Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm

@shadowofdarkness

Koşuyordum, yaşamak için değil hayatta kalmak için koşuyordum. Seçtiğim büyük at yorulmuştu ve hırsızlar çok yakınımdaydı. Pişman değildim, olmayacaktım. Ölürsem bile kendi doğrularım için ölecektim ve benim için bundan daha iyi bir ölüm olamazdı. Kalın kahverengi ağaçlar güneşin hem sıcaklığını hem de ışığını engellediği için hava soğuk sayılabilirdi. "Onu canlı istiyorum!" diye bağırdı kalın bir erkek sesi. Atların sesi çok yakından geliyordu. Kalbim deli gibi atıyordu. Atın daha hızlı gitmesi için dizgine sertçe vurdum kişneyerek hızını arttırdığında başlığımı geriye atıp arkama baktım, çok yakın değillerdi atları da seçtiğimden küçük olduğu için hayvanlar yorulmuştu. Arkamda yedi adam gördükten sonra derin bir nefes alarak önüme döndüm. Asla göründükleri gibi değillerdi, daha kalabalıklardı. Esen rüzgar saçlarını okşarken önümüzde yıkılan büyük ağaca küfür savurmakla meşguldüm. Geri dönmek ölmek demekti ve ölmeden önce yapılacaklar listem kabarıktı. Bu yüzden dizgine daha sert vurdum, at anlamış olacak ki hızını arttırdı "teslim olursan" aynı hikayeden sıkılmıştım "rüyanda bile göremezsin" diye bağırdım. At yükseldi bende onunla yükseldim. Gözlerimi kapattım. Bir sıçrayış ne kadar sürebilirdi? Sanki ömür boyu bunu beklemiştim. At tekrar yere bastığında gururla gözlerimi açtım. Hızla arkamı döndüm diğerleri yavaşlamıştı. Başarmanın verdiği gururla bağırarak atın yelesini tuttum "aferin sana oğlum!" at yorulmuştu ve bende. Her an kırılabilirdi çünkü kesik kesik nefesler alıyordu. Biraz daha ilerlediğimizde durması için dizginleri çektim. Kişneyerek durduğunda etrafta sadece beyaz atın nefes sesi vardı. Üzerinden atlayıp mataramdaki suyu elime doldurdum. Kahramanım olan beyaz at suyu büyük bir açlıkla içti. Prens yoktu çünkü uzun zamandır kendimin prensi de prensesi de bendim. Başka bir kahramana ihtiyacım yoktu. Suyu bitirdiğinde biraz olsun rahatlamış görünüyordu. Teşekkür babında yüzünü okşarken yularını çıkardım. Özgürlüğü haketmişti, benim gibi... "getirmeden dönmeyin!" diye bir ses duyduğumda atın arkasına sertçe vurarak aşağımda kalan çalıların arasına atladım. Atın çıkardığı koşu seslerine aldanan adamlar "orada" diye bağırarak atın peşinden koşarken bende çimlerin üzerinden güneye doğru koşuyordum. Hayatta kalma sürem muhtemelen iki günü geçmeyecekti ama iki gün iki gündür, değil mi? Onlar yüzünden kendi doğrularımdan vazgeçmeyeceğimi söylemiştim. Lanet olası yuvada yanlış olan her şeyi yapmıştım. Bu ormanı biliyordum, biraz ileride büyük bir akarsu vardı. O akıntı beni daha hızlı götürebilirdi değil mi? Yolumu o tarafa doğru çevirdim. Akarsuyun akıntısı fazla hızlıydı. Kayanın kenarından atlamak için derinine nefes aldığımda çok tanıdık bir ses duydum. Bana bir kalbim olduğunu hissettiren adamın sesini. "Gloria" dedi uyarır bir sesle, yavaşça arkamı döndüm. Siyah gözleri ve yüzüne sarkan asi tutamları iç çekmeme sebep oldu. "Yapma" sesi bakışları kadar sert değildi. Biliyordu dönmeyeceğimi ama deniyordu, biliyordum sevmeyeceğini ama denemiştim. Öyle bir çaresizlikti ikimiz için. "Gel dönelim Alexander seni affeder" duyduğum isimle kaşlarımı çattım. "Alexander" dedim alayla gülerek "iki gün önce on yaşındaki bir çocuğu öldüren Alexander. Beni mi affedecek?" Sözlerimin doğruluğuyla kaşlarını çattı "af dilersin, affeder" elini uzattı. Sevdiğim adam. Bir kere bile kalbimi yaşatmak için uzatmadığı elini, beni. Ölüme. Götürmek. İçin uzattı. "Hadi, yuvaya dönelim" üzülmüyordum aksine aklım veda ediyordu bir sayfanın daha bitişine. "Anlamıyor musun? Ben artık firariyim" akıntıya atlamak için kendimi hazırlarken okunu bana çevirdi. Vurur muydu? Vururdu. Alexander'ın en güvendiği adamıydı Zack. Öyle ki adını bile o vermişti. "Hoşçakal Zack" der demez tenime temas eden soğuk suyla nefesimi tuttum. Tekrar suyun yüzeyine çıktığımda Zack okunu doğrultmuştu. Sanki o an zaman durdu, su akmadı, ben yerimde kaldım ve Zack sinirle bağırarak okunu yere indirdi. Tebessüm ettim, beni öldürmemesineydi bu tebessüm, umutlarımı öldürmemesine. Vedamızaydı, hayır veda değil elveda. Ve loncada bıraktığım beni annesi yerine koyan ufaklıklarımaydı. Bir daha onları asla göremeyecektim, dönersem öldürülecektim ve dönmesem yine öldürülecektim. Bir çocuğun terk edilmesi demek o çocuğun ölmesi demekti. Geleceğinin, hayallerinin, umutlarının sönmesi demekti. Renklerin hepsinin bir anda siyaha dönmesiydi. Yaşamaya çalışmazdınız o zaman, sadece hayatta kalırdınız. Ben ölmüştüm, geleceğim, hayallerim, umutlarım sönmüştü. Renk yoktu artık hayatımda, annem ve babam giderken öldürmüşlerdi, renklerimi çalmıştı benim.
Sırtımdaki ağır çanta yüzünden yukarıda kalamıyor sürekli dibe batıyordum. Soğuk yüzünden çenem titriyordu. Ama yaşamaya çalışmıyordum, amacım hayatta kalmaktı. Ve de boğularak ölmek isteyeceğim son şey bile değildi. Uzun bir süre sürüklendikten sonra başım dönmeye başladı. Renkleri kestiremiyordum, suyun dibinde karanlık, kafamı kaldırdığımda gri bulutlar ve kahverengi büyük ağaçlar. Biraz ileride suyun içine sarkan dalı kestirdim gözüme. Eğer yağmur yağarsa buradan çıkamazdım. Yakalayabikeceklerini düşünmüyordum çünkü çok hızlı gelmiştim ayrıca çok yol katetmiştim. Derin bir nefes alarak dalı yakaladığımda yorgunluktan bitap düşmüş bedenimi taşıyama-dım. Buna ek olarak sırtımdaki çanta çok ağırdı.

Seni bu kadar hızlı pes et diye eğitmedim ufaklık.
Aklıma gelen ses ve sahibiyle anlık bir şok yaşarken son bir gayretle kendimi yukarı çektim. Suda boğulmak için bu kadar yıl eğitim görmemiştim. Tekrar denedim ancak hızlanan akıntı ve yorulan bedenimle tekrar akıntıya kapıldım. Sırtımdaki ağırlık yüzünden verdim suyun altına çökerken ayaklarım yukarı çıkıyordu. Tekrar aynısı olurken nefesim bana yetmedi. Deli gibi çırpınmaya başladım, değil çıkmak daha hızlı sürükleniyordum. Kurtulamayacağımı anladığımda gözlerim yavaşça kapandı. Nefesim tükendiğinde zaten pes etmiştim. "Kurtar beni Dex" diye tekrarlıyorum içimden, o hep beni kurtarmıştı. Sana geliyorum anne...

Son olarak havada gördüğüm bacaklarımla gözlerim kapandı. Derken yüzüme çarpan sert bir şeyle inledim ve bilincim kapandı.

 

Bu bölüm fazla uzundu :) Yorum yapar ve oy verirseniz çok müteşekkir olurum.

Kalabalık ve eğlenceli (biraz katil) bir kadro ilerideki bölümlerde bimizle olacak ;)

 

Loading...
0%