Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14.Bölüm-Ev

@shinoluna

4 yıl önce


Sonunda eve döndüm ve bir şekilde içeri girmeyi başardık. Bu gerçekten tehlikeliydi ve biz bunu başarmıştık eğer diğerleri olmasaydı bu kadar zorlukla karşılaşmazdık ama asıl olanlar bundan sonra olacaktı ve görünüşe göre İres bayılmış.


Burası Ladina, üç gemi kalkanı geçip içeri girmeyi başardı. Gemilerden ikisinde prenses Eliana ve Krizia var. Diğer gemide DNA'sına bakılırsa, insan ırkından bir kişi var ve kadın şu anda baygın durumda. Ona ne yapmamızı istiyorsunuz?


Kraliçem üç gemi içeri girmeyi başarmış. Gemilerden ikisinde prenses ve Krizia var. Diğer gemide bulunan ise insan ırkına ait bir kişi. Onu ne yapalım, gezegene getirelim mi yoksa orada öldürelim mi diye soruyorlar.


"Bir an önce yanıma gelsinler, hemen haber verin."


"Emredersiniz, Kraliçem."


"Prenses, Kraliçe Elvira sizi görmek istiyor. Bir an önce gezegene inin ve bilgi verin. İnsanı gözetim altında tutun, kraliçe onu da görmek istedi," dedi Meli.


"Aymil'e geri dönüşe geçiyoruz," dedim.


"Emredersiniz, prenses."


"Sence kraliçe ne istiyor olabilir?" dedi Krizia.


"Leila ve diğerleri ile ilgili sorular soracak."


"Onları bırakmak hataydı, biliyorsun."


"Evet, biliyorum, ama içeride birilerine ihtiyaç vardı. Bunu sende biliyorsun," dedim.


"Evet, biliyorum ve bu canımı sıkıyor. Sence ne zaman bir araya geleceğiz? Bir yıl, on yıl; ne kadar süre sonra birlikte olacağız, merak ediyorum."


"Burası neresi? Sylvia, Rika neredeyiz biz ve neden etrafımda kalkan var?" dedi İres.


"Biz şu an itibariyle ittifakın taktığı isimle yasak bölgenin içerisindeyiz, yani kalkanı geçtik."


"İttifakın derken ne demek istiyorsun?"


"Doğruya sen bizi Sylvia, Rika ve Asuka olarak biliyorsun, ama bizim gerçek isimlerimiz Eliana, Krizia ve Leila. Bizler Kristal, daha doğrusu Veralıyız."


"Saçmalama, onlar yok edildi. Bunu biliyorsunuz; bulduğumuz görüntülerde ve bilgilerde yazıyordu."


"Evet, o video ve bilgilerde Arcas tarafından 'Evrenin bilmesi gerekenler' yazılı sadece, yakında tüm gerçekleri öğreneceksin, ama buradan gidemeyeceksin. Sonuçta, bizi ölü biliyorlar."


"Ölümü ölmedik; buradayız, işte."


"Ona gösterin."


"Nasıl isterseniz, Prenses," dedi Anna.


"Görüntüleri izledi ve gördüğün gibi, yakında gerçekleri öğreneceksin, yani merak etme."


"Prenses, Aymil'e inişe yaptık."


"Güzel dedim ve sonra taht odasına gittik."


"Kraliçem,"


"Leila ve diğerleri nerede, neden yanınızda değil, Eliana cevap ver."


"Onları geride bıraktık."


"Krizia seni bir hafta önce buradan gönderdiğimde beşinizin dönmesini emrettim, hatırlarsan ve sizde bana bir tane yabancı getirdiniz."


"Prenses böyle olmasını istedi kraliçem, özür dilerim."


"O arkadaşım ve bize yardım edecek, anne," dedim.


"Yardım mı? Sence yardıma ihtiyacımız var mı? Biz Evren'de yaşayan en güçlü ırkız, biliyorsun."


"Evet, anne, biliyorum, ama bu kalkanın arkasına sıkışıp kaldık ve tüm Evren bizi üç bin yıl önce olan ama olmayan bir ırkla yaptığımız savaşta yok edildiğimizi zannediyor."


"Bilmediğim bir şey söyleyeceksin zannettim, kızım. Şimdi Leila nerede, onu neden geride bıraktın, söyle bakalım."


Bin yıldır Reinaz'ın içindeydik ve kalkanı geçmek için çok az deneme yaptılar, ama yakında büyük bir denemede bulunacaklar ve böyle bir denemede bulunurlarsa Leila ve diğerleri bizimle iletişime geçip bildirecek. İstemesem de onları bu nedenle arkada bıraktım.


Onları geride bırakmanıza gerek yoktu. Buradan bile Reinaz liderleri ile bağlantı kurup planları hakkında bilgi alabilirdik. O yüzden Lorena hemen Melanie ile iletişime geç ve zamanı gelince eve dönsünler.


"Emredersiniz, kraliçem."


"O zaman sizler gidip dinlenin, arkadaşınızı da götürün."


"Emredersiniz kraliçem" dedik ve çıktık.


Odaya gittiğimizde, "Sen prenses misin?" diye sordu İres.


"Evet, öyle. Sen bugünlük dinlen, yarın konuşuruz. Onu odasına götürün."


"Nasıl isterseniz, prenses," dedi Loren.


Sabah kahvaltıdan sonra İres ile buluşup tüm olanları anlattık.


"Yani, bizim bulduğumuz o bilgiler ve savaş videosu sizin ve ittifak arasında olan bir savaştı, ama siz yok edilmişsiniz yazan bilgiler o şekildeydi."


"Yok, edilen biz değildik; bize saldıranlardı. Yani, biz sadece yok edilmişiz gibi yaptık. O savaş sırasında orada bile değildik; tüm gemiler otomatik ve tüm savaşanlar robotlardı ve savaş bizim istediğimiz gibi bitti."


"İttifak neden bize yalan söylesin ki?" diye sordu.


"Evreni sömürmek istiyorlar. Daha önce denediler ve onlarla pek çok kez savaşıp kazandık. Daha sonra izlediğin savaş oldu ve Evrenle olan ilişkimizi kestik. Sonuçta, tüm Evren neredeyse İttifak'la birlikte ve başka bir savaş çok fazla ölüm demektir."


"Gerçeği söylesek olmaz mı?"


"Daha önce söyledik, üstelik ana kurucuların soyundan gelenlere bile söylettik ama ona bile inanmadılar. Yani, bu boş bir düşünce. O yüzden biz de İttifakın içine sızdık."


"İyi ama sizin bilgilerinizde yazana göre sizler insandınız, bu nasıl olabilir?"


"İlkel bir teknoloji, yani sızması kolay oldu ve bilgilerimizi değiştirdik."


"Benden ne istiyorsunuz?"


"Aslında seni buraya getirmek istemedik, ama ekibimiz kalabalıktı ve bizim de birilerini almamız lazımdı, ve o da sen oldun."


"Asuka'nın son anda fikrini değiştirmesi. Peki, o ne olacak? Sonuç da o da sizden."


"Ben istediğim için öyle yaptı. Çoğu onu korkak olarak bilecek, ama o bunun üstesinden kolayca gelecektir, yani endişelenme," dedim.


"Sen dünden beri ölüsün ve öyle kalacaksın. Bir süre gözetim altında tutulacaksın ve gözetim sonuçlarına göre gerçekten ölü olabilirsin."


"General Lorena, neden buradasınız?"


"Kraliçemiz bunu iletmemi istedi, o yüzden. Peki, siz nasılsınız, özellikle sen Krizia? Ablan geride kaldı, ama sen burada yanımdasın."


"Ben kalmak istesem bile ablam izin vermezdi ve kendi kalırdı, anne biliyorsun," dedi.


"Evet, biliyorum."


"Arkadaşınızı bugün son görüşünüz olabilir, o yüzden onunla vedalaşın."


"Nereye götüreceksiniz?"


"Gözetim altında tutulacağı bir yere, prenses. Merak etmeyin."


"Siz tam olarak kimsiniz? Hakkınızda sürekli yeni şeyler öğrenip duruyorum."


"Biz mi söyledim ya, ben Prenses Eliana, Krizia ve Leila, General Lorena'nın kızları ve aynı zamanda Leila ve ben beraber büyütüldüğümüz için kardeşiz."


"Beni öldürecekler mi peki?"


"Bilemem, buna ben karar vermiyorum, kraliçe karar veriyor."


"Sen kızısın, yani söylersen beni bırakır."


"Bırakmak mı? Sen ölüsün, tıpkı bizim gibi, şimdilik dönecek bir yerin yoktur."


"Sylvia, saçmalıyorsun, bırak gideyim, olmaz mı?"


"Onu kraliçenin istediği yere götürün."


"Emredersiniz general, dediler ve bunu alıp çıktılar."


"General sizce bize inanacak mı?"


"İnanır, ama ölmemek için, gözetim sonucuna göre gerçekten ölebilir ve Eliana fazla oyalanma ve eğitim sahasına dön," dedi.


Peki, general merak etmeyin birazdan geliyorum, dedim ve çıkıp eğitim alanına doğru yürümeye başladık.


"Bu arada Shou konusunda ne yapacaksın? Bırak dedin, ama o sana âşıktı," dedi Krizia.


"Bilmiyorum, şimdilik biz ölüyüz ve öyle kalacağız. Ayrıca sen de biliyorsun, asla Shou ile evlenmeyeceğim, sonuçta ben Leila'ya aitim, onun da bana ait olduğu gibi ve vakti gelince tüm gerçekler ortaya çıkacak."


"Çıkınca ne olacak, merak ediyorum."


"Tüm her şey yerle bir olacak, o yüzden o güne hazırlık yapmalıyız. Biz burada, Leila ve diğerleri orada, her şey Evrenin kurtuluşu için, biliyorsun," dedim.


"Evet, prenses, biliyorum ve bunun için ne gerekiyorsa yapacağız."


Tüm gün eğitim ile geçirdim ve en sonunda kendimi bir şekilde odama attım ve Krizia'da benimle birlikte gelmişti ve Krizia'nın dudaklarına yapıştım. Krizia da devamını getirdi ve işimiz bittiğinde uyuduk. Sabah bizi o halde General buldu, bizi biraz azarladı ama bu ırkımızın genel özelliğiydi, yani isteyen istediği kişiyle ilişkiye girerdi. Tabii, bu sadece kadın kadına erkekle ilişki için evlilik gerekliydi.


Her neyse, bunu görmemiş gibi yapacağım. Ayrıca Krizia, sen prenses Lora ile birbirinize aitsin, o yüzden sen bu odada değil, Lora'nın odasında uyu anladın mı beni ve merak ediyorum da Eliana dışarıdayken bunu nasıl sakladınız.


"Son birkaç yüz yıldır ayrı üslerdeydik, o yüzden ayrı kalınca biraz zorlandık ama bir şekilde idare ettik."


"Bu arada kraliçe sizi çağırıyor, gece arkadaşın ile ilgili bir sorun olmuş," dedi.


Kraliçenin huzuruna gittiğimizde İres'in kaçmaya çalıştığını öğrendik ve bu yüzden kilit altında tutulacakmış. Onunla konuş, bir daha böyle bir şey yaparsa ölür. Bunu iyi anlasın, olur mu? dedi.


"Emredersiniz, kraliçem," dedim ve İres'in yanına gidip geceki olayı konuşmaya başladık.


"Nereye kadar kaçmaya başardın, söylesene, merak ettik," dedi Krizia.


"Gemiye bindim, ama kalkamadan yakalandım. Daha doğrusu, gemiyi kaçırmayı başaramadım."


"Bizim gemilerimiz pilotlarımıza özeldir, yani onlar dışında kimse kullanamaz. Buna ben ve kraliçe de dahil. Yani, gemiye bindiğin anda fark edildin."


"Bence gemiye binmeden fark edilmiştir."


"Sanırım öyle," dedim.


"Peki, sizin anlattıklarınız doğruysa ve size yardım etmeyi kabul edersem, bana da gemi verecek misiniz?" diye sordu.


"Kendini bu kadar belli etmeseydin keşke, sana gemi verilmeyecek olur da verilirse ve kaçmaya çalışırsan, gemi uzaktan kontrol edilerek patlatılacak ve gerçekten ölmüş olacaksın."


..........


İres'in yanından ayrılıp eğitim alanına gittik. Sonuçta bin yıldır evden uzaktaydım ve gücümü saklamak zorunda kalmıştım.
"Hazırsan başlayalım mı, Krizia?"


"Hazırım prenses ama kazanan ne alacak, onu merak ediyorum."


"Kazanan kaybedene istediğini yapabilir."


"Kazanırsam, tüm gece beni tatmin etmeni istiyorum. Tüm gece ben ne istersem onu yapacaksın, ne dersin?"


"Kendinden o kadar emin olma Krizia, ben kazanırsam sende benim istediğim her şeyi yapacaksın, unutma ve Leila olmadığı için tüm gece senden beni eğlendirmeni istiyorum."


"Hazırsanız başlayın," dedi general Lorena.


Bin yıldır gücümü saklamıştım ama savaşımız yine de tüm savaş alanını yok etmişti. Sadece savaş alanı değil, seyirci alanları ve eğitim alanının bahçesi de zarar görmüştü ve savaşı ben kazandım. Geceyi Krizia'nın beni tatmin etmesiyle geçirdim ve sonunda sıkılıp aynısını ben de ona uygulamaya başladım ve daha sonra Lora'nın odasına gitti, ben de Leila'yı düşünerek uyumaya başladım. Sabah kahvaltıdan sonra eğitimime kaldığımız yerden devam ettik ve bir hafta kadar sonra İres'in yanına gidip ne yaptığına bakmaya karar verdim. Gittiğim de ittifak ile olan savaşlarımızı izliyordu ve benden haberi yoktu.


"Kraliçenin emri ile onu görmeniz yasak, biliyorsunuz."


"Evet, general biliyorum," dedim.


"O zaman neden buraya geldin."


"Peki, onunla ne zaman görüşebileceğim?" diye sordum.


"Şimdilik bilmiyorum ama şu an bize inanmış gibi yapıyor ve ilk ihanetinde Kraliçenin emri ile öldürülecek."


"Yakında olmasa da ileride yapacak, peki ona gemi verecek miyiz?"


"Hayır, tabii ki o bizim için şu anlık düşman. Sen olmasaydın çoktan ölmüştü."


"Biliyorum ama oldukça iyi birisi, o yüzden ölmesini istemem."


"O zaman neden buraya getirdin onu?"


"Başka seçeceğimiz yoktu," dedim.


"Hayır, vardı; Leila ve diğerlerini getirip onu geride bırakabilirdin. Ayrıca, o işimize hiç yaramaz."


"Yarar, o kızın babası şu an Dünya ana üs bölgesi lideri olmak üzere. Yani, o elimizde olduğu sürece Dünya'nın bağlı olduğu tüm üsler bize ait demektir ve düşündüklerine bakılırsa bizimle ilgili savaş gerçeğini biliyor. O yüzden ona tüm gerçekleri anlatmak istiyorum."


"Gerçi bu biraz zor olacak; sonuçta sadece Dünya lideri ve bazı ara liderler ve ırkların büyük çoğunluğu Reinaz'ın gerçekte kim olduğunu bilmiyor."


"Siz bunu nasıl?"


"Size söyledik; buradan bile Reinaz liderleri ile bağlantı kuruyoruz, unuttun galiba," dedi. Ayrıca onu yatağına almayı falan da düşünme sakın anladın mı beni prenses.


Evet, ben sadece eğlenmek istemiştim ama akşam olup da yatmaya gittiğim de İres'i yanıma aldım ve tüm gece eğlendim. Sabah uyandığımda yanımda değildi ve nerede olduğunu sorduğumda gece uyuduktan sonra odasına götürüldüğü söylendi. Bu arada prenses, kraliçe bir an önce sizi yanına bekliyor, acele etmeniz gerekiyor.


Kraliçe'nin yanına gittiğimde Krizia ve Lora da oradaydı ve kraliçe 'bana şu eğlencemi bırakıp eğitimime odaklanmamı söyledi.' Sonuçta bin yıl boyunca düzgün bir eğitim yapamamıştım ve bu yüzden bazen savaşlarda zorlanıyordum

.
"Eliana bir an önce eski gücüne kavuşman gerekiyor. Ayrıca o kızı da bir daha yatağında görmek istemiyorum. Ayrıca Krizia, sen de Lora'nın odasında yatacaksın anladınız mı beni diye bağırdı."


"Neden sadece....


"Krizia,"


"Emredersiniz kraliçem; bugünden itibaren Lora ile birlikte uyuyacağım."


"Güzel ve Eliana, o kızı ben izin verdiğim zamanlar dışında bir daha odan da görmeyeceğim anladın mı beni? O yüzden bu son uyarım ve beni bir daha tekrarlatma."


"Emredersiniz, ama biz sadece biraz..."


"Tüm gece bağırdı ve bizim gücümüze dayanamaz ve böyle yapmaya devam edersen yakında ölebilir. Ayrıca o kız şimdilik bize inanmış gibi yapıyor; siz de fark etmişsinizdir."


"Evet, kraliçem, fark ettik. Peki, ne yapacağız?"


"Biz de ona aynısını yapacağız ve bu yaptığına inanmış gibi davranacağız. Lorena, onunla ilgilenenlere gerekli bilgileri ver, olur mu" dedi.


"Nasıl isterseniz."


"Bu arada Lorena, Eliana'yı sıkı bir eğitime tut ve bundan sonra eğitimleri ile sen ilgilen," dedi kraliçemiz.


"Emredersiniz kraliçem," dedi general ve çıktık.


Eğitim alanına gittik ve tüm gün general Lorena ile savaştık. Gece ben odamda tek başıma yatıp uyumak zorunda kaldım ve her günüm bu şekilde geçmeye başladı. Birkaç ay sonra sabah kahvaltısından sonra eğitim alanına gitmek için hazırlanmaya başlamıştım ama bugünlük izinli olduğum söylendi. Ben de kraliçeden izin aldım ve İres'e bakmaya gittim. Ben gittiğimde Lora ve Krizia'da oradaydı ve beraber İres'i izlemeye başladık.


Savaş konusunda ki yeteneklerini göstermek için sınava tabii tutulmuştu ve rakipleri karşısında oldukça zorlanıyordu. Üstelik rakipleri güçlerini kullanmıyordu, buna rağmen hiç galibiyet alamamıştı. Kızlardan biri İres'e, 'Senin hakkınızda bazı şeyler duyduk ve duyduklarımız doğruysa, prenses ile harika birkaç gece geçirmişsin ve o kadar bağırmışsın ki tüm saray senin seslerin ile inlemiş. Yani bu gece aynı eğlenceyi benimle de yapacaksın. 'Bizimle olacak, ben de o kızı istiyorum ve seni görünce erkek olsaydım seni kesinlikle hamile bırakırdım dedi.' 'O alt tarafını merak ediyorum. Daha önce hiç insanla ilişkiye girmemiştim. Sadece alt tarafını da değil, göğüsleri de baya güzeller. Onları dudaklarımın arasına almak için sabırsızlanıyorum. Ayrıca ilk gece sesin ile tüm gezegeni inlettireceğiz ve merak etme daha sonra ki ilişkilerimizde oldukça nazik davranacağız. Sonuçta ölmeni istemeyiz' dedi.


Ben tekrar eğitime döndüm ve her gün biraz daha güçleniyordum. Bu süre boyunca İres'ten uzak duruyordum. Her günüm aynı şekilde geçmeye başlamıştı, sürekli eğitim alıp savaşıyordum ve savaşların şiddeti gittikçe daha fazla artıyordu. Akşam yemekten sonra odama geçmiştim ve duş alıp yatağım da çıplak bir şekilde uzanmış Leila'yı düşünürken kuzenim Amanda geldi ve sabah Lora ve Krizia ile eğitim yapacağımı söyledi ve soyunup yanıma uzandı.


"İkimizin de ait oldukları kişiler burada değil ve ben özür dilerim."


"Evet, öyle ve neden özür diliyorsun ki?"


"Lilya normalde dönecekti ama ben istemediğim için geride kaldı."


"Sorun değil biliyorsun ki o sürekli düşmanın içinde casusluk yapıp duruyordu zaten alışığım yani."


Anladım o zaman ikimizinde ait olduğu kişiler burada olmadığına göre dedim ve sevişmeye başladık. Gece ilerledikçe birbirimizi tatmin etmeye devam ettik ve en sonunda bunu kucağıma aldım. Oyuncağı içine soktum ve yavaş yavaş gidip gelmeye başladım ve bu şekilde biraz devam ettikten sonra Amanda bana 'seni en sevdiğin pozisyonda yapacağım' dedi.


Hayır, saçmalama o pozisyonda beni sadece Leila yapabilir dedim ve sonrasında beni sırt üstü yatağa yatırdı ve oyuncağı içime soktu ve sevişmeye başladık. Bu şekilde biraz daha devam ettik ve sonrasında yatıp uyuduk.


Sabah kahvaltıdan sonra eğitim alanına gittim ve ben gittiğim de Lora ve Krizia henüz gelmemişlerdi ve ben orada olanlarla savaşmaya başladım. Lora ve Krizia geldi ve ikisiyle aynı anda savaşmak istedim ama o ikisi bunu istemediği için önce Lora ile savaştım ve onu kolayca yendim.


Pekala sırada sen varsın dedim ve kılıcı mı Krizia'ya doğru uzattım ve bana ani saldırılar yapmaya başladı, ama anında karşılık veriyordum ve geri çekilince saçlarının bir kısmının, gözlerinin ve göz çevresinin yavaş yavaş kırmızıya döndüğünü fark ettim. 'Yasak kan, demek. Beni yenmeyi o kadar çok mu istiyorsun?' dedim. 'Evet, prenses' dedi ve tekrar saldırmaya başladı. Ama saldırıları boşunaydı, yasak kanı bile kullanmadan Krizia'ya karşı koyabiliyordum ve savaşı ben kazandım.


Aradan birkaç gün geçtikten sonra İres ile buluştuk ve ona ittifak ile ilgili başka gerçekleri anlatmaya başladık.


"İttifak ile ilgili gerçeği mi zaten söylemiştiniz. İttifak Evren'i ele geçirmek istiyor, ayrıca her şeyi zaten öğrendim," dedi.


"Öğrendiğini biliyoruz, ama biz yine de anlatalım o yüzden otur ve beni dinle," dedim.


"Peki, öyleyse," dedi ve oturdu.


O zaman ilk olarak Evren'de Arcas diye bir ırk var, ama bu bizim bildiğimiz Arcas değil. Gerçek Arcas şu an ittifakın taktığı isimle keşfedilmemiş bölgede yaşıyor ve teknolojisi orta gelişmişlikte. İttifak onların gerçekten yaşadığından bile habersiz ve bunu uydurduğunu düşünüyor. Kendilerine bağlı ya da yeni keşfedilen ve hiç saldırıya uğramamış ırklara saldırıyorlar ve kendilerinin gerçek kimliklerini bilmeyenleri bir üste topluyorlar ve o üsse saldırıyorlar. Daha sonra Reinaz onları Arcas askerlerine çeviriyor ve düşman rolü oynuyorlar.


"Bunu biliyorum. En son görev yaptığım üste saldırıya uğrarken bir önceki üsten bazı askerleri görmüştüm," dedi İres.


"Evet, öyle. Bu oldukça korkunç bir şey. Ölenleri rahat bırakmak yerine birer makineye çeviriyorlar ve sonra düşman rolünde oluyorlar."


"Peki, sizin yok olduğunuz söyleniyordu, o ne olacak?"


"Bizler yok olmadık. ittifakın öyle düşünmesini istedik. O savaş olduğunda biz orada bile değildik. Savaşanların hepsi robottu ve yok olanlar onlardı. Reinaz'da bizi yok ettiğini düşündü, böylece içlerine rahatça sızmayı başardık," dedim.


"Evet, ama Evren'deki diğer ırklar onların sizin için bir değeri yok mu?"


"Biz ittifaktaki tüm ırklara gerçeği söyledik ve gösterdik, ama hiçbiri bize inanmadı. Biz de vakti gelene kadar yok edilmişiz gibi davrandık. Evren ise şu an ittifak tarafından tehdit ediliyor ve ittifak üyelerinden bu gerçeği bilenler dışındakiler haricin de hiçbiri bunun farkında değil. Kendilerine yapılan saldıranları Arcas'ın yaptığını düşünüyorlar."


"Bulduğumuz bilgilerdeki savaş, olduğu gibi mi gerçekleşti?"


"Hayır, orada bizim yerimize Reinaz'ın o zamanlar ki bize saldıran liderleri birisi dışında tamamen yok edildi. Ama oldukça fazla müttefikleri vardı ve yeniden Evren'e tehdit oldular.


"Sırf bu yüzden mi gizlendiniz, bu biraz saçma değil mi? Yazan bilgilere göre sizler Evren'deki en yaşlı ve en güçlü ırksınız. Neden saklanma ihtiyacı duydunuz ki?" dedi.


"Tüm ittifak üyeleri düşmanın tarafında yer alırsa ve hepsine karşı tek başına mücadele etmek zorunda kalırsan, bunun için hazırlık yapman gerekir. Bizler de bu yüzden saklanma ihtiyacı duyduk, ama bu Reinaz'a saldırmayacağımız anlamına da gelmiyor. Sürekli olmasa da arada kaynağı belirsiz saldırılar yapılıyordu. Ve çoğunlukla liderlerden birisinin olduğu üsse yapılırdı bu saldırı ve üç bin yıl içinde binlerce liderin bulunduğu üs yok edildi. Fakat her seferinde yeni birisi ortaya çıkıyordu ve yeni bir üs kuruluyordu. Diğer üsler de kendilerini korumak için kalkan kullanmaya başladılar ama o kalkanlar bizim saldırılarımıza asla dayanamadı," dedim.


"Bir dakika durun, kafam karıştı. Şimdi Evren'de bir yerlerde Arcas diye bir ırk var ve onu Evren'in bu tarafında sizin dışınızda bilen kimse yok öyle mi?"


"Evet, öyle."


"Siz bunu nasıl..."


"Bu Evren'de 'kendimiz ile alakalı önemli bazı olaylar dışında' bizim bilmediğimiz bir şey hiçbir zaman olmadı. Irkımızın özelliğinden dolayı, Evren'de yaşayan tüm canlılarla iletişim kurabiliyoruz. Ve sen o gün verdiğim emir doğrultusunda geri dönmek istedin, ama sonrasında birden bire fikir değiştirdin ve bizimle birlikte kaldın."


"Evet, öyle oldu. Yani bunun nedeni zihnimi kontrol etmenizdi, öyle mi?" diye sordu.


"Evet, öyle. Sonuçta yakında baban Dünya ana üssünün ana lideri olacak ve senin bizim yanımızda olman, babanın ve Dünya'nın yanımızda olması anlamına gelir," dedim.


"Babam mı? Siz neyden bahsediyorsunuz? Benim babam..."


"Hyuki, senin baban ve Ishii de kardeşin. Yani bizden saklamana gerek yok. Ayrıca saklayamazsın da; sonuçta zihninden geçenleri biliyoruz."
"O yüzden beni yanınızda getirdiniz."


"Evet, öyle. Şimdi otur ve kaldığımız yerden devam edelim," dedi Krizia.


"Merak ettiğim bir şey daha var. O yüzden gördüğüm kişiler ve eğitim sahasındakiler hiç konuşmuyordu, öyle mi? Anlattıklarınıza bakılırsa zihninizden geçenlerle iletişim kurabiliyorsunuz."


"Telepati ile iletişim kuruyoruz, o yüzden sen bizim konuştuklarımızı duymuyorsun."


"Anladım, ama yine de bu mahremiyeti ortadan kaldırmaz mı?" diye sordu İres.


"Hayır, merak etme. Bizler için sorun değil," dedim.


"Merak ettiğim bir konu daha var. Neden erkekleriniz hiçbir yerde yoktur? Etrafta neden sadece kadınlar var?"


"Erkeklerimiz çocuk yapmak ve diğer ihtiyaçlarımız için kullanılır. Bunun dışında tüm savaşçılarımız kadınlardan oluşur."


"Bu saçma değil mi? Neden erkeklerinizi bu şekilde kullanıyorsunuz?"


"Erkeklerimiz kadınlarımız kadar güçlü değil. Ayrıca, bizim gibi doğuştan özel bir güç ile doğmazlar. Bu yüzden de erkekler sadece ihtiyaçlarımız için kullanılır," dedim. "Ayrıca, erkeklerimizin de iyi olduğu bir şey var. Ve olur da merak edersen falan, bunu sakın deneme. Sen bunu asla kaldıramazsın ve bunun sonucunda ölebilirsin."


"Her neyse sana öncelikle, Arcas'ın gerçekte var olduğunu ve orta düzeyde bir teknolojiye sahip olduklarını ve bu ırkı Reinaz'ın henüz bulamadığını ve bunun nedeni ise Reinaz'ın taktığı isimle keşfedilmemiş bölgede bulunmaları olduğunu sana söylemiştim. Reinaz henüz Evren'in tamamını keşfedemedi. Şu an Reinaz kendisine göre keşfedilmemiş milyonlarca galaksi olduğunu düşünüyor, ama gerçekte bu sayı trilyonlarca diyebiliriz."


"Trilyonlarca mı? Yani Reinaz'ın söylediği Evren'in neredeyse tamamının keşfi bir yalan mı?"


"Evet, öyle. Reinaz tüm Evren'i keşfedemedi, ama biz şu an Evren'de tam olarak kaç tane ırk olduğunu biliyoruz," dedim.


"Gysk galaksisini biliyorsun, öyle değil mi?" dedi kardeşim Lora.


"Evet, en son keşfedilen galaksi."


"Evet, öyle. Reinaz henüz Gysk'ın ötesine geçmeyi başaramadı. Bunun nedeni ise şu anlık keşiflere ara vermeleri. Ama yakında Gysk'ın ötesine gitmek zorunda kalacaklar, fakat bizden kurtulamayacaklar ve onları orada da takip edeceğiz," dedim.


"Merak ettiğim bir şey var. Reinaz ya da Arcas ile savaşmaya nasıl başladınız?"


"Reinaz ile ilk savaşımız Rkaj'dan önce yaşadıkları Okty galaksisindeki ırklara saldırısından hemen sonra oldu. Çok zorlanmadan onları yendik ve yok olmaktan kaçarak kurtuldular. Şu ana kadar yaptığımız hiçbir savaşı kazanamadılar. Onlar bizi yok ettiklerini ve üç tane kraliçemizi ve generalimizi öldürdüklerini düşünüyorlar, fakat gerçekten de bir generalimiz öldü ama bunu Arcas ya da Reinaz değil beş yüz bin yıl önce yaşadığı galakside ki diğer ırklara savaş açan bir ırka müdahale ederken kraliçeye yapılan saldırının önüne geçti ve orada vefat etti, onun dışında savaşlarda ölen hiç kraliçemiz ya da generalimiz olmadı ama halkımızdan ölenler elbette ki oldu."


"Prenses, özür dilerim ama general eğitiminize dönmenizi istiyor," dedi Luna.


"İzinli olduğumuz söylenmişti."


"Kraliçenin doğrudan emri. Reinaz ile ilgili anlattıklarına daha sonra devam etsinler," dedi.


"İres, sen ise benimle geliyorsun, izlemen gerekenler var," dedi Luna ve İres ile birlikte ayrıldılar. Biz de eğitim alanına gidip çalışmalarımıza başladık.


Tekrar günlük eğitimime döndüm ve neredeyse uyumak ve yemek dışında molam yoktu. Bu da beni çok yoruyordu. Aradan birkaç gün geçtikten sonra İres'i görmeye gittiğimde, Reinaz ile yaptığımız son savaşı izliyordu. Ben de oturup savaşı izlemeye başladım ve 'savaş bitince, bu bulduğumuz görüntülerdeki savaştan daha kanlı. Neden Reinaz bizden bunu saklasın ki? Savaşın kanlı olduğunu biliyorduk, ama bu biraz fazla. Savaş bittiğinde kurtulan gemi çok azdı,' dedi.


Öyle aslında. Reinaz tüm Evren'e Arcas'ın çok güçlü olduğunu göstermek için savaş görüntüleri üzerinde oynama yaptı. Gerçekte oradan kurtulan gemi yüz tane falan. Ama Reinaz'ın müttefiklerine ve daha sonradan ittifaka katmak istediği ırklara gösterdiği görüntülerde binlerce gemi sağlamdı ve Reinaz ile ittifak kurmayanlar bu savaştan sonra birliğe katıldı.


"Savaş tüm Evren'e canlı yayınlanmıştı, bildiğim kadarıyla," dedi İres.


Evren'e canlı yayınlamak mı? Sen olsan, kaybedeceğini bildiğin bir savaşı Evren'e canlı yayınlar mısın? Savaş canlı yayınlanmadı. Söylediğim gibi, savaşın görüntüleri üzerinde oynama yaptılar ve daha sonra canlıymış gibi yayınladılar. Sonuçta onlara göre Vera yok olmuştu ve bunu yalanlayacak kimse kalmamıştı.


"Reinaz şu an çok güçlü. Tek başımıza neredeyse tüm Evren'e karşı olacağız. Bu resmen ölüm demek. Neden saklanmaya devam etmiyoruz? Reinaz kalkanı geçmeye çalışırken, kalkanın içindeki silahlar tüm gemileri yok eder."


Evet, neredeyse tüm Evren karşımızda olacak, ama bize karşı hiç şansları yoktur. Özellikle yaşadığımız ortaya çıkınca ve gerçeği görünce, Reinaz'ın tarafında olanların çoğu onlara karşı savaşmaya başlayacaktır, dedim.


"Tüm ırklar birleşip Reinaz'a saldırsalar, onları yok edebilirler."


Bu pek mümkün değil. Bunun iki nedeni var. Birincisi; Reinaz'a göre Evren'de teknolojisi en gelişmiş üç galaksi var. Bunların ilki Prym, ikincisi Rkaj, ve üçüncüsü ise Shnk galaksisi. Ve Reinaz'a göre keşfedilmemiş bölgeler haricinde bilinen Evren'de bu üçünden daha gelişmiş galaksi yoktur. İkinci neden ise; Reinaz'ın on tane ana kol lideri var, bunların yanında bu on ana liderin kendi içinde bin tane ara kol lideri ve bu bin ara kolun da kendi içinde bin tane kolu var. Kurdukları sistem sürekli alt kollara ayrılarak devam ediyor ve bu şekilde on binlerce askerleri ve gemileri var. Yani tüm Evren saldırsa bile, bizim yardımımız olmadan asla kazanamazlar. O yüzden senin bir an önce karar vermen gerekiyor. Artık seninle zaman kaybedemeyiz. Yakında savaş başlayacak ve Reinaz'a savaş başlamadan oldukça fazla zarar vermemiz gerekiyor.


Bir saat sonra birdenbire alarm sesi çalmaya başladı ve Reinaz'ın kalkanın etki alanını ölçmek üzere gemi gönderdiği söylendi. Fakat gemi etki alanına girince yok edildi ve görünüşe göre yemi yuttular. Bu geminin aldığı kalkan etki alanı bilgileri yanlış ve kalkanı geçmeye geldiklerinde kalkan etki alanında oldukça güzel bir sürpriz ile karşılaşacaklar ve pek çok gemi daha savaşın başlangıcında yok edilecek.


"Yanlış etki alanı mı? Ne demek istiyorsun? Sonuçta kısa sürede olsa Shnk'te bulunduğum üs bu görevi yerine getiriyordu ve kalkan şu an bir ışık yılına etki ediyordu," dedi İres.


"İşte o bilgi yalan. Kalkan şu an üç ışık yılına etki ediyor ve bu şaşırtmayı kullanarak onlara her seferinde kalkanın etki alanının çok az arttığını düşündürdük. Ve kalkan çoktan üç ışık yılına ulaştı ve bu gelenlere güzel bir sürpriz olacak," dedim.


"Reinaz kendisini her şeye hâkim gibi görüyor, fakat gerçekte hiçbir şeye hâkim değil. İçlerinde oldukça güçlü müttefikimiz var, yıllardır bize çok önemli bilgiler ulaştırıyorlar ve savaş çıktığında ittifaka hiç beklemedikleri bir saldırı yapacaklar," dedi Kraliçe Elvira.


"Kraliçem, siz..."


"İres, bir an önce karar vermen gerekiyor. Sonuçta seni zorlamak gibi bir niyetimiz yok. O yüzden bu kararı kendi başına vermelisin."


"Peki, sizin yanınızda yer almazsam, bana ne yapacaksınız?"


"Hiçbir şey. Sonuçta sen ölüsün. O yüzden vakti gelene kadar buradan ayrılamayacaksın ama zamanı geldiğin de gitmekte özgürsün. O yüzden de bu karar senin kendi kararın olmalı," dedi, yanımızdan ayrıldılar ve general ile birlikte özel bölgeye doğru gittiler.


"Siz kaç yaşındasınız?" diye sordu birdenbire İres.


"Bu da nereden çıktı şimdi?" dedim.


"Merak ettim. Hepinizin saçları beyaz, ama benimle aynı yaşta gözüküyorsunuz."


"En yaşlımız on bin yaşından büyük. Şu an eğitim alanında küçüklere ders veren herkes Reinaz ile savaş olduğunda üç bin yaşından büyüktü."


"Ama sizler benimle aynı yaşta gözüküyorsunuz."


"Irkımızın özelliği bu. Asla yaşlanmayız ve otuz yaşından büyükte durmayız," dedim.


"Bu biraz garip doğrusu ve sormak istediğim bir şey daha var ve biliyorsunuz ki ben Shnk Galaksisinde ki üslerden birisinden Kızıl Kan'ı izlemekle görevliydim ve tek bir seferlik galaksiden ilerisine de araç gönderdik ama orada hiçbir şey yoktu bu nasıl olabilir," dedi.


"Orada galaksiler vardı çokta uzak olmayan bir geçmişte oradaki bir ırkla savaş yaptık ve onları yok ettik."


"Yok, mu ettiniz ama galaksiler neden yok."


"Hepsini yok ettik, sonuçta yaptığımız savaşta orada yaşayan tüm ırklar düşmanın tarafında yer aldılar biz de orada yaşayanları ve galaksileri yok ettik, ama ondan önce..."


"Eliana ona bu kadar bilgi vermen yeterli o bölge bizim dışımızda ki tüm ırklar için tehlikeli," dedi Amanda.


"Biliyorum ama o arkadaşım en azından bunu bilm..."


"Bu kadar yeterli kuzen ve bu konuyu uzatmayın."


"Peki, öyle olsun o zaman," dedim ve sonrasında eğitimlerimize geri döndük.


Aradan birkaç ay geçtikten sonra İres, bizim yanımızda savaşma kararı aldığını söyledi ve o bölge hakkında bir daha da soru sormadı.


&&&&&&


İres'in Gözünden


Buraya geleli neredeyse bir yıl olmak üzere ve ben en sonunda kendi isteğim ile Vera'nın yanında savaşma kararı aldım her ne kadar bana ihtiyaçları olmasa da benden bu kararı kendi başıma iyice düşünmemi isteyerek aldırdılar. Bu süre boyunca bir esirden çok misafir gibiydim ve etrafta istediğim gibi gezebiliyordum ama istediğim her yere giremiyordum tabii ki ve bunun yanında Reinaz hakkında öğrendiklerimden tutun da Vera hakkında öğrendiklerime kadar her şey o kadar fazla ki birde bunun yanında Reinaz'ın taktığı isimle keşfedilmemiş bölgeler vardı ki Vera için tüm Evren keşfedildiği için bu benim için oldukça karmaşık bir durumdu.


Bunun yanında bir de imkansız bir olay vardı ki o da Vera'nın yaşadığı sistem de 6 adet güneş ve bu 6 güneşin yörüngelerinde irili ufaklı her türlü 42 gezegen bulunuyordu. Bunlardan 21 tanesi yaşama uyumlu ve geriye kalanlar ise kayalık, gaz ve bunun gibi diğer gezegenlerden oluşuyordu. Bunların yanında garip gezegenlerde bulunuyordu elbette ki ve bunlardan en garipleri, tamamı elmas olan bir gezegen, tamamı orman olan bir gezegen, tamamı altın olan bir gezegen, tamamı okyanus olan bir gezegen, tamamı demir olan bir gezegen ve en garibi ise tamamı kristalden oluşan ve şuan üzerinde yaşadığımız gezegende dahil olmak üzere oldukça garip bir sistemleri vardı ve en dikkat çekeni ise diğer gezegenlere gitmek için portallar kullanılmasıydı.


Vera'nın yaşadığı gezegene en yakın gezegen bir kayalık gezegendi ve kadınlar aralarında yaptıkları savaşları bu gezegenlerde yaparlardı ve gezegen de savaş olduğu zaman hem Aymil hemde diğer gezegenler kalkan ile korunurdu, ilk başta bu bana garip gelmişti ama sonradan savaşları izleyince nedenini anladım, sonuçta kadınlar oldukça güçlülerdi ve bu kalkanlar olmasa diğer gezegenler de bu savaşlardan etkilenirdi.
Aymil dışında hiçbir gezegenin ve güneşin ismini dahi öğrenemedim ve bunun yanında bir de benden sakladıkları ve hakkında sadece bir defa soru sorduğum, Prym galaksisinden ileri de neden başka bir galaksi yok sorusunun öğrenebildiğim tek cevabı Vera dışında ki diğer tüm ırklar için tehlikeli olduğu, orada yaşayanları kendi ittifakına katan bir ırkla yaptıkları savaştan sonra yok ettiklerini öğrendim. Ama galaksilerden geriye kalanlar hakkında hiçbir şey öğrenemedim.


Aymil gezegenine geri dönersek; tamamı kristalden oluşan bir gezegen ve gezegende ki tüm yapılarda aynı şekilde kristalden oluşma ve neden burada yaşadıklarını sorduğumda da sadece diğer gezegenlerde yaşayan canlıları rahatsız etmek istemediklerini söylediler. Aymil'de bana en garip gelen ise saray olmamasıydı daha doğrusu saray vardı ama diğer binalardan ufak bir büyüklüğü vardı ve diğer binalarda olduğu gibi gösterişten uzak sade bir şekildeydi, kraliçe bile abartıdan kaçmış ve sade bir taç takmıştı, taç oval şekilde ve mavi renkteydi, üzerinde sarı renkte süslemeleri vardı. Tam ortasında alnın üzerinde sarı renkte çiçek motifi ve ortasında küçük mavi bir elmas vardı ve bu motiften yukarı doğru üzerinde büyük koyu mavi renkte büyükçe bir elmas bulunuyordu ve çoğu zaman tacını takmazdı bu da tüm kadınların eşit olduğunun göstergelerinden biriydi.


Tüm Vera kadınları bunlara kız çocukları da dahil hepsi savaş ve eğitimler dışında sade açık elbiseler giyinmeyi severdi, özellikle ince beyaz elbiseleri tercih ederlerdi ve bazen de mavi ve tonlarında elbiseler giyerlerdi. Göğüs dekoltesi ve elbisenin yırtmacı ise oldukça derindi ve anlam veremediğim şekilde iç çamaşırı giymezlerdi ve ben bu elbisesi bir defa denedim ama hoşuma gitmediği için bir daha giymedim, sonuçta Vera kadınları biz insanlar gibi utanma ya da çoğu duygumuzdan yoksun oldukları için bu sorun değildi ve beni en çok etkileyen şey tüm Vera kadınlarının eşit olmasıydı, kraliçeleri olmasına rağmen gerektiği zamanlar dışında kraliçeye ismiyle hitap ederlerdi. Bu beni ilk başlarda oldukça şaşırtmıştı ama sonradan alıştım fakat ben asla kraliçeye ismi ile hitap etmedim.


Vera ile ilgili öğrendiğim en değişik bilgilerden bazıları ise şunlardı; erkeklerin özel gücü yoktu bu yüzden de gezegenden ayrılmaları yasaktı ve erkeklerin yaşam alanı kadınlardan farklıydı, oraya hiç gitmediğim için nasıl bir yerde yaşadıkları hakkında bilgim yoktur. Irkın kadınları ve erkekleri için özel bir bölge olduğunu öğrendim ve evli olmayan kadınların ve erkeklerin buraya girmesi yasakmış ve bir kadının erkek çocuğu olursa beş yaşına kadar - Vera'ya göre ise bu yüz yaşına tekabül ediyormuş - ona bakar ve sonra babasına teslim edermiş, kız çocuğunu ise kendisi büyütürmüş. Nedenini hala anlamadığım şekilde kadınlar seçtikleri erkekle evlenirmiş ve gidip de ben bunu istiyorum dediği zaman erkek asla karşı çıkmazmış.


Vera'nın garibime giden bir diğer olayı ise ırkın soyunun kadınlardan devam ediyor olmasıydı, yani diğer ırklarda olduğu gibi erkeklerden değil ve nedenini sorduğum da ise kadınların kutsal olduğunu ve kutsal bir varlıktan soyun devam etmesi gerektiğini söylediler ve ben hala bunun ne demek olduğunu bilmiyorum.


Bir gün Eliana izinliyken ona yaşadıkları sistemin neden böyle garip olduğunu sorduğumda bana her hangi bir gariplik olmadığını söyledi ve daha sonra benimle ilgilenen Luna adında ki kadına sorduğumda o da aynı cevabı verdi. Ben en sonunda Luna'ya 6 tane güneş var ve bilinen Evren'de tekli ya da ikili yıldız sistemlerinde yaşam olabileceğini ve bunlardan daha fazla güneşi olan sistemlerde yaşam olmasının imkansız olduğunu söyledim. Luna'nın bana cevabı ise doğru bilinen Evren'de bu mümkün değil ama şunu unutma Prym hakkında bizim sana öğrettiklerimiz dışında her hangi bir bilgin yok oldu. Bu konu da haklıydı da ve ben bu konuda bir daha soru sormadım sonuçta bu tür konularda sorduğum sorulara bir o kadar da karmaşık cevaplar alıyordum.


Bu şekilde dört yılım geçti ve ailemi özlemiştim, acaba onlar da Reinaz hakkında ki gerçeği öğrenmişler miydi? En çok bunu merak ediyordum.


Günümüz...


İzinli bir günümüzde İres ile birlikte dolaşırken kraliçenin bizi çağırdığını öğrendik ve hemen eğitim alanına gittik. Eğitim sahasına gittiğimizde general sahanın ortasında bekliyordu. 'Eliana ne kadar ilerleme kaydettiğini görmemiz lazım. Bu yüzden gidiyoruz.'


İkimiz de portaldan geçip asıl savaşları yaptığımız gezegene geçtik ve kılıçlarımızı çekip başlama emrini beklemeye başladık.


"Tüm halkı savaş konusunda uyarın ve gezegen etrafındaki kalkanı maksimum dereceye çıkarın," dedi annem.


"Emredersiniz, kraliçem," dedi Anelya.


Bir dakikalık bir sessizlikten sonra kraliçem, "Gezegenin kalkanı aktif hale getirildi, ayrıca herkes uyarıldı," dedi.


"Kraliçe, ikiniz de başlayın," dedi.


Savaşmaya başladık ve daha ilk darbeden savaş alanı zarar görmeye başladı. Hemen geri çekildim sonuçta general ile savaştığım için dikkatli olmak zorundaydım.


"Savunmada kalırsan kazanamazsın prenses," dedi general.


"Irkımızın en güçlüsüyle savaşıyorum bunun içinde dikkatli olmam gerekmez mi?"


'Haklısın prenses' dedi ve saldırmaya başladı. Beni köşeye sıkıştırdığı sırada Yasak Kan tekniğini kullanmaya karar verdim ve general bunu fark edince hemen geri çekildi.


"Pekala gel bakalım prenses," dedi ve Yasak Kan tekniğini kullanmadan bana saldırmaya başladı.


Oldukça kötü bir durumdaydım Yasak Kan tekniğini kullanmama rağmen generale yetişemiyordum ve o daha bu tekniği kullanmamıştı ve ben ne yapacağımı düşünüp duruyordum.


"Savunmada kalırsan kazanamazsın prenses," dedi tekrardan.


"Biliyorum ama ne yapacağımı düşünüyorum," dedim.


Pekala o zaman bu savaşı bitirme zamanı dedi ve Yasak Kan tekniğini kullanmaya ve sonrasında bana saldırmaya başladı. Savaşımız gittikçe daha da şiddetli hale geldi ve savaş alanı ve çevresi tamamen yok oldu, gezegen kalkanı bile zarar gördü ve savaşı kaybettim.


"Bu iyi oldukça ilerleme kaydetmişsin. Leila ve diğerleri dönünce..."


"Kraliçem, Leila'dan bir çağrı aldık ve şu an Melanie ve Lilya ile birlikte P-100 noktasında bulunuyorlarmış," dedi Anelya.


"Eliana hemen geminin mürettebatına haber ver, beş dakika içinde gidip Leila ve diğerlerini alacaksınız," dedi annem.


"Emredersiniz, kraliçem," dedik ve İres'i de yanımıza alıp Ladina'ya geçtik. Leila ve diğerlerini almak için Aymil'den ayrıldık.


"Ne yapacağınızı biliyorsunuz."


"Evet, prenses, merak etmeyin. Reinaz'a ait gemilerden birisinin kimliğine büründük," dedi Meli.


"Güzel ve dikkatli olun. Tahminen yalnız değillerdir," dedim.


"Emredersiniz, prenses."


P-100 noktasında Leila ve diğerleri almak için ışık hızından çıktığımız sırada yakınlarda dört gemi tespit ettik. Onlar da bizi fark etmiş olacaklar ki anında ışık hızında uzaklaştılar. Biz de gezegene inip Leila'ları aldık ve Aymil'e dönüşe geçtik.


"Prenses, öncelikle bilmeniz gereken önemli bir konu var. Artık Hyuki'de düşmandan yana Dünya ve ona bağlı tüm üsler tamamen düşmanın kontrolüne geçti," dedi Leila.


Zaten her zaman düşmanın kontrolündeydi, o yüzden sıkıntı değil ve İres'e sarılıp, "Baban artık düşmandan yana," dedim.


............


Eve döndükten sonra Leila ve diğerleri kraliçeye olanları anlattı. Daha sonra Leila ve Lilya sürekli eğitim yapmaya başladılar. Bu süre boyunca Leila ile sadece bir hafta aynı yatakta yatabildim. O da izinli olduğu günlerde. Onun dışında sürekli eğitim yapıyorlardı.


"Arada dinlenmeyi düşünseniz," dedi İres.


"Biz kolay kolay yorulmayız, o yüzden sıkıntı değil," dedim.


"Evet, ama öğrendiklerime göre gücünüzü yıllardır saklamak zorunda kalmışsınız. Birden bire bu şekilde eğitim yapmak..."


"Leila için sorun değil. Bu haliyle bile ona karşı şansım yok, İres."


"Şansın yok mu? Ama buraya geldikten sonra karşında duracak sadece birkaç kişi var zannediyordum."


"Evet, öyle ama Leila'nın durumu farklı."


"Nasıl farklı, anlamadım," dedi.


"Şöyle ki, ırkımızın en güçlüleri kraliçe ve soyundan gelenlerdir. Ama çok nadir de olsa ilk generalin soyundan gelen ve sonrasında general olanlardan bazıları kraliçeden bile güçlü olurlar. Irkımız var olduğundan beri ilk defa iki general kraliçeden güçlü."


"İki general mi? Ama ben tek bir general var zannediyordum."


Evet, öyle. Tek bir general var ama Leila benim yakın korumam. İleri de ben kraliçe olacağım zaman general olacak. O yüzden kendisi şimdiden benim generalim konumunda ve konuyu fazla dağıtmayalım, devam edelim... General Lorena annemden güçlü. Anlatılanlara göre küçükken yaptıkları hiçbir eğitimde annem generali yenememiş. Aynı şey benim için de geçerli. Ben de Leila ile yaptığımız hiçbir karşılaşmayı kazanamadım. Buna dört yıl geride kalmasını katarsak ve ondan daha avantajlı durumda olmamda dâhil onu yenemem. Belki geride kalmasaydı kraliçemizi bile yenebilirdi.


"Böyle bir şey mümkün mü?"


"Çok nadir de olsa mümkün. Ama ilk defa üst üste iki generalin bu şekilde olduğu görüldü."


"Anlıyorum, ama kafam biraz daha karıştı," dedi.


"Sorun değil, zamanla alışırsın. Bazen bizler de karıştırıyoruz bu durumu," dedim ve kızlar mola verdi. Daha sonra eğitimlerine kaldıkları yerden devam ettiler. Bir şekilde Leila ile savaşmaya başladım. Bu sefer onu yenmek istiyordum. Bu yüzden yasak kan tekniğini kullandım. Ama o, bu tekniği kullanmadan bile beni yenmeyi başardı. Yanıma gelip dudağıma öpücük kondurdu ve daha sonra geceyi ikimiz birlikte geçirdik.
Leila'yı o kadar özlemiştim ki, dört yıl sonra onunla birlikteydim. Tekrar aynı yatakta yatıyorduk ve eğlencemize başlamıştık. Bana o kadar çığlık attırdı ki, en sonunda bizzat kraliçe gelip uyumamızı emretti. Aksi halde eğitimleri bitene kadar eğlenemeyeceğimizi söyledi. Biz de sevişerek yatıp uyuduk.


Leila ve Lilya'nın izinli olduğu bir gün, kraliçe bizi huzuruna çağırdı. Yakında Reinaz'a saldıracağımızı söyledi ve bu saldırı gününe kadar eğitimlerimize devam etmemizi istedi. Biz de sürekli eğitim yapmaya başladık.


Bu şekilde eğitim yapmaya devam ettik ve en sonunda ırkımızın şuan ki en güçlüleri olan General Lorena ve Leila savaşmaya başladılar, gezegenlerin kalkanları sürekli kendisini yenileme seviyesi olan en üst seviye korumaya alındı. Bu şekilde savaşlarına başladılar ama savaşları o kadar şiddetliydi ki kalkanın yenileme seviyesi güçlerine yetişemedi. Savaşları devam ettikçe ikisi de Yasak Kan tekniğini kullanmaya başladılar ve savaşı general kazandı. Savaşları bittiğinde arena ve çevresi tamamen yıkılmıştı. Gezegen kalkanı tamamen parçalanmıştı ve eğer ki savaşları biraz daha uzun sürseydi tüm gezegen de bu savaşın etkisiyle parçalanabilirdi.


Savaştan sonra ikisi de portal ile tekrar Aymil'e döndü ve kraliçemiz Leila'ya güçlendiğini söyledi ve birkaç gün dinlemesi için izin verdi ve bundan sonra general ve Lilya savaş yaptılar, Lilya generali bayağı bir zorladı ve savaşı yine general kazandı . Aradan birkaç gün geçince kraliçe bizi yanına çağırdı.


"Siz altınıza yeni bir görev veriyorum. Gemileriniz ve mürettebatınız hazır ve eminim görevinizi biliyorsunuzdur."


"Evet, kraliçem, lider avına çıkmak."


"Sıradan bir lider avı değil bana..."


"Burası Ladina ve Larina. Kraliçenin emri ile kalkış izni istiyoruz," dedik ve Aymil'den ayrıldık.

 

Bölüm İçinde Geçen Bazı Kelimeler Hakkında Bilgiler:


Ladina: Nazik,iyi huylu


Krizia: Bilinmeyen


Meli: Bal


Aymil: Roma İmparatorluğunda bir aile adı olan Aemilius sözcüğünden türetilmiş ad. Anlamı:1.Çalışkan, istekli,rekabetçi,yarışçı 2.Rakip,rekabet eden


Anna: Zarif,Tatlı


Melanie: Siyah,Koyu Renk


Loren: laurus Latince defne ağacı anlamına gelir; onur, şeref ve zaferin simgesidir.


Lora: Defne ağacı, Eski Yunan ve Roma'da onuru, zaferi ve gücü temsil eder.


Amanda: 1. Sevilmeyi hak eden, sevgiye layık. 2.Herkes tarafından çok sevilen.


Telepati: Bir kimsenin kafasından geçenleri ya da çok uzakta geçen bir olayı, arada hiçbir araç, duygusal hiçbir bağlantı olmaksızın algılama yeteneği.


Luna: Ay; Dünya'nın uydusu olan gök cismi.


Prym: İlk


Anelya: Altın


Lilya: Zambak Çiçeği


Larina: Koruyucu

 

 

Loading...
0%