Yeni Üyelik
52.
Bölüm

Düğün Stresi (Son Özel Bölüm)

@sevvnuraydn

“Senin yüzünden bu işkenceye katlandığıma inanamıyorum Gotik!”

 

“Kapa çeneni Mierda!”

 

Feyza’nın düğün stresini almak adına Atlas, Nil ve Aslı ile beraber gelin odasında şişe çevirmece oynuyorduk. Atlas’ın böyle tepki vermesinin sebebi ise benim ona soracağım sorudan ölümüne korkmasıydı. Şişenin bizi buluşuyla şeytani bir kahkaha atmadan edemedim. Şimdi elime düştün kocacım. Soracağım soruya hazır olsan iyi edersin. Çünkü ben bu sorunun cevabını cidden çok merak ediyorum!

 

Dudaklarımda ürkütücü bir gülümseme eşliğinde, “Yıllar önce sana sinirlenip yoluma bakmadığım için denize düşmüştüm. Sende o dönem yüzme bilmediğine göre beni nasıl kurtardığını anlatmanın vakti sence de gelmedi mi kocacım?” diye sordum.

 

Atlas sanki bu soruyu soracağımı hissetmiş gibi gürültülü bir şekilde yutkundu ve delici bakışlarını hemen solunda oturan gelinlikli gotike çevirdi. “Tüm bunlar senin başının altından çıkıyor cici gelin. Şu an bütün büyüyü senin yüzünden bozmak zorundayım,” dedi Atlas sinir bozukluğuyla.

 

“Aman ne büyü,” dedi Feyza gözlerini devirerek.

 

Atlas ise benim beklenti dolu bakışlarımdan sonra otuz iki diş sırıttı. Bu hikayede eksik bir şeyin olduğunu hep biliyordum ama onu bu derece strese sokacak ne gibi bir şey olduğunu anlayabilmiş değildim. Bana baktı ve, “Aslında o olay şöyle oldu,” diyerek konuya gergin bir giriş yaptı Atlas Serez.

 

“Şimdi sen aniden denize düştün ya.”

 

“Evet,” dedim beklentiyle.

 

“Bende bi baktım dayının teki seni kurtarmaya atlıyor. Bende şalterler attı tabii. Atladım suya.”

 

“Yani beni sen kurtarmadın mı?”

 

“Aslında ikimizi de o dayı kurtardı bebeğim.”

 

Ben Atlas’a şok içinde bakarken, “Senin bilincin kapalıydı. Benimki açıktı ve ben o an korkudan ne yapacağımı bilemedim. Sende kendine geldiğinde beni kahraman ilan edince bende bozmadım. Sonuç olarak sana dayıların, amcaların ve hatta erkek sineğin dokunma ihtimalini ortadan kaldırmak için de yüzmeyi öğrenmeyi kendime vazife edindim karıcım. Tüm her şey senin için,” diyerek tamamladı sözlerini.

 

“Enişteme bak be,” diyerek alkış tuttu Aslı ve Nil.

 

“Kısacası dayının emeklerine konmuşsun Mierda. Tam da senden beklenecek hareket,” dedi Feyza kıs kıs gülerek.

 

“Sen hiç konuşma gotik. Aşk için neler yaptığını hepimiz görüyoruz,” dedi Atlas imayla.

 

“Ne yapmışım?” diye sordu Feyza donuk bir ifadeyle.

 

Atlas, “Sırf sarı kafaya olan aşkından senden beklediğimiz vampir düğünü konseptini yapmayıp beyaz bir gelinlik tercih ettin. Hatta kaplan pençesi gibi uzun cehennem karası tırnaklarını bugüne özel sedefli cici gelin tırnaklarla değiştirdin. Gelinlikle tezatlık yaratmasın diye ilkel kabile töreni sembollerine benzeyen dövmelerini kuaförde kapattırdın. Üstüne konukları kara büyüyle uyutup zindan gibi tabutlara kapatmak yerine burada bizimle şişe çevirmece oynamanı saymıyorum bile,” dedi Feyza’ya tiksinerek bakarken.

 

Feyza, “¡Cállate, Mierda, a menos que quieras que pruebe todas esas ridículas fantasías que mencionaste, una por una!” diye bağırdı sinirle.

 

“Ne dedin?” diye soran meraklı şahsiyet ise Nil’di. Onun sorusuyla Feyza söylediklerini Türkçeye çevirdi: Saydığın tüm bu saçma fantezileri tek tek üzerinde denememi istemiyorsan kapa çeneni Mierda!

 

“Resmen İspanyolca tehdit edildim! Hepiniz şahitsiniz!” dedi Atlas dehşetle.

 

“Kocacım sen artık sessiz mi olsan acaba,” dedim Feyza’nın aslında ne kadar stresli olduğunu gözlerimle ona işaret etmeye çalışarak. Tabii ki de canım kocam yaptığım imayı anlamadı ama şöyle de bir gerçek var ki o koyu hanımcı!

 

“Sen iste dudaklarımı birbirine dikerim bebeğim!”

 

“Enişte ya,” diyerek kahkahayı bastı Aslı. Tam o sırada açılan kapıyla gelin odasındaki minik oyunumuz resmen bitmiş oldu. Talya, “Her şey yolunda mı bakmaya geldik,” dedi kucağında Arda’yı hoplatırken.

 

“Gotik biraz gergin. Çantanda fazladan Vudu bebek varsa kendisine verirsen seviniriz ablacım,” dedi Atlas sırıtarak. Tabii bu söylediğiyle omzuna sağlam bir yumruk yedi.

 

“Vudu’ya gerek yok. Ben birazdan direkt seni iğneleyeceğim Mierda!”

 

“İmdat! Üzerimde büyü ayini yapacak!”

 

Feyza Atlas’ı gırtlaklamadan önce araya girdim. Dilini bir türlü tutamayan espri makinesi canım kocamı kolundan tuttuğum gibi yamacıma çektim. Kendileri Feyza ile didişmeyi bir kenara bırakmış vatani görevini yerine getirmeye hazırlamıştı kendini: Bana asılmak!

 

“Sana ne kadar güzel olduğunu söylemiş miydim bebeğim?”

 

“Evet söyledin. Hatta bunu hep söylüyorsun Atlas Serez.”

 

“Ama bunu her söyleyişimde bir öncekinden daha da güzel olma yeteneğine sahip olduğunu sen bilmiyorsun. Çünkü sen hiç kendine benim gözümden bakmadın.”

 

Gülmeden edemedim. “Seni seviyorum kocacım,” dedim işveli bir edayla. Sonra Talya’nın gidişiyle oğluma el salladım. Atlas ise dünyayla bağını koparmış gibi, “Bir daha söyle,” dedi hınzır bir gülüşle.

 

“Neyi?”

 

“Bir daha kocacım de.”

 

“Seni seviyorum kocacım ve şimdi seninle birlikte buradan ayrılıp Metehan’ın yanına gidiyoruz.”

 

“Metehan’ın yanına gitmek yerine başka bir yere gitsek hiç fena olmaz.”

 

“Senin canın dayak istiyor galiba Atlas Serez.”

 

“Dövene kör kütük aşık olunca dayak da otomatikman bağımlılık yapıyor Ada Serez.”

 

Kıkırdadım. Atlas ile kol kola gelin odasından birazdan geleceğimizi belirttikten sonra çıkmış damat odasına doğru ilerlemeye başlamıştık. Damat odasının kapısını tıklattık ama içeriden gelmemizi söyleyen sesi alamayınca endişelenip odaya zorla Atlas’ı soktum.

 

“Sarı kafa odada yok,” dedi Atlas birden kafasını kapıdan çıkarıp. İlk başta bunu onun bana yaptığı korkunç bir şaka olduğunu düşündüm ama değilmiş. Kahretsin! Damat yok!

 

“Düğün başlayacak. Nikah memurunun gelmesi an meselesi,” dedim dehşetle.

 

“Endişelenme bebeğim. Nikah memurunu boş göndermeyiz.”

 

“O da ne demek?”

 

“Eğer Feyza ile Metehan nikahlanamazsa biz nikah tazeleriz. Fena mı?”

 

Atlas’ın omzuna bir tane patlattım. “Metehan’ı bulmamız gerek kocacım,” dedim dişlerimin arasından. Yüzümde nasıl bir ifade varsa Atlas gürültüyle yutkunmuş telefonunu çıkardığı gibi Metehan’ı aramıştı.

 

“Açmıyor,” dedi Atlas korkarak.

 

“Feyza zaten düğünden dolayı yeterince stresli. Üstüne bir de damatın kayıplara karıştığını duyarsa çok fena olur,” dedim endişeyle.

 

“Şey…”

 

“Ney?”

 

“Metehan’ın neden ortalarda olmadığını anladım bebeğim,” dedi Atlas gözleriyle arkamda bir yeri işaret ederken. Dönüp baktığımda Feyza’nın babasını gördüm. Sırtı bize dönük bir şekilde telefonda birileriyle konuşuyordu.

 

“Evet parayı düğün bitiminde vereceğim. Siz o sarı oğlanı gözünüzün önünden ayırmayın yeter,” dedi Feyza’nın babası.

 

Telefonunu kapattığı sırada fark edilmeyelim diye Atlas beni kolumdan tuttuğu gibi kenara çekti. “Metehan’ı kayınbabası kaçırmış,” dedim olayın şokunu atlatır atlatmaz. Atlas ise beni duymuyor gibi bakıyordu gözlerime. Aramızdaki mesafeyi sıfırlamış, “Kaçırsın. Hatta bununla da yetinmeyip keçileri de kaçırsın. Yeterki burada kalalım seninle,” demişti. Bununla birlikte onu iteklemek suretiyle kendimden uzaklaştırdım.

 

“Metehan’ı bulmamız gerek Atlas Serez. Aksi bir durumda Feyza gerçekten Vudu bebek olarak seni kullanır.”

 

“O gotikten kurtulmak için her şeyi yaparım bebeğim,” dedi Atlas yüzünü ekşiterek.

 

“O zaman Metehan’ın konumunu öğrenmek için Feyza’nın babasının telefonunu aşırıp Ercüment’e götürmekle başlıyoruz işe.”

 

“Donut Mehmet bende. Sen gotike bak. Bu işi kocan halledip yanına gelecek,” dedi Atlas gururla.

 

Atlas’ın gidişiyle gelin odasına gittim. Feyza sabahtan beri oynadığımız onca oyuna rağmen ne yazık ki hala gerginliğini atabilmiş değildi. Bu böyle olmayacak. Keşke şu an bir psikolog olsa da onu rahatlatsa! Keşke!

 

Çalan kapıyı açtığım anda siyah dikdörtgen gözlüklerinin ardından bana bakan kıvırcık saçlı kadınla göz göze geldim. “Ben Yonca. Düğün fotoğrafçısının eşi ve aynı zamanda da psikologum,” dedi gururla. Dua kapılarımın açık olmasına mı sevineyim yoksa başka bir şey dilemediğime mi üzüleyim bilemedim. Bende kapıyı ardına kadar açmayı seçtim.

 

Yonca’nın peşinden sarışın bir kız daha girdi. Onu bir yerden tanıyordum. Yüzüne daha dikkatli baktım. Bal rengi gözleri ve omzuna dökülen sarı saçlarından onun Arda’nın doğum gününde gelen diğer fotoğrafçının nişanlısı olduğunu hatırladım.

 

“Selin sende mi geldin?” diye sordu Yonca sarışın kıza.

 

Adının Selin olduğunu öğrendiğim kız, “Gelinin gergin olduğunu duyunca buraya damlayacağını tahmin etmiştim diyelim,” dedi bilmiş bir edayla.

 

Onlara, “Feyza ile konuşup onu rahatlatabilir misiniz?” diye sordum bir cesaret.

 

“Tabii ki! Ben işinde oldukça iyi bir psikologum ve şimdi danışanımla oldukça etkili bir yöntemi uygulayacağız,” dedi Yonca.

 

“Sakın bana küfür meditasyonu yapacağınızı söyleme,” dedi Selin dişlerinin arasından.

 

“Tam üstüne bastın sarı sürtük,” dedi Yonca fısıltıyla. Sonrasında, “O iş bende,” dedi bana bakarak. Sempatik hali miydi ona güvenmemi sağlayan yoksa çaresizliğim midir bilinmez ama bizim kızlara odadan çıkmaları için başımla işaret verdikten sonra Yonca dışında hepimiz odayı terk ettik.

 

“Umarım Feyza Hanım küfür etmeye meyillidir,” dedi Selin sinir bozukluğuyla.

 

“Emin ol bayılır,” dedim gülerek. Selin rahatlamış gibi görünüyordu. Bana, “Nişanlımın yanına dönmem gerek. Şimdiden çiftimize mutluluklar dilerim,” dedi ve gitti.

 

Kapının ardından duyduğum kadarıyla Yonca ile Feyza küfür meditasyonuna başlamıştı bile. Hatta Feyza kendini o kadar kaptırmıştı ki dil değiştirmekle kalmamış ikili içeride kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Keyifler yerine geldiğine göre benim önce kocamı sonra da damadı bulmam gerek!

 

Aslı ile Nil’e, “Arda size emanet. Benim Atlas’ı bulmam gerek,” dedim ve onların vereceği cevabı bekleyemeden topuklularımın izin verdiği ölçüde hızlı bir şekilde salona daldım. Konukların arasından kocamı ve dost tayfasını bulmam çok da uzun sürmedi.

 

“Bende tam sana geliyordum bebeğim. Adresi bulduk. Şimdi çocuklarla sarı kafayı almaya gidiyoruz,” dedi Atlas rahat bir nefes verirken.

 

“Bende geliyorum Atlas Serez.”

 

“Ama…”

 

“Geliyorum,” dedim üzerine basa basa.

 

“Ama yenge,” diyerek araya giren Kubilay ile Utku’ya ters bir bakış attı Atlas.

 

“Karımın sözü emirdir. Bir daha yengenize cevap vermeyin,” dedi Atlas huşu içinde. Bunun üzerine önden peşimde dört adamla beraber düğün salonundan çıkıp kocamın sağ koltuk prensesi olarak uzay mekiğimizdeki yerimi aldım.

 

Arkaya geçen üçlü ile beraber Atlas’ın arabayı çalıştırmasını bekledim ama o ne yaptı dersiniz? İyi bir yol şarkısı olmadan yapamayacağını söyleyip Atiye Aşkistan açtı. Kocam diye demiyorum. Kaos durumlarında bile keyfinden ödün vermez!

 

Aşkistan eşliğinde Ercü’nün bulduğu konuma doğru yola koyulduk. Tek umudum Metehan’ı bulup nikah memuru gelmeden önce salona yetişebilmek. Aksi bir durumda olacakları hayal dahi etmek istemiyorum! Allahım koru!

 

Son sürat bulduğumuz konuma ilerlerken Ercü, “Konuma göre bu Mehmet bizim Metehan’ı depo gibi bir yere kapatmış gibi görünüyor,” dedi.

 

“Donut Mehmet de az değil,” dedi Atlas sinir bozukluğuyla.

 

Kısa bir süre sonra Ercü’nün ne kadar haklı olduğunu hep beraber gördük. Sahiden de Mehmet Gürdal damadını depoya kapatmıştı. Önüne de iki adam dikmeyi ihmal etmemişti. Kahretsin! Şimdi ne yapacağız?

 

Hep beraber arabadan indiğimiz sırada, “Adamları nasıl aşacağız?” diye sordum panikle. Atlas kibirle göğsünü şişirdi. Sahiplenici erkek tutuşunu yapıp beni belimden tuttuğu gibi yamacına çekti. Sonrasında, “Sen hiç merak etme bebeğim. Buradan sarı kafa ile birlikte çıkacağız,” dedi gururla.

 

“Buna inanayım mı Atlas Serez?”

 

“İnan Ada Serez.”

 

Atlas ve beraberimizde üç koca adamla beraber kapıya doğru ilerledim. Bizimkilerin meğer bir planı olmadığını da kapıdaki iki adama dalmak üzere harekete geçtiklerinde anladım. Bana da içeri dalıp Metehan’ı çözmek kalıyordu. Öyle de yaptım. Kocam ve fedaileri içeriden çıkan adamları bir güzel döverken koşarak içeriye girdim.

 

Metehan’ı bağlı olduğu sandalyeden kurtardım. Sonra da beraber kocam ve arkadaşlarına yardıma koştuk. Adamın teki bana doğru adımlarken kolumu gerdiğim gibi ağzının ortasına bir tane geçirdim. Bana mahallede boşuna Şamarcı Ada demediler!

 

Tokadı attığım adamın üzerine bir başkası daha bana doğru yaklaşma tenezzülünde bulundu. Tabii benim kıskanç kocam da en az karısı kadar elinin hafif olduğunu göstermek için adamın yüzüne yumruğu çakmıştı.

 

“Senin adama çakan minnak tokadını yerim karım!”

 

“Buradan kaçalım kocam!”

 

Atlas, Ercü, Kubilay, Utku ve Metehan ile beraber arabaya koştum. Arkaya dört adam sığamayacağı için Utku, Metehan ve Atlas’ın arkaya geçmesiyle kendimi kocamın kucağında bulmam uzun sürmedi. Ercü arabayı son sürat kullanmaya başlamıştı bile. Kubilay ise panikle düğün salonunu tarif etmekle meşguldü.

 

“Sen ne güzel adam dövüyorsun öyle,” dedi Atlas birden.

 

Gözlerinden kalpler çıksa şaşırmazdım. Öyle güzel bakıyordu ki içim eriyordu. Ona, “Döverim. Hemde çok pis döverim,” dedim imayla. O ise hem gülmüş hem de bana sıkıca sarılmıştı. Ne bulunduğumuz durum ne de başka bir şey umurundaydı. Onun düşündüğü tek şey bendim. Daha doğrusu senle ben denilen şey!

 

Atlas, “Bas gaza Ercü!” dedi coşkuyla.

 

Ercü daha da sert bastı gaza. Atlas ise başımı tavana vurmamam için eliyle başımı desteklemişti. Kulağıma doğru, “Şu an seni öpmek vardı ama gel gör ki damadı kaçırmış düğüne yetişmeye çalışıyoruz,” dedi fısıltıyla.

 

“Şu nikah bi kıyılsın o zaman ben seni öpeceğim kocacığım,” dedim sessizce.

 

Bunun üzerine, “O nikah kıyılacak Ercü! Yetişemezsek gebertirim seni!” diye ciyakladı Atlas. Kıkırdadım. Bu adam beni her geçen gün kendine yeniden aşık ediyordu. Hem de bıkmadan usanmadan!

 

Ercü arabayı ani bir frenle düğün salonunun önünde durdurdu. Müstakbel damat koşarak salona giriş yaptı. Bunun üzerine hepimiz peşinden koşmaya başladık. Sonuçta bu nikahın şahitleri bizdik. Atlas ile ben!

 

Hep beraber salona girdiğimizde nikah memurunun daha yeni nikah masasındaki yerini aldığını gördüm. Feyza ile Metehan ise birazdan çıkış yapacaklardı. Bu yüzden bende Atlas ile beraber şahitlik yapmak üzere masadaki yerimi aldım. Kısa bir süre sonra Metehan ile Feyza kol kola salona giriş yaptı. Mehmet Gürdal kaderini kabullenmek zorunda kaldı ve tüm bunların içinde dünya yansa umurunda olmayan yakışıklı kocam iç çekerek bana baktı.

 

“Neden bana öyle bakıyorsun?” diye sordum Feyza ile Metehan masadaki yerlerini alırken.

 

“Seni ilk gördüğüm anı düşünüyordum bebeğim. Üzerime düştüğün için şükrediyorum hatta. O an olmasaydı ben var olamazmışım.”

 

“Yine yaptın,” dedim gülümseyerek.

 

“Ne yaptım?”

 

“Sana kalbimi yeniden vermemi sağladın Atlas Serez.”

 

“Senin kalbin zaten en başından beri bendeydi Ada Serez.”

 

Beraber nikah memuruna çevirdik gözlerimizi. Damadın bulunuşuyla nikah kıyılmış Feyza hıncını almak istercesine topuklusuyla Metehan’ın ayağını bir güzel çiğnemişti.

 

“Toynağına sağlık gotik!” dedi Atlas sırıtarak.

 

“Çeneni kapalı tutsan iyi edersin Mierda. Aksi takdirde kıçına çifteyi yersin,” dedi Feyza dişlerinin arasından.

 

“Alenen tehdit ediliyorum!”

 

“Atlas,” dedim uyarıcı bir tonda.

 

“Bebeğim,” dedi Atlas iç çekerek.

 

Feyza ile Metehan ilk danslarını yapmak üzere sahneye çıktı. Bizde Atlas ile beraber kızların kucağından minik oğlumuzu alıp kuytu köşede kalan bir masaya kurulduk.

 

“Senle ben yine bir belanın daha içinden çıkmayı başardık Atlas Serez,” dedim birden.

 

Atlas’ın bakışları önce kucağımdaki minyatür Atlas’a sonra da bana kaydı. Aşkla bakan gözlerinin altında deli gibi çarpıyordu kalbim. Bana, “Senle ben,” dedi Atlas iç çekerek. Sonrasında oğlumuzun gözlerini eliyle kapattıktan sonra dudaklarıma cüretkar bir buse bıraktı.

 

“Az önce beni öpebilmek için oğlumuzun gözlerini mi kapattın?”

 

“Tam olarak öyle yaptım karıcım ve emin ol bundan hiç pişman değilim,” dedi Atlas gururla.

 

Başımı umutsuzca sallamakla yetindim. O ise, “Senle ben tüm dünyanın görüp görebileceği en iyi çift olmakla kalmadık. Senle ben aile olduk bebeğim,” dedi sevinçle.

 

“Senle ben çok güzel bir aileyiz Atlas. Senle ben…”

 

___________________
Selamlar herkese^^
Öncelikle Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun canlarım. Bu güzel günde hem hepinizin aklına takılan o sorunun yanıt bulduğu hem de Feyza ile Metehan'ı kavuşturduğumuz eğlenceli bir özel bölümle geldim sizlere. Ada'nın bakış açısından okuduğumuz için yanıtsız kalan bir soruyu da böylelikle yanıtlamış oldum. Atlas'ın kitapta bu durumu hiç dile getirmeyişiyle haliyle kafalar karıştı ama olsun. Hem o durumu sonradan düzelttim hem de bu sayede onları bir kez daha okumuş olduk. Bu onlar için yazdığım son özel bölüm. Onları artık diğer kitaplarımın satırlarında bulacağınızı söylemekle birlikte umarım bölümümüzü beğenmişsinizdir. Keyifli okumalar🩷🫶🏻

Loading...
0%