@shadowofdarkness
|
Bir anda açtığım gözlerimle sanki hiç nefes almamış gibi soluklandım. Bir süre hiç hareket etmeden beyaz tabana baktım. Ta ki son olanları hatırlayana kadar. Ben, ben kaçmıştım. Yuvadan hırsızlardan Tanrım! Ölmek için genç değil miydim? Sessizce ama hızlı bir hareketle doğrulup ayağa kalktığımda başımın dönmesiyle tökezledim. Tekrar uzandığım yere oturmak isterken yere düştüğümde fazla ses çıkarmıştım. "Ah tatlım" dedi bir kadın sesi. Lanet olası ev dönüyordu! Ağzıma gelen tatla midemi bir tarafa boşalttığımda sesler artmıştı ama ben hiç iyi değildim. Kafamı kaldırdım ama dik durmakta fazlasıyla zorlanıyordum. "Sakin ol kafanı çarpmış olmalısın" dedi bir ses. İki çift el beni tekrar aynı yatağa koyduklarında biri ayaklarımın altına bir şeyler koyuyordu ve ben tamamen gözlerimi kapatmış savunmasız cezamı bekliyordum. "lütfen çabuk öldürün" diye inledim "acı çekmek istemiyorum" bir gülüşme sesi geldi. "Seni yaşatmak için buradayız güzelim" diyen kadın sesiyle dudaklarıma bir şişe dayadılar. "İç bunu geçecek" gözlerimi araladığımda beyazlar içinde iki kadın. Kadın değil melek. Ben ölmüş müydüm? Ama ölülerin canı yanar mıydı? Yanmazdı. Peki ben bunu nereden biliyordum, daha önce hiçbir ölü canının yanmadığını söylemiş miydi? "Siz melek misiniz?" diye sordum tekrar gözlerimi kapatarak. "Yalvarırım geçirin şunu" tekrar bir kıkırtı geldi kulağıma "melek değilim ama seni iyileştirebilirim" dudağıma dayanan şişeyi içince tekrar gözlerim kapandı. Sanırım ikinci defa ölüyordum. Umurumda mıydı? Kaybedecek bir şeyim zaten yoktu.
Gözlerimi yavaşça araladım. Ne kadar geçti bilmiyordum ama uzun sayılabilecek bir süre sadece gözüm açık bekledim. Bir ölümlü için fazla rahattım. Yattığım yerden doğrulup etrafa bakındım. Yanındaki pencere kapalıydı ama karşısında bir ev daha vardı. Gözümü ovuşturarak etrafa göz gezdirdim. Aynısından üç tane beyaz örtülerle toplanmış yatak. Odanın sonunda bir kapı ve kapının biraz önünde yukarı çıkan ahşap basamaklı bir merdiven. Sessizce ayağa kalktım. Üzerimde yine beyaz kıyafetler vardı. Lanet olsun üzerimi kim değiştirmişti?! Yatağın yanında duran çantamı görünce rahat bir nefes alıp yere eğildim. Ufak bir kağıda "yan odandayım seslenmen yeterli" yazıyordu. Kağıdı elimde buruşturup kenara fırlattıktan sonra kenarda özenle katlanmış siyah ve kahverengi parçalardan oluşan kıyafetlerimi giydim. Çantamı açarak içerisine baktığımda yüzümdeki şeytanı tebessüme engel olmadım. Defterim, birkaç temren ve hırsızlardan çaldığım bir çanta dolusu altın. Sessiz adımlarla odanın en kenarındaki kapıya yöneldim. Başlığımı örterek kapıdan çıktım. Burayı biliyordum buradan az altın araklamamıştım. En azından yuvadan uzaktaydım. Sırtıma aldığım çantam yüzüme örttüğüm başlığımla ticaret için kullanılan yola doğru ilerledim. Kader, orada yazan yere varacaktım eninde sonunda. Bildiğim tek bir gerçek vardı Alexander beni kolay kolay bırakmayacaktı. Ve ben benden vazgeçen maskelilerin karşısına çıkacaktım. Annemin, babamın benden vazgeçen herkesin karşısına en iyi halimle çıkacaktım. 10 yıl öncesinden Alevler arasında kalan büyük kale cehennemin orta yerindeki bir yapı gibi dururken Gloria odasında yatağının kenarına gizlenmiş minik kollarıyla çığlık seslerini susturmaya çalışırken perde yanan bölümünden itibaren yere düştü. Lord Kendrick evlatlarından ve kraliçesinden uzakta kalmış güvendiği son askerleriyle hayatta kalmak için çarpışıyordu. Kraliçe Amara ufak kızı Sirilla'yı kurtarmış ondan üç yaş büyük kızını kurtaracak zamanı bulamamıştı. Kılıç sesleri, bağırışmalar, ateş ve ona karışan kan kokusuyla Gloria titreyerek bunun bir kabus olduğunu düşünüyordu. Daha dört yaşında bir kız çocuğuydu. Savunmasız ve ailesine muhtaçtı.
Oy vermeyi, yorum yapmayı ve fikriniz varsa yazmayı lütfen unutmayınn. |
0% |