@sevvnuraydn
|
"İşte bura orası. Parfümcü Sibel'in insanları doğrayıp parfüm şişelerine tıktığı mezbahası da diyebilirsiniz tabii." "Kapa çeneni Mierda!" Atlas Feyza'dan ayarı yiyince dudaklarına hayali bir fermuar çekmek durumunda kalmıştı. Hep beraber Atlas'ın deyimiyle parfümcü Sibel'in kapısını çalmış bizi içeri almasını bekliyorduk. Bu arada söylemeden edemeyeceğim. Annemi yol üstündeki alışveriş merkezine bıraktık. Kendileri bizimle takılmaktan sıkılıp, "Ne bok yerseniz yiyin," dedi. Evet tam olarak böyle dedi! "Kimsiniz?" Kapıyı açan kişi Atlas'ın bakışlarına bakılırsa namıdiğer parfümcü Sibel'in ta kendisiydi. Bizi baştan aşağı süzüp yüzünü ekşiten kadına karşılık sırıtarak, "Biz Serezler adına sizinle görüşmek için gelmiştik," dedim. Sibel Hanım bizi içeri davet etti. Fakat içeri sokmadı. Evet bizi içeri davet ettiği halde eve sokmadı! "Önce galoş giymeniz gerek," dedi Sibel Hanım. Her ne kadar bu durumu garipsesekte ayağımıza galoşları geçirmiş üstüne ellerimizi de dezenfekte etmiştik. Kendimi kimya laboratuvarına giriyormuşum gibi hissettim. Halbuki altı üstü bir eve gidiyorduk. Sibel Hanım sağ olsun onun sayesinde kendi anneme şükreder olmuştum. Sibel Hanım'ın öncülüğünde aklanıp paklandıktan sonra sonunda salona geçebilmiştik. "Sebebi ziyaretinizi neye borçluyum?" diye sordu Sibel Hanım. Hepimiz koltuğa ip gibi dizildik. Konuyu kimin, nasıl ve ne şekilde açacağını bilemedik. En sonunda bi cesaret konuya giren ben oldum. Sibel Hanım'a olanları ve bu borç meselesini anlattım. Hatta borçla ilgili belgeleri de gösterdim. Fakat o da Antonio Conte amcanın aksine borcu ödemeyi reddetti. "Bu borcu ödememi istiyorsanız. Bir şartım var," dedi Sibel Hanım. Tam o sırada bahçe kapısından içeriye pembe elbiseli küçük bir kız girdi. Atlas kızın gelişiyle kulağıma doğru eğilip, "İşte o meşhur kanser hücresi bu," dedi yüzünü ekşiterek. Ona inanamayarak baktım. "Abartma. O sadece küçük bir kız," dedim kınayıcı bir ses tonuyla. Atlas söylediğimle başını umutsuzca salladı. "Seni de etkisi altına aldı," diye fısıldadı. Küçük kız annesinin yanına oturdu ve çok kısa bir anlığına bize baktı. O kadar sevimliydi ki insanın mıncırası geliyordu. Sibel Hanım, "Şartım şu. Eğer ben toplantıdan gelene kadar kızıma bakarsanız para hemen yirmi dört saat içinde hesabınızda olacak," dedi gülümseyerek. Açıkçası bizimle minicik bir anlaşma yapmış olmasının sebebini anlayamıyordum. Üstelik neden anlaşmamızı kızı üzerinden yaptığını da anlayabilmiş değildim. Feyza, "Anlaştık. Ama bizimde sizden küçük bir ricamız olacak Sibel Hanım," dedi gayet emin bir şekilde. "Bu minik anlaşmamızın sonunda Atilla Serez ve Mehmet Gürdal ile de ayrıca bir toplantı yapmanızı istiyoruz." Sibel Hanım, "Kabul," dedi gülümseyerek. Sonra, "O halde kızım Selin size emanet. Benim işlerimin başına dönmem gerek," diye de ekledi. Sibel Hanım kızını öpüp kucakladı ve evden ayrıldı. Aklıma hiç tanımadığı insanlara çocuğunu koşulsuz şartsız nasıl emanet ettiği geldi. Sonrasında cevabımı evin neredeyse her yerine montelenmiş kameraları görünce almış oldum. Sibel Hanım'ın gidişiyle Selin'e baktım. Ayağa kalktım ve ona doğru yaklaşmıştım ki Atlas, "Bebeğim ona çok fazla yaklaşma! O kızın neler yapabileceğini bilmiyorsun," demişti. Atlas'ın abartmadığı bir bu kalmıştı. Bu kadar tatlı ve küçük bir şeyin kime ne gibi bir zararı dokunabilirdi ki? Selin, "Sizden nefret ediyorum! Hemen evimden gidin!" diye birden bağırmaya başladı. Anlaşılan Atlas bir konuda haklıymış. Bu kız asla göründüğü kadar masum değil. Feyza, "Selin ile çok iyi anlaşacağımız kesin," dedi birden. İkisinin de insan sevmediğini varsayarsak bu söylediğinde haklı olabilirdi. Fakat Selin'in yapabileceklerinin sınırının olmadığını çok sonradan hepimiz acı bir şekilde anladık. "Koşma!" diye bağırdım bahçede deli danalar gibi koşan Selin'in arkasından. O kadar hızlı koşuyordu ki ona yetişmeye çalışırken neredeyse nefessizlikten ölecektim. Tabii tek bu koşuşturmacanın içinde olan ben değildim. Atlas da benimle birlikte Selin'in peşinden koşuyordu. "Bebeğim bu veledin pili ne zaman bitecek?" diye sordu Atlas nefes nefese. Kim ona gerçeği söylemek ister? Selin'in enerjisinin bitmeyeceğini ve annesi gelene kadar da muhtemelen uyumayacağını ona kim söylemek ister? Tabii ki de hiç kimse! Selin'e, "Koşmak yerine oyun oynamak ister misin?" diye sordum artık nefesimi ciğerlerim dışında bambaşka bir yerden alırken. Şükürler olsun ki sözlerim Selin'i durdurmuştu. Bana baktı ve kendince düşüncelere daldı. Allah bilir o küçük kafatasından neler geçiyordu! "Oyun oynayabiliriz," dedi Selin işaret parmağını yanağına dayayıp düşüncelere dalarken. Atlas ile durmuş onu izliyorduk. Kan ter içinde kalmıştık ve bu küçük afacan daha şimdiden iflahımızı kurutmuştu. Selin, "Oyunumuzu ben seçeceğim ama," dedi önden bir uyarı olarak. Allah'ım yalvarırım koşmalı, boğuşmalı oyunlardan birini seçmesin! Lütfen! Selin, "Bebek evi ile oynamak istiyorum," dedi birden. Hayatımda bir şey konusunda bu kadar rahatladığımı hatırlamıyorum. "Tamam evcilik oynayalım," dedim ve Atlas ile onu ortamıza alıp bahçedeki kocaman bebek evinin önüne geçtik. Selin Atlas'ın eline erkek bir bebek benimse elime sarışın bir bebek tutuşturmuştu. Kendisi için de küçük bir kız seçmişti. Sanırım bebekler üzerinden evcilik oynayacaktık. Atlas sesini incelterek, "Eve bak be tam zengin evi," dedi. Erkek bebeği odalar arasında dolaştırırkenki konuşma tarzına karşılık kahkaha attım. Tabii insan sevmeyen cücemiz saniyesinde bana ters bir bakış atmıştı. Anlaşılan onu evcilikle oyalamak da sandığımızdan daha ızdıraplı geçecekti. Atlas, "Açım ben. Bu koca evde hiç yiyecek bir şey yok mu?" diyerek mutfağa doğru ilerletti oyuncağı. Tam o sırada ben çıkageldim. Mutfaktan oyuncak tencereyi adama uzattım. Hayatınızda görüp görebileceğiniz en saçma oyunu oynamakla kalmıyoruz Selin resmen bizimle oynamak yerine öylece boşluğa bakıyordu. Yaklaşık beş dakika boyunca göz bile kırpmadan öylece boşluğa baktı. Sonrasında, "Ben acıktım," diye mırıldadı. Atlas şükürler ederek bebekleri bir kenara koydu. "Ne yemek istersin küçük hanım?" diye sordu Atlas iğneleyici bir tonda. Ona kaş göz yapsam da bu kıza olan gıcıklığını göstermeye kararlıydı. Ah Atlas! Çocukla çocuk olma be adam! Selin, "Pizza istiyorum," dedi. "O zaman hadi pizza söyleyelim," dedi Atlas neşeyle. Selin başını olumsuz anlamda salladı. "Hayır. Ben ev yapımı pizza istiyorum!" Atlas'ı bir at olarak kullanmasının yanı sıra beyaz ve yakışıklı bir atın sırtında Selin mutfağa etkileyici bir giriş yaptı. Bizi mutfağa girerken gören Feyza ile Metehan ikilisi Atlas'ın durumuna kahkahalarla gülmeye başladı. "At olmak sana çok yakışmış Mierda," dedi Feyza kahkahalar eşliğinde. Tabii bu sözleriyle Atlas'ın delici bakışlarını adeta bir paratoner misali kendisine çekmeyi de başarmıştı. Atlas Selin'i sırtından indirdi ve coşkuyla, "Hep beraber pizza yapıyoruz!" diye bağırdı. Selin kollarını göğsünde kavuşturdu. Hepimize tek tek tiksinerek baktıktan sonra, "Pizzayı sen yapacaksın," dedi Atlas'a. Atlas fena halde dumura uğramıştı. Selin sonra beni işaret etti. "Sende ona yardım edeceksin. Geri kalanlarda benimle oynayacak," dedi korkutucu bir sırıtmayla. Geri kalanlar kategorisindeki Metehan ve Feyza birbirine baktı. Fakat bizim aksimize Feyza bu küçük cadıdan pek korkmuşa benzemiyordu. Metehan ile birlikte Selin'i de alıp mutfaktan çıktılar. Atlas, "Gördün öyle değil mi bebeğim? Bu kızın içinde şeytan var! Biraz sonra da seçtiği kurbanları kesip annesinin parfümleri için şişeleyecek," dedi neredeyse fısıltıyla. Ona inanamayarak baktım. Tamam Selin katlanılması zor bir veletti. Daha iki saat olmasına rağmen bize yapmadığını bırakmamış olabilir ama bizi kesip parfüm şişesine tıkacak kadar da değil! "Sen Selin'i boş ver. Beraber pizza yapalım kocacım," dedim işveli bir kıkırtıyla. Bakın nasıl da morali düzeldi bizimkinin. Sanki bütün gün Selin ile takılmak durumunda kalmamış gibi yüzü neşe saçıyor. "Yapalım karıcım!" Atlas ile birlikte ilk yaptığımız şey bunun da limonata yapma faciasına dönüşmemesi için internetten tarif bulmak olmuştu. Ben hamuru yoğuruyordum. Atlas ise malzemeleri doğruyordu. Bi ara sucukları kalpli kesip bana göstermişti. Beraber pizzamızın sosunu da yaptıktan sonra tepsiye yaydığımız hamurun üzerine sosu gezdirdik ve malzemeleri dizmeye başladık. Atlas usulca yanağımdan öptü. "Sen o minik parmaklarınla hamur mu yoğurdun şimdi karıcım?" "Sende tüm her şeyi kalpli mi kestin yoksa bana mı öyle geldi kocacım?" Sırıttı. Beraber pizzayı fırına verip bizimkilerin akıbetini öğrenmek üzere içeriye geçtik. Salonun ortasında bir kızıl derili çadırı vardı. Metehan kafasında şef şapkasıyla yerde meditasyon yapar gibi oturmuştu. Feyza ile Selin'den ses dahi yoktu. Sahi nerede onlar? İç sesimi duymuş gibi kafasında renkli tüylerden bir taçla Feyza çıkageldi. Yüzündeki donuk ifadeye bakılırsa ya Selin ona bunu yapmaya zorluyordu ya da role girmişti. Hangisi olduğunu izleyerek görecektik. Atlas ile saf saf bir köşeye oturmuş olanları izlemeye başladık. Feyza, "Kabilemizin kurallarına göre şefin kızı için bir Mierda kurban etmemiz gerek," dedi oldukça ciddi bir ifadeyle. Atlas, "Neden ben kurban oluyormuşum? Metehan kurban olsun," dedi yüzünü ekşiterek. Feyza başını olumsuz anlamda salladı. O kadar ciddiydi ki bir anlığına Atlas'ı gerçekten kurban edeceklerini falan sandım. "Olmaz. Metehan kabilemizin şefi. Ayrıca kurban olarak Mierda şart," dedi Feyza huşu içinde. Kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Tabii yakışıklı kocamız karısının onun kurban oluşuna gülmesine pek bir içerlemiş görünüyordu. Feyza çadırın içinden Selin'i çıkardı. Selin her zamanki mutlu ifadesiyle adeta neşe saçıyordu. Şu çocuğu memnun etmek ne kadar da zor! Feyza oyuncak tefi çalmaya başladı. "Mierda kurban töreni başlıyor!" dedi tefi daha coşkulu çalarak. Resmen kocam ilkel kızılderili kabilesi tarafından kurban edilecekti ve ben gülmemi durduramıyorum! Eşlerin birbirlerine desteği denince de akla ilk gelen isim kesinlikle benim! Kocam elden gidiyor! Üstelik son derece gıcık bir kız eğlenebilsin diye! Skandal! Atlas ortaya geçti. Feyza ile Selin tef çalarak Atlas'ın etrafında dönmeye başladı. Ne yaptıkları hakkında en ufak bir fikrim yoktu ki mutfakta bağıra çağıra öten fırınla birlikte yerimden kalkıp koşmaya başladım. Fırının alarmı da olmasa pizzamız gitmekle beraber evi yakacaktık! Düşünsenize evi yaktığımızı! Borcu alalım derken borçlu duruma düştüğümüzü bi düşünsenize! Muhtemelen Atlas'ın hayali gerçek olurdu. Sibel Hanım bizi kızı ile doğrar ve sonra o küçük süslü parfüm şişelerine tıkardı. Böyle söyleyine kulağa oldukça korkunç geliyor! Pizzayı kurtardım. Evi kurtardım ve bizim bu telaşımızı fırsat bilen yer cücesi Selin bu sefer ortadan kaybolmasın mı? Bizde bir göt tutuşması başladı ki sormayın gitsin! Kahretsin! Biri benim için küfür etsin! Çok acil! "Selin yok!" dedi Metehan panikle. Allah'ım şu salak kızı bulalım ne olur! Sana yalvarıyorum Allah'ım! Parfüm şişesine tıkılmak istemiyorum! Ölmek veya hapse girmek de istemiyorum! Ah! Bu benim kaderim! Feyza, "Mierda sen bahçeye bak. Ada sen salona ve bu kattaki odalara bak. Met sende benimle yukarı gel," dedi gayet rahat bir şekilde. Onların aksine benim etekler tutuştu! Her an eteklerim ateşten yok olup o ateş de totomu yakabilirdi ki salona koştum. Lanet olası kızılderili çadırından tutun da perdelerin arkasına kadar her yeri didik didik ettim. Ama kız hiçbir yerde yok! Atlas panikle bahçeden yanıma geldi. "Kanser hücresi bahçede yok," dedi Atlas nefes nefese. "Eğer Sibel Hanım gelmeden önce kızı bulamazsak yandığımızın resmidir," dedim korku dolu gözlerle Atlas'a bakarken. Resmen nikahlı kocamla mutlu bir hayatımın olabilmesi için o yer cücesinin bulunması gerekiyordu! Sadece bununla da kalsa yine iyi! Daha o anama asılan Bedrettin ile kocamın ezeli düşmanı konumuna gelen Bulut'un da ihtiyacımız olan parayı temin etmesi gerekiyordu! Gerçekten şansıma sövmekten dilim koptu! İşin komik yanı şu ki bu borçlar çok eski! Sistemde bile olmamakla birlikte ödenmiş görünüyor ama aslında ödenmemiş! Anlayacağınız onlara hiçbir türlü borç ödemeleri için baskı yapamıyorduk! Resmen kocamla olabilmem için bu Allah'ın cezası insanların hiçbir etki ve baskı altında kalmadan kendi hür iradeleriyle o parayı bize vermeleri gerekiyor! Sinirden her an kendimi parçalamak suretiyle ağlayabilirim! Atlas, "Yukarıdan sesler geliyor," dediğinde yaşadığım paniği bir kenara bırakıp seslere odaklanmaya çalıştım. Metehan merdivenin başından, "Onu bulduk!" diye bağırdı. Allah bilir hangi delikten çıktı fındık faresi! Sinir bozukluğuyla Atlas'ı da alıp yukarı çıktım. Metehan bir tane odanın kapısında durmuş içeriyi izliyordu. Kenardan bakınca Selin'in pijamalarını giymiş yattığını gördüm. Feyza ise onun üzerini örtüyordu. Şükürler olsun ki pili bitmişti. Tam o sırada kapı çaldı. Atlas ile birlikte kapıyı açmaya aşağıya indik. Gelen Sibel Hanım'dı. Onu görünce rahatladığımı hissettim. "Nasıl geçti?" diye sordu Sibel Hanım sırıtarak. Atlas sıkıntıyla ensesini kaşıdı ve, "Her şey gayet iyiydi. Hatta şimdi yukarıda uyuyor," dedi. Sibel Hanım, "Söz verdiğim üzere borcu hesabınıza aktaracağım," dedi gülümseyerek. Birini daha ikna etmiş olmanın mutluluğunu yaşasam da aklıma takılan soruyu sormadan edemedim. "Sibel Hanım bize borcu ödemek için neden kızınıza bakma şartı koydunuz?" Sibel Hanım gülümsedi. Fakat dudaklarındaki gülümseme o kadar hızlı soldu ki onun bu haline bir anlam verememiştim. "Size kızıma bakma şartı koydum. Çünkü sabır iş hayatındaki en önemli disiplindir. Ayrıca özel bir çocukla baş etmek ve ona karşı olan tutumunuz benim için her şeyden daha önemli," dediğinde özel çocuk olarak neyi kast ettiğini düşündüm ve bir şeyler kafama dank etti. Tabii sonrasında Selin hakkındaki düşüncelerim kendimi suçlu hissetmeme neden oldu. "O zaman bize artık müsaade," dedi Atlas. O da en az benim kadar mahçup görünüyordu. Merdivenlerden Feyza ile Metehan indi. Hep beraber Sibel Hanımla borç meselesinin üzerinden son bir kez geçtikten sonra evden ayrıldık. Arabayla Metehan bizi ninesinin evine götürüyordu. Yoldaydık ve benim aklım bugün olanlarla doluydu. Selin'in durumunu öğrendiğimden beri kendimi hiç ama hiç iyi hissetmiyordum. Onun hakkındaki düşüncelerim yüzünden kendimi suçlu hissediyordum. Atlas'ın da benden aşağı kalır yanı yoktu. O da benim gibi gözünü yollara dikmiş düşüncelere dalmıştı. Bugün aslında borcun önemli bir kısmını almak şöyle dursun iyi bir ders de almıştım. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, aslında hikayenin gizli bir yönünün olduğunu ve en önemlisi hiç kimse hakkında böyle şeyler düşünmemem gerektiğini anladım. Derin bir iç çektim. Sonrasında Fisun ninenin evine varana kadar gözlerimi kapatıp kendimi uykuya verdim. |
0% |