Yeni Üyelik
28.
Bölüm

25. BÖLÜM - HIRSIZLAR

@shorosharpen

 

Crashing, hit a wall
Right now I need a miracle
Hurry up now, I need a miracle
Stranded, reaching out
I call your name, but you're not around
I say your name, but you're not around

 

Don't Let Me Down - The Chainsmokers

 

Hide the sun
I will leave your face out of my mind
You should save your eyes
A thousand voices howling in my head
Speak in tongues
I don't even recognize your face

 

phantogram - black out days

 

Yeah, if you got good, let me hear you say Hallelujah

 

Bum Bum Tam Tam- Mc Fioti


-Ben Karmen, yerimi aldım. Ve madem herkes yerini aldı.

Hala özgürken yıldızlarla parlayan gökyüzüne son bir kez baktım.

-Hazırsanız, başlıyoruz.

❤️⛓️🖤


Herkes yerinde ve herkes riski almaya hazır. Adım adım, sakince ama bir o kadar hızlı ilerlememiz gereken bir plan.

Saniyelerle yarışacak, kıldan ince telin üzerinde düşmeden akrobatik hareketler yapacağız. Göz kırparken geçen bir saniyede yapılacak bir hata bizi kodeslere sürükleyebilir.

Emir ve Ceyhun Peperonni'nin giriş kapısında içeriye girmeyi bekliyor. Skar ve Maytap Peperonni binasının diğer tarafında elektrik bağlantıları başında, elektiriği kesmek için bekliyor. Hollanda arkamda ki sokak arasında pikabıyla hazırda bekliyor. Hazar, Rengin'in kafesinde Laptop başında Peperonni merkezinin içini gösteren kameraların başında oturmuş gözcülük yapıyor. Ben, Hazar'ın odasının penceresine bakan ara sokakta durmuş, içeriye sızmayı bekliyorum.

Herkes yerinde ve hazırda beklediğini söyledi. Ağzımdan çıkacak tek bir komut onları harekete geçirecek.

Benim tek duam ise; bir saat sonra karanlık gökyüzünü aydınlatan yıldızlara tekrar bakabilmek.

⛓️⛓️⛓️

-Hazar?
Diye seslendim kısık sesle.

-Evet Karmen?
Diye yanıt geldi kulağımda ki aletten.

-Bize zemin kat hakkında ne gördüğünü söyle.

-Söylüyorum. Ceyhun, Emir beni duyuyor musunuz?

Bu ufak aletlerde, sadece tek bir kanal üzerinden iletişim kurabiliyorduk. Yani herkes birbirini duyuyordu.
Emir'in boğazından gelen olumlu sesin ardından,
-Olumlu, dedi Ceyhun.

-Söylüyorum. Kapının önündeki girişte iki tane normal güvenlik duruyor. Birisi, sağ taraftaki sandalyede oturmuş diğeri ise ayakta kendinden iki metre ileri, geri tur atıyor. Danışman masasında, Yelda Özcan oturuyor.

-Koridorlar ve zemin katta ki ofislerde ya da odalarda fazla hareketlilik var mı, diye sordu Emir.

Hazar seste bir anlık duraklamıştı.

-Hayır, anormallik yok. Koridor fazla kalabalık değil.Bu gece zemin kattaki odaların sahiplerinden sadece iki kişi, Ellie ve İrfan nöbetçi çalışan.

-Üst katta kimler gözüküyor?

- Oda sahiplerinden sadece Austin. Ortak ofis alanında gece mesaisine kalan yaklaşık on kişi ve beş standart güvenlik var.

Hazar'ın bahsettiği bu yer Emir'in Austin'i vurduğu ve Güvenliklerin üzerimize yattığı yerdi. Ortak ofiste, sayısı yirmiden fazla kişisel masa ve o kadar da çalışan oluyordu.

Bu geniş ofisten ayrılan koridorlarda Hazar'ın odası, Austin odası ya da bunlar gibi kıdem sahipleri kişilerin odaları vardı. Ve birde uzun cam yapım toplantı odası.

-Karmen, narince adımı seslendi Emir.

-Efendim?

-Bu gece Peperonni fazla kalabalık değil. Hazar'ın söylediklerini duydun. İçeride aşağı yukarı kaç kişi olduğunu biliyoruz. Eğer dikkatli olursan, görünme ihtimalin çok az.

Potansiyel yakalanma ihtimalim üzerinde pek durmadan olumlu ayrıcalıklardan bahsediyorduk.

-Anladım. Durum değerlendirmesi yeterli mi?

-Evet yeterli. -diye onayladı beni- Artık komut verebilirsin.

Hiç kuşkusuz ağzımdan çıkacak olan izin kelimeleri bir terslik durumda onu atlatsak bile gün sonunda tatsız bir şekilde kafamı meşgul ediyordu.

Fakat buraya kadar gelip, ruhsal rahatsızlık bahanesiyle plana itaatsizlik etmem artık mümküniyetlikten çıkmıştı.

-Komut verildi. Emir ve Ceyhun içeri girebilirsiniz. Artık bizi sadece dinleyin. Ya da bir şey diyecekseniz birbirinizle konuşuyor gibi yapın. İlk göreviniz gayet doğal davranark Austin'le görüşme ayarlamak.

-Anlaşıldı, dedi Emir.

Ve sonra kulağıma sadece ikisinin adım sesi gelmeye başladı. Orada neler döndüğünden bi haber kalamazdım.

-Hazar, bana sürekli olarak gördüklerini kısa ve öz bir şekilde anlat.

Hazar bu isteğimi garipsemeyip anında anlatmaya başlamıştı.

-İkinci kapıdan geçtiler. Artık içerideler. İki güvenlik anında onlara doğru gelip üst taraması yapmaya başladı.

-Kulaklık? Kulaklıklar Hazar ötecekler.

-Hayır Karmen, bunlar özel tasarım. Emir bilerek bunları seçmiş.

İçimde aniden kabaran huzursuz baloncuk patlamıştı.

-Geçerken yalnızca ben öttüm ve sebebi de belimde ki silah Ercan. Ayrıyetten dedektörle taraman ne kadar ayıp, dedi güleç mizaçla Emir.

-Kusura bakmayın Emir bey son gelişinizden dolayı bunu da yapmak zorundayız. Ve silahınızı alabilir miyim, dedi kalın sesli adam.

-Hem kuralları bizden iyi biliyorsunuz çünkü yarısını zaten siz yazdınız, demişti başka dik başlı bir ses.

-Hım, öyle huylarım vardır Evet. -Dedikten sonra- Alın sizindir. Ama ben gelene kadar fazla kurcalamayın, dedi.

Emir'in sesi rahat ve şüphesiz çıkıyordu.

-Buraya geliş sebebiniz neydi tetikçi Aybeyaz?

Emir'den bir süre ses gelmedi. Ardından rahatça,

-Sanırım senin görevin bizi tarayıp silahımı aldıktan sonra bitti Ercan. Bunları danışmanla konuşmaya gidiyorum.

Sessizlik olmuştu.
-Hazar ne oluyor?

-Danışma masasına, gidiyorlar. Güvenlik Ercan da onlara beraber.

-İyi akşamlar, danışman Yelda Özcan, diye güvenliklere kullandığı tavırdan daha yumuşağıyla sormuştu.

Bunun sebebi kadın olması mıydı yani? Ayrıcalığı neydi ki onun?

-Emir, fazla yumuşaksın. Hâlbuki hiç huyun değildir. Lütfen dikkat çekmemeye çalış, diye uyarıda bulduğumda hafif bir gülme sesi gelmişti ağzının içinden.

-Emir bey? -sesi oldukça şaşkındı- Sizin burada ne işiniz var?

-Bana iyi akşamlar demeyecek misin önce Yeldacığım?

-İ- iyi akşamlar. Kusura bakmayın sizi görünce algılayamadım.

-Belli oluyor bakışlarından, dedi rahatsızlık belirten tonuyla.

-Peki siz ne için geldiniz? Ayrıca yanınıza biri daha var. Sanırım o da geçen sefer buradaydı.

-Evet Yelda iki kişi geldik. Dedektif Seller burada mı?

-Sizinle bu bilgiyi paylaşamam, dedi Yelda mahçuplukla.

-Peki sen niye onu soruyorsun, diye sordu kalın sesli güvenlik.

-Rasim, lütfen benden ısrarla hesap sorma. İyiliğimiz için buna bir son ver.

Rasim denilen adamın sesi artık gelmiyordu.

-Yelda, Eğer Austin buradaysa onu arayıp Emir ve Ceyhun ismimde iki kişinin onunla görüşmek istediğini söyler misin?

-Emir bey gerçekten özü dilerim ama o bugün burada-

Emir iyice sabrı taşmış gibi susup bir şeyler yapmaya başladı. Ben tam Hazar'a seslenecek iken,
-Masada ki telefona kendisi numara tuşladı ve kadının kulağına koydu, dedi.

-Ne? Emir, Emir atılabilirsin oradan sana karşı diken üstünde duruyorlar diyorum.

-Alo, iyi akşamlar efendim. Burada sizinle görüşmek isteyen iki isim var Dedektif Seller. Lobide evet. Emir Aybeyaz ve Ceyhun isminde başka birisi daha. Anladım efendim. Tamamdır.

Kısa bir süre herkes sustu ve ardından kadın bozguna uğramış olan kırgın sesiyle konuştu.

-Dedektif Seller odasında sizi bekliyor.

-Bunu duyacağıma mutlu olacağım aklıma gelmezdi herhalde.

Ve sonra adım sesleri çoğaldı.

-Ses?

-Seni duyuyorum Emir, demiştim.

-İlk aşama başarılı. Artık içeriye geçtim. İkinci kata çıktığım anda bana herkesin her adımını söyle Hazar.

-Emir, ne yaparsanız yapın odaya geçmeden hemen önce parmak izinle belge odasının kilidini aç. Bir kere Austun'in odasına girdin mi tekrar geri çıkman onun dikkatini çeker.

-Anladım, merdivenlerdeyiz.

-Merdivenlerin başına iki güvenlik bekliyor. Peperonni'ye geldiğinin haberi saniyeler içinde yayıldı. Herkesin gözü senin üzerinde olacak.

Durup dururken dikkatleri etrafına çekmesi atacağı adımların bile göze batacağı demekti.

-Emir güvenlikler seni takip ederse parmak basamazsın, sesim kulakları tırmalayan bir kuşkuyla çıkmıştı.

-O zaman dikkatleri Emir'in üzerinden almak gerekiyor, diye sessizce fısıldadı Ceyhun.

-Ceyhun, kendini riske sokacak hiç bir adımı atma.

Onun başına bela gelmemesini planımızın çöp olmasına yeğlerdim. Ceyhun'a karşı böyle insani vebal sorumluğunu sırtıma yüklemiş olmamın sebebi tam olarak neydi bilmiyordum.

Bana çocukken varlığından yetim ve öksüz kaldığım sıcak bir yuva hissi veriyordu. Sanırım sıcak yuvaya alışan kendim bunu bu sefer kaybetmemek için bu kadar saplantılıydı.

-Kadın, her adımımız zaten risk.

Onunla tartışmaya girme fırsatım olmadan sözü Emir aldı.

-Aklında ne var, diye alçak sesle konuştu.

-Koridorun sonuna yetişene kadar normal davranalım. Dedektifin odasına girmeden önce ufak bir gösterim olacak.

Sonra ikisi sustu. Bu artık 2. Katta oldukları anlamına geliyordu.

-Hazar, diye seslendim.

-İkinci kata geldiler. Fakat güvenlikler onları taramadı. Ofis boyu yürüyorlar. Koridora yetişmelerine az kaldı.

Kuşkuyla o batan gözleri atlatıp koridoru bitirmelerinin haberini duymayı bekledim. Fakat kader, benimle işbirliği yapmaktan çok uzaktı.

-Tetikçi Aybeyaz!

Bir kadının sevimsiz çıkan sesiyle Emir'e seslenmesi üzerine durmuştular. Hemen telaşla sordum.

-Seslenen kim?

-Peperonni çalışanlarından biri.

-Evet, adını tam hatırlayamadığım kişi, diye daha sohbetin en başından dinlemekten yorulmuş gibi davranıyordu.

-Adımı hatırlamıyor olabilirsin ama biz senin ve o kadının ne yaptığını unutmadık.

Herkes neyden bahsedildiğini anlamıştı. Ve bir anda konuya böyle içinde kalmış gibi dalması Emir'in kontrolsüz sinirlerine yakalanabilirdi.

-O gece iki taraf için de tatsız bir olaydı. Yaşandı ve bitti.

Beklentiye göre Emir dengeli bir cevap vermişti. Fakat kadın kesinlikle cevap duymak istemiyor sadece içindekileri kusmak istiyordu.

-Sence öyle mi oldu tetikçi? Her şey geçip gitti mi? O gece sizden hiç yaralanan oldu mu peki? Hayır hiç sanmıyorum. Ama bizden, eski ekibinden sayısı ona yakın kişi yaralandı.

-Bunun için gerçekten üzüldüm. -Emir bu sefer yeterince iyi toparlayamıştı hislerini.- Ama bizim yaralanmamız sizin ateş açmamanızdan değildi. Sizde ateş açtınız fakat biz kaçmayı becerebildik.

Kadının tepesinin tası atmış gibi iyice sesini bastırdı.

-O gece Karmen denilen kim olduğu belirsiz, Harvey'in göstermeye bile utandığı karısı kaçarken-

Cümlesini tamamladan korkunç bir boğuk ses çıkartarak susmuştu.

Hazar korkuyla,
-Emir, Emir yapma. Olay çıkarma. Emir kadını bırak, diye bağırıyordu cihazın öteki tarafından.

-Hazar, ne oluyor? Hazar bana da söyle ne oluyor?

Bir kez daha Emir öfkesi yüzünden gafil avlanacaktı.
-Kadının çenesini kavradı.

-Bak burada senelerce çalışmama rağmen, ismini bile hatırlamadım gereksiz. Dövüşte kadın erkek ayırt etmem. Bana vurulursa ben de karşılık veririm. Ve sen sözlerinle şuan bunu yapıyorsun.

-Emir, Emir yalvarıyorum onu bırak. Dedikleri umrumda bile değil. Planımız daha önemli, oradan atılırsan başarısız oluruz.

Fakat Emir yine dediklerimi sadece dinlemekle kalıp uygulamaya geçirmekten uzaktı.

-Ama bu sefer sana karşılık vermeyeceğim. Buraya olay çıkarmaya gelmedim. Ama cümlene bana ya da Karmen İvy As Cindy'e -ismimi herkese duyurmak ister gibi söyledi- hakaretle devam edersen o zaman öfkemin pimi çekilmiş bombadan farkı olmaz.

-Emir bey, lütfen elinizi çeker misiniz zor kullanmak zorunda kalacağım.

-Hazar, Hazar ne oluyor hala?

-Tamam, elini çekti. Güvenlikler geriye adım attılar. Emir ve Ceyhun yeniden harekete geçti.

- Atilla Heçken -bir ismi acıyla bağırdı kadın- Beni tanımıyor olabilirsin ama bu ismi bildiğini biliyorum. Atilla, sevgilim. 25 yaşında senin eğitim verdiğin özel güvenlik timinden biri.

Bana önceden senin onu ne kadar etkilediğinden ve kaliteli bir öğretici olduğundan bahsederdi. Bu ismi biliyorsun değil mi Tetikçi? O gece dul kadın kaçarken, açılan ateşte bir kurşun sağ koluna saplandı. Ve ne yazık ki 3 parmağı kangrenden dolayı kesildi. Bence onun sağlak olduğunu biliyorsun. Hastaneden yeni taburcu oldu. Evde yatıyor, Peperonni onu işe çağırmıyor. Yatıp dinlenmesi lazım diyorlar ama Atilla'nın artık bir işe yaramayacağını herkes biliyor.

Emirden adım sesi gelmiyordu hırıltılı nefeslerinden başka.

-Söyleyecek bir şeyin yok sanırım. Bir özür, bir teselli, bir inkâr. Değil mi? O gece sizler için geçip gitmiş olabilir ama ateşin düştüğü yerler hala yanmakta.

Olduğum yerde, ayaklarım tutmaz halde duvara tutunup yere doğru oturdum. Bu kadının acısının yansımasında ben vardım. Haksız yere kurban edilen bir sevgili ve onun ahını kendi yüreğinde taşıyıp hesap sormaktan çekinmeyen kadın.

-3 parmak, senin hiç üç parmağın kesildi mi? Kendini onun yerine koy. Silah tuttuğun elindeki parmaklar kesiliyor. Artık bir işe yaramazsın. Ne yapabilirdin ki?

Emir derin bir nefes verdi.
-Sağlam elimle silah tutmayı öğrenirdim. Bu dediğimi de sevgiline ilet.

Sert çıkartmaya çalıştığı sesindeki titremeyi yakalamıştım. Onun gibi benimde boğazım düğümlenenmişti. Fakat Atilla isimli adama vereceği en iyi tavsiyeyi söylemeyide unutmamıştı.

-Karmen! Karmen, Karmen cevap ver.

-Buradayım Hazar.

-Koridora yetiştiler. Peşlerinde sadece bir güvenlik var. Belge odasıyla Austin odası arasında bir metre kadar var. Emir'in geçerken beş saniyelik parmak izi okutması lazım.

-Ceyhun, diye seslendim.

-Efendim Kadın?

-Ufak çaplı şovun ne durumda?

-Fena değil biraz sonra uygulamaya düşer.

-Emir?

Fakat Emirden cevap gelmemişti.

-Emir planın ortasına iletişim kopukluğu yaşmayalım. Bana cevap verir misin?

-Karmen, ne yapacağımı biliyorum. Tekrar etmeye gerek yok.

Anlayışla bu samimiyetsizliğini es geçip yeniden plana değindim.

-Koridor geçildi. Dedektif Seller ve Bilgi odasını görüyor musunuz, dedi Hazar.

-Olumlu.
Onu yanıtlayan Ceyhun olmuştu.

-Güvenlik 3 metre arkanızdan geliyor. Emir, yönünü biraz kırıp bilgi odasına doğru uzan. Ceyhun, Emir sağ çapraz kameranın görüş açısında, onun önünü kapat.

-Tamam.

-Bilgi odasının bir metre önündeyim. Parmak izimi okutmaya hazırım.

İlk büyük riskle karşı karşıya kalmıştık.

-Ceyhun, yana doğru iki adım daha at ve bahsettiğin gösteriyi yap.

Ceyhun mırıltılarla onayladı.
-Buraya bak adam.

- Sorun nedir, diye kaba saba birinin sesi geldi.

-Şimdi dedektifin odasına girmeden önce beni arayın.

-Buraya kadar ötmeden geldiysen aramaya gerek yok.

-Ara dedim lan sana. Ben bilmiyor muyum sizi? İçeride Seller'a bir şey olur bizden bilirsiniz. Sivil ve silahsız olduğuma emin olun. Yoksa üzerime iftira atılmasını hiç hoş karşılamam.

-Ceyhun, adamın dibine doğru git. Emir'i görmesini engelle.

Hazar'ın onların her bir adımın dikkatlice izleyip bir de yetki vermesi üzerimde ki yüklerden kurtarıyordu beni.

-Ceyhun bana 10 saniye daha vakit kazandır, dedi Emir.

-Emir sana bakan Kameranın önünde güvenlik ve Ceyhun durduğundan kamufle oldun. Hemen parmağını okut.

-Şuan da okutuyorum.

-Düzgün ara adam. Her yerimi ara. Çoraplarıma bak belki gizli bir bıçak sokmuşumdur. Ceplerime de bak.

-Hazar durum ne, diye belki yüzüncü kez sormuşumdur ona.

Ancak yerime tüneyip sessiz kalamıyordum.

-Emir gözükmüyor, güvenlik Ceyhun'un üzerini aramakla meşgul.

-Emir! -diye seslendim- Emir çabuk ol. Güvenlik Ceyhun'un kafasına yetişmek üzere. Cihazı fark edebilir.

Ceyhun'dan bir kaç boş ağız sözleri çıkıyordu fakat Emir'den Bir süredir ses gelmedi.

-Emir, açılmadıysa oradan çekil. Ceyhun'un aramasının durması lazım. Kulaklık bulunmak üzere.

Ondan hala ses gelmiyordu.

-Emir, Güvenlik Ceyhun'un omuzlarına yetişti.

-İyi bak adam. Temiz olduğuma Emin ol.

-Zaten öyle bakıyorum sus artık.

Ceyhun gergin bir nefes verdi.

-Emir, diye bir kere daha seslendim.

Ve sonunda cevap geldi.

-Parmak izi okutma başarılı. Kapının kilidi açıldı Karmen. Austin'in odasının önünde bekliyorum.

Hazar "işte bu" deyip ellerini birbirine çırpmıştı.

-Ecel terleri döktük yav burada, demişti Maytap.

Duvardan destek alıp ayağa kalktım. Kuytu sokakta iki duvar arasında sevinçle gidip geliyordum.

-Oh, eline sağlık Emir. Ceyhun hemen o adamdan kurtul.

-İyi artık temiz olduğuma inandığına göre çek ellerini üzerimden.

-Henüz aramayı bitirmedim, dedi kaba ses.

- Ama ben sana ellerini üstümden çek diyorum.

-Seni komple aramamı istediysen sus ve bitirmemi bekle.

Bu güvenlik ısrarcı biri çıkmıştı.

-Ne oluyor lan orada? Ceyhun, ne dikildin kaldın yarım saattir? Gel artık, sohbetiniz bitmedi mi hala?

-Benim edeceğim sohbet bitti ama karşımdaki bir türlü salmadı adamı.

Emir bir dehşete tanıklık ediyormuş gibi hesap soruyordu.

-Derdin ne? Zaten bizi aradınız. Silahsız olduğumu biliyorsunuz. Bu adamın da sivil olduğunu da öyle. O zaman niye hala bırakıp gitmiyorsun?

-Onu aramamı kendisi istedi tetikçi.

-Şimdi de gitmeni istiyor. Ve bende öyle istemeye başladım.

Kısa Bir süre sonra,

-Güvenlik nereye gitti?

-Koridorda benim odanın karşı çaprazında ki sandalyede oturuyor.

- İyi umarım oradan kalkmaz. Karmen, içeri giriyoruz. Artık top sizde.

-Evet. Emir, dedektifle çok dikkatli konuşman gerekiyor. Gelme sebebinizin sadece özür olduğuna inanmayacak.

-Evet. Sen burayı bana bırak. Birazdan içeri gireksin. Kayışlarını kontrol et. Sağlamlar mı?

Ellerimle hemen vücudumu saran siyah kemerleri kontrol ettim.

-Sağlamlar.

-Nasıl kullanacağını sana gösterdim biliyorsun değil mi?

-Evet hedefi alıp, kancanın köşelerinden basacağım. Ve kanca yukarı doğru atıldığında bir yere saplanacak. Kendimi hemen yukarı doğru çekeceğim.

-Evet aynen öyle güzelim. Çok dikkatli ol. Ve sürekli olarak konuş. Sana içerde seslenemem ama beni merakta bırakma.

-Anladım, anladım tamam. Sen artık içeriye gir.

Kendi kuyusunu bu kadar hızlı kazmak isteyen benden başka insan yoktu.

-Dedektif Seller'ın odasına giriyorum.

Ve kapıyı iki kere tıklattıktan sonra açılma sesi geldi.

-İyi akşamlar Dedektif Austin Seller, diyerek girdi Emir.

-İyi akşamlar Tetikçi Emir Aybeyaz. Ve iyi akşamlar Ceyhun Dinç.

Emir'e göre daha ince ve melodik çıkıyordu sesi. Duygu olarak bir kızgınlık veya kırgınlık yoktu. Herhalde olayları kabullenmişti.

-İyi akşamlar sarışın. Soy adımı nereden biliyorsun?

-Sarışın mı? Farklı bir hitap şekli. Soy adını öğrenmem zor olmadı. Benim zaten işim bu. Lütfen gelip masamın karşısında ki koltuklarda oturun. Ayakta sohbete devam edemeyiz.

İçeride tam olarak ne yaptıklarını artık sadece seslerden anlamaya çalışıyordum.

- Yeldanın beni arayıp geldiğinizi söylemenin üzerinden yirmi dakika geçti. Bana yetişmeniz neden bu kadar uzun sürdü?

Emir içli bir nefes çekti.
-Eski iş arkadaşlarım beni gördüklerine çok mutlu olmadı.

-Son gelişinden sonra şans tavırlı oldukları için onları suçlamıyorsun değil mi?

-Hayır, kimseyi suçlamıyorum.

-Sevindim, bu gece biraz daha konuşulabilir biri olacaksın sanırım. Hadi o zaman asıl meseleye gelelim. Neden geldiniz? Ve ikiniz beraber?

-Ceyhun senin özel teşekkürlerini kabul etmeye ben de sana geçmiş olsun demeye geldim. Omzun nasıl oldu?

İkisi de bir anda susmuştu. Ve sonra Austin'inde kahkaha sesi geldi. Emir ise çok geçmeden ona katılmıştı.

-Emir, eski dostum. Uzun zamandır duyduğum en komik şakalardan biriydi bu. Ve en kötü yalan. Ayrıca omzum gayet iyi.

Endişelenmiyordum. Çünkü asıl bu konuda geldiğini diretmesi oyunumuzu ortaya çıkarırdı.

-Elimden bu kadarı geldi.

- Hadi, gerçekten ne için geldiğinizi söyleyin de bir şeyler karıştırdığınızı düşünmeye başlamayım.

-Bir şeyler karıştırmak mı? Desene ikimiz birbirine asla güvenmiyoruz. Zaten senelerdir süren dostluğumuzun da sıkıntısı buydu. Austin sen hiç kimseye güvenmediğin için kimse de sana güvenmiyordu. Harvey ve ben birbirimize sonsuz güvenirdik. Sen ise bize her zaman şüpheyle yaklaşırdın. İşte bu yüzden kaybeden taraf her zaman sen oluyorsun.

Austin'in gülmesi kesilmişti. Emir onu manipüle etmek için gerek dostluktan gerek kendi hislerinden vuruyordu. Böylece dikkat okları dedektife çevirilecek ve Emir temiz bölgede kalacaktı.

-Dedektif Seller suratını asma. Buraya bunun için gelmedim ama duygularım aniden kendini belli edebiliyor. Ne yapabilirim ki?

Ne için geldiğimizi sormuştun değil mi? Söyleyeyim o zaman. Bizi dinleme cihazına kaydetmiyorsun değil mi?

-Aybeyaz, abartma istersen.

-Buraya sana güvenerek gelmeyi seçtim ama göreceğiz artık.

Emir, dedektifi zan altında bırakıyordu. Dedektifin sesi artık suçlulukla geliyordu. Emir, nasıl bu kadar hızlı ve kolay insanları kandırabiliyordu onlar fark etmeden?

-Ben buraya senden bir şey istemeye geldim. Onu birazdan söyleyeceğim. Silahım yok veya can güvenliğim. Son gelişimde herkesi de bayağı kızdırmışım o yüzden diken üstündeyim. Ters bir şeylerin olmasının önüne yanımda ancak Ceyhun'u getirerek geçebilirim.

-Buna gerek kalmayacak, diye güven vermeye çalıştı.

-Hayır, gerek kalabilir. Ceyhun sivil. Yani onun yanında bana da bir şey yapamazsınız. O benim hayat güvencem.

Emir şimdi kendini güçsüz ve kenara sıkışmış gibi gösterip güçleri Seller'ın eline vermişti. Seller böyle çaresiz bir adamdan darbe bekleyemezdi artık.

- Sen nasıl istersen Emir. Ayrıca Ceyhun bey size gerçekten en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

- Sağ ol, diye buz gibi tepki verdi.

-Sana bunun karşılığını misliyle vermek isterim.

-Parana ihtiyacım yok adam.

-Biliyorum o yüzden sana para teklif etmeyeceğim.

-Ne teklif edersen et, istemiyorum.

Ceyhun, Austin'den gelen her tekliften sıyrılıp reddediyordu.

-Yine de teklifimi sunuyum benden çıksın gitsin. Sana bir iş teklifinde bulunuyorum. Peperonni de değil hemen kaşlarını çatmana gerek yok. Ünlü bir araba şirketinde orta kıdemli olarak giriş yapacaksın.

Normalde orta kıdeme yükselmek diğerlerinin senelerini alır. Ama sen hem yeteneklisin hem de sana vefa borcum var. Aylık maaşın tahminimce 2 milyon lira.

-Yani torpille şirkete girip orada senelerce çalışan adam veya kadınlardan daha fazla para alacağım?

Ceyhun'un dikkat ettiği tek şeylerin ahlak kuralları olması beni tebessüm ettirdi.

-Hayır torpil sayılmaz, iş fırsatı diyelim.

-Gerek yok dedektif adam. Benim zaten bir işim var. Ve işimden de gayet memnunum.

Son cümlelerini benim duyduğumu bilerek söylemesi hoşuma gitmişti.

-Ceyhun bu lafları maaşına zam yapmam için söylüyorsan lafı dolandırmaya gerek yok, dedim gülerek.

-Pekala seni zorlamayacağım. Ama ne zaman istersen bu işe girebileceğini de bilmeni isterim.

-Eyvallah sağ ol.

-Aferim sana Ceyhun'um kendine benden başkasını Patron bilmeyeceksin. Seni benden alamazlar, son harfini uzatarak sessizce gülmeye devam ettim.

-Bir gün bizi de böyle sahiplenen patron çıkar mı be Skar?

-Maytap, ben zaten sizin patronunuzum, dedim bozuntuya vermeden.

-Evet ama Ceyhun reis bir başka.

-Çünkü o başkalarının emri altında çalışan bir işçi. Biz özgür irademizle buraya katılan Karmen'in adamlarıyız. Ve seninde Maytap,bu kadar başkasının elinin altına girmeye meraklı olduğunu bilmiyordum.

Hollanda'nın lafa pata küte insanlara eleştiri savurarak dalması beklenmedikti.

-İyi de Ayl- Hollanda ben, ben onu demek istemedim. Yani demek istediğim, şey...

Fakat Maytap cümlesinin sonunu getirmedi. Hollanda'nın sert üslubuyla uzun sessizliğini bozup Maytap'a ayar çekmesi adamı şaşkına sokmuştu.

-Konuşmayı bırakın artık. Hazar?

-Dinliyorum.

-Emir ve Ceyhun kaç dakikadır Austin'in odasındalar?

-Şimdi 16. Dakikaya girdik.

Biz konuşuyorken bile Emir ile Ceyhun Austin'le polemik bir sohbet içindeydiler. Emir istediğini söylediğinde reddedileceğini bildiğinden konuyu uzattıkça uzatıyordu.

Ama artık daha fazla zorlamalarına gerek yoktu. Çünkü bizim sıramız gelmişti.

-Herkesin dikkatine, ikinci aşama başlıyor. Öncelikle Maytap ve Skar artık ikinizdeyiz. Beni duyuyor musunuz?

-Evet duyuyoruz, dedi Skar.

-Komut verildiğinde, elektrik güçlerini devre dışı bırakacaksınız.

-Anlaşıldı.

-Ve benim sıram. Hazar, odana bakan kamera ne durumda?

-Görüşü net.

-Devriye gezen güvenlikler?

-Dışarıda bir tane binanın sağında bir tane solunda olmak üzere sadece iki tane var. Yavaş yürüyorlar.

-Anladım. Güvenlik benim tarafıma gelip, gittiği an söyle. Buradan pek net göremiyorum. Ben şuan senin odanın karşısında bekliyorum. Maytap elektriği kestiği an, Kamera görüşlerinin gitmiş olması lazım. Jeneratörlerin çalışması için sadece bir dakikam olmuş olacak. Ve ben o bir dakika içinde belge odasına geçmiş olmalıyım.

-Gerçekten acele davranman gerekiyor Karmen. Kameralar açıldığında görüntülere yansırsan tüm plan çöpe gider.

Derin bir nefes aldım.

-Gitmeyecek Hazar. Biliyorum. Emir, Ceyhun bizi duydunuz. Elektrikler gittiğinde Austin kadar siz de şaşırmış gibi yapın.

Beni duyup algılamaları için bir süre sustum ve sonra komutlandırmaya devam ettim.

-Hollanda beni duyuyor musun?

-Duyuyorum.

-Oraya girip çıkmam en fazla 10 dakika olacak.

-Hazarda bekliyor olacağım.

-Neyde?

-Hazırda bekliyor olacağım dedim, diye tekrarladı kendini.

- 3 dakika bekle Karmen. Güvenlik tur dönmek üzere.

Herkesin yerini ayarladıktan sonra dikkatimi Emir'in konuşmalarına verdim.

-Austin artık senden ne istediğimi söyleyebilirim.

-Ne istiyorsun?

Dramatik bir iç çekişin ardından,
-Ronni ekip üyesi özel hesabımı istiyorum, dedi.

-Ne? Emir, bunu isteyemezsin. Bunu gayet iyi biliyorsun.

Seller bu talebe keskin bir dille karşı çıktı.

-Ama istiyorum dedektif Seller, çünkü ihtiyacım var. Hala çalışır durumda biliyorum.

-Öyle olsa bile sana bunu veremem. Sen ekipte hatta Peperonni'de bile değilsin. Sana hesabını geri vermem suç.

-Ama kimse öğrenmez ise suç olmaz.

-Hesabı neden istiyorsun?

-Ulaşmam gereken bazı bilgiler var.

-Şimdi anladım, siz hala intikam peşindesiniz. Ve ulaşmanız gereken kişilerin bilgilerine de bir türlü ulaşamayınca hesabını istemeye geldin.

İşte şimdi Emir'in iyi rol yapması gerekiyordu. Birazdan gerçekleşecek olan elektrik kesintisi ve Emir'in bilgi istemesi ters bir olay olacağına işaret edebilirdi.

-Yarı yarıya haklısın. Ama bir yerde yanılıyorsun. O da hesabı peşinde olduğum adamlar için kullanacağım konusunda.

-Öyle değilse başka ne için?

-Konu Karmen.

Demesiyle dikkat kesildim. Neden benim üzerimden ilerliyordu?

-Karmen mi? Ne oluyor ona?

-Emir, neyden bahsediyorsun Seller'a?

Fakat Emir'in bana cevap verme imkanı yoktu.

-Bana bir kağıt ve kalem verir misin?

-Arkadışının yanında söyleyemez misin? Derken Ceyhundan bahsediyordu.

-Evet Emir, Karmen'in ismini söyledikten sonra niye kağıt kalem istedin?

Ceyhun şuan rol kesmiyordu. O gerçek bir merakla sormuştu bunu.

-Ceyhun, ikimizde senin burada olma sebebinin sadece benim can güvenliğimi sağlamak amaçlı olduğunu biliyoruz. O yüzden bazı şeyleri senin de bilmemen gerekir.

Ceyhun cevap vermeyip konuyu kısa kesmişti. Ama Emir'e karşı bilendiğini buradan bile hissediyordum. Zaten araları hiç bir zaman samimi olmamıştı.

-Kağıt kalem verecek misin artık?

-Al, yaz.

-Karmen, harekete geçmeye hazırlan. Güvenlik ön kapıya yetişmek üzere tekrar dönüp sana gelmesi koşsa bile iki dakikasını alır.

-Tamam hazırım. Skar elektiriği kesmeye hazır olun.

-Okudun mu, diye sordu Emir ciddiyetle.

-Okudum, dedi Dedektif sesi artık o kadar canlı çıkmıyordu.

- Artık ne düşünüyorsun?

Diye en son sordu Emir. Fakat ikisi arasında ki konuşmaya artık kulak asmıyor ve kendi önüne bakıyordum.

-Güvenlik ön tarafa yetişti Karmen, diye gergin bir heyecanla bağırdı.

-Skar, Maytap!"

-Efendim Patron?

-Komut veriyorum. Elektirikleri şimdi kesin.

-Anlaşıldı.

Ve tam on saniye sonra karşımda ışıl ışıl parlayan Peperonni ana merkezi karanlığa gömüldü. Şehrin diğer yerlerinde ki ışıklar hala yanmaya devam ediyordu. Yani bunun kendilerinden kaynaklanan kesinti olduğunu anlayacaklardı.

-Kameralar kapandı, görüş alamıyorum. -dedi Hazar- Karmen şimdi koş. Skar, Maytap oradan uzaklaşın kontrole geleceklerdir.

Hiç vakit kaybetmeden ara sokaktan çıkıp binaya doğru koşmaya başladım. Attığım her adımda yüreğim biraz daha hopluyor ve hedef olarak baktığım bina gözümde daha büyük hale geliyordu.

Binanın dibime yetiştiğim gibi karnımın üzerinde duran otomatik kancayı pencereye doğru hedef aldırdıktan sonra, sert tuşlara bastım.

Vücudumu saran kayışlar, kancanın yerinden fırlayıp pencereye doğru uçmasıyla daha da daralmıştı. Kanca hedeflediğim yere yetiştiğinde yarısı duvara yarısı pencere kenarına geçti.

-Kanca hedefe ulaştı. Pencereye çıkıyorum.

Kanca halatına tutunup yukarı doğru tırmanmaya başladım. Zaten otomatik alet, ipini kendine doğru çekerek benim yukarı tırmanmama yardım ediyordu.

-Son 26 saniyen kaldı Karmen.

Hızımı artırıp, ipe asıldım ve tüm kuvvetimle saniyeler içinde aralık pencereye yetiştim. Kancayı duvardan çekmem ancak düğmeye basıp etrafa açılıp saplanan kollarını geri yerine alarak oldu.

Kancayıda aldıktan sonra pencereden Hazar'ın masasının arkasına atladım.

-İçerdeyim, diye nefes nefes söyledikten hemen sonra kapıya doğru koştum.

Bunu duyan yandaşlardan hatta Renginden bile zafer nağmeleri çıkmıştı. Demek o da bilgisayar başında bizi izliyor veya dinliyordu.

-Karmen odamdan çıkıp, belge odasına gitmen için 24 saniyen kaldı.

Karanlık odada kapıyı birazcık araladım. Koridorda gözüken birileri yoktu. Ya da karanlık diye ben görmüyordum. Fakat iç taraflardan gelen insan sesleri vardı.

Odadan çıkıp duvarlara tutuna tutuna ilerlemeye başladım.

-Dümdüz gidiyorum.

-Gitmeye devam et koridor sonunda duvar bitecek ve yuvarlak bir boşluk çıkacak. Orada sağdaki tek kapı belge odası, soldaki tek kapı İse Austin'in odası.

-İlerliyorum, diye fısıldadım.

Yolumu kesen kimse yoktu. Böyle denk gelmesi nadiren dönen şansımın bir cilvesi miydi?

Tutunduğum duvarlar birden son bulunca kendimi boşlukta yalpalanarak buldum.

-Jeneratörün devreye girmesine son on saniye.

-Etraf karanlık sağımı solumu göremiyorum, bana yardım et.

-Karmen son 6 saniye, belge odası sağ tarafta.

Ve tam o anda bir odadan,
-DEDEKTİF BANA YALAN SÖYLEME, diye bağırdı Emir.

Emir'in bağırmasıyla sol tarafta ve tam onların odasının önünde durduğum fark ettim.
Duvara tutunarak sağa doğru hızla ilerliyordum.

-Karmen son 5, 4, 3, 2, 1...

Zifiri karanlıkta soğuk duvarlara sürterek hızlı ve ufak adımlarla ilerlediğimde, saniyeler benim aksime akarken parmak uçlarımın çarptığı kapı koluna, çölde su bulan susuzlar misali yapışıp ileriye ittim ve hemen arkamdan kapıyı kapattım.

Sırtım metal kapıya yapışmış, yüzüm Jeneratör'ün devreye girmesiyle tekrardan aydınlanan Peperonni'nin özel belge odasına hayran kalarak bakıyordu.

Buradaydım. Görünmeden, kaybolmadan, bir aksilik çıkmadan, herkesin yardımıyla. İçeriye girmeyi başarmıştım.

-Karmen, diye seslendi Hazar.

-Patron, orda mısın? Sesin çıkmıyor, dedi Maytap.

Hattaki herkesin kulağı bendeydi.

-Başardım. -dedim gururla- Belge odasındayım.

Az öncekinden daha coşkulu sevinç gösterisi geldi kulaklarıma. Skar ve Maytap kendi aralarında beni övüyor ve tebrik ediyordu.

-Harikasın Karmen, demişti Hollanda.

Ümitliydi. Başarıyla ilerleyen bir planın parçası olmak ve o planın onu aydınlığa kavuşturma ihtimalinde olması kendisini yanımda yandaş olma pişmanlığından söküp alıyordu.

Yaslandığım kapıdan çekilip ileriye doğru bir adım attım. Bu belge odasında her şey demirden oluşan raflara diziliydi. Fakat klasör dosyadan farklı şeffaf bir kutu gibiydiler. Tıpkı Hazar'ın bana kopya olarak getirdikleri gibi.

Oda orta genişlikteydi. Raflar bir labirent gibi dizilmişti sıra sıra. Buraya kadar başarıyla gelmiştim. Şimdi sıra daha zoru oynamaktı.

Soluklanmak için biraz yere çöktüm. Zaten ben belgeleri alsam bile, Peperonni elektirikçi diye Skar ve Maytap'a izin vermediği sürece yerimden çıkamazdım.

Yani şimdilik görev benden çıkıp Emir'e geri gitmişti.

Orada da işler birden alevlenmişti duyduğum kadarıyla. Elektirik kesintisi yaşandığı anda çift taraflı bir curcuna çıktı. Fakat Emir, Austin'in üzerine öyle yükleniyordu ki, adam Emir'den şüphe etmek için fırsat bulamıyordu.

-Emir, bir sakin ol. Sabahtan beridir elektrikler gidip geliyor. Basit bir arızadır. Zaten jeneratör devreye girdi.

-Dedektif bana sakin ol deme. Elektirik kesintisi benim geldiğim güne mi denk geldi? Silahsızım, ayaklarınıza kadar geldim, bana öfkeli insanlarla dolu dışarısı. Ne yapmaya çalışıyorsunuz?

Sıkıntılı bir nefes verdi. Fakat bu odaya dışarıdan hiç ses gelmiyordu.

-Bak Emir, kimsenin sana karşı kötü bir niyeti olduğunu sanmıyorum. Ama madem elektiriği bu kadar dert ediyorsun. O zaman çaresini bulalım.

-Elektrik felan sikimde değil Seller. Benim tek derdim senden istediğim şeyi bana vermen.

-Alo Yelda, sabahtan beri elektrik kesiliyor neden hala sorun giderilmedi? Size bunu benim mi söylemem gerekiyor? Beni ilgilendirmiyor bu saatte elektrikçiyi nereden bulacağınız. Hemen arayın ve çağırın birini, bu sorun yarım saat içinde hallolsun.

-Vay Ronni ekibi yöneticisi Austin Seller Patronluk taslıyor. Harvey'in yerini doldurabildin mi? Hem yönetici hem dedektif olmak zor gelmiyor mu?

Emir oradan çıkma vaktini mi erteliyor yoksa gerçekten, Harvey'in ölümünden bu yana Seller'a soramadığı hesabın acısını mı çıkartıyordu anlamıyordum.

-Emir bu iğneleyici sözlerinin sonu ne zaman gelecek? Harvey maalesef öldü ve sende gittin diye Ronni ekibini ortadan kaldıracak halleri yoktu.

Onun yerine geçmem, ekibin ikinizden sonra en yetkili kişisi olmamdan kaynaklı.Ve yerini doldurma kısmına gelirsek, onun yerine sen bile geçsen doldurmayı beceremezsin Aybeyaz.

Emir bir süre susmuştu. Ardından,
-Elektrikçiler ne zaman gelir, diye sordu.

-Yarım saat içinde burada olur hallederler.

-Öyleyse bilgisayarına güç geldiğinde onu aç ve bana özel hesabımı geri ver.

-Bunu elektrik geldikten sonra konuşalım, dedi.

Emir'in plan için gizliden uyarılar vermesiyle tekrar devam etmek için ayağa kalktım.

-Skar ve Maytap elektrik şirketinden birilerini çağırmışlar duyduğunuz gibi. Onların gelmesine belki 10 belki 30 dakika var. Fakat siz erken gelmiş gibi davranıp tamire başlayacaksınız.

-Peki bizden sonra gelenler ne olacak Patron?

-Ben hangi şirketi aradıklarını tahmin ediyorum. Hemen arayıp isteği reddeceğim, dedi Hazar.

-Harikasın sen, harika, derken rahat nefes verdim.

-İyi akşamlar ben Peperonni merkezinden arıyorum. Hayır acele etmeniz için değil. Gelmenize gerek kalmadı, ufak bir elektrik kaçağıymış meğer. Evet bizim güvenlikler halletti. Teşekkürler, kusura bakmayın sizi yoğun bir telaşla rahatsız ettik. Tamamdır, iyi akşamlar tekrardan.

Gelen konuşmanın anlaşılan kısmı Hazar'ın gelen elektrikçikeri reddetmesinin olumlu olmasıydı.

-Dinleyin, isteği geri çevirdim. Ancak sürekli arayıp nerede kaldıklarını soracaklar. Buna izin vermeden beş dakika içinde orada olmuş olun.

-Çok iyi, tam istediğimiz gibi. Ben dosyaları alacağım.

-Karmen ne olur ne olmaz dosyalar için elektrik kesintisini bekle.

Cevap vermeden rafların arasına girdim. Bazı dosyaların sırtında tuhaf isimler yazıyordu. Ellerimi onlara uzatsam bile dokunmadan geri çekiyordum.

-Burada bir sürü raf var. Benim alacağım dosyalar hangisinde?

- Rafların en üstünde zaman bildiren tabelalar yer alıyor. Erdem ve Kozan Güncel başlıklı kategoride.

Başımı kaldırdığımda benim "Askıda" yazılı tabelanın altında durduğumu gördüm. Oradan çıkıp bir arkaya baktım. Burada da "olumsuz" başlığı atılmıştı. Hiç oraya geçip vakit kaybetmeden bir arkaya daha geçtim. Sonunda "güncel" yazılı raflara yetişmiştim.

Gözlerimi boydan boya çeşit çeşit dosyalar üzerinde kaydırdıktan sonra ortanca rafta önce Erdem Aker, yazılı dosyayı gördüm. Bir altında ise Ceyhun Kozan'ın dosyası vardı.

-Dosyaları buldum. Maytap ve Skar'ın İçeriye geçmesine kaç dakika kaldı?

-Son bir dakika.

-Anlaşıldı, dedi Skar.

-Skar beni iyi dinle. Yapmanız gerekenler önce içeriye geçip elektrikçi olduğunuzu söylemek.

-Patrooon, kendini yorma yahu orası bizde.

-Yine de her şeyin üzerinden geçelim.

Konuşma bitince hemen üzerimde ki kayışları biraz gevşetip, kazağımın altına soktuğum iki dosyayı çıkarttım. Sahtesi ve orijinali birbirlerine ayırt edilemeyecek kadar çok benziyordu.

-Ne durumdasınız?

-İçeri girmeye hazırız, dedi Skar.

-Kameralarda ne görüyorsun?

- Ortalık yatışmış gibi.

-O zaman komut veriyorum. İçeriye geçebilirsiniz.

Ve iki kişiyi daha tehlikenin içine çağıran sihirli kelimeleri söylemiştim.

-Olumlu, geçiyoruz.

-İçeri geçtiler, dedi Hazar.

-Heyy, bir bakar mısınız? Heyy?

-Güneş elektrik şirketini aradılar. Oradan geldiğinizi söyleyin.

-Siz kimsiniz, demişti Emir'e laf atan dik başlı sesin sahibi.

-Bizi üst üste arayıp gelmemizi isteyenler siz değil misiniz? Peperonni ana merkezi burası değil mi?

-Burası. Sizler-

-Güneş elektrik şirketinden geliyoruz. Elektirik kesintisi ihbarı aldık. Bize arızanın nerede olduğunu göster misiniz, diye kalın sesiyle efendice konuştu Skar.

-Güvenlik onları tarıyor. Bir sorun olmadı.

-Beni takip edin. Arızanın dışarıda olduğunu düşünüyoruz.

-Başka sorunlar var mı peki?

-Bugün gün içinde iki defa kesintiye uğradı. Az önce ise tamamen gitti. Jeneratör devrede şuan.

-Bilgilendirme yap bana.

-Ufak patlamanın yanına geldiler. Başlarında sadece konuşan adam duruyor. İnceliyormuş gibi yapıyorlar.

-Tamiri ne kadar sürer, diye sordu güvenlik.

-Çok değil ya, beş dakikalık işi var, diye laubali bir tavırla konuştu Maytap.

- O zaman hemen halledin.

-Halladelim diyorsun da jeneratör çalışırken olmaz.

-Jeneratör kapanmayacak Elektrik gelene kadar. Böyle yapın.

Güvenliğin emrivaki tavrı hiç işimize gelmiyordu.

-Yok ya, bizden daha iyi biliyorsan buyur sen tamir et patlamayı.

Güvenlik tepesinin tası atmış gibi,
-Bak abicim güzel dille anlatayım sana. Bu binada elektrik bir dakikadan fazla kesik kalırsa sistemsel hatalar olur. O yüzden elektriksiz bırakamayız.

-O zaman gel git yapalım, dedi Skar iki arasında ki gerginliğe orta yolu bularak.

-O nasıl olacak?

-Elektriği bir verip bir keserek. Maksimum kesinti süresi bir dakika dediniz. O zaman tamir edebilmemiz için bize 40 saniyelik bir kesinti hakkı verin. 40. Saniyede, enerjiyi geri verip 1 dakika dinlendireceğiz.

-Amcacım -diye seslendi Skar'a- bu jeneratörü aç kapa yaparsak makinesi yanar.

-Yanmaz genç adam. Bir dakika boyunca dinlenecek ve biz bunu sadece 3 veya 4 kere tekrarlayacağız.

-Win-Win yani anladın mı reyis?

Maytapa cevap vermeden,
-Ne yapacaksanız başlayın, dedi.

-Başlıyoruz, diye bastırdı Skar.

-Karmen, ilk kesintide dosyları al. İkinci kesintide odadan çık ve İlk kör noktaya doğru koş. Üçüncü kesintide benim odama yetişirsin. Ve dördüncü kesintide ise pencereden geldiğin gibi in.

-Anlaşıldı, ben hazırım. Elektriği kesebilirsiniz Skar.

Emir'in bana arabada verdiği ufak feneri çıkartıp açıp ağzıma koydum. Ellerimi havada tutmuş hazırda bekliyordum. Eğer alacağım tek dosya bu ikisi olsaydı vaktim yeterdi. Ama Phiqz dosyasını da almam lazımdı.
O da en arkada "kapanmış dosyalar" isimli yerde yer alıyordu Emir'in dediğine göre.

Saniyeler sonra oda karanlığa büründü. Ağzımda tuttuğum fener önümü gösterecek kadar aydınlatıyordu.

-40 saniye geri sayım başladı Karmen. Acele et.

Elektrik kesintisinden dolayı alarmlar devre dışı kalıyordu. O yüzden ben belgeleri alırken veya onları dışarı çıkartırken ötmüyordular.

Önce Erdem'in dosyasını yerinden çıkartıp, sahtesini yerine özenle yerleştiridim. Hemen ardından aynı işlemi Kozan için gerçekleştirdikten sonra dosyalarla odanın içinden en arkaya doğru koşmaya başladım.

-Karmen sen koşuyor musun? O sesler ne? Sadece 17 saniyen kaldı.

Gözlerim yuvalarından çıkacak kadar hızla raflardarda gezerken sonunda o tabelayı görmem yere kapaklandım. Alt taraflara bakarken Hazar ondan geriye doğru saymaya başladı. Ve ben 3 saniye kala Phiqz dosyasını arkalardan çekip çıkarmıştım.

-Elektriği verin, diye sert uyarıda bulundu güvenlik.

Ve karanlık oda az önceki gibi aydınlanmıştı. Emir burada geçen her saniyenin ya benim düşmanım ya da dostum olacağını söylemişti. Şimdi 1 dakika boyunca bekleyecek ve ikinci elektrik kesiminde kör noktaya doğru koşacaktım.

Üç belgede elimdeydi. Erdem Aker, Ceyhun Kozan ve Phiqz. Ölümcül oyunda ezici güçte yaptığım üç hamleydi bunlar. Fakat her oyun karşılıklı oynanırdı. Ben hamlemi yaptığıma göre sıra oyundaydı.

Ve onun hamleleri ismi gibi ölümcüldü.

Yere çömelmiş halde elimdeki belgelerin dışını incelerken, bir ses duyduğumda bu kadar ürkeceğim aklıma gelmezdi.

Neden mi? Çünkü ben yasak işler yapıyordum. Hırsızlık yapıyordum, kimse tarafından görülmemem gerekiyordu. Bu odada bir başıma olmalıydım. Öyle olması gerekiyordu.

Ama neden öyle olmamıştı. Şimdiye kadar her işimin rast gitmesini bugün iyi talihli olduğuma yormuştum. Meğer en kötüsü beni yolun sonunda bekliyormuş.

Bir ses duymuştum. Tam olarak sol tarafımdan. Başımı aniden çevirdiğimde binlerce kez lanetler okudum bu duruma. Çünkü yanımda ki rafın arkasında saklanmaya çalışan ama artık varlığını yanlışlıkla belli eden birisi duruyordu.

Göz göze geldik.

Bir suçlu ve bir suçsuz.

-Ka-Karmen sen...

Kim olduğumu bilmişti. Deminden beri dinlediği soygunun başında bulduğu kişi onu şoka geçirmişti.

-Karmen. -diye seslendi Hazar- Elektriklerin ikinci kez kapanmasına son 20 saniye kaldı. Çıkmaya hazır ol.

Fakat ben, benden çok korkmuş kadının gözlerine tutulmuştum. Evet bir kadın. Cansu Akrep, Peperonni baş sekreteri tam karşımda duruyordu.

İkimiz nerede olduğumuzu ve ne yaptığımızı yeniden anladığımız anda kadın, birden kapıya doğru koşmaya başladı.

-İMDAT, İMDAAT!

Henüz o kapıya yetişmeden arkasından koşup üzerine atladım. Ve korkulu refleksle belimdeki silahı çıkartıp tersiyle ensesine bir tane indirdim.

Başta altımda çırpınan kadın, şimdi hareketsizce yatıyordu.

-KARMEN BAĞIRAN KİMDİ? KARMEN NE OLUYOR?

Hazar dehşet içinde adımı sayıklıyordu. Birisine yakalandığımı hattaki herkes duymuştu. Hazardan sonra Hollanda'da birisini duyduğunu söyledi. Skar ve Maytap tamirat hakkında konuşuyor gibi yapıyordu. Çünkü elektirikleri kapama saniyesi geçmişti.

-Elektrikleri kesmenin sırası gelmedi mi?

-Bir kabloyu daha bağladıktan sonra keseceğiz, dedi Skar.

-Karmen cevap ver bana, orada ne oldu?

-Ben görüldüm. Duyuldum, beni dinliyordu Hazar. Kim olduğumu, elimde ki dosyaları gördü.

-Kim Karmen kim? Nerede o şimdi? Odadan hiçbir çıkış yapılmadı.

-Sekreter Cansu Akrep. Çıkmadı çünkü onu bayılttım.

-Elektriği on saniye içinde kesiyoruz, dedi Maytap güvenliğe.

Ama bu bize bir mesajdı.

-On saniyem var, ne yapacağım? Hazar ne yapacağım? Cansuyu burada bırakamam. Beni gördü, beni gördü ve uyanırsa ne olduğunu anlatır.

-Elektrikler kapanmak üzere Karmen, sikeyim aklıma bir sik gelmiyor.

- Buradan kaçmam gerekiyor. Benim, benim kaçmam gerekiyor. Başaramayacağım. Hayır, hayır. Ben...

-Karmen?

Diye naif bir şekilde seslenilmişti ismim.

-Karmen, beni duyuyor musun bebeğim?

Fakat ısrarla cevap vermiyordum.

-Karmen, Karmen beni dinle. Beni duyuyorsun biliyorum.

Zaten gün gibi ortada olan gerçeği, yani onu duyduğumu kabullenirsem zayıf düşer miydim?

-Karmen?

-Harvey.

Diye adını sayıklarken iç geçirdim ve ona yüzümü döndüm.

-Beni gördüğüne şaşırmış gibisin.

Deyip gözlerinde sıcacık bakışlarla sandalyeyi geriye çekip oturdu.

-Evet şaşırdım. -ses tonum hırçındı- Sence niye?

Suçunu bilen çocuklar gibi dudaklarını büzüp başını öne eğdi.

-Günlerdir neredesin Harvey?

-Peperonni'de olduğumu biliyorsun.

-Biliyorum, zaten o yüzden soruyorum. Günlerdir evinde değilsin farkındasın değil mi?

-Sevgilim, deyip sustu.

Günlerdir süregelen meşguliyetinin yorgunluğu yüzünden, sesinden, eğik duran sırtından akıyordu.

Harvey karşımda ki sandalyede otururken sadece bakışlarıyla bana ihtiyacı olduğunu hece hece inandırıyordu.

Ona gitmek ve sarılmak istiyordum. Hatta onu bu yorgunluğundan kurtaramadığım için vicdan azabı çekmeye başlamıştım.

Ama biraz gurur yapmak istiyordum. Üzüldüğümü, onu özlediğimi ya da artık bu iş için kendini yıpratmasını desteklemediğimi anlamasını.

-Bana böyle bakmak yerine, duymayı hak ettiğim cevabı ver Harvey. Beş gündür eve neden gelmedin.

-Aslında hiç gelmedim demek yanlış olur.

-Ne demek istiyorsun?

-Gece yarıları eve gelip özlemimi gidermek için sen uyurken saatlerce seni izledim.

Aşk dolu sözleriyle küskün kalbimi ele geçirmeye istekliydi.

-Gece yarıları?

-Evet, ancak o zaman fırsat bulabiliyordum.

-Harvey gece yarısı gelmen bir şeyleri telafi etmez. Çünkü ben seni görmedim hiç.

-Şimdi görüyorsun, deyip sırıttı.

-Utanmadan pişkin pişkin gülüyorsun.

Yavan bakışlarına neşelik katmaya çalışıyordu. Bugün benimle tartışmaya girmeyecekti. Girecek olsa, kendini veya işini savunma yollarına çoktan başvurmuş olurdu.

-Beni geçiştiriyorsun değil mi?

-Asla, diye itiraz etti ketum çıkan sesiyle.

-Ama şuan yaptığın şey bu. Sana soru soruyorum cevap vermiyorsun. Ne oluyor diyorum oralı bile değilsin. Neden Harvey?

Nihayet o da biraz zedelenmişti.

-Çünkü şuan sana olan ihtiyaç duygum her şeyin önüne geçmiş durumda. Gözlerine baktıkça, zihnim sadece aşkınla çalkalanıyor. Siktiğim işleri, tch, onlar havaya uçup kayboldu.

O böyle yaptıkça benim üstelemeye metanetim kalmıyordu. Geniş kolları arasına sarılmak ve yalnızlıktan dolayı hasta düşmüş bedenimi şifasına ulaştırmak istiyordum.

Harvey bakımsız karışık kahverengi saçlarını karıştırdıktan sonra eliyle hafif çıkmış sakalını sıvazladı.

Uykusuzluk ona değişik bir hava katmış ve sanki daha çekici göstermişti.

-Geldiğimden beri bana adımla sesleniyorsun, dedi hesap sorarcasına.

-Çünkü ismin Harvey.

Başını onu delirtiyormuşum gibi iki yana salladı.

-Sevgilim, kocam, aşkım'a ne oldu?

-Beş gündür yoksun diye kullanmadığım kelimeleri zihnimde arkaya doğru attım.

İçimi titreten hoş bir gülüş attı. Ve sandalyesinden kalkarak üzerime doğru yürümeye başladı.

-Öyle mi? Kaç gündür yokum anlamadım?

O bana doğru yaklaştıkça ben tezgaha doğru geri adım atıyordum.

-Beş gündür yoksun.

-Çok uzun bir süre, diye fısıldadı dişlerinin arasından.

Sırtım tezgaha çarpmış beni durdurmuştu. Harvey'in bakışları parladı ve iki adım sonra tam dibimde bitti.

-Bu beş günde beni ne kadar özledin?

Derken başını boynuma gömüp ufak ufak öpmeye başladı. Dudakları sıcacık ve sertti. Ama öpüşleri yumuşacıktı.

-Harvey, diye alçak sesle inleyip başımı geriye attım.

Bu onu sakinleştirmek yerine daha da hızlandırmıştı. Bir elini tezgaha dayamış diğeriyle beni belimden sıkıca kavramıştı. Bedeninin ağırlığını üzerimde hissediyordum.

İkimizin kalbi hırslı bir yarış içinde gibi atıyor, nefesimiz ve sesimiz titrek titrek çıkıyordu.

-Harvey, Harvey...

-Adımı böyle sayıklamaya devam edersen...

Dudaklarını boynumdan çekip yüzümün önünde tuttu. Felaket bir fırtına kopmuştu gözlerinde.

-Ya da kimi kandırıyorum ki, deyip benden geriye doğru gitti.

Ve masadan bir sandalye çekip oturdu. Ben ona savunmasızca bakarken bir koluyla beni tutup üzerine doğru çekti.

İtiraz etmeden davetkâr kucağına bacaklarımı sandalyenin bir sağına bir soluna atarak oturdum. Hoşuma gittiğini mimiklerimden anladığı anda dinmeyen şehvetine ve günlerdir çektiği cehennemden beter özlemine boyun eğerek dudaklarıma yapıştı.

Ona karşılık veriyordum ancak onun dudaklarımın üzerinde öyle hızlı hareket ediyordu ki ayak uydurmak imkansızdı.

Kollarıyla bana sımsıkı sarılmış, parmak uçlarıyla tenime nazikçe daireler çiziyordu.

Nefessiz kalana dek öptükten sonra başını istemeyerek geriye doğru attı ve yüksek sesle solumaya başladı.

-Beş gün sensiz nasıl dayandım anlamıyorum, dedikten sonra içi alev alev yanıyor da, onu söndürecek su benmişim gibi şişmiş dudaklarımı tekrar kendi kontrolüne aldı.

Ellerimi saçlarına geçirmiş anın tadını çıkartırken bacağı titremeye başladı. Ama Harvey bunu fark etmesine rağmen ısrarla öpüşmeye devam etmeye çalışıyordu.

Beni bu kadar arzulaması, bana bu kadar düşkün olması her zaman hoşuma gitse de başımı biraz geriye çekip nefes nefese,
- Telefonun çalıyor, dedim.

Gözlerini sıkıca birbirine bastırıp mecburen elini cebine attı. Ve çalan telefonu ufak küfürler mırıldanarak açtı.

-Ne oldu Aybeyaz? Ne istiyorsun?

Arayan onunla aynı iş yerinde çalışan ve Harvey'in yaklaşık 5 senedir yakın arkadaşı olan Emir Aybeyazdı.

-Yani? derken bir kaşını havaya dikti.

Bende tebessüm ederek kaşını parmak uçlarımla aşağı indirmeye çalışıyordum.

-Lan ben sana oraya gitme demedim mi? Sen niye kendini tehlike- bir dakika Emir, deyip telefon hala kulağındayken birden dudağıma yapışıp sulu bir öpücük bıraktı.

Gözlerimi kocaman açıp başımı utanarak geriye çektim. Çünkü ses çıkmıştı ve eminim ki telefonun diğer ucuna çok net gitmişti.

-Benden ne yapmamı istiyorsun? Bu duruma ben nasıl sakin karşılık verebilirim?

Gözlerimi birden kısıp üzerinde gezdirdim. Telefonun diğer ucundan sadece ne dediği hiç anlaşılmayan ses geliyordu.

-Sen neredesin?

Sorusuna cevap aldığında eliyle belime dokunup kalkmamı işaret etti. Bacaklarımı indirip üzerinden çekildim ama başında dikilmiş bekliyordum.

-Lan madem öyle, bunu şimdi mi söylüyorsun? Kapat tamam, kapat.

Harvey telefonu cebine sokup ayağa kalktı ve bana güzel anımızdan mahrum kalmaya mecbur olduğunu ifade eden bakışlarını atmaya başladı.

-Neden bir şey demiyorsun?

-Sevgilim.

-Ne oldu Harvey?

-Aslında buraya sana bir şey söylemek için gelmiştim.

Hevesimi gelmesiyle zirveye çıkartan adam saniyeler sonra kesintiye uğramıştı.

Kendimi ondan uzaklaştırdım.

-Ne söyleyeceksen hemen söyle Harvey. Yoksa ben gerçekten sinirleniyorum.

-Aslında işim henüz bitmedi. Yine gelmeyecektim bugün. Ama başka ufak bir arıza oldu. Ben de mecburen gelmek ve seni buradan götürmek zorundayım.

Yüzünden eksik etmediği tedirginliğe beklediği gibi aksi bir tepki vermedim. Çünkü bu benim ilk kez karşı karşıya geldiğim sorun değildi.

Her zaman koca yüreklilikle gayet ılımlı bir anlayışla ona hak veriyordum.

-Harvey bak, işine, işinden dolayı çıkan sorunlara, ya da yapmamız gereken şeylere her zaman saygı duydum.

-Evet duydun, bu yüzden sana çok teşekkür ederim. Ama şimdi gitmemiz gerekiyor, cümlenin devamını da...

-Hayır!

Ona kendi fikrime ikna ettirmeyecek olsam bile, yaptığının doğruluğunun aslında yanlış olduğuna layığından karşılık verecektim

-Harvey, her durumda sana ayak uydurdum. Her tehlike var dediğinde sorgulamadım beni korumana izin verdim. Ama bu artık gittikçe saçma bir hale dönüşüyor. Anlıyor musun?

Başını itiraz etmeye mühür basmış gibi dürüstçe iki yana salladı.

-Günlerdir eve uğramıyor benimle konuşmuyorsun. Ve sonra birden çıkıp Geliyor seni buradan götürmeye geldim diyorsun. Harvey bana bunu eve gelmeden de söyleyebilirsin.

-Nasıl yani?

-Nasıl mı? Telefon açıp evde tehlike de olabileceğimi ve bana gitmem gereken adresi söyleyerek mesela. Ben de tek başıma çıkarım arabama biner verdiğin adrese giderim.

Sanki en kötü fikre sapmışım gibi huzuru kaçmış gözlerini üzerime dikti.

-Karmen bu dediğin sadece fikir öyle değil mi?

-Maalesef ki sadece fikir Harvey korkmana gerek yok.

-Karmen sakın bu dediğini uygulamaya kalkma. Nasıl ya? Tehlike anında, evi birden birileri basabilir. Ya da seni takip edebilir. Ya da bak düşündükçe kafayı yediğim şeyler olabilir. Karmen kendini bir kurban gibi bıçakların altına yatıramazsın.

-BEN ÖYLE BİR ŞEY İSTEMEDİM!

Diye bağırdıktan sonra sustum.

-Böyle sürekli oradan oraya götürülüp saklanarak yaşamayı alışkanlık haline mi getirdim sanıyorsun?

-Karmen benden resmen seni, seni riske sokmanın istiyorsun. Senin hayatın üzerinden kumar oynamam. Oyun oynamam.

-Çok korumacısın.

-Çünkü sana köpek gibi aşığım.

-Ben senden sadece bana biraz olsun güvenmeni istiyorum Harvey. Benim içimde de ufacık bile olsa cesaret var.

-Sen zaten gördüğüm tek cesur kadınsın.

-Palavra. O yüzden mi tek başıma bir yere gidemiyorum? Bak bir kerecik izin ver, bu sefer ben bir başıma nereye gitmem gerekiyorsa gideyim. Üstesinden gelirim. Kaçarım anladın mı?

-Kaçamazsın sevgilim. Maalsef bunu yapamayacağını biliyorum.

-Kaçarım, daha önce de yaptığım gibi. Kurtulurum, yakalanmamam gerekiyorsa hızla koşarım.

-Yakalanırsın, ayağın takılır. Bir aksilik olur ne kaçabilir ne de koşabilirsin. Foyan ortaya çıkar. Kurduğun planlar alt üst olur.

Gözlerim yanıyordu. Belki dediği kadar haklıydı. O gece Harvey beni bulmasa belki ben yakalanacaktım bile.

Harvey açığa vurduğum üzüntümü fark ettiği anda, hoyratça kendi kafasına vurdu.

-Karmen benden her şeyi iste ama senin hakkında endişelenmemi isteme. Olmaz yapamam yani, ben seni kaybedemem. Bu ihtimali göze alamam. Senin canın için gerekirse kendi canımı veririm ama senin ayağına taş düğmesine bile izin vermem.

Konuşma yetimi yitirmiş gibi sefil halime acıyıp başımı salladım.

-Dışarı çıkıp benim arabama biner misin? Hemen arkandan geleceğim.

Göz yumup önce mutfaktan sonra evden koşar adım dışarı çıktım. Öğle saatlerindeydik. Harvey'in arabası bahçesinde ilerisinde duruyordu. İçimde ki hayal kırıklığı dışarı öfke olarak çıkıyordu.

Arabaya yetiştiğim gibi sabırsızlıkla ön koltuğun kapısını açtım.

Ve bir çift göz şaşkınlıkla bana bakmaya başladı. Ben de arabanın ön koltuğunda oturmuş Emir'i bulmayı beklemiyordum.

-Şey, ııı, istersen arkaya geçeyim ben, diye temkin ederek konuştuktan sonra kalkmaya çalıştı.

-Gerek yok, dediğimde o da öfkemden kendi payına düşeni koparmıştı.

Kapıyı üzerinde çarpar gibi kapatıp arka koltuğa geçtim. Harvey'le yan yana oturursam yan yana sıkışıp birbirimizi yerdik gidene kadar.

Araba da sadece şoför koltuğu penceresi açıktı. Ama yetmiyor beni hararet basmaya devam ediyordu.

Birden saçlarım yüzüme doğru uçmaya başladı. Başımı sağa çevirdimde kendi tarafımın penceresini Emir'in direksiyonun sağ tarafında ki bir düğmeye basarak penceremi açmıştı.

-Teşekkür ederim, diye mırıldandım.

Cevap vermemişti. Ve hemen ardından arabanın diğer kapısı açıldı ve kontak başına Harvey oturdu. Başımı cama doğru çevirip gözlerimi ondan kaçırdım.

-Karmen, böyle yapma, deyip kontağı döndürdü.

Araba gaz alırken, bana dikiz aynasında baktığını hissediyordum.

- Sevgilim, saçma bir konunun bu raddeye gelmesini istemiyorum.

Omuz silktim.

-Kafayı yiyeceğim ya. Emir inanabiliyor musun? Karmen onu yalnız bırakmamı istiyor.

Emir hemen önümde ki koltukta oturduğunda ne tepki verdiğini göremiyordum. Fakat ağzını açmıyordu.

-Öyle bir şey istemedim. Ayrıca burası kavga etmenin yeri değil.

-Hayır, tam olarak bunu ima ettin Karmen. Ayrıca Emir duysun zaten yabancı değil. Duysunda kim haklıymış anlayalım.

-Karmen diyor ki onu tehlike anlarında yalnız bırakayım kendisi kaçarmış. Kendisi onların üstünden gelirmiş. Birisi onu kovalarsa gözden kaybolabilirmiş. Sence bu mümkün mü ya?

Harvey'in bunları beni küçük gördüğün söylemediğini bilsem bile zoruma gidiyordu.

-Söylesen Emir, sence bu mantıklı mı?

-Bence, hayatta ki herkes bir kerelik bile olsa kendi sınırlarının ne olduğunu deneme şansında olmalı.

Emir'in sözünün ardından zafer kazanmış gibi gözümü dışarıdan çekip Harvey'in gözleri düşürdüm.

Harvey Emir'e ağzından zehir dökmüş gibi baktıktan sonra arabanın direksiyonuna bir kere vurdu ve yüksek sesle bağırmaya başladı.

-Şans mı? Ne şansı Emir? Bu işler şansla mı yürüyor? Bunu en iyi sen bilmiyor musun ha? Bizim bu dünyamızda şansın yeri var mı? Sen söyle?

Ya bu kadının şansı dönmezse? Ha, ne olur? O zaman ne olur? Sonuç ne olur sen söyle Aybeyaz? Karanlık dünyada şansın tek bir kere dönmediğinde sonuç ne olur bence herkes biliyor.

-YETER! Diye bağırdı Emir.

-Bu kadar palavra yeter Dedektif.

-Emir, sandığın gibi planlar olmuyor dışarıda.

-Hiç sanmıyorum Austin. Beni oyalıyorsun, belki de hesabımı silme emirleri vermişsindir bile.

-Öyle bir şey yapmadım, Emir.

Austin çaresizce kendini açıklamaya çalışsa bile Emir taklit olsa bile kızgındı.

-Madem bu kadar eminsin o zaman ben dışarı çıkıp bakacağım. Şüphe uyandırıcı gördüğüm en ufak şeyde Dedektif, seni gerçekten öldürürüm.

-Nasıl istersen Emir. Git nereye istersen oraya bak. Elin boş döndüğünde göreceğim ben seni.

-Ceyhun, ben gelene kadar ona göz kulak ol. Sakın benim çıktığını kimseye haber etmesine izin vermesin.

Kapının arkasında, duvara çarpmış gibi ağrılar içinde bekliyordum. Emir'in son sözünün ardından Elektrikler kesildi.

-40 saniyen başladı Karmen. Oradan çıkman gerekiyor.

-Karmen, Karmen beni bekle geliyorum, demişti Emir.

Ve saniyeler sonra kapım ardına kadar açıldı. Karanlık olduğundan birbirimizi hissetmek haricî göremiyorduk.

-İyi misin Karmen, deyip kolumu sarsamaya çalıştı.

-İyiyim, Cansuyu götürmemiz lazım.

-Biliyorum, deyip içeriye geçti.

Ellerimizle havayı yoklayarak yerde yatan bedeni bulduk.

-Tuttuğun yerlerden havaya kaldır. Üç, iki, bir. Şimdi.

Tüm ağırlığı kendine doğru yaslamış olsa bile bende bacaklarından tutup kaldırmıştım.

-20 saniyeniz kaldı. Hemen kör noktaya gidin.

Kaldırdığımız bedenle beraber, parmaklarımın uçlarında dosyalar sallanıyorken, sankini önümüzü görüyormuş gibi koşmaya başladık.

Birincisi kör nokta, neyse ki bize çok uzak değildi. Fakat saniyeler çoktan geri sayıma geçmişti.

-Koş Karmen, koş, diye fısıldadı Emir.

Hazar şimdi beşten geriye doğru sayıyordu. Bugün bu rakamlardan nefret etmiştim. Ve elektrikler geldiği anda üç beden, duvarlar arasında kalan ufak boşluğa kendini attı.

Elektirikler geri geldiğinde ve her yer bembeyaz ışıklarla aydınlandığında Emir'in sol avcunun başımla duvar arasında olduğunu gördüm. İlk işimiz birbirimize bakıp iyi olduğumuza dair teselliler vermekti gözlerimizle.

-Emir, onu kontrol et. İyi mi bilmiyorum. Vurmak istememiştim ama kaçıyordu.

Emir bir elini Cansu'nun boynuna götürdü.

-Korkma, sadece bayılmış.

-Ayak uçları! -diye bağırdı Hazar- Ayak uçları dışarıda kalmış.

Emir onu duyduğu an Cansuyu omuzlarından tutup kendi üzerine doğru çekti.

-Elektriğin kesilmesine kaç saniye kaldı, diye sordum

-Yirmi saniyeden az.

Emir ile beraber ufak boşlukta ayağa kalkmıştık.

-Karmen, elektrik kesildiği an Hazar'ın odasına doğru koşacağız. Anladın mı?

-Anladım.

-Hazar, koridor durumu nedir?

-Sürekli elektrik gidip geldiğinden kimse yerinden kalkmıyor. Şüphe uyandırılmadı.

-Evet, bunun sebebi, -deyip bana baktı- senin kusursuzca kurduğun plan, dedi.

Şu durumda bile motive etmeye çalışıyordu. Fakat kusursuz dediğinde ellerimizle bedenin her bir uvzunu tuttuğumuz kadına baktım. En büyük kusur burada baygın halde yatıyordu.

-Elektriği kesiyorum, dedi Skar.

Ve gözlerimi kapadım. Geri açtığımda sanki hala kapalıymış gibiydi.

-Kalk Karmen, odaya koşuyoruz.

Az öncekine göre hem kadını hem dosyaları daha sıkı ve sağlam tutmuştum. Emir, senelerdir gidip geldiği bu koridorları ışık olmadan bile rahatça geçiyordu.

Ben ise onun peşinden gidiyordum sorgusuz sualsiz. Artık klasik haline gelmişti. Saniyeler içinde bir yere yetişmeye çalışmam, Hazar'ın geriye doğru sayışı ve biz odaya girdiğimizden saniyeler sonra elektriklerin gelmesi.

-Hala tamir edemediniz mi şunu?

-Son bir kere daha kapatmamız gerekiyor. Jeneratör bir dakika boyunca dinlesin. Kablolardaki biriken enerjiyi daha fazla kabloya yayacağız. Böylece enerji yüklenmesi olmayacak bir daha.

Skar ve Maytap'ın elinden gerçekten her iş geliyordu. Hazar'ın odasına yetiştiğimizde Emir aceleyle Hollanda'ya seslendi.

-Hollanda, elektrik kapandığı anda pencerenin altına sür.

-Emir, ne yapacağız. Oradan nasıl ineceğiz?

Emir üzerime doğru iki adım atıp göğsümün üzerinde ki kayışları genişletti.

-Onu sana bağlayacağız, dedi iş arasında.

Ben kendimi onun ellerine bırakmıştım. Şimdi ise belimde ki bir kemeri sökmüştü.

-Kanca ikimizin ağırlığını kaldırır mı?

-Kaldırır ama ne olur olmaz, ben de buradan tutacağım.

Başımı salladım. Emir de benim kadar zor bir gece geçiriyordu. Ama sanki hiç öyle değilmiş gibi suratıma bile bakmadan yerdeki kadına eğildi.

-Yaklaş, dediğinde hemen dizlerimin üzerine çöktüm.

Kadını tutup üzerime doğru getirdi. İki kolunu da benim iki kolumda boşluk kalan kayışımın altından geçirdi. Belimde sallanan kemeri alıp kadının belinin üzerinden doladı ve benim üzerimde ki yuvasına geri bastırdı.

-Elektirik kesintisine az kaldı, dedi Hazar.

-Hollanda, gelmeye hazır mısın?

-Hazırım.

-Bu elektriği son kez keşisin olacak ihtiyar. Bir daha kesmeye sakın kalkma. Yoksa artık yanlış anlamaya başlayacağım.

Güvenlikten gelen tehditkar uyarı üzerine Skar,
-Elektriği son kez olmak üzere kesiyorum, dedi.

Ben üzerimdeki kadınla beraberinde Emir'in yardımıyla pencerenin yanına kadar yarı eğik halde sürüklenerek geldim.

Ve son kez elektrikler kesildi. Son 40 saniye, pencereden inip pikabın arkasına atlamam ve buradan gitmem için son 40 saniye.

Pencereyi açmıştık, Hollanda ise arabayı altımıza doğru kısa bir süre içimde getirdi. Emir beni pencereye doğru tırmandırdı. Yüzüm ona dönük halde havada duruyordum neredeyse.

Emir bana doğru eğilip karnımın üzerinde ki kancanın düğmesine bastı. Dışarıya fırlayan kancayı bir yere saplanmasına fırsat tanımadan iki eliyle yakaladı. Kanca ikimizi tutamazdı demek ki, fakat Emir kendisi tutabilecekti.

-Emir bizi sen mi tutacaksın?

-İnmeye başla Karmen, bana güven.

Saniyelerle yarışırken onunla tartışma içine girmeden kendimi geriye doğru bıraktım. Emir kancayı var gücüyle tutmuştu. Aşağı doğru içimde en ufak düşme korkusu olmadan iniyordum. Ve sonra bacaklarım hemen altımda duran pikabın zeminine bastığı anda Emir kancayı bıraktı.

Kanca aşağı düşerken Hollanda arabayı sürmeye direkt başlamaştı.

-Buradan direkt eve sür Hollanda, dedi Emir biz pencereden uzaklaşırken.

Ve orada daha fazla durmadan gözden kayboldu. Giderken karanlıkla bir bütün olan binanın her yanından ışıklar saçılmaya başladı.

-Tamir ettik, dedi Maytap zaferle.

-İşinizi yaptınız bir de üstüne tebrik mi bekliyorsunuz?

-Hadi gidelim dostum, görevimiz bitti, dedi Skar.
Ve sonra ikisi art arda konuştu.

-Ben Maytap, görevimiz başarıyla bitti.

-Ben Skar, görevi başarıyla yerine getirdik.

Tıpkı buradan kaçtığım gece gibi sırt üstü yatıp gökyüzüne bakıyordum.

-Ben Ceyhun, Peperonni'den olaysız çıkış yaptık, dedi kısa ara sonra.

-Konuşan Emir, Austin zaten vermeyeceğini bildiğim şeyi vermeyince ona tehditler savurarak aramızda mi meseleyi kapattım. Peperonni'den çıkış yaptım. Görevim sorunsuz bir şekilde başarıyla sonuçlandı.

-Ben Hazar, kameralardan çıkış yaptım. Kimse bir şey fark etmedi. Görevimi yerine getirdim.

-Ben Hollanda, eve gidiyoruz. Görev sonlandı.

Herkes Peperonni'den başarılı bir şekilde çıkış yapmıştı. Hepsinin sesinde güzel bir tını vardı. Daha az önceye kadar inanmadıkları planım, neredeyse sorunsuz bir şekilde bitmişti.

Fakat bana göre en büyük sorun yanımda hareketsiz yatıyordu. Tüm yandaşlar kanalda benim son komutu vermemi bekliyordu biliyordum.

-Ben Karmen. -dedim boğazımdan zar zor çıkan sesimle- Belgeleri çaldım. Görev başarılı. Elinize sağlık. Evde görüşürüz.

Deyip daha fazla uzatmadan kulağımdaki ufak mikrofunu çıkartıp cebime koydum.

Bu gece bir hırsız olmam yetmiyormuş gibi birini kaçırmıştım.

Onunla işleri nasıl yürüteceğiz belli değildi. Bu haldeyken dertlenip kara kara düşünmem gerekirken ben gözlerimden akan sevinç gözyaşlarıyla yıldızlara bakıyordum.

Ve kendimden nefret edip ayıplayacağım bu gecede ne yazık ki şuan gurur duyuyordum.

Emir'in dediği gibi.

Kendinle gurur duy Karmen, sevgili kendim. En zifiri gece bile bir gün güneşe kavuşur. En kötü kabuslar bile bir gün yerini rüyalara bırakır.

Fakat ben yanılıyordum. Ben henüz zifiri gecelerde, korkunç kabuslarda değildim. Bu yaşadıklarım daha onlar bile değildi. Bunlar benim aydınlığımdı zaten, gerçek karanlıkla tanışana kadar bunu anlamam zaman almıştı.

Fakat en acısı, her şeyin çok geç farkına varmam, birilerini çok geç tanımam, adım atıp ilerlediğimi sanarken aslında geriye doğru gidiyor olmamdı.

Elimizde 3 farklı tehlikeli dosya, bir tane her şeyi görmesiyle artık mahkumumuz olan Kadın ve kurulu bir bomba vardı.

O kurulu bomba ise bir gece ansızın ortamıza düşmüştü.

Neyden mi bahsediyorum? İşte şundan.

Erdem Aker gerçek ASES alıcılarıyla bir buluşma ayarlamıştı. Ve ben kendini ASES alıcısıymış gibi tanıtan bir sahtekârdan başkası değildim.

Benim şansım dönmemişti. Ve karanlık dünyada şans bir kere dönmeyince sonu ne olur herkes çok iyi biliyordu.

25. BÖLÜMÜN SONU.

 

BÖLÜM HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ???

 

Dostlar Selammmm🤍 Nasılsınız?

 

Geçmişe döndüğümüz sahne hakkında ne düşünüyorsunuz???

 

Sizce Cansu Akrep ile Yandaşlar arasında neler olacak?

 

Hırsızlıkta sizi en çok geren olay neresiydi?

 

Karmen'in her detayını tek tek işlediği bu planın %99 başarıyla tamamlanması sizi şaşırttı mı?

 

Ve Emir Austin'e Karmen hakkında derken neyden bahsetmiş olabilir?

 

💕💕💕

 

Diğer bölüm sizi yine güzel şeyler bekliyor olacak. Ama ben o bölümden emin olana kadar atmayacağım.

 

Yani yeni bölüm için sınır koymuyor veya tarih belirlemiyorum.

 

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE

 

 

Loading...
0%