Yeni Üyelik
30.
Bölüm

2.Bölüm: Dolgu Topuk Terlikli Sorgu

@sevvnuraydn

"Bebeğim cidden bana bu zulmü reva görüyor musun?"

Atlas'ın suratına yastık fırlatmamdan hemen önce sorduğu soru buydu. Suratına yastığı yediği gibi efendi efendi yerde onun için açtığım yatağa uzanmak durumunda kalmıştı. Kızlar çabuk kulakları açıp beni iyi dinleyin. Eğer sevdiğiniz erkek Atlas gibi biriyse asla acımayın. Size şirinlikler yaptığında sakın gardınızı indirmeyin yoksa kendinizi nakavt edilmiş halde bulursunuz. Benden size küçük bir tavsiye.

Ona gözlüklerimin üzerinden tehditkar bir bakış attığım sırada, "Uslu dur Atlas Serez. Yoksa sonu çok fena olur," dedim. Gözdağımızı da verdiğimize göre artık yatmaya geçebilirdik. Gerçi bunu nasıl yapacağımı hiç bilmiyorum. Aşık olduğum adam ile aynı odada olduğumdan heyecandan uyuyamayacağım aşikardı. Dolaptan pijama takımımı çıkardığım sırada uzandığı yer yatağından bana çapkın bir bakış atmıştı.

"Burada giyinebilirsin bebeğim. Söz bakmam."

"Çok beklersin," dedim ve ona bakıp dil çıkardım. Kucağımda pijama takımımla odadan çıkıp banyoya geçtim. Üzerimdekileri rahat pijamamla değiştirip dişlerimi fırçaladıktan sonra yeniden odaya döndüm.

Atlas gece lambasını yakmış yer yatağında uzanıyordu. Beni görünce şebeklik yapıp yattığı yerden doğruldu. Sırıtarak bana bakmaya başladı. "Böyle bile nefesimi kesmeyi nasıl başarıyorsun bebeğim?" diye sordu iç çekerek. Gülmeden edemedim. Beni güzel bulan tek kişiydi. Saçımdaki tokayı çözüp saçlarımı elimle hafifçe dağıttım. Tabii yaptığım bu basit harekete karşılık Atlas kolunu yatağımın kenarına koymuş başını da koluna yaslayarak beni izlemeye başlamıştı.

Çalışma masasının üzerinden bilyemi ve günlüğümü alıp yatağımın üzerine oturdum. Günlüğüme yazmaya başlayacağım sırada, "Bensiz hayatında neler oldu?" diye sordu. Ona baktım. İki ayın ikimize de ne kadar ağır geldiğini bir kez daha anladım. Atlas'ın kolundan tutup ayağa kalkmasını sağladım. Yanıma oturdu. Kolunu omzuma attığında başımı göğsüme yaslamıştım.

"Bana otelin bahçesinde tanıştığımız anı yeniden yaşadığımızda ne söylediğini hatırlıyor musun?" diye sordum birden. Atlas bir yandan saçlarımla oynarken hatırladığını belli edercesine gözlerime bakmıştı. Gözleri ışıl ışıldı.

"Sana ben sevilmemeye alışkınım sevilmeye değil. Eğer kendimi sana bırakırsam bir gün sensiz kaldığımda daha çok acı çekmekten korkuyorum. Bir gün beni bırakıp gitmek istediğinde sana alışmış olarak kalmaktan buna dayanamamaktan korkuyorum Atlas demiştim. Ama terk eden ben oldum."

Atlas büyük bir huzurun ortasındaymışçasına huşuyla beni dinliyordu. Dingin nefeslerine saçlarımda gezinen yumuşak dokunuşu eşlik ediyordu. Gözlerine bakarak sözlerime kaldığım yerden devam ettim.

"Bana korkmana gerek yok. Çünkü seni o kadar çok seviyorum ki bana izin verdiğin zaman bu bir alışkanlık değil hayatının bir parçası olacak. Ben senin hayatının parçası olmak istiyorum Ada. Tıpkı seni hayatımın merkezine koyduğum gibi senin de beni koymanı, beni tüm kalbinle sevmeni istiyorum. Senle ben olmak istiyorum demiştin. Senden ayrılınca anladım. Sen benim için bir alışkanlık değil hayatımın vazgeçilmez bir parçası olmuşsun Atlas."

"Bende senden ayrı kalınca aslında bunca zaman eksik bir yapboz parçası olarak hayatıma devam ettiğimi anladım Ada. Önceleri yakışıklı olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan bir adamdım. Sonra sen girdin hayatıma. Hem de koşarak! Kollarıma koştun. Gözlerime baktın ve beni kendine aşık ettin. Beni aşkın değiştirdi. Artık kendi ayaklarımın üzerinde durabiliyorum. Otobüse biniyorum, kendi paramı kazanıyorum, yemek yapmayı öğrendim ve tüm bunlar içinde en sevdiğim şey bir şeylerin gökten yağmasını beklemek yerine çabalamanın ne demek olduğunu öğrenmek oldu. Tüm bunları sen bana öğrettin. Bana hayatı öğretmekle kalmadın. Gerçekten sevmenin ne demek olduğunu gösterdin. Aşkınla beni iyileştirdin ve ben o aşkın peşinden koşup Antalya'ya kadar geldim bebeğim."

"İyi ki geldin Atlas. İyi ki senden vazgeçmeme rağmen benden vazgeçmedin. Seni kırıp dökmeme rağmen benden vazgeçmedin."

"Ben o gece de senden vazgeçmedim bebeğim. O gece odanda bıraktığın ayakkabıların sahibini bulmak için uğraştım. Onu buldum ve bugüne kadar onun karşısına çıkacağım anı kolladım. Şimdi o güzel gözlü kızın yanındayım."

Gülümsedim. Ona sarıldığım sırada, "Özgür'ün bahsettiği şey işte bu," dedim avucuma sakladığım bilyeyi onun da görebileceği bir açıyla tutarken. Atlas çekinerek parmaklarımın arasındaki küçük bilyeyi alıp incelemeye başladı. Cam bilyenin ortasındaki mavili yeşilli küçük gezegenime baktığım sırada, "Bunu yıllar önce Metehan'a hediye etmiştim. O da o gece bana doğum günü hediyesi olarak geri verdi," diye mırıldandım. Beklediğimin aksine dudaklarında tatlı bir tebessüm belirdi.

"Küçükken bu bilye benim dünyamdı. İçindeki o küçük gezegen benim dünyamdı ve ben onu nereye gidersem gideyim her zaman yanımda taşırdım. O zamanlar minik gezegenime babamın adını vermiştim. Ona her baktığımda babamın o gezegenin içinde yaşadığını hissederdim. Bu yüzden onu yanımdan hiç ayırmazdım. Sonra yıllar geçti. Ben büyüdüm ve aşık oldum. Gezegenime aşkımın adını koydum. Gece gündüz ona baktım. Bir gün bana geleceği anı bekledim içten içe. Hiçbir zaman umudumu kaybetmedim. Gün geldi. Dünyama adını verdiğim o adam çıkıp geldi. Bana geldi. Şimdi düşünüyorum da bütün dünyanın Atlas Okyanusu var. Benimse Atlas adında bir dünyam."

Atlas küçücük bir bilyeye bu kadar anlam yüklememe özellikle de önce babamın adını verdiğim bir şeye şimdi onun adını vermiş olmama şaşırmıştı. Beni bulan gözlerinde duygusal bir pırıltı vardı. "Geçmişimin elle tutulur bir tarafı olmamasına rağmen beni sevdiğin için ben bu dünyanın en şanslı adamıyım bebeğim," dedi Atlas etkileyici bir sesle. Ona sıkıca sarıldım. Unutmaya yüz tuttuğum o güzel kokusunu içime çektim ve onunla birlikte ayrı geçen iki ay üzerinde konuşmaya başladık.

"Feyza ile bizimkilerin çenesini kapatmak için nişanlandık. Zaten kendileri değil evlilik tüm insanlığa karşı olduğunu bana geldiği ilk gece gayet net bir şekilde belli etmişti. Bana tam beş ayrı dilde küfür etti de ben söylediklerinin anlamını bilmediğimden anlamamışım. Bunu da ondan öğrendim," dedi Atlas gözlerini istemsizce devirerek. Kıkırdadım.

"Nişanlandıktan sonra Feyza işi uzatmak için düğün istediğini söyledi. Külliyen yalan! Kendisi gelinlikten bile nefret ediyor. Gotik ne olacak?"

Atlas anlatırken gülmemek elde değil. Konuyu ifade ediş biçimi bile komik. "Nişandan sonra düğün hazırlıkları başladı. Tabii biz de o sırada şirketi kurtarıp bu saçmalığa bir son vermek üzere çalışmalara başladık ve birkaç şey bulduk. Meğer bizim şirketin yüklü miktarda alacağının olduğu dört şirket kayıtlara geçmemiş. Eğer o dört şirketin bize olan borcunu ödemeye ikna edebilirsek hem şirketi hem de o gotikle evlenmekten kendimi kurtarabilirim."

"Bu çok iyi bir haber," dedim neşeyle. Tabii Atlas'ın bakışlarından anladığım bir şey vardı ki o da bu dört şirketin borçlarını ödemeye ikna etmenin hiç de kolay olmayacağıydı.

"Bu iyi bir haber. Fakat şirketlerin sahipleriyle henüz iletişime geçmedik. Seni de alıp İstanbul'a döndüğüm zaman buna da bir el atacağım."

"İstanbul'a dönmek mi? Annem ne olacak?"

"Anneni ikna edebilirim bebeğim. Malum ben onun best damadıyım," dedi Atlas gururla. Onun değişmeyen bir yanı da buydu. Kendine olan aşırı sempatisi!

Başımı umutsuzca salladım. "Annemi ikna edebileceğine inanman gözlerimi yaşarttı Atlas Serez," dedim gülerek. Bilyemi ve günlüğümü bir kenara koydum. Günlüğüme daha sonra yazmaya karar vermiştim. Artık uykuya geçmek istiyorum.

"Hadi bakalım aşağıya in," dedim bu sefer gözlerimle yer yatağını işaret ederek. Atlas ilk başta söylediğim şeyi duymazlıktan geldi. Hatta yavru köpek misali bana doğru sokulunca her ne kadar ona karşı koymak zor olsa da onu iteklemek suretiyle yer yatağına geçmesini sağlamıştım.

"Çok kötüsün bebeğim!"

Sırıttım. "Eğer uslu durursan sana iyi geceler öpücüğü verebilirim Atlas Serez," dedim bilmiş bir tavırla. Bana bunlarla gel dercesine yüzünde bariz bir aydınlanma olmuştu.

"Şimdi ben su içmeye mutfağa iniyorum. Sende kapıyı arkadan kilitleyip burada uslu uslu beni bekliyorsun. Anlaşıldı mı?"

Anlamadığına hatta beni duymadığına yemin edebilirim. Ama kanıtlayamam. Yataktan kalkıp kapının kilidini olabildiğince sessiz bir şekilde çevirdim. Odadan çıkarken kapıyı usulca örtmeyi de ihmal etmedim. Merdivenlerden balerin misali parmaklarımın ucuna basa basa inip mutfağa geçtim. Teyzemin tombul bardaklarından birine kendim için buz gibi su doldurup kafama diktim. Tabii bu sıcakta beni bir bardak kesmemiş üstüne bir bardak daha içmiştim. Zaten ne olduysa tam o sırada o oldu.

Annemin gecenin kör vakitlerinde odama giresi tutmuş dolayısıyla da Atlas'ın hayalindeki iyi geceler öpücüğünü annemin terliğinden alması da kaçınılmaz olmuştu. Annem bütün evi ayağa kaldırınca hepimiz salona geçmek durumunda kaldık. Atlas ile beraber iki suçlu olarak iki sorgu memuruna hesap vermek üzere koltuğa kurulduk. Annem teyzemle senkronize şekilde dolgu topuklu terlikleriyle tak tak sesleri çıkarmaya başladığına göre son duamı etmemin vakti geldi demektir! Ah Atlas ah! Ben sana o kadar kapıyı kilitle dedim! Ne diye kapıyı kilitlemezsin? Şimdi senin yüzünden fena dayak yiyeceğim! Dolgu topuk terlikli sorgu başlasın!

"İlk hanginiz anlatmaya başlıyor?" diye sordu annem terliğini efsanevi bir hareketle eline alırken. Atlas'ın gürültüyle yutkunduğunu duydum. Hadi bakalım best damat! Anneme gece gece benim odamda olma sebebini anlat! Anlat anlat hiç çekinme! En fazla dudaklarını terlikle patlatıverir!

Atlas, "Şimdi şöyle annecim. Benim kalacak yerim olmayınca Ada da sağ olsun beni bir geceliğine odasında misafir etmeyi kabul etti," dedi gergin bir sırıtma eşliğinde. Annemin kaşı kalktı. Geçmiş olsun Atlas Serez! Seninle kavuştuğumuz gün öleceksin! Hemde seni öldüren kişi kendi annem olacak! Korkunç!

Öne atılıp, "Anne biz Atlas ile beraberiz!" diye bağırdım birden. Annem duyduğu şeyle şok geçirirken teyzemin bi zil takıp oynamadığı kaldı. Annem, "Siz ikiniz," dedi terliğin namlusuyla Atlas ile beni işaret ederek. Şimdi şeytan doldurmasın diye şu terliği indirmem lazım. Namlunun ucunu tutup yavaşça yere indirdim. Annem terliği ayağına gerisingeri geçirirken rahat bir nefes almıştım. Tabii yine de çok sevinmemek lazım. Sonuç olarak o terlik her an kıçımızda şaklayabilirdi!

Atlas, "Ada'yı bulmak için çok çaba sarfettim. Lütfen bizi ayırmayın," dedi yalvarırcasına. Ona baktım. Anneme olan bakışlarındaki çaresizlik benim bile içime oturmuştu ki annem terliğiyle gergin bir ritim tutturmuştu.

"Oğlum sen nişanlısın! Ne işin var benim kızımla? Haftaya evleniyorsun sen! Hala ne diye benim kızımın hayatına müdahil oluyorsun?"

Anneme hak veriyorum. Sonuç olarak bütün magazin bültenleri Atlas ile Feyza'nın evliliği için yılın düğünü başlığını kullanıyordu. Tabii magazin programlarının bir numaralı takipçisi olarak annem de manşetlerden haberdardı. Kahretsin! İşte şimdi sıçtık! Alo! Terlik geliyor terlik! Hemde füze gibi geliyor!

Atlas, "Ben Feyza ile evlenmiyorum efendim. Feyza ile nişanlanmamızın da tek sebebi babalarımızı oyalamaktan başka bir şey değildi. İkimiz birlikte şirketi iflastan kurtarmanın bir yolunu sonunda bulduk. Artık Ada ile aramda hiçbir engel kalmadı. Hoş olan engelleri de ben tek tek aşmaya razıyım," diyerek durumu kısaca özetlemiş oldu.

Annem bir numaralı işbirlikçisi olan teyzeme baktı. Tam o sırada Özgür, "Teyze damadına merhaba desene," diyerek gevşek gevşek kahkaha atmaya başladı. Çenen çekilsin Özgür! Annemler bi gitsin ben sana yapacağımı çok iyi biliyorum! At! Öküz! Odun! Aptal!

Annem Özgür'e sesini kesmesi için ters bir bakış attıktan sonra keyiflenmedim desem yalan olur. Tabii bu bakışın aynısını saniyesinde bize yöneltmesiyle keyifli halimin yerini gergin bir ifadeye bırakması çok da uzun sürmedi. Annem, "Sen şimdi buraya yalnızca kızımı görmek için mi geldin?" diye sordu şüpheyle.

Atlas korkuyla da olsa başını hafifçe sallayarak bu durumu onaylamış oldu. Annemin kaşlar şaha kalktı. Ya Hak! Dolgu topuk terlik geliyor mu yoksa? Gözlerimi kısarak bu dehşet verici ana daha az şahit olmaya çalıştım ama korktuğum şey yerine daha absürt bir durum yaşandı. Annem Atlas'ın kolunu tutup ayağa kalkmasını sağladığında zıplayarak döveceğine neredeyse emindim.

Annem, "Yani sadece Ada'yı görmeye geldin. Beni hiç özlemedin öyle mi?" diye sordu sitemkar bir tavırla. Terlikler birden kınlarına geçirildi. Kendi adıma rahat bir nefes aldığım sırada onların sarılmalarını izledim. Annem kendi öz oğlu askerden gelmiş gibi Atlas'ı bağrına basıp boğmak suretiyle sarılırken onları hayretler içinde izledim. Şöyle bir manzarayla karşılaşacağımı bilseydim bunca zahmete girmezdim.

"Damadım!"

Annem best damadına kavuşmuş olmanın mutluluğunu yaşarken teyzem kendi oğluna, "Hadi oğluşum yardım et de yatak açalım," dedi. Özgür sırf söz konusu yalakalık olduğundan annesini ikiletmeden kalkmış ve "Eniştem bu gece benim odamda kalsın," demişti. Şok geçirmeli miyim? Tabii ki de hayır! Sonuçta Özgür'ün olayı buydu. Ucunda para varsa böbreğini bile hiç düşünmeden satabilecek kadar geri zekalıydı.

Atlas, "Hiç zahmet etmeyin Ada benim için yatak açmıştı," demesin mi? Sen eceline falan mı susadın acaba Atlas Serez yoksa bana mı öyle geldi? Annemin tek gözü seğirmeye başladı. Eniştem de her an bu sözünden dolayı Atlas'a kafa göz dalabilecekmiş gibi görünüyordu ki Atlas son dakika konuyu değiştirmeyi başardı.

"Bu arada artık İstanbul'a geri taşınmanız için hiçbir engel yok. Ne babam ne de o adam sizin için bir tehdit değil artık," dedi Atlas gayet kendinden emin bir şekilde. Atlas'ın bu söylediğiyle teyzemle annem vedalaşmaya başladı. Eniştem bu saçma sahneyi bizimle birlikte şok içinde izlerken Atlas'a neden sinirlendiğini unutuverdi. Annemle teyzem salya sümük ağlamaya başladı. Anlaşılan bizim İstanbul'a geri dönme işi halloldu.

"Seni çok özleyeceğim abla!" diye ciyakladı teyzem gözyaşlarıyla. Annem bir yandan teyzemin sırtını sıvazlarken, "Artık Ada'nın düğününde görüşürüz bacım," demişti.

Düğün kelimesiyle Atlas'ın muzip bakışlarının hedefi olmam çok da uzun sürmedi. Alacağın olsun anne! Beni şunun diline düşürdün ya ben sana daha ne diyeyim! Atlas krizi fırsata çevirerek kulağıma doğru, "Sana karıcım diyeceğim günler de gelecek bebeğim," diye fısıldadı. Bizimkilere çaktırmadan o balon gibi şişkin koluna zor da olsa bir cimcik atmıştım. Atlas acıyla kolunu ovuştururken bu saçmalığa daha fazla dayanamayıp odama çıkmaya niyet ediyordum ki annem, "Bavulunu toplamadan yatma," demişti.

Ciddi ciddi İstanbul'a dönüyorduk. Bunu istiyordum ama dürüst olmak gerekirse bu kadar çabuk olabileceğine ihtimal dahi vermezdim. Annemin söylediği şeyle kafamı hafifçe sallayıp merdivenlere yöneldim. Tabii Atlas Serez de hemen peşime takılmıştı. Eniştemin kadrajından çıkmayı nasıl başardı acaba? Gerçi söz konusu Atlas olunca bu tip şeylere şaşırmamam gerektiğini artık öğrenmiştim.

Odama geçtiğim sırada yaramaz şey de odama damlamıştı. "Sen bu gece Özgür'ün odasında kalıyorsun," dedim ona kapıyı işaret ederek. Ben dedim demesine de birileri acaba bu söylediklerimi ciddiye aldı mı? Tabii ki de hayır! Atlas her zaman kendi bildiğini okurdu. Özellikle de söz konusu ben olunca her türlü yaramazlığı yapabilirdi.

"Merak etme bebeğim. Ben Özgür'ü ayarladım. O odasının kapısını kilitleyecek. Böylece odada yatanın ben olduğumu sanacaklar."

"Bu söylediğini ne ara yaptın Atlas Serez?"

"Sen dehşetle annenlere bakarken ben çoktan planımı hazırlamıştım," dedi Atlas gururla. Gerçekten bu adam beni daha ne kadar şaşırtacak?

Atlas, "Ayrıca o gotik yarın sabah arabayla bizi almaya gelecek," dedi yüzünü ekşiterek. Feyza'dan bahsederken ki yüz ifadesi o kadar komikti ki dayanamayıp kahkahayı patlattım. "Madem öyle ben bavulumu hazırlamaya başlayayım," dedim neşeyle. Bavul kelimesi bile Atlas'ı mutlu etmeye yetmişti. Ne de olsa evimize dönüyorduk. Bekle bizi İstanbul!

Koca bavulu köşeden çıkarıp yere yatırdım. Dolaptan kaptığımı bavula fırlatmaya başladım. Kıyafetleri gelişi güzel fırlatırken haliyle o sırada Atlas'ın farelik yaptığının farkında değildim. Beyefendi meğer yerde bağdaş kurmuş bavula koyduğum şeylere bakıyormuş. "Sakın bu eteği benim yokluğumda giydiğini söyleme bebeğim," dedi Atlas bavuldan siyah eteğimi dehşetle çıkarırken.

"O eteği sen yokken defalarca kez giydim," dedim sırf gıcıklık olsun diye. Bu söylediğimle kıskançlıktan Atlas'ı delirtmeyi başardım. Bir bana bir eteğe baktı. Hatta eteğin boyunu hesap edebilmek için uzaktan eteği üzerime doğru tutmuştu. Eteği bavula geri tıkarken huysuzlanmaya başladı.

"Bana bunu da mı yaptın bebeğim? Ben göremedim ama onlarca insan seni bu etekle gördü öyle mi?"

"Onlarca insan görmedi canım. Alt tarafı tüm Antalya gördü," dedim umursamaz bir tavırla omuz silkerek. Atlas kıskançlıktan mosmor oldu. Bu kadar oyun yeter mi sizce? Hayır! Daha yeni başlıyoruz! Biraz da o kudursun bakalım! Bavula eğilip sırf ona inat sadece Antalya sıcağında uyurken giydiğim yarım bir atleti çıkarıp onun gözünün önünde sallandırdım.

"Hatta üstüne de bunu giyiyorum. Çok uyumlu değil mi?"

Size yemin ederim bu adama bir haller oldu. Atlas öksürük krizlerine girerken ciddiyetimi korumak için olağanüstü bir çaba harcamam gerekti. Atlas bir bana bir de atlete bakıp, "Ciddi olamazsın," dedi histerik bir kahkaha krizine girmeden hemen önce. Kollarımı göğsümün altında bağlayıp onun bu git gide korkutucu bir hal alan kahkahasının son bulmasını bekledim.

Atlas ciddiyetimden en ufak şey kaybetmediğimi görünce neredeyse kıskançlıktan kendini bavuluma kapatacaktı. "Bebeğim bana bunu yapmış olamazsın değil mi?" diye sordu şirinlikle. Tamam arkadaşlar! Ben buna daha fazla dayanamıyorum. Kıkır kıkır gülmeye başlayınca Atlas'ın yüzündeki rahatlama ifadesini kesinlikle görmeniz gerek.

"Sen gül bakalım. Ben burada kalpten gitseydim Atlassız kalsaydın o zaman ne yapardın acaba?"

Bir dakika. Atlas Serez şu an bana trip mi atıyor yoksa ben mi yanlış anladım? Şu an şu ikon olan arkası dönük minnak panda gibi bana sırtını dönüyor arkadaşlar! Atlas bana ciddi ciddi trip atıyor! "Atlas," dedim ona doğru yaklaşarak. Arkadaşlar şimdi de omuz silkiyor! İnanamıyorum!

"Atlas," dedim işveyle. Beyefendi bana bakmak şöyle dursun kıskançlık krizini hala üzerinden atabilmiş değildi. Ona doğru sokuldum. Şu lanet atleti bavula geri tıkıştırıp kollarımı arkadan benim kıskanç öküzümün boynuna doladım. Yanağımı yanağına dayayıp, "Sen beni çok mu kıskandın?" diye sordum.

Huysuz şempanzem cevap vermedi. Anlaşılan onun hassas noktasına oynamıştım. Yani kendime! Yanağına uzun ve oldukça sesli bir öpücük bırakıp, "O eteği toplasan iki kere ya giydim ya giymedim. O atleti de yalnızca uyurken giyiyorum Atlas Serez," dedim. Rahatlamıştı. Beni belimden tutup kucağına oturttu.

"O eteği bir dahakine benim yanımda giyeceksin bebeğim," dedi Atlas etkileyici bir sesle. Kıkırdadım. Huysuz keçinin gönlünü aldığımıza göre nerede kalmıştık. Atlas'ın da yardımıyla eşyalarımı bavula tıkıştırıp toplanma faslını noktaladım. Sonra da yatağıma uzandım. Cingöz Atlas Serez de eceline susamış olacak ki yakalanma ihtimalini zerre umursamadan onun için açtığım yer yatağına uzandı. Allah'tan onun yaptığı salaklığı ben yapmayıp kapıyı kilitlemeyi akıl edebilmiştim.

O gece Atlas'ın hayranlık dolu bakışları altında uyumuştum. Tabii yeni bir günün sabahında hayranlık dolu bakışları yönelten taraf ben olmuştum ya neyse. Gıcık şey o kadar yakışıklı ki uyurken insanın onu resmedesi geliyordu. Dağınık saçları ve onu birçok erkekten daha yakışıklı yapan yüz hatlarıyla tam dizi izler gibi saatlerce seyretmelik görünüyordu. Resmen yatağın içinde oturmuş onu izliyordum. Saçmalamayın! Tabii ki de bu yaptığım beni sapık yapmaz! Yoksa yapar mı?

Atlas yavaş yavaş gözlerini aralarken sanki iki saattir onu izlemiyormuşum gibi bir de uyuma numarası yapmama ne diyorsunuz peki? Benden de tam oyuncu olurmuş! Gözlerimi usulca aralayıp abartılı bir şekilde esnedim. Umarım Atlas bu numaramı çakmaz! Aksi bir durumda kendimi yastığımla boğarım bilmiş olun! Atlas, "Günaydın bebeğim," dedi neşeyle. Ona bakıp gülümsedim. Hatta elimle saçlarını dağıtıp kıkırdadım.

"Bugün büyük gün. Eve dönmeye hazır mısın?"

Eve dönmek demişken Metehan'ı, Aslı'yı, Nil'i evimi, mahallemi o kadar çok özledim ki geri dönecek olmak şimdiden heyecanlanmaya başlamama yetti. "Hazırım," dedim gülümseyerek. Atlas da geri dönecek olmamıza seviniyordu.

"Geride bıraktığım her şeyi çok özledim," dedim iç çekerek. Atlas yanıma geldi. Yatağın bir köşesine oturup gözlerini gözlerime dikti.

"Emin ol geride bıraktıklarında seni çok özledi bebeğim."

Gülümsedim. Atlas ile birlikte kimseye yakalanmadan odadan çıktık. Tabii Özgür'ün Atlas ile gizli işbirliği olmasaydı az daha eniştemle teyzeme yakalanıyorduk ki ucuz yırttığımızı söylemeden edemeyeceğim. Teyzem ağlamaktan şişmiş gözlerle bize baktı. Bu birlikte edeceğimiz son kahvaltı olduğundan teyzem ile annem aşırı duygusallaşmıştı. Dürüst olmak gerekirse evime dönecek olmaktan her ne kadar mutlu olsamda teyzemleri özleyeceğim apaçık bir gerçekti. Buna sevimsiz kuzenim Özgür de dahildi.

Teyzem Atlas'a, "Gece rahat ettin mi çocuğum?" diye sordu. Atlas kısa bir anlığına baktı.

"Daha önce hiç bu kadar huzurlu uyumamıştım efendim," dedi Atlas. Sonra bana bakıp gülümsedi. Neden böyle söylediğini ikimizde biliyorduk. Yüzüm kızardı. Başımı eğip kahvaltımı etmeye başladım. Tabii annemle teyzemin gözyaşlarını akıttığı kahvaltıdan ne kadar yiyebildiğimi az çok tahmin etmişsinizdir.

Annem, "Ah benim güzel kardeşim. Seninle yollarımızın ayrılması da varmış kaderde," diyerek teyzeme sarıldı. Teyzemde bir yandan ağlıyor bir yandan da, "Ada'nın düğünde görüşüz abla!" diye bağırıyordu. Bu sözden birilerinin ne kadar mutlu olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Atlas Serez bana sırıtarak bakıyordu ki tam o sırada verandaya gelen kişiyle hepimiz bakışlarımızı ona çevirmiştik.

"Araba yola çıkmaya hazır. Son durak İstanbul!"

Loading...
0%