Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Yedi̇nci̇ Bölüm

@sezeyeee

11/08/21 XS


"Olanaksız olanları eledikten sonra,


geriye kalan şey gerçektir,


ne kadar olasılık dışı görünürse görünsün.


- Sherlock Holmes, Sir Arthur Conan Doyle"


LOKİ


Öfkeden deliye dönmüştü. Odasında sinirden rastgele sağa sola yürürken denk geldiği herhangi bir nesneyi alıp fırlatıp parçalamamak için kendini zar zor dizginliyor, masasının karşısında elleri önlerinde bağlı başları eğik dikilen koca koca adamları, bağırdıkça yer yer detone olan bir sesle azarlıyordu.


"Ne demek koca haftadır bir arızanın sebebini bulamamak? Ne işe yararsınız siz? Onca adam, o kadar süre. Tek bir şey yapacaksınız ulan tek bir şey. Onu da beceremeyip gelip karşıma kem küm bir laf geveleyip duruyorsunuz. Neymiş yok efendim tekrar yaşanmamış da sistemde hiçbir şekilde herhangi bir kayıt yokmuş da kamera kayıtları da aynı sistemle entegre olduğu için zarar görmüş de mış mış da miş miş. Oradan bulup çözemiyorsanız başka yerden bakarsınız, o da olmuyorsa farklı bir yöntem denersiniz, elde olandan çıkarımlar üretir test edersiniz. Ama nerde siz geri zekâlılarda bunları akıl edecek kafa."


Bir yumruk yapıp bir açtığı ellerini ne yapacağını bilemez şekilde bir havaya kaldırıp bir indirdikten sonra tekrar koltuğuna dönüp oturdu. Derin soluk alışverişleri ile kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Birkaç dakikalık bu nefes egzersizi öfkesini biraz olsun dindirmeyi başarmıştı. Sessizliği bozmaksızın karşısındaki ekibi süzerken içlerinden birinin belli belirsiz kıpırdanmaları ve çekingen bir tavırla kendisine yönelttiği bakışlarından söze girmek isteyip cesaret edemediğini fark edince meraklandı ve odağını tamamen ona yöneltti.


"Konuş."


Kime söylendiği hakkında hiçbir ipucu içermeyen bu emrin belirsizliği yüzünden önce sağına soluna bakınarak kendisinin kastedildiğinden emin olduktan sonra başlarda ancak duyulabilen ama zamanla kendine güveni geldikçe daha duyulabilir seviyelere yükselen bir sesle yanıtladı.


"Efendim aslında sebebini bilememe sebebimiz çok istisnai bir durumda gerçekleşebilecek bir hata senaryosunun tekrarlanamaması. Kesin kanıtlayan bir veri olmadığı için sebebi budur diyemesek de hem elde var olan kayıtlarda havalimanı içinde ve çevresinde gördüklerimize hem de o gün o saatlerde havalimanında bulunup hâlâ sınırlarımız içinde bulunan kişilerin ve çevrede yaşayan halkın soruşturmalarda verdikleri ifadelerine göre kimliğini tespit edemediğimiz bir şahsın bu arızaya bir şekilde sebep olduğu çıkarımını yapmıştık. Ancak hem şahsın görünüşe göre şu an sınırlarımız içinde bulunmaması yüzünden sorgulayamamamız hem de kim olduğunu bilemediğimiz için peşine de düşemememiz yüzünden bu ihtimali spekülasyonun ötesinde değerlendiremeyeceğimize karar verdik. Sadece spekülasyondan ibaret bir raporu da size iletmek konusunda hata payının çok yüksek olduğundan hareketle böyle oldu."


Loki bütün açıklamayı sözünü bölmeden dinlese de duydukları ruh halinin yatışması için yeterli olmamış, aksine rahatsızlığı gözle görülür derecede artmıştı. Sözünü tamamladıktan sonra tekrar eski tedirgin haline dönen ve üniformasındaki farklardan diğerlerinden daha yetkili bir pozisyonda olduğu belli olan memuru baştan aşağı süzerken emir verdi.


"Sen kal, diğerleri gözümün önünden defolsun."


Herkes çıkıp kapı tekrar kapandıktan sonra Loki, titremesi artmış ve neredeyse düşüp bayılacak gibi duran adama eliyle yaklaşmasını ve masasının önünde birbirlerine bakacak şekilde yerleştirilmiş koltuklardan birine oturmasını işaret etti ve emri yerine gelip adam koltuğun ucuna rahatsız bir şekilde oturunca tekrar konuşmaya başladı.


"Hem kameralara yakalanmış hem de halktan onlarca kişi tarafından görülen bir şahıs var ve bu şahsın kimliğini hiçbir şekilde bulamadınız. Doğru mu duydum?"


"E.... E.... Evet."


"Bütün dünyada?"


"Evet efendim."


"Hurdalık dahil mi?"


"Efendim garip olan bir durum da bu."


Kendisini gizemin etkisine kapılmış bulan Loki'nin öfkesi yerini iyice meraka bırakmıştı. Neler olduğunu tüm detayları ile anlamaya çalışıyorken önüne çıkıp duran açıklamasız durumları ise hışımla karşılamaktan kendini alamıyordu.


"Yine ne garip? Yine ne var?"


Loki'nin kendisini cezalandırmak için değil de detayları öğrenmek için odasında tuttuğunun farkına varıp da rahatlayan adamın yavaşça yerine gelen özgüveni konuşmasına yansımıştı.


"Şöyle ki bu şahıs kamera kayıtlarını geriye doğru takip ettiğimizde Hurdalık kaçaklarının arasında görünüyor. Ancak Hurdalık kayıtlarında hiçbir şekilde böyle bir şahsın varlığına rastlayamıyoruz. Bu yüzden de kimliğini tespit edemiyoruz."


Loki daha fazla soru sormak yerine derin bir sessizliğe bürünüp, bir eli yumruk halinde çenesine dayalı vaziyette düşüncelere daldı. Bir müddet bu halini muhafaza ettikten sonra yavaşça ayağa kalkıp elleri arkasında bağlı bir şekilde volta atarken sesli bir şekilde düşüncelerini bir araya toplayıp bir bütüne ulaşmaya çalıştı.


"Elimizde Hurdalık'tan olduğu neredeyse kesin olan ancak yine de hiçbir kayıtta bulunmayan bir kaçak var. Bir hafta kadar belli bir çevrede dolandıktan sonra tam da arıza olduğu gün muhtemelen hemen ilk uçuşla ayrılmayı başarmış."


Birdenbire, hâlâ koltuğun ucunda oturup saygılı bir şekilde gözleri ile kendisini takip eden adama döndü ve yaşadığı aydınlanmanın heyecanını otoriterliği ile baskılamaya çalışarak sordu.


"Sen, bu robotların yazılımına ne kadar hakimsin?"


"Neredeyse tamamen efendim. Detaylarla sizi yormamak için tümüyle hakimim diyebilirim."


"O zaman şuna cevap ver: Robotlarımızdan birisi eğer bu şahısla iletişime geçmişse neler yaşanmıştır?"


"Hangi birimde olurlarsa olsunlar bütün robotların ilk amacı yolcuların uçuşlarına bir an önce yetişebileceklerinden emin olmak. Biletini kontrol etmek ister, bileti yoksa da satın alması için gerekli prosedürü devreye sokar."


Neler yaşandığına dair çözümün kıyısında olduğunu hissediyor, her sorusunda başarının heyecanından neredeyse çocuklaşacakken kendisine hep son anda hâkim olmayı başarıyordu.


"Kayıtlarda olmayan birisi bilet alabilir mi?"


"Çok net, hayır."


"Peki, robotlarımız bu duruma ne tepki verir?"


"Bu büyük oranda şahıs ve robot arasında yaşanan diyaloğa bağlı efendim."


"Şu şekilde sorayım. Robotlar her türlü senaryoda muhataplarına cevap verebilir mi?"


Kendine güvenini tekrar hızla yitirmeye başlamış, robot felsefesinin cevapsız sorularının girdabında boğulmamaya çalışıyordu. Ruh halini sesine mümkün mertebe yansıtmamaya çalışsa da ne kadar başardığından şüpheli bir şekilde cevapladı.


"Bunun için üretildiler efendim."


"Sana ne için üretildiklerini sormadım. Her şartta cevap verip veremeyeceklerini sordum."


"Diyalog içinde kendilerine sunulan her türlü girdiye cevap vereceklerdir."


Hevesinin kursağında kalması endişesi ile heyecanını kaybetse de şartları zorlamayı seçmişti.


"İstisnasız mı?"


"Evet efendim. Gerekirse cevaplarının doğruluk oranını düşürerek veya muhataplarına geri soru yönelterek hatta arka planda yürüttükleri işlem dolayısıyla beklemelerini rica ederek dahi olsa her şartta bir şekilde cevap vermek üzere tasarlandılar."


Son tutunduğu dalın da kırılması ile tekrar kendi içine dönen Loki volta atarken düşüncelerini bu yeni bilgiler ışığında güncellemeye daldı ancak bu sefer daha kısa sürdü. Bu kez çözüme ulaştığından artık emindi. Sorularını devam ettirmeden önce koltuğuna döndü. İyice yerleşip kollarını masasının üstünde uzatarak sessizliği tekrar bozdu.


"Robotlarımız yapacakları işlemler için gerekli verilerin eksikliğinde ne yapar?"


Basit bir soruydu ancak sorunun sorulduğu bağlam içinde ucunun nereye vardığını anlayan adam soğuk soğuk terlemiş, bir umut zaman kazanma niyeti ile kısa bir cevapla yetinmişti.


"Muhatabından ya da veri tabanından gerekli bilgileri edinmeye çalışır."


Loki kendisine karşı sergilenen bu beyhude çabaya aldırmadan sorusunu bir öteye taşıyarak tekrarladı.


"Muhatabının ve veri tabanının gerekli bilgileri sağlayamadığı durumda ne olur?"


"İşlem sürdürülemeyeceği için bir zaman sonra hata verir efendim."


Loki sonunda aradığı cevaba ulaşmanın verdiği rahatlıkla arkasına yaslanmıştı. Bir süre sessizce karşısında halden hale giren zavallı adamı süzdükten sonra uzun zaman kullanılmadığı için kendisini uykuya alan bilgisayarına dönerken bir el işareti ile odadan kovmakla yetindi.


13/08/21 XS


"Bir haftada ortaçağ, onbeş günde yeniçağ,yemin ediyorum


bir aya Fransız devrimine kadar götürürüz biz bu işi.


- Arif, A.R.O.G "


VAİME


Aradan geçen dört gün tamamen boşa harcanmış olmasa da beklediği gibi iletişim kurmayı başaramamıştı. Aralarındaki kültür ve dünyaya dair bilgi farkı hayli açıktı ve bu durum seçeneklerini fazlasıyla daraltıyordu. Neyse ki Zuru bu kadar ayrı bir dünyanın insanı olmasına rağmen çabalarını sıcak karşılıyor hatta kendisi de elinden geleni yapıyordu ama aradaki bariyer, geniş bir ortak kavram ve ifade havuzuna kavuşulmadan aşılabilecek gibi değildi.


"Sanki çağlar öncesinden günümüze gelmiş gibi." dedi kardeşi ekmeğine sürmek için masadaki reçel kavanozuna bıçağını daldırırken.


Hızlıca cevap verebilmek için lokmasını pek çiğnemeden yuttu.


"Sahiden. Garip olan da böyle küreselleşmiş, teknolojinin zirve yaptığı bir dünyada böyle bir insanın var olması. Sırf bunun nasıl gerçekleşebildiğini öğrenebilmek için bile şu çabamı bıkmadan usanmadan devam ettiririm."


Zuru da masanın bir köşesindeydi ama konuşmaya katılamadığı için sadece karnını doyurmakla ilgileniyordu. İştahla yiyişinden belli dil adaptasyonunda zorluk yaşaması şu an hiç mi hiç umurunda değildi. Aradan geçen kısa sürede hem eve hem de kardeşlere çabucak ısınmış, ilk girişinde takındığı temkinliliği büyük oranda kenara bırakmıştı. Koca adam olmasa evin küçük kardeşi denebilecek kadar rahat ve ilgi odağıydı. Zuru'nun arada öğrendiği birkaç kelimeyi veya O'csa ve Vaime'nin isimlerini kullanarak diyalog kurmaya gösterdiği gayret de kardeşlerin Zuru'yla akıcı iletişim kurma ve onu günümüz dünyasına entegre etme yönünde gayretlerini artırıyordu.


Bütün sofranın Zuru'ya kalmaması için konuşmaya verilen mecburi bir aranın ardından yeterince doyduklarında O'csa, konuşsa da konuşmasa da rahatsız hissedeceği rahatlıkla anlaşılan bir şekilde tekrar sessizliği bozdu.


"Zuru geleli beri haliyle biraz geri planda kaldı ama neredeyse 3 hafta oldu ve hâlâ hiçbir şey anlatmadın farkında mısın? Bütün gün misafirimizle konuşmak için çabalamasan muhtemelen şu son günlerde de yine odana kapalı, yemekten yemeğe anca dışarı çıkarak yaşamaya devam ediyordun. Gerçekten hiçbir şey anlatmamaya devam mı edeceksin?"


Nereden çıktı bu şimdi böyle diyen bir ifadeyle dinleyen Vaime, kardeşinin de umutsuzluktan olumsuz beklenti üzerinden sorduğu sorusunu, tam da bu beklentiyi karşılar şekilde evet anlamında bir baş sallaması ile cevaplamakla yetindi. Zuru da konuşulandan pek bir şey anlamasa da adının geçmesinden dolayı dikkat kesilmişti ve evdeki neşeli hava böylece bir anda dağılıverdi. Aldığı yanıttan sonra umursanmadığını düşünerek morali bozulan O'csa sırf bir şey ile ilgileniyor olmak için sofrayı kaldırmaya koyulurken Vaime ise gerçekten de konuğunun beklenmedik varlığı ile bir süredir aklından çıkmış gizemli olayları düşünmeye daldı. Zuru ise kendisine bir şey söylenmediğini anlayınca yemeğin de verdiği mayışıklıkla şekerlemesine döndü.


Uzun süre olduğu yerde karışık düşünceler arasında kaybolan Vaime birdenbire bu fikirlerden birinin sonucunda yaşadığı aydınlanmanın heyecanıyla kendisine hâkim olamadı.


"Tabii ya. Nasıl daha önce aklıma gelmedi."


13/08/21 XS


"Yeterince gelişmiş bir teknoloji sihirden ayırt edilemez.


- Arthur C. Clarke"


ZURU


Uykusundan bu ani coşku yüzünden uyanan Zuru sersem bakışlarla neler olduğunu anlamlandırmaya çalışırken Vaime'nin kendisini takip etmesini işaret ederek hareketlendiğini gördü. Kendine gelmek için biraz silkinip esnedikten sonra arkadaşının yanına gittiğinde onu, her yerde sürekli gördüğü içi parıldayan çerçevelerden birinin karşısına oturmuş dikkatle bir şeyleri incelerken bir yandan da parmaklarını hafif girinti çıkıntılar dolu bir levha üzerinde seri hareketlerle dolaştırır halde buldu. Evlerine geldiğinden bugüne, bundan önce de birkaç kere aynı sahneye şahit olmuştu ama bu sadece her seferinde yeniden garipsemesine ve daha fazla merak etmesine yaramıştı.


"Vaime?"


Sesini duyunca kendisine dönüp gülümsedi ve olduğu yerde biraz yana kayıp yer açtıktan sonra oturmasını işaret etti. Zuru'nun boşalan yere oturmasının ardından tekrar önüne dönüp her ne yapıyorsa ona devam etti. Beş on dakika kadar sonra yüzünde heyecan ve merak dolu bir ifade ile olduğu yerde esneyip tekrar Zuru'ya döndü ve kısa bir şeyler söyledi ve gülümseyerek parmağı ile Zuru'yu işaret etti. Aldığı karşılık sadece boş bakan bir çift göz oldu. Bunun üzerine tekrar bir şeyler söyledi ama bu sefer bir eliyle kendi ağzını işaret ederken diğeri ile arkadaşını işaret etti. İçinden "Galiba konuşmamı istiyor." diye düşündü Zuru ve bu basit isteği geri çevirmedi.


"Konuşabilirim ama birbirimizi anlamıyoruz."


Kendisi konuşur konuşmaz Vaime'nin heyecanlı bir çabuklukla yeniden önündeki şeye dönmesi az da olsa Zuru'nun canını sıktı.


"Hem konuşmamı istiyor hem de konuştuğumda şu garip şeyle uğraşıyor."


Yine de anlamlandıramadığı heyecanından bir nebze de olsa etkilendiği için kalkıp gitmedi. Kollarını kavuşturup gözlerini üzerine dikerek beklerken hemen yanı başından bir sesin konuştuğunu duyunca irkildi. Tanımadığın bu sesin söylediklerini anlayabiliyordu.


"Artık birbirimizi anlıyoruz." dedi ses.


Vaime omzunun üzerinden yüzünde bir gülümseme ile kendisine baktığında kendi suratında insan ruhunun en derinlerinden çıkıp gelmiş bir korku ifadesi vardı. Adadan kaçtığı günden beri ne olduğunu anlayamadığı veya ne olduğunu az çok anlasa bile neden var olduğuna anlam veremediği pek çok şeyle karşılaşmıştı ama var olmayan bir insanın kendisi ile konuşan sesini duymak diğer her şeyden çok farklıydı. Eğer hareket etmesine izin verecek bir durumda olsaydı yanında olmayan kılıçları ile var olmayan bir düşmana saldıracak bir refleksi harekete geçecekti. Ama korkusundan kıpırdayamıyor, kendisine kötü bir şaka yapılıp yapılmadığını kontrol etmek için etrafına göz atmak üzere kafasını bile sağa sola çeviremiyordu.


**DEVAM EDECEK**


Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın.


Tekrar merhaba. Normalde yazdıklarımda yaşanan olayları olduğu gibi okuyup nasıl değerlendirmek isterseniz öyle değerlendirmenizi isterim. Ama bu bölümün sonu ile ilgili ufak bir şeyler konuşmak istiyorum önden. Zuru'nun korkusu tamamen insan ruhunun en derininden gelen bir korku. Onun ne kadar cesur ya da güçlü olduğu ile ilgili değil. Havalimanında yaşadıklarında bu kadar korkmamıştı çünkü orada anlamlandıramadığı ama kendisine göre sebep sonuç ilişkileri kurabildiği bir çevre vardı. Sadece ses ve ışık kirliliği yüzünden çok rahatsız oluyordu. Bu bölümdeki durumu ise şöyle düşünün. Evinizde huzur içinde yalnız başınıza oturup kitap okuyorsunuz. Kimsenin gelmeyeceğini ya da kimsenin olmadığını biliyorsunuz ve direkt size hitap eden bir ses duyuyorsunuz. Zuru da bilgisayarları bilemediği için tam o altına sıçma duygusunu yaşıyor hatta daha fazlasını. Çünkü bizim beyinlerimiz dışardan gelmiştir, bir şey açık kalmıştır gibi örnekleri daha önceki deneyimlerinden bulup getirip bizi rahatlatabilir ama Zuru'nun dünyasında böyle şeyler yok. Zuru'nun duyduğu her sesin Zuru için bildiği bir kaynağı var.


Bölüm hakkında yorumlarınızı öğrenmeliyim ACİLLL!!!


Sizce ilerde neler olacak?


Vaime ile O'csa arasındaki bu anlatma anlatmama durumunda sizce kim haklı? Neden?


ve son olarak. Loki sıfır bilgi ile akıl yürüterek ne şov yaptı ama?


Loading...
0%