@sevvnuraydn
|
"Yumurtaları hala alamadı mı bu uzun oğlan?" Fisun ninenin Atlas'ı kümesten yumurta almaya yollamasının üzerinden epey bi zaman geçmişti ve yakışıklı playboy hala ortalarda yoktu. Artık sabrımızın son demlerindeydik. Feyza sadece çayla karnını doyurmuştu. Metehan ise fırından ekmek almaya gitmişti. Geri kalanlarımız ise masada kalmıştık. Artık dayanamadım. "Ben bi şu uzun oğlana bakayım Fisun nine," dedim ve oturduğum yerden kalktım. Bu arada artık üzerimde Eflin'in güzel elbisesi yok. Onun yerine çiçekli babaanne donlarından birini giymiştim. Yani anlayacağınız özüme geri döndüm diyebilirim. "Atlas!" diye seslendim kümese doğru ilerlerken. Kümese baktığımda onun tavukla bakıştığını gördüm. Onca zaman bunun için mi bekledik? Başımı umutsuzca sallayarak, "Ne yapıyorsun Atlas Serez?" diye sordum. Tavuğun suratına o kadar ciddi bakıyordu ki bu görüntüye karşılık gülmeden edemedim. Atlas, "Onun bana yumurta vermesini bekliyorum bebeğim. Ama pek cömert çıkmadı," dedi umutsuzca. İşte şimdi izninizle ben kahkahayı patlatıyorum! Kendimi daha fazla tutamayacağım çünkü! Katıla katıla gülmeye başladım. Hatta bi ara kahkahamın dozu o kadar uçtu ki karnıma ağrılar girdi. Atlas, "Çok mu komik bebeğim?" dedi tek kaşını kaldırıp bana hoşnutsuz bir ifadeyle bakarak. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Sonra da yakışıklımızın moralini düzeltmek için ona doğru yaklaştım. Bir insan yaşlı dede gömleğiyle bile nasıl bu kadar yakışıklı olabilir? Aklım almıyor. Parmaklarım gömleğinin yakasında gezindi. Nasıl olsa bizi kümeste kimse göremeyeceğinden kocamın dudaklarını tutkuyla öptüm ve hemen ardından ona bakıp, "Artık yumurtaları alıp dönsek mi kocacım," dedim. Sırıttı. Kollarını belime dolayıp beni kendine çekti. "Eğer beni böyle öpmeye devam edeceksen ben bu kümeste seninle medeniyet bile kurarım karıcım." Omzuna bi tane patlattım. Playboy hınzıra bağlamadan hemen önce yumurtaları tavuğun altından alıp küçük sepete yerleştirdim. Atlas, "Bu kadar kolay mıydı?" dedi hayretle. Onu yaşadığı aydınlanmayla baş başa bıraktım. Elimde yumurta sepetimle beraber Fisun ninenin yanına gittim. Fisun nine bize yağda taze köy yumurtası kırdı. Buraları özlemişim. Özellikle de bu kahvaltıyı! Metehan'ın taze ekmek getirmesi ve Atlas'ın da aramıza dahil olmasıyla kahvaltımızı ettik. Feyza ile beraber sofrayı kaldırırken, "Kızlar şimdi bunlar beceremezler. Siz iyisi mi çarşıya inip akşama yemeklik sebzeler alın," dedi Fisun nine. Basmalı kızlar olarak Feyza ile köylülüğümüzü daha da belli etmek için başımıza Fisun teyzenin zoruyla yazmalarımızı da takmış kol kola çarşının yolunu tutmuştuk. Feyza, "Keşke bunun siyahı olsaydı. Çok rahat bir şey bu," dedi şalvarını göstererek. Dövmeli kolları ve üzerindeki kıyafetin tezatlığına gülmemek için kendimi oldukça zor tuttum. Atlas ona sabahtan beri gotik köylü diyip duruyordu ki ilk defa ona katılıyordum. "Domates almamız lazım," dedi Feyza çarşıdaki domates tezgahını işaret ederek. Başımı salladım. Feyza ile beraber seçtiğimiz domatesleri poşete doldururken bir de ne olsa beğenirsiniz? Bir köy dolusu genç bizi dikizlemeye başladı! "Bunlar bize mi bakıyor?" diye sordu Feyza başıyla utanmasalar ağzımıza düşecek bir köy dolusu genci işaret ederken. Gözlerimi devirirken, "Bunlar köyün bekarları. Anlaşılan akşama görücü gelecekler," dedim. Feyza söylediğim şeye gülmeye başladı. "Bu çok saçma," dedi kahkahalarının arasından. Sen gül bakalım Feyza Hanım. Akşama bir köy dolusu genç çiçeği çikolatayı alıp kapıya dayandığında hatırlatırım sana bunları! Yan taraftaki tezgahtan biber aldık. Gençler ne tarafa gitsek bizi takip ediyordu. Üstüne bir de kaldırıma oturup bizi izlemeye devam ediyorlardı. Açıkçası beni şu tipimle de beğeniyorlarsa ben daha ne diyeyim! Nasıl bir yokluktalar anlamadım gitti! Resmen bizi süzeyim derken sıcakta pişecekler! Yuh ama ya! Benim kocam var! Benim kocam! Anlatabiliyor muyum? Feyza ile bir ton şey aldık. Kollarımız poşetlerle dolmuştu ki Feyza bir anda ıslık çalmasın mı? Islığı duyan aç köpek sürüsü yanımıza gelmesin mi? İşte şimdi kıyamet kopacak benden söylemesi! Feyza, "Bu poşetler çok ağır. Keşke birileri bunları bizim yerimize Fisun ninenin evine taşısa," dedi iç çekerek. Demez olaydı! Bir grup benim elimdekileri diğer grup ise Feyza'nın elindeki poşetleri kaptı. Resmen parasız kölelerimiz vardı! Şaka gibi! Feyza giden kafileyle birlikte, "Hadi kaçalım," dedi. Bunun üzerine iki köylü kaçık olarak pazar alnından uzaklaşmıştık ki bu seferde bizimkilere yakalandık. Atlas ile Metehan bizi görünce neden kaçtığımızı sormaya yeltenmeden konuyu değiştirmeye kalktım. "Kocam gelmiş!" Atlas'ın koluna girdim. Onu kolundan tutmuş köyün en güzel manzarasının olduğu yere çekiştirmeye başladım. Tabii Feyza ile Metehan da hemen peşimizdeydi. Köyün erkeklerini de atlattığımıza göre manzaranın tadını çıkarmamızda herhangi bir sakınca olduğunu düşünmüyorum. Feyza, "Burası ne kadar güzel," dedi hayranlıkla manzaraya bakarken. Hemen karşımızda gelincik tarlası vardı. Sarı çiçekler ve gelinciklerin uyumuna renkli kelebekler eşlik ediyordu. Atlas, "Bakıyorumda köylü gotik olmayı sevdin," dedi gülerek. Feyza ona dil çıkardı ve hep beraber manzaraya baktık. Tam o sırada tarlanın yakınlarından geçmekte olan dört kızın bize baktığını fark ettim. Özellikle de içlerinden biri vardı ki küçüklüğümden beri ona gıcık olurdum. Kendileri benim kankama asılmakla kalmıyor aynı zamanda köye her gelişinde peşinden ayrılmıyordu. Kankamın kim olduğunu söylememe gerek yoktur her halde! Metehan yandın Metehan! Kaç Metehan kaç! Geldi gene başının belası! "Metehan!" diye sevinçle şakıyarak soluğu bizim yanımızda alan kişi zilli Zeliş'ten başkası değildi. Yanındaki müridlerden biri de benim kocama bakmaya başladı! Hele şunun işvesine bi bakın! Sen kimsin kızım? Senin o oynaşan mimiklerini hizaya sokarım bak! Atlas'a baktım. Garibimin dünyadan haberi yoktu. Ah benim yakışıklım! Merak etme ben bu işe de el atacağım! "Zeliş senin ne işin var burada?" diye sordu Metehan gerginlikle. Nedense birileri Zeliş'in burada olmasından epey bi rahatsızlık duyuyordu. O birileri de bizzat köylü gotikti. Feyza'nın kollar göğsünün hemen altında bağlanmıştı. Karamel rengi gözleri ise yakıcı birer ateş misali hedefine kilitlenmişti. Sizde benimle aynı şeyi mi düşünüyorsunuz? Havada biraz aşk biraz da kıskançlık kokusu var sanki! Feyza, "Siz tanışıyor musunuz?" diye sordu iğneleyici bir tonda. Biliyordum! Birileri Metehan'ı kıskanıyor! Metehan, "Evet. Zeliş ile çocukluktan tanışıyoruz," dedi saf saf. Feyza sabır çekiyora benziyor! Feyza sabır çekiyorda ben ne yazık ki onun kadar sabırlı değilim! Şimdi izleyin cümbüşü! Utanmasa kocamı sırtına alıp kaçacak gibi bakan kıza gözlüklerimin üzerinden tehditkar bir bakış attım. Sonrasında Atlas'a sıkıca sarılarak, "Kocam! Canım kocam!" dedim üzerine basa basa. Atlas da saf saf bana sarılarak, "Karım karım ille de karım," demişti. İşte böyle yola getirirler! Atlas'ın evli olduğunu anlayan kız moral bozukluğuyla başını çevirmiş bense zafer dolu bir sırıtmayla yakışıklımın yanağından öpmüştüm. Tabii tüm bu olanlardan habersiz Atlas öpücükle mest olmuştu. Bizde durumlar böyleyken Feyza ile Metehan cephesinde ne oldu dersiniz? Hemen oraya dönüyoruz! Feyza, "Demek çocukluktan," dedi histerik bir kıkırtıyla. Zeliş, "Gözüm yollarda kaldı Metehan," demesin mi? Gözün çıksın emi Zeliş! Ahtapot Zeliş! Vantuzlu balık Zeliş! Bi def ol ya! Ne istiyorsun sen bu çocuktan? Ne? Feyza Metehan'a öyle bir baktı ki onu daha önce hiç böyle görmemiştim. "Artık gözün yollarda kalmasın. Metehan'ın geldi," dedi Feyza iğneleyici bir tonda. Metehan, "Sen neler söylüyorsun Feyza?" dedi şaşkınlıkla. Feyza ise bana baktı. Metehan'ı kâle almak şöyle dursun yok saymıştı. "Ada biz önden gidip Fisun nineye yardım edelim," dedi Feyza kaş göz işaretiyle. Bunun üzerine kocamı bırakıp Feyza ile kol kola yola koyulduk. Yol boyunca Feyza tek kelime etmedi. Ama o kadar sinirliydi ki sadece bakışlarıyla yürüdüğümüz yolları ateşe vermişti. "Sen iyi misin?" diye sordum Feyza'ya manidar bir bakış eşliğinde. Feyza ilk başta umursamaz bir tavırla omuz silkse de barut gibi olduğu gerçeğini varsayarsak biraz zorlamamla anlatacağını biliyordum. "Ne zaman itiraf edeceksin?" "Neyi?" "Metehan'dan hoşlandığını." Donup kaldı. Karamel rengi gözleri beni buldu ve bir süre tek kelime edemedi. İşte böyle köşeye sıkıştırırlar adamı! İtiraf et Feyza! Sende kurtul bizde kurtulalım! Hadi bakalım! Ben sizin çöpünüzü çatacağım! Sen yeter ki evet de! Hadi be! "Metehan'dan hoşlandığımı da nereden çıkardın?" dedi Feyza donuk bir ifadeyle. Anlaşıldı! İnat edecek! O sevimsiz Zeliş'i gördü ya artık asla söylemez! Of! "Hadi ama Feyza. Metehan'dan hoşlandığını biliyorum. Ona nasıl baktığını gördüm. Tabii Zeliş'e de," dediğimde Zeliş ismi bile onu sinirlendirmeye yetmişti. Beraber kol kola yürürken sabahki erkek kafilesini kaldırımda yakaladık. O an Feyza'nın yüzündeki ifadeyi görmeniz gerekirdi. Kesinlikle aklından bir hinlik geçiyor ve ben bunu hala anlayabilmiş değildim. Ta ki erkek kafilesine, "Akşama Fisun ninenin evine istemeye gelin," diyene kadar... Onu engellemeye çalıştım. Ama başaramadım. Feyza söyleyeceğini söylemiş bunun üzerine evin yolunu tutmuştuk. Alacağın olsun Metehan! Aptalsın oğlum aptal! Kız senin aşkından yaban ellere gelin olacak! Yetiş salak! Yetiş! Kocam sende yetiş! Karını akşam Feyza yüzünden istemeye gelecekler! Koş kocam koş! Yetiş kocam yetiş! Feyza ile birlikte çok geçmeden kendimizi evde bulduk. Kendisi o kadar sinirliydi ki sinirini atmak için ev temizliğine girişmişti. Ne siyah badem tırnaklarının akıbeti umudundaydı ne de başka bir şey. Eni konu tozunu çıkarmak bahanesiyle Metehan'ı hayal ederek koltuk minderlerini tokatlıyordu. Gül gibi arkadaşımın kankam yüzünden delirişini şok içinde izliyordum. Fisun nine ise Feyza'nın ne kadar yardımsever bir kız olduğundan bahsederek mutlu oluyordu. Feyza'nın sonunun tımarhanede bitebileceğini ona tabii ki de söylemedim. Tüm bunların üzerine bir de kadını kalpten götürmek istemem. Feyza temizliği bitirdikten sonra, "Akşam beni istemeye gelecekler Fisun nine," demişti. Eyvah eyvah! Keşke sadece onu istemekle kalsalar! Akşama bir grup da bana geldiğinde anlamalıydık işin ciddiyetini. "Bunların hepsi seni istemeye mi geldi?" diye sordu Fisun nine. O kadar çok erkek vardı ki eve sığmadığımız için herkesi bahçeye almıştık. Atlas ile Metehan ise hala ortalarda yoktu. Kocam neredesin? Karını isteyecekler koş! Size bir şey daha belirtmek isterim. Fisun nine basmalı kıyafetler ile görücülerin karşısına çıkmak ayıptır dediğinden ben Eflin'in elbisesini giymiş Feyza ise siyah büstiyeriyle kotunu giymişti ve şu an görücülerin gözleri bize bakmaktan her an yerinden çıkabilir! Tam o sırada bahçeye bizim ikili girdi. Atlas ile Metehan'ın içeriye girmesiyle olay çıkmasından korktuğum için ayağa kalkmış onların yanına giderken bulmuştum kendimi. Metehan, "Bunlar kim ve bizim evimizde ne işleri var?" diye sordu. Çok doğru bir noktaya parmak basmakla birlikte onlara gerçeği nasıl anlatacağımı düşünüyordum. "Söyleyeceğim. Ama sinirlenmek yok." Tabii ki de söyler söylemez Atlas olay çıkardı. Ne bekliyordum ki? Kocamın içeriye girip, "Karımı mı istemeye geldiniz? Hoş geldiniz," demesini falan mı bekliyordum? Ah aptal kafam! Atlas, "Hanginiz benim karım için geldi?" diye kükredi. Onun sesinden değil onlar ben bile korkmuştum ki bana gelen görücüler patır patır evi terk etti. Atlas'ı köşeye çektim. O kadar sinirliydi ki gidenlerin birkaçının kıçına tekmeyi basmasının ne yazık ki önüne geçememiştim. "Sakin ol kocacım," dedim olabildiğince şirin görünmeye çalışarak. Adama dediğime bakın hele! Kesinlikle sakin olacak şimdi! İzleyin! "Sakin falan olamam! Onlar nasıl gelip seni isteyebilir? Benim karımı!" Atlas'ın kıskançlıktan gözü dönmüştü. O kadar sinirliydi ki gidenleri te Fizan'a kadar kovalayabilirdi. Gözlerime bakması için yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Ben seninle evliyim şapşal şey. Evli olmamız bir yana ben kalbimi sana verdim! Küçük gezegenime senin adını verdim ben. Kim gelirse gelsin hatta kim ne yaparsa yapsın bu gerçeği değiştiremez." Atlas küçük bir çocuk gibi gözlerime baktı ve sonrasında beni ellerinden alabileceklermiş gibi bana sıkıca sarıldı. "Ah bebeğim. Sen olmasan topunu gebertmiştim," dedi Atlas. Kıkırdadım. Onu kimsenin bizi göremediğinden emin olduğumdan öpücüklere boğdum ve ona asıl gerçeği söyledim. "Buraya Feyza için geldiler." "Ne?" diye bir çığlık kopardı Atlas. Dikkatleri daha fazla üzerimize çekmemek adına ağzını elimle kapatmak durumunda kaldım. Ardından, "Sanırım Feyza Metehan'dan hoşlanıyor ve bunca insanı sırf Metehan'ı kıskandığı için buraya topladı," diye mırıldandım. "Ne?" diye ikinci bir çığlık ve hemen ardından durdurulması neredeyse imkansız bir kahkaha tufanı koptu. Ah Atlas ah! Şimdi toplayacaksın tüm herkesi tepemize! Bi sus be adam! "Bunca adam bizim o köylü gotiği istemeye mi geldi yani?" "Aynen öyle," dedim delici bakışlarımla. Atlas gözlüklerimin tepesinden attığım o korktucu bakışla yutkunma ihtiyacı hissetmişti. Boğazını nazikçe temizledi. "Madem gotik bizim sarı kafadan hoşlanıyor. O zaman sarı kafanın bunu anlamasını sağlarız." "Bunu yapabilir miyiz cidden?" "Sen kocanı çok fazla hafife alıyorsun bebeğim. Benim adım Atlas Serez. Ben kafama koyduğumu yaparım." "Bakıyorum da yine çok mütevazisin," dedim gözlerimi devirerek. Atlas sırıtarak, "Tabii gücümü karımdan aldığımı da söylemeden edemeyeceğim," dedi. "O zaman bu ikilinin aralarını yapmak da bize düşüyor." "Haklısın bebeğim. Şimdi yanlarına gidip gösterinin tadını çıkaralım." Atlas'ın koluna girdim. Birlikte bahçedeki kalabalığın arasına karışmıştık. Boş sandalyelerden birine oturdum ve yanı başımdaki kocamın kulağına, "Metehan'ın umurundaymış gibi görünmüyor," dedim fısıltıyla. Metehan Fisun ninenin yanındaydı. Olan biteni ya anlamadı ya da cidden Feyza'ya karşı bir şeyler hissetmiyor. Hangisi olduğunu çözememekle birlikte kendimi daha önce hiç olmadığım kadar gergin hissediyorum. Tam o sırada içeriden Feyza çıkageldi. Suratı sirke satan gelin adayımızı görenler heyecandan hop oturup hop kalkıyordu. Feyza, "Şimdi hepiniz ayağa kalkın," dedi. Bunun üzerine on iki damat adayı heyecanla ayaklandı. Feyza önlerinde gezinerek tek tek adayları inceledi. İçlerinden üçünü yarışmadan diskalifiye ettikten sonra yarışmacılara isim sormaya başladı. Yarışmamızdan Mehmet isimli şahsiyet babasının adaşı olması hasebiyle diskalifiye oldu. Kaldı geriye sekiz damat adayı. "Çay mı kahve mi?" Feyza tek tek cevapları dinledi. Kahve diyen çıkmadığı için tüm adaylar bir sonraki tura çıkmaya hak kazanmış oldu. İşler git gide tuhaf bir boyuta ulaşıyor. Atlas, "Ele şunu gotik," dedi içlerinden birini göstererek. Feyza, "Sen bu işe karışma Mierda!" diye bağırdığında göz ucuyla Metehan'a baktım. O kadar gergin görünüyordu ki ağzını açmamak için oldukça zor duruyordu. Dirseğimle Atlas'ı dürttüm. "Bak Metehan hiç iyi görünmüyor," dedim muzip bir tavırla. Atlas da benimle aynı şeyi düşünüyordu. "Ortamı biraz alevlendirelim bebeğim." Feyza sekiz damat adayından üçünü daha eledi. Anlaşılan siyah renk dışında renk söyleyenler bir sonraki tura kalamadı. Bu sefer Atlas kalan beş damat adayından ilk gözüne kestirdiği için, "Bence bu olsun gotik. Baksana boy pos var. Benim kadar olmasa da yakışıklı ve kesin varlıklıdır," dedi. Kocam diye söylemiyorum ortalığı fişeklemekte üstüne yoktur. Feyza Atlas'a baktı. Sonra da işaret ettiği damat adayına. Metehan, "Bu saçmalığa hemen bir son verin!" diye bağırdı aniden. Amacımıza ulaştığımızdan Atlas ile onlara belli etmeden gülmeye başladık. Tabii bu keyifli halimiz çok kısa sürdü. Feyza Atlas'ın seçtiği adam dışında kalanları da yolladı. Metehan bu duruma epey bi bozulmuştu. "Çık git!" diye gürledi Metehan kalan son adama da. Atlas'ın koluna koala misali yapışmış olanları izliyordum. O kadar heyecanlıydım ki kocamın kolunu sökmek üzere olduğumu sonradan fark edebilmiştim. Feyza, "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordu sinirle. Artık işin boyutu değişti. Atlas'ı dürterek, "Kalk," dedim. Birlikte Feyza ile Metehan'ın yanına gittik. Metehan, "Bir saçmalığı sonlandırıyorum!" diye bağırdı. Eyvah eyvah! Şimdi kıyamet kopacak! Yerinizde olsam siper alırdım! "Saçmalıksa benim saçmalığım! Seni ne ilgilendirir?" Metehan Feyza'ya yaklaştı. O an Atlas ile kenara geçmiştim. Nefesler tutuldu. Hepimiz aralarında ne olacağını merakla bekliyorduk. "Böyle bir şeyi burada yapamazsın," dedi Metehan bu sefer. Sesini yükseltmemişti. Ama kelimelerini öyle bir vurgulamıştı ki burada yapılan yanlış Feyza'nın yaptığı değil yaptığı şeyin konumuymuş gibi konuşmuştu. Feyza öylece Metehan'ın gözlerine baktı. Gözleri dolmuştu. "Yaptığım şeye değil burada yapmama mı kızdın yani?" diye sordu Feyza. Her ne kadar belli etmemeye çalışsa da sesi çatlamıştı. Metehan sakinleşmek için derin derin nefesler alıyordu. Sıkıntıyla ensesini ovuşturdu. En sonunda, "Sadece o değil," dedi. Ama gerisini getiremedi. Feyza'nın sabrı artık tükenmişti. Karamel rengi gözleri Metehan'ın gözlerinde gezinirken tüm bu karmaşanın ortasına bir de kimler gelse beğenirsiniz? "Atlas," diyerek bahçeye giren kişi Atilla Serez'di. Tabii yanında da bir numaralı işbirlikçisi Mehmet Gürdal vardı. Onların burada ne işi var? Yerimizi nasıl buldular diye düşünürken Atlas, "Kıçıma gps falan mı soktun baba?" diye kendi kendine mırıldandı. Sonra da kendini gülümsemeye zorlayarak babasının karşısına çıktı. Atilla Serez, "Buraya sizi almaya geldik," dedi. Atlas kendini tutamayıp gülmeye başladı. "Son olanlardan sonra bizi eve mi götüreceksiniz? Ben evlendim. Üstelik senin kızınla değil," dedi Atlas bakışlarını babasından alıp Mehmet Gürdal'a çevirirken. Mehmet Gürdal başını hafifçe sallayıp kızına baktı. Ama kızı ona bakmadı. Feyza öylece Metehan'a bakıyordu. Gözlerinde hayal kırıklığı vardı. Atilla Serez, "Yapmaya çalıştığınız şeyden haberimiz var. Şirketi kurtarmak için yaptıklarınızı biliyoruz ve artık eve dönmenizi istiyoruz," dedi sakince. Atlas, "Ben evlendim baba. Ada ile evlendim ve onu burada bırakmam," dedi sinirle. Atilla Serez o kadar sakindi ki onun bu hali beni bile korkutuyordu. Atlas uzanıp elimi tuttu. Parmaklarını bir zincirin halkaları gibi benimkilere kenetledi. Babasının karşısında dimdik durdu. "Eve dönmemi istiyorsan beni eşimle kabul etmek zorundasın," dedi Atlas bu sefer. Babası bir süre bizim yüzümüze baktı. Ardından, "Anlaştık," diye mırıldandı. Feyza ise babasına baktı. "Gidelim baba," dedi Metehan'a son bir kez baktıktan sonra. Feyza babasıyla gitti. Atlas, Metehan ve ben de Atilla Serez'in arabasına geçtik. Gergin olduğumdan Atlas elimi bir saniye olsun bırakmamıştı. "Kocan yanında bebeğim," diye fısıldadı Atlas kulağıma. Gülümsedim. Kendimi daha iyi hissediyordum. Fakat arabada hala kendini iyi hissetmeyen biri vardı. Göz ucuyla hemen Atlas'ın yanında oturan Metehan'a baktım. Camdan dışarı bakıyordu. Öylesine durgun ve kederliydi ki bunun sebebinin Feyza olduğuna adımın Ada olduğu kadar emindim. Atlas'a, "Metehan hiç iyi görünmüyor," dedim usulca. O da benim gibi Metehan'a baktı. Metehan öyle dalgındı ki onu yalnız bırakamazdım. "Benim Metehan'a destek olmam lazım. Bu yüzden seninle gelemeyeceğim Atlas." Fısıltıyla söylediğim şey karşısında Atlas kızmamış ve ya surat asmamıştı. Aksine bu söylediğimi anlayışla karşılamış, "Şu sarı kafaya akıl ver bebeğim," demişti. Uzanıp babasına çaktırmadan yanağından öptüm. "Teşekkür ederim." Araba mahallede durduğunda Metehan ile beraber bende arabadan inmiştim. Araba hızla yanımızdan uzaklaşırken Metehan, "Sen neden onlarla gitmedin?" diye sordu. Gülümsedim. "Çocukluk arkadaşımı asla bu halde yalnız bırakmam." Metehan zor da olsa gülümsedi. Onun koluna girdim. Birlikte çocukken okuldan kaçıp da gittiğimiz parka gittik. Onunla kavga ettiğimiz o banka bu sefer birbirimize destek olmak için oturduk. Metehan iç çekerek, "Sence ona karşı çok mu sert davrandım?" diye sordu. "Gerçekleri mi söyleyeyim yoksa biraz yumuşatmamı ister misin?" "O kadar kötü müydü gerçekten?" "Kötüydü tabii. Alt tarafı kıza bildiğin seni kıskanmadım sadece o adamları benim evime çağırdığına sinirlendim demiş oldun." Metehan yüzünü ekşitti. "Öyle demek istemedim," dedi sıkıntıyla. Biz her ne kadar yapmaya çalıştığının farkında olsak da Feyza öyle düşünmüyordu. Üstelik giderkenki yüz ifadesi bir an olsun gözümün önünden gitmiyordu. Feyza'yı ilk kez hayal kırıklığına uğramış gördüm. O donuk ve umursamaz Feyza kalbi olduğunu ilk kez o an hissetmişti sanki. "Onu seviyorsun Metehan. Feyza'yı bırak başkasıyla görmeyi onun yanında birinin olma ihtimali bile seni çıldırtıyor. Ona aşık oldun öyle değil mi?" Metehan karanlıkta yaşlarla parlayan mavi gözlerini benimkilere dikti. "Onu kaybetmek istemiyorum Ada. Kendi yansımamı, ruhumun diğer yarısını buldum ve onu kaybetmek istemiyorum. Aramızdaki bağın kopmasını istemiyorum," dedi Metehan sıkıntıyla. "Onu kaybetmeyeceksin. Çünkü o da seni seviyor." "Bunu sana o mu söyledi?" "Hayır. Ama ben anladım. Seni Zeliş'ten kıskandı. Hatta üstüne sırf sana nispet olsun diye eve görücü bile çağırdı." Metehan söylediklerimi düşündü. Umutla baktı gözlerime. İşte tam o an gördüm. Çocukluğumuzdaki Metehan geri dönmüştü. "Onu seviyorum Ada. Onunla otelin bar bölümüne indiğimizde onun gülüşüne kafayı taktığımda, sadece bana böyle gülmesini istediğimde ona aşık olduğumu anladım. Ama şimdi ona bunu söyleyemeden kendi ellerimle benden gitmesine izin verdim," dedi Metehan. Kendini suçlu hissediyordu ki -bi zahmet hissetsin- şimdi iyi bir arkadaş olarak üzerime düşeni yapacağım. "Neden tüm bunları ona söylemiyorsun?" diye sordum bilmiş bir tavırla. Metehan uzun uzun bana baktı. Ardından, "Sence ona bunları söylemek için erken değil mi?" diye sordu. Gözlerimi devirdim. "Bana bir bak Metehan. Şak diye evlendim ve sence bu erken değil miydi? Belki de bu yaptığım herkes için yanlış. Belki de başkaları için çok erken ve şuursuzca gelebilir. Ama ben mutluyum. Önemli olan da bu. Ben sevdiğim adamla evlendim ve bundan zerre pişmanlık duymuyorum. Aşk denilen şey de böyle değil midir? Paraşütsüz metrecelerde yüksekten atlamak değil midir aşk? Aşk kalbinin gösterdiği yoldan gitmektir. Bırak yanlış desinler. Bırak konuşsunlar. Sen onun sesini dinle. Ona güven. Bunu yaptığın zaman pişmanlık duymayacaksın. Aksine daha önce neden yapmamışım diye soracaksın kendine. Şimdi erteleme. Korkularını bir kenara bırak ve konuş onunla." "Konuşacağım," dedi Metehan gülümseyerek. Konuşacağım... |
0% |