Yeni Üyelik
32.
Bölüm

4.Bölüm: Olaylar Olaylar

@sevvnuraydn

"Sanırım bu gece dolabında uyuyacağım bebeğim."

Atlas ile birlikte bavuldaki kıyafetlerimi dolabıma yerleştirirken bana söylediği şey buydu. Kendisi K9 köpeği gibi kıyafetlerimi koklayıp durduğundan onu bir türlü ciddiye alamıyordum. En sonunda elindeki tişörtü kaptığım gibi rafa koydum ve ona attığım tehditkar bir bakış eşliğinde, "Aklıdan bile geçirme Atlas Serez," dedim.

Sırıttı. Tam o sırada kapı çaldı. Bavuldakileri yerleştirmeyi bir kenara bırakmış heyecanla çalan kapıyı açmak üzere odamdan çıkmıştım. Kim derdi ki davetsiz misafirleri özleyeceğimi? Anneme izin vermeden kapıyı açtım. "Biz Ada Tözün'e bakmıştık," dedi Nil. "Sanırım buraya taşındı," diye de ekledi Aslı. Onları görünce kendimi tutamayarak ikisine de sıkıca sarıldım. İki ay boyunca her gün görüntülü de konuşsak onlara sarılmak benzersiz bir histi.

Hep beraber içeri geçtik. Kızlar annemle de hasret giderirken gözlerim Feyza'ya kaydı. Hiç istifini bozmadan çayını yudumluyordu. Açıkçası onun çay sevmesine şaşırmadım desem yalan söylemiş olurum. Aslı, "Feyza," dedi birden. Feyza çay bardağını bir kenara bırakıp bizimkilere tek tek sarılırken, "Siz tanışıyor musunuz?" diye sormadan edemedim.

Nil, "Tabii ki de," dedi kıkırdayarak. Feyza bizimkilerle kucaklaştıktan sonra, "Bana artık müsaade. Mehmet Gürdal peşime FBI ajanlarını salmadan önce kaçsam iyi olacak," dedi. Çayından kalan son yudumu da içtikten sonra evden çıktı. Onun gidişiyle bizimkilerle hasret giderdik. İki aylık açığı kapatmak istercesine uzun uzun sohbet ettik. Hatta Atlas'ın bizde kalmak için şirinlikler yapmasına rağmen onu da evine postalamış sonra da kankalarımla tıpkı eski günlerdeki gibi pijama partisi yapmak üzere işe koyulmuştum.

"Balkon dedikodusu yapmamız gerek," dedi Nil birden. Sıcak yaz akşamlarımızın vazgeçilmezi balkon dedikodularımızdır. Aslı ile Nil'i koluma takıp balkona geçtiğim sırada kapı çaldı. Akşam vakti kimin geldiğini merak ettim. Bizim bitirim ikili kıkırdayarak balkona kaçtığına göre gelen kişinin kim olduğunu tahmin etmek çok da zor olmasa gerek. Kapıyı açıp karşımdaki koca adama sıkıca sarıldım.

"Demek geri döndünüz Ada Hanım," dedi Metehan kıkırdayarak. Artık grubumuz tamamlandığına göre iki aylık açığı kapatabiliriz. Metehan'ı içeri alıp kapıyı kapattım.

"Bizimkiler nerede?" diye sordu Metehan. Ona başımla mutfağı işaret ettim. Ardından iki cadının yanına balkona geçtik. Nil ile Aslı çekirdekleri hazırlamıştı bile. Metehan'ın yanındaki sandalyeye kuruldum. Her ne kadar olanları az çok bilselerde buraya geliş sürecimi anlatmamda yarar vardı. Onlara olanları kısaca anlattıktan sonra, "Yani anlayacağınız Serezlerin şirketini kurtarmak için Atlas ile Feyza dört alacaklı bulmuş. Eğer bu dört şirketin sahibini ikna edebilirlerse hem şirketi hem de kendilerini kurtaracaklar," dedim.

Aslı, "Feyza düğünün bir hafta içinde olacağını hatta babasının tepesi atarsa yıldırım nikahına bile başvurabileceğini söyledi. Vaktimiz kısıtlı," dedi sıkıntıyla.

Metehan, "Hallederiz," dedi birden. Açıkçası ondan böyle bir olgunluk beklememiştim. Fakat söylenenlere göre yerimi Atlas'a söyleyen kişi Metehan'ın ta kendisiydi.

"Bu işi vaktinden önce halletmemiz şart arkadaşlar. Mutluluğum bu dört şirketin borcunu ödemesine bağlı," dedim bizimkilere tek tek bakarken.

Nil çekirdek kabuklarını önündeki tabağa tıpkı Cennet Mahallesi Pembe gibi tükürürken, "Sen rahat ol. Biz o işi el birliğiyle hallederiz," dedi. Kendinden bu kadar emin konuşması bir yana şu anki haline bakarken ne hikmetse söylediklerine güvenememiştim. Sebebini az çok anlamışsınızdır.

"Feyza müttefikimiz olduktan sonra o iş kolay. Her şey tereyağından kıl çeker gibi bir anda hallolacak Aslı demişti dersiniz," diyerek parmağını masaya sürttü Aslı. Kankalarımın bu kadar emin olması açıkçası insanın içine kurt düşürmüyor desem yalan söylemiş olurum. Metehan, "Şu meşhur Feyza ile bi ben tanışmadım," dedi gözlerini devirerek.

Kıkırdadım. "Merak etme. Ben bile tanıştıysam sen hayli hayli tanışırsın," dedim ve Nil'den bize neredeyse kalmayacak olan çekirdekten bir avuç kendime almayı başardım. Aslı son anda Nil'in eline vurdu. "Azıcık da bize bırak," diye tısladı Nil'e Aslı.

Nil umursamaz bir tavırla omuz silkti. Tam o sırada telefonum masanın üzerinde titremeye başladı. Arayan tabii ki de başımın belasıydı. Ondan telefon almayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki şimdiden heyecanlanmıştım. Arama cevapsıza düşmeden hemen önce telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Efendim," dedim gülmemi bastıramayarak.

"Birileri efendim mi dedi? Aşkıma, sevgilime, hayatıma ne oldu? Hatta tüm bunların içinde en güzeli şu olabilir. Mesela kocam diyebilirsin."

Atlas her zamanki zevzekliğiyle formunu koruduğunu bana bir kez daha göstermişti. "Ben Atlas Serez demeyi tercih ederim," dedim umutsuzca başımı sallarken. Atlas'ın pes etmeye hiç niyeti yoktu. "Peki o zaman. Şansına küs bebeğim. O halde seni Feyza ile olacak olan nikahımda şahit yapayım da gör," dedi Atlas bana meydan okurcasına.

"Şakası bile komik değil Atlas Serez."

"Biliyorum. Bu yüzden benimle sen evlen de bu işi kökünden çözelim bebeğim."

"Asla pes etmeyeceksin öyle değil mi?"

"Asla," dedi Atlas kıkırdayarak. Sonrasında, "Ben aslında seni şu düğün saçmalığını erteletmek için kızları da alıp Feyza ile yarın gelinlikçiye gitmeniz için aramıştım," diyerek asıl arama sebebine geldi Atlas.

"Gelinlikçiye neden gidiyoruz?"

"Gotik olay çıkarmanın eğlenceli olacağını ve bu zevkten sizin de nasibinizi almanızı istediğinizi söyledi," dedi Atlas homurdanarak.

"Anlaşılan bize de eğlence çıktı," dedim gülerek. Atlas, "Ortalığı birbirine katın. Asla elinizi korkak alıştırmayın bebeğim. Canlarına oku," dedi beni gaza getirmek için. Beni fişeklediğine göre yarın olacaklardan ben sorumlu değilim. Şahitsiniz tüm bunların sorumlusu Atlas Serez. Aksini kimse iddia etmesin!

"Yarın o halde kızlarla bu düğünü mahvetmek üzere ilk adımı atıyoruz," dedim kendimden emin bir şekilde.

"O halde iyi geceler bebeğim. Yarın için enerjini toplamalısın. Sonuçta bir Atlas Serez kolay kazanılmıyor."

"Atlas Serez nasıl kazanılır bilmem ama bir düğün nasıl mahvedilir herkes görecek."

"İşte benim bebeğim! Hadi göreyim seni!"

Atlas'ın bu heyecanlı hali beni güldürmüştü. "İyi geceler," dedim ve sonrasında telefonu kapattım. Operasyondan habersiz kankalarım şimdiden radarları açmış pür dikkat bana bakıyordu. İşte şimdi ilk operasyonla karşınızdayım. Gelinlik savaşları bölüm bir ile yarın vizyona giriyoruz. Biletleri almayı unutmayın! Bu film kaçmaz benden söylemesi!

Aslı, "Ne gelinlikçisi?" diye sordu şüpheyle.

"Yarın üçümüz Feyza ile birlikte gelinlikçiye gidiyoruz. Olay çıkartmamız gerek."

Söylediğimle iki kankamın da yüzünde şeytani bir gülüş beliriverdi. Bunun anlamı yarının sandığımızdan daha olaylı geçeceğiydi. Metehan, "Elinizden geleni ardınıza koymayın. Size güveniyorum ve artık gitmem gerek," dedi bizimle tek tek vedalaşmadan hemen önce. Metehan'ın gidişiyle kızlarla birlikte yarın yapacaklarımızı planlamaya başladık.

Gelinlikçide çıkaracağımız cıngarı hayal ettikçe kahkaha atmamak için zor duruyordum. Hatta gece bile sırf bu anı hayal ettiğimden zor uyumuştum. Ertesi sabah ilk işimiz kızlarla hazırlanıp Feyza'nın bizi almaya gelmesini beklemek oldu. Aslı, "Feyza geliyor," dedi gelen siyah arabayı gözleriyle işaret ederken. O an Feyza'nın yanında oturan Talya ile göz göze geldim. Onu o kadar çok özlemiştim ki araba durur durmaz onun kapısını açarken bulmuştum kendimi.

"Kuzum," dedi Talya. Sonrasında arabadan inip bana sıkıca sarıldı. O benim için sadece Atlas'ın ablası değildi. Benimde öz ablam gibiydi. Onunla kucaklaşmamızın ardından Feyza, "Bölüyorum ama gelinlikçiye yetişmemiz gerek," dedi sırıtarak. Bunun üzerine ben, Aslı ve Nil arkaya geçtik. Beşli kız grubu olay çıkarmaya geliyor! Çabuk yolu açın!

Feyza İstanbul trafiğini yararak tam gaz bizi gelinlikçiye götürüyordu. Radyoda yabancı bir şarkı vardı. Feyza bir yandan şarkıyı mırıldanıyor bir yandan da parmaklarıyla direksiyonda ritim tutuyordu. Talya, "Oraya gittiğimiz anda gelinliklere abanıyoruz kızlar. Ortalığı birbirine katıyoruz ve bu düğünü olabildiğince öteye iteliyoruz ona göre," dedi tam bir savaşçı edasıyla. Bizimkiler sanki uzun zamandır bu anı bekliyormuşçasına Talya'nın askerleri olarak savaş boyaları sürmüştü bile.

Gelinlikçiye varmamız da çok uzun sürmedi. Feyza arabasını gelinlikçinin kapısının tam önüne park ettiğinde, "İşte geldik," dedi gözlerini devirerek. Tam bir kız çetesi olarak hep birlikte arabadan indik. Şimdi onlar düşünsün!

Beş kadın gelinlikçiye bodoslama daldık. Bizi karşılarında gören çalışanlar beş gelin olduğunu düşünmüştü ki açıkçası bu işimize gelmekle beraber sonlarının bizim elimizden olacağını henüz bilmediklerini gösteriyordu. Çalışanlardan biri bizi özel bir bölüme aldı. Kızlarla yan yana koltuğa dizilmiş aynı anda bacak bacak üstüne atarak mağaza sahibi kadına bakıyorduk. Talya, "Buraya görümcesi olacağım şu kadına gelinlik bakmaya geldik," dedi Feyza'ya bakıp yüzünü ekşiterek. Anlaşılan gelin görümce savaşları bölüm bir başlıyor!

Feyza da Talya'ya ayak uydurarak onu baştan aşağı süzmekle kalmamış kusacak gibi bakarak, "Görümceme bakalım en iyisi biz gelinliği. Malum bu gidişle ikinci kocayı alacak," dedi. Gelinlikçideki kızların bakışları bu sefer bize kaydı. Aslı saçlarını parmaklarıyla kabarttı. Kibirli bir edayla, "Bende gelinin kız kardeşi oluyorum ve bu kadın ablama biraz daha laf ederse saçını başını yolacağım," dedi. Talya durur mu? Elbette ki durmaz!

"Sen kimin saçını yoluyorsun be paçoz?"

Aslı ayağa hışımla kalkarken kolundan tutup onu geri oturtturdum. Bu seferde Nil atağa geçti. "Bende gelinin arkadaşıyım. Eğer burada kankamın üzerine gelinirse pençelerimi çıkarırım," dedi Nil. Anlaşılan kendime uygun rolü bulmam gerekiyordu. Feyza'nın tarafı bir hayli dolduğuna göre Talya'nın tarafına geçsem iyi olacak. Koltukta Talya'nın yamacına geçip, "Bende gelinin görümcesinin kankası oluyorum. Burada kim kimi yoluyormuş görürüz," dedim bizimkilere meydan okurcasına. Ortam Sakarya Meydan Muharebesine döndüğüne göre cepheye kim geliyor? Askerler yerlerinizi alın! Savaş işte şimdi başlıyor!

Gelinlikçide eleman akını yaşandı. Herkes bizi memnun ederek kavga etmemize engel olmak için tetikte bekliyordu. Feyza gelinlik modelleri arasından bakmadan sallamasyon birkaç tane seçip denemek üzere kabine gitti. Bizse her an ortalığı fişeklemeye yer ararcasına fitneler birliği olarak koltukta Feyza'nın kabinden çıkmasını bekliyorduk.

Talya şimdiden ortamın suyunu biraz kaynatmak adına, "Boşuna geldik buralara," dedi gözlerini devirerek. Aslı gelinin kız kardeşi olarak üzerine düşeni layığıyla yerine getirmek için, "Ne demek istiyorsunuz anlamadım. Ablama laf mı sokuyorsunuz?" diye sordu sinirle.

Nil, "Eğer burada kankama gönderme yapılıyorsa büyük mevzu var demektir," diye çıkıştı. İşi biraz daha korkunç bir boyuta geçirmek için Feyza'nın kolsuz bir gelinlikle çıkışına baktım. Yapmacık ve bir o kadar da abartılı bir kahkaha patlattım. Talya'yı dürterek, "Geldi senin gotik gelin," dedim.

Feyza sırıttı. Daha sonra hemen ciddiyetini koruyarak, "Mierda," dedi. Gülmemek için zor duruyordu. Aynaya baktı. Gelinlikten tiksindiği bakışlarından belli oluyordu. Feyza, "Daha kabarık bir şeyleriniz yok mu?" diye sordu.

Değil kabarık olanlar normal düz uzun etekten bile nefret ettiğine kalıbımı basardım. Gelinlikçi kız, "Efendim ama bu sizin seçtiğiniz gelinlik," demesin mi? Talya ile birbirimize bakıp ellerinde tırpanla gezen şeytanlar olarak, "Sen bizim gelinimize ne demek istiyorsun? Yalancı mı?" diye çıkıştık.

Gelinlikçideki kadın neye uğradığını şaşırırken Feyza İspanyolca olduğunu tahmin ettiğim birkaç küfür savurdu. Sonrasında, "Bu gelinliği seçtiğimi biliyorum her halde. Sadece birkaç kat daha tül istiyorum," diye mızıldandı. O bile kendinden böyle bir sesin çıktığına inanamadı. Nil gelinin kankisi olarak, "Kankamın istediğini yerine getiremeyeceksiniz biz de başka bir gelinlikçiye gideriz," dedi.

Talya abartılı bir kahkaha atıverdi. Ellerini beline yerleştirip Nil'e ters bir bakış attı. "Pardon da senin gotik kankan buradan iyi gelinlikçi mi bulacak? Hoş ne giyse üzerinde emanet gibi duruyor ya neyse," dedi Talya saçlarını savurarak. Nil ile Aslı ayılıp bayılmaya başladı. Sinir krizleri geçirir gibi yaptıklarından kolonya şişesiyle acil müdahaleye tâbi tutuldular. Olayların bu kadar saçma bir boyuta varacağını hayal bile edemezdim.

Feyza en sonunda bu kaosun ortasında sinir krizi geçirir gibi yapıp fazla dramatik bir ses tonuyla masanın üzerinden kaptığı koca makasla gelinliğin eteklerine girişti. Gelinlikçideki herkes bu kaos ortamına koştu. Herkes Feyza'nın gelinliği daha fazla kesmesine engel olmak adına canla başla çalışıyordu.

Talya usulca kulağıma doğru, "Şimdi saç başa girip o gelinliğin yok olmasını sağlıyoruz," diye fısıldadı. Bunun üzerine ben Aslı'nın saçlarına o da Nil'in saçlarına yapıştı. Gelinlikçide skandal! Kız tarafı ve damat tarafı saç başa girdi! Yetişin a dostlar! Kankalarımla birbirimizi yolmamızın ardından gelinlikçiden kovulduk. Arabaya bindiğimizde maymunlar tarafından taciz edilmiş gibi görünsekte buna değdi. Hepimiz gelinlikçiden uzaklaşmamızın ardından bu olanlara kahkahalarla gülmeye başladık.

"Hayatımda bu kadar eğlenmedim!" diye ciyakladı Talya önden. Hepimizin saç baş dağılmıştı. Ama sonuç olarak Feyza'nın sözde hayalindeki gelinliği mahvederek nikahı muhtemelen bir hafta daha ertelemeyi başarmıştık.

Feyza, "Bir daha gelinlik giyersem," dedi gülerek. Hepimiz saçlarımıza çeki düzen verdik. Tabii tam o sırada benim başımın tatlı belası beni aramaya başladı. Aramayı cevaplandırıp telefonu kulağıma götürdüm.

"Efendim Atlas Serez."

"Gelinlikçide nasıl bir şey yaptıysanız şu an haberlerdesiniz bebeğim."

"Sen ciddi misin?" diye sordum inanamayarak. Atlas, "Çok ciddiyim bebeğim. Siz çıkar çıkmaz haberciler gelinlikten kalan parçaları ve olay mahalini manşet yaptı," dedi gülerek.

"İşimizi layığıyla yaptığımız doğrudur Atlas Serez."

"Bilmez miyim? Ayrıca bir şey daha var bebeğim. Şimdi hep beraber benim eve gelin. Akşam bu dört şirketten birinin sahibinin oğlunun partisi varmış. Plan yapmamız lazım."

"Geliyoruz," dedim ve Atlas'ın iltifatlarını ağzına tıkmak suretiyle telefonu kapattım. Talya, "Ne diyor gene bizim sıpa?" diye sordu gözlerini devirerek. Kıkırdadım. Görümcemi çok sevdiğimi daha önce söylemiş miydim?

"Şimdiki istikametimiz Atlas'ın evi."

Feyza rotada küçük bir değişiklik yaptı. Hep beraber şımarık playboyun evine gittik. Kadınlar topluluğu olarak Atlas'ın koltuklarına yerleştiler. Tabii ki ben içeride kızlarla oturmak yerine bizimkiyle mutfağa geçtim. "Limonata mı yapsak?" diye sordu Atlas sırıtarak.

"Bakıyorum da en son ne tür bir facia yaşadığımızı çok çabuk unutmuşsun Atlas Serez."

Sırıttı. O kadar yakışıklıydı ki sıcak yaz gününde bu kadar yakışıklı olması yasaklanmalıydı. Adeta güneşin altında kalmışım gibi sıcaklıyordum. Atlas yanağımdan pat diye öptü ve buzdolabından bir sürahi limonata çıkardı. Açıkçası bunu beklememiştim. "Böyle söyleyeceğini tahmin ettiğimden bende kendim yaptım bebeğim. Hatta adı da Atlas rüzgarı. Nasıl ama?" dedi dahiyane bir fikir ortaya atmış gibi.

"Onu içerideki jüri üyelerine soracağız," dedim ve elindeki sürahiyi kaptığım gibi tek tek bardaklara pay ettim. Tepsiyi de ev sahibinin eline tutuşturdum. Tabii huysuz şempanzem, "Limonata otomatımız bedava çalışmıyor bebeğim," dedi. Kendileri bizimkilere çaktırmadan gıcıklık yapıp dudaklarımdan yolluğunu aldığı gibi kıçına motor takmışçasına kızlara limonata servisi yaptı. Alacağın olsun Atlas! Ben sana bunun bedelini çok ağır ödeteceğim! Sen gör bak!

"Enişte bu çok güzel olmuş," dedi Nil buzlu limonatadan keyifle ikinci yudumunu alırken. Onlar Atlas'ı övdükçe birilerinin totosu şaha kalkıyordu. O birileri kim az çok anlamışsınızdır.

"Sen mi yaptın enişte?" diye sordu Aslı. Boş bardağı sehpaya bırakırken. Atlas egolu bir şekilde, "Tabii ki de ben yaptım," dedi. Sizce de aşırı mütevazi değil mi?

"Bizi neden çağırdın Mierda. Sadede gel," dedi Feyza sırıtarak. Atlas gözlerini devirdi. İyi bir ev sahibi olarak boşları toplayıp mutfağa bıraktıktan sonra, "Bir saat sonra bize borçlu olan dört şirketten ilki olan Kaleli holdingin veliahtı parti veriyor," dedi.

Feyza, "İyi de bize ne bundan Mierda?" dedi gözlerini devirerek.

"Gerçek şu ki o partiye gitmemiz gerek. Tabii garsonlar olarak üniformalarımız hazır ve biraz sonra çıksak iyi olacak. Aksi bir durumda yetişmemizin imkanı yok."

"Biz neden garsonluk yapıyoruz? Doğrudan adamla konuşsak daha iyi olmaz mı?" diye sordum saf saf. Atlas sanki ben değil de üç yaşında çocuk konuşmuş gibi baktı yüzüme. Beni mıncırmak istercesine kollarının arasına aldı. Bir yandan saçlarımı okşarken, "Bu veliaht şirketin başına geçti. Babası elini eteğini işlerden çektiği için onu ikna etmek zorundayız. Bunun içinde öncelikle kaleyi içten fethetmeliyiz bebeğim," dedi Atlas.

Ne hikmetse bu garsonluk işiyle başımıza bela alacağımızı hissediyordum. Sizde benim gibi belanın kokusunu almıyor musunuz? Bildiğiniz bela bize doğru geliyordu ve biz de salak olduğumuzdan ondan kaçmak yerine kollarımızı açmış son sürat ona doğru koşuyorduk. Aptal olduğumuz işte tam da burada belli oluyor ne yazık ki!

Feyza, "Peki. Diyelim ki garson olarak o kahrolası partiye girdik. Biz bu çocuğu onca kişinin arasından nasıl bulacağız Mierda?" diye sordu bilmiş bir tavırla. Çok doğru bir noktaya parmak basmakla birlikte Atlas ise onu gram umursamayıp beni peluş ayı gibi bağrına basıp kızların yanında okşayıp durmakla meşguldü. En sonunda dikkatini Feyza'ya verebildi.

"O işi bana bırak gotik," dedi Atlas havalı havalı. Feyza her an onun havasını söndürebilirdi ya neyse.

"O halde bana müsaade. Evde beni bekleyen bir bebek var," dedi Talya. Her birimizle tek tek vedalaşıp evden ayrıldı. Onun gidişiyle hepimiz savaş boyalarımızı sürüp üniformalarımızı giydik.

"Bebeğim çok güzelsin," dedi Atlas dehşetle. Cidden beni bu üniformayla da beğeniyorsan seninle nikaha gidilir Atlas Serez.

"Bu kalem etek çok dar," dedi Aslı eteğini çekiştirirken. Sahi garsonluk yapacaksak bu üniformalarla nasıl hareket edeceğiz? O kısmı yaşayarak görecek olmakla birlikte kendimizi bir anda partinin ev sahibinin kapısında bulmamızsa ayrı bir konuydu.

"Siz kimsiniz?" diye sordu kapıdaki güvenlik. Bu sorunun muhattabı hepimiz olduğumuz halde durumu kurtarmak adına kahraman Atlas Serez öne çıktı.

"Öncelikle ben Fikret, bunlarda Leyla, Necla, Hayriye ve Ferhunde," diyerek hepimizi tek tek takdim etti Atlas. Allah onu kahretmesin ki isimlerimizi Yaprak Dökümü dizi karakterleriyle değiştirmekle kalmamış benim bahtıma da Hayriye düşmüştü. Ferhunde kim az çok tahmin edersiniz diye düşünüyorum!

Adam öküzün trene baktığı gibi bir süre bize baktı. Atlas, "Bizler catering şirketinin garsonlarıyız. Buraya Bulut Kaleli'nin partisi için gönderildik," dedi otuz iki diş sırıtarak. Dua edelim de bu iş yatmasın. Aksi bir durumda yandığımızın resmidir.

Kapıdaki güvenlik bir süre bize baktı. Kesin bunlarda hırsız tipi yok falan diye düşünmüş olacak ki bize kapıyı açtı. Hep beraber içeriye daldık. Atlas, "Mutfaktan kaptıklarınızı dağıtın. Buradakiler o kadar sarhoş ki bizi takmayacaklar bile," dedi. Haklıydı. İçeride öylesine büyük ve çılgın bir parti vardı ki kimsenin ayık olmadığına emindim.

Hep beraber mutfağa girdik. İçeride hummalı bir çalışma vardı. Birkaç kadehin dizili olduğu tepsiyi kaptığım gibi dışarı çıktım. Atlas da hemen arkamdaydı. O verandadakilere servis yaparken bense havuz başındakilere servis yapmaya başladım. Dört bir yanda bangır bangır müzik çalıyordu. Muhtemelen eve gittiğimde başımın ağrısından uyuyamayacaktım. Tabii sağ salim eve geri dönmeyi başarabilirsem!

"Garson! Bana bir kadeh daha!" diye bağırdı biri. Dönüp baktığımda şişme havuz yatağında boylu boyunca uzanmış gevşek gevşek sırıtan bir adet at ile göz göze geldim. At diyorum çünkü böyle sırıtan tek hayvan türü tahminimce sadece at olabilir. Gözlerimi devirerek nasılsa sarhoştur diye düşündüğümden, "Zıkkım iç," demiş olabilirim. Ben nereden bileyim bu atın Bulut Kaleli olup ayık olduğunu öyle değil mi? Bilemezdim! Bilemezdim a dostlar!

"Ne dedin sen bana?" dedi adam bir anda havuzda yüzerek yanıma gelirken. Elimdeki metal tepsideki kadehi diğer elime alsam sonra da bu güzelim metal tepsiyi ağzına çakmak suretiyle adamı havuzun engin sularına gömsem ne olabilir ki? En fazla ne olabilir yani? Bence çok mükemmel bir plan.

Gevşek at kollarını havuzun kenarına dayayıp bana baktı. "Adın ne senin?" diye sordu sırıtarak. Anlaşılan beni olmayan işimden kovdurtmak şöyle dursun cesaretim hoşuna bile gitmişti. Tabii ben Hayriye diyeceğim yerde boş bulunup kendi adımı söyledim.

"Ada," dedim kadehi her an kafasından aşağıya boce etmeye hazır bir şekilde. Sırıttı. "Memnun oldum Ada. Bende Bulut. Partinin ev sahibi," demesin mi? Vallaha dedi! Ah kaderim! Ah çenem! Ah o eşek arısı sokasıca dilim yine başıma dert açtı! Ah!

Bulut tanışmak üzere elini uzattı. Tabii ben şu sıralar haddinden fazla geri zekalı olduğumdan oradan uzaklaşacağım yerde uzattığı eli tutma gafletine düşerken kendimi havuzda buldum. Allahım boğuluyorum! Yetişin a dostlar! Boğuluyorum!

Biri beni belimden tutup yüzeye çıkardı. Kim olduğu belli. Bir adet ağzını yaydıra yaydıra sırıtan Bulut Kaleli'den bahsediyorum. "Benimle tanışmak için havuza atlamana gerek yoktu güzelim. Sen isteseydin ben senin için yüzeye çıkardım," dedi Bulut sırıtarak. Allahım neden ben? Neden yani sadece soruyorum! Partide onlarca kız varken neden beni buldu bu?

"Birincisi ben havuza atlamadım. Düştüm. İkincisi sizinle tanışmak istediğimi kim söyledi?"

Bulut, "Kimse söylemedi. Hissettim diyelim," dedi gülerek. Tam o sırada ne olsa beğenirsiniz? Yakışıklı ve bir o kadar da kıskanç bir adet Atlas Serez kalabalığı yararak bize doğru uçarcasına geliyordu. İşte şimdi sıçtın Ada! Şimdi ayıkla pirincin taşını! Yumrukların ve tokatların havada uçuştuğu bir partiden hepinize merhabalar arkadaşlar. Bulut ile Atlas ringe çıkıyor! Bahisleri alalım! Oynamayanlar hemen dışarı çıksın! Naş naş!

Loading...
0%