Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27.Bölüm: Hazırlık

@sevvnuraydn

(Atlas'tan...)

Kulaklarım basınçtan neredeyse kopma aşamasına geldi. O kadar kötü çınlıyor ki bunda sizin parmağınız olduğunu biliyorum. Ada'yı aldattığımı düşündüğünüz için bana küfürler savuruyorsunuz biliyorum. Ama yemin ederim ki ben Ada'yı aldatmadım. Öyle bir şey olmadı olamaz da! Şimdi bana küfür etmeyi bırakın ve anlatacaklarıma kulak verin. Yoksa cidden kulaklarım düşecek!

Bu konuda da anlaştığımıza göre o zaman anlatmaya başlıyorum. Her şey 1978 yılının bir cumartesi sabahı başladı. Tamam şaka yaptım. Hemen sinirlenmeyin sizde canım! Şimdi şöyle oldu. Ben benim güzeller güzeli bebeğimi aileme gelin olarak takdim etmek niyetindeydim. Bu kısmı hepiniz zaten biliyorsunuz. Asıl olay bebeğimin uf olan ayağının acımasıyla onu evine bırakmamdan sonra oldu.

Bebeğini evine bırakıp olacaklardan habersiz saf ve iyi niyetli Atlas Serez'in gerisingeri ablasının evine bir başka değişle kaos ortamında kendisini bulmasıyla başladı her şey. Ah ben ne kadersizmişim arkadaş! Yani şurada iki dakika aileme müstakbel gelin takdimi yapacaktım o da burnumdan geldi iyi mi? Ablam kapıyı açtığında içeri girmiş babamın misafirlerinin tam karşısına oturmuştum. Şimdi sorarım size. Bu adamla kadın neden bana bakıp bakıp gülüyor?

Bence hayatları boyunca bu kadar yakışıklı, bu kadar çekici, bu kadar mükemmel bir adam daha önce görmedikleri için gözleri açıldı. Baksanıza şunların mutluluğuna. Utanmasalar kalkıp beni bağırlarına basacaklar. Haksız da sayılmazlar. Sonuçta başkası olsam bende böyle bir bedene sarılmak isterdim.

Babam, "Atlas da aramıza katıldığına göre artık şu önemli meseleyi konuşabiliriz," dedi. Önemli meseleden neyi kast ettiğini anlamamıştım. Ama ablamın koltuğa oturmasını beklediğine göre meselenin ne olduğunu anlamak çok da zor olmasa gerek. Muhtemelen iflas olayını artık açıklayacaktı. Tabii benim iflas meselesini bildiğimden ve doğal olarak bunu öğrenebilmek için illegal yollara bulaştığımdan haberi yoktu. Ah benim zavallı babam ah! Senin oğlun mükemmel bir evlat. Tabii sen bunu şu an için bilmesen de olur. Nasıl olsa yakında öğreneceksin.

Talya, "Bu kadar önemli ne olmuş olabilir ki?" diye fısıldadı kulağıma doğru. Bilmezlikten gelsem iyi olacak. Aksi bir durumda ablamın neden bana daha önce bunu söylemedin adlı seremonisini dinlerken otuz beş yastık darbesiyle nakavt edilmem kaçınılmaz olurdu. Yutkundum ve ablama baktım. "Bilmem. Şimdi öğreniriz," diye mırıldandım. Umarım durumu çakmaz! Aksi bir durumda ölümüm ablamın elinden olur benden söylemesi!

Babam, "Öncelikle size söyleyeceğim şeyden dolayı panik yapmamanızı istiyorum," diyerek başladı sözlerine. Doğal olarak bu cümle durumu bildiğim halde benim bile paniğe kapılmama neden oldu. Korku dolu gözlerle, "Bize ne söyleyeceksin?" diye sordum. Bir de olayları dramatize etmem yok mu? Tam aktör olacakken yoldan dönmüşüm. Bence benden çok iyi oyuncu olur. Sonuç olarak yetenek desen var. Karizma desen ondan bol ne var?

"O halde lafı daha fazla uzatmadan söylüyorum. Şirketimiz iflasın eşiğinde."

Gerçekler yavaştan ortaya çıktığına göre bana artık müsaade. Sonuçta yolcu yolunda gerek öyle değil mi? Ablam, "İflas mı?" der demez şak diye bayılıverdi. Of abla ya! Bir de seni ayıltmakla mı uğraşacağım ben şimdi? Eniştem panikle kolonya uzatırken ablama az kalsın kolonya içirmem dışında pek de bir sorunumuz yoktu. Ta ki babam kara haberi duyurana kadar!

"Şirketimizi iflastan kurtarmak için bir yol bulduk," dedi yanındaki adama bakarak. Ablam yavaştan ayılırken babam, "Atlas ile Mehmet Bey'in kızı Feyza'yı evlendirmeye karar verdim. Bu evlilik şirketleri birleştirecek," demesin mi? Bana bir şeyler olmasın mı? Bu sefer şak diye bayılan ben olmuştum.

Gözlerimi açtığımda aptal aptal kıkırdamaya başladım. Babama işaret parmağımı sallayarak, "Siz yok musunuz siz? Bana şaka yaptığınızı biliyorum. Şimdi güldük eğlendik ve artık buna bir son verme zamanınız geldi," dedim sırıtarak. Ne babam güldü buna ne de Mehmet Gürdal denilen donut.

"Şaka değil. Senle Feyza en yakın zamanda evleneceksiniz."

Babam ne diyor böyle? Ne Feyza'sı ne evliliği? Benim bu dünyada evlenmek istediğim tek bir kişi var o da Ada. Başkası değil! Ben bebeğimden başkasına yar olmam! İşte o kadar! Hışımla ayağa fırladım. "Bu mümkün değil!" diye parlayıverdim. Yıldız gibi parlamam başta babamın sonra da yarım dünya Mehmet'in hiç hoşuna gitmemişti. İkisi de bana öldürecekmiş gibi bakıyordu. Varsın öldürsünler! Ölürüm de o Feyza denilen paçozla evlenmem! Asla!

Babamda ayağa fırlayıverdi. İşte şimdi arkanıza yaslanıp gösterinin tadını çıkarın. Ayrıca ne olur ne olmaz ortamda birinin bayılmasına karşılık yanınızdan bir şişe limon kolonyasını da eksik etmeyin. Şimdiden söylüyorum!

Babam, "Sen benim sözüme karşı mı geliyorsun?" diye bağırdı. İşte şimdi anneme dikkat edin. Yaprak Dökümü yan çar olarak, "Aman Atilla ağzımızın tadı bozulmasın," demesin mi?

Arkadaşlar ben neyin içine düştüm böyle? Ama ölümüne direneceğim. İzleyin ve görün! "Ben Feyza ile asla evlenmem! Asla! Ben Ada'yı seviyorum ve onunla evleneceğim! Bu konu tartışmaya açık değil!" diye bağırdım. Ablam dolu gözlerle beni izliyordu. Şuna bir baksanıza. Sizce de öğrencisinin başarısına sevinen gururlu öğretmen tiplemesi değil mi?

Top Mehmet ayaklandı bu seferde. Bu ev tam töre dizisine dönmedi mi sizce de? "Atilla bu evlilik olmazsa anlaşmayı unut!" diye bağırdı top Mehmet. Sesi at kişnemesini anımsatıyordu. Bunda benim adamdan tiksinmemin de etkisi büyük.

Babam, "Bu evlilik olacak Mehmet. Öyle ya da böyle bu evlilik olacak!" diye bağırdı bana doğru. Siz şimdi görürsünüz.

"Ben Feyza ile evlenmeyeceğim! Bunu da herkes bilsin!"

Onlara karşı söylediğim son söz buydu. Evden çıkışımı bile hatırlamıyorum. Evime nasıl geldiğimi ve bebeğimin telefonlarına bile çıkamayacak kadar kendimi kötü hissettiğim o anlar öylesine bulanık ki kafam sinirden her şeyi resetlemiş gibi hissediyordum. Bi ara da o Feyza denilen kız çıkageldi. Onun da derdi benimleymiş. Kız ağzıma tükürmediği kaldığı yetmezmiş gibi bir de okkalı lafları kafama tıktıktan sonra evden çıkıp gitmişti zaten. Anlayacağınız ben masumum!

Şimdi ise o korkunç gecenin üzerinden neredeyse iki haftadan fazla zaman geçtiğini sizlere söylemem gerek. O günden sonra şirkete bir daha ayak basmadım. Babamın kartlarımı bloke etmesini geçmiş elimde bir tek arabam kalmıştı. Onu da annem sağ olsun elimden almamıştı. Sonuçta arka camda arabada bebek var çıkartması olan bir arabadan bahsediyorum. Ölürüm de o çıkartmadan vazgeçmem! Arabayı veririm ama o çıkartmayı asla!

Babamın baskıları git gide artsa da umursamadım. Bende artık herkes gibi hayatımı idare etmeyi öğreniyorum ve bu süre zarfında itiraf etmeliyim ki Ada bana çok şey kattı. Kendi ayaklarım üzerinde durmaya başladığımı hissediyorum. Her ne kadar babam Feyza ile evlenmem için üzerimde baskı kurmaya çalışsa da ona karşı evden şirketi kurtarmak için çalışmalar yapıyorum.

Günlerdir gözüme tek damla uyku girmedi. Ama sonuç olarak işe yaramasını umduğum birkaç şey bulmayı başardım. Her ne kadar bunun işe yarayıp yaramadığını bilemesem de en azından alternatifimin olması içimi rahatlatmıştı. Bugünde benim için her şeyden daha özel biri için hazırlık yapacaktım. Yarın benim bebeğimin yirmi dördüncü doğum günü! Onun için çok özel bir sürpriz hazırlama niyetindeyim. Bunun içinde Nil ile Aslı'yı Ada'nın haberi olmadan benim evime davet etmiştim.

"Kızlar ne alırsınız?" diye sordum Nil ile Aslı'ya. İkisi de koltuklara kurulmuş Ada için güzel bir doğum günü organize etmek için düşüncelere dalmıştı. Kafalarındaki düşünce fırtınasını hayal meyal görebiliyordum.

Nil, "Ben soğuk bir şey varsa alabilirim enişte. Beynim fena yandı," dedi kıkırdayarak. Aslı da benzer şeyler söyleyince buzdolabından dün gece Ada ile birlikte yaptığımız onca mutfak kazasına sebebiyet veren koca limonata sürahisini çıkardım. Kızlara birer bardak limonata koyduktan sonra tepsiyle onlara servis ettim. Sonra da bize yardıma gelen benim şeref yoksunu kankalarıma ve tabii bir de ikonumuz ablam ve enişteme kapıyı açtım. Salonum insan kalabalığından geçilmiyordu.

"Plan nedir?" diye sordu Talya. Bir yandan yeni uyuttuğu bebeği pusetine yatırmaya çalışıyordu.

"Şimdi planımız şu ki ben Ada'nın doğum gününde ona evlenme teklifi etmeye karar verdim."

Herkes söylediğim şeyle bir anda çığlık çığlığa bağırırken tabii ki de Eda uyanmış bununla birlikte tüm ilgiyi saniyeler içinde kendinde toplamıştı. Katıla katıla ağlayan bir bebeği susturmanın yolunu ne yazık ki bilmiyorum. Üstelik bu bebek Harry Potter filmindeki adamotu kökü gibi bağırıyorsa sağlam düşünmeniz ne yazık ki artık pek mümkün değil. Talya Eda'nın karnını doyurmak üzere yukarı çıkarken bende yerde bağdaş kurmuş üç sığıra baktım. Kubilay, Utku ve Ercü sırıtarak bana bakıyordu.

Kubilay, "Demek yengemize doğum gününde evlenme teklifi edeceksin," dedi pis pis sırıtarak. Kankalarımın domuzdan evrilmiş olabileceğine bahse girerim. Hatta üzerinde biraz daha çalışma yaparsam Darwin'in evrim teorisini bile kanıtlayabilirim. Ama şu an için bunu yapacak vaktim yok. Bebeğimin doğum günü yarın ve ben onun için unutulmaz bir gece yaşatmak istiyorum. Bunun içinde herkesin bana yardım etmesi gerek.

"Evet Ada'yı resmen yengeniz yapacağım. Ama bunun için bana yardım etmeniz gerek."

Kızlar da bu duyduklarına epey sevinmiş görünüyordu. Sonuçta artık resmen enişteleri olma yolundaki ilk adımı atıyorum. Hem kim Atlas Serez'in baldızı olmak istemez ki? Öyle biri yok! Aslı, "Parti nerede olacak?" diye sordu heyecanla. Bu nasıl bir soru baldız? Tabii ki onu bulduğum yerde!

"Parti onunla tanıştığımız yerde yani bizim otelin bahçesinde olacak," dedim kendimden emin bir şekilde. Bir de gururla sanki parti hazırlıklarını tamamlamış gibi göğsümü şişirmem yok mu?

Babam partinin otelin bahçesinde olacağını öğrenirse beni kesin bu sefer evlatlıktan reddederdi. Zaten Feyza meselesinden dolayı bana kıl oluyor bir de üstüne bu mevzu çıkarsa beni kesin gebertirdi. Ama umurumda mı? Tabii ki de hayır! Her şey bebeğim için!

"O zaman parti için bir organizasyon firması ayarlamamız lazım," dedi benim zeki arkadaşım Utku. Kubilay ile birbirlerine bakıp güldüklerinde ne kadar zeki olduklarını bir kez daha anladım. Ercü ise beni şaşırtarak, "Partiye istediğimiz birini davet edebiliyor muyuz?" diye sordu. Aklıma Ercü'nün çılgın parti arkadaşları gelince gerginlikten gürültüyle yutkundum.

Okan aklıma takılan soruyu, "Kimi çağıracaksın Ercü?" diyerek dile getirmiş olduğunda Ercü'nün pancar moruna döndüğünü fark ettim. Bir şeyler saklıyor. Ama ne? Bizim deniz gergedanını mora döndüren şey ne olabilir ki? Şüpheyle ona bakarken asıl bombayı Ercü yerine patlatan bizim vasıfsız Kubilay olmuştu. "Ercü sizin şirketteki Aysun'a aşık oldu!" diyerek kahkahayı patlattı Kubilay.

İtiraf edelim hiçbirimiz bunu beklemiyorduk! Bizim dağa taşa dişi diye yürüyen arkadaşımız aşık olmuştu. Üstelik o gardiyan Aysun'a! İnanabiliyor musunuz? Şaka gibi değil mi sizce de? Gözlerim kocaman açılmış bunun doğru olup olmadığını anlamak için Ercü'yü yakın kadrajıma almıştım. Hipopotam arkadaşım gidip bu dünya üzerindeki en hırçın, en sert ve kesinlikle en çatlak kadına aşık olmuştu. Aysun'a!

"Ercü sen cidden Aysun'a aşık mı oldun lan?" diye sordu Okan kahkahalarla gülmeden hemen önce. Ercü sinir bozukluğuyla kaptığı köşe yastığını Okan'a fırlattığı sırada Talya yanımıza geldi. Kızların yanına oturup, "Eda da uyuduğuna göre şimdi ne yapıyoruz?" diye sordu halsiz bir şekilde. Şimdi görev dağılımı yapmaya başlayabiliriz.

Herkese tek tek görevlerini dağıttım. Benimle yüzük alışverişine gelme şerefine erişen kişi tabii ki de ablamdı. Diğer herkes parti hazırlıkları için işe koyulurken ablamla bende Eda'yı Okan'a satıp dışarı çıktık.

"Ay çok heyecanlıyım!" diye şakıdı ablam yanı başımdan. Birlikte arabayla ablamın mücevhercisine gidiyorduk. Onunla Ada'yı gözetlediğimiz günler daha dünmüş gibiydi benim için. Şimdi ise beraber yüzük bakmaya gidiyorduk. Hayat gerçekten çok acayip.

Ablama, "Bu aşkın mimarını da teklif sırasında kucağımda istiyorum Talya Serez," dedim kıkırdayarak.

Ablamın kimden bahsettiğimi anlaması biraz uzun sürse de anlayınca kahkahayı patlatmıştı. "Merak etme. Eda'yı süsler püsler senin kucağına veririm," dedi Talya ışıldayan gözlerle. Bu teklif işi için o da en az benim kadar heyecanlıydı. Sonuçta Atlas Serez gibi bir çapkın aşık olmuş hatta evlenmek için can atıyordu. Bu her gün görebileceğiniz bir şey değil!

"Bir şarkı aç da abla kardeş biraz kopalım!"

Ablama bak be! Talya Serez benimle kopmak istiyor! "Hay hay," dedim müziğimizi başlatmadan önce. Şansımıza çıkan şarkı Hande Yener'in "Aşkın Ateşi" isimli şarkısıydı. Talya bir elimi tutmuş çılgınlar gibi kafa sallarken bir yandan da şarkının sözlerini söylüyorduk.

Aşkın ateşi yakarmış ateşi
Duydunuz mu aşkın ateşini
Hangi ateşte yanmayı dilerdin
Pişmeyene söyle ne denirdi?

Ablamla arabada şarkının sözleriyle çılgınlar gibi eğlenirken arabayı mücevhercinin önüne park ettim. Asıl eğlence işte şimdi başlıyor dostlarım. Atlas Serez yeryüzünün en yakışıklı damadı olabilmek için müstakbel eşine yüzük seçecek. Hadi bakalım! Ablamla birlikte içeriye girdiğimizde ablamın namının buralarda alıp başını yürüdüğünü bizi karşılama şekillerinden anladım.

"Talya Hanım size nasıl yardımcı olabilirim?"

Takım elbiseli adamın sorusuyla kendimizi vitrinlerin önünde bulmamız çok da uzun sürmedi. "Bu sefer kendim için değil müstakbel gelinimiz için bir yüzük bakıyoruz Andre," dedi ablam gururla. Görümcelerin en tatlısı kesinlikle benim ablam.

Ablamla birlikte Andre'nin bize gösterdiği modelleri tek tek incelemeye başladığımız sırada parti için yarını bekleyemeyecek kadar heyecanlı olduğumu hissettim. Hem bebeğimin doğum günü bu gece yarısıyken neden parti de bu gece yarısı olmasın ki.

Ablam yüzüklere büyülenmişçesine bakarken bende bizimkilere partiyi bu gece yapacağımızı bu yüzden her şeyi bir an önce halletmeleri gerektiğini söylediğim tehdit dolu bir mesaj attım. Eğer bu iş bu gece olmazsa topunu yakarım! Söylemedi demeyin sakın! İlk mesaj Kubilay'dan geldi. Kendileri parti için balon ve süsleme işini hallettiğini hatta şu an otelin bahçesinde olduğunu yazmıştı.

Tam ona mesaj çekeceğim sırada ablam, "Atlas bence bu olsun," dedi bir tane yüzüğü işaret ederek. Ablamın gösterdiği yüzüğe baktım. Göktaşı büyüklüğündeki yüzüğe baktığımda bunu alamayacağımı çoktan geçmiş bu yüzüğün içime sinmediğini hissettim. Onlarca çeşit yüzükle dolu vitrini gözlerimle tararken köşede kalmış bir yüzüğe takıldı gözlerim. Oval parlak taşı ile oldukça sade ve zarif bir yüzüktü.

"Ben şunu beğendim," dedim sevinçle. Andre gösterdiğim yüzüğü çıkarıp bakabilmem için bana uzattı. Belki saçmaladığımı düşüneceksiniz ama bu parlak taş bana onun gözlerine ilk baktığımda gördüğüm ışığı anımsattı. İster istemez gülümsemiştim. Tabii yüzüğün etiketini görünce bu gülümsemenin solması da bir olmuştu.

"Bu yüzüğün fiyatı gerçekten bu mu?"

Ablam da benimle birlikte etikete baktı. Yüzüğü kendi emeğimle almak istediğimi bildiğinden delici bakışlarını az sonra başına geleceklerden habersiz olan zavallı Andre'ye çevirmişti. Andre'nin yerinde olsam Talya ile ters düşeceğime kendimi köprüden aşağı falan atardım. Talya, "Andre bize indirim yapacak Atlas," dedi gülümseyerek. Harley Quinn'im benim! Canım ablam! Kim tutar seni? Hadi şu indirimi kap!

"Talya Hanım ne yazık ki fiyatta indirime gidemiyoruz," dedi Andre çarpık bir Türkçeyle. Duyduğumla medet abla diyerek ablama baktım. Ablam rahat olmam için gözleriyle beni uyardıktan sonra, "Ben buraya kaç kadın müşteri bağladım hatırlıyor musun Andre? Bence biraz hafızanı zorlayıp hatırla," dedi uyarıcı bir tonda.

Andre yutkundu. Ablama bak be! Resmen adamın markasını tek başına büyütmüş. Şimdi de emeğinin karşılığını pençelerini çıkarmak suretiyle alacaktı. Andre ile ablam arasında uzun tartışmalar sonucunda ablam bu işten galip çıkmış yüzüğü istediğimiz fiyata almamızı sağlamıştı. Galibiyetimizi kutlamak için sıradaki durağımız olan sipariş ettiğimiz pastayı almak üzere giderken ablamla arabada yeni bir zafer dansı yapmıştık.

Serez kardeşlerin elinden bir uçan bir de kaçan kurtulur arkadaşlar. Bu da benden size küçük bir uyarı. Ben neyse de sakın ola ablama bulaşmak gibi bir hataya düşmeyin. Bu da günün kamu spotu olsun. Ablama, "Sen dünyanın en mükemmel ablasısın!" dedim sevinçle. Bizimki de mütevazılığını konuşturarak saçlarını savurduğuna göre pastacının önünde Aslı ile buluşabiliriz. Aslı Ada'nın en sevdiği pastanın burada yapıldığını söylediğinden pasta işini ona devretmiştim.

Pastacının olduğu yolda ilerlerken ne olsa beğenirsiniz? Kucağında pasta kutusuyla koşan Aslı'nın elindeki pasta uçtu. Evet bildiğiniz koca pasta kanatlanıp gözlerimin önünde uçup çöpe girdi! Kriz geçiriyorum acil limon kolonyası! Ablam, "Atlas sakin ol," dedi ama artık iş işten geçti. Arabayı kenara çekmiş yerde pestil olmuş pastaya bakıyordum.

Aslı nefes nefese, "Enişte köpek kovaladı. Ben köpekten çok korkarım. Yemin ederim bilerek olmadı," diye açıklamalarını bir bir sıralarken eli mahkum yeni bir pasta almıştık. Ada'nın sevdiği pastadan alamasak da bu aldığımız da bizi idare ederdi. Yani en azından ben öyle umut ediyordum. Aslı yeni pastayı kucaklayıp arka tarafa geçtiğinde o kadar mahcup olmuştu ki onu bunun önemi olmadığına ikna etmem bile yarım saatimi almıştı.

Pasta tamam. Yüzük tamam. Şimdiki durağımız ablamın butiğiydi. Yoldan Nil'i de alıp ablamın butiğinden gece için birkaç parça kıyafet seçecektik. Nil Allah'tan onların mahallesinde değildi. Aksi bir durumda bebeğime yakalanmam kaçınılmaz olurdu. Yakalanırsak kendimi kör kuyulara atarım bilmiş olun. Her ne olursa olsun bu sürpriz bozulmamalı. Bu gece ikimiz için de unutulmaz olmalı!

Ablamın butiğine geldiğimizde pastayı arabada bırakmış butiğe Charlie ve Melekleri olarak etkileyici bir giriş yapmıştık. Ablamı gören tüm çalışanlar kolordu komutanı gelmiş gibi önümüzde sıraya dizilmişti. Ablamın nasıl biri olduğunu biliyordum ama iş konusunda insanları hizaya sokacak kadar disiplinli olabileceğini hiç düşünmemiştim.

Ablam iki kurban seçip, "Siz ikiniz Aslı Hanım ile ilgileniyorsunuz," demişti. İki kişiyi de Nil'in peşine taktıktan sonra geri kalanları göz hapsine alıp, "Kalanlar benimle gelsin," demişti.

Ablam ilk olarak erkek giyim bölümünden benim için takım seçme işine girişmişti. Bir takım gidiyor bir diğeri geliyordu. Kabinde birini giyip birini çıkarmaktan yorulana ve tabii ki bu gece için en güzel takımı bulana kadar ablam beni bırakmadı. En sonunda bir takımda karar kıldı. Sonrasında kolumu kopartmak suretiyle beni kadın reyonuna sokup Ada için elbise bakmaya zorladı.

"Abla ben ne anlarım elbiseden?" dememle beyin sarsıntısı geçirten abla şamarını yemem de kaçınılmaz olmuştu. Kızlar bana tek tek elbiseleri gösterirken birçoğunu kafamdan elemiştim. Birkaç tane elbise arasında kararsız kalınca da bu sefer benim fırıncı küreği gibi eliyle kodumu oturtan güzeller güzeli ablam kalan elbiseler içinden siyah saten bir elbisede karar kılmıştı.

"Biz kıyafetlerimizi seçtik. Siz ne yaptınız?" diye sordu Aslı Nil ile birlikte yanımıza gelirken. Ada için seçtiğim elbiseye uygun bir de ayakkabı uydurduktan sonra kutulayıp içine bir de not iliştirdim. Sonra planımızın ikinci kısmı olarak kutuyu Nil'e verdim.

"Bu kutsal görevi sana veriyorum Nil," dedim sırıtarak. Nil anladığını belli edercesine başını sallamış bu şerefli görevi de alıp yanımızdan ayrılmıştı. Geri kalanlarımız üç öküze emanet ettiğimiz partinin hazırlıklarının ne alemde olduğunu öğrenmek üzere otele gittik. Kahretsin! Gitmez olaydık! Ya kahkar ya Mehmet! Allah'ım sen benim içimde kopan fırtınaları duy! Şu üç öküzün tepesinden aşağıya şimşekler çak ya Rabbim!

Ablam ile etraftaki süslemelere bakarken neredeyse sinirimden dizlerimin üzerine çöküp neden ben diye avazım çıktığı kadar bağıracaktım. "Buranın hali ne?" diye cırladı Talya. Bahçenin hali ortada! Her yerde üç yaş balonları vardı! Ben biliyordum böyle bir şeyin başıma geleceğini! Salaklık bende! Üç geri zekalıya böylesine önemli bir partinin hazırlık işini devredersem olacağı bu! Ama siz hiç merak etmeyin dostlarım. O iş bende!

Ben şimdi bu bahçeyi onları öldürmek suretiyle adam etmeyi de çok iyi bilirim. Ne de olsa ben Atlas Serez'im. Partilerin aranan ismi ve bu gece bir aksilik daha olmazsa yirmi dört yaşına giren bir bebeğin gelecekteki kocası olacağım. İşte şimdi işe el atmamın tam zamanı!

Yeni balonlar aldım ve sırf bizimkilere ceza olsun diye balon şişirme makinesini kaybediverdim. Bizim üç sığır balon şişirmekten mosmor kesilirken keyfime diyecek yoktu.

"Atlas insaf be kardeşim! Bir balon daha şişirirsem yemin ederim artık ağzımdan değil götümden nefes alacağım!" diye bağırdı Ercü.

"Onu götünle iş tutmadan önce düşünecektin Ercü!"

Ayarı yiyen üçlü gecenin sonunda hastanenin acilinde hava almak pahasına kalan balonları da şişirmişti. Bahçeyi uzun uğraşlar sonucunda süslemeyi bitirdik. Sonrasında her birimiz hazırlanmak için otelin odalarına dağıldık. Benim hazırlandığım oda epey bi manidardı. Onunla tanıştığımız gece benim kucağıma düştükten sonra kaçıp saklandığı odadaydım.

Sırıtarak takımımı giyindim. Aynadan saçlarıma şekil verdim ve odaya baktım. Kapıyı onlarca kez yüzüme kapatmasına rağmen yüzsüzlüğümü konuşturarak onun kapısına pas pas olduğum o geceyi anımsayınca gülmeden edemedim. Şimdi o uğruna kapısında pas pas olduğum kıza evlenme teklifi edecektim. Hayat ne kadar da garip öyle değil mi? Aynadan son bir kez kendime baktım. Resmen ateş ediyorum!

Odamın kapısı tıklatıldı. "Gir," diye seslenmemle içeri o gece karnında bebekle kapımda beliren ama şimdi o geceden farklı olarak bu sefer kucağında tütüler giydirdiği bebeğiyle ablam girmişti. Ablam beni görünce gözlerinin dolduğunu gizleyemeyerek, "Çok yakışıklı olmuşsun," diye mırıldanmıştı. Kucağındaki bebeğin izin verdiği ölçüde ona sıkıca sarıldım.

"İyi ki benim ablamsın. İyi ki o gece bana büyük konuşturttun da şu an bu anı yaşıyorum."

Ablamın gözlerinden iki damla yaş akarken bizi asıl bir araya getiren miniği kollarıma verdi.

"Çok mutlu ol Atlas. Bir gün sizin için bebek partisi sözümü tutacağım kadar çok mutlu ol."

Ablam ve kucağımda minik yeğenimle birlikte odadan çıktım. Artık kendi bebeğimle olmaya hazırım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%