Yeni Üyelik
47.
Bölüm

19.Bölüm: Direniş

@sevvnuraydn

(Atlas'tan...)

Gecem kabus gibi geçmişti. Bunu öylesine söylemiyorum. Gerçekten kabus gibi geçti. Bebeğime sarılıp onun kokusunu içime çekerek uyumaya alıştığımdan şu an lanet odada volta atmakla meşgulüm. Sabaha kadar uyumadığımı ve gözlerimin artık uykusuzluktan acıdığını söylemeden edemeyeceğim. Tam o sırada kapımın açılma sesiyle yatağa uçmuş uyuma numarası yapmaya başlamıştım. Daha önce sizlere oyuncu olmam gerekirken piyasayı bu yakışıklılıkla alt üst etmek istemediğimden dolayı yoldan döndüğümü söylemiş miydim?

"Kocacım," diyerek odaya giren kişi tabii ki de bebeğimdi. Gözlerimi sanki bütün gece uyumuşum gibi ağır ağır açıp ovuşturmama kaç puan veriyorsunuz? Hadi ama biraz insaflı olun! Böyle yetenek kimsede yok bir kere!

"Aşkım," dedi bu sefer. İşte bana bunu yapma zalimin kızı! Senin yüzünden yelkenleri hemen suya indirivericem o olacak! Yarı açık gözlerle kapıda dikilen bebeğe baktım. Gözlüklerini de takmış bana nasıl da tatlı tatlı bakıyor bir görseniz! Şimdi onu çekivericem yanıma o olacak! Tabii o an gözlerim yarı açık olduğundan giydiği pijama takımının şirinliğini fark edememişim.

Allah'ım bu ne tatlılık! Sen bu kızı yaratırken hamuruna şeker falan mı kattın? Şimdi kendimi bu tatlılık karşısında üzerimdeki çarşafla boğacağım. Aşırı tatlı!

"Gelebilir miyim kocacım?" diye sordu civciv pijamalı minnak bebek. Bir de dudaklarını sarkıtarak konuşması yok mu? Adamı kalpten götürür!

Yattığım yerden doğrulup yalandan esnemeye başladım. Uykusuzluktan ölecek olmam dışında hiçbir problemimiz yoktu. Bebeğim, "Seni çok özledim kocacım," dedi şirinlikler yaparak. Eyvah! Bana doğru yaklaşıyor! Acilen kaçmam lazım! Yoksa bu tatlılık karşısında ölebilirim! Tabii böylece attığımız trip de yalan olur! Ada'ya iyi bir ders vermeden gardımı indiremem! Olmaz!

Yattığım yerden kalkıp yatağa çıktım. Kazık kadar adam yatağa çıkmış resmen karısından kaçmak için an kolluyordu. Skandal! "Atlas ne yapıyorsun Allah aşkına?" diye sordu bebeğim. Ah bebeğim! Şu an aynı soruyu bende kendime soruyorum. Ama sen bunu bilmesen daha iyi olur!

"Hiç," dedim umursamaz bir tavırla omuz silkerken. Normal şartlarda bebeğimi çarşafa dürüp ona sıkıca sarılıyor olmam lazımken şu halime bi bakın! Resmen bebeksizlik hastalığına yakalandım! Üstelik tek tedavi yolu da karım! Karım karım ille de karım!

Ada, "Sen benden mi kaçıyorsun yoksa?" diye sordu bebeksi ses tonuyla. Şu dudakları saktıma be karıcım! Şimdi öpüvericem bak! Gözlerimi onun öpülesi dudaklarından zar zor alıp bu seferde beni benden eden gözlerine diktim. Ciddi olamıyorum! Resmen kendi nikahlı karıma kur yapasım var! Ama bunu yapamam! Daha doğrusu yapmamam lazım!

"Yok canım ne ilgisi var?"

"Sen benden kaçıyorsun Atlas. Biliyorum bana hala çok kızgınsın. Ama ne yapıp ne edip kendimi sana affettireceğim. Hadi gel kocacım! Sana kahvaltı hazırladım!"

"Aç değilim!" diye ciyakladığım sırada karımın gözleri önünde yatakta zıplamam kaçıncı derece krallık oluyor tam olarak? Şimdi düşeceğim sizde halime kahkahalarla güleceksiniz öyle değil mi? Buna izin vermem! Çünkü ben Atlas Serez'im! Mükemmelim!

Ada, "Hadi kocacım. Zıplamayı bırak da kahvaltımızı yapalım," dedi beni ikna etmek için. Bebeğime baktım. Küçük civcivim gözlüklerinin ardından bana şirin bakışlar atarken onun bu dikkat dağınıklığını fırsat bilerek odadan kaçtım. Tabii küçük bebek ayaklarıyla Ada da peşimden koşuyordu. Kaçan kovalanır sözü gerçekmiş! Denendi ve onaylandı arkadaşlar!

"Atlas kaçma lütfen!"

Kendimi bizim yatak odamıza attığımda kapıyı kapatmama kalmadan minnak bebek de içeri girivermişti. Çabuk bir şeyler düşün Atlas! Yoksa bebeğin seni şirinliğiyle nakavt edecek! Kıt kafanı çalıştır oğlum! Sen zeki bir adamdın ne oldu sana? Tamam şimdi hiçbir şey olmamış gibi pijamamızı değiştirelim de kaslarımız karşısında karımızın dili tutulsun! Hadi bakalım Ada Serez! Şimdi gör bak seni dayanılması imkansız karın kaslarımla nasıl da büyülüyorum!

Pijama üstümü çıkarıp kenara fırlattım. Tamam karın kaslarıma bakmadan duramadığınızı biliyorum. Ama yine de çok bakmayın! Gözünüz falan kalır benden söylemesi! Şişkin ve dayanılmaz karın kaslarımla karıma görsel şölen yaşattığımı sanırken ne oldu dersiniz? Karımın umurunda bile olmadı. Yere attığım pijama üstünü az daha bana yediriyordu ki annesinin sesini duyunca bana kızmaktan vazgeçip üzerindeki civcivleri azat etti ve ne giydi dersiniz?

Sözde ben onu etkileyecektim. Ama minik bebek üzerine giydiği beyaz şort etek ve beyaz yarım atletle beni nakavt etmeyi başardı. Üzerinde bir de pembe bir gömlek geçirdi. Gömleğin düğmelerini iliklememiş saçlarını da salık bırakmıştı. Sizce de çok fazla dikkat dağıtan bir görüntü değil mi? Kahretsin! Şimdi bu görüntüden kurtulmak için kendimi camdan atmam gerek! Bu kadar güzel olunur mu insafsız?

Ada aynanın karşısında saçlarını elleriyle biraz dağıttı. Allah'ım sana geliyorum! Nasıl güzel bir şey bu? Bu nasıl bir güzellik? Karım diye demiyorum ama sizce de baş döndürücü bir güzelliği yok mu? Hayır diyenler lütfen şu kapıdan def olup gitsin! Yoksa ben kovmasını çok iyi bilirim! Benim karım dünyanın en güzel kızı ve bu tartışmaya açık bir konu değil! Ayrıca şunu da söylemeden edemeyeceğim. Barbie filmine bir bilet lütfen!

"Annem aşağıda bizi bekliyor," dedi tatlı bebek. Sonrasında bütün dikkatimi alt üst etmemiş gibi salına salına odadan çıktı. Kendine gel Atlas! O senin karın evet! Hatta en çok senin karın ve şimdi kendine gelip dikkatleri daha fazla üzerine çekmeden önce aşağıya in! Hadi göreyim seni!

Yakışıklılığımı konuşturarak Barbie bebeğimizin yanına yakışmak adına beyaz bir gömlek ve krem rengi pantolonumuzu giymiş saçlarımıza da havalı bir şekil vermiştik. Şimdi o bebek düşünsün! Odadan çıkıp aşağıya indim. Ada ile kayınvalidem beni sofrada bekliyordu. Tabii o an best kayınvalidemin depresyonda olduğunu unuttuğum için kendi kendime kızdım! Ah Atlas! Kadın hayatının aşkından ayrıldı ve bir şeyler yapman lazım! Sırf şu kadın için gardını düşürme ki bebeğin yaptığı hatayı güzelce anlasın. Oy ben onun o aklına kurban olurum!

"Sana portakal suyu sıktım," dedi bebek işveli bir edayla. Allah kahretmesin! Ablamdan mı öğrendi bu saç savurma işini bilmiyorum ama başıma balyoz yemiş gibiyim. Başım dönüyor ve ben sırıtmamak için kendimi çok zor tutuyorum.

Ada'nın yanındaki sandalyeye kuruldum. Küs olsak da hanımının dizinin dibinden ayrılmayacaksın! Ona bakmaktan ne yediğimi hatırlamıyorum. Kendisi kahvaltısına bense ona dalmıştım. Tabii o bunu bilmese de olur. Onu izlerken ne yediğimi bilmiyordum. Ama olsun! Önemli olan gözlerimin aşka doymuş olmasıydı. Karnım doymasa da olur!

Best kayınvalidem, "Birazdan beni evime bırakabilir misin oğlum?" diye sordu. O an karımın güzelliğiyle büyülendiğimden bana sorulan soruyu duyamamıştım. Az daha karıcığıma yakalanıyordum ki kayınvalideciğime baktım.

"Oğlum beni eve bırakabilir misin?"

"Annecim neden burada kalmıyorsunuz? Hem ben sizi çok özlerim," dedim. Damatlıkta son nokta benim! Bakın kayınvalideme! Kadının yüzü aydınlandı resmen.

Kıkırdayarak, "Ben yine gelirim oğluşum. Ama evime geçmek istiyorum," dedi.

"Sen nasıl istersen annecim. Evimizin kapıları sana sonuna kadar açık."

Ada'nın bakışlarını üzerimde hissettim. Bebeğim gözlükleriyle çipil çipil bana bakıyordu. Söylediklerim hoşuna gitmiş anlaşılan. Aman Atlas! Karının bakışlarına karşı bağışıklığın olmadığını biliyorum. Ama dayanmak zorundasın! Bunu sadece kendin için değil best kayınvaliden için de yaptığını sakın unutma! Sakın!

Kahvaltımızı yaptıktan sonra kayınvalideciğimi evine bırakmak üzere yola koyulduk. Sağ koltuk prensesim de tüm ihtişamıyla yerini almıştı. Eğer kafamı bir milim sağa çevirirsem kaza yapmamız muhtemeldi ki bu arada kaza demişken söylemeden edemeyeceğim. Özge eve geçmiş ve gayet iyiymiş. Tabii aynı şeyi Bedrettin için söyleyemeyeceğim. Kendisi en az best kayınvalidem kadar üzüntüden ölüyormuş! Ama az kaldı! Şu inatçı bebek dersini aldığında onlar için vuslat yakındır!

Ada beni izliyordu. Ona çaktırmadan baktığımda düşünceli olduğunu gördüm. Aramızda olanları kafasına taktığını biliyordum. Ama bu küslüğe devam etmek zorundaydım. Hatasını tam olarak anlamasını ve bunu telafi etmek için bir şeyler yapmasını istiyordum.

Best kayınvalidemi evine bırakıp yolumuza devam ettik. Sahil yoluna girdiğimiz sırada, "Atlas arabayı kenara çeker misin?" diye sordu bebeğim. O kadar heyecanlıydı ki bunun sebebini merak ederken bulmuştum kendimi. Arabayı sağa çektiğimde onun bu heyecanının sebebini anlamış oldum ve Ada yani benim bıcırığım arabadan inip koşmaya başladığında arabada küfürler savurmakla meşguldüm!

Sahilde reklam çekimi vardı. Bizim minik bebek de reklam çekimini izlemeye koşmuştu. Aklıma o şort eteğin boyu ve koşarken ne kadar kısalabileceği geldikçe kıskançlıktan krizlere girmiştim. Bebeğimi tek bırakmamam gerekiyordu. Arabadan inip peşine takıldım. Ben Atlas Serez! Çok kıskancım ve ayrıca hanımcıyım!

Ada reklam çekimini köşeden izliyordu. Tabii bu çekimi izlemek yerine benim Barbie bebeğimi izleyen bir adet davar vardı ki eğer benim güzeller güzeli karıma biraz daha bakmaya devam ederse onu bacaklarından tutup denize fırlatmam gerekecek! Sakin ol Atlas! Sen çok medeni bir insansın! Şimdi o davarı kenara itip hanımının yanında dur! Hadi göreyim seni!

Göğsümü şişirerek o adamı sınır dışı ettim. Sonra da başlarım küslüğüne dercesine bebeğimi belinden kavrayıp kendi sınırlarımın içine çektim. Ada bana baktı. Sadece bir bakışıyla bile bu kadar heyecanlanmam normal mi? Ah benim güzel bebeğim! Öl de öleyim be!

"Olmuyor! Olmuyor! Başka oyuncu kalmadı mı?" diye bağırdı yönetmen. Allah bilir kaç çekimi fiyaskoyla sonuçlandıysa adam hayattan bezmiş gibi görünüyordu. Tam o sırada kahretsin ki gözleri bunca insanın arasında beni buldu. Işıldayan gözleri ve ürkütücü gülüşüyle megafonuna, "Atlas Serez! Bu reklamda oynaman gerek," diyerek benim burada olduğumu sağır sultana bile duyuran yönetmeni de denize atasım var!

Bebeğim, "Oynayacak mısın?" diye sordu. Sırf o sordu diye sahneye çıkmam yok mu? Şimdi onlar düşünsün! Sırf bebeğim beni izlesin diye o manyak yönetmenin teklifini kabul etmiş bulundum arkadaşlar! Umarım başımı yakmam! Hadi bana şans dileyin bakayım!

Yönetmen, "Bu bir parfüm reklamı. Atlas Bey siz bu parfümü sıkacaksınız. Sonra da şuradaki bayan arkadaş sizin kokunuza doğru çekilecek," diyerek açıklama yaptığı sırada bir adet bebeğin delici bakışlarını üzerimde hissettim. Sırf onu çıldırtmak ve şu küslüğe bir son vermesi için birilerini gazlamak adına başımı hafifçe sallamıştım.

Kameranın karşısındaydım. Elimdeki parfümü yönetmenin bana söylediği şekilde üzerime sıktım ve kokunun keskinliği karşısında öksürmeye başladım. İlk çekimimizde de böyle bir skandala imzamı atmış olmaktan onur duyarım efendim! Yönetmen, "Sorun nedir?" diye bağırdı. Adamın yarım metrelik boyuyla ayı gibi kükremesine mi yoksa bana bu soruyu sormasına mı şaşırayım bilemedim. Sanırım sorduğu soru daha abes kaçıyordu.

"Sorun ne mi? Bu parfümü sıktığım anda o kız buraya gelmek yerine eğer canını düşünüyorsa hayatına denizde devam eder. Bu nasıl ağır bir koku böyle! Berbat!"

Yönetmen kimsenin dile getiremediği şeyi benim söylemiş olmama şaşırsa da o lanet olasıca megafonunu eline alıp, "Tekrar alıyoruz!" diye bağırmıştı. Allah belamı verdi arkadaşlar! Aklı olan bu alana gaz maskesiyle girer. Gerçi bu kokudan değil gaz maskesiyle bomba imha giysisiyle bile korunmanız imkansız!

O itici yönetmenin sesiyle parfüm şişesinden olabilecek en az miktarda parfümümü üzerime sıktım. Gerçi basmasam bile şişeyi delip yine de beni kokutacak gibi bir hali var ya neyse! Parfümümüzün korkusunu alan yaklaşık bir metrelik bacak boyuyla sarışın bir kadın üzerime üzerime geliyordu. Peki şimdi size bir sorum var! Sizce üzerine üzerine gelen bayan bacaktan sonra Atlas Serez ne yapmıştır? Hadi ama cevap çok basit!

"Olmaz! Karımdan başka hiçbir kadın bana dokunamaz!" diye bağırıp parfüm şişesini kırılıp da ozon tabakasını delme ihtimaline karşılık nazikçe yere bıraktım ve yönetmenin bağırışlarını gram umursamadan koşarak denize atladım. Evet bunu yaptım! Sonuçta yüzme de biliyoruz! Kıta değiştirmek suretiyle o kadından kaçmak benim kocalık borcum! İlle de karım!

"Atlas!" diye bağırdı bebeğim tepeden. Başımı kaldırıp ona baktığımda beni yüzerken görmek onu her ne kadar mutlu etse de yaptığımla onu şoka soktuğum da apaçık bir gerçekti. Ah benim bebeğim! Kocan senden başka birine gözüyle bile dokunmaz! Aşkım benim!

Suya bir kez dalıp çıktım. Üzgünüm balıklar! Bu zulmü size yapmak istemezdim ama gerçekten şu lanet olasıca parfümden kurtulmamın tel yolu bu! Sudan çıktığımda bebeğimin bana olan bakışını görmeniz gerekirdi. Aşkla baktı gözlerime. "İyi misin?" diye sordu ve bana sıkıca sarıldı. Barbie kostümün ıslanmasını umursamadan hem de!

Karım bana sarılıyor! Ama benim trip atmam gerek! Ah ahir zaman sen ne kadar zorsun! Öleyim ben en iyisi! Of! Bebeğim benden ayrılıp gözlerime baktı. Ona sarılmayan kolların kopsun emi Atlas! Allah seni kahretmesin! Bu bile isteye cenneti reddetmek değil de nedir acaba?

Ada, "Bana sarılmayacak mısın?" diye sordu dudak bükerek. Kahroldum! Mahvoldum! Bittim! Tükendim!

"Sarılamam," dedim zorlukla. Ada hafifçe başını sallamakla yetindi. Sonrasında beni olduğum yerde bırakıp o sevimsiz yönetmenin yanına gitti. Bu kız ne yapıyor böyle?

Ada adamın elinden megafonu aldı. Elindeki koca megafona, "Biliyorum kalbini çok kırdım. Sana söylememem gereken şeyler söyledim. Ama çok pişmanım. Lütfen beni affet kocacım!" diye bağırdı. Tüm Türkiye kavga ettiğimizi duysa da onun bu mahçup haline baktım. Gerçekten pişmandı. Annesinin meselesini daha sonra da çözebiliriz öyle değil mi? Sonuçta önce karımla barışmam gerek! Bahane falan aramıyorum canım.

Karımı özlemek suç mu ki bana trip atıyorsunuz. Pişman oldu işte! Pamuk şekerimin bir gülüşüne değmez mi? Değer değer! Bebeğime doğru yaklaştım. Elindeki megafonu kaptığım gibi, "Seni affediyorum karıcım!" diye bağırdım. Megafonu o sesi kısılasıca yönetmene geri verip bebeğime sarıldım. Resmen bebeksizlikten bu saate kadar ölmüşüm! Ah benim güzel kokulu bebeğim!

Onu öpücüklere boğmamın ardından beni itekledi. Tabii o an için neye uğradığıma şaşırdım! "Atlas acilen eve gitmemiz gerek. Parfümden dolayı ciğerlerim iflas edecek," dedi Ada kıkırdayarak. Haklı!

"Üzerimde olmasına alıştım ama ben."

"Eğer bu parfümden kurtulmazsan sana biraz zor sarılırım Atlas Serez."

"Emir büyük yerden geldi. Hadi evimize gidelim karıcım."

Ada ile birlikte reklam setini terk edip arabaya doğru yürümeye başladık. Bu arada arkasında arabada bebek var çıkartması olan arabayla kaza yaptığım için yedek araçla eve döndüğümüzü belirtmek isterim. Sonuçta bunun arkasında arabada bebek var çıkartması yok ve arabada bebek olduğunu bilmeyen diğer sürücüler korna çalarak bebeğimi rahatsız edebilir öyle değil mi?

"Seni çok seviyorum kocacım!" diye şakıdı bebeğim. Barışmamız sadece onu değil beni de fazlasıyla mutlu etmişti. Karımsız bir ana daha tahammülüm kalmamıştı! Yaşasın evlilik! Yaşasın karım!

"Bende seni çok seviyorum karıcım!"

Radyodan favori şarkımı da açtığıma göre benden mutlusu yok. Sağ koltuk prensesimle beraber evimize döndük. Eve döner dönmez derimi yüzmek suretiyle şu kokudan kurtulmak için sağlam bir duş almıştım. Sonra da güzelce giyinmiş aşağıda üzerini sarılarak ıslattığım için kotla tişörte geçiş yapmış olan biricik karımın yanına inmiştim. Karıcığım hipnotize olmuşçasına televizyon izliyordu.

Onun dikkatinin dağınık olmasını fırsat bilerek yamacına kuruluverdim. Tabii ki de bebeğimize sarılmayı da ihmal etmedik! Bebeğim, "Beni affettin mi gerçekten?" diye sordu. Ona bakınca adımı bile unutuyorken söyleyin bana ben onu nasıl affetmeyeyim? Nasıl? Ama yine de ona asılma fırsatını geri tepmedim!

"Tam olarak affetmedim bebeğim."

"Peki affetmen için ne yapabilirim?"

"Bir öpücüğe affedebilirim."

"Hiç şansın yok Atlas Serez."

"Anlaşıldı sen benimle barışmak istemiyorsun," dedim kollarımı bağlayıp surat asarak. Bebeğim gözlerini devirdi. Sonra da benim eşsiz cazibeme daha fazla dayamayıp yanağımdan öptü. Minicik bir öpücükle pamuk gibi olduğumu söylemiş miydim?

"Barıştık mı?"

"Barıştık," dedim ona sarılarak. O ölüyü diriltip geri öldüren parfümün kokusundan da kurtulduğuma göre bebeğime doya doya sarılabilirim. Minik bebek başını göğsüme yaslamış televizyon izliyordu. Dur bir de biz bakalım şu diziye. Eğer bebeklere uygun değilse kapatırım ona göre!

Diziye ne ara başladığımızı ve ne ara ortalarına geldiğimizi hatırlamıyorum. Ama aşırı sardığı kesin. Hatta bebeğim akşama sırf dizi karşısından kalkmamak için taze fasülye yapma kararı almıştı. Beraber fasülye kırarken bir yandan da dizi izliyorduk. "Aşkım diğer bölümü aç," dedi bebek heyecanla. Bu nasıl bir dizi böyle? Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor! Entrikadan öleceğim şimdi!

"Ay ne yaptı görün mü?"

"Gördüm bebeğim! Kadına bak!"

Bebeğimle beraber akşama kadar dizi izledik. Şaka yapmıyorum. Gerçekten totom oturmaktan düzleşene kadar onunla beraber dizi izledim. Ayrıca ayıklanacak başka fasülyemiz de kalmadı. Dizinin bitimiyle artık koltuktan kalktım. Eğer beş dakika daha oturursam kesinlikle totomdan geriye hiçbir şey kalmayacak!

Fasülye kaplarımızı mutfağa bıraktığım sırada bebek de minik adımlarıyla peşimden geldi. O kadar tatlıydı ki insanın onu mıncırası geliyor! Tamam hadi mıncıralım biraz! Bebeğimin yanaklarını hafifçe sıktım ve öpücüklere boğdum. Kıkırdadı. Nasıl da güzel gülüyor! Gel de yeme şunu!

"Fasülyeyi ocağa koymam lazım kocacım. Yoksa aç kalacağız."

"Aç kalalım karıcım," dedim onun yanağını şap diye öpmeden hemen önce. Şimdi ağzına okkalı bir tokat patlatacak Atlas! Küçük bebeği öfkelendirme!

Bebeğim minik elleriyle bizim için bir tencere fasülye yaptı biliyor musunuz? O yumuk yumuk elleri yerim ben! Yerim! "Atlas telefon çalıyor," dedi bebeğim. Tabii ben ona bakmaktan ev yansa sonradan anlayacağım için, "Atlas telefon!" diyerek beni dürtmek zorunda kalmıştı.

Çalan telefon benimki değildi. Bebeğimin telefonu koltuğun üzerinde çıldırmışçasına bağırıyordu. Telefonu alıp bebeğime uzattığım sırada gözüm ekranda yazan teyzem yazısına kaydı. Bu kadın neden arıyor ki şimdi? Ada aramayı cevaplandırıp telefonu kulağına götürdü. Bir yandan da fasülyenin yanına pirinç pilavı yapmakla meşguldü.

"Efendim teyzecim," diyerek başlayan konuşma yavaş yavaş Ada'nın dehşet dolu bakışlarını bana çevirmesiyle noktalandı.

"Ne olmuş bebeğim? Neden yüzün öcü görmüş gibi oldu?"

"Teyzem, eniştem ve gıcık kuzenim Özgür şu an yoldalarmış. Bizim eve geliyorlar! Daha doğrusu annemin yanına geliyorlar ve teyzem bizim evli olduğumuzu bilmiyor! Şimdi kafamı şişirecek bana neden haber vermedin diye?"

Ada sıkıntılı bir nefes verdi. Gözlemlerime dayanarak ufak tefek boylardaki teyzenin ailenin en fenası olduğuna eminim. Gerçi benim best kayınvalidem onu fena benzetir ya neyse! "Yemeğimizi yedikten sonra onları almaya gideriz bebeğim. Sonrasında hep beraber sizin eve geçer şu evlilik olayını da konuşuruz artık," dedim sıkıntıyla. Aklıma enişte faktörü takıldı. Adam inşallah üzerimde yasadışı deneyler falan yapmaya kalkmaz! Yoksa işim iş!

"İyi ki varsın kocacım!"

Bebeğimizi keyiflendirdiğimize göre şimdi yemek zamanı. "Bebeğimi beslemeliyim!" diyerek Ada'ya sofrayı kurmasına yardım ettim. Beraber bebeğimin ellerinden çıkma dünyanın en lezzetli fasülyesini ve pilavını yedikten sonra karı koca bulaşıkları yıkamış ve en sonunda da fırtına etkisiyle hayatımıza giren teyzeyi almak üzere otogara doğru yola koyulmuştuk.

"İşte orada bekliyorlar," dedi Ada heyecanla. Ondaki bu heyecanın sebebi teyzesinin evli olduğumuzu öğrenmesiyle kafamızı kıracak olmasından geliyordu. Tabii sadece kafamızı kırsa yine iyi! Daha kafa ütüleme seansımız var!

Arabadan inip teyzeyi, enişteyi ve o sevimsiz kuzeni karşıladık. "Teyzem!" diye şakıdı Ada. Teyzesiyle kucaklaşırken eniştenin bana bakmadı açıkçası beni bi ürküttü. Adam her an bana kafa göz dalabilecek gibi bakıyor ki burada beni koruyabilecek best kayınvalidem de yok! Eyvah eyvah!

"Annenin nişanlandığını magazinden öğrendim! Bu olacak iş mi canım? Ablamın hayatına yıllar sonra bir adam girmiş ve ben bunu bilmiyorum. Valla atladım geldim ilk otobüse."

Teyze daha şimdiden çenesiyle beynimizi matkap gibi delmeye başladı. Allah bilir bizim evli olduğumuzu öğrense ne tepki verir! "Annemle o adam ayrıldı," dedi Ada. Bu konuyla morali eksilere çekilmişti. Gülen yüzünü soldurdular bebeğimin!

"Aaa! Neden?"

"Uzun hikaye teyze. Ben sana sonra anlatırım. Sakın anneme bir şey sorma. Morali çok bozuk."

Annesinin moralinin bozuk olmasını fark etmesi iyiye işaretti. Umarım hatandan dönersin bebeğim. Arabayı best kayınvalidemin evinin önüne park ettim. Herkesler arabadan inince küçük kuzen ile beraber bavulları eve taşıdık. Kendileri beni ne olarak gördü bilmiyorum ama bana pis pis sırıtarak bakıyor ve eğer biraz daha böyle bakmaya devam ederse karımın kanından falan dinlemem çakıveririm o sırıtan ağzına yumruğu söyleyeyim! Tamam fazla abarttım! Tamam şu an teyzenin korkusundan saracak yer arıyorum!

Zile bastığımızda best kayınvalide bize neden geldiniz ki der gibi bir bakış atıp kenara çekildi. Kadının ruhu çekilmiş resmen. Allah cezanı vermesin Özge! Senin yüzünden oldu tüm bunlar!

"Ablam!" diyerek best kayınvalideme yapışan kişi tabii ki de minik teyzeydi. Hepimiz içeri geçince asıl detay çarptı gözüne. Allah kahretmesin! Şimdi hapı yuttuk!

"Durun bir saniye! Ada'nın parmağındaki şu yüzük de ne?"

Şu teyzenin ciddi manada cin olduğundan şüpheleniyorum. Daha kapıdan gireli iki saniye olmadan ne ara gördü yüzüğü? İşte şimdi bittik biz! Hakkınızı helal edin dostlarım! Belki ölür kalırım şu kadının gazabından sonra! Belli mi olur? Hepinizi seviyorum! Bebeğim size emanet! Elveda hayat!

Loading...
0%