@sezeyeee
|
01/08/21 XS "Görünce gözüm aşkı hak edeni VAIME Mükemmel bir günün ardından akşam olmuştu ve cennetten geldiğini düşündüğü misafirlerini her nedense ısrarla dünya üzerinde olduklarını iddia ettikleri evlerine uğurlamıştı. Daha önce hiç böylesine harika bir zaman geçirmediğine emindi. Hatta aksine bugüne kadar hep yürüdüğü karşı cinsler tarafından reddedilmiş, reddedilmediği zamanlarda ise ilerleyen süreçlerde hep bir bahane ile kendisi ortada bırakılmıştı. Bugün ise nasıl olmuşsa her şey bambaşkaydı. O'csa'ya arkadaşlarını daha sık davet etmesini tembihleyip bir sonraki sefer sosyal medya hesaplarını ve numaralarını istemeliydi. Geçmiş kötü deneyimleri bugün buna cesaret etmesine engel olmuştu, büyünün bozulmasından korkmuştu. Kapıyı kapatıp unutmadan O'csa ile konuşmak için salona geçtiğinde kardeşini koltuklardan birinde bacak bacak üstüne atmış şekilde oturup, kollarını bağlamış dik dik kendisine bakarken buldu. Bilmeden bir şey mi yaptım diye hafızasını yokladı ama aklına bir şey gelmeyince direkt sormayı seçti: "Ne var O'csa? Bir şey mi yaptım neden böyle aksisin?" O'csa sert bir şekilde uflayıp omuzlarını düşürerek cevap verdi: "Kaç gündür ortalıkta görünmüyorsun, odana kapanmış haldesin günde üç beş dakika anca rastlarsam görebiliyorum seni. Hâlâ şu garip davrandığın gün hakkında da bana hiçbir şey söylemedin üstelik. Bugün kaç sefer seslendim, kapına vurdum hatta içeri girip dibine kadar geldim ama fark etmedin bile. Ne kadar endişelendim neyin var acaba diye haberin var mı? Bugün sırf biraz odandan çıkmanı sağlamak için arkadaşlarımı çağırdım nasıl olsa sana yüz vermezler ben de hazır sen dışardayken seni kenara çekip az konuşmayı başarırım diye ama aksi gibi kenarda kös kös oturmak zorunda kaldım. Kaç gündür neler kuruyorum kafamda bir bilsen." Vaime, kardeşinin sözünü bitirmesini ayakta dinledikten sonra cevap vermeden kardeşinin tam karşısına oturdu. O'csa boş laflarıyla, kendisine saçma sapan fırça atarak keyfini bir nebze de olsa kaçırmıştı. "Bunu o gün de konuşmuştuk. Ben kafamda çözdüğüm zaman neler olduğunu sana da anlatacaktım. O gün anlaştık bunda şimdi gelip bundan yakınmanın bir anlamı yok. Ayrıca beni görmekle eline geçecek bir şey de yok odamdayım işte, gayet canlıyım yaşıyorum ve meşgulüm. Üstelik de anlatmamı istediğin şeyi anlamaya çalışmakla meşgulüm ama sen böyle davranırsan ben nasıl odaklanıp çözebilirim ki? Ayrıca bugün odama girdiğini de fark etmedim değil üstüne eğer arkadaşlarını davet etmemiş olsaydın benden çekeceğin vardı. Sen saçma sapan bir sebeple burnumun dibine girdiğin sırada çok önemli bir şey düşünüyordum ve senin anlamsız hareketlerin dikkatimi dağıttığı için o an aklıma gelen harika bir fikir uçup gitti. Sabahtan beri onu hatırlamaya çalışıyorum. Ama arkadaşlarını çağırman harika bir sürprizdi o yüzden seni affedebilirim. Tabii bir şartım var: Arkadaşlarını bundan sonra eve daha sık davet edeceksin. He bir de bir daha odamda beni rahatsız etme." O'csa abisinin bu umursamaz tavırlarından alındı ve bunu direkt belirtmekten çekinmedi. "Ya ne demek elime geçecek bir şey yok, yaptıklarımın nesi saçma sapan. Biz kardeşiz ve senin için endişelenmek benim için çok normal. Sen ruhsuzun teki olabilirsin ama ben değilim ve sevdiğim biri garip davrandığı zaman tedirgin oluyorum. Bir daha böyle odana girmemi istemiyorsan sen de çık biraz yüzünü göreyim, iyi olduğundan emin olayım." "Uf! Diyorum ki tedirgin olacak bir şey yok. İkimiz de evin içindeyiz, yaşıyoruz, bir şeylerle meşgulüz bunun nesi sana endişe veriyor anlamıyorum. Ayrıca arkadaşlarını daha sık davet etme konusunu es geçtin fark etmedim sanma." O'csa daha da bozuldu ama bu sefer içine attı. Abisi nasıl olsa ikna olmazdı daha fazla tartışıp canını sıkmanın anlamı yoktu. Yine de kalkıp kendi odasına geçerken son defa şansını denemeden edemedi. "Peki, peki. Ama sen yine de arada bir en azından bir temiz hava alıp düzgün bir yemek yesen iyi olur. Senin için söylüyorum." "Hıhı, hıhı. Arkadaşlarını daha sık çağırmak diyorduk." Koridorda uzaklaşırken seslendi. "Bakarız, onlar da isterse olabilir." Salonda yalnız kalan Vaime de uzun süre ara verdiği çalışmasına dönmek için ayağa kalkıp iki adım attığı sırada O'csa, tartışırken unuttuğu önemli diğer meseleyi hatırlayıp hemen koşarak abisini yakaladı. "Dur! Az kalsın unutuyordum. O an kızlar buradayken de soramadım. O çantalar nereden çıktı? Nasıl bir şey yaptın öyle?" Vaime de kardeşinin bunu hatırlatması üzerine ciddileşti ve bir eliyle kafasının arkasını kaşırken düşünceli bir şekilde az önce oturduğu yere geri çöktü, kardeşi ise hâlâ ayaktaydı ve ciddi bir merakla cevap bekliyordu. "Biliyor musun? Doğrusu benim de pek bir fikrim yok. Yani bir anlamda üzerine çalıştığım şeyle ve senin yüzünden unuttuğum harika fikirle bir şekilde bağlantılı gibi hissediyorum ama tam olarak ne olduğunu ben de açıklayamam. Tek bildiğim o an, elimde olsa hemen o anlattıkları an orada bulunup kızlara o çantayı hediye olarak almayı tarif edemeyeceğim kadar çok istemiş olmam. Bunun artık mümkün olamayacağının o an farkında bile değildim öylesine çok istedim bunu yapabilmeyi. Karşımda iki melek bir çanta için suratlarını asarken buna dayanamazdım." "Tamam, tamam anladım ne yaptığının farkında olamayacak kadar aklını kaybetmiş durumdaymışsın. Devamını duymasam da olur. Yine de bunun nasıl gerçekleştiğini, arkadaşlarıma nasıl yürüdüğünü dahil etmeden anlatmayı başarırsan öğrenmek isterim. Öyleyse şimdilik iyi geceler." Salondan çıkmadan son kez başını abisine çevirip ekledi. "Sabah kahvaltıyı beraber yapacağız, odandan çıkmamakta ısrar edersen bu sefer beynindeki her fikrin uçup gitmesine hazırlıklı ol." "Emredersiniz O'csa hanım!" Odasına geri geçip tabletini tekrar eline alıp hızla notlarını kurcalamaya başladı. Çanta meselesi basit bir olay değildi. Yaşadığından farklı olsa da içinden bir ses temelde aynı olduklarını söylüyordu. Kız düşkünü kişiliği yirmi yıldır ilk defa gerçekten işine yaramıştı. Şimdi olay hâlâ hafızasında tazeyken bütün detayları hatırlayıp, çeşitli denemelerle içlerinden elemeler yapıp fenomenin gerçekleşmesini sağlayan şartları bulmalıydı. Sonra bunları daha önce yaşadığı anki etmenlerle eşleştirmeyi de denerdi. O'csa daha yeni odasına çekildiği için gece boyu kendisini rahatsız edeceğini sanmıyordu ama risk almamak için yine de kulaklıklarını takıp odaklanmaya yardımcı klasik müziklerden oluşan sevdiği bir oynatma listesini başlattı. "Ben, kızlar ve O'csa aynı odada oturmuş sohbet ediyorduk. Vakit öğleden sonra civarı olmalı emin değilim tam saati bilmek iyi olabilirdi. Şimdilik tahmini bir şeyler not alalım sonra bunun gerekli olduğu ortaya çıkarsa bir şekilde doğru saati öğrenmenin de yolunu bulurum. 15.30 diyelim. Konuşmada özel bir şeyler, hmm, gezip dolaşmasını anlatıyordu, sonra bir dükkândan ve orada gördüğü çantadan, nasıl içinde kaldığından filan bahsetti. O sırada ben orada olup çantayı satın alıp hediye etme hayallerine daldım tabii. Sonra bir baktım çantalar elimdeydi. Bu süre boyunca farkındalığımı yitirdiğim tek an hayale dalma anımdı yani her ne olduysa o an gerçekleşti. Gerekli olup olmadıkları konusunda şüpheli olduğum çok fazla şey var. Hepsini denemek de çok zor olur. Örneğin kızların orada bulunması şartı kim bilir tekrar ne zaman gerçekleşir. O'csa sözünü tutsa iyi olur şimdiden hepsini özledim. Evet, dikkati dağıtmayalım. Şartlar. Eğer aynı prensipleri takip ediyorlarsa ki muhtemelen öyledir, şu elemanın olayla eşleşmeyen herhangi bir şeyi şartlardan silebilirim. Böylesi daha hızlı olur hem. O gün bir kere sadece iki kişiydik yani ortamdaki kişi sayısı net bir şekilde önemsiz. Ayrıca geç bir vakitti o zaman saatin de önemi olmasa gerek. Manzara için orayı seçtiğini söylemişti, yalan söylemek veya sır saklamak için bir sebebi yoksa bunu da doğru kabul edersek şartlar arasında mekânın neresi olduğu da olmamalı. Güzel sadece bunlar bile epey ilerleme. Bu detayları görmezden gelerek tekrar bugünkü olayı baştan alalım. Kız bana o gün yaşadıklarını anlattı, çantadan bahsetti ve ben hayallere daldım. Bu kadar kaldı lan buradan ne çıkarabilirim ki. Acaba çok mu şeyi atladım? Sanmıyorum gayet makul elemeler olmalı iki olay arasında alakasız duran şeyleri eledim işte. Uf! Eşleşme arayalım o halde. O gün dilim tutulmuş haldeydim, eleman da uzun süre alakasız şeylerden şehirlerden insanlardan filan bahsetti. Yani, saçma ama ben de bugün kız konuşurken haliyle susmuş dinliyordum. Gevezelik şartı yoktur herhalde ya öyle saçma şey mi olur? Ayrıca iki tarafta konuşan kişiler ve failler farklı. Bu da tutmadı ama eleme yapmış olduk hadi bakalım nereye varacağız. Konuşmayı pas geçersek geriye sadece hayal kalır. Ne yani sadece çantaları hediye etmeyi hayal ettiğim için gerçek olacak değil ya. Hah. Neyse en azından denemesi aşırı kolay. Ama saat epey geç oldu O'csa'yı hayal kuracağım diye uyandırmak çok saçma olur. Ayrıca pek de hoş olmaz tabii neyse oralara girmeyelim hiç. Umarım tek kişiyle de gerçekleşen bir şeydir. Yoksa ben sabaha kadar bekleyemem. Şimdi bir şey hayal edelim, ne hayal etsem. Böyle de hayal kurmak kolay değil ki hiç doğal gelişmiyor. Bir nesne seçip ona odaklanıp onu hayal edeyim sabah da zaten bir anlamda bunu yapmıştım. Ne seçsem? Aklıma ilk kiremit geldi. Lan ne alaka? Neyse kiremitse kiremit. Odaklanalım bakalım. " Gözlerini kapattı ve yaklaşık yarım saat boyunca elinde bir kiremit tuttuğunu hayal etti. Kendine has tonuyla kırmızı rengi, üst üste yerleştirilmesi için hafif bombeli yapısı ile tam anlamıyla gözünde canlandırdı. Neredeyse elinde varlığını hissedecek kadar hayaline odaklandı ama yok sonunda gözlerini açtığında ellerinde bir kiremit yoktu tabii ki." "Ne bekliyordum ki? Sadece hayal ettiğim için elimde belirmesini mi? Öyle bir şey olsa bütün dünya milyarder olurdu be. Saçmaladım iyice. İşin içinde bir şekilde hayal etmek var mıdır yok mudur emin değilim belki de vardır ama kesinlikle başka bir şeyler daha var. Ne olduğunu o geceden bulmam pek mümkün değil dışardan bakan bir gözlemci olarak muhtemelen soyut olan şartları aklım başımda olsaydı bile anlayamazdım sonuçta. Bugüne daha fazla odaklanmam gerek. Hayali nasıl kurduğum da önemli olabilir. Hayalimde kızın anlattığı o an o dükkandaydım ve çantayı alıp hayalimde kıza uzattım. Bir dakika bir şey yakaladım sanırım. Hayalimde kızın anlattığı anı yaşadım doğru. Ama ben hayalimde çantayı hayalimdeki kıza uzattım. Hm, eğer o hayal anında çantayı aldığımda çantalar elimde canlanmışsa ve ben hayalimde uzatırken bir yandan gerçek dünyada da uzatmışsam. Hayalin devamı yok burada bitmişti ve o an ileri uzattığım ellerimde çantalar vardı. O anda ve o mekânda, orada olduğunu bildiğim bir nesneyi aldığımı hayal ettim diye detaylardan arındırırsak şartlar net lokasyon ve net zaman olur. Şimdi denemeden önce buradaki sorun aslında yine önceki ile aynı. İnsanlar eski zamanda yaşadıkları özel anları zihinlerinde tekrar tekrar yaşamaktan haz alır. İlk aldığı telefonu, doğum gününde kendisine verilen özel bir hediyeyi anımsayan bir insanın elinde telefon veya hediye canlanıyor olsa şu ana kadar bu epey bilinen bir şey olurdu. Gözümden kaçırıp durduğum eksik bir şey olmalı ama ne? Anlattı, duydum, hayal ettim ve elimdeydi. Anlatı ve duymam, konum ve zaman bilgilerini bana sağladı orası tamam. Hayal etmemin yeterli olmadığını çok iyi biliyorum. Diğeri zaten sonuç. Bir detay çıkacaksa hayal etmemle bağlantılı olmalı. O an nasıldı, kızları memnun edebilme adına her şeyi yapabilecek bir kıvamdaydım. Ne olursa yapabileceğimden saçma sapan bir şekilde emindim. Bu olabilir mi ki? İnanmam ve bir aksilik olmayacağına tamamen emin olmam mı lazım. Yok bu emin oluşun olağanüstü bir niteliği olmalı illaki yoksa yine rastlanılabilir. Sonuçta en dipte olan birileri daha aksilik olamaz deyip buna tamamen tutunabilir daha fazlası olmalı. Daha fazlası, daha fazlası... Başarı garantisi mi? Bunu istediğim sürece her şekilde gerçekleşeceğine dair sarsılmaz bir inanç. Bak işte bu saçma ölçüde ütopik. Haliyle de böyle bir duyguya erişebilmek insanlar için imkânsıza yakın hatta belki de imkânsız. Sıkıntı şu ki ben de o insanlardanım. Hatta daha kötüsü sabahki gibi kendimi kaybedeceğim bir an dışında fazlasıyla mantıklı ve gerçekçi bir insanım. Böyle bir inanca sahip olmam pek mümkün değil. Bunu bir kere başarmış olduğum için başarılı olabileceğine çok büyük oran bile verebilirim ama başarısız olabileceğim gibi bir olasılığı öylece reddedemem. İnanabilmek meselesi çok farklı bir konu. Ulan gerçekten gereken buysa var ya bildiğin kendi kişiliğime takılmış olacağım. Eğer şart gerçekten buysa, inanmaksa, o eleman hiç öyle olası bir durumu göz göre göre tümüyle inkâr edebilecek birine benzemiyordu. Hatta aksine imkânsız lafını sadece matematik gerçekliğini ispatlayabileceğimiz sürece ağzımıza alabileceğimizi resmen tembihlemişti. Böyle birisi nasıl bu kadar olmayabilecek bir şeyi bu kadar kolay yapabildi acaba? Eğer müthiş bir manipülasyon ve oyunculuk kombinasyonu ile zorlanışını benden tamamen saklamayı başarmadıysa elini kolunu sallarcasına basit bir şeydi sanki onun için. El kol sallamak demişken, cidden yeteneğe olan inanç seviyesi o civarlarda olmalı. Düşününce o kadar kanıksanmış bir hareket ki elimi sallarken hareketi yapmayı düşündüğümün farkında bile değilim. Bunu yapamama olasılığım gibi bir şey aklıma gelmiyor. Zorlayacak olsam bile sakatlık geçirmek gibi ya da elimi bir yere sıkıştırmak gibi doğallığın dışında durumlar geliyor aklıma. Pff, neyse en azından teorik çözüme ulaşmış kadar oldum. Bu kadar yaklaşmışken hatta bir kere de gerçekleştirmişken yapamamak üzücü ama bu kadarla yetineyim, en azından yetinmememi sağlayacak bir şey ortaya çıkarsa o zamana kadar." **DEVAM EDECEK** Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın. Vaime'nin bu overthink şaka mı? DFOBJSDOFBJSDFBOPDFBÜ. Aklı başında olduğu sürece resmen makine gibi çalışıyor. O'csa sizce tepkilerinde gerçekten haklı mı yoksa Vaime'nin dediği gibi gereksiz endişelenip, kafasında bir şeyler kurup abartıyor mu? (BTW KESİNLİKLE ABARTIYOR.) Siz Vaime yerinde olsanız ilk denemeniz için ne hayal ederdiniz? Vaime bu engeli nasıl aşacak veya aşabilecek mi? |
0% |