirimizi bulduk Atlas Serez," diye fısıldadım.


"Senle ben..."

Loading...
0%