Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26.Bölüm: Evlilik Meselesi

@sevvnuraydn

"Gelinlik makamına yükselmeye hazır mısın bebeğim?" diye sordu Atlas sırıtarak. Onunla içeriye geçmeden önce söylediği son şey buydu. Beni anne ile babasına gelin olarak tanıştırmak istiyordu. Açıkçası totom şaha kalkmadı desem yalan söylemiş olurum. Hem bunu duyunca Süreyya Hanım'ın yüzünde belirecek o şok ifadesini görmek istiyordum. Hem de Atlas ile bir şeylerin ciddiye binmesi fikri benim için rüya gibiydi. Her ne kadar bunu kendilerine söyleyip de egosunu tavana çıkartmak istemesem de benim açımdan durum böyle.

Atlas ile salona geçtiğimde herkesin ilgisi bebekten bir anda bize kaymıştı. Tabii bebeğin etrafındaki kalabalıkta bilinmedik simalar olduğunu sonradan anladım. Orta yaşlı bir kadın ve yanında da yine orta yaşlı bir adam vardı. Peki ama onlar kim? İlk başta Okan'ın anne ve babası olabileceğini düşündüm. Fakat onları daha öncesinde hastanede gördüğümden anne ve babası olmadığını hatırladım. Peki o zaman onlar kim?

Sorgulayan bakışlarımı Atlas'a çevirdim. Yüzünde beliren ifadeye bakılırsa o da bu gelenlerin kim olduğunu bilmiyordu. Atlas'a, "Burada neler oluyor?" diye sordum fısıltıyla.

Atlas da benim gibi bu olanlara bir anlam verememişti. Şaşkın bakışları bir babasının bir adamın yüzünde gelip giderken ablasına baktı. Ablasının bebeği kucağına alırken evine gelenlerin kim olduğunu bilmediğini belli eden bakışıyla bu gelenlerin Atlas'ın babasının misafirleri olduğunu az çok anlamış oldum.

Atlas'ın babası, "Oğlum seni biriyle tanıştırmak istiyorum. Mehmet Gürdal ile tanış," dediğinde duyduğum isimle bana bi kal geldi. Soyadlarından çıkardığım sonucun doğru olmamasını dilerdim ama beni hiçbir zaman yanıltmayan hislerime göre o adam Feyza'nın babasıydı. Tabii o kadında doğal olarak annesi oluyordu.

Kahretsin! Buraya kadar gelmişlerdi! Lanet olasıca şirketlerini iflastan kurtarmak için beni ikna edemeyince şimdi de Atlas'ı buna ikna etmeye çalışacaklardı! Sinirimden ayağımın acısını umursamadan olduğum yerde tepinmek geliyordu içimden. Atlas ise tüm bunlardan habersiz karşısındaki adamın uzattığı eli nazikçe sıkmıştı. Tabii benim gözüm otomatikman Süreyya Hanım'a kaydı. Kendileri doğrudan yere bakıyordu. Sanırım bende yere baksam iyi olacak.

Aman Allah'ım! Bu parkeler ne kadar da güzel. Leke de belli etmez şimdi bunlar. Valla çok güzel! Zenginin evi bir başka oluyormuş demek ki. Hele şu halının desenlerine ne demeli? Adeta sanat eseri gibi. İlmek ilmek işlenmiş maşallah. Kafamı beni hipnotize eden halı desenlerinden alıp Atlas'a baktım. Kendileri karşısındaki adamla konuşurken içimden bir ses burada bulunmamam gerektiğini söylüyordu.

"Atlas," dedim birden. Saniyesinde tüm bu konuşmaları bir kenara bırakmış doğrudan bana bakmıştı.

"Beni eve bırakabilir misin?" diye sordum çaktırmadan Süreyya Hanım'a bakarken. Süreyya Hanım'ın tek bir mimiği dahi oynamazken Atlas neden birden eve gitmek istediğimi sorguluyordu. Haklı tabii! Sonuçta sabahtan beri sakat ayakla ortalıkta fellik fellik gezerken sıkıntı yok da Feyza'nın ana babası mı sorun oldu Ada Hanım? Evet sorun oldu efendim! Ben bu muhabbetin ortasında bulunamam!

"Sorun nedir bebeğim?" diye fısıldadı Atlas. Acilen bahane bulmam lazım! Yoksa bu gece saçma sapan bir hal alacak. Düşün Ada düşün! Ruh sağlığın şu an ne yazık ki yarım aklına kaldı! Çalıştır saksıyı kızım! Biliyorum çok zor ama düzgün bir bahane bulabilirsin! Bunu yapabilirsin! Hadi göreyim seni!

"Bileğim acıyor," dedim birden. Kabul edin en azından mantıklı bir bahane buldum. Atlas bir bana bir de havada tuttuğum ayak bileğime baktı. Sonrasında anne ve babasıyla vedalaşıp evden ayrıldık. Şükürler olsun ki Atlas bu işi kurcalamamıştı. Koltuk değneklerimi arka koltuğa koyup öne yerleştiğimde benden mutlusu yoktu. Feyza'nın anne ve babasıyla muhatap olmadan sağlam kalan iki gram aklımla eve dönüş yolunda olmak açıkça söylemek gerekirse beni fazlasıyla rahatlatmıştı.

Atlas, "Bileğin çok mu acıyor bebeğim?" diye sorduğunda içsel huzuru bir kenara bırakıp ona baktım. Hele şuna bir bakın. Bileğim acıyor dedim diye nasıl da modu düştü şebeleğimin.

"Biraz," dedim gülümseyerek. Gülümsemem içini rahatlattı. Düşünceli maymunum benim! Nasıl da ikiletmeden götürüyor beni eve görüyor musunuz? İşte bunlar hep yaptığım büyünün etkileri. Kızlar tarifi veriyorum bir yere not alın. Bu büyü kaçmaz. Benden söylemesi.

Atlas, "Ama ben seni bırakıp eve dönemem ki," dedi masum masum. Bu adam bu hale nasıl geldi? Gecelerin aranan ismi Atlas Serez bu hale nasıl geldi? Sorarım size! Hani bu sosyal medyada bir söz var ya. Hanımcılık kazanacak diye. Sanırım Atlas'a sihirli bir değnek değdi ve bunun sonucunda hanımcı oldu.

Gülümsedim. Uzanıp yanağına minik bir buse bıraktıktan sonra, "Merak etme. Biraz dinlenirsem hiçbir şeyim kalmaz," dedim. Atlas ilk başta tereddüt etse de beni yukarı çıkıp kapının önüne kadar bırakmıştı. Atlas'ın gidişiyle annem kapıyı açtı. Şüpheyle beni süzerken, "Sen yine ne haltlar yedin?" diye sordu.

Ben size en başında evlatlık olduğumdan şüphelendiğimden bahsetmiştim öyle değil mi? Doğum belgelerim olmasa yeminle şu saniye gidip DNA testi falan yaptırırım. O derece! Bu kadının bana olan tavırlarını başka türlü açıklayamıyorum çünkü. Önümde set oluşturmuş canım anamı aşıp kendimi koltuk değnekleriyle koltuğa attım. Tabii benim annem güzel annem tam karşımda dikiliverdi. Anlaşıldı! Konuşmadan bana rahat yok!

"Dökül!" diye ciyakladı annem. Kollarını göğsünün altında bağlamıştı. Bunun anlamı 'Sabrımın son demlerindeyim. Yemin ederim bileği burkuldu demem diğer ayağını da ben sakat bırakırım' demekti. Tamam şimdi siz de haklısınız. Tek bir hareketle bunu nasıl çıkardığımı düşünüyorsunuz. Ama ben annemi tanırım ve onunla geçirdiğim yirmi üç yılın ardından kesinlikle aklından geçenlerin bu olduğuna adımın Ada olduğu kadar eminim.

Yutkundum. Yutkunma sesimin salonda yankılandığını hissettiğimden korku dolu gözlerle anneme bakarken, "Neyi anlatayım?" diye sordum. Annemin kaşı havalandı. Her an ayağının ucuyla itekleyip durduğu o geberten terlik de kaşı gibi havalanabilirdi.

"Ada sen bana Talya'nın bebeğini görmeye gideceğini söyleyip de oğlanla dışarıda fink atmak için yalan söylemedin dimi annecim!"

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Yemin ederim yalan söylemedim," dedim bir yandan ayağındaki terliğin konumuna bakarak. Terlik usulca ayağa geçirilirken rahat bir nefes aldım. Canım anam bu sefer şiddet uygulamayacaktı. Anlayacağınız kıçım ağrıdan uyuşmadan bu gece rahat bir uyku çekeceğim. Ne büyük lütuf öyle değil mi?

Annem, "Aferin sana! Annene karşı dürüst olmak hayırlı bir evlat olmaktır. Cennetliksin cennetlik!" diyerek yanıma kuruldu. Bu kadının da bir anı bir anını tutmuyor. Bir ağzıma tükürmediği kalıyor -ki bir gün bu gidişle bunu da yapacak- şimdi de beni cennetle müjdelenen hayırlı evlat ilan etti. Sizce de bu işte bir saçmalık yok mu?

Anneme inanamayarak baktım. Sonrasında, "Beni korkutuyorsun," demekten kendimi alamadım. Kıkırdadı. Atlas ile dışarıda illegal işlere bulaşmamış olmamın mutluluğundandı bu kıkırtı. Sanki bilmiyorum!

"Korkma korkma. Dövmeyeceğim seni."

"İnanayım mı?"

"Kaşınma istersen," dedi annem bilmiş bir tavırla. Tabii ki de şiddetsiz bir gece için bir daha ağzımı açmadım. Onun yerine odama geçip yumuşacık pijamalarımı giyindim. Hemen ardından da kendimi yatağıma bıraktım. Artık benden rahatı yok diye düşünürken bir de telefonum çalmasın mı? Tam kriz geçirmelik bir durum!

Telefonumu kafamı komodine çarpıp bir de gece gece kafamı yarmamak için son derece dikkatli bir şekilde eğilip komodinimin üzerinden aldım. Açıkçası bebek görme faslından dolayı olanları öğrenmek üzere Aslı ile Nil'in görüntülü grup araması yapmak üzere aradıklarını düşünmüştüm. Ama yanılmıştım. Arayan beklediğimin aksine Talya'ydı.

Aramayı cevaplandırıp telefonu omzumla kulağıma bastırdım. "Ada," dedi ağlamaklı bir sesle. Aklıma gelen onlarca ihtimalden sonra tek düşündüğüm Atlas'ın eve dönüp dönmediğiydi. Kalbim korkudan boğazımda atarken, "Talya," diyebilmiştim. Sesimi duyunca telefonun ardında ağladığını belli edercesine hıçkırma sesini duydum.

"Talya ne oldu?" diye sordum en sonunda dayanamayarak. Bu gizem bana aklımı kaçırtacaktı. Bir an önce olup biteni öğrenmek istiyordum ki Talya güçlükle de olsa, "Atlas," diyebilmişti. Duyduğum isimle beynimden vurulmuşa döndüm.

"Ne oldu Atlas'a? O iyi mi?"

Panikle söylediğim sözlerden sonra Talya, "Atlas eve geldi. Babamla kavga ettiler. Sonra da tepesi attı çıktı gitti. Telefonlarımıza da bakmıyor," dediğinde Atlas'ın başına bir şey gelmemiş olması içimi rahatlatmıştı.

"Ben ona ulaşmaya çalışacağım. Sakin ol tamam mı? Ona ulaşabilirsem sana haber vereceğim."

"Tamam kuzum. Senden haber bekliyorum."

Talya telefonu kapatır kapatmaz ilk yaptığım şey Atlas'ı aramak olmuştu. Tabii ki de açmadı. Babasıyla ne konuştular bilmiyorum ama ne kadar sinirliyse benim telefonumu bile açmamıştı. Atlas benim telefonumu hiçbir zaman cevapsız bırakmazdı. Yataktan kalktım. Bir elimde telefonla koltuk değneğimi kaptığım gibi seke seke odadan çıktım. Annem tam da tahmin ettiğim gibi uyumuştu ve eğer uyanırsa evden haber vermeden çıktığım için beni kesin öldürürdü. Ama şu an bunun bir önemi yok. Atlas'ın iyi olması benim için her şeyden daha önemli. Bir kere de onun için fırça yerim çok mu?

Koltuk değneklerimde koridorda sekerken olabildiğince az ses çıkarmaya çalışıyordum. Tabii böyle bir şey ne kadar mümkün olabilirse! Askıdan omzuma çantamı asıp içine telefonumu koydum. Hemen ardından civcivli anahtarlığımı kaptığım gibi evden çıktım. Koltuk değnekleriyle kendimi apartmanın dışına attığımda halim içler acısıydı. Üzerimde ayılı pijamam ve dağınık saçlarımla seke seke taksi bulmak umuduyla karanlık sokakta ilerliyordum.

Millet benim halimi görünce dönüp bir daha bakmaya başlamıştı. Onları suçlayamam. Çünkü gecenin köründe koltuk değnekleriyle sokakta seken bir kız görsem bende böyle bir tepki verirdim. En sonunda ceylan Ada olarak sokaktaki birinin benim için taksi çevirmesiyle kendimi taksiye atmıştım. Taksiciyle bir süre bakıştıktan sonra ilk nereye bakacağımı düşünmediğimi fark ettim.

Taksici, "Abla nereye gidiyoruz?" diye sordu belki de bininci kez. En iyisi bulana kadar her yere bakmaktı. İlk aklıma gelen yer hiç şüphesiz ki oteldi. Belki de bahçede beni bekliyordur olamaz mı? Taksici kardeşe otelin adresini tarif edip tekrardan Atlas'ı aramayı denedim. Ama sonuç yine hüsran! Birazdan Mustafa Ceceli'nin Hüsran şarkısına bağlarsam şaşırmayın a dostlar!

Taksici kardeş beni otelin önüne bırakana kadar ne yerdeydim ne de gökte. Taksimetrede yazan tutarı üzerimdeki pijamayla tezatlık yaratan güzel çantamdan çıkarıp adama uzattım. Sonrada değneklerle arabadan indim. Taksicinin gidişiyle otelin bahçesine etkileyici bir giriş yaptım. Umarım buradasındır Atlas! Bahçeyi gözlerimle taradım ama burada değildi. Nerede bu adam?

Bahçede olmadığından emin olduktan sonra bu seferde otele bakma kararı aldım. Koltuk değnekleriyle otele girdim. Etraftaki herkes bana bakmaya başladı. Tamam korkunç görünüyorum! Pijamaylayım ve üstüne üstlük topalım ama bunun bir önemi var mı sizce? Resepsiyondaki kıza, "Atlas Serez burada mı?" diye sordum. İşte yine aynı tiksinme ifadesi.

Yüzündeki midesinin bulandığını belli eden ekşimeyle, "Atlas Bey burada değil," demişti. Bu kadar basit bir cümleyi o kadar zor kurmuştu ki dayanamayıp şu köşedeki çöp kutularından birini rahatça içini boşaltabilmesi için neredeyse ona verecektim.

"Peki sizde Ercüment'in numarası var mı? Cihan'ın da olur. Yeter ki birinin numarasını verin!"

Sesimi içinde bulunduğum gergin durumdan dolayı biraz yükseltmiş olacağım ki kız donup kalmıştı. Az önceki tiksinme ifadesinin yerini korkuya bırakmıştı. Bu daha çok işten kovulma korkusuydu. Ama benim için bu da iş görürdü. Kız tam bir numarayı arayacağı sırada çantama tıkıştırdığım telefon çılgınlar gibi titremeye başladı. Panikle telefonu çantamdan çıkardım. Arayan Atlas'tı.

Onun numarasını görünce kalbim yarı heyecan yarı da korkuyla gümbür gümbür atmaya başlamıştı. Aramayı cevaplandırıp telefonu kulağıma götürdüm. "Atlas," dedim titreyen sesimle. Telefonun ardında bir süre sessizlik hakim oldu. Hatta bu sessizlik o kadar uzun sürdü ki işkillenmeye başladım. "Neredesin? İyi değilsin biliyorum. Söyle yanına geleyim," dedim artık ayakta durmaktan acımaya başlayan bacağımı umursamamaya çalışarak.

Atlas, "Yalnız kalmak istiyorum," dedi. Sesi çok kötü geliyordu. Gece babasıyla ne hakkında konuştular bilmiyorum ama konuşmanın şiddetini Atlas'ın ses tonundan anlayabiliyorum.

"Seni yalnız bırakmayacağım Atlas Serez. Hemen şimdi yanına geliyorum."

Söylediğimi duyup duymadığından emin değildim. Telefonu kulağımdan uzaklaştırdığımda görünen o ki birileri telefonu kapatmıştı. Resepsiyondaki kızdan benim için taksi çağırmasını rica ettim. Kız artık benden ne kadar nefret ediyorsa taksi çağırırken utanmasa kahkaha atacaktı. Dakikalar içinde beklediğim taksi otelin kapısına geldi. Bu seferki durağım Atlas'ın eviydi.

Atlas'ın evini taksiciye tarif ettim. Kucağımda koltuk değneklerimle gözlerimi yola dikmiştim. İçim o kadar sıkılıyordu ki kendimi arabadan atasım geliyordu. Tabii ki de böyle bir şey yapmadım. Sakin olun arkadaşlar! Elbette ki Atlas'ı görünce iyi olacağım. Bu ne biçim bir soru böyle.

"Abla ev burası mı?" diye sordu taksici. Evin koca bahçe kapısını görünce başımla onayladım. Parayı uzatıp hiç vakit kaybetmeden taksiden indim. Umarım buradasındır Atlas Serez. Aksi bir durumda başka nereye giderim hiç bilmiyorum. Panikten başta Ercüment olmak üzere bütün İstanbul'u ayağa kaldırırdım her halde.

Güvenlik beni görünce kapıyı açtı. "Atlas burada mı?" diye sordum kapıdaki güvenliğe. "Atlas Bey evde. Fakat rahatsız edilmek istemediğini söyledi," dedi güvenlik. Ben birazdan ona rahatsızlık neymiş gösteririm. Koltuk değneklerimle ağır ağır kapıya doğru ilerledim. Kapıya geldiğimde zile bastım ve yakışıklı ama bir o kadar da dağılmış bir adet Atlas Serez'in bana kapıyı açmasını bekledim. Kısa bir süre sonra kapı açıldı. Ama açan kişi beklediğim kişi değildi.

"Feyza!"

Kapıda dikilmiş bana donuk bakışlarla bakan kadın adını bildiğim için epey bir şaşırmış görünüyordu. "Adımı biliyor musun?" diye sordu yarı şaşkın yarı da muzip bir ifadeyle. Onun gecenin bu vaktinde Atlas'ın evinde ne işi olduğunu kendime sorma ihtiyacı hissettim. Bir ona bir de kendime baktım. O an sol gözümden akan bir damla yaşla birlikte kendime güçlü olmam gerektiğini hatırlattım.

Feyza'nın karamel rengi gözlerine diktim gözlerimi. Göğsümün ortasındaki acıyı hissetmemeye çalışarak, "Atlas'a Ada'nın bir daha onu görmek istemediğini söyleyebilir misin?" diye sordum. Sonrasında cevabını beklemeden oradan ayrıldım. Kendimi üçüncü defa taksiye attığımda darmadağın bir haldeydim.

Atlas'a olan güvenimin sarsıldığını hissettim. Taksici nereye gideceğimizi sorduğu sırada telefonum yeniden çalmaya başladı. Arayan bu kez Talya'ydı. Telefonu açtığımda, "Ada Atlas mesaj attı. İyiymiş gece gece seni de korkuttum kusura bakma," dedi Talya. Onun tek nefeste söylediği sözlerle kendimi daha fazla tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Tabii bu duruma tek şaşıran o değildi. Taksici bile dönmüş bana bakıyordu.

"Ada kuzum ne oldu sana?"

Cevap veremedim. Bırakın kendimi açıklamayı ağzımı açmaya mecalim yoktu. Talya bu seferde, "Her neredeysen yanına geliyorum kuzum," demişti. Ona Atlas'ı Feyza ile yakaladığımı söylemeli miydim? Eğer söylemezsem Talya'nın buraya geleceği kesindi. Hıçkırıklarımın arasından, "Ben bir daha Atlas'ı görmek istemiyorum," demiştim. Taksici bile arabayı çalıştırmayı bir kenara bırakmış endişeyle beni izliyordu.

"Neredesin sen şimdi?"

"Takside," dedim burnumu çekerek. Bunun üzerine Talya telefonu taksiciye vermemi istedi. Anlaşılan adresi tarif edecekti. Taksici arabayı sürmeye başlarken arkada Halil Sezai'ye bağlamıştım. Katıla katıla ağlarken şükürler olsun ki taksici beni arabadan atmadan önce Talya'nın evinin önüne getirmeyi başarmıştı. Taksiden iner inmez Talya beni karşıladı.

Okan ile birlikte beni evlerine aldıklarında kendimi besleme gibi hissediyordum. Tabii Feyza gerçeği bu hissin yerini dayanılması güç bir aşk acısına bırakması çok da uzun sürmedi. Koltuğa kurulduğum sırada Okan bana peçete uzatmış Talya da hemen yanıma oturmuştu. "Kuzum ne oldu?" diye sordu Talya. Gözleri endişeyle yüzümde geziniyordu. Burnumu çeke çeke, "Atlas beni aldattı!" dedim birden.

Okan da Talya da bu söylediğimle büyük dumura uğramıştı. İkisi de Atlas'ın bana bunu yapmış olabileceğine inanmamıştı. Tabii bende inanmak istemiyordum orası ayrı. Okan, "Atlas asla öyle bir şey yapmaz," dedi Talya'ya bir şeyler söylemesi için gözleriyle işaret verirken.

Talya, "Atlas'ın böyle bir şey yaptığına emin misin? Çünkü giderken ortalığı birbirine kattı," dedi Okan'a kısa bir bakış atarken. Okan aldığı sinyalle kucağındaki kutudan bir tane daha mendil çekip bana uzattı.

"Onu görmeye evine gittim. Ama bana kapıyı o değil başka biri açtı!"

Talya ile Okan korkuyla bana bakarken, "Bana kapıyı Feyza açtı," dedim yeni bir ağlama krizine girmeden hemen önce.

"Feyza mı?" diye bir çığlık kopardı Talya. Başımı sallarken ağlayarak gözlerimi yok etme aşamasına gelmiştim. Gözlerim o kadar acıyordu ki Talya'nın yüzünü zar zor seçiyordum.

Talya, "Eğer burada iflas umurumda değil ben Feyza ile evlenmeyeceğim diye ortalığı birbirine kattıktan sonra o kızla görüştüyse o Atlas'ı parçalarım!" diye cırladı. Tam o sırada arka odadan bebeğin ağlama sesleri yankılandı. Bir o ağladı bir ben. Tabii o aç olduğu için ağlarken bende sevdiğimi ellere vermiş olmanın acısına ağlıyordum. Talya kucağında bebekle salona gelirken telefonum çalmaya başladı. Zaten ne olduysa şu lanet telefon yüzünden oldu! Ah! Ben bunları da mı görecektim?

Boyun posun devrilsin Atlas! O kıza bakan gözlerin yuvalarından çıksın emi Atlas! Beni aldattıysan zelzelelere karış emi Atlas! Ah ben nerelere gideyim? Ah ben hangi kör kuyulardan aşağı atayım kendimi? Sorarım size! Bu bana yapılır mı? Ah! Kaderim!

Talya kucağında bebekle yanıma geldi. Bebeğini bir yandan pışpışlarken bir yandan da, "Eskiden olsa o Atlas'ı boğardım. Ama bence ortada yanlış anlama var kuzum. Atlas daha demin babama şirket batarsa batsın ben Feyza ile evlenmem diye ortalığı yıktı geçti," diyerek sözlerini art arda sıraladı. Madem öyle söyledi. O zaman Feyza'nın onun evinde ne işi var? Sorarım size! Elin kızının gecenin bir vakti benim sevgilimin evinde ne işi var? Aklıma kötü düşünceler doluşmaya başlarken, "Ama Feyza ile yan yanalardı," dedim.

Talya tek kaşını havaya kaldırdı. "Atlas'ın evde olduğuna emin misin?" diye sordu. Kıt zekamı biraz zorlamaya çalıştım. Sahi Atlas evde miydi? Evdeydi tabii ki de! Sonuçta güvenlik bana evde olduğunu söyledi. Hem öyle olmasa bile o kızın Atlas'ın evinde ne işi var? Size soruyorum! Aklımı kaçırmama ramak kaldı burada! Bana bir şeyler söyleyin de içimi rahatlatın! Atlas o kızla beraber değil deyin bana! Lütfen!

"Atlas'ı görmedim. Ama güvenlik bana evde olduğunu ve rahatsız edilmek istemediğini söyledi!"

Talya bebeği kocasının kucağına verdi. Sonra da kutudan çıkardığı yeni bir mendille gözyaşlarımı anaç bir tavırla sildi. Gülümseyerek, "Şimdi itiraz etmeden önce Atlas'ı dinle. Eğer açıklaması mantıklı gelmezse sana söz veriyorum onun o koca kafasını yumurta gibi çatırt diye kıran ben olacağım. Ama önce onu bi dinleyelim," dediğinde kapı çaldı.

Bebeği almaya odaya giderken muhtemelen Atlas'a burada olduğumu haber vermişti. Ah Talya ah! Talya topuk tıkırtısı eşliğine kapıyı açmaya koşarken yanağımda kalan hafif ıslaklığı Atlas görmeden önce yanağımı çitileyerek sökmek suretiyle kurulamıştım.

"Bebeğim!"

Atlas salona gelirken içimden ona bakmak gelmemişti. Başımı aksi yöne çevirmiştim. Onun yanıma oturup bana şirinlikler yapmasını görmemek adına yüzüne bile bakmadım. "Bebeğim lütfen gözlerime bak," dedi Atlas yalvarırcasına. Talya ile Okan'ın bebeği de alıp bizi yalnız bırakmak adına salondan çıktıklarını gördüm. Belki de Talya haklıdır. Önce şu çapkın kuşun ifadesini alalım. Sonrasında cezasına karar veririm. Başımı çevirip ona baktım. Onun da gözlerinin içi benimkiler gibi kızarmıştı. Ona baktığım için dudaklarında memnuniyet dolu bir tebessüm belirdi.

"Feyza'nın kim olduğunu biliyorum. Sakın bana yalan söylemeye kalkma," dedim onu baştan uyararak. Atlas anladığını belli edercesine başını hafifçe sallamıştı. Allah'tan Feyza'yı nereden tanıdığımı sormamıştı! Sorsa ne cevap verirdim hiç bilmiyorum. Annen oğlumu bırak ben oğlumu everecem dediğinde kesinlikle kankalarımla kızın kim olduğunu araştırmadım Atlas!

"Babam bugün herkesin içinde iflas meselesini açtı. Sonra bununla da kalmayıp beni müstakbel kayınpederimle tanıştırdı. Bana emrivaki yaptılar bebeğim. Sana yemin ederim bunu öğrendikten sonra babama Feyza ile evlenmeyeceğimi herkesin içinde yüzüne söyledim. Benim evlenmek istediğim bu dünyada tek bir kişi var o da sensin."

"O zaman o kızın senin evinde ne işi vardı? Üstelik gece gece."

"Feyza beni görmeye geldi. Babasının evlendirmek istediği kişiyi yakından görmek istemiş. Bende ona bu işin olmayacağını söyledim. O da bana bir ton laf çarpıp gitti."

Hayatımda hiç bu kadar rahatladığımı hatırlamıyorum. Bırakın tüm bunları sorgulamayı sevinçten Atlas'a sıkıca sarılıp çenemi omzuna yasladım. Kalbime oturan öküz kıçını kaldırıp gitmişti. Rahat bir nefes aldım. Ciğerlerimi yakışıklımın kokusuyla doldurdum ve "Bir daha o kızı yanında görürsem içimdeki çirkefi çıkarmak zorunda kalırım Atlas Serez," diye mırıldandım. Kıkırdadı. Yanağımdan öpüp, "İstediğini yapabilirsin bebeğim," diye fısıldadı.

Bir gecede başımıza gelenlere şöyle bir bakıyorum da gerçekten ucuz atlattık. Az daha Atlas'ı hayatımdan çıkarıyordum! İnanabiliyor musunuz? Atlas'ın gözlerine baktım. "Az daha seni şutluyordum Atlas Serez," dedim sırıtarak. Daha deminden beri geberme aşamasına gelene kadar ağlayan ben değilmişim gibi sırıtmam da ayrı bir ironi.

Atlas da kızarmış gözlerle bana bakıp gülümsedi. "Az daha şu saçma sapan evlilik meselesi yüzünden seni kaybediyordum bebeğim," dedi rahat bir nefes alarak. Anlayacağınız sakat külkedisi ve yakışıklısı ayrılmadı! Bunu da Feyza denilen o kıza iletin!

Loading...
0%