Yeni Üyelik
31.
Bölüm

3.Bölüm: Eve Dönüş

@sevvnuraydn

"Şu iğrenç şarkıyı artık değiştirir misin gotik?"

 

Atlas belki de yola çıktığımız ilk andan beri bunu söylüyordu. İşin kötü yanı yola çıkmamızın üzerinden yaklaşık üç saat geçmişti ve Feyza eğer Atlas bir kelime daha ederse muhtemelen onu arabadan aşağıya atacaktı. Sabrının son demlerinde olduğunu belli edercesine Feyza'nın tırnaklarını direksiyona geçirdiğini fark ettim. Siyah parlak ojelerinin bozulmasını umursamadığı belli oluyordu ki bu durumda o mükemmel badem tırnaklarını her an arkaya uzanıp annemin yanında otuz iki diş sırıtan çapkın playboyun yüzüne de geçirebilirdi.

 

"Kapa çeneni Mierda!"

 

Feyza'nın en sonunda bağırmasıyla Atlas koltuğa sinmek durumunda kalmıştı. Sonuçta o da biliyordu biraz daha zorlarsa Feyza'nın onu yol kenarına atacağını. Daha beş saatlik daha yolumuzun olduğunu varsayarsak Feyza'ya hak vermiyor değildim. Hem onun arabasına çökmüş hem de arabasında açtığı şarkıya karışıyorduk. Olacak iş değil! Feyza yerden göğe kadar haklı.

 

Feyza kısa bir anlığına bana baktı ve "Sen gerçekten şunu çok mu aradın?" diye sordu arka koltukta oturan Atlas'a gönderme yaparak. Tanışma hikayemizden Atlas'ı aramadığımı doğrudan bodoslama üzerine düştüğümü bilse de bunu sorma ihtiyacı hissetmişti.

 

Feyza radyodan yeni bir şarkı açtı. Şarkı o kadar gürültülüydü ki bunu sırf Atlas'ın sesini duymamak için açtığını az çok anlamıştım. Atlas her konuşmaya yeltendiğinde Feyza pis pis sırıtarak şarkının sesini biraz daha yükseltiyordu. En sonunda Atlas pes edip sesini kesti. Bir süre yolculuğumuza bu şekilde devam ettik. Sonrasında Feyza arabayı yol kenarındaki bir dinlenme tesisine park etti.

 

"Biraz mola versek iyi olacak," dedi Feyza. Bunun üzerine arabadan indim. Tabii bununla birlikte Atlas saniyesinde dibimde bitmişti. Koluma girmiş Feyza'ya delici bakışlar atarken, "Gotiğin ne yaptığını gördün öyle değil mi bebeğim? Resmen benden nefret ediyor. Siz uyurken beni arabadan atabilir," dedi Atlas. Söylediği şeyle kahkaha attım. Bazen Atlas'ın bu enteresan hayal gücü karşısında ne diyeceğimi ciddi anlamda bilemiyorum.

 

"Seni arabadan atmak isteseydi bunu şu ana kadar yapardı. Hem merak etme. Senin yanında kapı gibi sevgilin var Atlas Serez."

 

"Sevgilim mi?" diye sordu sırıtarak. Nasıl da mutlu oldu baksanıza! Ben boşuna bu adama şebek demiyorum.

 

"Ne o? Sevgilim değil misin yoksa?" dedim imayla. Sorduğum soruyla yüzüne aniden panik dalgası yayılıverdi. İşte adamın aklını böyle başından alırlar Atlas Serez!

 

Atlas, "Tabii ki de sevgilinim. Hem bu ne biçim bir soru böyle bebeğim? Biz o kabus gecesinde bile sevgiliydik! Aksi mümkün değil!" diye sıraladı cümlelerini tek nefeste. Ondaki bu panik atak krizleri beni bir hayli güldürse de kendimi tuttum. Annem ile Feyza konuşurken fırsattan istifade bizim kıskanç playboyun yanağına küçük bir öpücük bıraktım ve "Sakin ol Atlas," dedim imayla.

 

Kendileri bu minik buseyle mest olmuş gibi görünüyordu. Tabii bizim bu küçük anımızda artık yola koyulmamız gerektiğinden hemen son buldu. Arabaya geçmeden önce ihtiyaç molamızı vermiş sonra da tesisten yolda yiyebileceğimiz birkaç atıştırmalık bir şey almıştık. Atıştırmalık görevi Atlas'a kaldı. O elinde koca poşetle arabaya gelirken hepimiz kemerlerimizi bağlamış onu bekliyorduk.

 

Atlas arkaya annemin yanına geçtiğinde artık yola çıkmaya hazırdık. Atlas poşetini karıştırırken, "Bak sana ne aldım bebeğim?" dedi. Annemin yanında bana bebeğim dememesi gerektiğini yola çıktığımız ilk anda söylememe rağmen o bana bebeğim demekte son derece ısrarcıydı. Poşetten çıkardığı petito çikolatayı sırıtarak bana doğru uzattı. Gülmeden edemedim. Atlas'ın uzattığı çikolatayı aldığım sırada arka kısmına küçük bir de not iliştirmiş olduğunu gördüm. Not kağıdını nereden bulduğunu düşünmeyi bir kenara bırakıp notu okudum. Notta senin kadar tatlı olmasa da yazıyordu. Kıkırdadım. Minik pandalı çikolatayı notumu çantama tıkıştırdıktan sonra yedim.

 

Yolumuzun bitmesine iki saat kalana kadar her şey gayet normaldi. Atlas ile Feyza didişmemişti. Hatta annemle Atlas eskisi gibi damat kayınvalide mevkiine ulaşmıştı. Atlas, "Annecim Ada'nın güzelliğini kimden aldığı belli oluyor," dedi anneme. Tabii annemde bir naz bir mütevazilik ki sormayın gitsin. Bayram zamanları elini öptüğüm zaman ben yaşlı mıyım diye trip atan annem Atlas'ın elini öpmesinden bir hayli memnun olmuşa benziyordu.

 

"Aslan damadım benim!"

 

Anne şuna böyle şeyler söyleme! Sonra ben onunla baş etmeye çalışıyorum. Kafamı arkaya uzatıp onlara baktım. Yemin ederim şu kadın bir kez bana böyle anaç yaklaşmadı. Bir kez bile! Tamam o geceyi saymazsak diyelim. O gece annem bana karşı daha önce hiç olmadığı kadar anlayışlı davranmıştı. O konuda hakkını yememem gerek. Ama şimdi şunlara bir baksanıza! Annem Atlas ile olmayan düğünüm hakkında konuşmaya girişmişti bile! Of anne of!

 

Onlar konuşurken bende eli mahkum önüme döndüm. Tam o sırada Feyza, "Takip ediliyoruz," dedi. Bir bu eksikti! Gerçekten saatler süren Antalya-İstanbul yolculuğumuzun üzerine bu da tuz biber olmuştu. Gerçekten harika! Bu yolculuk kaçmaz arkadaşlar! Siz de bize katılsanıza!

 

"Kim bizi takip ediyor?" diye sordum dişlerimi sıkıntıdan sıkarak. Feyza donuk bakışlarıyla aynadan arkaya baktı ve "Babam bizi takip ettirmiş," diye mırıldandı. Bunun üzerine arkamı dönüp bakma ihtiyacı hissettim. Hemen arkamızda iki tane siyah araba vardı. Atlas da kısa bir anlığına arabalara baktı ve gözlerini devirerek, "Donut Mehmet yine yapmış yapacağını," demişti.

 

Feyza, "Wenn du meinen Vater noch einmal einen Donut nennst, bringe ich dich um," dedi. Sanırım bu seferde Almanca bir şeyler söylüyordu. Ona anlamadığımı belli edercesine baktığımda sıkıntıyla söylediği şeyin Türkçesini söyledi.

 

"Babama bir daha donut dersen seni öldürürüm!"

 

Atlas Feyza'nın ateş saçan gözlerini görünce sesini kesip bir numaralı koruyucusu olan anneme sığındı. Feyza, "Yerinizde olsam arkama yaslanırdım," dedi. Hepimiz kemerlerimize sarıldık. Anlaşılan yolculuğun son kısmında Hızlı ve Öfkeli filmine geçiş yapıyoruz! Ey ahali! Olur da bu yolculuktan sağ çıkamazsam gözlüklerim ve içinde hala bozukluktan başka bir şey olmayan fukara cüzdanım sizlere emanet. Zaten başka da bir mal varlığım yok. Elveda hayat! Elveda dostlarım! Elveda!

 

Annem, "Neler oluyor çocuklar?" diye sorduğunda Feyza gaza basmıştı. Araba uçarcasına ilerlerken Atlas, "Bu gotik hepimizi öldürecek!" diye bağırdı.

 

"Bana gotik demeyi kes Mierda!"

 

"Ölmek için çok gencim! Henüz evlenmedim! Benim bir sürü Atlas Jr. ve türevlerim olacaktı! Ama şu çatlak gotik eğer bu hızda gitmeye devam ederse gencecik yaşımda öleceğim!" diye bağırdı Atlas.

 

Atlas Jr. ve türevleri kısmı her ne kadar beni şoka soksa da şu an ona laf yetiştiremeyecektim. Çünkü arabanın kanatlanıp uçmadığı kaldı. Feyza Almanca olduğunu tahmin ettiğim birkaç küfür savurdu. Küfür olduğunu az çok anlamıştım. Ama ne dediğini bilmemekle birlikte iyi ki de bilmediğimi düşündüm. Feyza, "Onları kolay kolay atlatamayacağız," dedi gergin bir nefes verirken. Direksiyonu sola kırdı. Bununla birlikte hepimiz koltuklarımızda savrulduk.

 

Atlas, "Kesinlikle öleceğiz!" diye bağırdı. Annem sanki hız trenine binmiş savaş pilotu misali hızdan etkilenmek şöyle dursun best damadını rahatlatmaya girişmişti. "Korkma oğlum birazdan geçecek," dedi annem gayet rahat bir şekilde. Size bu kadının benden nefret ettiğini daha önce söylemiştim öyle değil mi? Ön koltukta çığlık atmadığım kalmış ve beni teselli edecek tek bir sözcük bile kullanmazken best damadını bağrına basmadığı kalmıştı. Ah anne! Sen beni yaktın anne! Sen beni yaktın!

 

Feyza, "Bence son duanızı edin," dedi tek düze bir sesle. Onun bu sözüyle Atlas daha çok panik yapmıştı.

 

"Bebeğimin ölmesine izin veremem!"

 

Annem artık Atlas'ın bana bebeğim demesini bir süre sonra normal karşılar olmuştu. Durumumuzun vehametini bu şekilde daha iyi anladım. Kadın öleceğimiz için muhtemelen bizi öldürme girişimine girmiyordu. Haliyle elini kana bulamıyordu canım annem! Atlas arkadan uzanıp elimi tuttu. "Bebeğim! Sen ölme! Ben senin için ölürüm!" diye bağırdı Atlas. Bu sözler sizin için belki çok romantik olabilir ama şu an içinde bulunduğumuz durumda kulağa romantik olmaktan çok korkutucu geliyor.

 

Hepimiz aynı arabanın içinde bir süreliğine havalandık. Ama son anda Feyza'nın direksiyonu sağa kırıp arkadaki iki araçla aramıza açtığı mesafeyle birlikte onlara izimizi kaybettirmemiz çok da zor olmadı. "Yaşıyoruz!" dedi Atlas sevinçle. Herkes rahat bir nefes aldı.

 

Feyza, "Eve dönünce babamlara bir yalan bulmamız gerek Mierda. Aksi halde yaşadığımıza bizi pişman ederler," dedi donuk bir bakış eşliğinde. Sahi babalarına Antalya'ya kadar bizi almak üzere geldiklerini söyleyemeyeceklerine göre ne söyleyeceklerdi? İşte bu tam da ölmeden önce cevaplanması muhtemel olan soru tipiydi!

 

"Yalandan kolay ne var?" dedi Atlas umursamaz bir tavırla. Az önce ölmek istemiyorum diye ortalığı inleten kendisi değilmiş gibi bir de böyle omuz silkmesi yok mu? Egonu yesinler Atlas Serez!

 

"Onlara Feyza ile balayımız için otel bakmaya gittiğimizi söyleyeceğim."

 

Atlas'ın sözleriyle Feyza az daha kusarken annem damadına ilk kez bir tane patlatmış sonra da onu boğmak suretiyle bağrına basmıştı. Gerçekten şu an yaşadığım şeyleri bir deftere yazmış olsaydım New York Times çok satanlarına adımı altın harflerle yazmış olurdum. Kesin! Bu arada yolculuğumuzun geri kalanı oldukça sessiz geçti. Artık resmen İstanbul sınırları içindeydik. Evimizdeydik!

 

Gözlerim doldu. Aradan sadece iki ay geçmesine rağmen buraları o kadar çok özlemiştim ki her bir santimini ezbere bildiğim bu koca şehri sanki daha önce hiç görmemişim gibi izlerken buldum kendimi. Feyza, "Ada," dedi birden. Başımı çevirip ona baktım. Araba kullanırken ara sıra karamel rengi gözlerini bana çeviriyordu.

 

"Mierda ve saygıdeğer matmazel uyumuş," dedi bakışlarıyla arkayı işaret ederek.

 

Arkaya baktım. Annem best damadını köşeye iteklemiş uyumuştu. Bu durumdan bi haber olan best damat ise kafasını cama yaslamış kim bilir kaçıncı rüyasını görüyordu. Feyza, "Mierda'yı cidden çok seviyorsun öyle değil mi?" diye sordu bilmiş bir tavırla. Önüme döndüm. İstanbul'un karanlık sokaklarında araba ile ilerlerken, "Çok," dedim.

 

"Tüm bunlar için üzgünüm Ada. Atlas'ın babasının sana yaptıklarından tut da farkında bile olmadan kendimi sizin aranızda bulduğum ve bu süre zarfında acı çektiğin her an için senden özür dilerim."

 

Açıkçası Feyza'dan böyle sözler duymayı beklemiyordum. "Olanlar senin suçun değildi. Bunun için kendini suçlama," dedim gülümseyerek.

 

Feyza, "Şu saçmalıklar son bulur bulmaz Mierda ile evlenmeniz için elimden geleni yapacağım," dedi kıkırdayarak.

 

Atlas'a sürekli Mierda diyordu. O an ona bu kelimenin anlamını hiç sormadığımı fark ettim. Feyza'ya, "Mierda ne demek?" diye sordum. Feyza ilk başta söylememek için kendini zor tutsa da en sonunda o meşhur kelimenin anlamını söyleyiverdi.

 

"İspanyolca bok demek."

 

Kahkaha attım. Tabii Feyza da bundan keyif aldığını belli edercesine benimle birlikte gülmeye başlamıştı. "Ona ilk Mierda dediğimde onun evindeydim. Küstah şeyi görür görmez hayattan soğudum," dedi Feyza iğrenerek. Aklıma onu Atlas'ın evinde gördüğüm gece geldi. Sahi o gece tam olarak ne oldu?

 

"O gece seninle karşılaştığımızda o geri zekalıyı öldürme aşamasındaydım," dedi Feyza sanki iç sesimi duymuş gibi.

 

"Babamın evliliğe karşı olduğumu bile bile beni evliliğe zorlaması bir yana bir de böylesine salak bir adamla evlendirmek istemesi hepten sinirlerimi bozmuştu."

 

Feyza son anda dediği şeyi fark ettiğinden, "Affedersin sevgiline böyle şeyler söylememeliyim. Ama kendini beğenmiş Mierda'ya bir şeyler söylemeden duramıyorum," dedi gözlerini devirerek.

 

"Her şeyi geçtim. Evliliğe karşı olmanın bir sebebi var mı?" diye sordum.

 

Feyza sıkıntılı bir nefes verdi. Sonrasında bu soruyu ciddi anlamda ona yöneltmediğimi umarak bana baktı. "Evlilik boş bir şeydir çaylak. Erkekler kapatılmalı. İnsanlıktan ne kadar uzak o kadar iyi," dedi Feyza huşu içinde. Atlas Feyza'nın insanlıktan nefret ettiğini söylerken şaka yapmıyormuş anlaşılan.

 

Feyza, "İnsanlardan her ne kadar nefret etsemde seni sevdim çaylak," dedi bana bakıp gülerken. Bu iyi bir şeydi. "Bende seni sevdim gotik," dedim. Atlas yüzünden ağzıma bu kelimenin takıldığına inanamıyorum. Tam özür dilemek için ağzımı açacağım sırada, "O pis Mierda demediği sürece senin gotik demende bir sakınca yok," dedi Feyza.

 

Gülmeden edemedim. İstanbul sınırları içinde peşimizde bıraktığımız iki aracın ardından şimdi eve dönüş yolundaydık. Feyza ile biraz sohbet ettim. Beş dil öğrenmesindeki asıl amaç dil öğrenmeyi sevmekten çok insanlara laf sokarken onların anlamamasının hoşuna gitmesi olduğunu öğrendim ki bence bu epey komik bir sebep. Çoğu insan dil öğrenmeye ya meraktan ya da dil bilmenin getirdiği fırsatlardan yararlanmak için başlarken Feyza ise insanlara arkadan arkaya laf çarpma amacı güdüyordu.

 

Kıkırdayarak, "Seninle iyi anlaşacağız Ada," dedi Feyza. Atlas'a laf sokması bir yana Feyza'yı cidden sevmiştim. Hem mayışık hem de bununla tezatlık yaratacak kadar da eğlenceli biriydi.

 

Feyza direksiyonu sola kırdı ve o an bizim mahalleye girdik. Uzun zaman sonra doğup büyüğüm yere geri dönmek gözlerimin dolmasına neden olmuştu. Artık resmen eve dönmüştük. Gözlerim tek tek binalarda gezindi. Çocukken zillerine basıp kaçtığım evler, hızla gelip geçen tanıdık simaları izledim. İki ay belki sizlere kısa bir zaman gibi gelebilir. Ama bir gün bile sevdiklerinizden ve evinizden uzak kalırsanız özlemenin ne demek olduğunu anlarsınız. Tıpkı benim gibi...

 

Çocukluğumun geçtiği sokaklardan geçtikçe sanki bir film şerifinin içinde hareket ediyormuşum gibi hissediyordum. Sanki çocukken çekilmiş olan o eski CD'nin içindeymişim de tüm bunları yeniden yaşıyormuşum gibi duygulanmıştım. Feyza, "Geldik," dedi arabayı bizim apartmanın önüne park ederken.

 

Arabanın duruşuyla bizimkilerde yavaştan gözlerini açmaya başlamıştı. Annemle best damadı geldiğimizi görünce hiç vakit kaybetmeden arabadan inmişti. Feyza ile hemen peşlerinden biz de arabadan indik. Tabii Atlas Serez tüm beyefendiliğini konuşturarak bavulları kaptığı gibi önden gittiği için Feyza ile rahat rahat yukarı çıkabilmiştik. Annemin duaları eşliğinde evimize girdik. Evimize...

 

Ev tıpkı bıraktığımız gibiydi. Evde tek bir toz zerresi bile oynamamıştı. Bu evde o kadar yaşanmışlık vardı ki içeri girdiğimizde gözlerim dolu dolu beni izleyen Atlas'a baktım. "Evine hoş geldin bebeğim," dedi Atlas. Gülümsedim. Onun bavulumu odama götürmesiyle odamda birkaç şeyin değiştiğini fark etmiştim. Yatak örtüm dağılmıştı. Evde unuttuğumu çok sonradan fark ettiğim pijamam hemen yatağımın üzerindeydi. Burayı böyle bırakmadığıma emin olduğumdan gözlerim hemen yanı başımdaki Atlas'a kaydı.

 

"Senin yokluğunda ev sahibinden anahtarı yalvar yakar alıp her gece buraya gelmiş olabilirim," dedi Atlas mahcubiyetle. Açıkçası böyle bir şey beklememiştim.

 

Atlas bana doğru yaklaştı. Annemin Feyza ile olmasını fırsat bilerek odamın kapısını sessizce örttü ve içimi eriten bakışlarıyla, "Her gece burada uyudum. Her gece hiç sıkılmadan seni bekledim. Yastığına sarıldım. Pijamalarında kalan bir parça sana sığındım ve o kokuyla her gece seni düşledim. Rüyalarıma girmeni bekledim. Bunu her gece yaptım. Sensiz geçen her gece hem de," dedi.

 

Gülümsedim. Dudaklarıma damlayan bir damla yaşı şefkatli dokunuşuyla sildi. "Artık hepsi geride kaldı bebeğim," dedi Atlas. Artık hepsi geride kaldı.

Loading...
0%