Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Seki̇zi̇nci̇ Bölüm

@sezeyeee

13/08/21 XS


"Bir yabancının gözünde yabancı sensin.


Bir uzaylının gözünde de uzaylı sensin.


- Gintama 160. Bölüm"


VAIME


Zuru'nun halini gören Vaime'nin de yüzünden o gururlu mutluluk ifadesi gitmiş, misafirinin kendisi için beklenmedik olan tepkisini mümkün olduğunca sakin ve ağırdan almaya çalıştığı el kol hareketleri ile hafifletip onu bir sorun olmadığına ikna etmeye çalışıyordu. Fakat bu uğraşı şu an için tamamen etkisizdi.


Neler olduğunu arkadaşına izah etmek için konuşması gerekiyordu ama bunu sadece zaten şu anki vaziyetin sebebi olan araç üzerinden yapabilirdi. Haliyle durumun daha da kötüye gitme ihtimali, Zuru'nun duyacaklarına kulak verip de sakinleşmesinden kat kat daha yüksekti. Bu riski alamazdı en azından şimdi değil. Ancak henüz daha karakterine hâkim olmadığı bu yeni arkadaşının, kendisini sorumlu tutması da aynı zamanda yüksek ihtimaldi o yüzden fazlaca yaklaşıp da kendisine karşı tedirginliğini geri dönülmez bir seviyeye çıkarmaktan da kaçınıyordu.


"Ne yaparsam hem Zuru'yu sakinleştirip hem de keşfettiğim bu iletişim yolunu ilerde tekrar denenebilir tutabilirim. Bizzat müdahale edemeyeceğime göre yardım almalıyım. O'csa kahvaltıdan sonra keyifsiz gibiydi ondan istesem tersler mi ki? Uf, yapacak başka bir şey yok en olmadı biraz dırdırını çekerim. Bunun için katlanılır."


Hâlâ şokta olan Zuru'ya belli etmemeye çalışarak bilgisayarının yanına bıraktığı telefonuna uzanıp kişilerde kardeşini buldu.


"Yrdım lazım. Zuru u alırmısn?" yazıp gönderdi ve O'csa'nın bir an önce görmesini ve görmezden gelmemesini umdu. Neyse ki O'csa neredeyse kendisi mesajı atar atmaz yüzünde somurtması ile kapıda belirmişti.


"Ne old..."


Zuru'yu fark etmişti. Biraz etrafa ve odadakilere göz gezdirdikten sonra Vaime'ye ters bir bakış atıp Zuru'ya yaklaştı. Yavaş hareketlerle önce sırtını okşayıp sonra arkadan destek vererek kalkmasını sağladıktan sonra odadan çıkması için yardım etti.


On beş dakika kadar sonra yanına geri döndüğünde Vaime bilgisayarda bir şeyler kurcalıyordu. Varlığını belli etmek için bir iki kez hafif öksürdü ve dikkatini çektiğinde konuştu.


"Zuru'ya ne oldu?"


Sesi suçlayıcıydı.


"Kahvaltıdan sonra oturduğum yerde dalmışken aklıma Zuru ile nasıl anlaşabileceğimize dair bir fikir geldi. Fikir iyiydi hatta muhtemelen işe de yaradı ama konuşma işini bilgisayara yaptırmıştım. Sanırım bu onu fazla şoke etti. Hemen kabullenmesini filan beklememiştim ama bu teknolojilerin içine doğmuş birisi olarak bunlardan hiç haberi olmayan birinin nasıl tepki verebileceğini tam anlamıyla kestirmemi bekleyemezsin."


Sözü kardeşine bırakmayacak kadar süren bir sessizliğin ardından sordu.


"Nasıl, biraz kendine geldi mi?"


Cevaplamadan önce abisinin yanına oturup bir nefeslendi.


"Emin değilim. Sanırım daha iyi. En azından yüzüme bakıp bir su istedi."


Düşünceli bir şekilde başını eğdi.


"Anlıyorum... Sence bize veya bana olan güveni zedelenmiş midir?"


"Nereden bileyim ben? Ama öyle olsa odaya girdiğimde benimle gelmezdi sanıyorum. Senin için bir şey diyemem."


"Tekrar denemek istiyordum."


"Yakın zamanda denemesen daha iyi olur gibi."


"Denememe karşı olursun diye düşünmüştüm."


"Zuru ile doğru düzgün tanışabilmeyi ben de istiyorum. Ayrıca senin suçun değil. Bu kadar tepki vereceğini bilemezdin, ben de bilemezdim."


Tekrar bir sessizliğin ardından konuşmayı O'csa devam ettirdi. Sesi az önceye göre biraz daha canlı çıkıyordu.


"Zuru hakkında konuşurken sormayı unuttum. Nasıl bir şey yaptın da işe yaradı?"


Vaime soruyu duyar duymaz, sanki ömrü boyunca bu sorunun kendisine sorulmasını beklercesine hevesle cevaplamaya girişti.


"Birkaç gündür çeşitli dillerden hatta lehçelerden cümlelerle Zuru ile konuşmaya çalışıyoruz. Bu denemelerde bir şey dikkatimi çekti, sana da söylemiştim hatta. Zuru sanki yer yer bazı şeyleri anlıyor ama tüm cümleyi anlamıyor ya da bir iki basit cümle anlasa da devamı gelmiyor. Diller arasında kelimeler benzer, hatta birbirlerinden kelimeler de alırlar ama bu kadar çok dilden farklı azar azar kelimeyi anlaması asıl bana garip gelen noktaydı. Bu sabah da öyle düşüncelere dalmışken kafam buna takıldı. Acaba dedim bir şekilde tamamen karma bir dil filan mı kullanıyor? Neden veya nereli diye sorgulamadan o an bana mantıklı gelen bu fikir üzerine yoğunlaştım.


Böyle bir dili konuşulurken algılayıp, bildiğimiz dil ile ikisi arasında çeviri yapacak bir yöntem tasarlayayım derken bunun hali hazırda olduğunu hatırladım. İnsanlar çoğunlukla tek bir dil ya da yabancı kelimeler karışmış halde çoğunluğu tek dilin kelimelerinden oluşan bir dil kullandıkları için gözden kaçsa da aslında dil modellerimiz, özellikle çok dilli ve genel kullanıma açık olanlar zaten bunu yapıyor. Birkaç dilden kelimeler içeren bir komut versen bile ne demek istediğini anlayıp sana cevap verebilirler hatta karışık dillerden kelimelerle sana vereceği cevabını oluşturmasını istersen bunu da yaparlar.


Bunun farkına vardığım zaman tek yapmam gereken bu dil modellerinden birini Zuru'nun kullandığı dili öğrenip cevaplarını sürekli bu dile daha uyumlu hale getirecek şekilde kendini geliştirmek üzere modifiye etmekti. Başlangıç olarak da bugüne kadar Zuru ile konuşmaya çalıştığımızda karşılıklı kurduğumuz cümleleri hatırlayabildiğim kadar ekledim. Aslında şu aşamada mükemmel çalışmasını bekleyemeyiz, kendini geliştirmesi adına çok az veriye sahip ama işe yaramaz da değil. Muhtemelen işe yaradı dedim çünkü Zuru duyduklarının ardından bir şeyler söylemedi. Yine de tepkileri rastgele sesler duymaya verilen bir tepkiden çok boşluktan gelen gerçek bir konuşma sesine verilmiş bir tepki gibiydi. Eğer Zuru'yu tekrar denemeye ikna edersek ne kadar işe yaradığını da anlarız."


O'csa, Vaime'nin açıklamalarını hayranlıkla dinlemişti ancak yine de aklına takılan birkaç şey vardı.


"VOV! Aslında basit bir çözüm ama çözümü bu kadar basitleştirmek asıl deha işi. Yapıyorsun bu işi cidden. Ama şeyi anlamadım. Neden en son konuşmayı kendin yapmadın ki? Ekranda yazanı okuyup yine Zuru ile konuşamaz mıydın? Hem böylece korkacağını bilmesen bile riske de girmemiş olurdun. O an aklına mı gelmedi?"


"Aslında aklıma geldi. Ama telaffuzun da önemli olduğunu düşündüm. Kelimelerin çoğunu ben yeni görmüşken doğru telaffuz edemeyebilirdim. Ayrıca bazı dillerde telaffuzları yakın olup da anlamları birbirinden çok farklı olan kelimeler bulunabilir. Yapay zekânın seçtiği kelimelerden kurduğu cümlenin işe yarayacağı garanti değilken bir de bu şekilde hata payını artırmak yerine duygusal riski daha yüksek ama hata payı daha düşük olan seçeneği tercih ettim."


"Anlıyorum. Evet dediğin doğru. Düşünsene tanışmaya çalışırken belki istemeden Zuru'ya sövebilirdin bile. Nedeni de sadece yazan kelimeyi doğru okuyamaman olurdu."


"Öyle. Ama eğer tekrar deneyebilirsek böyle bir durumu tekrar yaşama ihtimalimizi iyice azaltacak bir şey üzerinde uğraşıyorum. Konuşma sesini kendi sesimle birebir olacak şekilde ayarlayıp ardından telefonumda çalışacak bir uygulama haline getireceğim. Bir sonraki denemede biraz da oyunculuk yardımıyla Zuru konuşanın gerçekten ben olduğumu sanacak."


"Sen gerçekten dâhisin."


"Heh heh. Ne sandın?"


"O kadar güzel kurgu Zuru olmazsa boşa gider. Ben gidip bir bakayım ne durumda."


"Tamamdır. Zuru sende o halde. Ben de dediğim şeyleri yapmaya döneyim. Biraz zamanımı alacak."


"Kolay gelsin."


"Sana kolay gelsin asıl senin işin daha zor. Ben en azından uğraşacağım şeyin dilinden anlıyorum."


15/08/21 XS


"Tamamladım, şimdi tek yapmamız gereken Zuru ile denemek."


Artık öğrenmelerine çok az kaldığını düşündükleri, Zuru'nun kendilerininkinden çok farklı olan hayatına dair merakın ve dil bariyerini sıkıntısız aşma ihtimalinin verdiği heyecan, O'csa'nın elini kolunu ne yapacağını bilemez görüntüsü ve hakimiyetini coşkusundan kendisine alamadığı için yükselip duran sesinden çok rahat belli oluyordu.


"Harika haber. Hadi deneyelim."


Kardeşinin ağzından çığlık halinde çıkan sözlerinin uyuyan misafirlerini uyandırıp uyandırmadığını anlık bir refleksle kontrol ettikten sonra elini daha sakin olmasını ifade edecek şekilde yukardan aşağıya sallarken cevap verdi.


"Şş. Şu an uyuması daha iyi. İlk denememizi o uyurken yapmalıyız."


O'csa hafif geri çekilip hafif çatık gözleri ile abisine bakıp sorguladı.


"Uyurken ne denemesi yapacağız ki?"


"İlk denememde olanların benzerinin yeniden yaşanmasını istemeyiz. Aramız açılmadığı için şanslıyız. Tekrar böyle bir şey olur da bu sefer bize güvenmemeyi seçerse en iyi ihtimalle evi terk eder ve her şey boşa gider. "


"Hm... Evet dediklerinde haklısın da yine de uyurken nasıl bir deneme yapacağımızı anlamadım."


"İlk seferin ardından yabancı seslere karşı daha temkinli ve duyarlı. Bir elektronik aletin konuşma sesi ona bizim gibi tanıdık değil. O yüzden her ne kadar kendi sesimi kaydetmiş olsam da etten insan boğazı yerine metal hoparlörden çıkan sesime ne tepki vereceğini kestiremeyiz. Önce o uyurken kendi aramızdaki konuşmada, sonra yine uyurken onun diline çevrilmiş şekilde deneyeceğiz ki ürküp ürkmediğini görelim. Sorun çıkmazsa kendisi ile konuşmaya çalışacağız zaten."


"Şimdi anladım. Yani bana bu kadar önleme gerek yok gibi geliyor ama yine de düşüncen mantıklı. Tamam öyle olsun."


"O zaman deneme bire başlıyoruz."


Yanında duran telefonunu eline alıp önce ekran kilidini sonra arka planda hazır duran uygulamayı açtı. Telefonunun kendi adına kendi sesiyle dillendirmesini istediği metni girdi. Tam çalıştırmak üzereyken durdu.


"Aslında bir sorun daha var."


Nefesini tutmuş bir Vaime'ye, bir telefona, bir Zuru'ya bakmakta olan O'csa hayal kırıklığı ile başını önüne eğip keyifsiz bir sesle sordu.


"Şimdi ne oldu?"


"Zuru ile konuşurken telefonu ağzımın orada tutamam sonuçta. Konuşan gerçekten benmişim gibi olması için sesin ağzımın oradan gelmesi lazım. Elimdekinin lanetli bir nesne olduğuna ve ruhumu çaldığına inanıp telefonu kırarsa büyük sıkıntı olur."


Hazırlıksız yakalandığı bu yarı ciddi şakaya ağzını zor kapatarak katıla katıla güldükten sonra hızlı bir toparlanma ile konuya döndü.


"Ne yapacağız peki?"


"Emin değilim. Bununla beraber ağız hareketlerim de özellikle onun dilinde konuşmaya çalışırken sorun olacak. Maske taksam şüphelenmesinden endişe ediyorum. Hem dışardaki insanları hem de kaç gündür bizi ağzımız yüzümüz ortada gördükten sonra sadece benim bu duruma tezat oluşturmam dikkatini çekecektir."


"Doğaçlama yapamaz mısın?"


"Ağız hareketlerimin konuşma sesimden sonra gelmesi çok garip durur. Yazılanın nasıl okunması gerektiğini bilsem zaten hiç bunlarla uğraşmamız gerekmezdi."


"Sadece dinleyip kendin tekrarlasan. Kesintili olsa da doğal olur."


"Dilimizde kullanmadığımız sesleri nasıl çıkaracağımı bilmiyorum."


"Bu kadar mükemmeliyetçi davranmana gerek yok. Zuru da senin bu dilin acemisi olduğunun elbette farkında. Birkaç basit hatadan bir şey olmaz. Her harekete geçeceğin zaman her olasılığı kesin olarak öngörmeye çalışman sence mantıklı mı?"


"İçime sinmiyor. Evet mantıklı değil, en azından her şeyi çözmeye çalışmam mantıklı değil ama işte içime sinmiyor. O zaman işi yaparken aklıma takılıp duruyor."


"O zaman bırak ben yapayım."


Beklemediği bu cevabın karşısında bir an afalladı. Kararsız gözlerle kardeşine baktı.


"Senin içine sinmiyor olabilir. Benim içime siner. Yapılacak tek şey dinlemek ve tekrar etmek."


"O kadar bas..."


"O kadar basit. Her şeyi gözünde büyütme. Ülkenin kaderini belirlemek için uluslararası bir toplantı falan yapmıyoruz. Sadece yabancı arkadaşımızla sohbet etmeye çalışacağız."


"Ama... Peki. Sen yap."


"O halde Zuru uyurken denemeler yapmaya da gerek kalmadı. Şimdi ben kulaklığımı alıp geliyorum. Nasıl çalıştığını bana gösterirsin bir yandan telefonla uğraşırken bir yandan Zuru ile konuşmaya çalışıyor gibi yaparım. Bizi defalarca telefonla uğraşırken gördü bence çok garipsemez."


"Tamam. Bekliyorum."


Kardeşi odasına gidip birkaç dakika sonra geri geldiğinde Vaime aynı olduğu yerdeydi. Kollarını bağlayıp, gözlerini boşluğa dikmiş düşünüyordu.


"Abi?"


"Ha. Gelmişsin."


"Bir şey mi oldu? Neden öyle daldın?"


"Yok, bir şey olmadı. O kadar çabam boşa mı gitti gibi kendimi sorguluyordum."


"Neden boşa gitsin?"


"İki gün önce sesi hoparlöre vermek yerine kulaklık takmamla aynı sonuca vardık bu kadar uğraşın ardından. Hem şimdi aklıma geldi bu fikri ilk söylediğimde gayet sevmiştin bugün ne değişti?"


"O anlık bir şeydi. Öyle teklemeden tak tak anlatınca aslında ne kadar gereksiz zorladığımızı fark edememiş olabilirim. Üstüne o sıra Zuru'nun tepkisi daha çok tazeydi, mesafe koyup koymayacağından emin değildik. Bugün de Zuru hâlâ tedirgin yaklaşabilirdi o zaman işe yarardı."


Vaime teselliyi kabullenmiş bir sessizlikle karşıladı.


"Ee anlatmayacak mısın?"


"Neyi? He tamam. Basit aslında, neredeyse mesajlaşmak gibi. Yazdığın dilde okumasını istiyorsan sadece şuradan yazıp onaylıyorsun. Sonra yanındaki mikrofona basınca yazılanı seslendiriyor. Zuru'nun dili için de sesli mesaj atar gibi yazma yerinin sağındaki mikrofona basılı tutup dinleteceksin. Program onu metne dönüştürüp hem orijinal hem çevirisini gösterecek. Kendi yazdığını çevirmek için ise okutmak gibi sadece mikrofona basmadan önce altındaki iki ok olana basacaksın. Peşinden mikrofona bastığında çevrilmiş halini okuyacak."


"Anladım sanırım. En olmadı konuşurken kafam karışırsa sana seslenirim ajanlık yapıyor değilim ya evde sohbet muhabbet. Asıl konu, uyandıracak mıyız uyanmasını mı bekleyeceğiz."


"Sen seç. Özellikle son iki gündür daha yakın olan sensin. Tepkilerini daha iyi kestirirsin."


"O zaman bekleyelim. Çok bekleyecek gibi olursak uykusunu aldığını umarak uyandırırız."


15/08/21 XS


"Ben sekiz yaşından beri hiç çocuk olmadım


- Batman (Klarnetli Sad Edit)"


ZURU


İhtiyaç gidermek için esneyerek uyandığında avını izleyen iki avcı gibi karşısında kendisini belli belirsiz gözleyen ev sahiplerini fark etti. Kendisine olan ilgilerine eve ilk geldiği günden beri alıştığı için çok üzerinde durmadan tuvaletin yolunu tuttu. Uzun süren bir rahatlama seansının ardından yıkadığı ellerini üzerine kurulayarak uykusuna kaldığı yerden devam etmek için geri döndüğünde, O'csa'nın az önce kendi oturduğu yerin hemen yanına geçtiğini gördü. Hemen sonra da Zuru'nun odaya girdiğini fark eden O'csa gülümseyerek hafifçe el salladı. Anlaşılan uykusuna devam etmek için daha beklemesi gerekecekti.


Aynı şekilde el sallamayla karşılık verirken yerine geçip yüzü O'csa'ya dönük olacak şekilde oturdu.


"Zuru."


Yine konuşmayı deneyeceklerdi belli ki.


"O'csa."


"İyi mi uyudun?"


Zuru başarısız denemelerin sonucu olan alışkanlıkla anlamayacağı bir şeyler duymayı beklerken anlayabildiği bir şeyler söylenince şaşkınlığını gizleyemedi. Ama mutlu olmuştu.


"Evet. İyi uyudum."


Cevabıyla beraber O'csa'nın heyecan ve sevinçle olduğu yerde birkaç defa zıpladığını ardından karşılarında oturup kendilerini izleyen Vaime'ye döndüğünü gördü. Kendisi de bunun üstüne başını o yöne çevirdi. Vaime de daha soğukkanlı karşılasa da mutlu görünüyordu. Tekrar O'csa ya döndüğünde ellerinde tuttuğu bir şeyi başparmaklarının hızlı hareketleri ile art arda dürtüyordu. Sonra durdu, biraz bekledikten sonra tekrar kendisine dönüp konuştu.


"Yaşasın. Artık konuşabiliyoruz."


Zuru da bir süredir Vaime ve O'csa'nın çabalarının başarıya ulaşmasını umarak bu anı bekliyordu.


"Evet. Çok iyi."


Yine aynı parmak hareketleri ve bekleme.


"Ay! Çok heyecan. Soracak var çok şey."


"Benim de sormak istediğim çok şey var."


O'csa bir süre durup düşündü. Sonra Vaime'ye dönüp anlayamadığı kendi dillerinde bir şeyler söyledi. İkisinin kısa süreli konuşmasının ardından tekrar aynı hareketler ve bekleme gerçekleşti.


"Sen nereden geldi?"


Elinde tuttuğu şeye basıp durması sonra anlayabileceği şeyler söylemesi iyiden iyiye dikkate çekmişti. Parmağı ile O'csa'nın hâlâ elinde olan nesneyi işaret etti.


"Konuşmanı o mu sağlıyor?"


Bu kez çok kısa sürdü.


"Evet."


İlk defa ilgi ve merakla baktı. Elini uzatıp tutmak istedi. O'csa ağır hareket ederek de olsa uzattı. Elinde çevirerek sağına soluna baktı. Bir yanı parlak diğer tarafları mat, pürüzsüz bir şeydi.


"Nasıl oluyor?" derken geri uzattı. O'csa Zuru'nun elinden alıp parlak tarafına göz attıktan sonra aynı aşamaları tekrarladı.


"Anlatmak zor. Uzun zaman olur. Sonra. Konuşmak kolay oldu zaman. Ben anlatmak."


Zuru onaylama anlamında başını sallayınca O'csa gülümsedi.


"Biz merak ediyoruz çok. Sen nereden geldi?"


Zuru cevap vermeden önce biraz düşündü.


"Uçan bir şey beni buraya getirdi. Hiçbir yeri bilmiyorum. İndikten beri rastgele dolaşıyordum ve Vaime ile karşılaştım."


"O şey uçak. Daha önce sen nerede?"


Tekrar kısa bir düşüncenin ardından tekrar az önce elinde tuttuğu nesneyi gösterdi.


"Uzun anlatınca anlar mı?"


O'csa cevap vermeden önce Vaime ile tekrar kısa bir şeyler konuştu.


"Vaime anlar dedi."


Onay alması üzerine olduğu yerde biraz toparlanıp daha ciddi bir tavır takındı.


"Bir adadaydım. Böyle şeyler orada yok. Bazen yeni insanlar adaya getirilir. Ama benden önce kimsenin adadan gittiğini duymadım. Ben hep oradaydım. Babam adanın dışında çok yer olduğunu anlatırdı. Adada benim dışımda herkes önceden adanın dışındaymış. Bazen adadan gitmeyi deneyenler oldu ama başaramadılar. Bazıları öldü. Ben de gitmeyi kafaya koymuştum. Bir gün yeni birini getirdiklerinde gemiye bindim. Başkaları da beni takip etmiş. Beraber kaçmayı başardık. Karaya ulaşınca dağıldık. Hiçbir yeri bilmiyordum. Öylece dolanırken gökyüzünde uçan şeyi gördüm. Yere iniyordu ben de takip etmeyi denedim. İlk denemem başarısız olunca sürekli başka bir tanesini bekledim. Sonrası Vaime ile karşılaşmam."


Anlatmayı bitirdiğinde Vaime'nin de O'csa'nın da ardına kadar açılmış gözlerini kendisine diktiğini fark etti. Bir süre sessizlik oldu. Ardından aralarında hararetli bir konuşma geçti. Vaime de bu sırada karşıda oturduğu yerden kalkıp, oturdukları koltuğun kenarına yaslanarak ayakta duracak şekilde O'csa'nın arkasına geçmişti. Aralarındaki tartışmanın bitmesinden kısa süre sonra O'csa tekrar Zuru ile olan konuşmalarına döndü.


"Ne diyeceğimizi bilmiyoruz. Gerçekten zor olmalı. Sanırım dediğin adayı biliyoruz. Yine de emin olmak için sormak istiyorum. Adada hiç kadın var mıydı?"


"Annem vardı. Ama ben küçükken öldü. Başka hiç yoktu."


Cevabının ardından yine kendi aralarında kısa bir konuşma geçti. Anlaşılan bu aralarda söylediklerini kendi aralarında tartışıyor ve sonraki sefer ne diyeceklerini kararlaştırıyorlardı.


"Peki adanın bir ismi var mıydı? Sadece ada mı diyordunuz?"


"Uzun süre orada kalanlar ada der. Yeni gelenler adaya alışana kadar Hurdalık derler ama sonradan onlar da bizim gibi ada demeye başlar. Başka bir isimle anıldığını hiç duymadım."


"Tamam, tahmin ettiğimiz gibi öyleyse. Ama kafamıza takılan bir şey var. Hurdalık'a sadece erkekler gönderilir. Annen nasıl adadaydı?"


"Bilmiyorum. Dediğim gibi annem öldüğünde küçüktüm. Annem öldükten sonra da babam pek annemden bahsetmedi."


"Anlıyorum. Baban, annen öldüğünde çok üzülmüş olmalı. Sanırım üzüntüsünü içine gömüp güçlü görünmeye çabalamış. Konusu açılıp anıları aklına gelirse kendini tutamayacağını düşünmüştür."


O'csa'nın yavaş ve daha kısık sesle konuşmasından anlattıklarından etkilendiğini, keyfinin baştaki gibi yüksek olmadığını anladı. Ancak hüzünlenen O'csa'nın aksine Zuru kayıtsızdı.


"Olabilir."


O'csa sözü tekrar almadan önce biraz duraksadı sonra


"İsimleri neydi anne ve babanın merak ettim."


"Babamın ismi Shimon, annemin ismi Tsuki."


"Shimon ve Tsuki... Teşekkürler."


Neden teşekkür edildiğini anlamamıştı, sadece boş gözlerle bakmakla yetindi.


Konuşmanın başındaki heyecan ve keyif yerini tamamen tarifi zor hafif bir kasvete bırakmıştı. Bir müddet süren sessizliğin ardından Vaime kalkıp odadan çıktı. Peşinden O'csa da hareketlenirken biraz durup Zuru'ya döndü. Konuşmadan önce yaptığı hareketleri bu sefer ağır hareketlerle tekrarladı.


"Konuşma iyi. Sormak istediğinde sor. Şimdilik bu kadar yeter."


Sözlerini tamamladığında cevap beklemeden odadan çıktı. Zuru ise arkasından biraz baktıktan sonra yarıda kalan uykusuna geri döndü.


**DEVAM EDECEK**


Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın :).


Çok soracak bir şeylerim yok zaten Wattpad'in durumu da işin paylaşım yönüne güzel odaklanmamı engelledi. Genel yorumlarınızı yaparsınız.


Loading...
0%