Yeni Üyelik
50.
Bölüm

22.Bölüm: Atlas’ın Bebeği (Final)

@sevvnuraydn

Sizlere annemle Bedroşu resmen evlendireceğim bir sabahtan pozitif enerji gönderiyorum dostlarım! Günaydınlar efendim! Güne Seda Sayan ablamız gibi başlamama on üzerinden kaç puan veriyorsunuz bakalım? Hadi ama biraz insaflı olun! O kadar güzel enerji gönderdim!

Atlas, "Bebeğim geç kalıyoruz," dedi takımının yakasındaki papyonu aynanın karşısında son bir kez düzeltirken. O kadar heyecanlıydım ki kendimi bir türlü hazır hissetmiyordum. Sanki üzerimdeki elbise bu düğüne uygun değilmiş gibi geliyordu. Halbuki bu elbiseyi Talya'nın butiğinden bayıla bayıla almıştım. Şimdi ise aynadan kendime baktıkça stresten saçlarımı yolasım geliyordu.

Düğünün mükemmel olmasını ve annemin mutlu olmasını istiyordum. Bir aksilik çıkacak diye ödüm kopuyordu. Elbisemin yakasını belki de milyonuncu kez çekiştirerek düzeltirken Atlas arkamda durmuş, "Güzelliğinle düğünü iptal ettirmek mi istiyorsun?" diye sormuştu. Gülümsedim. Şu adam da olmasa şimdiye kadar gerginlikten çoktan ölmüştüm. Şaka yapmıyorum. Cidden ölmüştüm!

Ona dönüp kollarımı boynuna doladım. "Aksilik çıkacak diye çok korkuyorum kocacım," dedim dudak bükerek. Minik bir veletten farkım olmadığı doğrudur! Tabii kocamın da eline geçen hiçbir fırsatı kaçırmadığını söylemeden edemeyeceğim!

Atlas büktüğüm dudakları öpmekle kalmamış rujumu mahvetmişti. Ondan ayrıldığımda dudaklarına bulaşan pembe rujla kendimi tutamayıp kahkaha attım. Atlas Serez'i pespembe dudaklarla görmek de varmış kaderimizde!

Atlas dudağına bulaşan ruju çıkardı. Bense yeniden ruj sürmek üzere yeniden aynanın karşısına geçtim. "Geç kalacağız," dedim panikle rujumu sürerken. Çantamı milyon kere kontrol ettim ve en sonunda kocamı koluma takıp aşağıya indim.

Evde kimsecikler yoktu. Teyzem cinlik yapıp annemi kuaföre götürmüştü. Annem ise onca zamandan sonra evden istemeye istemeye de olsa çıkmıştı. Acaba şu an kendi düğününe hazırlandığını bilse ne tepki verirdi? "Hadi gidelim karıcım. Best kayınvalidemle Bedroşumun düğününü kaçırmak istemeyiz," dedi Atlas gülerek.

Evden çıktık. Arkasında arabada bebek var yazan uzay mekiğimiz de tamirden geldiğine göre artık düğüne gidebiliriz. Atlas arabayı çalıştırdı. Güneş gözlüklerini takmış takım elbiseyle yeterince yakışıklı değilmiş gibi karizmasıyla beni mahvetmişti. Sana yakışıklı olmayı yasaklıyorum Atlas Serez! Daha doğrusu sadece benim yanımda yakışıklı olabilirsin!

"Bi ablamı arayalım bakalım," dedi Atlas. Telefonunu tutacağa yerleştirmiş Talya'yı arıyordu. Talya telefonu açar açmaz çığlığı bastı.

"Kuaförde olduğumu hatırlaman için çığlık atmam mı gerekiyor? Beni neden rahatsız ediyorsun?"

"Bende seni çok seviyorum canım ablam."

"Ne var?"

"Biz Ada ile şimdi çıktık. Eğer hala hazırlanamadıysan Bülent Ersoy gibi kuaförde sabahlayacaksan yeğenimi alabilirim diyecektim."

"Öküzsün Atlas! Tam bir öküz! Sen beni nasıl Bülent Ersoy'a benzetirsin? Kapat şu telefonu! Kapat!"

Atlas korkudan telefonu kapattı. Talya öyle çok bağırmıştı ki benim bile ödüm kopmuştu. "Şimdi üçe kadar say bebeğim. Tam üç saniye sonra bana yeğenimi ondan almam için yalvaracak çünkü," dedi Atlas gayet kendinden emin bir şekilde. Açıkçası bu söylediğine inanmadım. Çünkü Talya'nın bi lanet okumadığı kalmıştı ki tam üç saniye sonra Talya Atlas'ı geri aradı.

"Şey Eda'yı alman mümkün mü? Okan çocuğu ağlata ağlata bi hal oldu da."

"Tamam geliyorum."

"Sen bir tanesin canım kardeşim! Ablasının bir tanesi! Hadi iyi bir dayı olarak biraz yeğeninle ilgilen."

Talya bolca sanal öpücüğün ardından telefonu kapattı ve Atlas haklı çıktığı için övünmeye başladı. Şu adam bir kere mütevazi olsa dişimi kıracağım! Bakın o derece! Asla kendini övmeden duramıyor. Asla!

"Ben sana demiştim bebeğim. Ablam dayanamaz demiştim."

Atlas arabayı Talya'nın gittiği kuaförün önünde durdurdu. Okan yanıma gelip kucağıma tombul kuşu bıraktığı gibi ortadan toz oldu. Tabii bir de bebek çantasını arka tarafa bıraktığını da söylemeden edemeyeceğim. Resmen bebeği bize kilitlediler. İnanabiliyor musunuz?

"Oy ben seni yerim," dedi Atlas yeğenine. Arabayı çalıştırmadan önce minik kuşu biraz sevmişti. İtiraf etmek gerekirse bu adamın eline her şey yakışıyor. Bebek tutmasını çoktan geçtim. Öylece damacana tutsa bile ona hayran olabilirdim.

"Şimdi yengenin kucağında uslu uslu otur. Seninle ve tabii güzeller güzeli yengenle dayının best kayınvalidesinin düğününe gidiyoruz," dedi Atlas bebeği kucağıma verirken. Bebek de az değil. Anasının kızı o kadar tatlı ki kucağımda onu hamur gibi yoğurmamak için çok zor duruyordum. Her yeri boğum boğum ve onu öptükçe daha çok öpesim geliyor.

Ben Eda'nın kollarındaki boğumların her birine öpücük kondururken Kanlıca yolundaydık. Otele varmamıza çok az kalmıştı ve her kilometre başında heyecanım kat be kat artıyordu. "Bence bundan sonra elinde bir bebek olmalı," dedi Atlas imayla. Al işte! İki dakika ciddi olamıyor.

"Çok gerginim Atlas Serez ve eğer şu lanet otele vaktinde varamazsak gerginlikten uzay mekiğinin içinde can verebilirim."

"Buna asla izin veremem bebeğim. Seni vaktinde otele yetiştireceğim. Sen hiç merak etme."

"Nedense bu söylediğine pek inanamadım kocacım."

"Benim adım Atlas. Ben yaparım diyorsam yaparım bebeğim."

Atlas uzay mekiğini uzaya fırlattı. Artık hızlı gidiyorduk ve bu hız ne yazık ki Eda'nın hiç ama hiç hoşuna gitmemişti. Birden bire çığlık çığlığa ağlamaya başladı. Artık o şirin suratını asmakla kalmamış ağzını havaya dikerek ağlıyordu. "Şimdi ne yapacağız?" diye sordum tombul kuşu sakinleştirmek için hafifçe sallarken.

Atlas da ne yapacağımızı tam olarak bilmiyordu. Daha doğrusu araba kullanırken çığlık atan bir bebeği nasıl susturabilirdi ki? Araba yavaşladı. Eda'yı susturabilmek için kapalı camdan dışarıyı göstermeye başladım. Biraz sakinleşti. Artık çığlık atmıyor ve ya ağlamıyordu. En sonunda sustu. Sırtını göğsüme yasladım. Kucağımdaki parlak taşlı çantayla oynuyordu şimdi de. Tatlı şey ne olacak?

Atlas arabayı Kanlıca'daki otelin önüne park etti. Arabanın anahtarlarını valeye verdi ve dönüp benim kucağımdan bebeği aldı. Arka kapıdan bebek çantamızı da aldığımıza göre artık düğün için otele geçebiliriz. Atlas kucağında tütüler giydirilmiş sevimli bir bebekle elimden tuttu. Birlikte evli, mutlu, çocuklu profili çizdiğimiz aşikardı.

Konuklar yavaş yavaş yerlerini almaya başlamıştı. Dün fiyonklarını bağlamakla uğraştığımız sandalyeler bir bir doluyordu. Otele girer girmez bizi Özge ile Bulut karşıladı. "Annen seni görmek istiyor Ada," dedi Özge. Bunun üzerine Atlas ile bebişi de ardımda bırakıp teyzemle kuaförden dönmüş ve muhtemelen şu an son hazırlıklarını yapan annemin odasına çıktım. O kadar heyecanlıydım ki bir süre kapının önünde öylece beklediğimi söylemeden edemeyeceğim.

Derin derin nefesler alındı ve odaya girildi. Odaya girdiğimde gözlerimin dolduğunu hissettim. Annem aynanın karşısında durmuş kendine bakıyordu. Ona doğru yaklaştığımda bana doğru döndü. Onca zamandan sonra onu ilk kez bu kadar mutlu görüyordum. "Kızım," dedi annem neşeyle. Üzerinde yere düz inen sade bir gelinlik vardı. Saçlarını toplattırmış kenarlarına çiçekler iliştirmişti. O kadar güzel görünüyordu ki dayanamayıp ona sıkıca sarıldım.

"Teşekkür ederim," dedi annem. Sesi titremişti. Sırtımı sıvazladı ve benden ayrıldığında makyajı akmasın diye ağlamamak için kendini çok zor tutmuştu.

"Çok mutlu ol anne."

Annemin dudaklarında sıcak bir tebessüm belirdi. Artık yorgun ve hasta değildi. Aşk onu iyileştirmişti. Artık hastalıklı değil, gerçekten iyileşmiş görünüyordu. Ona baktım. Gözlerimin dolmasına engel olamadığım sırada odaya elinde gelin çiçeğiyle teyzem girdi. "Abla çok güzel olmuşsun," diye şakıdı teyzem. Sesinin kapı zilini anımsattığını söylemiş miydim?

"Benim artık aşağıya inmem gerek. Atlas bebekle daha fazla dayanamaz," dedim gülerek. Tam ben odadan çıkarken odaya bu sefer de sevimsiz kuzenim Özgür damladı. Beni görünce gevşek gevşek sırıttı. Onunla uğraşamayacağım. Kocam kucağında tombul bir bebekle Allah bilir şu an ne halde? Otelin zemin katına indim. Hemen ardından bizim yakışıklı playboyu bulabilmek için bahçeye çıktım.

Atlas en önde kucağında bebekle yerini çoktan almıştı. Düğün başlamak üzereydi. Bedrettin Bey nikah masasının önünde annemi bekliyordu. Özge sol taraftaki sandalyelerde en önde oturmuştu. Hemen dibinde de Bulut vardı. Bu kan verme olayından sonra ikisinin ayrılamaması sizce de şüphelendirici değil mi? Bizim mavi kelebek ile Bulut...

Düğünün olmazsa olması gelinin elinde çiçeğiyle belirmesiyle hepimiz başları o tarafa çevirmiştik. Annemin gülümsemesi ışık saçıyordu. Ağır adımlarla nikah masasına doğru ilerliyordu. Atlas, "Best kayınvalidem ne kadar güzel olmuş," dedi gözleri dolu dolu. Utanmasa yanımda salya sümük ağlamaya başlayacaktı. Gerçi benimde ondan arta kalır yanım yok ya neyse!

Annem nikah masasının önünde onu bekleyen Bedrettin'in elini tuttu. Şimdi büyük ana gelmiş bulunmaktayız arkadaşlar! Mendilim nerede benim? Atlas Eda'yı Talya'ya geri iade ettikten sonra annemlerin yanına geçti. Nikah memuru ve tabii bir de best damadın şahitliğinde annemle Bedrettin'in nikahları kıyıldı. Annem resmen evlendi arkadaşlar! Ağlamak üzereyim!

Alkışlar eşliğinde annemle Bedrettin dünyaevine girdiğinde best kayınvalidesini everen canım kocam yanıma geldi. O kadar mutluydu ki onun o sırıtan ağzını severken koparasım geliyordu. "Hadi bebeğim gidiyoruz," dedi Atlas birden. Elimden tutmuş beni sandalyeden kaldırdığı gibi peşinden sürüklüyordu.

"Nereye gidiyoruz?"

"Yetişmemiz gereken bir düğün daha var!"

Atlas'ın aklından yine neler geçtiğini düşündüm. Allah bilir yine ne haltlar yedin Atlas Serez! Umarım beni çıldırtmazsın! "Atlas annemin düğününden kaçacak kadar önemli kim evleniyor?" diye sorduğumda Atlas durup bana baktı. O haylaz gülüşten sonra bir şeyler olacağını bilmem gerekirdi! Kahretsin!

"Çok fazla soru soruyorsun bebeğim," dedi ve ben daha ne olduğunu bile anlayamadan beni sırtına aldı. İmdat! Kaçırılıyorum! Daha doğrusu kocam beni şu an kaçırıyor! Yetişin!

"Atlas!" diye cırladım. Ama bana mısın demedi. Hatta kahkahalar atmaya başladı. Onun sırtında bizimkilerden medet ummak tek çaremmiş gibi görünüyor!

Feyza'ya, "Beni kurtar gotik!" diye bağırdım. Omuz silkti. Gelenler ve hatta annemler bile peşimize takılmıştı. Resmen Atlas adındaki komutanın arkasında onlarca asker vardı. Kahretsin! Bu durumda ben ne oluyorum? Sakın söylemeyin! Atlas'ın bebeği!

Atlas beni kucakladığı gibi arabasına adeta Barbie bebekmişim gibi oturttu. Adam düpedüz beni kaçırıyor! Hem de herkes buna çanak tutuyor! İnanılır gibi değil! Atlas yanımdaki yerini aldığında ona şok içinde baktım. Peki buna karşılık o ne yaptı dersiniz? Siyah güneş gözlüklerini taktı ve yakışıklılığıyla çenemi bir güzel kapatmamı sağladı. Artık ona soru sormaktan vazgeçtim. Kocam nereye götürürse kabulüm artık!

Atlas arabayı çalıştırdı. Arkamızda koca bir konvoyla ilerliyorduk ve ben artık o kadar salmıştım ki bu benim kaderim dercesine yolu izliyordum. Canım kocam ise gayet keyfli bir şekilde hızla ilerliyordu. Allah bilir bunca insanı peşimize takmış nereye gidiyoruz? Ah Atlas! Umarım annemin nikahı kıyılır kıyılmaz bu kadar insanı peşimize takmanın haklı bir sebebi vardır. Yoksa elimden çekeceğin var ona göre!

Atlas arabayı durdurduğunda dünyadan bi haberdim. Geldiğimiz yerin bile farkında değildim. Atlas arabadan inip beni sanki patates çuvalıymışım gibi yeniden sırtına alana kadar donuk olduğumu söyleyebilirim. Atlas'ın sırtında bir binaya girdik. Merdivenleri tırmandık ve en sonunda kendimi bir odada buldum. Bizim burada ne işimiz var ki şimdi?

Atlas, "Geldik bebeğim," dedi neşeyle. Beni yere bıraktığında neden buraya geldiğimizi sorguluyordum. Ta ki askıdaki beyaz saten gelinliği görene dek!

"Bu gelinlik de neyin nesi böyle?" dedim şok içinde.

"Bilmiyorum bebeğim. Sanırım gelin birazdan burada olur."

"Gelin kim ki?"

"Sahi şu gelinin adı neydi? Dur bir düşüneyim," dedi Atlas. Çenesini düşünceli bir şekilde ovuşturdu ve hatırladığını belli edercesine sırıttı.

"Ada Serez diye biri."

"Annemin nikahından bizim düğünümüze mi kaçtık yani!"

"Sanırım öyle oldu."

Atlas'a baktım. İlk başta tüm bunların bir şaka olduğunu düşündüm. Ama değildi. Resmen annemin nikahının ardından Atlas bizim düğünümüzü organize etmişti. "Tüm bunları ne ara yaptın?" diye sordum Atlas'a. Gözlerim dolmuştu. Şu adamı iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyordu. Kaşla göz arasında koca bir düğünü organize etmişti. Hem de bir gün içinde!

"Çok zor olmadı karıcım. Şimdi gelinliğini giy de kocan aşağıda seni beklerken ağaç olmasın."

Atlas odadan çıktı. Onun yerine odaya heyecanla Nil ile Aslı girdi. Çocukluk arkadaşlarımın da bu işin içinde olduğunu anlamam uzun sürmedi. Herkes kocamla birlik olmuş beni oyuna getirmişti. Ama mutluydum. Hem de çok!

"Biri sana bunu gönderdi," dedi Nil elinde beyaz dikdörtgen bir kutu ile yanıma gelirken. Kutuyu alıp kapağını araladım. İçindeki her ne ise beyaz bir kağıda sarılmıştı ve ne olduğunu tahmin etmek çok da zor değildi. Üzerine bir de küçük bir not iliştirilmişti.

Aptal prens gibi tek bir ayakkabıyla kapı kapı gezip prensesimi bulmak yerine Cinderella'nın ayakkabısının tekini buldum. Not: BD

Kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Aslı, "BD de kim?" diye sordu. BD'nin kim olduğunu bilmek bir yana paketi yırttığımda gerçek bir Cinderella ayakkabısıyla karşılaşmıştım. Tek farkı rengiydi. Böyle bir şeyi Atlas'ın nereden bulduğunu düşündüm ve hemen ardından Aslı'ya baktım.

Gözlerim dolu dolu, "Bebeğin dayısı," diye yanıtladım sorusunu. Aslı ile Nil sayesinde beyaz saten bir elbise olan gelinliğimi giydim. Ayakkabılarımı da giyince gerçek bir prenses olduğumu hissettim. Artık baloya geri dönebilirdim ki asıl şoku Aslı ile Nil'in gidişiyle odadan çıkmam gerektiği anda yaşadım.

Odadan çıktığımda gözlerimi etraftan bir türlü alamadım. Taşlı avizeler, kırmızı halılar derken gerçek bir sarayda olduğumu anladım. Atlas bunu da yapmış olamazdı öyle değil mi? Anlaşılan kocam beni şaşırtmaya doyamıyor. Merdivenlerden yavaş yavaş inmeye başladım. Umarım bu yüksek topuklular yüzünden ölümüm saray merdivenlerinde olmaz. Umarım!

Basamakları ağır ağır inmeye başladım. Elim merdiven korkuluğunda kayıyordu ve yere inmeme birkaç basamak kala onu gördüm. Büyülenmiş gibi bakıyordu gözlerime. İşte hayatımın aşkı orada beni bekliyor. Namıdiğer bebeğin dayısı.

Yere inmeme son üç basamak kalmıştı. Onu görmenin heyecanıyla ayağımı boşluğa atmış olabilirim. Kabul benim hatam! Ama böyle bir hatanın bizi tanıştığımız o ilk ana götürebileceğini nereden bilebilirdim ki? Aniden kayıp Atlas'ın üzerine düştüm. Tıpkı o gecede de olduğu gibi saçlarım onun yüzüne dökülmüştü. Fakat o günden farklı olarak bu sefer içimde korku ve ya endişe yoktu. Aşk vardı. Ona olan aşkım!

Saçlarımı kenara çektiğimde bebeğin dayısı ile göz göze gelmiştim. O zamanlar bakışlarındaki manayı bilmiyordum. Ama şimdi biliyordum. Sıcak nefesiyle başımın heyecandan döndüğünü hissediyordum. Saçlarım yeniden yüzüne döküldü. Atlas'ın parmakları yüzümü kavradı. Saçlarımı yüzünden çekti ve gülümsedi. O gün kaçıp gitmiştim. Ama şimdi ondan gitmeye hiç niyetim yoktu.

"Senle ben iki cihan bir araya gelse bile bir araya gelemeyiz demiştim. Ama şimdi senle ben bir araya gelmekle kalmadık. Biz olduk Atlas."

Atlas gülümsedi. Yakıcı gülümsemesini benimkiyle buluşturdu ve hemen ardından, "Sana bu yılın en iyi çifti olacağımızı söylemiştim bebeğim. Senle ben bu dünyanın görüp görebileceği en uyumlu çiftiz," dedi Atlas.

Hayatımın en güzel günüydü. Yani en azından ben öyle sanıyordum. O özel günün üzerinden geçen dört koca ay geçti. Bu dört aylık süreçte tuttuğum günlüğün üzerinde çalışıp bir kitap yazabileceğim kimin aklına gelirdi ki? Açıkçası ben bile böyle bir şey yapabileceğimi düşünmemiştim. Atlas ile olan ne badirelerden geçen mutlu hikayemizi Senle Ben isimli bir kitaba dönüştürdüm. Kitap şu an çok satanlar listesinde ve bu beni aşırı mutlu ediyor. Tabii asıl özel olan âna henüz gelmedik.

Hastanedeydim. Bugün Atlas'ın doğum günüydü ve ben hastanedeydim. Şimdi soracaksınız kocanın doğum gününde hastanede ne işin var diye! Çok haklısınız. Ama şimdi sizlere açıklama yapmadan önce hastaneyi beni bulabilmek için birbirine katan kocamı sakinleştirmem gerek. Nasıl olsa sebebini biraz sonra öğreneceksiniz!

"Bebeğim! Sen iyi misin?"

Atlas odaya dalıp bana sıkıca sarıldı. Anlaşılan tek bir kelimeyle başıma gelebilecek onlarca ihtimali düşünüp kendini mahvetmişti. Hanımcı bir kocayla olmanın tek sıkıntılı yanı parmağınızın ucundan bir damla kan gelse dikiş attırmaya acile götürecek olmalarıdır ki benim başıma gelen böyle bir şey değildi.

"Ben iyiyim Atlas Serez," dedim onu rahatlatmak için. Sonrasında onu elinden tutup sedyenin üzerine yanıma oturttum.

"Sana bir şey söyleyeceğim Atlas. Ama aşırı tepki vermenden korkuyorum."

Gözlüklerimin üzerinden ona baktım. Kendileri eli yüreğinde iki dudağımın arasından dökülecek sözcüklere o kadar odaklanmıştı ki haline gülmeden edemedim. Öncelikle gücümüzü toplamak adına derin bir nefes alsam iyi olacak. Hazırsanız bombayı patlatıyorum. Sıkı durun!

"Artık bana bebeğim demeyi bırakman gerekecek Atlas."

Tepki yok. Çıt yok. En ufak mimik kıpırtısı dahi yok. Adam donup kaldı. Arkadaşlar kocam dondu sanırım. "Atlas," dedim onu kendine getirmek için. Atlas bir süre boşluğa baktı. Hatta bu süre o kadar uzundu ki bir saniye daha böyle kalmış olsaydı hemşireyi çağırmak zorunda kalacaktım.

"Ben bir şey anlıyorum ama doğru mu anlıyorum?"

Başımı hafifçe salladım. Gözlerim yavaştan solmaya başlamıştı. "Hamileyim. Bizim bir bebeğimiz olacak Atlas," dedim cebimden bebeğimizin ilk ultrason fotoğrafını çıkarmadan hemen önce. Aslında bu güzel haberi ona doğum günü pastasını üfledikten sonra söylemek isterdim. Fakat şöyle bir şey var ki burası onu dolaylı olarak ilk reddettiğim yerdi. Aynı sedyenin üzerindeydik ve bu sefer ona hep beklediği müjdeyi vermiştim.

"Ben şimdi," dedi Atlas. Gerisini getirememekle birlikte ultrason resmindeki minik noktaya bakarken mutluluktan neredeyse ağlayacaktı.

"Ben şimdi anne mi oluyorum?"

"Hayır sen baba oluyorsun. Ben anne oluyorum."

"Ben anne oluyorum. Sende baba," dedi Atlas. Adam mutluluktan ne dediğini bilmiyor. Gülmeye başladım.

"Hayır sen baba oluyorsun Atlas Serez. Hamile olan sen değilsin benim," dedim gülerek. Atlas bana sıkıca sarıldı. O kadar mutluydu ki şu hastaneden uçarak çıksa şaşırmazdım.

"Bizim bir bebeğimiz," dedi Atlas sanki bir hayalden bahseder gibi.

"Bu hayatım boyunca alabileceğim en güzel doğum günü hediyesi."

"İyi ki doğdun kocacım. İstediğin gibi otuzundan önce baba olmuş olacaksın."

Atlas yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Ah benim güzel bebeğim. Ben şimdi sana bebeğim demeden nasıl duracağım?" dedi Atlas sanki çok büyük bir kayıp vermiş gibi. Kıkırdadım. Ona sarıldım ve, "Seni ilk burada reddettiğimi hatırlıyor musun? Sana zorla tomografi çektirmiştim," dedim kahkahayla. Atlas hafifçe başını salladı.

"Şimdi seni reddettiğim ilk yerde bir bebeğimizin olacağını öğrendin. Ne hissediyorsun?"

"O kadar mutluyum ki acilen parti vermemiz gerek! Atlas Serez baba oluyor! Bunu bütün dünya duymalı!"

Söylediğiyle beni kucağına alması bir oldu. Adamın şalterleri yandı! Kocam tarafından kaçırılıyorum. Yine!

"Atlas yavaş ol!" diyorum ama kime diyorum. Atlas'ın kucağında hastane koridorlarında ilerliyordum. Adam o kadar mutlu ki insanların ona olan bakışlarını umursamıyor. Sizde biraz onu mazur görüverin. Kendisi baba oluyor da!

"Atlas yavaşla!"

Atlas hastane kapısından çıktığımızda gözlerime baktı. Aşkla ve mutlulukla parlayan gözlerle, "Senle ben işte şimdi tamamlandık bebeğim," dedi. Senle ben...

 

-SON-

Loading...
0%