Yeni Üyelik
45.
Bölüm

42 - VİCTOR URAL DİZABLE ( SEZON FİNALİ)

@shorosharpen

 

Dursun zaman
"Dursun", diyorsun da
Oyun değil ki yaşamak
Sen inanmasan da
Bi' son var, anla
Herkese inat

 

Dursun Zaman- Göksel ve maNga

 


Bölüme başlamadan önce Lütfen tepkilerinizi ve düşüncelerinizi yorumlara yazın. Satır arası yorum görmek istiyorum en çok. Lütfen, beni sezon finalinde yalnız bırakmayın. Ve bol bol yorum atın.

 

Bana ulaşmak için Instagram hesabım :
kankaderoffical2

 


Bölümü son cümlesine kadar iyice, tek tek ve anlayarak vazgeçmeden okuyun.

 

❤️⛓️🖤

Ve saniyeler sonra adam, yani bilinmeyen, yani kocamın katili olan adam, yani İgima'nın ya oğlu ya varisi olan adam, yani benimle bunca zaman oyunlar oynayıp beni kendine çağıran adam bana tamamen döndü.

Değil tetiğe basmak, parmağım oraya geçmedi bile.

Değil ona silah sıkmak, elimde artık tutmuyordum bile.

Değil karşısında durup ona meydan okumak, ayakta dik bile duramıyordum.

Değil ona cesur bir tavır sergilemek , gözlerine bile bakamıyordum.

Çünkü karşımda aklımın yetmeyeceği bir gerçek duruyordu.

Kalbimin silemediği bir iz, ruhumun ondan kopamadığı bir bağ duruyordu.

Bir adam daha öldürürdüm. On adam daha, bin tane adam daha öldürmek isterdim ama ona elimi bile süremezdim.

Çünkü karşımda o duruyordu. Ve o kişinin ağzından şu cümleler döküldü.

- Bu anın gelmesini çok ama çok uzun zamandır bekliyordum. Nihayet, yeniden beraberiz. Hoş geldin sevgili karıcığım. Beni özledin mi?

Bu sözler beni şiddetli bir deprem etkisinde gibi sarstı. Ayaklarımın bağı çözülmüş olacak ki dengem kaydı, yere düşmemek için sağımda ki duvara tutundum.

Gözlerimi yerde ki İgima'nın adamları olan kimliksiz cesetlere eğdim. Ömrümün sonuna kadar onları izlemeyi tercih ederdim ama bir kez daha başımı kaldırıp o gözlere bakamazdım.

Çarpıntı krizi geçiriyor gibi derin derin nefesler almaya başladım. Aklıma tek bir düşünce geliyordu, arkanda ki kapıyı aç ve arkana bakmadan koş, kaç.

Fakat buraya gelen bendim, kendi rızamla. Kocaman bir şehvet içinde adam öldüre öldüre geldim. Geri gidemezdim, artık çok geçti.

Başımı ağır ağır kaldırdım. O, olduğu yerden ne bir adım ileri ne bir adım geri hareket etmişti. Olduğu yerde dikilip, bana gözlerini titretmeden bakıyordu.

Kalbim, buz tutmuş olduğuna inandığım o kalbim onun gözlere ikinci kez baktığımda titremişti.

Dudaklarım kilitlenmişti ve dilim onun ismini söylememek için direniyordu. Her şeyin bir rüya olduğuna inanmak isterdim ama o rüyada olmayacak kadar gerçekti.

Bir çaresiz mırıltı döküldü dudaklarımdan. Bu kelimeyi ömrümün sonuna dek bir daha asla ağzıma alacağımı sanmıyorken hemde.

-Victor...

Adını söylediğim zaman gözlerini kapatmış derin ve yüklü bir nefes vermiş ardından geri açmıştı.

O da kendi adını bir daha asla benim dudaklarımdan dökülürken duyacağını sanmıyordu.

-Karmen.

Adımı söylemişti. Son derece soğukkanlı ama aynı anda son derece titrek bir şekilde.

İstemeden gözlerim kapandı, nefes almaya çalışan ciğerlerim sıkıştı. Ben de adımı bir daha asla onun nağmelerinden çıkacağını sanmıyordum.

Gözlerimiz denk düşmekten çekiniyordu, benim gözlerim korkarak uzaklaşıyordu. Ama bu sessiz savaşı yenen ve donuk, karanlık bakışlarını sergileyen ilk kendisi oldu. Bana, gözlerimin tam içine duygusuzca baktı. Ben de onun gözlerine, korkak ifadeyle baktım.

Göz göze geldiğimizde bedenimde artık ayakta duracak derman kalmamıştı. Şaşkınlık, korku, hüzün, vahşet ve bir daha şaşkınlık tüm bu duyguları taşımak zor geliyordu.

Ona doğru bir adım atmaya çalıştım, tıpkı sakat kaldığım günlerde ki gibi beceremeyip yere düştüm. Sol gözümde başlayan ve sol yanağıma akan ıslaklık hissettim. Siyah zemine bakan başımı kaldırıp yeniden ona baktım.

Karşımda o duruyordu.

Benim en büyük sırrım, herkesten ve en çok kendimden sakladığım, zihnimin ve kalbimin derinliklerine gömdüğüm kişi.

Rengin ile sohbet ederken, bana aşık olduğun adamı anlat dediğinde göğsümü gere gere aşık olduğumu anlattığım adam; Emir ile sohbet ederken bana bir insan yalnızca bir defa aşık olur dediğinde "o zaman ben hakkımı çoktan kullandım" dediğim adam; Ceyhun ile sohbet ederken ona her şeyiyle tüm maziyi anlattığım adam duruyordu karşımda.

Çünkü bu adam, yani Victor benim geçmişimin ta kendisiydi.

⛓️⛓️⛓️

15 ARALIK 2007

Bacası duman tüten bir evin ufak penceresinden tüm geceyi aydınlatan sarı bir ışık huzmesi parlıyordu. İçinde yalnızca üç odası olan, her odası içine iki koltuğu zar zor sığdıracak boyuttaydı. Evin eski bir yapısı vardı, aylık kirası pahalı olmasa bile evin içindekiler ödemekte zorluk çekiyordu.

Bu ufak ev, üç kişiye yuva olmuştu. Bir anne bir baba ve bir de kız çocuğu. Karanlık ve yağmurlu bir geceydi. Gece henüz geç saatlere yeni geçmişti. Dışarıda ne bir otomobil ne de insan geziniyordu. Etraf sessizdi, sadece camları okşayan yağmur damlaları kulakları dolduruyordu.

Evin ufak penceresinin olduğu odada on bir yaşında bir kız çocuğu oturmuş oyun oynuyordu. Oyun yaşını geçeli çok olmuştu aslında hatta bir ay sonra on iki yaşına basacaktı. Onun yaşındakiler okulda ortanca sınıfa geçmiş olmalıydılar. Fakat bu kızcağız ne okula gitmiş ne de pek fazla evden çıkmıştı.

Evde günlerini sadece kendisine ait iki üç parça oyuncakla geçiriyordu. Ama kız epey zekiydi. Annesi onu hiçbir eğitimden mahrum bırakmamıştı. Okuma yazmayı 6 yaşındayken çözmüştü. Ayrıca hem nazik, hem terbiyeli hemde akıllıydı. Annesi onunla gurur duyuyordu.
"Bir çok yaşıtın olan çocuklardan öndesin" deyip ona övgüler yağdırırdı.

Kız, bu övgüleri duydukça hırsı artar ve daha ne yapabilirim havasına girerdi. Şimdi ise yaptığı tek şey annesi akşam yemeğini hazır edene kadar evcilik oynamaktı.

Saatlerdir odasında oturmuştu. Üzerinde kırmızı renkli, kırmızı kurdeleli elbise vardı. Dışarıya nadir çıktığından dolayı evin içinde bile özel gün elbisesi giymek isterdi. Annesi onu kırmazdı hiç.

Babası işten henüz döndüğünde dış kapıdan kapanma sesi geldi. Kız, sesi duydu ancak oyununu bölmedi. Çünkü babası kendisine hep gelirdi. Geldiği zamanda, arkasından kendisine ufak tefek demeden bir hediye çıkartıp verirdi.

Kız oyun oynamaya devam etti ancak babası bir türlü gelmedi. Canı biraz sıkılmıştı, ama oyundan kalkamıyordu. Çünkü oyuncakları arasında yeni bir tane tuhaf bir şey yer edinmişti. Onu açıp kapatmak kendisine eğlenceli geliyordu.

Annesi içeriden seslenmeye başladı.
-Karmen! Karmen, kızım gel sofra hazır.

Karmen adında ki bu kız yerinden kalkmadı. Babasının gelip onu kucaklamasını ve uçurarak sofraya götürmesini istiyordu. Kızın yaşı ufak değildi ancak dedik ya, Karmen sevgiye aç bir kızdı.

Babası gelmiyor ancak annesi seslenmeye devam ediyordu. Bir süre sonra sesler kesildi, yerini sert adım seslerine bıraktı.

Karmen istifini hiç bozmamıştı. Kapısı açıldı, annesi içeriye geçti. Kahverengi kalın dalgalı saçlı ve beyaz tenli olan kadın kızına baktı durdu.

-Karmen, kaç kere sesleniyorum. Duymuyor musun? Yemeğe gel.

-Hayır! -dedi homurdanarak- Ben babamı istiyorum.

-Yavrucuğum baban çok yorgun, yerinden kalkacak hali yok. Bugün beş saat fazla mesai yaptı.

Karmen annesinden gelen acı verici sesi duyduğunda gözleri dolmuştu. Babasını yorgun görmek onu hep çok üzmüştü.

"Bir dilek hakkım olsa aileme daha güzel bir hayat isterdim" derdi. O kız kendinden önce bile sevdiklerini düşünecek kadar şefkatli biriydi.

Karmen babası için ısrar etmedi ancak sinirlenerek elinde ki yeni oyuncağı yere fırlattı. Arkasını dönüp gidecek olan annesi sesi duyunca hemen kızına döndü ve fırlattığı şeye baktı.

Yerde duran o şeyi gördüğü anda gözleri kocaman açıldı duvara tutundu. Gördüğü şeye akıl sır erdiremiyordu. Bu şey evine nasıl geçmişti?

Hızla kızının yanına koşup diz çöktü yerde ki o şeyi aldı. Beyaz bir gözlüktü bu. İnsanlar üzerinde korku bırakan cinsten. Karmen annesine hiç bakmadan oyuncak bebeğiyle oynamaya başladı.

Annesi korku dolu bir sesle eşine seslenmeye başladı. Eşi, hızla odaya geçti önce kızı Karmen'e baktı. Ona bir şey olduğunu sanması kızını iyi görünce geçmişti ancak başını karısına çevirdiğinde yerine çakıldı.

Adamın yüzü giderek morarıyordu. Karısının yanına eğilip gözlüğü ondan aldı. İncelese bile karısıyla aynı sonuca vardı.

-Karmen, nereden buldun bunu sen kızım, dedi annesi telaşını nezaket ile bastırmaya çalışarak.

-Kapının önünde, dedi kız ve babasını görünce hemen ayağa fırlayıp onun boynuna atladı.

Babası hiç karşılık vermemişti. Kızı onun boynunu iyice sıkınca dalgınlığı gitmiş ve onu sarmıştı.

-Kapının önünde derken Karmen, hadi anlat kızım biz evde değilken bir şey mi oldu?

-Imm... şey... Kapı çaldı, ben de sen sandım açtım. Ama kimse yoktu. Baba, bugün neden beni uçurmaya gelmedin, dedi birden.

-Karmen, güzel kızım anlatmaya devam et nolur. Sonra ne oldu?

Babasından cevap alamayan kız kollarını indirip annesine döndü. Ve dudaklarını bükerek konuşmaya başladı.

- Sonra kapının önünde siyah bir kutu görüp aldım ve içinden bu oyuncak çıktı.

Kız umursamaz bir tavırla annesini çekiştirdi.
-Hadi yemek yiyelim acıktım ben anne.

Sonra içeriye koşarak gitti. Geride kalan anne ve baba sadece bakakaldılar. Bir zamanlar bulaştıkları o tehlikeli işin cezası kesilmişti onlara. Fakat bu iki insan çoktan pişman olmuş ve bir daha ellerini sürmemişlerdi pisliğe. Küçük kızları Karmen'in en iyi hayata sahip olması için artık gece gündüz tekstil fabrikasında vardiya yapardı adam.

Ama tüm bu pişmanlık boşunaydı. İş işten çoktan geçmişti. İkisi hemen ayaklanıp yatak odasına koştular. Aradıkları şey bir silahtı. Ama öyle telaş içindeydiler ki gözlerinin önünü bile net göremiyorlardı.

"Git Karmen'i al. Kaçın!" Dedi babası karısına. Ancak kadının odadan çıkmasına fırsat kalmadan evinin kapı tarafından patlamaya benzer ses geldi.

Evin içinde çığlıklar yükseldi. Karmen, art arda anne ve baba diye bağırıyordu. Yemek masasının arkasına saklanmış içeriye geçmekte olan adamları izliyordu. Neler olduğunu idrak edemiyor, korkuyla titriyordu.

Adamlar gecenin bu saatinde bile siyah gözlük takmıştılar. Ama asıl dikkat çeken yer ellerinde tuttukları o gri ve soğuk metal yığınıydı.

Anne ve baba kızları için yatak odalarından çıkıp hemen salona koştular, ancak kızlarından önce önlerine bir sınır gibi dizilmiş adamları buldular.

Biri daha vardı kapının önünde, hepsinden daha ciddi ve ağır duran birisi. Baba hemen ona baktı ve sadece "lütfen, biz hiç bir şey yapmadık" diyebildi.

O soğuk adam, buz gibi sesiyle tek bir şey söyledi. "Öldürün"

Daha fazla kelimeye ihtiyacı yoktu eli silahlı adamların, gözlerini kırpmadan acımasızca silah sıktılar.

Anne ve baba, ufak kızcağız Karmen'in saniyeler içinde yere yığıldı. Etrafa kanlar akıyordu, kız masanın arkasında donakaldı. Neden anne ve babası yerde yatıyordu ki? Uyku vakti gelmemişti henüz. Neden etrafa kırmızı renk saçılmıştı ki? Karmen her zaman boyalarını sıkı sıkı kapatıp paketine koyardı.

Karmen'in yüreği sızlayıp, acı acı yanmaya başladı. Açık kahverengi saçları yüzünün önüne düşmüş daha fazla bir şey görmesine engel oluyordu. Kız şoka girmişti, hareket edemiyordu korkudan.

Siyah giyinimli cani adamlar evden teker teker çıktığında Karmen, yerde emekleyerek anne ve babasına yetişti. Daha ilk anne diye bağırışında gitmekte olan adam durdu ve arkasını kıza döndü.

Karşısında cesetlerin başında onları uyandırmaya çalışan bir kız çocuğu duruyordu. Adam ona olduğu yerden buz gibi gözlerle baktı. İçinde merhamete dair tek bir kırıntı yoktu.

Adamın arkasından daha normal biri yaklaştı ve kısık bir sesle sordu.

-Kız çocuğuna ne yapalım istersiniz İgima bey?

Adam arkasını döndü ve giderken şunları söyledi.

-Onu alıp evin arkasında ki ahıra götürün. Oraya kapatın ve çıkmasına asla izin vermeyin?

-Tabii efendim, ne zamana kadar peki?

-Yaşı, onu öldürebileceğim zamana gelene kadar.

Karmen için hüküm koyulmuştu. Bu kız çocuğu tıpkı kurbanlık koyunlar gibi vakti gelene kadar beslenip büyütülecek ve sonra hayatı ellerinden o cani adam tarafından alınacaktı.

Fakat kader hem cani adam İgima için hem zavallı Karmen için ortak bir kişi yaratmıştı. Bu kişi birine dert olurken birine deva olacaktı. Ve konulan her hükmü paramparça edecekti.

⛓️⛓️⛓️

Karmen evden alındı, kız çığlıklar atarak anne ve babasını istediğini söyledi. Biri bile haline acımadı ve kızı arabaya bindirip yola koyuldular.

İgima, bir başka arabada bir başka yola sapmıştı. O kız ile işi bitmişti. Geriye kalan tek bir meselesi vardı, o kızı öldürmek için de senelerce beklemesi gerekiyordu.

Küçük kız Karmen üzerinde ki kırmızı kıyafetten nefret etti. Bu kıyafetin rengi tıpkı anne ve babası gibi gözüküyoru. Karmen ağlarken elbisesini zorlama bir çabayla yırtmaya başladı. Etrafında oturan diğer adamlar kılını bile kıpırdatıp kıza engel olmaya kalkmıyordu. Hepsi birer robot gibi önüne bakıyordu.

Saatler sonra araba bir yerde durdu. İçinde ki herkes indi, biri de Karmen'i yakaladığı gibi arabadan indirdi. Kız biçare çığlıklar atmaya başladı. "İmdat! Anne! Baba! Yardım edin! Yardım edin!"

Fakat burada onu görenler görmezden, duyanlar duymazdan geliyordu. Araba bir bahçede durmuştu, diğer adamlar büyük bir Mâlikaneye doğru giderken Karmen'i tutan adam yağmurun altında yürüyerek Karmen'i arka tarafa yetiştirip bir tane ahırın kapısını açıp onu içeriye attı. Arkasından kapıya üç tane sürgü çekti ve oradan gitti.

Etraf zifiri karanlıktı, ahır hem buz gibi soğuktu hem de çatısı yağmur geçiriyordu. Kızcağız için için ağladı, daha az önceye kadar babasına sıcacık yuvasında sarılıyor annesine mız mız yapıyordu. Ama şimdi resmen bir kabusun içindeydi. Kız yere düştü, emekleye emekleye giderken bir dolu saman yığınına çarptı ve durdu.

Çok üşüyordu, kanı az daha donacaktı. Tepeden akan yağmur kafasına damlıyor onu ıslatıyordu. Kız karanlığa bakamıyordu bile, sanki baksa orada yerde yatan anne ve babasını görüyor gibi oluyordu.

Karnı açtı, annesinin kendisine son kez yaptığı yemeği yiyememişti. Ne acı... Başını saman balyasına yasladı. Ağlamaktan içi dışına çıkan kız, karanlıktan deli gibi korkmaya başladı zaman geçtikçe.

Karanlık onu boğmaya başladı, etrafını kan basıyordu. Karmen kendini iyice bitmiş ve tükenmiş hissediyordu. Nefes alamaz hale gelmişti. Küçük kız Karmen tüm mutluluğu ve hayatı bitti derken aniden garip bir şey oldu.

Karmen'i boğan ve korkutan tüm karanlık birden aydınlanmıştı. Ahırın içinde karanlığa inat bir şey parlıyordu. O parlaklık ise giderek Karmen'e yaklaşıyordu.

Tüm bu karanlığı aydınlatan kişi; elinde sarı gaz lambasını tutan genç çocuktu. Sanki Karmen'in içinde ki tüm korkuyu delip geçmişti.

Karmen aydınlık noktaya dikkatle ama ürkek bakışlarla bakıyordu. Kendini ister istemez geriye itti. Saklanmaya çalıştı. Yoksa bu gelen babası veya annesi miydi? Diye düşünür iken genç çocuk elinde ki lambayı yüz hizasından aşağı indirdi. Yayılan ışık gencin tüm yüzünde yansıdı.

Esmer tenliydi. Saçları karanlık kadar siyahtı. Yüzü hatları keskin ve şekilliydi. Bakışları ise yumuşak ve merhametli. Boyu yaşına göre biraz uzundu.

Karmen gence bakakaldı. Bu genç neden yanına geliyordu? Yoksa kendisinden kanlar mı akıtmak istiyordu? Karmen'in açık kahverengi gözleri gencin masmavi gözlerini buldu.

Gözleri tıpkı Okyanus kadar mavi, gökyüzü kadar berraktı.

Genç Karmen'e iki metre kala duraksadı. Ona tepeden baktıktan sonra mavi gözlerinden bir iki damla yaş aktı. Çünkü Karmen, elinde ince bir saman çubuğunu tutmuş ona doğru siper almıştı. Kendini savunmak istiyordu ufak kız.

Genç çocuğun içi kızı gördüğünde parçalanmıştı.
"Henüz çok küçük, tüm bu acılar için çok küçük." Diye geçirmişti içinden.

Karmen korkuyla yutkundu. Genç çocuk elinde ki gaz lambasını tedbirli bir şekilde Karmen'in önüne doğru bıraktı. Ardından üzerinde ki battaniyeyi soyup Karmen'e bakışlarıyla uzattı.

Karmen ne yapacağını şaşırdı. Çocuk onu battaniye ile mi boğacaktı? Genç Karmen'in kendisine böyle korku dolu titreyen gözlerle baktığını fark ettiğinde gözünden bir damla daha yaş aktı.

Onu korkutmaktan çok korktuğu için ağzını bile açamıyordu. Kızın üzerine daha fazla gitmek istemedi. Bu gece onun için yeterince zordu. Lakin adımları geri gitmeyi onu bu ahırın içinde yalnız başına bırakmayı reddediyordu.

Kıza son olarak biraz daha yaklaşıp siyah spor deri ceketinin için cebinden paketlenmiş bir karamel şekeri çıkartıp Karmen'e uzattı.

Kız kendisinden korkmasın diye başını sağa çevirmişti genç çocuk. Karmen şekeri gördüğü anda adeta kendinden geçti.

Elinin altında ki bir tutam samanı alıp genç çocuğa tüm gücüyle fırlattı. O ise bu tepki karşısında hem gayet anlayışlı ama aynı zamanda şaşkındı.

Karmen incecik sesiyle birden ciyaklamaya başladı.

-Annem, tanımadığın insanlardan şeker alma onlar kötü insanlar, seni kandırıyorlar, dedi bana.

Genç, Karmen'in aklına böyle bir fikir getirdiği ve onu korkuttuğu için kendine kızmıştı. Ama ağzını bile açamadı.

-Kötü! Kötüsün sen, diye bağırdı kız yine.

-Ben... hayır ben, diye bir kaç şey gevelemeye başladı oğlan.

Kız ise etrafta bulduğu şeyleri çocuğun üstüne atıyor ve gitmesi için bağırmaya devam ediyordu. Ufak kızın tek amacı kendini korumaktı.

-Özür dilerim, dedi buruk bir ses ile mavi gözlü çocuk.

Sonra Karmen'e bakarak üç adım geriye doğru gitti ardından ona sırtını dönüp hızla ahırdan çıktı.

Karmen onun gitmesinin hemen ardından emekleyerek çocuğun yere koyduğu gaz lambasını alıp yanına koydu. Etraf artık aydınlık olduğundan biraz olsun korkusu dinmişti. Ufak kızın gözü sürekli olarak çocuğun elinden düşürdüğü şekere kayıp duruyordu. Karnı çok açtı. Daha fazla dayanamadı, uzanıp şekeri aldı ve emmeye başladı.

Gözlerinden yaşlar akıyordu aynı zamanda, küçük kız hala yaşadığı gecenin şokunu üzerinden atamayarak ve ağlayarak uykuya daldı bir saman balyasına yaslanmış halde.

Sabahın erken saatlerinde ahırın kapısı pata küte bir şekilde açıldı. Karmen uykusundan ufak bir çığlıkla uyandı ve kapıya baktı. Siyah gözlüklü uzun boylu bir adam elinde bir tepsiyle kendisine yaklaştı ve komut verilmiş bir robot gibi içi yenilmesi zor olan kuru, bayat yemeklerle dolu olan tepsiyi kızın önüne bırakıp oradan çıktı.

Kız öyle açtı ki aklından gurur yapmak geçmiyordu bile. Hızla tepsiye yaklaşıp ne bulduysa ağzına tıktı.

Dün gece ki şiddetli yağmurun ardından hava bugün biraz aydınlıktı. Sanki dün gece yağmurla beraber dünyanın tüm kiri akıp gitmişti.

Karmen yemeği doyana kadar yedikten sonra tepsiyi itti. Başını yukarı kaldırdı, ahırın tavanında ki delikten mavi gökyüzüne baktı. O anda aklına dün gece ki çocuğun mavi gözleri geldi. O kimdi? Karmenden ne istiyordu?

Karmen başını öne eğip sönmüş olan gaz lambasına baktı. Lambanın gazı sabaha karşın kendi kendine bitmişti. Karmen bir geceyi böyle anlatmıştı peki diğer geceler ya da gündüzler.

Küçük kız üzerinde ki örtüyü atıp kapıya doğru hırsla koştu ve incecik kolları zayıf bacakları ile vurmaya başladı. Bir yandan kapıyı açmaları için yalvarıyordu.

Ancak gelen giden yoktu. Kapı açılmayacak kadar iyi sürülenmişti. Karmen ahırın içinde dolaşıp durdu, acısı henüz tazeydi. Yüreği yanıyordu.

Akşama karşı Karmen saman balya sının yanında örtüğün altında oturuyordu. Aklından ailesi geçiyor ancak sürekli olarak dün gece gelen çocuğu düşünüyordu. Şeker vermişti ona, o kötü biri miydi?

Biraz sonra kapı tekrar gümbürtü ile açıldı. Yine siyahlar içinde ki bir adam elinde tepsiyle geldi, yemeği kızın önüne bıraktı ve arkasını dönüp geri gidecekken duraksadı.

Başını omzunun üzerinden Karmen'e çevirdi. Karmen gözlerini adamdan kaçırıyordu. Ancak adam sert adımlarla kıza yaklaştı ve birden üzerinde ki örtüyü tutup çekiştirerek almaya çalıştı.

Karmen adeta direniyordu ama fazla uzun sürmedi. Adam örtüyü ve diğer boş tepsiyi alıp oradan çıktı ve kapıyı kapattı.

Karmen birden üşümeye başladı. Bedeni öyle titriyordu ki kaşık bile tutamıyordu. Öylece kaldı kızcağız, hem aç hem üşüyerek.

Hava çoktan kararmıştı. Kara bulutlar mavi gökyüzünü ele geçirmiş şiddetle gürlüyordu. Yağmur birazdan bastıracaktı. Karmen uyku ile uyanıklık arasında gidip geliyordu. Burada onu donarak ölmeye mi terk etmişlerdi acaba?

Aradan yarım saat kadar geçti, Karmen kendinden geçmek ve bayılmak üzereydi. Etraf çoktan o korkunç karanlığa gömülmüştü.

Ve karanlığın içinde ufak bir ses yayıldı. Ahırın kapısı oldukça sessiz çabalarla açılmıştı. Karmen sese hemen uyandı ve saman balyasının arkasına saklandı.

Mavi gözlü çocuk elinde bir başka gaz lambası ile karanlığı yine delip geçmişti. Sakin adımlarla kıza yaklaştı, Karmen yerinden başını kaldırıp ona baktı.

"Mavi gözlü çocuk" diye geçirdi içinden. Kendini istemeden iyi hissetmişti.

Genç elinde ki gaz lambasını Karmen'in olduğu yere koydu. Karmen'e bir süre baktı ardından hiç dokunulmamış yemeği gördü. Karmen yerinden biraz çıkınca kızın tir tir titrediğini fark etti.

Mavi gözleri keskin bir hal aldı birden. Keskin çenesi gerilmişti. Kızı korkutmak istemediği için tepkilerini sınırlandırdı.

-Sana dün gece verdiğim örtük nerede?

Sesi şefkatle çıkmıştı. Karmen yutkundu zorla konuştu.

-Gelen adam alıp gitti.

Gencin içinde bunu duyduğu anda sarsıntı yaşandı. Öyle çok öfkelenmişti ki kendi içinde, bir an patlayacak sandı. Ancak kıza sadece tebessüm etti. Ve hemen üzerinde ki siyah deri ceketi çıkartıp ona uzattı.

Karmen çekinerek bakıyordu cekete.

-Lütfen al, dedi genç.

Karmen donmadan önce hemen cekete uzanıp aldı ve giydi. Üzerine kocaman olmuştu, kolları uzundu ve ayağa kalksa eminim ayaklarına kadar da gelirdi. Ancak Karmen ceketin böyle olmasına sevindi, her yeri yavaş yavaş ısınmaya başladı.

-Ya... -dedi korkarak- Ya tekrar alırlarsa bunu benden?

-O zaman yenisini getiririm, dedi genç tereddüt etmeden.

Ardından çocuk yere bakıp,
-Oturabilir miyim, diye sordu.

Karmen başıyla onayladı, geçen hemen yere saçılmış samanların üzerine çöktü.

-Neden yemeğini yemedin, deyip yemeğe baktı.

Ancak göze bile hitap etmiyordu bu tepsi.

-Sevmedin değil mi? Keşke ne getirdiklerini bilseydim, sana güzel yemek getirirdim.

Karmen başını hızla sağa sola salladı ve hemen yemeğine uzanıp yemeye başladı.

-Hayır, hayır beğendim. Yerim yemeği lütfen almayın benden bunu. Çok açım.

Kız yemeği yerken, esmer tenli çocuğun gözleri sulanmıştı. Kendi içinden öfkeyle saydırıyordu. Ardından kendisini bile saran soğuk bir hava geldi. Çocuk birden etrafına baktı, ahıra böyle keskin soğukluk nereden geçmişti?

Derken gözleri tavanda ki deliğe çarptı. Başını sallayıp kıza geri döndü. Karmen yemeğini bitirip tepsiyi köşeye itti. Ve çocuğa bakmaya başladı.

- Gözlerin çok güzel. Masmavi, aynı... aynı şey gibi...

Dedi birden Karmen. Genç çocuk şoka girmişti. Böyle bir şey duymayı asla ama asla beklemiyordu. Ancak gururla göğsünü kabarttı.

-Okyanus gibi değil mi?

Dedi kendinden emin bir şekilde.

-Hayır, dedi Karmen hala düşünürken.

- O zaman gökyüzü gibi değil mi?

Kendine övgü duymaya epey meraklı duruyordu çocuk. Hevesle kızın ağzından çıkacak sözleri bekledi.

-Hayır. Şey gibi...

-Ney gibi?

Karmen biraz daha düşündü sonra birden gülümseyerek konuştu.

- Tükenmez kalem gibi. Mavi tükenmez kalem. Babam hep onları kullanır. Bende ondan gizlice alıp kalemlerle resim yapardım.

Çocuğun hayalleri suya düşmüştü. Gözlerini mavi tükenmez kaleme benzetmek çok matrak bir şeydi.

- Tükenmez kalem mi, dedi kekeleyerek.

-Evet tam olarak ona benziyor.

- Peki, peki öyle olsun. Ama bence daha güzel şeylere benziyor.

Karmen gözlerini kısıp gence baktı. Ve birden ona,

-Kendini beğenmiş, diye ciyakladı.

-Ne? Ben mi? Hayır, hayır hiç kendimi beğenmiş biri değilim.

-Öylesin, dedi Karmen omuz silkerek.

Genç çocuk da onu taklit edip başını hayır anlamında salladı. Ve sonra ikisi sessiz kaldı yeniden birbirlerine bakmaya başladılar.

Karmen bu çocuğun kim olduğunu iyice merak etmeye başladı.

-Benim anne ve babamı benden aldılar. Onları kanlar içinde bıraktılar. -kırmızı elbisesine bakarak- Artık bu elbiseden nefret ediyorum, dedi.

Genç derin bir sessizlik içine daldı. Karmen, ağlamıyordu ancak ses tonu yanık çıkıyordu.

-Sen kimsin peki? Seninde mi aileni aldılar?

Mavi gözlerini sıkıp kızdan kaçırdı. Ona yalan söyleyip kendisi için her şeyi değiştirebilirdi. Ancak ne olursa olsun bu kıza yalan söylemeyecek ve hatalarının bedeline katlanacaktı.

-Hayır. -dedi zorlanarak- Benim ailem burada.

-Hepinizi mi kaçırdılar yani?

Karmen dehşete düşmüştü.

-Hayır, öyle değil. Şey, benim ailem ahırın önünde ki evde yaşıyor.

Kızın aklına gerçekler bir anda dank etti. Gece gelirken gördüğü evden bahsediyordu bu çocuk. Kız kendini gençten uzaklaştırmaya başladı. Bakışları bile değişmişti.

-Ailemi öldüren adam... O adam senin baban mı?

Genç yutkundu, kızın yüzüne bakacak cesareti bile yoktu. Olmamasını diledi içinden, keşke hayır diyebilseydi bu soruya.

-Evet, babam.

Karmen yerinden fırlayıp saman balyaları arkasına koşup kendini saklamaya çalıştı.

-Benim ailemi kanlar içinde bırakan kişi senin baban mı?

-Evet... Maalesef benim babam o. Özür dilerim, o adamın oğlu olduğum için özür dilerim.

Gencin mavi gözlerinden yaşlar döküldü art arda. Kendini yenilmiş hissediyordu, o adamın, İgima adında ki o adamın oğlu olması hayatının lanetiydi.

Karmen daha da bir şey diyemedi. Ancak ona buradan çıkması için defalarca bağırdı. Çocuk itiraz etmedi, boynu bükük bir halde ahırdan çıkıp gitti.

"Böyle bir babaya sahip olduğum için hayatım boyunca kimse tarafından sevilmek veya insan muamelesi görmek hakkım değil" diye geçirdi içinden.

Bu çocuğun cesareti o vahşi adamın günahlarının cezasını üzerine alacak kadar büyüktü.

⛓️⛓️⛓️

Ertesi gün oldu, gaz lambası yine bitmişti. Hava aydınlanmış ve kahvaltısı gelmişti. Karmen donuk bir ifadeyle yerken, gelen adam Karmen'e bir süre baktı ve hızla ceketi üzerinden soyarak aldı.

Karmen ceketin gitmesiyle yeniden üşümeye başladı. Dün gece ki olaydan sonra o çocuğun gelmesini istemiyordu bile, bu da demek olacak ki soğuğa ve karanlığa katlanmak zorundaydı.

Ama ahırın içinde dolanıp duruyor ve onu düşünmekten kendini alamıyordu. Babasının o adam olduğunu söylerken nefret etmişti sanki. Yoksa sandığı gibi çocuk kendisini öldürmeyecek miydi?

Düşüncelerle boğuşan Karmen günü gece etti. Bayat akşam yemeğinden sonra karanlığın içinde oturup uykusunun gelmesini bekledi.

Gözü ise hep kapıdaydı. O çocuk yine gelip gecesini aydınlatacak ve üşümesin diye ona ceketini verecek miydi?

Gece boyu saatler aktı ne gelen vardı ne giden. Küçük kız yine yalnız kaldım diye düşünürken kafasına bir şey çarptı.

Kız korkuyla çığlık atıp yerinden sıçradı. Etrafına bakıyor ancak karanlık içinde hiç bir şey göremiyordu. Bir ses daha duymasıyla başını yukarı çevirdi ve çatıda ki deliğin üstünde onu gördü. Mavi gözlü çocuğu...

Çocuk mahcup bir edayla elinde ki çekiçle beraber ona el salladı. Tek amacı sessizlik içinde çatıyı tamir edip kızı rahatsız etmeden gitmekti ta ki aşağı bir tahta parçası düşürene kadar.

Karmen çocuğun karanlığın içinde parlayan suratını gördüğü anda rahatladı. Çocuk el sallamanın ardından ise deliğin üzerine tahta parçaları koyup orayı kapattı.

Dakikalar sonra ise kapıdan ses geldi. Her gece ki gibi sessiz ve sonra parlak. İçeriye korkak adımlarla yürüyordu çocuk. Elinde ise fener tutmuştu bu sefer. Üzeri oldukça kalındı. Sanki bir gecede bir sürü kilo almış gibiydi.

Karmen'e iyice yaklaşıp feneri yanına koydu. Ve dün gece oturduğu yere oturup Karmen'e bakıp tepkisini ölçtü. Kız sakindi, gitmesi için ısrar etmiyordu.

Genç o fırsatta hemen ceketinin fermuarını indirdi. Tüm o şişkinlik paket paket yiyeceklerdi aslında, hepsi kızın önüne döküldü.

Hepsini boşalttıktan sonra genç sanki imza hareketi gibi ceketinin en özel iç cebinden ona karamel şekerleme uzatıp verdi.

Karmen hiç tepki vermedi. Bakakaldı sadece, bu çocuk kesinlikle sandığı gibi biri değildi. Sadece gözlerinde ki ifadeye bakarak bile bunu anlamıştı.

Elini şekere uzattı, genç heyecanlanmıştı. Karmen şekeri aldı ve fısıldar gibi teşekkür etti.

-Ceketini aldılar, dedi ardından.

- Orospu çocukları, diye mırıldandı genç.

Karmen meraklı bir şekilde bir hemen "Ne çocukları?" Diye sordu.

Çocuk onu bir şekilde geçiştirip kendi üzerinde ki ceketi soyup verdi.

-Bir şey sorabilir miyim?

-Tabii ki sor, dedi genç.

-Baban neden aileme bunu yaptı? Benim ailem çok iyi insanlardı. Annem çok iyi birisiydi, beni hiç aç bırakmazdı. Babam beni her geldiğinde uçururdu.

Kızın ağlamamak için kendini zor tutması gencin zoruna gitmişti.

- Çünkü o kötü ve iğrenç bir insan. -dedi- Ama o beni sevmez. Ben de onu hiç sevmiyorum. Nefret ediyorum.

Karmen şaşırmıştı.

-Sevmez mi? Hangi baba çocuğunu sevmez ki?

-Benim babam. O ne beni sever ne annemi.

-Peki neyi sever?

- Güç. O iğrenç adam sadece gücü sever.

- Gücü kıskanıyor musun?

- Hayır, dedim ya. Ben babamı sevmiyorum.

-Neden, diye sorarken Karmen bir paket bisküviyi açmış ikisinin ortasına koymuştu.

- Çünkü o kötü bir adam. Anneme çok kötü davranıyor, bana da öyle. Annemi o hasta ediyor. Onu kötü işleri için kullanıp duruyor. Annem yapmak istemiyor ama onu beni öldürmekle tehdit edip duruyor.

Genç birden anlatmıştı her şeyi. İçi öyle çok dolmuştu ki bu sıkıntılardan kendine hakim olamamıştı.

-Hem sana yaptığına bak. O gece odamdan duydum sesini, çığlık atıyordun. İlk kez şahit olduğum bir olaydı bu, çünkü buraya kimseyi getirmez. Yani büyük veya küçük olsa bile.

Karmen onu pür dikkat dinliyordu. Genç büyük bir hevesle anlatıyordu başından geçenleri.

-Babanın adı ne, diye sordu kız birden.

Genç bir anda dut yemiş bülbüle döndü. Ağzını bıçak açmıyordu.

- Neden sordun?

- Merak ettim, o yüzden.

- Üzgünüm söyleyemem.

-Neden?

- Çünkü onun adını bilirsen ikimizde ölürüz.

Kızın gözü hemen korkmuştu. Bir adım geri çekildi. Sormakta ısrar etmedi.

-Peki senin adın ne?

Genç yine sustu.

- Benim adımı öğrenirsen de ikimizde ölürüz.

Kızın canı iyice sıkılmıştı.

-Peki senin adın ne, dedi mavi gözlü çocuk.

- Söylemem, sen söylemiyorsun, deyip dudak büktü.

-Madem öyle... -dedi bilmiş bir havada çocuk- o zaman ben sana kendim isim veririm.

-Ne demek istedin? Benim zaten bir ismim var.

-Ama bana söylemiyorsun.

-Ama sen de söylemiyorsun.

-Ama benim sebeplerim var. Neyse, ben sana bir isim buldum bile.

Karmen'in siniri bozulmuş surat aşmıştı. Kollarını göğsünde bağlayıp,

-Neymiş, diye sordu.

Çocuk sinsi bir tebessüm ile bastıra bastıra,
-Karamel, dedi.

-Ne? Karamel mi?

-Evet Karamel. Zaten saçlarının rengi gözünün rengini Karamel renginde.

Kız itiraz edip çocuğa saman parçaları attı. Ancak çocuk yerinden hızla kalkıp ona karamel diyerek etrafında dolandı. Kızın sinirlerini bozmak kendisine eğlenceli gelmişti.

- Sen karamel misin?

-Neyim?

-Karamel!

-Hayır ben insanım.

-Karamelsin. Saçların karamel renginde gözlerin de karamel renginde.

- Ben insanım, insanım, diye bağırdı son kelimesini uzatarak.

- Hayır sen Karamelsin, dedi gülerek çocuk.

-Aptal! Al sana, saman ye saman.

Saatler boyu birlikte vakit geçirmişlerdi. Sabaha karşı çocuk artık gitmesi gerektiğini söyleyip ahırdan hızla çıktı ve gitti.

Ertesi günün gecesi, çocuk çoktan gelmiş ve oturmuştu. Bu sefer konuştukları konu yaş olmuştu.

-Senin yaşın kaç Karamel?

Karmen elinde ki çitos paketini öfkeyle yere attı.

-Ben Karamel değilim!

-Peki Karamel özür dilerim, yaşın kaç?

Karmen kendisinden büyük duran ancak iflah olmaz şu çocuğa bakıp başını iki yana salladı.

-Yaşım şimdi on bir.

-On bir mi? Amma küçükmüşsün.

-Ama tam olarak üç hafta sonra 12 yaşıma gireceğim. Yani 6 ocakta.

Genç çocuk bu kızın doğum günü olan şu tarihi anlında aklına kazınmıştı.

- Sen kaç yaşındasın?

Genç kendini kızın yanında epey büyük hissetti.

-Ben on beş yaşındayım. Doğum günüm ise 10 Nisan.

Kız hiç şaşırmadı, çünkü çocuk cidden kendinden büyük duruyordu.

-Ama akıl yaşın beş falan herhalde, dedi Karmen soğukkanlı bir şekilde şekerini yalarken.

Genç ayaküstü yediği ayara şaşırmış ve birden gülmüştü.

-Bir deyim vardır Karamel bilir misin?

-Ne o?

-Ufacık boyun var, türlü türlü huyun var.

Karmen karşında ki pis pis sırıtan çocuğun üzerine çullanıp onu kovalamaya başladı. Ama çocuk öyle hızlı koşuyordu ki hep kızdan kaçmayı başardı.

Günler geçiyordu. Karmen, içinde bulunduğu ahıra, yüreğinde yanan kor acıya sadece geceleri gelen çocuk sayesinde katlanıyordu. O çocuk Karmen'e her gece ısınacak eşyalar, karanlığı aydınlatan ışıklar getiriyordu. Gece boyu yanında kalıp onunla sohbet ediyor veya birlikte ufak oyunlar oynuyorlardı. Genç çocuk, ahırı Karmen için baştan aşağı düzeltiyordu her geldiğinde. Ona saman balyalarından sığınak gibi bir şey yapmıştı. Karmen kişisel ihtiyaçlarını ahırın açıldığı ufak tuvalette karşılıyordu. Genç çocuk bayadır kullanılmayan bu yeri de bir gece boyunca temizlemiş Karmen için en iyi hale getirmişti. Hatta ahıra bir lamba bile takmıştı.

Yine bir gece çocuk içeriye sessize girdi. Ancak beklediği gibi olmadı. Kız samanların arasında çoktan uyuyakalmıştı. Çocuğun morali bozulmuştu. Tam arkasını dönüp geri gidecekken ince sesli kız seslendi.

-Neden sadece geceleri geliyorsun?

Kızı uyandırdığı için kendine kızmıştı ancak onu cevapsız bırakmayıp hemen karşısına geldi.

- Çünkü sadece geceleri odamdan kaçabiliyorum.

Karmen yattığı yerden kalkmış oturur pozisyona geçmişti. Çocukta karşında oturdu.

-Sana ne zaman soru sorsam bana hemen cevap veriyorsun.

-Sana karşı yalan söylemeyi tercih etmiyorum.

-Neden?

Gencin mavi gözleri delici bir bakışla kıza dikildi.

- Çünkü sen saf ve temizsin. Yalanlarımla seni kirletmek istemem.

Karmen kendisine şefkatle bakan çocuğa gülümsedi. Ardından yüzü soldu.

-Peki sen nasılsın?

-Nasıl yani?

-Nasıl birisisin sen? Kimsin, nasıl bir hayatın var? Bana kendini anlat.

Çocuk aynı anda hem heyecanlanmış hem de çekinmişti. Şimdiye kadar onu merak edip de anlatmasını isteyen kimsesi olmamıştı. Sonra ise kendini uzunca anlatmaya başladı.

- Ben aslında kimse değilim Karamel. Bu yaşıma kadar biri olmayı beceremedim. Çocukluğumun şimdiden hiç farkı yoktu. Biz eskiden çok ama çok fakirdik. Ben babam ve annemin bir gecelik hatası sonucunda doğdum. İkisinin yaşı en fazla 25 idi. Hatırlıyorum küçük bir evde yaşardık.

Babam hep çalışmaya giderdi. Eve geldiğinde ise öfkesini annemden ve benden çıkarırdı. Bu fakirliğin suçlusu bendim, ben doğmasaydım o kimseye bakmak zorunda kalmazdı, derdi bana hep.

Annem onun sözlerine aldırmamam gerektiğini söylerdi. Ama çocuk aklı ben çok üzülürdüm. Bir gece babam yine işten gelip annemle kavga etmeye başladı. Onu dövüyordu beni ise odaya kilitlemişti. Bağırıyordum, çıkmaya çalışıyordum oradan ama yapamadım. Saatler sonra odamın kilidi açıldı. Gelen annemdi, yanıma oturdu. Ona sarıldım, o ise bana bakıp şu sözleri söyledi.

"Oğlum, sen benim karanlığımı aydınlatan tek şeysin. Sana bir isim vermek istiyorum. Baban doğduğun zaman isim vermeme izin vermedi. Ama şimdi bile olsa sana ikinci bir isim vermek istiyorum. " Ve ardından bana ikinci ismimi verdi.

Genç susup gözünden akan yaşları sildi. Karmen onu dinlerken tüyleri diken diken oldu. Kendisinin çocukluğu harika geçmişti. Hem babası hem annesi onu çok severdi.

Genç Karmen'e bakıp kararlı bir şekilde,
-Verdiği ismi söyleyemem Karamel.

-Ne zaman istiyorsan o zaman söyle, dedi kız.

Çocuk devam etti.

-O geceden bir sonra ki gün babam işten geç vakitte döndü. Yüzü ilk defa gülüyordu. Hemde öyle fena gülüyordu ki asla unutamıyorum. O gün bize şunları söyledi. "Artık fakirlik ve sefalet bu gece bitiyor. Hayatlarımız sonsuza dek değişecek." Yanıma eğildi bana adımla güçlü bir şekilde seslendi. "Sana bu adı boşuna koymadım. Sen benim mutlak zaferimsin, zaferim olacaksın"

O geceden sonra gerçekten hayatımız değişti. Babam değişmedi, o daha da kötü biri oldu. Maddi durumumuz gün geçtikçe düzeliyordu.

Seneler geçti, büyüdüm. Neredeyse her şeyi anlayacak kapasiteye geldim. Ama seneler boyu annemin gözümün önünde öldüğünü görüyordum. Babam, kötü işleri için annemi kullanıyordu hala kullanıyor. Ona yapmak istemediği şeyler yaptırıyor. Ben ise hiç okula veya bir yere gitmedim. Tutsak bir hayat sürüyorum evin içinde. Dışarı çıkmam şimdi yasak. Babam eve hiç uğramaz annemi de çoğunlukla yanında götürür. Son zamanlarda annemin durumu kötüleşmeye başladı, ama o yine de acımasızca kadını kullanmaya devam ediyor.

Ben ise Karamel, öylece evde babamın beni mahkum ettiği hayatı yaşıyorum. Beni annemle tehdit edip duruyor, ona karşı çıkmamam gerektiğini söylüyor. Elimden bir şey gelmiyor, buradan kaçıp gidemiyorum. Bu bahçede, evde, kaç tane adam dikmiş sayısını saymaya rakamlar yetmez.

Bana neden geceleri geldiğimi sordun. Dedim ya ancak geceleri kaçıyorum. Gündüz çıkmam ve hatta buraya gelmem kesinlikle yasak.

Ben buyum işte Karamel. Mahkumum, çaresizim, ezik biriyim, kimsesizim, bir kuklayım, ben kimse değilim. Hiç olmadım.

Çocuk anlatacak şeylerini bitirdiğinde derin bir nefes verdi. Yerde ki şişeden biraz su içim kuruyan boğazını ıslattı. Ne yaparsa yapsın gözünden sessizce akan yaşlara engel olamadı.

Karmen çocuk için çok üzüldü. Hiç değilse kendisi geçmişe baktığı zaman ailesi ile güzel anılarını hatırlıyordu ancak onun gibi gözü önünde annesinin hastalanıp yataklara düşmesini görmüyordu.

Karmen ayağa kalkıp çocuğun yanına geldi ve başını iki eliyle tutup kendine yasladı. Çocuğun boğazından bir hıçkırık daha koptu. Kendisini saran bu kızın ailesini gözü önünde babası denilen adam öldürmüştü. Ancak kız öyle saf ruhlu biriydi ki, kendisini hiç suçlamamıştı.

-Bundan sonra gündüz uyuyup gece uyancağım. -dedi Karmen- Sen geldiğinde uykum olmasın.

Ardından çocuğa sarılmayı bırakıp onu dürttü.

- Oyun oynayalım mı? Oyun oynamayı çok severim.

-Tamam... -dedi kendine gelen genç- Ne oynayacaksın?

-Oyuncağın var mı?

Başını reddederek salladı.

-Neyse o zaman beş taş oynarız. Burada da taş var zaten bol bol.

Karmen annesiyle oynamayı en çok sevdiği oyunlardan birini söylemişti. O gece sabaha kadar genç çocuğa beş taş oynamayı öğretti. Genç ciddi manada zekiydi, çünkü oyunu çok çabuk kavradı ve Karmen'i üç sefer yendi.

Bir ara aralarında şu diyalog geçti.

-Baksana aklıma ne geldi. Senin gelmene izin vermiyorlar ama her sabah beni üzerimde yeni bir ceket veya örtü ile buluyorlar. Sence fark etmiyorlar mı?

-Fark ediyorlar ancak sabırlıdırlar. Bir yerde patlayacaklarına eminim.

Sabaha karşı genç gitmek için kalktığında Karmen arkasından seslendi.

-Hey! Mavi tükenmez kalem gözlü çocuk!

Arkasını dönmüş kıza bakmıştı.

-Benim adım Karmen.

Dedi Karmen. Soyadını unutmuştu çünkü hayatı boyunca hiç kullanacağı ana denk gelmemişti.

Çocuk ismi duyunca gülümsedi. Karamel ile ne kadar uyumluydu ismi.

-Benim adım...-dedi ve kendi içinde ki bir savaşa son verip devam etti- Benim adım zafer anlamına gelen bir kelime. Babamın bana verdiği isim.

Suskunluk...

-Victor... Benim adım Victor.

Kader, bağlarını kopartıp sil baştan ilmek ilmek örmeye başladı.

-Memnun oldum Victor.

-Ben de memnun oldum Karmen.

⛓️⛓️⛓️.

Günlerden altı ocaktı. Karmen'in doğum günü, dün gece Victor onun yanına gelmemişti. Bu yüzden Karmen gece uyumuş sabah uyanmıştı. Kalkıp ahırı temizledi kendi imkanlarıyla. Belki Victor gelirdi.

Bugün on iki yaşına giriyordu. Artık büyüyordu ama annesiz ve babasız.

Karmen büyüyordu. Kimsesiz... Victor hariç kimsesiz...

İşi bitti kız heyecanlı bir bekleyiş içine girdi. Kendine hakim olmak istedi çünkü Victor ancak gece vakti gelebilirdi. Ama Karmen yine de gün boyu heyecandan ahırın dört köşesinde dönüp dolaşıp durdu.

Hava yavaş yavaş kararmaya başladı. Eskiden karanlıktan korkan kız artık günün gece olmasını iple çekiyordu.

Biraz zaman sonra kapı Victor'a özgü bir ses ile açıldı. Karmen ayağa kalkmış kapıya doğru heyecanla koşmuştu. Victor kollarını arkasında tutmuştu.

-Karamel yavaş, lütfen uzakta bekler misin beni?

Karmen adım atmayı kesti ama gülerek Victor'un kollarına bakmaya çalışıyordu.

-Bugün günlerden ne ikimiz de biliyoruz Victor.

-Maalesef ben bilmiyorum Karmen, günlerden ne ki bugün?

Karmen, Victor'un bu sahte oyuncu tavırlarına alışmış olmasına rağmen her seferinde inanıp sinirleniyordu.

-Tamam tamam sinirlenme. Gözlerini kapatır mısın?

Karmen elleriyle gözlerine duvar ördü hemen. Victor elinde ki poşetleri yere bırakıp kutuyu açtı ve pastanın üzerinde ki tek bir mumu yaktı. Karmen'in karşına kadar yaklaştığında gözlerini açmasını istedi.

Karmen gözlerini açar açmaz karşısında karamelli yaş pasta buldu. Sevinçle alkışlamaya başladığında Victorda yavaş bir melodiyle iyi ki doğdun Karmen, şarkısını söyledi.

-Hadi bir dilek tutup mumu üfler misin?

Karmen gözlerini kapattı. Neyi dileyeceğini tam olarak bilmiyordu bile. Karşısında duran çocuk aklına geldi. Çocuktu Karmen, duyguları çok çabuk şekilleniyor değişiyor veya bağlanıyordu. İçinden tek bir şey dilemek geldi o an.

"Umarım tüm ömrüm sadece seninle geçer Victor" diye içinden dileğini tuttu ve mumu üfledi.

Victor ona ne dilediğini bir defa sordu ama Karmen söylemek istemediği için onu asla zorlamadı.

Karmen Victor'un elinde ki pastayı alıp bir yere koydu ve hemen arkada ki poşetlere koştu.

-Bunlarda bana hediye mi var?

Victor mağdur bir edayla güldü.

-Tabii ki, deyip poşetleri aldı ve pastanın yanına gittiler.

-Al, hepsini sen aç, dedi.

Karmen ise poşetleri teker teker açmaya başladı. İlk poşetten çok güzel bebek mavisi çiçekli ve kurdeleli bir elbise çıkmıştı.

Karmen elbiseyi parlayan gözlerle süzdü ve üzerine tuttu.

-Kırmızı elbisenin artık sevmediğini söylemiştin, dedi Victor biraz utanarak.

-Çok güzel, prenses elbisesi gibi.

Elbiseyi paketin üzerine bırakıp diğerlerini açmaya koyuldu. Ve paketten yeni kazaklar, yeni pantolonlar ve etekler çıkıyordu. Victor öyle çok utanmıştı ki gözlerini kaçırmaktan ahırda kaç adet saman olduğunu bile saymıştı.

Son pakete geldiğinde Karmen biraz duraksadı. Bu paket diğeri gibi hazır ve özenli durmuyordu. Sanki beceriksiz biri kartondan paket yapmaya çalışmış gibiydi.

-Paketi ben kendim yaptım. -dedi Victor Karmen'in düşüncelerini destekler nitelikte- Ve içinde ki hediyeyi de öyle.

Karmen daha paketi açmadan en sevdiği hediyenin bu olacağını söyledi. Victor ise beğenmezsen hiç sorun değil, demişti sadece.

Karmen kutuyu içinde tuhaf bir heyecanla açtı. Kutunun içinde bir kolye duruyordu. Parmak uçlarıyla onu alıp gözü önünde tuttu.

Siyah bir ip ve ucunda bakır renkli kalın iç içe girmiş yuvarlaklar. Bu bildiğin karamel şeklindeydi.

-Bu kolyeyi sen mi yaptın, dedi duygusallıkla.

-Evet, pek zor değildi ama biraz uğraştırdı. Şeklini tutturmak yani. -diye cevapladı gergin bir şekilde Victor- Beğenmedin mi?

Karmen'in gözleri boncuk boncuk yaşla doldu. Kolyeye uzun uzun baktı.

- Çok güzel, çok güzel... Çok beğendim Victor, eline sağlık çok güzel yapmışsın. Çok yeteneklisin.

Victor dudaklarını dişlemişti utançtan. Karmen kolyeyi Victor'a uzattı.

-Bana sen taksan olur mu?

Victor uysal bir şekilde kolyeyi aldı ve Karmen'in arkasına geçti.

-Bu kolye... Bu kolyen beni temsil ediyor Karmen. Bizi, çocukluğumuzu, geçirdiğimiz geceleri, oynadığımız oyunları, katlandığımız zorlukları temsil ediyor. Bu kolyeyi sadece beni unutmak istediğin zaman çıkart olur mu?

Kolyeyi taktıktan sonra eski yerine geçti. Karmen kolyeyi avuç içine aldı ve ona bir parçasıymış gibi baktı.

-Tamam, dediğin gibi olsun, dedi ancak çıkartmak aklının ucundan bile geçmiyordu.

Sabaha kadar pastayı yiyip sohbet ettiler. Victor sürekli Karnenden dün gece gelemediği için özür diliyordu. Ancak sebebi bile hediyelerdi. Karmen onu kolaylıkla affetti ve binlerce kez teşekkür etti.

Zaman akıp gidiyordu. Değişen hiç bir şey yoktu. Victor, sadece geceleri Karmen'in yanına geliyordu. Kendi aralarında ki sohbet gün geçtikçe samimileşiyordu. Her şey hakkında konuşuyorlardı. Uçan kuş, herhangi bir bitki veya hiç alakaları olmayan ülkeler. İkisi bu zamana kadar pek dışarı çıkmamıştı o yüzden sohbetleri sadece hayalden oluşuyordu.

Victor'un annesi eve son iki aydır gelmiyordu. Çünkü babası onunla beraber ülke dışına çıkmıştı.

Kış gitmiş yerini bahar mevsimine bırakmıştı. Havalar ısınıyor ve aylar hızla geçiyordu. Nisan ayı gelmişti günlerden ayın onu. Yani Victor'un doğum günü.

Karmen o güne özel erken kalkmış hazırlıklara başlamıştı. Aylardan beri doğum günü için gelen abur cubur paketlerini atmayıp gizliden süse dönüştürüyordu. Victor'a hediye alacak imkanı yoktu ama ona saman çöplerini tek tek örerek bir bileklik hazırlamıştı. Sonuçta o bugün on altı yaşına geçecekti.

Victor büyüyordu. Kimsesiz... Karmen hariç kimsesiz.

Güneş battı hava karardı. Karmen ışıkları kapatıp Victor'un gelmesini bekledi. Sadece yarım saat sonra kapı açıldı içeriye birisi girdi.

Karmen ufak bir kekin üzerine yerleştirdiği mumu hemen yakıp "iyi ki doğdun Victor" diye şarkısını söylemeye başladı.

Şarkı bitti, hiç tepki almadı. Işıklar birden yandığında ise karşısında hiç tanımadığı üç tane siyah giyinimli adam buldu.

Elinde ki pasta kayıp düştü. Karmen korkak adımlarla geriye doğru gitti. Victor'un ismini başkalarının önünde ağzından kaçırmıştı. Adamlar ona karşı harekete geçmediler sadece birbirlerine baktılar ve ahırdan çıkıp gittiler.

O gece Victor gelmedi.

Ertesi gece Victor gelmedi.

Diğer gün Victor gelmedi.

Karmen onu bekledi ama Victor geceler boyu gelmedi.

Aradan tam bir hafta geçti. Ses seda yoktu. Karmen'e kimse yemek bile getirmiyordu. Kızın içi birbirini yiyordu. Dışarıda ne olduğunu bilmek istiyordu. O Victor'u görmek istiyordu.

Bir şey yapmak istedi, ona gitmek için ne gerekiyorsa yapacaktı. Karmen ahıra bir süre baktı, gözünde ki tek çıkış yeri çatıda ki ekleme kısım olmuştu.

Hiç beklemeden harekete geçti. Tüm balyaları üst üste dizmeye başladı. Boyu uzun değildi veya güçlü değildi. Ama içinde öyle bir hırs vardı ki, paha biçilmez.

Her şeyi üst üste dizdikten sonra en tepeye duvara tutunarak tırmanmaya başladı. Balyalar sallanıyordu. Karmen her an düşebilir ve bir yerini kırabilirdi. Fakat riski göze aldı çıkmaya devam etti.

Çatıya sabitlenmiş tahta parçalarını yerden getirdiği sert cisimle itmeye çalıştı. Uzun uğraşlar ve düşme tehlikelerinin ardından bir tane tahtayı yerinden çıkartmayı başarmıştı. Bu onun geçebileceği kadar genişti. Karmen ellerini çatıya attı ve ardından kendini itti.

Artık resmen ahırın dışındaydı. Hava karanlık olmasına rağmen bahçe ışıkları her yerde yanıyordu. Ve Victor'un çok önceden dediği gibi dikilen adamları saymaya parmakları yetmezdi.

Karmen çatının üzerinde dikkatle emeklemeye başladı. En ufak bkaymasında çatı boyu yuvarlanıp yere çakılabilirdi. Aldığı nefes sesi gittikçe yükseliyordu. Emeklemeye devam etti ve en sonunda o büyük malikaneyi gördü.

Victor'un orada olmasını umarak sol tarafında çatıya kadar dallanıp uzamış olan ağaca tutunup inmeye başladı. Kolları kendisini zar zor taşıyordu. Ses çıkarmadan ağaçtan yere sessizce indi.

Boyu ufak olduğu için karanlıkta fazla dikkat çekmiyordu. Duvara iyice sokularak arka taraftan dolandı. Penceresi açık bir yer görünce hemen oraya yetişti. Göz ucuyla içeri baktı, burası mutfaktı.

Pencere pervazına tutunup yukarı çıktı ve içeriye atladı. Evin içinden sesler geliyordu, kendisi ise inanılmaz bir acemilik şansı ile saklanarak hareket ediyordu.

İçeride kimsenin olmadığı kanısına varacaktı ki iç odalardan birinden inlemeye benzer bir ses duydu.

Karmen aylardır duyduğu tek sesin sahibini tanımakta zorluk çekmedi. Kız, sesi duyduğu anda kimseye dikkat etmeden odaya doğru koşmaya başladı ve kapıya yetiştiği gibi açıp içeri daldı.

-Doymadınız mı daha orospu çocukları, demişti Victor başı öne düşmüş halde.

Karmen'in eli ayağı boşaldı, kız etrafa ve Victor'a baktı. O lanet kırmızı rengi her yeri boyamıştı yine.

Karmen dudaklarını zar zor aralayıp onun adını söyledi.

-Victor...

Victor'un sesi duyması, kim olduğunu anlaması ve başını kaldırması saniyeler içinde olmuştu. Genç başını kaldırdığı anda yüzünü gören Karmen çığlık attı. Hayran kaldığı yüzü morluklar, kanlar içindeydi. Sadece yüzü değil tüm bedeninde yara izleri vardı.

Victor kısa bir şokun peşinden hemen kendine geldi ve bağlı olduğu sandalyeyle beraber ayağa kalkıp Karmen'in yanına yetişti.

-Karamel, karamel senin burada ne işin var?

Karmen onu duymuyor hıçkırıklar ile ağlıyordu. Victorun kolları sandalyeye bağlı olduğundan ona müdahale edemiyordu.

-Karmen lütfen kalk yerden, lütfen kaç buradan görecekler seni lütfen git!

Karmen başını kaldırıp ona yalvaran Victor'a baktı. Onu kanlar içinde görmek kendisine ailesini hatırlatmıştı. Kız kendini kontrol edemiyordu, ayağa fırladı ve Victor'a tüm gücüyle sarılıp ağlamaya devam etti.

Victor Karmen'in ne durumda olduğunu anlamış ancak onu kendine getirememişti. Sarılması kalbinde şefkati uyandırdı. Çaresiz bu kızı kurtlara yem olmadan kurtarması lazımdı. Kendini Karnenden hızla çekip geri geri duvara doğru koştu ve çarptı. Bağlı olduğu sandalye kırılmıştı.

Kopan bu gürültü ile içeriden önce sesler sonra adamlar gelmeye başladı. Üç kişiydiler, üçü de silah tutmuştu Karmen'e.

Victor'un karar vermesi uzun sürmedi Karmen'i tutup kendine çekti ve bedeniyle ona siper oldu. Aynı anda üç farklı kurşun patladı. Fakat yere üç farklı beden düştü. Victor başını arkaya çevirdiğinde silahı sıkanın annesi olduğunu gördü.

Saçlarına ak düşmüş, genç yaşına rağmen sırtı eğik duran yorgun kadın üç adamı da vurup öldürmüştü.

Diğer herkes sesi duyar duymaz geldi, ancak Victor'un annesi sorunu halleti. Çünkü Victor, Karmen'in kendi adını bildiğini sadece ölen üç kişinin duyduğunu ve o üç kişinin herkesten gizlice onu günler boyu dövdüğünü söyledi. Onlardan başka kimse bu sırrı bilmiyordu, şimdi onlar da ölmüştü.

Karmeni tutan adam ona zor kullanarak evden çıkartmaya çalıştı Victor engel olmaya çalışsa bile diğer adamlar onu tutmuştu.

Karmen ahıra geri kapatıldı. Çatıdaki delik bir daha açılmayacak üzere kapatılmıştı. O gece orada sonlandı ancak Karmen tüm gece Victor'u görmenin verdiği hem hüzün hem mutluluk ile uykuya daldı.

Zaman akıp gidiyor bu süreç içinde yaşanan ve tarihe gömülen bir çok olay oluyordu. O geceki kanlı gecenin ardından Victor ilk defa gece vakti Karmen'in yanına gelmişti.

İkisi önceki neşeli günlerinin aksine durgundular. Victor yaralarını hala üzerinde taşıyordu. Karmen görmesin diye sıcak havaya rağmen yine uzun kol giymişti.

Karmen yerinden kalkmadan gözleriyle onun gelişini izledi. Victor karşısına bacaklarında ki yaralar nedeniyle zorlukla oturdu.

-İyi misin?

-İyi oluyorum, dedi Victor.

-Bana o gece için öfkeli misin?

Victor'un ifadesi düştü. Böyle bir şeyi mi düşünüyordu Karmen? Kafasını böyle mi yormuştu?

-Lütfen, lütfen Karamel saçmalama. Sana kızmam için hiçbir sebep yok.

-Zaten olsa bile bana kızmazsın, dedi Karmen biraz sıkılarak.

Genç çocuk suskundu. Karmen'in o gece yaşadığı korku dolu dakikalar gözünün önünden bir an olsun gitmiyordu.

- Bana neden yardım ediyorsun Victor? Neden tüm bu riskleri alıp bana geliyorsun?

Bu soru onun için zor değildi. Karmen'e sayacak bir sürü sebebi vardı. O ise içlerinden bir kaç taneyi aldı sadece.

- Çünkü seni bu hale babam getirdi.

-Onun pisliklerinin suçlusu sen değilsin.

-Öyle umursamazca düşünmem için taş kalpli olmam lazım. Ayrıca yardıma ihtiyacın var ve sana yardım etmek elimden geliyor. Benim de yardıma ihtiyacım var Karmen ama kimse bana yardım etmiyor. Yani çaresiz kalmanın ne demek olduğunu biliyorum.

Çocuk daha fazla şey diyemedi. Ne söylese az kalacaktı çünkü. Karmen bu hayatın içinde yaşamak zorunda değildi, Victor ne yaparsa yapsın onu bu hayattan şimdi kurtaramıyordu. Ne yaşı yetiyordu buna ne imkanı. Bu vicdan azabı uyumasına engel olmaya bile yeterdi.

-Yine de ben o gece seni soktuğum durum için özür dilerim. Adını bildiğimi benim yüzümden öğrendiler, başına ne geldiyse suçlusu benim.

-Böyle konuşma.

-Ama çok korktum. -dedi birden kız- Ailemgibi seni de kaybettim sandım.

Victor elini yavaşça kaldırıp Karmen'in saçlarına götürdü ve bir kez sefer okşadı.

-İkisini geri getiremem ama sana hem anne hem baba olurum.

⛓️⛓️⛓️

Karmen'in ve Victor'un küçük yaşları bir çok acıya şahit olmuştu. Ama o küçük yaşları artık geride kalıyordu.

Victor değişmeye başladı. O olaydan sonra çocukluğunu yitiriyordu. Saf kalbi kirleniyordu. Sürekli gülen suratı artık buz gibiydi. Karmen'i vurmuş veya vurmamış oluşları değil vurma ihtimalleri delirtmişti onu.

Sadece Karmen, sadece o kızın yanına gittiğinde yine eski haline dönüyordu. Fakat ahırdan dışarı adım attığı zaman bambaşka biri oluyordu. Çektiği acılar büyümüştü, Victor hepsine direnmek için kendine daha kalın duvarlar örmüştü.

Yaş aldıkça, yaşananlar arttıkça Victor'un karakteri şekillenmeye başladı. Duyguları derinleşiyordu. Bir pandomim sanatçısı gibi birden fazla duyguyu giyiyordu üstüne.

Ağırbaşlı bir adamdı aynı zamanda çok şakacı.

Acımasız bir adamdı aynı zamanda merhametli.

Duygusuz gibi görünürdü Karmen'e bir bakışı insanların tüm hislerinden fazla derindi.

Bir yanda annesi ölüme yürüyor bir yanda Karmen'e ölüm yaklaşıyordu. Victor ikisi arasında kalmış keşke ikisi yerine ben ölsem diyordu. Sahi ölmese bile çok yaralanıyordu. Tüm dünyanın yükü yavaş yavaş onun omuzlarına yüklenmeye başlıyordu. Karmen bunu zaman geçtikçe anlıyordu.

Bir gün bir ay bir yıl derken zaman geçip gitti. Victor sadece ruhen değil bedenen de büyüyordu. Boyu uzuyor, yüzü şekillenip oturuyordu. Vücudu ekstra çabalamasa bile geniş ve kaslıydı.

Karmen, büyüyordu. Boyu uzamaya, çocuk yüz hatlarını kaybetmeye başladı. Duygu ve düşünceleri her gece her yalnız kaldığında farklı bir hal alıyordu.

Kış geçti, Victor ve Karmen birlikte bir çok anı paylaştılar. Kız artık on üç yaşına geçmişti aylar sonra da erkek on altı yaşına geçti. Yaz ayı, bir nevi sorunsuz geçti. Babasının adamları Victor'un her gece ahıra gittiğini bilse bile artık ona o kadar çok karışmıyorlardı.

Çünkü adamları ve Victor'un babası İgima arasında şöyle bir diyalog geçmişti.

-Oğlunuz ahırda ki kızla bir ilişki içinde efendim.

-Bırakın istediği kadar oynasın. Zamanı gelince ben zaten oyuncağını elinden alacağım, dedi İgima.

Adamları itiraz etmedi. İgima biraz düşünüp ardından şunları ekledi.

- Sadece bir şeye dikkat edin, o kız benim veya Victor'un adını biliyor mu?

-Biliyorsa ne yapalım?

-Öldürün, hemde büyümesini beklemeden.

Karmen o olaydan sonra Victor'un adını kullanırken oldukça dikkat ettiği için yakalanmadı.

Yaz yakarak geçti, sonbahar soğutarak, kış işe dondurarak. Aralıktan sonra ocak geldi, o ayın altısının sabahında Karmen artık 14 yaşına girmişti.

Ahır ilk geldiği kadar pis ve yaşanılmaz değildi. Victor'un her gelişinde yanında getirdiği şeylerle az da olsa bir odaya benzemişti. Karmen ergenliğe girmişti, genç kız olmuştu. O artık duygusal olarak bambaşka biriydi. Kız yaşına rağmen hem çok olgun hem akıllıydı.

Doğum gününü her zaman ki gibi Victor ile beraber kutladı. Victor o gece ilk kez hediye olarak çok güzel bir şey almıştı. Bir projeksiyon. Karmen hediye için öyle çok sevindi ki Victor'a sarılırken onun yanağını ilk kez o heyecanla öpmüştü.

Anın parlaklığı ile ikisi de bu öpücüğe takılmadı. Sabaha kadar film izlediler ardından Victor gitti.

Fakat film sırasında Karmen kendine engel olamayıp sürekli olarak Victor'a bakıp duruyordu. Ona her baktığında kalbinde titreyen bir şeyler duymaya başladı. O gecenin ardından gelen tüm günler Karmen için adeta karmaşa oldu.

Victor'a yansıtmamak için elinden geleni yapıyordu ancak son üç sene boyunca yanına her gece gelen adama, artık fazla heyecanlanıyordu. Geceleri geldiğinde sanki ilk kez birlikte vakit geçiriyor gibi telaşlı ve tuhaftı.

Victor'un gözlerine öyle içten bakıyordu ki mavinin her tonunu ezberlemişti. Yüzü gözüne müthiş bir çekicilik ile görünüyordu. Daha önce kaç kez sarıldığı kolları artık daha farklı duruyordu. O kollar altında başka hislerle sarmalanmak istedi Karmen.

Çocuğu sadece geceleri görmek kıza yetmiyordu. Yaşadığı her saniye Victor'a bakmak, onunla konuşmak istiyordu. Hatta onu öpmek için bir gece arzu bile duymuştu.

Karmen kalbinin Victor diye cayır cayır yanmasının anlamını bir gece düşünürken anladı.

Aklına annesiyle yaptığı bir sohbet gelmişti. Kız henüz on yaşındaydı. O gün bir film izlerken sevmek ve aşk kelimelerine denk gelmişti. Merak edip akşam annesine sordu.

-Anne, aşk ne demek?

-Aşk mı? Nereden öğrendin bunu Karmen, diye sordu annesi şaşkınlıkla.

- Duydum işte bir yerden, aşk ne anne? Ne demek?

-Aşk bir insanın sahip olacağı en özel duygudur kızım. O duyguyu hissettiğin kişiye aşık olursun. Aşık olduğun kişiyi mesela her gün görmek istersin, onunla beraberken kalbin güm güm çarpar. Aşk yağmurdan sonra çıkan güneş gibidir. Ya da susadığında içtiğin bir bardak su.

-Peki sen kime aşıksın anne?

-O nasıl soru Karmen, elbette babana aşığım.

-Tüm hayatımız boyunca sadece bir kişiye mi aşık oluruz?

Annesi güldü.

-Bilmem, kişiden kişiye değişir ama bence Karmen... İnsan sadece bir kere aşık olur.

Karmen gece boyu yıllar önce annesiyle yaptığı bu konuşmayı düşündü. Annesi ne kadar basit anlatmıştı aslında aşkı çünkü kendisinin Victor için hissettiği şeyler cümleler ile tasvir edilemezdi.

Evet Karmen artık kabul etmişti. O Victor'a kör kütük aşık olmuştu.

İki gün sonra Victor'un doğum günü vardı. Genç artık 17 yaşına girecekti. Karmen ona doğum günü hediyesi olarak aşkını ilan etmeye karar verdi. Çünkü içinde daha fazla tutamıyordu bu çılgın duyguyu.

İki gün geçti, on nisan sabahı Karmen erkenden uyandı. Duş aldı, üzerine en güzel kıyafetini giydi. Karamel renkli bir elbise. Saçlarını güzelce tarayıp omuzları üzerinden arkaya attı. Victor'un kendisi için aldığı binlerce hediyeden biri olan ufak tefek makyaj malzemeleriyle yüzünü boyadı.

Sanki aşkını itiraf ederken olabilecek en güzel halinde olması gerekiyordu ki Victor onu beğenip kabul etsin.

Akşam olması için ahırın içinde git gel yapıyor, dakika sayıyordu. Kalbi yerinden çıkacaktı.
"Acaba öyle yakışıklı bir erkek beni beğenir mi" diye düşündü.

"Acaba Victor da bana aşık mı?"

"Acaba ona aşık olduğumu duyduğunda ne diyecekti?"

Düşünceleri düğümlenmiş bir ip yumağı haline kadar gelmişti akşama kadar. Fakat güneş battığı zaman Karmen her şeyi bir köşeye bıraktı ve tamamen odaklandı.

Victor artık kapıları yavaşça açmıyordu. Buraya gelişini kimseden saklamıyordu, büyüdükçe cesareti artıyordu.

Korkan değil korkutan biri oluyordu.

İçeriye geçti, Karmen ışıkları kapatmamış ahırın ortasında olduğu gibi durmuştu. Victor'un sol elinde tuttuğu bir çiçek buketi vardı. Karmen'in gözü oraya kaymıştı ve anında bakışları buğulandı.

Bu Victor'un ona ilk kez çiçek alıp getirişi değildi ama Karmen ilk kez böyle etkilenmişti. Kendisine yaklaşan genci boydan boya süzdü. Uzun boyu, tevazu ve aynı anda kibirli bakışları, mağrur tebessümü, mavi gözleri, her şeyi Karmen'in gözüne kusursuzdu.

Victor Karmen'in net bakışlarından biraz rahatsız olmuş gözlerini kaçırmıştı. Ona yetiştiği zaman ise gülümsedi.

-İyi ki doğdum, deyip çiçekleri Karmen'e uzattı.

Karmen ellerini sabit tutmaya çalışarak çiçek buketini alıp burnuna götürdü ve derin nefesler aldı.

-Kendi doğum gününde bana mı çiçek alıyorsun?

Victor başını hafifçe kaldırıp dişlerini göstermeden kendinden emin tavırla tebessüm etti.

-Biliyorsun Karmen, kendime has huylara sahip olmayı severim.

-Bilmezmiyim. -dedi Karmen- Bunlar karanfil.

-Evet, beyaz karanfiller.

-Peki neyi sembol ediyorlar?

Karmen içinden bin defa aşk diye tekrarladı. Keşke Victor'un vereceği cevap bu olsaydı.

-Temiz ve saflığı temsil ediyorlar. Yani seni, deyip parmak ucuyla Karmen'in burnuna vurdu.

Ardından eskimiş olan bir koltuk üzerine kendini atıp kollarını iki yana açtı.

-Bugün on yedi yaşıma girdim.

-Biliyorum, dedi Karmen.

Victor'a dönmüş ama hala ayakta dikilmişti.

-Bu ne demek oluyor biliyor musun?

Kız başını iki yana salladı.

-On sekiz olmama sadece bir sene kaldı. Ve on sekiz olunca, beni bu hayata bağlayan bir çok zinciri kıracağım.

Karmen bu konuşmaları belki bin kez yapmıştı Victor ile. Victor bu hayattan Karmen'i ve kendini kurtulabilmek için kendine güç ve imkan topluyordu. O yüzden bu konu şimdi hiç ilgi alanına girmemişti.

Çünkü her şeyden daha önemli bir konu vardı ortada, Karmen'in aşkı.

-Neden ayakta kaldın sen Karamel, geç otursana. Bugün film izleyelim mi? Ne dersin?

-Hayır izlemeyelim.

Victor başını salladı ve hemen başka bir şey düşündü.

-O zaman...

Genç daha cümlesini bitirmeden Karmen araya girdi.

- Hiçbir şey yapmayalım Victor.

Victor bakışlarını Karmen üzerinde gezdirdi ardından kollarını koltuktan indirip ayağa kalktı. Adım adım Karmen'in dibine sokulup, başını ona doğru eğdi.

-Bir sorun mu var Karamel?

Karmen bir karış ötesinde duran yüze baktıkça işinin ne kadar zor olduğunu anladı. Kendini biraz geriye çekip,

-Sana bir hediye vermek istiyorum. -dedi- Doğum günü hediyesi.

Victor kendini dikleyip gülümsedi.

-Hediye mi? Hediyeleri severim, hele ki sen veriyorsan.

Karmen son cümlesinde takıldı kaldı. Victor böyle cümleleri çok rahat kurabiliyor ise onun için pek anlamı yoktu.

Victor koltuğa geri oturup eliyle yeni çıkmaya başlayan bebek sakallarını sıvazladı.

-Umarım bana hediye olarak kendi aynalarından birini vermeye kalkmışsındır Karmen. Son zamanlarda vaktimi sürekli kendime bakarak harcıyorum.

Karmen onun bu kendini beğenmiş tavırlarına bile aşık olmuştu. Çünkü kendini ne kadar beğenmiş gibi davransa da Victor kendi içini bir çöplüğe benzetiyordu bazenleri. Hatta bazen Karmen'e şunu derdi. "İçinde yaşadığım hayat bir çöplük Karmen, istemesem bile gün gelecek ben de öyle pis kokmaya başlayacağım"

Karmen sürekli dağılan dikkatini son kez toparlayıp Victor'un ayakları ucuna kadar geldi. Victor mavi gözlerini Karmen'in karamel gözlerine kenetledi. Ve kızı dinlemeye başladı.

-Victor, ben... Benim sana bir şey itiraf etmem lazım.

Victor, Karmen'in kendisi karşısında ilk kez kekelediğini gördü. Bu onu telaşa sokmuştu içten içe. "Yoksa benim olmadığım bir zaman onun başına bir şey mi geldi? O zaman yemin ederim yakarım o evi ve içindekileri" diye geçirdi hemen kafasından.

Konu Karmen olunca soğuk kanlı hali birden evhamlı oluyordu.

- Söyler misin Karmen, bir şey mi oldu?

-Evet, ben aslında olan bir şeyin farkına vardım ve kabullendim. Victor... Ben... Victor ben sana aşık oldum.

Şayet kıyamet en çok bu kadar sessiz ama etkili kopardı. Victor öylece kaldı, cümlenin sonunda ki itiraf karşısında afallayıp duraksadı. Beyni bir anda durmuştu, Karmen aynı şeyi on kez söylese yine anlamayacaktı.

Karmen sustu sadece Victor'u izledi. Tepkisi donmaktan başka hiç bir şey olmamıştı ama onun. Karmen derin bir nefes verip aynı şeyi tekrar söyledi.

-Victor, beni duydun mu? Ben, ben sana aşık oldum. Seni seviyorum Victor, hem de çok seviyorum.

Victor'un nefesi daraldı birden. Ayağa kalkıp koltuğa tutundu ve sırtı eğik bir halde nefes almaya çalıştı. Karmen ona yaklaşmak istedi ama adım bile atamadı.

Çok korkuyordu şuan, Victor'un bu anlarına çok nadir denk gelirdi. Öfkeli miydi? Olamaz, o asla Karmen karşısında öfkelenmezdi.

Victor kafasını toplamaya çalıştı. Duyduğu şeyi hala sindirememiş halde Karmen'e döndü. Karmen direkt onun masmavi gözlerine baktı, gözlerinde karşılıklı bir sevgi yoktu. Aksine Karmen'e kırgın bakıyordu.

Victor sesini dozunda tutmaya çalışarak,
-Hayır. -dedi net bir halde- Hayır, sen... Sen bana aşık falan değilsin Karmen. Değilsin, aramızda ki ilişki bu değil.

Karmen "aşık değilsin" sözüne çok sinirlendi. Kalbini sıkan ama aynı zamanda sıcacık eden o duygu aşk değilde neydi o zaman? Victor'a her baktığında ayaklarının yerden kesilmesi ne anlama geliyordu? Karmen aşıktı, bunu kendisi kabullenmişti.

-Aşığım Victor. Sana aşığım, seni seviyorum.

Victor ciğerlerini delen bir nefes verdi. Zihni uyuşmuş ve kontrolü sarsılmıştı.

- Hayır... Sen... Sen o saf ve temiz kalbini benimle kirletmiş olamazsın Karmen. Benim babam ailenin katili, ben bir katil oğluyum..ben... Ümitsiz bir vakayım Karmen. Senin aklın yerinde değil, bu dediğini ne yazık ki ciddiye almayacağım.

Karmen gerçekten şuan Victor'un o şekilli yüzüne bir tokat yapıştırmak ve onu kendine getirmek istedi.

-Ciddiye almayacak mısın? Sana aşık olmam mümkün değil mi? Bu saydığın şeyler gerçek değil Victor.

- Gerçek değil mi? Senin aileni kim öldürdü Karmen? Seni bu ahıra kim hapis etti?

-Sen değil baban yaptı Victor. Sen ne yaptın söyleyeyim mi? Ailemi kaybettiğim o zaman daha ilk geceden ben yalnız bırakmadın. Ben karanlıktan korkarken sen onu aydınlattın. Ben annesiz ve babasızdım. Tek bir gece de hem yetim hem öksüz kaldım. Ama sen bana hem anne oldun hem baba. Bana ceketinin iç cebinden şeker verip duruyorsun, saçlarımı tarıyorsun. Bana hediyeler alıyorsun. Daha bir ay önce kanamam geldiğinde bana sen baktın. Bana öyle güzel gülüyorsun ki Victor, içimi ısıtıyorsun. Dışarda ki adamlarla benim için kavga ediyorsun. Benimle sohbet ediyorsun. Bana bir ahırda yaşadığımı unutturdun. Cehennemin içindeyim ama seninle olduğum sürece hiç yanmıyorum.

Seni nasıl sevmem Victor? Seni gibi bir adama ben nasıl aşık olmam? Mümkün değil, yapamam, yapamadım. Aşık oldum, özür dilerim, pişman değilim.

Victor baştan aşağı zangır zangır titriyordu. Tuzlu bir ıslaklık gözlerinden akmaya başladı.
Karmen duygularına ek olarak şunu da ekledi.
- Ayrıca çok yakışıklısın.

Victor bir anlık dalgınlık ile, "ben mi?" Diye sordu.

-Yakışıklı olduğunu biliyorsun Victor, bunu dilinden düşürmüyorsun. Çok yakışıklısın evet, esmer tenin, okyanustan derin mavi gözlerin, yüz hatların. Boyun, uzunsun. Yapılısın. Anladın mı? Sana aşık olmam için bir sürü sebebim var.

-Sus Karmen, lütfen sus. Lütfen...

Victor daha fazla dayanamıyordu. Ne hissedeceğini bilmiyordu ama suçluluk duygusu ağır basıyordu.

- Kabullenmiyorsun, dedi Karmen sinirle.

-Neyi kabullenmiyorum?

- Bana aşık olduğunu.

Victor'un gözü döndü birden.

-Saçmalama! Sana senden faydalanmak icin yaklaşmadım ben. Tüm bu saydığın iyilikleri kimsesiz bir kız çocuğunu kullanmak için yapmadım.

-Victor, kendine böyle berbat yakıştırmalar yapma.

Victor başını sağa sola salladı yavaşça. Yüzünde hayalkırıklığı vardı.

- Henüz çocuksun.

- Çocuk mu? Ben çocukluğumu o gece yitirdim. Ben çocukluğumu bu ahırın içinde yitirdim. 14 yaşındayım. Okula gidecek olsam lise bire başlardım. Sende lise üç falan olurdun.

Kıvrak zekası her konuda dans eden Victor, şu kız karşısında tek kelime edemiyordu. Ama bu durum Karmen'in canına tak etti.

- Beni sevmiyorsun değil mi?

Dedi Karmen, Victor onun gözlerinin içine bakamadı. Gözlerini kızın boynundan hiç çıkartmadığı, kendi hediyesi olan kolyeye indirdi. Ve o kolyeye bakarak,

- Sana aşık değilim, dedi.

Bu üç kelime Karmen'in canını yakmıştı. Kızın gözleri bir anda doldu.

- O zaman artık yanıma gelme.

-Karamel...

- Bana karamel de deme.

- Karmen, ne diyorsun sen?

- Diyeceğimi dedim Victor. Yanıma gelme ki ben içimde ki aşkı söndüreyim. Bana kendini hatırlatma ki, sevgim büyümeden bitsin.

Karmen bu sözleri sinirle söylemişti. Ama biliyordu ki yanan aşkını okyanusa dökse söndüremez, Victor'u ölse unutamazdı.

-Git buradan Victor, dedi Karmen kendinden emin.

Victor yüzünü Karmen'e döndü. Çünkü Victor hiç bir zaman Karmen'e direkt arkasını dönüp gitmezdi. Önce karşısında üç adım geriye atar ardından giderdi.

Karmen Victor'un bu hareketine katlanmak istemedi.

- Bana sırtını dön!

-Hayır.
Victor'un sesi ilk defa bu kadar net ve sert çıktı.

- Bana sırtını dönerek git Victor!

-Hayır. Asla.

Victor sözünden dönmedi, karşında Karmen'e bakarak geriye doğru üç adım attı, ardından arkasını dönüp gitti.

Karmen o gider gitmez yerlere düşüp ağlamaya başladı.

⛓️⛓️⛓️

Bu nasıl şiddetli bir ateşti kalbini yakan. Nasıl bir acıdır geceleri uyutmayan. Boğazından tek lokma yemek geçmiyordu. Gözleri hep dalıp gidiyordu uzaklara. Aklını kaybediyordu Victor.

O geceden sonra Karmen'in yanına gitti, ahırın kapısı önünde saatlerce oturdu da bir kez bile içeri giremedi.

Aylar olmuştu...Karmen'i görmüyordu. Nasıl, ne yapıyor bilmiyordu, onu sadece aylar boyu görmemek eziyetti. Daha fazlasına asla katlanamazdı. Fakat gitse, Karmen yine umutlanacaktı. Belki Victor'a olan aşkı geçici bir hevesti ve sönmüştü bile. Victor kendini bir yandan böyle teselli ederken bir yandan canı yanıyordu.

Odasından sadece araba pratiği yapmak için bahçeye çıkıyordu. Araba sürmeyi yavaş yavaş öğrenmiş ve daha 17 yaşında olmasına rağmen hemen kavramıştı.

Ardından eve geçip sabahlara kadar kafa patlatıyordu. Aynaları seven adam, kendine aylardır bakmıyordu. Karmen'in yakışıklı bulduğu o yüzü görmek bile istemiyordu.

Victor yolunu şaşırmış bir gezgin, lodoslarda gemisi batmış bir kaptandı. Ne gideceği yol belliydi ne de nasıl gideceği. Arafta bir yerde kalmıştı. Bir yanı cehennem bir yani cenetti.

Victor birine aşık olmayı kendine haram saymıştı. O kişi hele ki Karmen ise. O kızın güzel hayatını ellerinden alan babası olduğu sürece Karmen'i sevmeye hakkı yoktu.

Aylar hızla geçip gidiyordu. Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık.

Tam olarak dokuz ay... Dokuz ay boyunca Karmen ve Victor yüz yüze gelmemişti. Fakat Kasım ve Aralık aylarında Hasretten yerlere düşen Victor kendine hakim olamayıp sabaha karşı ahıra geçmiş ve defalarca Karmen'i izleyip gitmişti.

Bunu yaptığı için kendine çok kez kızdı, kendinden nefret etti. Kabullenmek istemiyordu. Kalbinde ki bu acıya da isim vermek istemiyordu. Kalbi sadece tek bir kişinin adını sayıklarken ölüme bile katlanırdı.

Ama öyle bir hasret çekiyordu ki sanki kendisi gece Karmen gündüzdü. Biri doğarken biri batıyordu.

Ama öyle bir sevgi vardı ki kalbinde, sanki kendisi mecnun Karmen Leylaydı.

Ama öyle bir merhamet vardı ki yüreğinde Karmen'in geceleri ağladığını düşünüp kendini öldürmek istiyordu.

Victor tüm suçun kendisinde olduğunu zor kabullendi. Victor her şeyi mahvetmeye bu kadar meyilli olduğunu zor kabullendi. Fakat bir gece deli gibi ağlarken sabahına halinin ne olduğunu anladı.

Victor, Karmen'e aşık olmuştu. Kabullendi, onu kendinden bile çok sevdiğini ve bu şeyin adının aşk olduğunu anladı.

Yeni yılın ilk ayı, 6 ocak... Karmen'in on beş yaşına girdiği gün. Victor uyumadığı sadece uzandığı yataktan kalktı. Nefes almak düşünerek olsaydı onu bile yapamazdı çünkü aklından tek bir şey geçiyordu.

"Bugün Karmen'e itiraf edeceğim."

Victor tıpkı Karmen gibi büyük ve gergin bir heyecanla hazırlanmaya başladı. Bu dokuz ay boyunca saç sakalı birbirine girmişti. Boyu uzamış ve daha fazla genişlemişti.

O gün uzun zaman sonra ilk kez aynaya bakmıştı. Ve ardından kendini olabilecek en düzgün şekilde düzeltti. Üzerine siyah bir boğazlı kazak ve siyah bir kot pantolon giydi. Mavi gözleri siyahlar içinde parlıyordu.

Acaba artık Karmen kendisini beğenir miydi?

Doğum günü için hediye almadı, hediyesi itirafı olacaktı. Akşam oldu, Victor ahırın önüne kadar hızlı yürüdü ancak kapıya yetiştiği zaman durdu.

Nefes almak öyle zor geliyordu ki ona, boğulacaktı. Ama kapının arkasında Karmen'in varlığını bilmesi içini kıpır kıpır ediyordu. Kendini son kez düzeltip kapıyı açtı.

Karmen kapının önünde duran Victordan habersiz içeride yatağında uzanıyordu. Çünkü acının bir kısmı ayaklarına bile vurmuştu. Ayakta durmak zor işti, hele ki dokuz ay boyunca.

Kafası bomboştu, hiç bir düşünce ya da fikre ev sahipliği yapmamıştı. Öylece yaşayıp gidiyordu bir ot gibi.

Bugün doğum günü olup olmadığını bile bilmiyordu. Günleri saymayı, takvime bakmayı çoktan bırakmıştı.

Işığı kapalıydı. Korktuğu karanlığın içinde kendini kaybetmişti. Fakat kapısı birden açıldı. Karmen sesi duymamıştı. Kapalı gözlerinin önünde birden parladı kızın. Karmen gözlerini hızla açtı. Ahırın ışığı açılmıştı.

Yatağından kalkıp başını hemen kapıya çevirdi. Victor, tüm ağırlığı ile orada duruyor ve kendisine bakıyordu. Ne kadar çok değiştiğini düşündü. Boyu daha uzamıştı, yüzü daha oturmuştu. Mavi gözleri bile değişmişti. Eskiden güzel bakardı, şimdi çok güzel bakıyor.

Karmen yatağından indi, yavaş adımlarla Victor'un önüne kadar geldi. Elini yavaşça kaldırıp, sakalları yeni kesilmiş yüzüne bir kere dokundu.

Hayal görmüyordu, Victor gerçekten gelmişti. Karmen'in bakışları alık alıktı. Hareketleri hızlı değildi. Uzun bir uykudan yeni uyanmış gibi uysaldı.

Victor yutkundu, konuşmaya ilk önce kendisinin girmesi gerektiğini biliyordu. Ama önce hasret kaldığı şu gözlere biraz daha bakması lazımdı.

Dakikalar sonra elini üstüne giydiği deri ceketin iç kısmına atıp Karamel şekerini çıkartıp kıza uzattı. Karmen'in boğazı düğümlenmişti. Bir şekere bir Victor'a baktıktan sonra sessizce şekeri aldı.

-Bugün 6 ocak, doğum günün, dedi Victor.

Karmen şaşırmıştı, demek doğum günü sandığı gibi geçmemişti. Bugün on beş yaşına basmıştı.

-Sana bir hediyem var, dedi ardından.

Cümleleri hisleri kadar netti. Az önce ki gerginliğini üzerinden atmıştı. Çünkü karşısında yıkılmış bir halde duran kıza bir an önce sarılmak istiyordu.

-Hediyeleri... -kelimeleri zar zor telaffuz ediyordu- Severim.

Victor'un kalbi Karmen'e baktıkça ağzında atıyor gibiydi. Aşkından tereddüt etmiyordu, korktuğu tek şey Karmen'in vereceği karşılıktı.

-Karmen... Karamel...

-Evet benim.

- Sana bir hediye vereceğimi söyledim, ama bu hediye seni ne kadar mutlu eder bilmiyorum. Ben... Ben sana aşığım Karmen. Ben sana çok aşığım.

Victor, durup bir nefes aldı. Karmen'in yüzü kireç tutmuş gibi bembeyaz kesildi.

-Seni seviyorum Karmen. Seni, on üç harften daha fazla seviyorum.

"On üç harf" diye geçirdi Karmen içinden. Seni seviyorum on üç harfti. Victor Karmen'i sevmenin ta kendisinden bile fazla seviyordu. Karmen gülümsemedi veya tepki vermedi. Ne şaşkındı ne kızgın.

- 9 ay boyunca... Koskoca 9 ay boyunca mı sürdü beni sevmen? Bana aşık olman? Veya anlaman. Beni seviyor musun yoksa bana acıyor musun Victor?

Victor'un omuzları düştü, bir nebze gücü yoktu Karmen'e gösterecek. Sadece dilinin altında gizlenmiş bir kaç kelimesi vardı. Onlar, ya bu adamın ruhunu anlatabilecekti ya da onu batıracak.

- Ben sana değil, kendime acıyorum Karmen. Ben, öz babam yüzünden hayatı kaymış bir insana aşık olabilecek kadar aciz olduğum için kendime acıyorum. Ben bu karanlık çöplükte iken utanmadan yanıma bir de seni almak istediğim için utanıyorum.

Ben katran karası kalbime, senin saf kalbini sığdırmaya çalıştım bunca zaman. Yetmedi, kalbim seni sevmeye yetmedi. Aklımla sevdim o da az geldi. Ruhumla sevdim Karmen, o bile yetmez dedi. Seni her şeyimle sevdim yine de sana hak ettiğin aşkın yüzde birini bile veremedim. Dokuz ay bekledim, belki daha fazla sevebilirim diye, belki seni bir gün hak ederim diye. Ama olmadı, ben zavallyım. Ben gün geçtikçe içinde bulunduğu hayattan zehir içen biriyim.

Ama sen, sen varya Karmen cennet bahçelerinden birisin benim için. Sana ilk zamanlar aşkla yaklaşmadım asla, masum çocukluğunu kirletmedim. Sen bana sığındın Karmen. Sen çaresizdin, benim sana aşık olmaya hakkım yoktu. Benim sadece sana yardım etmem gerekiyordu. Ama yıllar geçtikçe... Bir baktım ki sen bana yardım ediyorsun.

Çünkü benim bu hayata dair tek bir umudum veya hayalim yokken, şimdi hepsini sen süslemişsin. Çünkü ben bu hayata geldiğimde bir kere bile içten gülmedim ama seninleyken kahkaha attım. Aynaya baktığımda yakışıklı yüzü altında yatan kirli bir ruh görüyordum. Şimdi baktığımda içinde kalbinde cenneti taşıyan bir adam görüyorum.

Hayır... Yetmiyordu bu kelimeler veya cümleler. Victor'un içi taşıyordu ama yansıtamıyordu bunu Karmen'e. "O zaman bende sadece konuşmam, aşkımı Karmen'e gösteririm" diye söz verdi kendine.

Karmen soğuk bir savaş içindeydi. Cepheleri savunmasızdı. Karşıdan gelen atak öyle güçlü olmuştu ki kendisini yenip geçmişti. Sakindi, olağanüstü bir şekilde.

Victor Karmen'i bu halde gördükçe aklını oynatacaktı. Ona doğru bir adım attı ve başını aşağı eğdi.

-Dokuz aydır görüşmüyoruz. Beni unuttun mu? Aşkın bitti mi?

Karmen yorgunluktan ve ağlamaktan çökmüş gözlerini, kendisinden beter halde olan mavi gözlere dikti.

-Ben, hala sana aşkımı ilk kez itiraf ettiğim gecedeyim Victor. O geceden bir adım ileri gitmedim. Kalbim, o gece ki aşkından bir nebze azaltmadı.

-Yani zaman durdu.

- Evet.

Zaman gerçekten durmuştu. İki kişi vardı bu ahırın içinde. İki yaralı insan, birbirlerinden başka merhem tanımazlar. Onların yarasını sadece birinden biri iyileştirebilir. Ahırın hemen dışında dünyanın en pis insanları var, orada dünyanın en kötü işleri yapılıyor. Fakat bu iki kişi hepsine inat karanlığın içinde bir ışık gibi parlamayı seçtiler. Bunca sene, ikisi çok zorluğa direndi, fakat yalnız Karmen olsa direnemezdi ya da yalnız Victor olsa çoktan vazgeçerdi hayattan.

Ama kader ikisini öyle bir noktada birleştirmişti ki onları ayırmaya niyeti yoktu. Tabi o bağları kendi elleriyle kopartmadıkları sürece.

-On beş yaşındayım, sen ise on yedi. On sekiz olmana daha dört ay var. İzin ver, seni öpeyim.

-Karamelim...

Victor ona seneler boyu hep Karamel demişti ama ilk kez Karamelim diye kullandı bu lakabı.

-Bir ahırdayız, dedi Karmen.

-Burası ahır değil. Burası bizim evimiz, dedi Victor.

Karmen Victor'a doğru iki adım attı ve ona yetişmek için parmak uçlarında yükseldi. Victor, hizaya uyum sağlamak için biraz kendini eğdi. Yüzleri artık denkti.

- Nasıl ki yıldızlara göğün süsü derler, sen de benim yıldızımsın. Ben karanlık gök isem aydınlığım sensin, dedi Victor.

İkisi alev alev yanıyordu, bu alevi söndürecek tek bir su yoktu. Söndürmek istemediler. İkisi aynı anda dudaklarını birleştirdi ve kıyamet o anda koptu.

⛓️⛓️⛓️

Karmen, çocuğa deli divana aşıktı. Kızın aklından bir saniye bile çıkmıyordu Victor. Sanki onu her gün her saat göre yine ona doyamayacak gibiydi. Hep onu istiyordu, yanı başında.

Victorun kızdan farkı yoktu. Hatta o gencin durumu daha ağırdı. Kendisi acı içindeydi. Bir yandan Karmen'i severken bir yandan onu sevmeyi bile kendine layık görmüyordu. Ama kıza öylesine aşık olmuştu ki, bu aşkın eşi benzeri bulunmazdı hiçbir yerde. Tek hayali Karmendi. Yaşama kendisini bağlayan tek insan. Genç Victor Karmen'i düşünmek icin uyku bile uyumuyordu. Akşamı iple çekiyor onun yanına gideceğivakti heyecanla bekliyordu.

Kendi kendine her gece yeminler ederdi. Bir gece onu asla bırakmayacağım derdi, bir gece onu bu hayattan kurtaracağım derdi, bir gece onunla benim arama giren herkesi lime lime edeceğim. Benden onu almaya çalışan herkesin ellerini kıracağım, derdi. Aklı, fikri, zikri sadece Karameliydi.

İki genç birbirlerine duydukları aşktan akıllarını oynatacaklardı. Fakat günün birinde bu aşk ikisinin de sonu olacaktı.

Victor'un on sekiz yaşına gireceği gün işler biraz ters gitti. Dokuz Nisan gecesi Victor'un babası İgima eve uzun zaman sonra gelmişti.

Çünkü artık zaferi gördüğü ve karısının yerine koyacağı oğlu artık on sekiz yaşına geçecekti. O gece Victor'u yanına çağırdı. Victor odasını kilitledi ve gitmedi.

Ardından babası İgima, onun kapısına dayandı.
-Bu kapıyı kırıp seni öldüresiye dövebilirim oğlum ama ben iyi bir baba olduğum için doğum günü yarın olan çocuğuma kötü davranmayacağım. Yarın ahırda ki orospunun yanına gitme canım oğlum. Çünkü seninle ilk işimizi yapacağız.

Victor her kelimeyi duyuyor ve kapıyı açıp babasına saldırmamak için zor duruyordu. İgima soğuk kanlı bir ses tonuyla mesajını iletmeye devam etti.

-Yarın hazırlan, öğlen vakti beraber Portekiz'e uçacağız. Yapacağın ilk işin memleketimizde olmasını istiyorum. Eminim ki bana seve seve katılacaksın. Ha eğer ki aksini yaparsan o zaman bugün eve gelen hasta annen yarın evden ölü olarak çıkar.

İgima kapıyı bir kez tıklattı ve gitmeden hemen önce,
-Seni seviyorum oğlum Victor, iyi geceler, dedi.

Sabaha kadar uyumamıştı Victor. Artık 18 yaşındaydı ve ikinci kez doğum gününü Karmen'le beraber geçiremeyecekti.

Saat gidiş zamanına geliyordu. Victor, siyah takım elbisesini giyip odasından erkenden çıktı. Babası ortalıkta gözükmüyordu, demek ki hala uyuyordu.

Victor evden hızla çıkıp ahıra doğru yürümeye başladı. Adamlardan biri ona engel olup,
-Bugün oraya gitmeniz kesinlikle yasak Victor bey, dedi.

Victor ona alaylı bir gülüş attı ve adamın dibine sokulup belinde ki silahı kavradı ve onun çenesine dayadı.

-Aynı şeyi şimdi tekrar şöyle, dedi buz gibi sesiyle.

Adam ağzını açmadı, Victor ise pis silahı yere atıp ahıra yürümeye devam etti.

Morali bozuktu, ayrıca yüzü gergindi. İçeriye geçtiğinde burnuna Karmen'in hoş kokusu gelir gelmez rahatladı.

Üzerine baştan aşağı siyah bir takım elbise giydiğini gören Karmen ise ona sırıtarak yaklaştı.

-Gittikçe etkileyici bir adama dönüşüyorsun.

Piç bir gülümsemeyle karşılık verip Karmen'i belinden tutarak kendine çekti. Onu yanağından öperken birden duraksadı ve erkeksi bir ses tonuyla gülerek,

-Bebeğim? Saçlarımı mı bozmaya çalışıyorsun yoksa bana mı öyle geliyor, diye sordu.

-Çok yakışıklı duruyorsun, böyle olmaz, dedi.

- Her zaman ki halim.

- Hayır bugün ayrı yakışıklısın.

- O zaman dışarıda işim zor desene, dedi gülerek.

- Victor!

Karmen dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını çattı.

- Neden bu kadar yakışıklısın? Bu kadar yakışıklı olman sinirlerimi bozuyor.

- Karmen sen hiç aynaya bakmıyor musun? Beni böyle yakışıklı yapan içimde sana karşı beslediğim sevgim. Yüzümü böyle güldüren sana olan aşkım. Yoksa bu karanlık çöplük içinde ben çoktan kirlenmiş olurdum. Ve emin ol o zaman yakışıklı olmamın hiç bir önemi olmazdı.

Karmen Victor'un beline koyduğu elini itmeye çalıştı ama Victor onu kendine daha sıkı bastırdı.

-Senin ağzın niye bu kadar iyi laf yapıyor ya?

-Bu da mı sinirlerini bozuyor?

-Evet.

-Yerim seni.

Deyip Karmen'in yanağını hafifçe ısırdı. Karmen'in sinirleri hala bozuktu.

- Tabii benim seni kıskandıracak bir imkanım yok ya, rahatsın.

- Ben seni içine çektiğin havadan bile kıskanıyorum güzelim o nasıl söz?

Karmen omuz silkti yapmacık bir tavırla.

-Sen sadece hava var san.

Victor'un kaşları yay gibi gerildi. Yüzü bir anda sertleşti.

-Ne demek oluyor bu Karamelim?

-Yok bir şey ya... Senin belli ki işin var. Zaten on sekiz olduğunda babanın seni alacağını tahmin ediyorduk. Hadi git sen git.

Victor hiç bir cümleyi umursamadı. Gözünün önü kararmıştı adeta. Genzinden gelen sert ama Karmen için sakin tutmaya çalıştığı sesiyle ısrarla,

-Ne demek oluyor bu dediğin Karmenciğim lütfen söyler misin, diye sordu.

-Biraz daha sinirlen.

Victor'un içinde zaten fırtınalar kopuyordu.

- Gitmiyorum, dedi kendinden emin.

-Saçmalama başını yakacaksın.

-Lütfen bebeğim, zina ederim o işi, söyle bana ne demek oluyor o söz?

Karmen birden kahkaha attı.

- Zina edermiş, ahah, sikerim desene ağzına da yakışır hem.

Victor başını hafif sinirle sağa yatırdı.

-Sadece şaka Victor. Sadece şaka, bana güven.

-Sana kendimden çok güveniyorum mesele sen değilsin zaten karamelim diğerleri.

Karmen Victor'u sinirli girmeyi seviyordu ama daha fazla uzatmadan ve özellikle başını yakmasından önce onu itekledi.

- Hadi hadi yakışıklı çocuk işine git. Evimize ekmek kazan.

Victor bir anda kahkaha atmıştı.Karmen'in elinden tutup kendine çekti.

-Ben seni hak ettiğimi düşünmem, benden başka kimsenin seni hak edecek biri olmasını istemem. Ben bencil bir oğlanım, senden bin tane olsa bir taneyi bile kimseye vermem.

Karmen bu sözler karşısında nutku tutulmuştu. Victor onu zorlamadan konuyu değişti

-Doğum günüme seninle giremeyecek olmam zoruma gidiyor.

-Nasıl ya en sevdiğin kişiyle giriyorsun işte. Babacığınla.

-Karamelim, şakaları çok komik. Hatırlat bir ara güleyim aşkım olur mu?

Karmen tebessüm ederek ve ısrarlar eşliğinde kapıdan dışarı itti Victor'u.

O gidince ise kapattığı kapının önüne çöküp ağlamaya başlamıştı. Onu bu gece görmeyecekti. Kim bilir işten ne zaman dönerdi? Babası ona neler yaptıracaktı? Hangi pisliğe sokacaktı masum kalmak isteyen Victor'u?

⛓️⛓️⛓️

Victor'un gidişinden bu yana tam iki ay geçmişti. Karmen onun yokluğunun etkisini öyle derinden hissediyordu ki göğüs geremediği bir mücadele veriyordu.

Günler geçti, yokluğu üçüncü aya dayanmak üzere iken Victor sabaha karşı portekizden yalnız geldi. Babası işler için orada kalmaya devam etti.

Victor arabayla bahçeye geldikleri zaman eve bile uğramadan ahıra pata küte koşarak daldı. Karmen gürültüye korkuyla uyanmış ancak Victor'u görür görmez ona doğru koşmuştu.

Kolları birbirine kenetlendi. Sımsıkı sarılırken birbirlerini öpüyor ve kokluyorlar ve özlemlerini dile getiren sözler ediyorlardı.

Sonra oturdular, Victor'un mavi gözleri sönüktü. Karmen bunu fark ettiğinde kalbine bıçak saplanmış gibi oldu. Karmen ona orada ne yaptığına, bu halinin neden olduğuna dair sorular soruyordu. Ancak Victor cevaplayamadı. Sadece başını Karmen'in dizlerine koydu ve ağlamaya başladı.

-Annem suratıma bile bakmıyor, hasta... aklını kaçırıyor kadın Karmen...

Karmen Victor'un saçlarını okşarken göz yaşları üzerine akmasın diye başını başka tarafa çevirmişti.

- Yalvarıyorum sana Karamel, beni bırakma. Yalvarıyorum sana tıpkı bir köpek gibi. Utanmıyorum bundan Karmen, benim sana ihtiyacım var. Beni bırakma, nolursun beni bırakma...

Victor'un bu hali, Karmen'i güçsüz kılmıştı. En ağır yeminleri verecek kadar hemde.

- Asla... Seni asla bırakmayacağım Victor.

Ve cümleyi kendi içinde devam ettirdi. "Yemin ederim."

-Senin için hem ölür hem öldürürüm Karmen.

-Ben, senin için yaşarım Victor.

⛓️⛓️⛓️

Zaman geçtikçe ve Victor zoraki olarak işe gidiyor gitmediği zamanlarda hemen soluğu Karmen'in yanında alıyordu. Ayrıca dışarıya karşı soğurken Karmen'e karşı ısınıyordu. Hatta kendini beğenmişlik seviyesine komik bir kat daha eklemişti.

Karmen, Victor'un dizlerinde yatarken adam birden çok ciddi bir ses tonuyla,

- Karmen ben dün gece çok önemli bir şeyin farkına vardım, dedi.

- Neyin?

- Aslında ben kendime yeterince değer vermiyorum. Mesela şunu anladım ki bu ahır çok şanslı.

- Ahır mı şanslı? Victor, aklın yerinde mi senin?

- Evet şanslı çünkü içinde ben varım. Mesela işte bu saçlar bile - derken Karmen'in saçından bir tutum aldı- şanslı çünkü benim gibi birisi onu tutuyor.

- Vay canına cidden... Cidden bu yepyeni bir çığır. Egonu her geçen gün daha fazla arşa çıkartıyorsun.

-Ya Karamel! Ben egoist değilim gerçekleri söylüyorum sadece, dedi piç gülüşünü atarken.

-Mesela... -derken başını Karmen'in üzerine doğru eğdi ve kısık ve tutkulu bir sesle- Mesela sen de bana sahip olduğun için çok şanslısın, dedi.

Karmen Victor'un kendisini öpmeyeceğini bildiği için birden başını yukarı kaldırmış ve hızla dudaklarına bir öpücük kondurmuştu.

⛓️⛓️⛓️

- Seni annemle tanıştırmak istiyorum, gelinini görsün şimdiden.

- Benimle evlenecek misin?

Victor Karmen'e hayretle baktı.

- Tabii ki evleneceğim Karmen.

- Ya başka kızlarla evlenirsen?

-Kimlerle?

-Başka kızlarla.

- Kim anlamadım?

- Başka kız diyorum nasıl anlamıyorsun?

-Karmen niye susup duruyorsun söyle artık.

Karmen nihayet Victor'un ne yapmaya çalıştığını anlamıştı.

-Victor sen... Sen cidden cok fenasın biliyorsun değil mi?

Victor ona yandan bir gülüş atıp göz kırpmıştı.

-Peki ya ben başka bir erkekle evlenirsem?

Victor yaptığı işi elinden düşürmüş ve anında yüzü kasılmıştı. Sertçe yutkundu ve kafasına gelen düşünceleri hemen silmeye çalıştı.

Karmen ona sinsice yaklaşıp arkadan sarıldı ve boynuna bir öpücük bırakıp,

-Çatma kaşlarını sevgilim, erken yaşlanırsın sonra. -dedi- Şaka yapıyorum hem, seni kocam yapacağım Victor. Çünkü ben sensiz yaşayamam biliyorsun.

⛓️⛓️⛓️

- Bana o sözlerden söyle.

-Hangi sözler?

-Beni düşündükçe kalbinden geçen sözler. Hep söylersin ya.

-Hemen şimdi mi söyleyeyim?

-Evet.

- Peki dün gece düşündüğüm şeyi söyleyebilir miyim?

- Hayır Victor! Şimdi bana bak ve kalbinden geçenleri söyle.

Victor boğazını temizlemek için bir kaç kez öksürdü.

- Ben, sana baktığım için çok şanslısın. Seni sevdiğim için daha da şanslısın. Benim gibi yakışıklı bir adama sahip olduğun icin gece gündüz şükretmelisin. Ben eşsiz benzersiz bir insanım.

Karmen Victor'un omzuna şaplak attı, Victor kahkaha atarak gülmüştü.

- Ya Victor ya!

- Ne? Tek bir kelimem yanlış değil.

- Of Victor, hadi ya söyle.

- Peki peki şurada doğruları konuşmama izin bile vermiyorsun.

Karmen Victor'un dikkatini kendi üzerine çekmek için adamın üzerine eğilip yanağını öpmüştü. Dediği gibi oldu, öpücüğün etkisi onu kendinden geçirmişti adeta.

Victor gözlerini uğruna dünyaları yakacağı karamel rengi gözlere dikti.

-Çocuksu heyecanın içimde kaç tane çiçek açtırdığını bilemezsin. Gülüşünün onları her seferinde sel olacak gibi suladığını da. Bu bakışlar uğruna içimde kaç fırtına kopar sayamazsın. Buruk bir tebessümün yüreğimi kurutana kadar solduruşunu da.

Sen, kimseye ait olamayacak kadar özgürsün desem, o zaman özgürlüğü kıskanırım. Sen benimsin desem, o zaman sana layık bir yüreğe sahip olmadığım için kendime kızarım.

Kirli aşkımla, senin saf ruhunu kirletirsem bir gün, o gün benim son günüm olur. Lakin son günümde bile son nefesimle şu sözleri fısıldarım sana.

"Sen bana hem zehir hem panzehirsin Karmen"

Karmen dayanamadı ve Victor'un dudaklarına yapıştı. Öpüşleri pamuk kadar yumuşak ama alev alev tutkuluydu.

Dudakları birbirine her çarptığında kalpleri yerinden çıkacak oluyordu. Karmen, Victor'un hâlini düşünemiyordu bile. Kız, dudaklarını çekti ve gözlerini açtı.

Gencin Mavi gözleri, en koyu tonundaydı. Karmen'e onun için şuan da ölecek gibi bakıyordu. Sadece kızın duyacağı bir şekilde boğazından gelen sert ve kendinden geçmiş bir sesle mırıldandı.

- Aşkın zehir bile olsa kana kana içerim. Her yudum beni öldürmeye kalksa yaşamayı kendime hakaret sayarım.

Şu Karamel gözler benim sonum olmayacaksa eğer, ben bu hayata gece gündüz lanetler yağdırırım.

Şu karamel saçları koklamayacaksam eğer, çiçek tarlasında olsam nefes almayı bırakırım.

Aşkımı basit görme Karmen. Çünkü içinde sen varsan eğer, en ufak olay bile benim için kıyamet.

İkisi daha fazla bekleyemedi bu sefer Victor sertçe yapıştı dudaklarına. Duvara yaslanıp Karmen'i üzerine çekti, onu öperken parmak uçlarıyla sırtını okşuyordu. Öpüşleri kısa kısa aralıklarla bitti. Karmen başını onun boynuna gömdü, o da çenesini üzerine yasladı.

Karmen, "keşke bir ömür böyle kalabilsek" diye geçirdi içinden.

⛓️⛓️⛓️

Takvim yaprakları 10.12.2012 tarihini gösteriyordu.

Saatin akrebi sabah erkeni vurmuştu. Hava soğuk ve kasvetliydi. Bir çok kara haberin habercisi olan bulutlar tüm gökyüzünü doldurmuştu.

Karmen yatağında uzanmış kitap okurken kapısı mahremiyete saygısı olmadığını belli edecek şekilde açıldı

Karmen gelenin Victor olmadığını daha bakmadan anladı ve kitabı bırakıp hemen oraya baktı..

Dışarıda ki adamlardan biriydi bu gelen. Karmen'e doğru tehditkâr bir şekilde yaklaşmıştı. Karmen istemeden korktu çünkü Victor seneler önce onlara buraya girmeyi yasaklamıştı.

Adam yatağın dibine kadar gelip iğrenç bir ses ile,
-Kaç yaşındasın, diye sordu.

Karmen sustu.

- Kaç yaşındasın söyle! -deyip silahı çıkarttı- Yoksa seni öldürürüm.

Karmen tüm cesaretini topladı.

-Beni öldüremezsin.

- Ama ayağına sıkıp sana eziyet çektirebilirim. Kaç yaşındasın?

Karmen Victor'un kötü bir şey yapmasından korktuğu için mecburen cevap verdi.

- 3 hafta sonra 17 olacağım.

Adam şeytani bir şekilde gülümsedi ve ahırdan çıktı.

Karmen o sorunun ardından neden seneler boyu kendisini bir ahırın içinde tuttuklarını anladı. Bir zamanlar çocuktu, belli ki o adamın kendince ahlak kuralları vardı.

"Beni bir çocuk iken öldüremezdi ancak artık büyümüştüm. On yedi yaş, ölmek için en uygun yaş. Çünkü on sekiz olduğum anda Victor'un beni kaçıracağını biliyorlar."

Ancak 17 yaşına geçtiği gece öldürülecekti Karmen. O ölürse peşinden Victor gelirdi. Ve her şey mahvolurdu.

Karmen korkudan tir tir titrerken bir çözüm yolu düşündü. Aklına gelen bir şey vardı.Tek şey.

Saatler sonra belli ki hiç bir şeyden haberi olmayan Victor rahat bir havayla içeri geçti. Karmen'e kocaman gülümseyip ona günaydın öpücüğü verirken Karmen karşılık vermedi.

Victor Karmen'e soru sorar gibi bakarak dudaklarına bir kez daha eğildi. Ama Karmen hiç tepki vermedi.

Victor üçüncü kez denemedi ve Karmen'in yatağına oturarak,

-Bir sorun mu var Karamel, diye sordu.

Karmen derin derin nefesler alıp verdi ve sanki içinde bir çok öfke birikmiş gibi patladı.

-Birden fazla sorun var?

-Bir şey mi oldu? Biri sana bir şey mi yaptı veya dedi ben yokken?

-Hayır yapmadılar.

-O zaman sorun ne?

-Sorun işte tam olarak bu Victor. Birinin bana bir şey yapabilmesi.

-Buna izin vermeyeceğimi çok iyi bilmen gerek.

Karmen yatağından çıkıp ortalıkta yürümeye başladı. Yüz ifadesinde ki sahteciliği Victor'un görmemesi gerekiyordu.

- Yaşadığım hayata bak! Senelerimi tükettiğim şu çöplüğe bak. Dört duvar arasında kafayı yememek için zor duruyorum.

-Ama ben varım Karmen... Biz varız...

-Zaten sen olmasan ben çoktan yaşamıma son vermiştim.

Victor'un ayarları bu lafı duyunca hopladı.

- Canımın canı ne diyorsun sen? Lütfen, delirtme beni.

-Victor, boğuluyorum. Dayanamıyorum anlamıyor musun?

Kendisi mutlu olsun diye her şeyi yapan Victor'a bu sözleri söylemek çok zoruna gidiyordu.

-Tüm ipleri elimde tutabilmek için köpek gibi uğraşıyorum Karmen. Babama direnmek kolay değil. Elimden geleni yemin ederim yapıyorum. Özür dilerim, seni bir dakika bile böyle bir hayatın içinde tutmak istemem. Ama gerçekten... Gerçekten biraz daha sabretmen lazım. Sadece on sekiz yaşına gelene kadar.

On sekiz yaş ha? Ben sabır taşı değilim Victor. Bir gün bile buraya daha fazla katlanamam. Ayrıca hala ama hala senin diğer adını soyadını bile bilmiyorum. Artık yeter aşkın yetmiyor. Benim aşkım da sana yetmiyor. Kör değiliz görüyoruz. Senin hayatın mahvoluyor iken ben senden nasıl medet umarım?

Victor başını ellerinin arasına alıp bastırdı. Mantıklı kararlar vermek artık ikisine de yeterli gelmiyordu. Biraz kuralların dışına çıkmak gerektiğini anladı Victor. Riski göze alacaktı. Ne olursa olsun, yeter ki Karmen'i biraz olsun mutlu görmesi lazımdı.

Ayağa kalkıp ortalıkta mekik dokuyan Karmen'i kollarından yakalayıp yerinde tuttu.

- Bugün günlerden ne Karmen?

- 12 Aralık 2012.

- Harika bir tarihmiş. İyi, bu akşam evleniyoruz.

-Ne?

- Hazırlan Karmen bu akşam evleniyoruz. Gerçek bir evlilik değil. Maalesef yaşın yetmez. Bu evlilik bizi ölene dek birbirine bağlayan bir söz olacak. Ayrıca sadece evlilik değil bu akşam sana ikinci adımı ve soyadımı söyleyeceğim.

Karmen Victor'un itiraz kabul etmeyeceği her halinden belli lafları üzerinde kanı donmuştu. Evlilik bile gözüne ikinci söylediği şeyden daha az korkutucu geldi. Çünkü Victor'un adını bildiği ortaya çıktığı zaman öyle kötü şeyler olmuştu ki aklından hiç çıkmıyordu.

Victor dalıp giden Karmen'i kollarından tutup salladı.

- Bu akşam sana her şeyimi sunacağım Karmen. Sadakatimi, kendimi, aşkımı. Umarım biraz olsun mutlu olursun.

-Victor...

- Akşamı bekle olur mu? Aşkımız bir kaç saat daha sabretmeye yeter mi?

Karmen belli belirsiz başını salladı.

- Sana giymen icin güzel bir kıyafet getireceğim. Annemin güzel bir beyaz elbisesi var. Sana hic beyaz elbise almadım çünkü kirlenmesinden ve o kirlerin seni üzmesinden korktum. Hatta.... Hatta bu geceyi senin için öyle güzel yapacağım ki dışarıda ki piçleri bile uzaklaştıracağım evimizden.

Victor, aniden karar verdiği planda bir sürü eksiklik olduğunu fark etti. Hepsini akşama kadar hızla halletmesi gerek olduğundan Karmen'in yanından ayrılıp gitti.

Geride kalan Karmen ölüden farksız bir şekilde yere çöktü. Az önce neye sebep olmuştu öyle? Büyük kıyametin alametlerini saymıştı resmen Victor, kendisi yüzünden hemde.

Saatler Karmen'e inat su gibi akıp gitti. Karmen seneler sonra ilk kez yeniden karanlıktan, akşamdan korkar olmuştu. İlk kez Victor bu gece gelmesin istedi.

Fakat Victor tam da o anda içeriye geldi. Karmen ne kadar durgun ise Victor o kadar heyecanlıydı.

Karmen'e poşetin içinde ki beyaz elbiseyi ve beyaz ayakkabıyı verdi. Giyinmesi için ahırdan çıktı. Karmen o kıyafetleri gözlerinden yaşlar akarken giymişti. Bu anı çok kez hayal etmişti ama asla böyle olmasını beklemiyordu.

Mutlu olmak isterdi Vicdan azabı çekmek yerine.

Victor biraz sonra geri geldi. Karmen ilk geldiğinde nasıl giyindiğini fark etmemişti. Ama şimdi gerçekten hayran gözlerle onu süzdü. Simsiyah bir takım elbise vardı üzerinde. Karmen onu böyle görmeyi çok severdi.

Victor Karmen'i görünce yerinde duraksadı. Gözlerini kızın üzerinden alamıyordu. Beyazlar içinde tam bir melek gibiydi.

Meleğine adım adım yaklaştı.

-Çok güzelsin Karmen, inanılmaz güzelsin.

Karmen'in gözleri dolmuştu. Sanki iki uçurum arasında ince bir ipin üzerinde yürüyordu. Victor'un gözünü aşk doldurmuş olduğundan Karmen'in bakışları altında yatan doğruları fark etmedi.

- Hayat yaşamaksa seni, tüm servetimle almak isterim.
Korku kaybetmekse seni, bulmak için tüm yolları adım adım ararım.
Aşk sevmekse Seni, değil tüm kalbimi tüm ömrümü ortaya koyarım.

Victor tek ayağı üzerinde diz çöktü ve iç cebinden şeker çıkartmak yerine siyah bir kutu çıkarttı. Ve onu açıp Karmen'e doğru uzattı.

- Karmen, benim diğer yarım. Ruhum, en değerli parçam... Güzel hayatını benimle paylaşır mısın? Soruyorum sana Karmen, benimle evlenir misin?

Karşında diz çöken adama baktı Karmen. Kalbinin ta kendisine, bu hayatta sevip sevebileceği tek şeye... Mavi gözlerine baktı belki son kez derin derin... O mavi gözler için binbir karanlığa katlanırdı. Siyah saçların, esmer tenine baktı. Her bir parçasını aklına çoktan kazımıştı.

Öyle çok seviyordu ki bu adamı ona öyle çok aşıktı ki, kendine yapacağı en büyük kötülüğe bile onun için katlanırdı.

Karmen Victor severek nefes alıyordu, Victor onun için en parlak yıldızdı. Victor onun için bu dünyada uğruna her şeyi feda edeceği adamdı.

Karmen ise kendini feda edecekti.

- Victor... Kutu boş, dedi Karmen kendini zorlayıp gülerek.

Belki de bu bir işaretti. Kaderin ikisinin yaşaması için onlara son kez sunduğu bir çıkış yolu da olabilir.

Victor birden ayağa kalkıp kutuyu kendine çevirdi.

-Sikeyim... hassiktir... yüzük diğer kutudaydı. Sevgilim, lütfen beni bekle. Beş dakikaya alıp geliyorum. Lütfen bekle, lütfen, özür dilerim. Heyecandan elim ayağım birbirine girdi.

-Victor, git sevgilim. Seni bekliyor olacağım.

Victor gitmek için arkasını döndüğünde onu birden tutup kendine çevirdi ve adamın dudaklarını son kez öptü.

-Seni seviyorum Victor.

Victor durup Karmen'e baktı ve tebessüm etti.

-Benim seni sevdiğim kadar değil.

Ardından Victor hızla ahırdan çıktı, Karmen düşünmeden peşinden gitti. Dışarıda ki tüm nöbetçi adamları dediği gibi uzaklaştırmıştı.

Sağanak yağmur bastırdı o anda, belki gökyüzü ağlıyordu. Karmen elinde ki tek fırsatı kaçırmadı. Ya kalıp önce kendisi ölecek ardından Victor herkesi öldürüp kendi kafasına sıkacaktı ya da her zaman dediği gibi Victor için yaşayacaktı.

O yaşamayı seçti, Victor'u yaşatmayı seçti. Ve ahırdan koşarak çıktı. Önce bahçeyi aştı ardından demir kapıyı.

Kimsenin olmadığı sokaklarda koşup durdu. Ayakları parçalanmıştı. Beyaz elbisesi çamura batmıştı. Ama bir an bile durmadı koştu ve koştu.

Kaçarken bir yetimhaneye denk geldi. Yetimhaneye girecekken Harvey Ivy As Cindy adında bir çocukla tanıştı ve kendini saklamanın tek çaresinin o olduğunu anladığında peşinden gitti.

O geceden sonra Victor onu gece gündüz aradı ama asla bulamadı.

Kaderin ipleri kopmuştu, tam on bir sene boyunca hemde.

Bu iki ruh on bir sene boyunca birbirine hiç denk düşmedi.

Ta ki rastgele bir güne kadar...

⛓️⛓️⛓️

Sadece birbirimizin isimlerini söylemiş ve sessizliğin acı çığlıkları içinde boğulmuştuk. Düştüğüm yerden kalkamadım. Gözlerimi ondan çekemedim, çekmek istedim ama boynum tutulmuştu sanki.

Gerçek değildi, gerçek olamazdı. Karşımda duran kişi Victor olamazdı. Hayır, ben çoktan koparmıştım iplerimi geçmişten. Onlar yeniden beni sarıp boğmamalıydı.

Simsiyah takım elbise içinde ki adama baktım. Onu görmeyeli ne çok zaman olmuştu. Şu haline bak, büyümüş ve kocaman adam olmuş... Boyu en az 190 santim duruyordu. Siyah saçlarının bir tutamı öne düşmüşken geri kalanı arkaya yaslamıştı. Omuzları dikti, özgüveni yerinde.

Arkasını görmediğim için sırtından kaç kere bıçaklanmış bilmiyordum ama o tüm bıçaklar rağmen güçlü durmayı seçmiş gibiydi.

Değişmişti ama bir o kadar aynıydı. Gözlerimi son durağa çevirdim.

Onun gözlerine... Mavi gözleri... Mavi gözleri aynıydı. O gözleri on bir sene görmemiş olmama rağmen bir bakışta tanıdım. Fakat aradan yüz sene geçmiş olsa bile yine tanırdım. Çünkü her bir ayrıntısı ezbere biliyordum. Her bir kıvrımı, gözünde ki her bir pigmentin mavinin hangi tonu olduğunu, hepsini.

Fakat bakışları, işte onlar yabancıydı. Son gördüğümde ki gibi parlak değillerdi. Kararmışlardı. Işığı sönmüştü. Bana bakışı, tam da olması gerektiği gibiydi. Acımasız, nefret dolu.

Bana bir yabancıya bakar gibi bakmıyordu. Bana, yakından tanıdığı bir düşmana bakar gibi bakıyordu.

Duvara tutunarak ve yere düşen silahımı alarak kalktım. Ona yaklaşmaya çalışmadım. Silahımı ise kaldırmadım.

Victor bir anda yüzünde ki düz ifadeden kurtulup alaylı bir bakışa geçti. Buz gibi bakan mavi gözlerini üzerimde gezdirip sol koluna taktığı saatine baktı ve ciddiyetle baş salladı.

Ardından diliyle dudağının üzerinden geçti ve hafif bir iğneleyici tebessüm ile az önce dediklerini tekrarladı.

- Bu anın gelmesini çok ama çok uzun zamandır bekliyordum. Nihayet, yeniden beraberiz. Hoş geldin sevgili karıcığım. Beni özledin mi?

Sustu, biraz kendi içinden güldü. Sonra yeniden bana yüzünde ki o itici muziplik ile baktı.

- Karşılama seremonim biraz abartı kaçtı değil mi? -dişleri ve dili arasından keskin bir nefes çekti- Aslında çok defa kafamda ne desem, nasıl vurucu bir karşılıma yapsam diye düşünüp duruyordum. Gerçekten mi Victor? -dedi kendi kendine- Gerçekten karıcığım mı? Çok dramatik olmadı mı sence de?

Kendi kendine tuhaf bir şekilde gülerek konuştuktan sonra birden bana baktı.

-Sence de dramatik olmadı mı Karmen? -tepki vermemiştim- Tüh, ben daha karizmatik bir şekilde giriş yapmayı istiyordum. Baksana, -deyip gözleriyle yerde ki cesetleri işaret etti- Hepsini öldürüp yere sermem falan, üstelik bu odada sırtım dönük bir şekilde beklemem. Aslında başlarda gayet iyi gidiyormuşum ta ki...

Burnundan gülerek soludu. Gülüşü içten veya samimiyetten değildi. Ama yine de dudakları şekilli yüzünde dağılırken inandırıcı bir manzara oluyordu.

-Ta ki seninle cidden yüz yüze gelene kadar. Yaptığım tüm konuşma provaları bir anda kilitlendi, çok komik. Çok komik gerçekten gülmem lazım, deyip kısa bir anlığına güldü.

Ve sonra sustu başını önünde ki masaya eğip iki yana salladı. Onun üzerinde benim gibi şaşkınlık kesinlikle yoktu. O başka duygularla boğuşuyordu. Hangisi olduğunu o tuhaf yüz ifadesinden anlamam çok zordu.

Ne halde olduğumu bilmiyordum bile, neden karşımda olduğunu hala idrak edemiyordum. Diyecek neyim vardı ona karşı? Dileyecek bir çift özür mü?

On bir sene geçmişti o gecenin üzerinden. On bir sene içinde ben çok değişmiştim peki ya o? Geride karanlığın içinde bıraktığım bu adam on bir sene boyunca ne yapmıştı? Ve şimdi karşımda dururken bana ne yapacaktı?

-Evet Karmen... Benim, Victor... İşte yine karşındayım. Peki şimdi ne yapacaksın? Kaçacak mısın yoksa kalacak mısın?

Bilmiyordum, ben hiç bir şeyi bilmiyordum. Bir dakika içinde cahil kalmıştım. Alnımdan akan terler boynumu irite edecek kadar çok gıdıklıyordu. Boğazımın kuruluğu kursağımı kaşıyordu. Kalbim öyle çok hızlı atıyordu ki kaburgalarımı delip çıkacaktı yerinden.

Bedenimde ki her şeyi çok hassas bir şekilde hissediyordum lakin düşünmek, işte onu yapamıyordum.

- Neden... Neden gözlerime bakmıyorsun Karmen? Bakmaya cesaretin mi yok? Korkuyor musun?

Hayatta kalmak gittikçe zorlaşıyordu. Onun ağzından çıkan her bir cümle bir ok gibi bana saplanıyor bedenimi her yerden kanatıyordu.

- Bilinmeyen benim! -dedi yüksek sesle- Kocan Harvey'in katili benim! İgima'nın gölgesi benim! Aynı zaman da İgima'nın oğlu da benim!

Dört cümle, infaz emrinden farkı yok. Benim idamım olan dört cümle.

- Victor, senin Victor'un... bir zamanlar senin olan Victor'un işte şimdi bu.

Yeniden dizlerimin üzerine düştüm, bu sefer birinin kanadığını hissetmiştim. Aklımı yerine getiren bu dört cümle zihnimi kuvvetli bir şekilde bulandırdı. Ben hangi birine akıl erdirecektim?

-Hayır. -diye mırıldandım- Sen, sen olamazsın... Hayır, sen... Sen Dizable olamazsın. Senin soyadın bu olamaz. Senin baban İgima olamaz.

Ve bilinmeyen olduğu, Harvey'i öldüren olduğu, İgima'nın gölgesi olduğunu söylediği cümleler arasında ben ilk önce İgima'nın oğlu oluşuna gittim.

Bu mümkün olamazdı. O adam... İgima...

-Ben Dizable'yim Karmen. Ben Victor Dizable'yim. Ben İgima'nın oğluyum. Benim babam İgima Dizable!

Ne olursa olsun son cümlesini söylerken hem sesinde hem yüzünde oluşan tiksinti ifadesi gözümden kaçmamıştı.

- Yani... Senin baban, ailemin katili olan kişi, beni kaçırıp ahıra hapseden kişi İgima mı? O kişi İgima mıydı?

Bu gerçekler lanetten farksızdı. Kulaklarımı kanatıyordu. İgima, bildiğimiz İgima benim geçmişimde ki adam mıydı? Ölesiye nefret ettiğim adam, öldürmek istediğim adam aynı zamanda geçmişte ailemin katili olan adamla aynı kişi miydi?

-Evet, babam İgima Dizable yani ailenin adını bilmediğin katili. Her zaman soy adımı öğrenmek isterdin, artık biliyorsun.

-Hayır! Hayır olamaz, İgima ailemin katili olamaz. Sen İgima'nın oğlu olamazsın.

Nefesler ağzımdan kriz geçiriyor gibi çıkmaya başladı.

- Üstelik bilinmeyen benim. Yani kocanın -derken özellikle bastırmıştı- katili benim.

Harvey'in katili Victor'du. Kocamın katili, eski sevgilimdi.

Bir cümle daha ne kadar ağır ve zıt olabilirdi?

Victor ise hiç durup bu gerçekleri hazmetmem için beklemiyor ve kılıçtan keskin dilini ortaya çıkarıyordu.

- Harvey Ivy As Cindy'i ben öldürdüm. Katil benim!

- Hayır hayır hayır, olamaz! Katil sen olamazsın.

- Benim!

Dedi sertçe. Sesi kalınlaşmış ve derinleşmişti.

-Katil benim Karmen! Bilinmeyen benim! Aradığın o kişi benim. İntikam yemini ettiğin adam benim. Elinde ki silah, hatta içinde ki yeminli kurşunun sahibi benim Karmen.

Evet doğru, oydu. Ama o olmamalıydı. Doğru silahın ve içinde ki yeminli kurşunu ben ona saklıyordum. Gecemi gündüz ettim bilinmeyeni bulmak için, binlerce insanın kanını yere döktüm. Uçurumdan düştüm,komaya girdim bilinmeyene gitme hırsım beni ayağa kaldırdı.

Ben hayata intikam için tutunuyordum. İntikam için ölmeyi bile göze almıştım. Ama..

Herkesten ve her şeyden ağır bastığına inandığım intikamım, bu mavi gözler karşında yenik düşmüştü.

- Hadi vur! -diye bağırdı birden- Hadi Karmen! bunu beklemiyor muydun her zaman? Beni öldürmek istemiyor muydun? Tek amacın bu değil miydi?

Duvardan destek alarak ayağa kalktım. Victor masanın arkasından çıkıp yavaş adımlarla bana doğru yürümeye başladı. Attığı her adımın ayak sesi odanın içinde yankılanıyordu. Karşıma geldi fakat bana yaklaşmadı. Bir metre ötede durdu.

Karşı karşıya gelmiştik, gözlerim resmen onun gözlerine bakıyordu. On bir yıldır saklamaya çalıştığım geçmişim meğer çoktan ortaya çıkmıştı.

On bir sene, Victor... Nasıl mümkün olabilir? Ben bunun altından nasıl kalkarım?

Victor Karamel rengi gözlerime baktıkça bakışları zoruma gitmeye başladı. Bana benden nefret ediyor gibi bakıyordu hatta gibisi fazlaydı.

Sağ elini yavaş yavaş kaldırıp ceketinin iç cebine götürdü. Ardından oradan bir karamel şekeri çıkartıp bana uzattı.

- Bazı alışkanlıklardan kolayca kurtulamıyor insan, dedi.

Bu hareketin etkisi ateşten bir kılıcı boğazımdan aşağı itmekle aynıydı. Ama elimi oynatmamıştım çünkü ben o şekerin sahibi olmayı on bir sene önce bırakmıştım.

Victor almadığım şekere bir süre baktı, sonra şekeri geniş avucu içine aldı ve fazla güce gerek duymadan sıkıp onu paramparça etti.

- Beni öldür Karmen!

Kışkırtıcı ses tonuna rağmen parmağımı bile oynatamadım. Hani kim olursa olsun anında öldürecektim? Şimdi o katil, kendisini öldürmemi istemesine rağmen yapamıyordum.

Victor bana üç adım daha attı. Sağ elimde ki silahı benim elime özellikle temas etmekten kaçınarak namlusundan tuttu ve göğsüne götürüp kalbine dayadı.

Sesi derinden çıkıyordu. Öfkeyle değil, inançla. Gerçekten yapabilirsem onu şimdi öldürmemi istiyordu.

- O yeminli kurşunun sahibi benim, kalbime sık. Tetiğe bas Karmen, beni öldür. İntikamını al. İntikamını alman için sana kendimi sunuyorum.

-Hayır... Hayır, yapamam.

Şerefim sayılan yeminimi nasıl da çiğniyordum.

- Öldür, dedi dümdüz.

Mavi gözlerine yalvarır gibi baktım. O mavi gözler beni görmeyi reddetti.

- Hayır. Hayır Victor... Ben... Yapamam..

Gözlerini kıstı ve laflarımla dalga geçer bir tonda,

-Yapamaz mısın? -diye sordu- Karmen sen, sen beni zaten çoktan öldürdün. Geriye kalan tek şey, tetiğe basmak.

On bir sene önce işlediğim cinayetin soruşturması ilk defa karşıma çıktı. İşte şu sözleri duymak Victor'un kendi kelimeleriyle bana sunduğu delillerdi.

Ona olan aşkım on bir sene öncesinde o gece ve sonrasında toprağın altına gömülmüştü. Şimdi beni böyle acı içinde kıvrandıran şey vicdan azabıydı.

Victor beni tepeden tırnağa süzdü. Yapamaz halde olduğuma emin olur olmaz elini silahtan çekti.

Karşımda bana bakarak ilk adımını geriye doğru attı. Ardından iki ve üç geldi. Tamamen dönüp masanın arkasına geçtikten sonra,

-Dedim ya Karmen, bazı alışkanlıkların izini silmek gerçekten zor, dedi.

Her şeye rağmen Victor bana sırtını direkt dönüp gitmemişti. Bana "sana asla sırtımı dönmem" derdi hep.

O sözünü tuttu, ben ise yuttum.

Masanın arkasına geçtiğinde, tüm siyah masaya yayılmış kağıtlardan bir kaçına baktı ve saatine de hızla göz attı.

- Madem beni öldürmüyorsun Karmen, o zaman her şeyi konuşmanın vakti geldi.

- Her şeyi mi?

-Korkma, bahsedeceğim ilk konu beni terk ettiğin gece olmayacak. Hatta o son konu bile değil.

İşlerin rengi işte şimdi değişiyordu. Silahımı belime zar zor yerleştirdim.

- Karmen, kendine gelir misin lütfen? -sesi oldukça sakindi- Seni buraya oyun oynamak için çağırmadım. Vaktimiz ne yazık ki kısıtlı, buradan sağ çıkmamız için önce beni dinlemen lazım.

-Evet, tamam...

- İyi misin? Karmen işimizi zorlaştırma lütfen benim için zaten, yeterince zor.

"İyiyim" dememin ardından hemen konuya girdi.

- Şimdi sana her şeyi, tüm gerçekleriyle anlatacağım.

-Her şeyi mi?

Her şey derken ne demek istemişti?

- Her şeyi. Senin hikayenin başladığı yerden bugüne kadar gizli saklı kalmış olan her sırrı açığa kavuşturacağım.

Bir dakika önce Karmen... bir dakika önce kendime söz veriyordum karşımda kim olursa olsun dinlemeyeceğim diye. Şimdi karşımda Harvey'in katili olduğunu bas bas bağıran kişiye silah bile tutmamış ve onu dinlemek için hazırda bekliyordum.

- Anlatmaya karanlık dünyanın baş kötü ismi olan sevgili babam İgima Dizable ile başlıyorum. Kendisini hem geçmişten hem de şimdiki zamandan yakinen tanırsın zaten fakat, onun nasıl İgima Dizable olduğunu biliyor musun Karmen?

Sükunet içinde kaldım. Kehribarın bana anlattığı pizza hikayesi gelmişti aklıma. Fakat kehribarın başını yok yere yakmamak için sustum.

- Biliyorsun. -dedi birden- Biliyorsun Karmen, Kızıl Kehribar sana anlattı.

Ne? Ne demek oluyordu bu?

- Çünkü ona anlatmasını ben söyledim.

Ensemden içeri soğuk bir hava doluştu. Kehribar ve Victor mu? Kehribar Victor'un varlığını biliyor muydu?

Victor kendi içimde ki binlerce sorudan habersiz anlatmaya devam ediyordu.

- Ama eksik bir şekilde anlattı. Çünkü eksikleri ben tamamlayacağım dedim. Doğru, Kızıl Kehribar, benim kim olduğumu, Bilinmeyen olduğumu biliyor. Kendi imkanlarıyla öğrenmedi. Ben kendimi ona gösterdim. Ona da sıra gelecek ama önce şu eksik hikayeyi senin için düzgün anlatayım. Bu arada İkimizin geçmişi hakkında pek bir fikri yok ama kurnaz kadın bazı şeyleri ilk görüşte anlıyor.

Kehribar, Bilinmeyen'in kim olduğunu bilmesine rağmen sessiz kalmıştı. Bunu aklımın bir köşesine yazmıştım.

- Seneler önce babam, Cindy pizzada kurye olarak çalışıyordu. Ve bir akşam yemeği Ivy As Cindy'lere sipariş üzerine gitti. Hikayenin bu kısmını biliyorsun.

İgima, o masada oturduğu zaman sıradan bir sohbete denk geldi. Varis Gani ve İsiah Ivy As Cindy Peperronni adında yeni bir şirket kuracaklarını söyleyip birbirlerini tebrik etmişledi.

Babam olacak o piç zeki bir adam Karmen, çok zeki. Biz o zamanlar fakirdik. Altı yaşındaydım ama unutmuyorum babam artan pizzaları eve yememiz için getirirdi. Fakat o gece eve mutlu geldi. İlk defa hemde ve her şeyin değişeceğini söyledi. Ve sonra değişti de. Bu hikayeyi sana o zamanlar sebebini bilmeden anlatmıştım. Artık o mutluluğun sebebini biliyorum.

Babam mutluydu Karmen çünkü o gece, o masada, o konuşmada aklını kurcalayan soruların hepsine cevap buldu. Binlerce soruyu yanıtlayan tek bir cevap; o da yeni bir şirket kurulması haberi.

Orada çalıştığı zamanlarda kurnaz babam gelir kârı olan paraların pizza satış oranından daha yüksek parada olduğunu görüyordu. Yani Kazançlar ve faturalar arasında büyük bir uyuşmazlık vardı. Babam Cindy Pizzada bir bit yeniği olduğunu biliyor ama basit kurye olarak bunu kanıtlayamıyordu. Ta ki yeni şirket haberini öğrenene kadar. O haberden sonra İgima şunu anladı. Yeni kurdukları Peperonni şirketi bir paravan şirketti. O paravan şirket kara paraları aklamak için kurulacaktı.

Masanın üzerinde ki bira bardağını kafasına dikleyip bir kaç yudum içti ve masaya geri koydu. Son cümlesini net olarak anladığımı sanmamıştım. Peperonni ve Kara para aklayan paravan şirket olması ne kadar akla yatkın gelebilirdi ki?

-Ne kara parasından bahsediyorsun sen?

- Anlamadın mı? Ah, hemen söyleyeyim o zaman. Cindy Pizza'nın sahip olduğu kara paralar.

Uydurmacan ibaretti hepsi.

-Cindy Pizza ve kara para öyle mi?

- Evet, öyle. Devamını biliyorsun, babam türlü oyunlarla muhasebe bölümüne girdi. Orada ki faturaların hepsini gizliden kopyalıyordu. Fakat sadece bununla kalmadı. Araştırma işlerini derinleştirdi ve orada ki hizmetçi kızı buldu en sonunda.

Nihal denilen kadın yani Kızıl Kehribar neden Ivy As Cindy'lere ihanet etti biliyor musun? Neden babam için dosya çalıp ona verdi biliyor musun? İki sebep var birini kehribar sana anlattı. İgima onu öldürmekle tehdit etmişti. Ancak ikinci sebep o değildi.Babam derin araştırmalar sonucunda o paranın kaynağını buldu.

Yine sustu ve derin bir nefes aldı. Bilerek değildi bu ara vermeleri. Sanki söylediği şeylerin ağırlığının üzerime üst üste gelmesini engellemek için.

- Cindy pizza, yani Varis Gani ve İsiah ve Meral Ivy As Cindy insan ticareti yapıyordu. Tüm kara paralar bu insan ticareti üzerinden geliyordu.

Bacaklarım titremeye başladı. Yalan söylüyorsun diye bağırmak istedim ama o bana yalan söylemezdi.

Benim senelerce anne ve baba dediğim, Harvey'in ailesi olan insanların halı altında sakladıkları pisliğin boyutu beni titretmişti.

- İşte İgima'nın kehribar'a sunduğu diğer sebep buydu. Kehribar insan ticareti yapan bir aileden kolaylıkla dosya çaldı ve onlara ihanet etti.

Kehribar, bunu da biliyordu demek ki.

- İgima topladığı güç ile beraber Peperonni açılacağı zaman Cindy pizza'ya vurgun yaptı ve tüm paraları çaldı. Varis ve İsiah Ivy As Cindy ise babama o zaman neden karşı koymadılar? İki koca iş adamı, ikisi babamdan milyarlaca zengin olmasına rağmen neden karşı koyamadılar biliyor musun?

Çünkü İgima onları gerçeklerle tehdit etti. "Ya benim peşimi bırakırsınız ya da ben sizin gerçek yüzünüzü herkese gösteririm"

İkisi İgima'ya düşman olup bu yüzden dokunmadılar. Babam gözlük şirketini sadece paravan şirketlerinden biri olarak açtı. Çünkü o da karanlık dünyaya çoktan girmişti. O dünyada hızla yükselmesi kendisi için zevkli bir oyundan başka bir şey değildi.

İki taraf birbirlerine dokunmadıkları sürece her şey iyiye giderken İgima üç sene önce Meral ve İsiah'ı öldürdü. Sebebi ise İsiah'ın babamın işini engelleyecek bir iş yapmış olmasıydı. Anlıyorsun ya yanında kendisine rakip olacak kimseyi görmek istemiyor.

Ayrıca kehribar'ın paran için kanlı kelimesini kullanmasi da bu yüzden. Çünkü Cindy pizzada ki paralar nihayetinde insan ticaretinden geliyor. Peperonni öyle mi diye soracak olursan, hayır. Peperonnide ki tek gizli olay Varis Gani'nin Cindy pizzadan gelen kara paraları orada temize aklaması ve kullanılır hale getirmesi. Ayrıca ticaret sırasında düşmanlarını da Peperonni sayesinde rahatça infaz ettirebilir.

Yalanlar, her yeri sarmış durumdalar. Ben o yalanlara inanan tarafta olmuştum. Ben Harvey'in ailesini sevmiştim, ben seneler boyu Cindy Pizzadan gelen kanlı paraları yemiştim.

Tüm bu iğrenç gerçekler beni güçsüz kılmıştı. Ama asıl zoruma giden Victor'un anlatmaya devam ediyor oluşuydu.

- Burayı iyice anladığını sayıyorum. Şimdi gelelim hikayenin beni ilgilendiren yerine.

- Sen az önce Harvey'in ailesinden bahsettin değil mi?

- Evet Karmen, Meral ve İsiah Ivy As Cindy, Türkiye ve İspanya arasında ki insan ticaretinin önemli iki ismiydi.

Kendimi kaybetmemeye çalıştım vakti kısıtlı olan Victor ise anlatmaya soğukkanlı bir biçimde devam etti.

- Kopukluk olmadan anlaman için önce kendi hayatımdan bahsetmem lazım. Yani karanlık Dünya içinde ki pozisyonumdan. Kendim için daha kapsamlı bir kelime kullanacak olursam İgima'nın gölgesi, hatta karanlığın ta kendisi.

Zihnimin en dip, en uçsuz bucaksız köşesinde kalan "acaba benden sonra Victor ne yaptı?" Sorusunun cevabını almak üzereydim.

- Geçmişte bile babamın kötü bir adam olduğunu ve kötü işler yaptığını biliyorsun. Hatta annemi bile tanıyorsun.

Annem derken sesi kırılmıştı.

- Bu arada annem, sen benden gittikten üç ay sonra öldü Karmen.

İçimde bir şeyler parçalanmıştı.

-Victor, ben... Üzgünüm annen için.

Onu ne hakla teselli etmeye yelteniyordum ki? Ben gitmiştim hemen ardımdan annesi. O tüm bu acılara nasıl katlanmıştı? Nasıl?

Victor'un yüzünde ki ifadeler kolayca değişmiyordu. Acıya alışmış bir hali vardı veya artık duyguları bile yoktu.

-Her neyse, babam İgima Dizable yaptığı her kötü işte asla kendi adını koymadı. İmzaları asla kendi atmadı. Ticareti, saldırıyı, savunmayı kendisi bizzat hiç yapmadı. Her zaman kendisi yerine bir kukla kullandı Karmen.

Annem ölmeden önce, yani geçmişte kuklası oydu. Biliyorsun kötü işlerini ona zorla yaptırıyordu.

Victor bir anda durdu ve sadece bana yönelik üstrup kullanarak,

- O zamanları hatırlıyor musun Karmen, yoksa unutmaya yemin mi ettin, diye sordu.

Unutmaya yemin etmiş olsam bile ne yazık ki hatırlıyordum. Ben işte kendimi böyle yiyip tüketiyordum içten içe. Bir yanım unuturken bir yanım o şiddette hatırlıyordu. Bir yanım başkasını severken bir yanım hala o ismi anıyordu.

Ben de bana uyum sağlamayan o diğer yarımı kendimden kesmiş ve yerin kat kar dibine gömmüştüm. Üzerini binlerce hatırayla örttüm, çıkmasına asla izin vermedim.

Ama şimdi zafer naraları atıyorlardı çünkü o geçmişin ta kendisi karşımda duruyordu.

- Hatırlıyorum.

- Şaşırtıcı, ben çoktan unutmuşsundur diye varsaydım. Annemi, işlerini yapmazsa beni öldürmekle tehdit edip duruyordu. Annemin hasta olması babamın kahrından dolayıydı. Ayrıca biliyorsun o piç şiddetti de sever.

Annem öldükten sonra İgima'nın yeni hedefi ben oldum. Beni zaten bu yolda alttan alta zorla eğitip duruyordu. Yeni kukla bendim. Babam denilen piç beni gölgesi yapmak istedi.

Ama bir şeyi atlıyordu. Ben, onun aksine her şeyimi kaybetmiş bir adamdım. Kaybedecek hiç bir şeyim olmadığından tek çözüm intihar olarak düşündüm. Fakat o düşünceler içindeyken aynı zamanda İgima'nın işlerini yaparken bir şeyi fark ettim.

Gölge olmuştum Karmen, ama her şey bana aitti. Babam elini sürmüyordu işlere. Beni kullandığını sanıyordu ta ki ben karanlığı kullanmaya başlayana dek.

Kaçakçılar, üreticiler, yeraltı insanları, karanlık insanlarla iç içe süren hayatımda hepsinin ismini, ne yaptıklarını ögreniyordum.

Ben bu pislik içinde kötü bir adam olmamak icin çok direndim. Her zaman, annemin beni sevdiği ve saf bir kızın bana aşık olduğu adam olarak kalmak istedim.

Gözlerine için için baktım. Sonuç neydi? Victor neyi seçmişti?

- Ve kaldım, dedi kendinden emin bir şekilde.

-Nasıl mı? Sahip olduğum karanlık Dünya da babamla iş yapan adamları veya karanlik dünyada ki her kötü insanı tek tek bulup öldürerek.

Bu yüzden intihar etmedim. Babam bunu fark etse bile bana engel olamadı. İgima, kendi canavarını kendi yarattı.

Fakat ikimiz birbirimize zarar veremiyoruz. Çünkü o ev ise ben kolonum. Ben ona saldırırsam üstüme yıkılır o bana saldırırsa kendisi yıkılır.

Bu yüzden istemsem bile, onun işlerini yapmaya devam ettim. Ama o da istemese bile benim her şeye sahip olmama, istediğimi öldürmeme, işlerine bir yerde taş koymama engel olmadı.

Yeniden söze girmeden önce kendi içinde savaş veriyor gibi masa ve cam arasında gidip geldi. Ve ifadesiz suratını birden bana dönüp gülümsedi.

- Şimdi gelelim en can alıcı noktaya. Harvey'i öldürdüğüm o zevk verici kısma. Kocan denilen piçin nefesini kestiğim hikayeye.

- Kelimelerini düzgün seç, diye bağırdım tüm gücümle.

Fazla sesli çıkmamıştı ancak Victor öfkemi anlamıştı.

-Pardon, -dedi alay ederek- kocana sataşmam zoruna mı gitti Karmen? Özür dilerim.

Şimdi karşımda Victor yerine bir başkası Harvey ve benim için bu sözleri söylemiş olsaydı anında yakasına yapışırdım ama neden onun karşısında şimdi bu kadar etkisizdim? Neden bir türlü yaşadığım şokun etkisinden uyanamıyordum?

Victor yüzünde ki alaylı ifadeyi birden sildi. Duygularını kontrol etmekte çok güçlüydü. Fakat Harvey'in meselesini anlatırken benimle dalga geçmek istemeyecek kadar da centilmen bir hareket yapmıştı.

Harvey'in meselesi... Harvey'in ne gibi bir meselesi olabilirdi ki? Benim bilmediğim ne olmuş olabilirdi?

- Az önce sana benim ne iş yaptığımı anlattım Karmen. Babamla parazit bir ilişki içindeyiz o beni kullanırken ben de onu kullanıyorum. Dediğim gibi işim, karanlık Dünyada ki o karanlık isimleri tek tek öldürmek.

Öldüreceğim veya kötü olarak gördüğüm insanların isimlerini yazdığım ve karanlık Dünyada araştırmalarım sonucu hazırladığım Kara Listem var.

Her sene başı onu genellikle yenilerim. Ölenlerin adını siler yerine yenilerini yazarım.

İspanya'da babam için pis bir iş üzerinde iken aynı mekanda bulunduğum bir kaç mafya kendi aralarında serzenişlerde bulunuyorlardı. Birisi hakkında şikayet edip onu öldürmek gibi deyimler söylemişlerdi. Sebebi sonradan kulağıma geldi. "Getirmesi gereken mallarda ciddi bir aksaklık yaşıyor. Hatta bazen getirmiyor"

Çok olağanüstü bir sebep değildi. Karanlık Dünya köpekleri işlerini her zaman dört dörtlük yapmaz.

Ve bir zaman sonra babam adına önüme onun adamlarının gönderdiği bir dosya geldi. Dosyada Türkiye'nin en büyük ve tek insan ticaretinden yapan ailenin bilgileri varmış. Sunulan teklif ise "Onlarla ortaklık kuralım, işimize yararlar" olmuştu.

Babam insan ticareti gibi ayak takımı bir işle ile uğraşmadığını ve reddetmem gerektiğini bana iletti.

Dosyayı reddettmek işime geldi. Zaten İgima piçinin karışmadığı tek mesele buydu. Sebebi ise gayet açıktı. Çünkü bu işi düşmanı olan adamlar yapıyordu ve az önce anlattığım gibi Ivy As Cindy ailesiyle aralarında birbirlerine karışmayacaklarını söylemişlerdi.

Yoksa orospu çocuğu babam, elinden gelse bu işe de adım atardı.

Dosyayı reddettim fakat bu dosyayı incelemeyip Türkiye'de ki insan ticareti yapan şerefsizleri öğrenmeme engel değildi.

Dosyayı inceledim. Belgelerde açık bir işim yoktu aksine kod adı gibi harfler vardı.

Şaşırdım çünkü ben bu işi Türkiye'de yapan ailenin yani İsiah ve Meral Ivy As Cindy'in İgima tarafından öldürüldüğünü biliyordum.

Harfler bana pek bir şey çağrıştırmadı ve o zamanlar her şeyiyle ortada bekleyen kötüleri öldürmek elbette daha kârlıydı. O yüzden pek gizemli olan bu dosyayı rafa kaldırdım.

Ve bir süre sonra kulağıma yeniden bir isim çalındı. Karanlık Dünya'da ki herkes o işi konuşuyordu. Türkiye'de şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı insan ticaretini.

Gözümün önünde yapılan bu iğrenç işe daha fazla göz yummadım ve işin üzerine gitmeye karar verdim.

Bahsettikleri olay insan kaçakçılığıydı. Bunu Türkiye'de yapan bilinen bir aile vardı. Ama onlar ölmüştü.

Elimde saçma sapan bir kod adı ve çok önceden rafa kaldırdığım dosyam vardı. İkisi üzerinde ki tüm noktaları birleştirdim. Son olarak ise Kara Listeme bir göz attım.

Ve ne tesadüf ki resmen o harfler benim kara listemde yer alıyor. Ta İspanya'da ilk kez duyduğum zamandan yazmıştım.

Bir lakap olabilirdi bu veya bir şifre. Yan yana dizilmiş dört harf. Dört harf Karmen, o dört harfi merak ediyor musun Karmen?

-Hayır, dedim yavaşça.

Yerinde olmayan aklım abuk subuk şeyler getiriyordu kafama. Gerçeklikten çok uzak olan şeyler. Temiz insanlar üzerine kirliliği yakıştırmak üzereydi.

Victor cevabımı umursamadı.

-O dört harfi ve her şeyi gece gündüz araştırdım. Ve uzun uğraşlar sonucu ne olduğunu buldum.

Önünde ki bardağı ağzına götürüp dibine kadar tek yudumda bitirdi ve masaya koydu.

- Dört harfi merak ediyor musun Karmen?

- Hayır. Hayır merak etmiyorum, dedim çaresizce.

Hiç merak etmiyordum, yüreğim sıkışır gibi oldu. Bayılmak benim için artı an meselesiydi. Bu kirli düşünceleri o kişinin üzerine konduramıyordum.

- Hayır mı? Karmen olmaz ama, biraz heyecanlanman lazım.

Başımı iki yana hızla salladım, sus Victor... Lütfen sus... Lütfen...

- Sana asla yalan söylemediğimi ve söylemeyeceğimi biliyorsun değil mi Karmen?

- Biliyorum... Sus o yüzden, sus... lütfen sus...

Ama ne yazık ki Victor, bana o dört harfi söylemişti.

- H nokta İ nokta A nokta C nokta, Karmen. H.İ.A.C.

Sonra tek tek, bastıra bastıra isimleri saydı.

- Harvey - Ivy - As - Cindy.

11 senem... Koskoca on bir senem sadece 1 saniye içinde yıkılmıştı. On bir sene ile beraber bende yıkılmıştım.

Henüz kendimi kaybetmemiştim, kafam komaya girdi. Art arda sorular sormak istiyordu. Gerçekleri duymaya ihtiyacı vardı ki her şeyi yalanlayabilsin.

Hayır bu mümkün olamazdı. Bu Victor'un bir intikam oyunuydu.

Ama... Ama o bana yalan söylemez.

O eski Victor'un özelliğiydi. Bu Victor bambaşka biri Karmen. Tek amacı seni kandırmak. Sana yalan söylemek. Kocana yani Harvey'e iftara atmak.

Evet... Haklısın... O bir yalancı olmuş. O bir yalancı... Harvey... Hayır Harvey bir yalancı değil... Değil...

Başımı yerden Victor'a doğru yavaşça kaldırdım. İçimde ki psikopat dışarı çıkmıştı. Dudaklarımı buz gibi soğuk bir şekilde oynattım.

- Sen bir yalancısın Victor.

Hakaretimi adamdan saymadı. Sadece anlatmaya devam etti.

- Araştırmalarım sonucunda insan ticaretinde ki isim değişikliğini gördüm. 2020 yılından önce Meral ve İsiah yazıyorken belgelerde 2020 yılından sonra Harvey'in adı yazmaya başlamış. Çünkü İgima ailesini 2020 yılında öldürdü ve onlardan sonra ailesinin işini kendisi devraldı. Orospu çocuğu.

- Yalan söylüyorsun, dedim tekrar.

Bozuk bir plak gibi ağzımdan sadece bu çıkıyordu. Duyduğum her şeyi reddediyordum.

- Yalan mı? Ben mi? Sana karşı mı? -hayret eder gibi yüzüme baktı- Biliyor musun böyle düşüneceğini çok iyi bildiğim için her şeyi kanıtlar haline getirdim.

Eliyle masaya doğru gelmemi işaret etti. Sadece bir iki itaatkar adım atmış ve sonra duymuştum.

- Harvey'i öldürdüm Karmen çünkü o bir insan kaçaksıydı. O insan ticareti yapıyordu. Fakat onu öldürmeden önce herkese yaptığım gibi iyice araştırdım. Gerçekten öldürmem gereken bir adam olup olmadığını iyice anlamaya çalıştım. Herkesin hayatını öyle hop diye elinden almıyorum. Ölmeyi hak etmeleri gerekiyor. Araştırmalarımın sonucunu iyi biliyorsun çünkü o piç şimdi toprak altında.

Gözlerimden tenimi yakan yaşlar akıyordu. Burnumdan aşağı giden sıcacık bir akıntı hissettim. Ayrıca kanıyordum. Kırmızı kazağımın koluyla kanı hemen sildim.

Elim istemsizce belimde ki silaha gitmeye başladı.

-Masaya yaklaş ki Karmen, sana her şeyin kanıtlarını göstereyim.

Masada ki dağınıklıktan bir dosyayı çıkartıp masanın en ucuna koydu.

- Harvey'in ailesinin öldüğü tarih yani 03.02.2020, Cindy pizza hisselerinde %78'lik bir düşüş yaşandı. Fakat yarım sene sonra kar %22'den birden %76'ya kadar arttı. Bu kâr oranı ise Harvey'in öldüğü tarihe kadar %98'lik bir tabloda ilerledi.. Harvey öldüğü günden beş gün sonra Cindy Pizza kâr hissesi %98'den birden %40'a indi.

Bu da Harvey'in ailesinin yarın bıraktığı işi devraldığını ve onun devam ettirdiğini gösteriyor.

Keskin bir kahkaha attım.

- Saçmalık. Şirket sahip değiştirdiği için kâr oranı düşmüştü. Ayrıca her yerden şubesi olan Pizza şirketlerinin karı yüksek olabilir.

Victor bu dediğime gülmedi çünkü halime acımıştı. Ciddiyet içinde bana gerçekleri göstermeye çalışıyordu.

- Tabii ki olabilir Karmen ama mantıklı düşününce tek bir pizza şubesinin bir ayda yüz milyonlarca para kazandığını kabul ederiz. Bu da orada satılan tek bir dilim pizzanın yaklaşık üç bin lira olduğuna inanmak ile eş değer. Tek bir dilimin getirdiği para üç bin lira Karmen, bir kutu bile değil.

Ayrıca kaynaklardan temin ettiğim belgelerde insanlar karşılığı verilen paraların Cindy Pizza'nın kârına eklenerek hesaplarına yatırıldığı yazıyor. Zaten anlattım, o kara paralar da Varis Gani sayesinde Peperonnide aklanıyor.

Masaya doğru sakince yaklaştım ve birden elimin yetiştiği her yerde ki belgelere vahşice saldırıp etrafa atmaya başladım.

Aklımı kaçırıyordum.

Victor, bana müdahale etmeden sakinleşmemi bekledi. Onun karşısında geçirdiğim öfke krizi masasını dağıttıktan sonra bitmişti. Ellerimi masaya dayamış başımı aşağı etmiş burnundan soluyordum.

- Karmen, elimde sadece belge kanıtları yok. Ayrıca ben herkesin dilinde dolanan o meşhur Türkiye'nin en büyük insan ticaretine ait olan güne ait bir güvenlik kamerası görüntüsü var.

Başımı hafifçe kaldırdım ve bana doğru çevrilmiş bir laptop buldum. Victor ekranın üzerinden eğilip birden oynat tuşuna bastı.

Ve o video kaydı oynamaya başladı. Ses yoktu, boş bir yolu gösteriyordu. Saniyeler sonra kamera açısına bir tır girdi. Hızla giden tır birden durmuştu çünkü siyah bir araba onun önünü kesmişti.

Tırın şoför koltuğunun kapısı açıldı. Ve içinden... Ve oradan benim çok iyi tanıdığım bir insan inmişti. Harvey... Harvey o tırın içinden inmiş ve öfkeyle siyah arabanın yanına gitti. Arabadan biri indi ancak kim olduğu anlaşılmıyordu. Ardından ikisi birden kameranın kör noktasından tırın arkasına geçtiler.

Tırın büyük kapısı açıldı. Ekran bir süre öyle kaldı. Ardından tırın kapısı kapandı ve Harvey yalnız başına şoför koltuğuna geri bindi.

Ama... Ama artık yalnız değildi. Gözlerimi kısıp ekrana yaklaştım. Diğer koltuğun kapısı açıldı ve oraya bir kişi daha oturdu.

O kişi... Onu da yakından tanıyordum. Çünkü o... Emir Aybeyazdı.

Tır önünde ki siyah arabayı ezerek harekete geçti ve kameradan kayboldu.

Video bittiği anda Victor, "işte o tırın içi bu" diyerek bir tuşa daha bastı.

Ve karşıma tırın içi çocuk, genç, kadın, erkek, yaşlı demeden her çeşit insan dolu bir fotoğraf geldi.

O anda, tüm gerçekleri idrak edip kabullendiğim anda Kıyamet; hem aklımda hem kalbimde hem de ruhumda koptu.

GEÇMİŞ

Issız bir yolda arabanın tekerlerinden ateş çıkacak kadar hızla sürülen bir tır vardı. Tırın şoförü kan ter içinde kalmış ama yine de yarını yokmuş gibi direksiyon sallamaya devam ediyordu.

Düzenli aralıklarla dikiz aynasından peşinden gelen biri var mı diye kontrol ediyor ve kimseyi görmemesine rağmen yine de güvensiz bir şekilde yoluna devam ediyordu.

Her şeyin sorunsuzca ilerlediğini sandığı bir anda tırın önü birden soldan yola atlayan siyah bir arabayla kesildi. Adam frene aniden bastı ve kafasını hafifçe direksiyona çarptı.

Bir ağız dolusu küfürler eşliğinde tırın kapısını zorla itip arabadan atladı. Ve siyah arabanın şoför koltuğuna gidip kapısını açması için tekmelemeye başladı.

Gözü dönmüştü, işine kazık koyan bu kişiyi öldürüp yoluna devam etmek istiyordu.

-Aç kapını orospu çocuğu aç! -kapıya daha sert vurdu- Aç lan şunu!

Siyah arabanın kapısı yavaşça açıldı. Ve içinden uzun boylu fit vücutlu bir adam çıktı. Diğer adamın öfkesi arabadan inen kişiyi görünce uçup gitti.

Şaşkındı. Ve üstelik korkak. Çünkü o olmaması gereken bir yerde herkesten gizli olmasına rağmen yine de biri tarafından bulunmuştu.

Karşısında ki adam hızla belinde ki silahı çıkartıp ona tuttu. Şoför adam şaşkınlığı ez geçip silahını aynı hızda çıkartıp doğrulttu.

Bunlar iki düşman mıydı?

Hayır... Bunlar iki dosttu.

- Burada ne işin var Emir Aybeyaz?

- Aynı soruyu bende sana soruyorum. Asıl senin burada ne işin var Harvey Ivy As Cindy?

Harvey silah tuttuğu elinin tersiyle alnını sildi.

-Buradan gitmen lazım Emir. Sanki bu anı hiç yaşanmamış farz et ve buradan git.

-Hayır. -dedi Emir ciddiyetle- Hayır gitmeyeceğim. Senin burada, bu siktiğimin tırı içinde ne halt yediğini öğrenene kadar gitmeyeceğim.

Silahı tehditkâr bir şekilde sallayıp tırın arkasını işaret etti Emir.

-Orada ne var?

-Bilmemen gereken bir şey.

- Benden sakladığın bir sırrın var ha? Benden sır saklıyorsun demek ki şerefsiz piç!

- Eğer o sırrın ne olduğunu bilirsen seni öldürmek zorunda kalacağım Emir.

Emir acı bir şekilde güldü.

-Sen beni öldüremezsin Harvey. Boş laflar atıp benim canımı sıkma. Ama ben seni öldürürüm. Unuttun mu ben bir tetikçiyim. Şimdi bana o tırın arkasında ne olduğunu göster.

Harvey Emir'e kırgın bir ifadeyle baktı ve silahını indirdi. Adam doğru söylüyordu Harvey Emir'i öldüremezdi. Ama Emir yalan söylüyordu. Çünkü o da Harvey'in öldürmezdi. İkisinin birbirine duyduğu sadakat her şeyden fazlaydı.

İkisi tırın arkasına geçti. Harvey'in yüreğinde korku filizleniyordu. Ama ölmekten değil dostunu kaybetmekten korkuyordu. Emir'in gözünde ki sağlam koltuğunun sarsılmasından korkuyordu.

- Kapakları aç Harvey, dedi katı bir tonda.

Ama sesi içten içe titiriyordu. Canından çok sevdiği dostu onu korktuğu gibi yüz üstü bırakacak mıydı?

Bunca yıldır sırt sırta mücadele verdiği adam şimdi onu sırtından mı bıçaklayacaktı?

Harvey'in eli demir kola gitti ancak açmadı.

- Kapıyı aç diyorum sana Harvey! AÇ!

Harvey'in dünyada korktuğu iki şey vardı. Biri deli gibi aşık olduğu karısı Karmen'i kaybetmek diğeri ise canına ortak koştuğu dostu Emir'i kaybetmek.

Ve Harvey az sonra biriyle yüzleşmek üzereydi.

Tırın kapı kollarından tuttu ve ardına kadar açtı. Tırın arkası çulsuz ve her çeşitten insan doluydu. Emrin nutku tutuldu, tırın arkasında ki en çirkin manzaraya bakakaldı. Dudakları arasından küfürler çıkıp duruyordu.

Kanlı gözlerini Harvey'e çevirdi.

- Bu ne lan? Kim bunlar Harvey? Bunlar kim lan, diye bağırdı öfkeyle.

- Ticaretimin ham maddeleri, dedi Harvey dümdüz.

-Ne ticareti oğlum? Ne diyorsun Harvey, ne ticareti lan, dedi ağlamaklı bir sesle.

- İnsan ticareti Aybeyaz. Pişman değilim, dedi ardından.

Emir'in şalterleri attı. Alev alev yanıyordu içinden. Dayanamadı daha fazla Ve Harvey'in yüzüne art arda yumruklar savurmaya başladı. Harvey sadece kollarıyla kendini basitçe savunmaya çalışıyordu. Ama Emir'in sert yumrukları yüzüne her seferinde çarpıyordu.

- Orospu çocuğu! Orospu çocuğusun lan sen orospu çocuğu. Nasıl yaparsın oğlum? Nasıl lan? Nasıl yaparsın bunu Harvey? Bunu kendine nasıl yaparsın?

Yere düşen Harvey üzerinde ki dengesiz Emir'i bir hamlede soluna itmişti. Ayağa kalkıp bağırmaya başladı.

- Ben onları, onlara yeni bir hayat vermeye götürüyorum. Bu bir iş değil Aybeyaz, bu bir yaşam amacı. Ben kötü bir adam değilim. Ben kimseyi öldürmüyorum.

- Lan sikik! İnsan ticareti ne bilmiyor muyum ben? Adamları ölüme götürüyorsun.

Harvey başı tutukluk yapmış gibi iki yana sallayıp durdu.

- Hayır, hayır ben onlara ikinci bir yaşam şansı veriyorum... Ben onlara iyilik yapıyorum. Hepsi sokak insanları, fakir insanlar, borç batağına batmış kişiler. Yetim ve öksüz kalmış çocuklar. Burada hayat bulamadılar ben de onları başka yere götürüyorum.

Emir deli deli kahkaha attı.

-Sen kafayı yemişsin Harvey. Birincisi onları istekleri dışı çalıyorsun ikincisi ise onları satıyorsun. Ve cevap ver onları nereye götürüyorsun? Kime satıyorsun?

Harvey suçlu çocuklar gibi sustu birden.

- Çoğunlukla İspanya ve belki portekiz mafyalarına.

Emir başını salladı.

-Onları mafyaya satıyorsun orospu çocuğu. Sence onlar yeni bir hayatın içine mi gidiyorlar? Kaçı yaşamaya devam ediyor sattıktan sonra gidip bakıyor musun?

Harvey sustu. Emir tırın içine bir kez daha acıyla baktıktan sonra kafasına düşmek hızıyla bir soru düştü. Başını omzunun üzerinden Harvey'e çevirip meraklı bir şekilde soruyu dudakları arasından döktü.

- Karın biliyor mu?

Harvey'in üzerinde ki tüm sakinlik veya mahçupluk uçup gitti. Gözleri kocaman açılmıştı.

- Ne? Karım mı? Karmen mi? Hayır! Hayır bilmiyor. -dedi soluk soluğa- Sence bilse hala yanımda olur mu?

Emir Harvey'in rezil haline bakıp güldü. Harvey delirmiş ve birden Emir'in üzerine atlayıp onu boynunu kavramıştı.

- Neye gülüyorsun lan? Bana bak, ben onu çok seviyorum ve kaybetmek istemiyorum. Ona aşığım Emir, Karmen hayatımdan asla çıkmayacak.

Emir'in boğazını gerçekten nefesini kesmek için sıkmıştı.

- Öldürürüm seni Aybeyaz. Karımın önünde tek bir kelime edersen seni öldürürüm.

Emir, Harvey'in kolunu tutup kendini özgür bıraktı ve nefes alırken öksürdü.

- Sadakatin kime Emir Aybeyaz?

Emir kendini düzeltti ve dim dik durup Harvey'e baktı.

- Sana.

- Sadakatin kime dostum? Bana mı yoksa tanımadığın karıma mı?

- Benim sadakatim sadece sana Harvey.

Harvey başını sallayıp Emir'in yanına yaklaştı ve onun omzunu pat patladı.

- O zaman bu sırrım her zaman aramızda kalsın. Bana ihanet etmek istemiyorsan kimseye söyleme.

-Sana ihanet etmeyeceğimi biliyorsun, dedi Emir.

- Biliyorum Emir, bu yüzden bende sana sonsuz ve sorgusuz güveniyorum. Ben senin için her şeyi yaparım dostum Aybeyaz, sen ise lütfen benim için sadece ağzını kapalı tut.

Emir ve Harvey orada anlaştılar. Ardından Harvey çok geç kaldığını ve belki orada suikaste uğrayabileceğini söyledi. Emir sırf Harvey ölmesin diye onunla beraber tıra bindi ve ikisi harekete geçip yoluna devam ettiler.

GÜNÜMÜZ

Kalbim sıkışıyordu, soluklarım hızlanmıştı, terliyordum, bilincim kapanmıştı, yoğun bir öfkeyle kavruluyordum, içimde çığlık ve bağırma hissim dolup taşıyordu.

Şoka girmiştim, hem de gerçek anlamda. Kendime gelmem için ancak tıbbi bir destek lazımdı. Ben kendimde değildim, hayır her şeyi dışarıdan bir film sahnesi gibi izliyordum.

Ölümün bana üçünü kez böyle yakın olduğunu hissetmeye başladım. Sanki azrail tam ensemde soluyordu.

Tepksizliğim Victor'u konuşmaya devam etmeye itmişti. Ama o benim kendimde olmadığımı görmüyordu.

- Bu video kaydından başka belgeler de buldum. Birinde Harvey'in adı sadece bir kez ailesi ölmeden önce belgelerde geçiyor. 15.10.2018 yılında Harvey ailesi adına kaçakçılık yaptığı çeteyle kavga ve anlaşmazlık yaşamış.

Tarih... 15.10.2018 ... Ben o tarihi biliyordum. Ben o tarihi hatırlıyordum. Harvey'in kanlı gömleğini bulduğum ve eve gelmesi için yalan söylediğim tarihti. Hatta o gün kavga etmiştik...

Demek, demek aslında meşgul olduğu iş buydu.

- Ve araştırmalarım sırasında bir şey daha buldum ama bunun sebebini pek anlamadım. 16.02.2021 tarihinde ise bir düşük hapı almış.

Başımı hızla Victor'a çevirdim. Sesim aynı bir şeytan gibi çıkıyordu.

-Ne dedin sen?

Victor bana şüpheyle baktı.

- Düşük hapı almış.

-Tarihi tekrar söyle, diye bağırdım.

- 16.02.2021.

Hayır... Ertesi gün ben bebeğimi düşürmüştüm hayır. Bu tesadüf değildi... Hayır... 16 Şubat'ta biz Harvey'le şarap içip sohbet etmiştik bebeğimiz hakkında ama ertesi gün ben onu düşürmüştüm.

GEÇMİŞ

Dışarıdan simsiyah gözüken bir evin siyah kapısına dayanan adam kapıya delicesine vuruyordu. Sarhoş gibi bir hali vardı, ayakta zor duramıyor ve oradan oraya yalpalanıyordu.

Kapı binlerce tekmenin ve yumruğun ardından açıldı. Kapıyı açan adam biraz uyku sersemi gibi duruyordu. Fakat karşısında dostunu pert olmuş bir halde görünce onu hemen kolundan tutup içeriye aldı.

Omzunun altına girip salonuna götüreceği sırada,
- Harvey kendine gel, bu halin ne, diye sordu.

Adamı salona geçtiği gibi koltuğun üstüne bıraktı ve yanında oturup yüzünü hafifçe tokatladı.

-Kendine gel Harvey!

Harvey gözlerini araladı ve Emir'e baktığı anda hüngür hüngür ağlamaya başladı. Emir Harvey'in böyle ağlamasına çok nadir rast gelirdi. O yüzden şimdi kafası allak bullak oldu.

-Harvey, neyin var lan? Niye ağlıyorsun böyle? Söyle birine bir şey mi oldu?

Harvey başını evet anlamında salladı.

- Söyle kime ne oldu? Kime ne oldu Harvey konuş.

- Çocuğum, diye fısıldadı Harvey.

- Çocuğun mu?

- Karmen... -bir hıçkırık daha koptu- Karmen hamile... Dedi ve ağladı.

Emir duyduğuna inanmadı. Harvey'in çocuk istemediğini kendisi de biliyordu. Çünkü Harvey ona hep "ben insan ticareti yapan biriyim. Çocuk sahibi olmayı hak etmiyorum." Derdi.

-Harvey, Harvey bu haber çok güzel. Baba oluyorsun.

Harvey başını bu sefer hayır anlamında salladı. Emir işkillenip gözlerini Harvey'e dikti.

-Harvey, eğer Karmen hamileyse sen de baba oluyorsun demektir bu.

-Hayır... -elleriyle başına vurmaya başladı adam- hayır... Karmen artık hamile değil... Bebek... Bebek öldü...

-Harvey... Çok üzgünüm... Çok...

Derken Harvey ağlamayı bırakıp Emir'le göz teması kurdu.

-Onu ben öldürdüm.

Emir ruhsuz bir şekilde kalakaldı.

-Ben çocuk sahibi olamam. Hak etmiyorum baba olmayı. Karmen'i zehirledim. Bebeği düşürdüğünü sanıyor. Ama ben... Ben yaptım.

GEÇMİŞ

Harvey'in ölümünden önce ki gece.

İki adam bahçede, ikisinden birine ait olan yas sigarasını içerken Harvey, bir duman çekip üfledi ve Emir'e döndü.

Bu adam daha az önce yeminler eşliğinde karısı Karmen'i ona emanet bırakmıştı. Emir ne olursa olsun o kadını korumaya zar zor söz vermişti.

Fakat bu konuşma Harvey'e yetmedi. Daha fazla tavsiye vermesi gerekiyordu.

- Ben öldükten sonra Karmen özgür kalacak. -dedi- Emir, ne yaparsan yap yeter ki intikam almasına engel ol.

Emir sigarasını bitirip yere attı ve topuk ucuyla izmariti ezdi.

-Karmen intikam peşinde koşabilecek bir kadın değil ki, dedi şaşırarak.

Çünkü tanıdığı Karmen hiç evden çıkmayan, tek başına bir şey yapamayan, hep Harvey'e ihtiyaç duyan ve karanlık Dünya ile ilgisi hiç olmayan biriydi.

- Karmen'i tanımıyorsun Emir. O göründüğü gibi değil, o şuan bastırılmış bir kadın. Dört duvar arasında sıkışmış birisi. Ama o kadın ikimizden bile zeki. Çok zeki. Bu ona olan aşkımdan dolayı iltifatlarımdan biri değil. Eğer ki o karanlık dünyaya girer ve intikam peşinde koşmaya başlarsa çözemediği sır kalmaz.

- Peki ya intikam almak isterse?

- Engel ol Emir. Gerekirse ona vazgeçmesi için kötü davran. Zor deyip dur, cesaretini kır. Ne yaparsan yap yeterki engel ol. Çünkü bu yola girerse benim diğer işimi öğrenir. Öğrenirse ben mezarda rahat uyuyamam.

- Peki Harvey dediğin gibi yapacağım. Ona engel olmaya çalışacağım ama o vazgeçmez ve intikam yoluna girerse eğer...

-Onu koru. -diye devam ettirdi Emir'in cümlesini- Onu koruyacağına dair yemin ettin Emir.

Emir Harvey'le olan bu konuşmasını aklına kazımıştı.

GEÇMİŞ

Peperronni'ye yapılan gizli bir operasyon ortasındaydı herkes. Karmen, dışarıda içeriye geçmek için uygun anı bekliyordu. Emir ve Ceyhun ise Austin Seller'ın odasında onu ziyarete gelmiş ayaklarına yatıyordu.

Fakat Austin zeki bir adamdı. İkisinin gelme sebebini sadece özür dilemek veya hasta ziyareti olmadığını anladı. Emir de Austin'in bunu anladığını fark ettiginde onu ikna edecek gerçekçi bir sebep aramaya başladı.

Aklına tek bir sebep geldi. En ağır ve en gerçek nedendi bu. Austin'i ikna etmek için bile yeterliydi.

Emir Austin'den kağıt ve kalem istedi. Çünkü hem yanında Ceyhun duruyor hem de taktığı kulaklıktan Karmen kendisini duyuyordu.

Dedektif Seller ona bir kağıt verdi ve Emir yazmaya başladı. İşi bitince kağıdı Ceyhundan gizli tutarak Austin'e uzattı.

Austin kağıdı okudu. İşte o kağıtta şu cümleler yazıyordu.

" Karmen, Harvey hakkında sorular sormaya başladı. Cindy pizza'ya insan ticaretinden gelen kâr hisselerini temizle. Yoksa Harvey'in ne işe bulaştığını öğrenmek üzere. "

Seller kağıdı okur okumaz buz kesti. Kendisi de Harvey'in bu işe bulaştığını dedektiflik üzerindeyken bulmuştu. Fakat Emir gibi ağzını kapalı tuttu ve dostunun sırrını sakladı.

GÜNÜMÜZ

Ben... Ben Harvey'le nerede tanıştım? Bir yetimhanenin önünde. Peki gecenin bir köründe, sağanak yağmurlar altında Harvey'in orada ne işi vardı? Hiç sormamıştım bu soruyu. Artık cevabını biliyordum...

Bu yüzden Harvey, ölmeden önde özür dilemişti. Bu yüzden son kelimeleri seni seviyorum değil özür dilerim olmuştu.

Emir biliyordu. Bu yüzden ben öğrenmeyeyim diye intikam almama engel oldu ilk başta. Bu yüzden Harvey hakkında ölmeyi hak ettiğini söylemişti.

Emir o yüzden o gece böyle ağlamıştı çünkü o düşük yapmadığımı ve Harvey'in çocuğumu
öldürdüğünu biliyordu.

Hatta bir gün Kozan'a ben kendimi ona red diye tanıtmıştım. O da bana paketçi misin, Harvey'in yerine demişti. Demek ki bundan bahsediyordu. Ceyhun Kozanda biliyordu.

Her şeyim yalanmış.

Her anım, her öpücüğüm, her şeyim.

Değil 11 senemi hayatımı mahvetti Harvey. Her gün gözlerime bakarak yalan söyledi demek. Beni seviyordu bana deli gibi aşıktı ama çocuğunu zehirleyecek kadar zalimdi.

Yerlere yattım. Başımı zemine üç dört defa vurdum. Nasıl inandığım için kendime kızıyordum. Her şeyin ilkini onunla yaşamıştım ben onun hatırına Victor'a olan aşkımı mezara gömmüştüm.

Ona ihanet etmemek için. Gözlerine bakarak yalan söylememek için. Ağlıyordum, için dışıma çıkacak kadar.

Ben ağlarken Victor bir sigara yakmıştı.

Emir, sadık bir adamdı ama sadece kendi dostuna.

Harvey, mezarında ki toprağı öpmüştüm ben onun. Lanetliymiş hâlbuki.

- Karmen, üzgünüm ama devam etmemiz lazım.

Dedi Victor sigarası bitince. Elimin tersiyle yaşlarımı sildim. Ciğerim yorulmuştu.

- Neye? Daha ne var?

- Son bir durak, ikimizi ilgilendiren kısım. Benim Bilinmeyen oluşum.

- Sen konuşmuyorsun Victor. Senin cümlelerin kelimelerden değil kurşundan. Sen beni öldürüyorsun. Sus lütfen artık.

- Maalesef, susamam. Çok uzun bir süredir suskunum ama şimdi konuşma vakti. Çünkü susmaya devam edersem kurşundan saydığın bu kelimeler beni içten içe parçalıyor.

Önünde durduğum masadan biraz uzaklaştım. Kafam ağırlığından ortadan ikiye yarılacaktı. Duygularım canımı esir almak istiyordu ama ben eskisi gibi kendini çabucak kaybeden biri değildim artık. Uçurum sonrası hayata bakış açım neredeyse tamamen değişmişti.

Ancak şuan içinde olduğum durum öylesine zordu ki eskisi gibi kendimi kaybetmeme ramak kalmıştı.

Her şey birer rüya gibiydi. O kadar aklıma gelmeyecek şeyler oluyordu ki. Victor ile on bir sene sonra karşılaşmam, onun gerçekte kim olduğu, Harvey'in benden sakladığı sır ve benim bunu resmen Victor'dan öğrenmiş olmam ve çok dahası...

Dahası, daha fazlası şimdi karşımda kararlılık ile duran adamın dilinin altında saklı ve bana göstermek için epey istekli.

- Artık hikayenin ikimizi ilgilendiren kısmına geliyorum. Seni on bir sene boyunca arayıp durmam ve sonra bulmam ve bulduktan sonra ise bilinmeyen olma hikayemi anlatacağım. Bilinmeyen olarak hayatına ne ara girdiğimi ve hayatının aslında her anında gölgeler arasında gezdiğimi de.

Onun niyeti kesinlikle benimle karanlık Dünya hakkında konuşmak idi fakat ben umursamazca söylediği "seni on bir sene aradım" kısmına takıldım.

Her şey başlı başına apayrı bir dünyaydı. Konuşulacak çok şey vardı ama konuşacak kimse yoktu. Ne o benimle konuşmaya meraklıydı ne ben artık onu dinlemek için can atan kız çocuğuydum.

Sus Karmen, düşünme. Şimdi bunu düşünmenin inan hiç sırası değil.

Kendimi olduğu kadar toparladım ve tüm dikkatimi tamamen Victor'a verdim.

Yani bilinmeyenin hikayesine.

- Senin için Karanlık Dünya hikayen sanırım Harvey'in ölmesiyle başladı. Harveyi öldüren bendim Karmen. Kapısına beyaz gözlük gönderende öyle. Beyaz gözlük babamın yönetimi, Harvey ve etrafında ki herkes cinayeti babam İgima işledi sanacaktı ve onun üzerine kalacaktı tüm suçlamalar.

Harvey'i verdiğim emir üzerine 5 haziran sabahında evine suikast düzenleyerek
öldürdüler.

Benim için insan ticareti sahibi Harvey Ivy As Cindy dosyası sorunsuz bir şekilde kapanmış oldu.

İki cümlesi yetmişti benim o kara lanetli ve kanlı günümü anlatmaya.

- Harvey'i öldürdükten iki gün sonra babamın paravan şirketlerinden birinde bir işim oldu. O şirket ASES Motel'iydi Karmen. Orada bir buluşma ayarladım. Buluşmadan bir gün önce ki gece ise oraya gidip bir kaç şeyi kontrol etmem gerekiyordu. ASES'e gittim. Resepsiyonda duruyordum. Sonra merdivenlerden birisi indi.

Karamel saçlı, karamel gözlü bir kadın. Zayıf ve yorgun bir beden içinde. Yüzü hafif yanık bir beyazlıkta.

11 sene sonra gördüğüm ilk an o kadının kim olduğunu bildim. 11 sene boyunca gece gündüz, her sokak her cadde her şehir her ülkeyi karış karış aradığım o kadını rastgele bir şekilde, hiç beklemediğim bir anda ASES motelinde bulmuştum.

Victor, beni Harvey'in ölümünden iki gün sonra mı bulmuştu? Üstelik ben Harvey'in ölümünden sonra nereye gideceğimi bilemeyip ASES adında saçma bir motele gitmişken.

- O kadın, sensin Karmen. Biliyorsun. Gördüğüm ilk an tanıdım seni. On bir sene geçmiş olmasına rağmen, tereddüt bile etmedim.

Fakat yine de gözlerime inanamdım. Tıpkı eskilerde olduğu gibi yine hayalini görüyorum sandım. Ama gerçektin sen, her zerrenle hemde. O kadının sen olduğuna adım gibi emindim Karmen. Başka hiçbir kanıta ihtiyacım yoktu. Bana o gözleri görmek yetti. 11 sene geçse bile hemde.

Fakat sen yüzünü biraz bile kaldırmadan sola dönüp motelin kantin yerine geçtin. Beni görmedin. Resepsiyona dönüp senin kim olduğunu sordum. Bana "o buraya dün geldi" deyip adını söylediler.

" O kadının adı Karmen." Dediler.

İsmini duyduğum anda içinde on bir sene boyunca hapsolduğum karanlığım aydınlandı. Çürümüş ve buz tutmuş kalbim saniyeler içinde filizlendi. Yüzleştiğim tüm zorluklar bir anda hafife indirgendi. Aşkından ve hasretinden kafayı yiyen bu adam -derken kendini işaret etti- nefret ettiği hayata yeniden sevgiyle baktı.

İsmini duymuştum, Karmen. Seni tanımıştım. Adım attım hızla, peşinden gitmek ve o müthiş karşılaşmaya tanık olmak için.

Fakat ikinci adımı daha atmadan kadın sözüne devam etti.

"Ve soy adı ise Ivy As Cindy"

Duraksadım, kaşlarım çatıldı. "Hayır" diye inkâr ettim. "Onun bir soy adı yok"

Yoktu. Bana söylememişti. Hatırlamıyorum demişti". O Karmendi. Yapayalnız bir isim, sadece Karmen. Devamı yoktu.

Fakat Ivy As Cindy nereden çıkmıştı? İki gün önce öldürdüğüm Harvey'in soyadı neden yine karşıma çıkmıştı derken o şüpheyle daha fazla durmadım ve telefon numaranı alıp oradan çıkıp gittim.

On bir sene boyunca seni aradım ama bulduğum gece hiç aramamışım gibi kaçmak zorunda kaldım.

Kafamda binlerce kez ilk karşılaşma anı vardı ama kaçmak kesinlikle bunlardan biri değildi.

O gece tek işim araştırmak oldu ve Kızıl kehribar adında bir kadın buldum. Karanlık Dünya'nın otlakçısıymış. Ona sordum, "Harvey Ivy As Cindy adında birini tanıyor musun"

"Evet tanıyorum, iki gün önce öldürüldü" dedi. "Peki o adam evli miydi? diye sordum.

" Evliydi" dedi " Hemde tam 10 senedir evli"

Verdiği cevap beni korkutmuştu ki ben hiç bir şeyden korkmazdım.

"Karısının adını biliyor musun" dedim.

Ama içimden Tanrı'ya yalvarıyorum ki o kadın senin adını söylemesin.

Fakat Kehribar "Karmen" dedi. "O adamın karısının ismi Karmen Ivy As Cindy."

Harvey'in meğerse herkesten gizlediği bir karısı olduğunu ve onun sen olduğunu o gece anladım.

O gece Karmen... -deyip mavi gözlerini bana dikti- O gece benim, her şeyimi yitirdiğim gece oldu. Şimdi bu mavi gözlere baktığında gördüğün o yabancı adam varya, işte bu adam o gecenin eseri.

Mavi gözlerine baktım, o yabancı adamın mavi gözleri bana değil aşk en ufak bir sevgi kırıntısı olmadan bakıyordu.

Gözlerini sıkıca kapatıp açtı. Otursak o gece hissettiklerini en az 40 gece anlatsa bitirmezdi ama o susmayı tercih etti.

-Neyse, senin olarak aldığım numaraya ilk mesajımı o gece attım. Ben hep kullan at telefonlar kullanırım Çünkü biliyorsun ki babam beni gizli tutuyor. Ben ortaya çıkmaya çalışırsam beni öldürür ve ben kötü insanları misal Harvey, öldürme şansımı kaybedip meydanı sadece ona bırakırım.

Ayrıca etrafımda sürekli adamlar dolanır, buraya gelirken öldürdüğün adamlar yarısı bile değil. Aralarında benim kendi adamlarım da var ama onlara da hiç güvenmem. Bazıları babamın köstebeği çıkıyor ben onu öldürsem bile yeri tekrar dolduruluyor.

Yani biriyle iletişim halinde olduğumu gizlemem lazım. O gece sana attığım ilk mesaj "ASESTEN ÇIK" oldu. Çünkü ertesi gün oraya toplantı yapmaya gelecektik.

Ertesi gün oldu ve oraya gittik. Ases'e ilk geçtiğimiz sırada resepsiyon ile uğraşırken merdivenlerden inen seni gördüm. Tabi sen beni görmeden yere düştün hatırlıyor musun?

Kanım donmuştu. O günü net hatırlıyordum. Asesten çıkmak üzereydim ama düşmüştüm. Ve sonra içeriye siyah giyinimli adamların girdiğini görmüştüm.

- Sen... sen o muydun? Orada ki adamlardan biri sen miydin?

Hatta o üç adam üzerimden geçmişti. En öndeki uzun boylu ve yapılı duran adam uzun bir ceket giymişti. Simsiyahtı. Veya arkası bana dönüktü.

- Sen! -diye hiddetle çıkıştım- Üstüme basan sendin!

Victor bir anda gerçekten mahçup bir ses tonu takındı.

-Karmen gerçekten bilerek olmadı, özür dilerim ama sen yerdeyken üstünden hızla sana değmeden ve sen beni görmeden geçip gitmek istedim. Ama sen birden kalkmaya çalıştın bende yanlışlıkla dengemi kaybedip sana çarptım.

O güne dair öfkem bitmemişti.

- Ama adamların üstüme tükürdü, diye çıkıştım hiddetle.

Victor dudağının kenarı ile gülümsedi.

- Doğru, bende onların dillerini kestim.

- Ne? Ne yaptın sen?

Sanırım övgü bekliyordu ki hemen başını iki yana yapmacık bir şekilde salladı.

- Şaka yapıyorum, ben cani değilim.

Sesi ciddi çıkıyordu ama hiç inandırıcı değildi. Ve birden,
- Hoşuna gider miydi, diye sordu.

- Ne gider miydi?

- Dillerini kesmiş olmam.

- Saçmalama midem bulanırdı.

- Hmm, kesmedim o zaman, deyip bana genişce tebessüm etti.

- Yalan söylüyorsun değil mi?

- Yok yok kesmedim. Saçmalama, ben psikopat mıyım? Iyyy.

Gözlerimi devirmiştim. Victor da çabucak dağılan konuyu toparladı.

Tuhaf bir ruh halindeydi. Eskisinden daha çok duygu değişimi yaşıyordu saniyeler içinde. Bir an öfkeli bir an şakacı bir an kana susamış bir psikopat.

Onun artık kim olduğunu kestiremiyordum. Ama bildiğim bir şey vardı, onu bu hale ben getirmiştim. Ben meğerse sandığım kadar iyi bir insan değilmişim.

- Ayrıca ingilizce bir şeyler bağırdın arkamızdan sanırım fark edilmemek için. İnan bana kahkaha atmamak için orada zor durdum.

Sinirlerim bozulmuştu.

- Konuyu saptırma şimdi neyse.

-Ben mi saptırıyorum, dedim hayretler içinde.

Sinir bozucu bir şekilde yüzünü evet yaptı.

-Ardından senin kaldığın odaya geçtim, 7 numara. Orada biraz dolanırken sana ait bir şey buldum.

Keskin çenesi kasılmıştı. Gözlerinden karanlık okunuyordu.

- O şey, içinde Karmen ve Harvey yazan evlilik yüzüğündü.

Kaybettiğim yüzüğüm meğer bunca zamandır Victor'da mıydı?

- Evlilik yüzüğün Karmen. -dedi bastırarak- Evlilik, başka bir adamla, kocan olan adamla.

Nutku tutulmuş gibi ağır ve sertçe yutkundu.

- Yüzük nerede, dedim hemen.

Benim ona karşı olan üslubum biraz sertti çünkü kafam hala az önce öğrendiğim gerçeklere kayıp gidiyordu.

- Mordor'a attım.

Şimdi yüzüklerin efendisi filminde ki o yüzüğün yok olduğu dağdan bahsedip kendi kendine gülmüştü.

Ben gülmemiştim.

- Yüzüğüm nerede Victor?

- Yüzüğün nerede bilmiyorum.

- Az önce bulup aldığını söyledin.

- Yalan attım, tuttu. Ne şanslıyım.

Öfkeli bir nefes verdim.

- Bu gerçeklerden sonra o yüzüğü neden istiyorsun ki, diye sordu.

- Seni ilgilendirmiyor. Belki parçalayacağım, belki yastığım altına koyacağım, belki gömeceğim, sanane!

Victor güldü.

- Ben olsam bozdururdum. Altın fiyatları da yükseldi son zamanlarda.

Evlilik yüzüğümün onun için korkunç bir şakadan ibaret olduğunu ve ciddiye bile almadığını gösteriyordu bana bir nevi.

- Bana yüzüğümü geri ver!

- Kaybetmeseydin, benim artık o, dedi gülerek.

Ve sonra bir anda korkunç bir ciddiyete boyandı yüzü.

- Ayrıca yüzüğe bakıp bakıp gerçeklerle yüzleşiyorum.

Son cümlesi beni alt etmişti. Üstüne söylenecek başka hiçbir sözüm kalmadı.

-Nerede kalmıştım? Heh, senin odana geçişim.

- Arkanızdan geldim. -dedim birden. Şaşırmıştı- Sizi dinledim, sesini duydum. İki kelime ettin ve sana "o beş gün önceydi efendim" demişlerdi.

- Evet Harvey'in ölümünden bahsediyordum. Ayrıca odanın penceresinden, seni giderken izledim. Bacağın üzerine basamıyordun. Yaralanmıştın.

O gün eve gittin, değil mi Karmen?

-Evet.

Gitmiştim, Harvey'in ölümünden sonra ilk kez eve gidişimdi o gün.

- Bahçeye çıktın değil mi?

-Evet.

- Harvey'in öldüğü yere gittin değil mi? Yani arka bahçeye.

- Evet, dedim bir kez daha.

- Fakat orada kan bulamadın. İşte orada ki kanları, o piçin kanlarını ases'e gelmeden önce ben temizledim.

Bizzat canını kendi katleden adamın kanlarını temizlemek büyük fedakârlık ve zıtlıktı. Ben o kanları Emir temizlemiş sanıyordum.

Meğer eski sevgilimin öldürdüğü kocamın kanlarını yine eski sevgilim temizlemiş.

- Ondan bir sonra ki gün, akşam. T.g.i.f' e ilk kez gitmiştin hatırlıyor musun?

-Evet.
O günü hatırladım. Emir'le intikam meselesi için kavga etmiştik. Ben ona tokat atmıştım o da bana gitmem için t.g.i.f'in adresini vermişti. Ertesi gün akşamı oraya gitmiştim. Zaten yolda Ceyhun Kozan'la karşılaşmıştım. O da bana paketçi demişti. Yani Harvey'in insan kaçakçılığın gizli ismiyle seslenmişti.
Ardından taksiye binip t.g.i.f yolunu tutmuştum.

- Oraya gittiğimi nereden biliyorsun?

- Seni bulup, öğrendikten sonra Karmen takip konusunda daha dikkatli oldum. Hatırlıyor musun Karmen t.g.i.f'e henüz geçmeden bir ara sokakta durup beklemiştin. Sonra iki serseri gelip omzuna çarptı.

-Evet, dedim ürkütücü bir heyecanla.

Victor'un en ince detayına kadar her şeyi bilmesi korkunçtu ama bu hareket tam da ondan beklenirdi.

- O iki adam benim adamımdı. Onları seni teyit etmeleri için yolladım. O kadının sen olduğuna emin oldular ve sonra yanından gittiler. Beş dakika sonra ne olduğunu hatırlıyor musun?

- Gözetlediğim arka kapı açıldı ve içinden adamlar çıkmıştı. Ve sonra bir araba geldi. Arkası yaş pasta dolu bir araba.

- İşte o yaş pastalarını ben sipariş ettim Karmen. İgima'nın adamları dışarı çıksın ve o pastayı benim için getirsin diye. Çünkü ben, o gece t.g.i.f'teydim. Peki sonra ne oldu hatırlıyor musun?

- Başka bir sokakta art arda silah patladı birden. Ve o adamların hepsi oraya koştu.

- Hafızan harika Karmen. O silah patlatan kişiler sana çarpan kişilerdi. Adamları çağırmak için yaptılar. Böylece sen içeri girebilecektin.

- Ve girdim, dedim hipnotize olmuş bir şekilde..

- Evet, pastayı da aldın değil mi?

- Aldım.

Hatta kadını bayıltmış öyle almıştım.

- Bana özel olarak getirilecek olan pastanın neeyli olduğunu hatırlıyor musun peki?

Nutkum tutulmuştu.

- Karamelliydi, dedim.

- Karamel. -dedi eskiye dalar gibi- O yaş pasta Karemelliydi Karmen, karamel. Ertesi gün evinin etrafındaydım. Emir de seninle birlikte evdeydi.

Biliyorsun ki ben Harvey ve Emir'in az önce sana izlettiğim kaçakçılık halinde ki videolarını izledim. Emir'i de araştırdım ama Harvey gibi pis işlerini içinde çıkmadı. Ama sonuçta onun sırrını biliyordu. Harvey'in ne mal olduğunu en iyi kendisi biliyordu.

O yüzden bir kez daha mesaj attim sana. "Güvenme"

Emir'le konuşmanın tam ortasındayken gelen o meşhur mesajdı. Hatta aklımı defalarca kurcalamıştı.

- Ondan bir hafta sonrasını hatırla Karmen. Ben arabayla sokağın başındayım ve birden senin caddeye atlayıp gittiğini gördüm. Emir peşinden geliyordu.

O günü de hatırladım. Bana Peperonniden ayrıldığını söylediği gündü. Evi hızla terk etmiştim.

- Evet, hatırladım.

- Orada bir saatçiye geçtin Karmen sonra kaldırımda durup Emir'in bankadan çıkmasını bekledin.

- Yanıma yaşlı bir teyze gelip o mektubu verdi.

-Evet Karmen onu da ben verdirttim sana. Tam iki ay sonra ki büyük nakliyatın konumuydu. Şifreli yazdım ki iki ay boyunca yanlış birinin eline geçerse çözemesin. Çünkü biliyordum ki onu senden başkası çözemez.

Bu arada o nakliyatı patlatarak İgima'nın hem dış hem iç işlerine çok büyük bir darbe vurmuş oldun.

Mektubu aldıktan sonra Emir'le el ele tutuşup gittiniz, deyip burnundan soluyarak güldü.

Emir kalabalıktan korktuğum için elimi tutmuştu. Fakat nasıl bilecektim ki bizi arkadan Victor'un izlediğini.

- Aynı günün akşamı t.g.i.f'e yeniden geldiniz. Sen ve Emir. Senin üzerinde kırmızı bir bluz ve siyah bir etek vardi.

O gece, Emir'le kavga etmiştik. Fakat ben bile ne giydiğimi böyle net hatırlamıyordum.

- O gece Erdem piçiyle epey olayların oldu. Bazılarına müdahale etmeyip senin kendi başına karşı çıkmanı bekledim ama o piç elini senin beline götürdüğü zaman sana bir garson çarptı ve elinde ki tüm içecekleri üstüne döktü

Bu kadar da olamaz. Daha hangi taşın altından kendisi çıkacaktı?

- O garsonu ben gönderdim. Ve işe yaradı sende Erdem'in yanından uzaklaştın. Fakat sonra yeniden karşılaştınız. Kızıl Kehribar'ın olduğu odada.

Kehribar'la karşılaşmanızdan sonra ki sabah, Kehribar bana intikam peşinde olduğunu söyledi. Ama şunu da ekledi, kendisi hiç bir şey bilmiyor. Harvey'in ve ailesinin nasıl işler yaptığını bilmiyor. O sadece kocasının intikamını almak istiyor. Kocasının, diye bastırdı.

Senin masum olduğunu öğrendiğimde benim için her şey daha insancıl oldu. Bu işin içinde olmaman ve sadece intikam peşinde koşmak istemem fikirlerimi değiştirmeye başladı.

- İşin içinde olabileceğimi mi düşündün gerçekten?

Sesim kırık ve kırgın çıkmıştı.

- On bir senelik arayışımın ardından seni on senelik evli bir kadın olarak bulduktan sonra neler düşündüğümü bilemezsin bile.

O gecenin devamında henüz kehribar'la konuşmadan önce senin t.g.i.f'ten koşarak çıktığını görüp takip ettim. Sokaklardan birinde üç tane adam Emir Aybeyaz'ı dövüyordu. Sende köşeden onlara silah tutmuştun.

- Sonra enseme darbe yiyip bayılmıştım, dedim öfkeyle.

Suçlu çocuklar gibi başını öne eğdi.

- Onu da yapan bendim. Seni alıp evine götürdüm. Özür dilerim anında bayılma lazımdı. Başka çarem yoktu. Ama yarana pansuman yaptım. Emir'in telefonunu arkada bırakmışlardı, alıp yanına bıraktım.

- Ve sonra evimde ki saati kırdın. Emir'e hediye aldığım saati.

Göz devirip omuz silkti.

- Yo hiç öyle olmadı. Ben onu incelerken yanlışlıkla elimden kayıp düştü.

- Sadece kayıp düşerek mi saat parçalarına ayrıldı.

Ellerini iki yana kaldırıp bilmem yaptı.

- Ucuza kaçan sensin demek ki.

Ardından başını sağa sola salladı.

- Kırdım evet, bir şerefsiz fikrimce hediye hak etmiyordu.

Sustum, nedensizce. Emir'e önümde küfür etmişti birisi. Ben dost bildiklerimin arkasından asla kimseyi kötü konuşturmazdım. Ama şimdi hiç zoruma gitmemişti küfretmesi.

- Ve sonra Emir kaçırıldı. Onu bulmak için her türlü yola başvuruyordun.

Keşke geçmişe gidip o Karmen'i durması için uyarabilseydim. Keşke o masum adamı öldürmeden hemen önce biri bana engel olsaydı, diye geçirdim içimden.

- Kehribar sana bir konum atmıştı, deponun konumunu. Ve sonra sana deponun içinde İgima Dizable iş üstünde dedi. Orada kocanın katili var dedi. Ama orada ki kişi babam değil bendim. Ve yalan değil, gerçekten İgima'nın işini yapıyordum. Doğru, kocanın katiliyim. Bahsettiği Dizable bendim. Sadece intikam uğruna neleri göze alacağını görmek istedim.

- Benimle oyun oynadın.

- Oyun mu? Zorda olan tek insan sen miydin? Depoya girdiğinde ölen bir adam buldun sandalyede. Onu ben öldürdüm. Zorla öldürdüm, öldürmek istemedim ama mecbur kaldım. O adamın suçu yoktu, ben öldürmek zorunda kaldım. Elimi masum insanların kanlarıyla kirletiyordum.

Victor acısını gülüşünde saklayan bir adamdı. Victor, sözlerinin arkasında bitik bir ruhtan ibaretti. Victor, dik duruşunun altında aciz kalmış bir bedendi sadece. Victor, karanlığa hapsolmuş biriydi.

- Kehribar sana iki seçenek sundu. Ama sen İgima'yı seçtin. O zaman her şey benim için daha fazla ciddileşti. İgima'dan ne kadar nefret ettiğini gördüm. Hemde ailenin katilinin o olduğunu henüz bilmemene rağmen.

Ve sonra Kehribar'la bir anlaşma yaptınız. Erdem piçini öldürüp t.g.i.f'in başına geçmekle ilgili. Bu anlaşmayı kehribar'a sana sunması için ben verdim.

Gücünü, sınırını, hırsını, ne kadar ileri gideceğini, bu yolda neleri feda edeceğini görmek istedim. Ayrıca gerçekten orayı babamın köpeklerinden almak benim için daha iyi olacaktı.

Ve tabii ki aynı günün gecesinde Peperronni'ye gittiniz.

O geceden bahsediyordu. Emir'in öfkeyle peperronni'yi basıp Austin'i vurduğu ve benim oradan kaçtığım geceden.

- Sen... nasıl?

- Her şeyin haberi, özellikle seninle ilgili her şeyin haberi kulağıma anında gelir Karmen, şüphen olmasın. O gece bana bir haber geldi, Kızıl kehribardan. Senin Peperonni'den kaçmaya çalışmak istediğine dair.

Harekete geçmem elbette ki çabuk oldu. Senin tam olarak nerede olduğunu öğrenmek için defalarca arayan bendim. Nihayet birinde açtın ve nerede olduğunu direkt söyledin.

İçeriye iki sis bombası attım ve ardından kaçabilmen için ağır makineli tüfekle cama sayısız kurşun sıktım. O sırada dikkatleri çekmek için saçları sarı olan, gerçi senin saçların Karamel renkli, bir kadını peperronni'ye önce geçmesini ardından oradan hızla kaçmasını söyledim. Böylece herkes sen ön kapıdan çıkıyorsun sanacaktı. Ve sonra oradan başarıyla kaçmayı başardın.

O gün o gece kehribar'ın evindeyken aklıma bir şey takılmıştı. Hollanda Harvey'in ismini sayıklamış ancak ben uykuya dalmıştım.

-Bir sey sormak istiyorum, dedim.

-Tabii ki sorabilirsin.

-Hollandayı tanıyor musun?

-Ah o deli kız. -deyip hafifçe güldü- Ben tanıyorum ancak o beni tanımıyor. Neden sordun?

-O Harvey'le ilgili bir şey biliyor muydu?

-Evet, Kehribar benimle telefonda konuşurken kapı dinlemiş ve Harvey hakkında bir şey duymuş. Kehribar ona mecburen gerçekleri anlattı.

Ona cevap vermedim. Duyduğum şey bana yeterdi. Yani hem Kehribar hem de Hollanda Harvey'in nasıl bir insan olduğunu biliyordu.

- Sana söylememek konusunda ki ısrarları benden kaynaklı. Oraya gidişinin ertesi günü, gündüz vakti. Evde tek kaldığına emin olduğun bir an vardı.

Sadece başımı salladım.

- Yalnız değilsin, diye bir mesaj attım.

- Ayrıca beni duyuyordun. Bu nasıl mümkün olabilir?

- Oradaydım çünkü Karmen, evin yanında. Ve Kehribar evden çıkmadan önce benim için icin bir dinleme cihazı koymuştu eve. Sadece kısa bir anlığına Karmen, Ceyhun ile sohbetinizi dinlemedim. Mahremiyete saygı gösteriyorum. Dinleme cihazını seninle konuşacağım zaman etkinleştirdim ve konuşmamız bitince kapattım.
Ayrıca o kadar gerilim dolu mesajlar attığım için kusura bakma, ben bilerek öyle davrandım. Çok eğlenceliydi, cidden sen içeride beni ararken ben evin arkasında güldüğüm için kendimden utanıyorum.

içimden ona çok kez hakaret etmiştim. Şerefsiz, keyfine düşkün. Eğlenmeyi hiç bir fırsatta kaçırmıyor.

- İlk kez, ilk kez orada ben senim dedin ve sonra bunu tekrar edip durdun.

- Bu bir çok anlama geliyor Karmen. Ama benin özellikle bastırdığım iki şey vardı. İkimizin ortak mahkumiyeti. Sen on bir sene boyunca saklandın veya o seni sakladı. Adını bile kimse bilmedi, senin nasil biri olduğunu da. Seni kimse tanımadı, sohbetinin nasıl keyifli olduğunu kimse bilmedi. Özgür olarak yaptığın hiç bir şey yoktu.

Ben de aynı şeyleri yaşadım. Benim adımı, kimliğimi, kim olduğumu, kimse bilmiyor. Derin karanlık dünya hariç. İkimiz de Karmen, bu hayatta hep gölgeler altında kaldık. Ve bir diğer sebep ise, ikimiz de İgima'dan nefret ediyoruz. Ve ikimiz de karanlık Dünya'da bir nebze aydınlık için savaşıyoruz. Ve başka sebepler de var elbette.

- Mesela benim katil olduğum gibi senin de katil olman.

Dilini dişleri arasında sakinlikle ezdi.
- Bu vurgu yapacağım son nokta. Ve sonra kehribar'ın sana geçmişi anlattığı hikaye var. İgima,Varis ve Ivy As Cindy'ler hakkında. Sana anlatırken bir detay vermesini özellikle istedim.

-Detay mı?

- Evet, Kehribar dedi ki "bu hikâyeyi bilen sen ve ben haricî yaşayan üç kişi var. Biri İgima, biri Varis. Peki diğer kişi kimdi Karmen?

-Sen, dedim donuk bir sesle.

Ben bunu nasıl o gün fark etmemiştim? Aptal kafam...

- Ertesi gün Ceyhun ile bir kahvaltı yerine gidiyordun. O sırada seni izliyordum ve sende koluna girmiş olduğunuz Ceyhun'u birden bıraktın. Ve etrafına dik dik bakmaya başladın.

- Çünkü beni gözetleyen birilerinin varlığını hissetmiştim.

- Doğru hissetmişsin. O günün akşamına doğru Ceyhun ile yola çıktınız.

- Ve bizi Alev modifli araba takip ediyordu.

- Evet.

- İkinci araba sendin değil mi?

- Tabii ki, -dedi omuzlarını yüceltip- benden başka kim olabilir? 72 model Chevrolet Nova, kahverengi. Klasik araba koleksiyonumdan en değerli parçalardan biriydi.

- Ama sen o gün onu öldürmeme izin vermedin. Katil olmama engel mi olmak istedin? Hâlbuki ben çoktan katil olmuştum.

- Yine de... -devamını getirmedi- Giderken size dörtlüleri yakıp selam verdim ve bir mesaj attım, gülücük. -deyip sırıttı- Sende bir yanıt attın. "Tşk" , tşk mi? Tşk ne demek Karmen ya?

O karşımda çocuk gibi sinirleniyordu.

- Teşekkür etmek, dedim dümdüz.

- Teşekkür ederim yazmam yerine tşk mi yazılır sadece?

Beni kınıyor gibi ters bir bakış attı.

- Sonra yandaşları topladın. Kızıl Kehribar kendi adamlarından neler döndüğünü öğrenip bana anlatıyordu. Anlatmak zorundaydı. Attığınız her adımı. Peperonniden belge çalmanı, her şeyi.

Ve tabii ki Erdem Akerle buluştuğun o gece Karmen. Sabır sınırlarımın iyice zorlandığı bir geceydi. Kendimi saklamak zorunda olduğumdam en çok nefret ettiğim gece.

O gece, Erdem beni öpmek üzereyken restoranda silahlar patlamıştı. Ve türlü olayları silsilesi yaşandı.

-O geceyi hatırlıyorum Victor. O, o sendin. O şeyleri yapan.

-Erdem piçi haddini aşmaya başladığı anda restoranı ve içinde ki herkesi satın aldım.

- Ve hepsi Erdem'e silah tuttu.

-Öyle.

- Ve bir mesaj gönderdin Erdem'e.

Sustu. Onun yerine ben anlatmayı seçmiştim özellikle burayı. Çünkü susacağını biliyordum.

- Söyler misin Victor, o mesaj neydi?

Gözlerime bakarak her kelimesini bastırdı.

- Benim olandan uzak duracaksın.

- Senin olan demek ki, dedim.

Sesim oldukça iğneleyici çıkıyordu.

-Anlatmaya devam ediyorum.

- Hayır etme. Bana "benim olandan uzak duracaksın"derken neyi kastettiğini söyle. Senin olan şey ne Victor?

Bana, ifadesiz tutmaya çalıştığı yüzüyle baktı.

- Hiçbir şey. Hiç kimse.

Tebessüm ettim.

- İşte şimdi anlatmaya devam edebilirsin, dedim.

Esmer teni, buz gibi soğuk duruyordu. Ne hakla, ne hakla Karmen onun üzerine böyle gittin? Neden? Neden Harvey'e, Emir'e ve diğerlerine olan öfkeni ona yansıtıyorsun?

Victor gerçekten anlatmaya devam etti. Hiç duraksamaya fırsat vermiyordu. Acelesi vardı, belli ki buraya başkalarının gelmesi an meselesiydi.

- Bir rehine kaçırmayı planladınız Karmen. Gustavo Martinez. Kolombiyalı ayrıca Martinez karteli'nin sahibi. O kişi babamın ticaret yaptığı biriydi. Tabii ki ticareti İgima değil ben yapıyordum. Sabaha karşı limana geldiniz değil mi?

- Evet, Gustavo Martinez'i kaçırmak için.

- Gustavo Martinez oraya nasıl geldi Karmen?

- Bir Yat ile birlikte geldi.

- Yatı hatırlıyor musun?

Hafızamı biraz zorladım.

- Evet, beyaz ve üç katlı bir yattı.

- Yatın üzerinde yazan yazılar hafızanda yer edinmiş mi peki?

Arabanın içinden dürbünle o yazıları okumuştum.

- Senin yerine ben hatırlarım. Yatın üstünde büyük harflerle "Vazamento" yazıyordu.

Evet şimdi hatırlamıştım.

- İgima'nın Portekiz olduğunu biliyorsun Karmen. Aslen ben de portekizliyim ve orada mecburen epey vakit geçirdim. Vazamento, Portekiz dilinde "kaçak" anlamına geliyor.

-Kaçak, diye tekrarladım.

-Evet Karmen, Kaçak. Yatın üzerinde yazan tarihi hatırla. 121012... yani 12 Aralık 2012. Sana bu tarih tanıdık geldi mi?

O geceden bahsediyordu. Victor'dan kaçtığım o gece, Harvey'le tanıştığım o gece. Victor bana evlenme teklifi edecekken yüz üstü bırakıp onu cehenneme terk ettiğim o gece.

- Kaçtığın gece. Bence zaten biliyorsun. Aynı tarih ayrıca kapı şifremdi. 1012... yani 12 Aralık. Odaya girerken fark etmedin mi?

- Etmedim, dedim açık açık.

Gözlerim kördü, bilincim kapalı. Ben gözümün önüne olan bu adamı nasıl şimdiye kadar görmemiştim? Ben o gün o tarihi okuduğum anda nasıl o geceyi hatırlamamıştım?

- Ve tarihin yanında kocaman bir şekilde yan yana dizilmiş üç harf yazıyordu.

İşte onu şimdi hatırlamıştım.

-V.U.D

- Harikasın Karmen. Yatın üzerinde V.U.D yazıyordu. Yani Victor, U diğer ismim ve Dizable.

U, annesinin verdiği ismin baş harfiydi sanırım.

-Diğer ismin ha? Demek hala söylememek için bahanen var.

Ve hiç beklemediğim bir şey gerçekleşti.

- Ural, dedi direkt.

Sanki bana söylemenin bir önemi artık yokmuş gibi.

- Annemin bana verdiği isim buydu. Ural. Karanlığı aydınlatan ışık demek anlamı. Babam beni zaferi olarak görüyordu hep, Victor. Annem ise karanlığın içinde parlayan bir ışık olarak gördü, Ural. Adım bu Karmen.

Derin bir nefes verdi ve dimdik durdu.

- V.U.D yani VİCTOR URAL DİZABLE.

Ural, eskiden tanıdığım adama yakışan en güzel isim.

-O yat bana ait Karmen. Portekizde bana ait özel bir yat üretim fabrikam ve şirketim var. Gelen Yat onlardan biri. O yat fabrikası tamamen bana ve benim emeklerime ait. İgima piçinin hiç bir ilgisi yok.

Eskiden hep büyük işler yapacağını söylerdi. Sanırım birisi buydu.

- Ve o gece Martinez'i kaçırdınız. Bu kadar kolay olması şaşırtıcıydı. Erdem Aker size oyun oynamış.

-Haberin var mıydı, diye sordum.

Erdem bana aranızdan biri hain demişti, acaba Victor'un geniş bilgi dağarcığında hainin de kim olduğu var mıydı?

- Hayır haberim yoktu, belli ki bayağı gizli yürütmüş işlerini. İlgim o piçinin üzerinde olmayınca da hiç fark etmedim.

Ve sonra büyük t.g.i.f oylamasından bir gün önce Kozan'la buluştun. Dizable olarak onlara ilettiğim mesajı sana okudu. Herkes O Dizable'yi İgima sanarken aslında bendim. Mesaj tam olarak şuydu.

"Savaşınız gürültülü olacağı kadar sessiz ve vahşi olacağı kadar masum gözüksün. Kendinizi karanlığa teslim edin ve bilinmezlikle bir olun. Bir hayalet insanların gözü önünde her şeye sahip olabilir fakat insanlar hala kendilerine ait sanacak kadar salak dururlar.

Bu mesajı bana o gün Kozan okumuştu. Demek mesajın sahibi bile Victor'du.

- Karanlık ve bilinmezlik benim Karmen. Hayalet olan benim, kimse beni görmüyor ama ben her şeyin sahibiyim.

Ve sonra Kehribar'ı ziyarete gittin. Kehribar senden sonra bana bir mesaj iletti. "Kozan'ın yanından geldikten sonra Karmen'in boynunu kızarmış gördüm, haberin olsun"

Ertesi gün Kozan'ın boynunun morarmış olduğunu hatırladım

- Sen yaptın değil mi, dediğimde omuzlarını kabarttı.

- Ah, dur. Böyle her şeyi üst üste anlatınca egom kabardı. Neymişim ben ya? Ha ha, ama evet onu öldürmemek icin zor durdum.

Niye yaptığını sorgulamayacaktım. Çünkü mantıklı bir sebebi olduğunu biliyordum ama bu sebebin içinde kesinlikle duygusal bir neden yoktu.

- Ve aynı günün gecesinde kaçırdığın rehinelerden birinin evine gitmiştin. Fakat orası bir tuzaktı. Oraya gideceğinin haberini aldığım zaman peşinden gittim ve dışarda beklemeye başladım. Ancak siz eve girdikten sonra arkanızdan adamlar geldi.
Senin telsizine parazitler yoluyla giriş yaptım ve bir uyarıda bulundum.

- Oradan çık, dedim onun yerine.

- Tabii ki sadece bir uyarı ile yetinmedim. Dışarıda ki adamlara silah sıktım. Onlar kaçtıkları zaman sen fena yaralanmış bir halde oradan çıktın. Peşinden geldim. Evinin önüne.

Kehribar bana yaralandığını ve çok kötü olduğunu iletti. O gün Hollanda senin uyuman için bir iğne getirdiğini belki unutmuşsundur.

Hayır, hatırlıyordum.

- O iğneyi ona ben verdim. Sakinleştirici ve uyuşturucu. Daha doğrusu arabasına koydum ve kendisi kehribar'ın mesajıyla arabasından alıp sana getirdi.

Ölümün kıyısında gezindiğim o geceyi hatırladım. Victor'un gözlerine baktım. O bilmiyordu ama ölmek üzereyken son kez fısıldadığım iki harf vardı. Son kelimemin o olmasını istemiştim. "Vi... " demiştim ancak devamını getirmeye cesaret etmemiştim.

Ama o gece orada bitmemişti. Devamı vardı ve sanırım oradan bile Victor çıkacaktı.

- O gece ben Gustavo ile konuştum. Ve ona Dizable'yi tanıyor musun diye sordum. Bana Dizable'yi tanıdığını söyledi.

- Evet, tanıdığı ve bahsettiği Dizable benim. Çünkü işleri ben yürütüyorum.

- Fakat başka şeyler de söyledi Dizable hakkında, yani senin.

- Ne gibi?

- Herkes Dizable'yi tanır dedi. Kolombiya da Meksika da Portekiz de büyük işler yaparlar dedi. Dizable ismini bile söylemekten korkar insanlar. Onun önünde baş eğerler ancak.

Azıcık akılları varsa ona meydan okumaktan kaçarlar. Dizable görebileceğin en karanlık adamdır dedi.
Madem o Dizable sensin o zaman tüm bunlar Senin için söylenmiş oluyor.

Suçlu bakışlar altında masum sayılacak gülüşler attı.

- Sevgili Karmenciğim, inan bu şöhret benim peşimi bir türlü bırakmıyor. Ben aslında çok nazik çok centilmen çok kibar biriyimdir ya.

Hemen yerde ki adamlara baktım.

- Gustavo hiç yalan söylüyor gibi değildi Victor. Doğru mu? Sen herkesin gördüğü en karanlık adam mısın?

Piç bir şekilde dudaklarını yukarı kıvırdı. Derin sesini ise zorla yumuşak çıkartmaya çalışıyordu.

- Öyle olduğunu söylüyorlar. Şimdi bunları boş verelim olur mu? O büyük güne gelelim, 25 temmuz seçim günü. Sabah avukatları izlemeye gittin. Bende "İyi düşün" yazdım.

Keşke düşünseydim..

- Ve sonra bana korkak dedin. Hep saklanan, ortaya çıkmayacak kadar ürken olduğumu söyledin. Normalde yine ortalıktan kaybolacaktım Karmen mecburen. Ama cevap verdim

"Ben zaten gözünün tam önündeyim. Göremeyecek kadar kör olan sensin."

Lanet olsun, haklıydı, çok haklıydı. Onu görmemiştim. O benim gözümün önündeydi. Her anımda hemde. Harvey'in ölümünde bile o vardı. Harvey'in öldüğü günden bu yana her günüm ve her anımda yaşadığım her aksiyonda arka planda o vardı.

- Seçim zamanı t.g.i.f'e gelip masada Erdem'in yanında oturduğun zaman. Boş olan tek bir sandalye vardı.

-Dizable.

- O sandalyenin sahibi bendim.

- O gün oraya geldin mi?

- Hayır elbette babam kapıma yüzlerce adam dikti. Oyumu buradan kullandım.

- Kozan'a verdin.

- Evet.

- Ama ben orada yine de mahvoldum. Evime gittim. Yalnızdım. Garajda oturuyordum. Sen geldin.

- Evet geldim Karmen.

Nereden bilebilirdim ki arkamda oturan adamın Victor olduğunu. Çok ilginç...

- Neden geldin?

- Aynı soruyu o gün de sordun. Dedim ya arkandan kimse gelmedi.

Yazdığı mesajlar teker teker aklıma gelmişti. Beni teselli edeceğini yazmıştı. Denerim en azından yazmıştı. Yalnızlık insanı çok kötü şeyler yaptırmaya itiyor yazmıştı. Çünkü o yalnız kalmıştı. Onu yalnız bırakan bendim ama o beni yalnız bırakmamıştı.

Onu öldürmekle tehdit etmiştim o da bana, seni mutlu edecekse beni öldür demişti. Victor'du bunları diyen. Victor....

- Karmen, beni o gün nasıl tanımadın, diye sordu.

- Görmedim.

- Ama adım seslerimi duydun. Adım seslerimi Karmen. Ben senden nasıl uzaklaşırım?

- Bana sırtını dönmezsin. Önce yüzüme bakarak üç adım geriye atarsın ondan sonra gidersin.

- O gün de kalkıp giderken böyle yürüdüm. Tanımadın.

Sesi sakin bir hüzün içinde çıkmıştı.

-Ben... ben fark etmemiştim...

Başını salladı. Sanki ona söyledim her cümlem kendisine on bir senelik yokluğun getirdiği acı gerçekleri gösteriyordu.

- Bir takım olaylar sonra babamla yüz yüze gelmişsin. Hemde ailenin katilinin benim babam olduğunu bilmeden. O adamın bir oğlu olduğunu ve onun ben yani Victor olduğunu bilmeden.

Biliyor musun İgima 27 temmuz gecesi bu malikaneye geldi. Beni hapis ettiği yere. Benden ne yazık ki korktuğu icin yanıma pek uğramaz. Kendi oğlu onun canavarı çünkü.

Bana şu soruyu sordu. "Victor hatırlıyor musun, eskiden ahırda kalan bir kız vardı. O kızın adı neydi?"

Babamın seni zar zor hatırladığını anladım ve gülümsedim.

- Karmen, dediğimde yüzü mort olmuştu. Harika bir manzaraydı. Görmen lazımdı.

Demek ki İgima, ailesini öldürüp ahıra hapsettiği o çaresi kız çocuğunun bir gün büyüyüp kendisini öldürmekle tehdit edeceğini ön görmemişti.

- Ve tabii ki ertesi günün sabahı son olarak kapına bomba bırakmamla başladı. O gün büyük teslimat vardı.

Zaten her şeyi gördün sayıyorum. Kavgayı bilerek ben çıkarttım ki dikkatler dağılsın. Tabi ardından patlama oldu.

- Ve uçurumdan düştüm.

- Tutmaya çalıştım.

- Ama kimse tutamadı.

- Seni vuran adamı ellerinden bağlayıp uçurumdan aşağı sarkıttım.

Gözlerim dehşet içinde açılırken konuyu hemen kapattı.

- Fakat seni bulana kadar aradım. Her taşın altını, her yeri, her sahili, her mahalleyi. Ve o kasabayı buldum. Her eve tek tek baktım. Kimisinin kapısını çalıp bir şey istedim, kimisine yalan söyleyerek eve girdim, kimisini gözetledim. Hepsi boştu fakat tek bir ev vardı bakmadığım, içine her gün bir doktor girip duruyordu.

Ve o evden haftalar sonra sen çıktın. Sağlam bir şekilde. Hala hayatta olarak. Teşekkür ederim, hayatta kaldığın için.

Kuru bir "sağ ol" dedim yalnızca.

- Seni buldum, sonra sen bana geldin ve işte buradayız. -deyip kollarını iki yana genişçe açtı- Anlatacağım her şey bitti Karmen.

- Gördün mü? Ben en başından beri buradayım. Ama kimse fark etmedi.

Anlatacağı her şey bitmişti ama aynı zamanda ben de bitmiştim. Öğrendiğim hangi gerçeği idrak etmem lazımdı önce?

Victor ile on bir sene sonra yeniden karşılaşmamız ve onun babasının İgima olduğunu mu?

On bir senedir birlikte olduğum Harvey'in bana gözüm baka baka yalan söylediğini mi? Onun intikamını almak için kendimden vazgeçtiğim bu yolda aslında onun bir orospu çocuğu olmasını mı?

Harvey'in doğmamış bebeğini henüz iki haftalık iken zehirlemesini mi?

Emir'in bu gerçekleri bilip benden saklamış olduğunu mu?

Kehribar veya Hollanda'nın Harvey'in kötü biri olduğunu bilmesine rağmen benim onların gözleri önünde mahvolmama susmuş olmalarını mı?

-Neden? -diye sordun birden- Neden sadece izledin?

Victor dilini dişleri arasında eziyordu ciddiyetle. Kendince haklılık payı ile başını salladı.

- Neyi izledim?

- Beni, en başından beri. Neden izledin? Neden her yerde vardın ama kendini bana şimdi gösterdin? Neden biriniz gelip beni durdurmadı, neden Victor? Neden bana gelip Harvey'in bir şerefsiz olduğunu söylemedin? O zaman bırakırdım. İntikam almayı bırakırdım. Kimse ölmezdi. Ben bu hale gelmezdim. Ben... Ben..., dedim.

Ancak içimde kaynar bir su gibi öfke fokurduyordu. Ama nedense gözlerimden yaşlar tek tek akmaya başladı.

- Önce şu yanlışını düzelteyim. Kimse ölmezdi diye bir şey yok maalesef Karmen, karanlık Dünya bu şekilde devam ederse içinde ki herkesin ruhunu yutana kadar durmaz.

-Beni ilgilendirmiyor, dedim kendime yakışmayan bir şekilde.

Yani Karmen, masum insanların ölmesi beni ilgilendirmiyor muydu? Ben sadece Harvey için mi bu yola çıkmıştım? Skar'ın bana ölmeden önce söylediği o sözler peki... Karanlığı aydınlat demesi... Boş muydu?

Sakin olmalıyım, hesap sorulacak son kişi benim. Kendime yüklenmeden önce karşımda duran kişiye hakkını vereyim.

- Her şeyi geçtim, -her şeyde takılı kalmıştım oysaki- bilinmeyen sendin. Benimle kafa bulmuşsun, ben senin elinin altında iken bir kere bile dokunup kendini göstermedin. Eğer bilseydim... Bilinmeyenin sen olduğunu bilseydim...

Dedim ancak o ciddiyetle ve çatık kaşlarıyla sözümü kesti.

-Bilseydin kaçardın. Başka bir ihtimal yok. Çünkü sen bana gelmezsin Karmen. Sen, benden hep gidersin.

Başını salladı.
- Bana şimdi kendi ayaklarınla geldin çünkü ben olduğumu bile bilmiyordun. Yoksa dünya alt üst olsa sen yine bana gelmezsin.

Suskunluğum onun haklılığını teyit etti. Öyleydi, on bir sene önceki Karmen ondan kaçmış ve saklanmıştı.

Fakat kesinlikle bunu konuşmanın sırası değildi. Ortaya çıkmış gerçekler vardı aklımdan geçen. Ve kalbimi delen bir düşünce. "Herkes beni kullandı"

Elimin tersiyle akan yaşımı sildim.

- Demek Emir, gerçekleri biliyordu ve sustu. Demek, Kehribar gerçekleri biliyordu ve sustu. Demek sen gerçekleri biliyordun ve sustun. Demek herkes göz göre, adım adım ölüme gitmeme göz yumdu ha? Hoşunuza mı gitti ben intikam diye parçalanırken beni izlemek? İşinize mi geldi içinde boğulduğunuz karanlık dünyayı aydınlatmaya çalışmam? O yüzden mi herkes sustu? Herkesin korktuğu İgima'yı öldürmeye yemin etmem herkesi mutlu mu etti? Ben bir yanlış peşinde koşarken bana dur diyemeyecek kadar bencil miydiniz? İntikam ateşiyle yanan bir kadındım, herkes kendi ateşini yakmak yerine benim ateşimle ısınmaya kalktı. Herkes benden bir parça kopardı. Herkesin derdi benim intikam duygumla özgürlüğe kavuşmaktı. Ben ömrümü iki ayda böyle bir adam için çürüturken biriniz bile halime acıyıp dur yapma diyemediniz mi? Herkes beni kullanmak zorunda mıydı?
Ben! Ben bunları hak etmedim! Etmedim...

Kalbim tir tir titriyordu. Saf bir nefret kök salmaya başlamıştı içeride.

- Karmen bazen insanlar gücü yetmediği yerde kendisinden daha güçlü olana sırtını yaslar. Kendisinde ümitler tükendiğinde, bir başkasından medet umar. Kehribar seni kullanmadı, o intikam ateşinin görkemli alevlerine tutuldu. Ve ailesi bildiği adamları aydınlığa kavuşturmak için senin yoluna serdi. Ve ben ona sana gerçekleri anlatmasın diye uyarıda bulunmuşken bana karşı çıkıp anlatamazdı.

Yutkundu, Emir hakkında tek kelime etmedi. Çünkü onun savunulacak hiç bir yanı yoktu. Emir sadık bir dosttu. Ama bana değil. O benim hiç bir zaman dostum olmamıştı. O, böyle iğrenç gerçekleri saklayacak kadar çok sadıktı gerçek dostu Harvey'e... Hatta intikam almamı desteklemişti sonradan çünkü onun gözünde Harvey intikamı hak eden bir adamdı. Emir, dostunun kanını yerde bırakmak istemediği için kullanmıştı beni.

- Bana gelecek olursak, derin ve ana konuya girmek üzereyim. Neden uzakta durduğumu ve neden sana tüm her şeyi anlattığımı açıklayacağım.

Gözlerini kapatıp derin nefesler aldı, çok ağır bir moda bürünmüştü sanki en ağır gerçeklerden bahsedecek gibi. Tüm ciddiyetimle onu dinlemeye başladım.

- Her şeyi yaptım çünkü tek amacım seni mahvetmek. Önce seni, sonra Ceyhun'u sonra değer verdiğin herkesi tek tek öldüreceğim. Aydınlık mı istiyorsun? Asla. Babamı asla deviremeyeceksin Karmen. Ben kötüyüm, ben belayım, ben karanlığın ta kendisiyim.

Susup kafasını ciddiyetle sallamaya başladı. Dona kaldım. Bu cümleler gerçek dışıydı sanki. Elim silahımın tetiğine gider gibi oldu. Victor'un ağzından bu kelimeler dökülmüş olamazdı.

O karanlık tarafa mı geçmişti? Peki ya az önce kendisi hakkında anlattıkları? Hani kötüleri öldürüyordu konumundan faydalanarak?

Victor kafa sallamayı kesip şaşkın suratıma biraz baktı ve sonra birden kahkaha attı.

- Şaka şaka, Şaka yapıyorum. Bende böyle bir ruh hastasıyım işte, hayat şartları.

Alık alık bakmayı sürdürdüm. Çünkü bu adamın ne yaptığına kafam yetmedi.

- Victor. -dedi kendi kendine- Berbatsın, bütün gece şakalar üzerinde çalış ama aklına gelen bu mu olsun?

Başını hafifçe gülerek sağa sola salladı.
- Yani babam kötü bir mafya lideri, beni ve sevdiğim kızı senelerce hapis etti. Üstelik bana çeşitli işkenceler yaptı, annemi öldürdü, diye ben duygusuz ve gaddar biri mi olacağım? Öte yandan soğuk bir nevale gibi suçsuz insanlara da sert sert davranıp nefret mi kusacağım? Çünkü ben bir gerizekalıyım her hâlde?

Ha ha ha, düşünsene öyle kasıntı bir tip olduğumu. Neyse ki ben her şeyimle kendime has bir adamım.

Yüzünü kendiyle gurur duyar gibi bir şekle soktu.

- Şaka yapıyorum Karmen, ciddiye almadın değil mi? Gerizekalı biri değilim ben.

Ağzım hala şaşkınlık içinde bir karış aralıktı.

- Ya sen... ya sen... sen cidden gerizekalı mısın? Burada seni ciddiyetle dinliyorum sen hala şaka peşinde misin?

- Özür dilerim. -deyip dudaklarını gülmemek için birbirine bastırdı- Ortam çok gergin güzelim ve ben gergin ortamlara gelemiyorum.

Yapmacık bir şekilde tebessüm etti.

Şerefsiz adam öyle bir damarıma basmıştı ki bu ciddi ortam içinde kendimden ödün verip kahkaha atmama ramak kalmıştı.

Victor böyle bir adamdı işte. Hayır, Ural böyle bir adamdı. İsmi gibi karanlığı aydınlatan ışıktı. Ağlayacağım yerde beni güldüren bir adamdı. Beni sevmese bile, artık bana nefret ederek baksa bile yine de beni ağlatmaya çalışacak kadar kansız değildi. En azından bu konuda.

Ama biliyordum, inkâr etse de işi şakaya vursa da o acısını hep gülüşünde saklayan bir adamdı.

Babasının kendisine ve annesine yaptıkları işkencelerin altından ancak onları komik bir şakaymış gibi basite indirgeyerek kalkıyordu.

Gülümsemesi yavaşça soldu. Yerini gerçek bir ciddiyet aldı.

- Karmen. Yaşadıkların sana kurulmuş tuzaklar değil. Hepsi seni şuan olduğun kişiye getiren yollar. Tıpkı senin, beni şuan olduğum kişiye getirmenle neredeyse eş değer.

Sana bazı şeyler gözümün önünde olsa bile karışmadım. Çünkü, biraz öğrenmen lazımdı Karmen. Hayatta kalmayı öğrenmen lazımdı. Yaşamayı öğrenmen lazımdı. O, orospu çocuğu piç, seni öyle bir duruma koymuş ki bebek gibiydin. Emeklemen, sonra yürümen sonra koşman lazımdı. Hepsini tek başına yaptın acı çekerek veya keyif içinde.

Sonunda bana gelmeseydin bile, senin tek başına ayakların üzerinde durmayı öğrenmen lazımdı. Eskisi gibi güçlü bir kadın olmanın istedim. Fakat sen, on bir sene içinde çok değişmissin. -derin bir nefes verdi- daha güçlü olmuşsun, karanlık dünyaya meydan okuyacak kadar hemde.

İşte bu yüzden sana her şeyi anlattım. Şu konuda anlaşalım. Ben bunları sana eski sevgilim olduğun için anlatmıyorum. Benim karşımda ki Karmen, intikam almaya ve karanlığı aydınlatmaya yemin etmiş bir kadın. Ben de o kadına bir beraberlik teklifi sunuyorum.

- Beraberlik mi?

- Evet, iş birliği yapmak istiyorum. Karmen, dediğim gibi ben olduğum yerden faydalanıp kötü insanları mezara koyuyorum. Ama bu yeterli değil artık. İgima, hatta Varis Gani, hatta daha bir çok yer altı mafyası gittikçe hadlerini aşıyor. Durdurulamaz bir savaşın içindeler ve ölen insanlar çoğunlukla suçsuzlar oluyor. Bir yerde bitmeli, İgima'nın devri kapanmalı. Babam ölmeli ama ölmeden önce tüm işleri tamamen son bulmalı.

Sadece bu değil, ben... Ben artık gölge olup çöplüğün içinde yuvarlanmaktan bıktım. İstemediğim cinayetleri işlemekten bıktım.

Ama dediğim gibi ikimiz birbirimize zarar veremiyoruz. Çünkü o ev ise ben kolonum. Ben ona saldırırsam üstüme yıkılır o bana saldırırsa kendisi yıkılır.

Çoğu kez kendimi öldürmeyi düşündüm. Ben ölürsem İgima'nın işi biterdi. Ama... Ama yapamadım, korkaktım.

"Hayır" demek istedim Victor'a. Asıl kendini öldürseydin korkak olurdun, demek istedim. Ama sustum.

- Ayrıca her şey sadece babamda bitmiyor, ben babamı bitirsem, diğerlerini kim bitirecekti? İşte burada sen devreye girdin. Herkesin ortasında bir tek parladın.

-Ben sadece kocamın intikamını almak istedim.

- Hayır, eğer öyle olsaydı ben çoktan ölmüş olurdum. Beni öldürmedin bile Karmen hemde daha Harvey'in kötü biri olduğunu söylememiştim. Sen çok sevdiğin kocanın intikamını benden almadın. Sen, itiraz etsem bile olduğun kişiyi seviyorsun. Gözü kara, insanları korkutan, tehditkâr biri olmak seni üzmüyor. Bunca zaman boyunca yaptığın tek şey sadece birinin intikamını almak değildi.

Gözleriyle saatini kontrol edip saçlarını geriye doğru itti. Boğazını temizleyip, konuşmaya devam etti.

- Benim sadece bir defa ortaya çıkma hakkım var. Bir kere kendimi herkese gösterip artık İgima'nın gölgesi olmaktan çıkarsam bunun geri dönüşü olmaz.

Ben de o hakkımı seninle kullanmak istedim. Çünkü bu oyunda sadece ikimizin niyetleri aynı doğrultuda. Ve sadece sen benimle birlikte savaşacak kadar güçlüsün.

Bunca kötülük arasında iyi biri olarak kalmak icin çok direndim. Nelere katlandığımı tahmin edemezsin. Ben Karmen, delirecegim sandım aklımı oynatacağım sandım ama direndim. Bir Umut parçası için. Ural, isminin hakkını verme umudu.

Yorgundum, daha öğrendiğim gerçeklerin acısını bile tam yaşamamıştım. Ama Victor anlatmaya devam ediyordu, bir umut vardı içinde. O tükenmiş olsa bile bir umuda tutunmuştu. Kendi için değil, iyi insanlar için.

- Ben, intihar etmeye hazırım Karmen, dedi sert bir sesle.

- Çünkü karanlık benim. Madem karanlık dünyayı aydınlatmak istiyorsun o zaman beni yok edeceksin. Ben de kendimi yok edeceğim, adım adım.

Sadece İgima'yı değil tüm yer altı mafyasını çökertmek benden geçiyor. Sen şimdi karanlık Dünyada seninle yola çıkacak en güçlü insanla konuşuyorsun. Kendimi övmüyorum, övülmesi gereken bir adamım ama ben gerçekleri söylüyorum.

Eğer onu yenemezsek sonunda kafama sıkıp kendimi öldüreceğim. Bu İgima'yı parçalamak anlamına geliyor.

Kendini gözünü kırpmadan öldürebilecek bir adam duruyordu karşımda. Hayatından çoktan vazgeçmiş. Duygusuz yüzüne baktım, sonra bana nefretle bakıp duran mavi gözlerine. Hepsi bana onun bu hale gelmesinde suçlunun ben olduğumu haykırıyordu.

Başımı iki yana salladım. Acısı artık beni ilgilendirmiyordu. Benim de içimi parçalayan acılarım vardı.

- Benim için her şey çocuk oyuncağı Karmen. Ama özgürlük hariç. Çünkü onu kazanmam için kendimi kaybetmem gerekiyor.

- İntikam istemiyorum. Üzgünüm... Hayır değilim. Ben, istemiyorum.

Belki ondan gerçekten vazgeçmeme şaşırıp kalmıştı Victor belki çoktan bunu anlamıştı. Ben ona dolaylı yoldan intihar etmesini söylemiştim.

Midem bulanıyor ve başım dönüyordu. Onun aylar boyu bildiği gerçekleri ben bir saatten az bir süre içinde öğrenmiştim.

Harvey'in intikamı peşinde koşmam bana hayatımın en büyük pişmanlığı olmuştu ve şimdi bir kez daha hatta daha büyük bir amaç için yola çıkmamı istiyordu.

- Sadece yanımda dursan olmaz mı? Çünkü ben... Tek başıma savaşmaktan çok yoruldum.

Cevabımın olumsuz olduğu yüzümden belli oluyordu. Ben kendim hariç kimse için artık savaşmayacaktım.

- İstiyorsan... -dedim sakinlikle- intihar etmek sana zor geliyorsa eğer...

Silahımı kaldırıp Victor'a doğru tuttum.

- Seni öldürmeye yeminli olan kurşunumla senin yerine bu işi halledebilirim. Sana ancak böyle yardımım dokunur Victor.

Onun tanıdığı, aşık olduğu Karmen ben değildim bunu bir kez daha anlamıştı. Ondan bana karşı sopsoğuk bir esinti geldi.

- Beni öldürecek misin?

- Karanlık sensin, sen ölürsen karanlık biter. Yani evet, başka yollarda sürünmek yerine seni öldüreceğim.

Masanın arkasından çıktı ve bana doğru yaklaştı. Tam karşımda durup buz gibi mavi gözlerini karamel rengi gözlerime dikti.

- Öldür beni. Yarım bıraktığın işi tamamla.

Emrivaki ve sert ama kırgın ve kızgın. Ellerim titremiyordu. Benim yüreğimden merhamet bu gece silinmişti. Victor zaten benden ölesiye nefret ederken benim de ona iyi niyetli olmam saçmalık olurdu.

O da beni kullanmıştı kendi özgürlüğü için intikam alevimi harlamıştı. Ben onlar yüzünden uçurumdan düşmüştüm ve ölebilirdim. Komadan uyandıktan sonra dediğim gibi.

"Merhamet öldü. Çünkü ben bedelini kanımla ödedim"

İşaret parmağımı tetiğe ve silahı onun göğsüne dayadım.

- Senden nefret ediyorum, dedim son kez.

Beni bir saat içinde başkalarının günahlarını anlatarak mahvettiği için.

Gözlerimin tam içine baktı. Korkusuzdu.

- Benim senden nefret ettiğim kadar değil.

Ve ardından şiddetli bir ses yankılandı odanın içinde.

Kader bir ayrılığın yaşanmasına bu sefer izin vermemişti. Çünkü ne ben henüz tetiğe basmış ne de Victor yere düşmüştü.

Gelen ses arkamdandı. Yüzümü hızla oraya döndüm. Victor sesi duyar duymaz belinde ki silahı çıkartıp kapıya tuttu.

Kapı ardına kadar itildi. Ve karşımızda ise Ali Duman duruyordu. İçeriye iki adım attı ve bir bana bir Victor'a bakıp durdu.

-Karmen, iyi misin? Burada neler oluyor?

- Biz kendi aramızda hallediyoruz, dedi Victor ve silahını indirdi.

Onu tehdit olarak görmemişti bile. Ardından benden uzaklaşıp masanın arkasına geçti.

- İyiyim Ali, sen? Sen nasılsın?

-İyiyim, aşağıda ki herkesi etkisiz hale getirdim. Yarım saatten fazla geçti Karmen buraya geçeli. Peşinden o yüzden geldim.

Silahımı indirip belime koydum. Alinin yanına gidip elimi omzuna attım ve bir kez sıvazladım.

- Arkamı kolladığın için teşekkür ederim.

Ali, gözlerini Victor'a çevirdi.

- Daha fazlasını yapmaya gerek var mı?

Victor birden muzip bir sesle,
- Sizi duyuyorum, dedi son harfleri uzatarak.

Başımı iki yana salladım. Ali'nin benim için tedirgin bakışları hala aynıydı. Yerde ki cesetlere baktıktan sonra yeniden gözleri Victor'a kaydı.

- Bu adamla ne yapıyorsun?

- Beni kaçıracak, dedi hevesli bir şekilde.

Gözlerimi öfkeyle devirip,
- Bilmem belki onu öldüreceğim.

- Tamam ama önce kaçıracaksın, dedi yine kendi yanından.

Onu ve her şeyi tiye alan cümlelerini boşverip Ali'ye döndüm.

- Yollarımız burada ayrılmak zorunda Ali. Artık evine gidebilirsin, yaptığın her iyilik için sana binlerce kez teşekkür ediyorum.

Ali başını ağır ağır salladı. Yorgun gözleriyle beni süzdü.

- Peki sen nereye gideceksin?

- Aslında bu tablonun yeri burada iyi değil.

Victor'un sesini duymamla keskin bakışlarımı ona çevirdim. Sol tarafta ki duvarın önünde durmuş ve siyah, gri çizgilerden resmedilen tabloya bakıyordu.

Ona baktığımı fark etmiş olacak ki gözlerini omzunun üzerinden bana dikti.

- Sesini lütfen keser misin Victor? Burada bir konuşma içindeyiz.

- Aa, Öyle mi? Hiç fark etmemiştim kusura bakma.

- Victor mu, dedi şaşkınlıkla Ali.

- Evet Victor, dedi o da büyüklenerek.

-Victor. - diye mırıldandı- Karmen buydu. Sen komadayken yabancı bir isim sayıklamıştın dedim ya. Buydu evet, Victor.

Kendimi birden, çok utanmış hissettim. Victor ise Ali'nin dediğini duymuş biraz afallamış ancak hiç takmamıştı.

- Anladım, peki. Bir önemi yok, dedim yarım yamalak.

- Karmen bir baksana. -diye seslendi gıcık sesiyle yine- Sence buraya hangi renk perde gider? Siyah beni boğmaya başladı, pembe renk açar mı sence odayı? Ah gerçi beni kaçıracağın için önemi yok artık.

- Boş ver sen onu, dedim Ali'ye bakıp.

Adam akıllı veda konuşması bile yapmama izin vermiyordu.

- Ali ben veda konuşması yapmayı beceremiyorum, sen beni anlıyorsun ama değil mi?

- Evet veda konuşması yapmayı beceremez, çünkü o veda bile etmeden gitmeyi sever, dedi Victor sırıtarak.

Ali gözlerini üzerimden çekmiyordu. Daha fazla beklemeyip ona sarıldım ve kendimi geri çektim.

- Artık gidebilirsin.

Fakat Ali sertçe yutkunup gitmedi. Gözlerim şüpheyle üstünde gezindi.

-Ali, gidebilirsin artık, diye tekrar ettim.

Yerinde sabit durmuştu o ve bana mahcup bakışlar atıyordu.

- Ha ha ha, -diye haykırdı Victor- Beyefendinin buraya geliş sebebi seni görmek değil Karmen. Baksana yüzünden okunuyor senden bir şey isteyecek.

Victor ve Ali'nin arasında gidip geldim ve onun ne yazık ki haklı olduğunu anladım.

- İstediğin bir şey varsa lütfen söyle Ali.

Ona duyduğum vefa borcum hiç eskimeyecekti.

- Bana nasıl teşekkür edeceğini soruyordun değil mi Karmen? Ve ne istersem yapacağını söylüyordun.

- Evet Ali.

Ali dilinin ucunda büyük bir sır taşıyor gibi gergindi.

- Sen Karmen, Emir Aybeyaz adında bir adamı tanıyorsun değil mi?

- Ne? Sen, sen nasıl? Sen nereden...- dilimi yutmuştum sanki- Ali sen Emir Aybeyaz'ı nasıl biliyorsun?

Ali, aynı ismi benden duyunca kendi kendine haklılığını doğruladı.

- Aa! -diye lafı böldü birden Victor- Emir demişken, o uçurumdan düşüşünden üç hafta sonra Peperonni'ye geri döndü Karmen bilgin olsun. Ayrıca Ceyhun ise taksicilik yapıyor ama her gün istisnasız her gün Harvey'in yanında senin için kazdıkları mezarına gelip bir dal sigara içer ve beyaz bir lale bırakarak gider.

Kafam birden allak bullak oldu. Emir'e yemin ettirmiştim oraya geri dönmesi için ama o asla dönmem demişti. Bana olan yeminini tutmuştu.

Ceyhun'a yalvarmıştım benden sonra hayatına baksın ve paraları harcasın diye ama o yeminini tutmamıştı. O sefalet hayatına devam etmişti demek. Üstelik her gün başımda yas sigarası içiyormuş.

Hangisine darılıp gönül koyacağımı bilemedim. Emir benim gözümden çoktan düşmüştü ama Ceyhun, ben o adamı üç aydır yokluğum ve boş mezarımla sınıyordum.

-Karmen, dedi Ali beni kendime getirecek kadar ayık bir sesle.

Ona döndüm. Sahi, o vardı. Emir Aybeyaz'ı tanıyan bir Ali.

- Emir Aybeyaz'ı tanıyorsun değil mi Karmen?

- Evet hemde çok yakından tanıyorum Ali ama asıl soru senin onu nereden tanıdığın? Üstelik benim tanıdığımı nereden biliyorsun?

- Emir hakkında ne biliyorsun Karmen? Onu geçmişini biliyor musun?

- Neyden bahsettiğini anlamıyorum Ali, lütfen daha açık konuş.

- Emir Aybeyaz, polis Karmen. Tıpkı benim gibi o da polis.

Ve aklımın yetmediği bir sır daha patladı.

- Ne? Kim? Ne? Emir polis mi?

Emir benden bunu nasıl sakladı? Diye düşünürken benden Harvey'in şerefsiz olduğunu bile sakladığı aklıma gelince sustum.

- Bunu ben bile bilmiyordum, dedi Victor yan taraftan gülerek.

- Evet, anlaşılan bilmiyorsun. Emir Aybeyaz ve ben eskiden aynı karakolda görev yapıyorduk. O henüz normal bir polisti ve ben de komiser. Ama aramızdan su bile sızmazdı çünkü o beni kendisinin akıl hocası olarak görüyordu. Ben de onu çok sevdiğim bir öğrencim.

Onu tanıdığını geçen hafta öğrendim Karmen. Sana dövüş öğrettiğim sırada bana bir hareket yaptın. Göğsüme vurdun. Bu hareket benim imzam sayılır ve diğer tüm kuralları ise ben kendim yazdım. Tüm bunları ve dövüşmeyi ben sadece bir kişiye öğrettim Karmen. Tek bir kişiye, Emir Aybeyaz.

Sana polislikten men edildiğimi söylemiştim Karmen. Seneler önce karakolda bize verilmiş özel bir görev vardı. Emir elbette benim yanımda çalışma istedi. Fakat olaylar biraz kritikti. Çünkü işin içine ailem de katılmıştı. Ben her şeyi su altından yürütürken Emir, onu defalarca yapma diye uyarmama rağmen operasyonda kendi başına buyruk düşmanların evini bastı.

Boğazı düğümlenmişti. Susup kendini sakinleştirmek için düzenli nefesler aldı.

- Operasyon onun yüzünden patladı Karmen ve ailemin hepsi öldürüldü. O benim ailemin katili, ikimiz bu olaydan sonra kendi aramızda kavga ettik. Çünkü ben onu açıkça öldüreceğimi ve intikamımı alacağımı söyledim. Ve bu olaydan sonra ikimiz polislikten atıldık. Emir ailesini alıp kayıplara karıştı. Kendisini uzun zamandır arıyordum ama sonra aramayı bıraktım. Kalbim soğumuştu ta ki sen de Emir'i bulana dek ve intikam hırsın bana ilham olana dek.

GEÇMİŞ

Yandaşların hepsi Karmen'in mutfak masasında oturmuş ve pizza yerken kendilerinden bahsediyordu. Herkes kendine ait olan özel sırları masaya dökerken, Emir biraz suskun kalmıştı.

Diğerleri Emir'e geçmişini anlatmasını istediğinde ise "benim anlatacak bir geçmişim yok" dedi.

Fakat Ceyhun ondan ayağa kalkmasını istemiş ardından kulağına bir şeyler fısıldamıştı. İkisi hızla bahçeye çıktı. Emir öfkeyle Ceyhun'un yakasına yapıştı.

- Elini çek usta, dedi Ceyhun.

Emir elini indirdi ancak burnundan solumaya devam ediyordu.

- Bunu nasıl biliyorsun lan sen?

Ceyhun hafifçe güldü.

- Karmen bilmiyor değil mi?

- Kimse bilmiyor. Harvey hariç.

- Anlamak zor değil. İnsan sarrafıyım oğlum ben. Yürüyüşün, saçlarını kesim şeklin, silahı nasıl kullandığın. İlk kez böyle bir adamla karşılaşmadım. Tanıyorum seni adam, belli ediyorsun kendini.

- Kimseye bu sırdan bahsetme. Kimseye Ceyhun, hele ki Karmen'e.

- Dedikoducu biri değilim ben adam. Senin sırrını paylaşacak kadar ağzım geniş değil, dedi kaşlarını çatarak.

- Sağ ol, dedi Emir sinirini dizginlemişti.

- Neden polis olduğunu gizliyorsun adam?

- Polis değilim ben!

- Ama önceden öyleymişsin.

- Öncede kaldı o. Artık polis değilim.

Emir daha fazla bir şey demedi ve içeriye girdi. Ceyhun da hemen arkasından onu takip etmişti.

GÜNÜMÜZ

Şaşırmıyordum artık. Gerçekten, şu saatten sonra ben şaşırma yetimi kaybetmiştim. Yine de Emir'in böyle bir geçmişinin olması...ah, kafam patlayacak.

- Ali, bilmiyordum. Ben, Emir hakkında bunları bilmiyordum.

- Böyle bir geçmişi herkesten gizlemesi normal Karmen. Seni suçlamıyorum.

- Peki benden ne istiyorsun?

Hafifçe öksürdü.

- Bana onun adresini vermeni istiyorum.

- Ben... Ali... Ali...

Benden istediği şey benim gururma hakaretti.

- Lütfen Karmen, bana adresi vererek teşekkür edebilirsin. Yaptığım hiç bir şeyi karşılığını almak için yapmadım ama lütfen sen bana o adamın adresini ver.

- Lalalalalalalala, diye bir melodi geldi kulağıma.

Victor, portekiz dilinde bir şarkıyı söylüyordu kısık ama bizi rahatsız edecek seste. İkimiz aynı anda başımızı ona çevirdik. O da omuzlarını harmoni içinde kıpırdatarak şarkıyı söylemeye devam etti.

" Mexe Kuduro
Balançar que é uma loucura
Morena vem ao meu lado
Ninguém vai ficar parado
Quero ver mexa Kuduro
Balançar que é uma loucura
Morena vem ao meu lado
Nimguém vai ficar parado
Oi-oi-oi, oi-oi-oi-oi
Vem pa quebrar kuduro, vamos dançar kuduro
Oi-oi-oi, oi-oi-oi-oi
Seja morena ou loira, vem balançar"

- Lütfen sesini keser misin?

Victor bir anda sustu ve oyuncu tavırlarıyla,
- Özür dilerim, lütfen... lütfen pembe dramınıza devam edin. Off, çok duygusal ağlayacağım. Nerede kaldı peçetem?

Gözlerimi devirdim. Portekizli psikopat olmuş başımıza şimdi de.

- Karmen, lütfen bana adresi ver.

- Ali, ben kimsenin ölümüne sebep olmak istemiyorum. Ben başkaları gibi kimseyi arkasından bıçaklamak istemiyorum.

Son cümlemde Victor dişleri arasından gülmüştü. Ve az sonra elinde bir kağıtla beraber yanımıza geldi.

Bana bakarak,
- Sana üç ay boyunca destek olan adamı karşında bir adres için yalvartmayacaksın değil mi Karmen, dedi.

Ve Ali'ye döndü.

- Onu hayatta tuttuğun için teşekkür ederim.

Elindeki kağıdı Ali'ye uzattı.

- Al, Emir Aybeyaz'ın evinin adresi yazıyor. O, ailesinin intikimanı alacak Karmen, bize karışmak düşmez.

Ali Victor'a minnet dolu bir bakış attı ve ardından bana veda eder gibi bakarak uzaklaştı.
Tam gitmek üzereyken Victor birden ciddileşip Ali'nin özellikle dudaklarına yumruk attı.

- Kişisel algılama aranızda gerçekleşen her hangi bir ihtimale karşı sonradan alınmış bir önlem olarak farz et.

Ali Victor'a bir kaç parça küfür savurdu ve kapıyı açıp buradan hızla ayrıldı. Elinde Emir'in adresi ve içinde onu öldürme arzusu vardı.

- Nerede kalmıştık, sen en son beni öldürmek istiyordun Karmen. Madem işin rengini değiştirmek istiyorsun, madem benden nefret edecek kadar beni suçlu buluyorsun ve öldürmek istiyorsun. O zaman sana ayna tutmanın vakti geldi. Gerçekleri konuşmak lazım.

Ellerini cebine sokup masaya dayandı. Ne konuşacağı artık aşikârdı. Keşke anlatacak daha fazla sırrı olsaydı da bu konulara girmeseydi.

- Nereden başlayayım istersin Karmen? Beni terk ettiğin o geceden mi? Yoksa o gecenin arkasından gelen on bir seneden mi?

Ona karşı çıkacak hiç bir cevabım yoktu. Tüm günahlar benim boynumaydı. Belki de ikimizin hikayesinde ki şeytan bendim.

- Ben sensiz yaşayamam demiştin ama hala hayattasın Karmen.

Bu söz ikimize de çok ağır gelmiş olacak ki Victor sigarasını çıkarttı ve yakmıştı içinden bir nefes çekti ardından küllüğe bıraktı. Sigara ortaya yetiştiği zaman tekrar aldı üç nefes arka arkaya çekti ve tekrar bıraktı. Ve sönmek üzereyken ise yeniden alıp son nefesi çekti ve küllüğe dik bir şekilde bastırarak söndürdü.

O eskiden bir şeyi yaparken kendine has olmasını seviyordu. Huyu hiç değişmemişti. Victor, sigarayı bile kendine has bir şekilde iciyordu.

Bu süre zarfında ikimiz hiç konuşmadık. Ve o bana günahlarımı saymaya yeniden başladı.

- Beni öylece bıraktın bir başıma, karanlığın içinde. Üstelik tüm ışığımı alıp gittin. Beni kör bıraktın, bana veda bile etmedin veda etmeyi geç... sen benden gittin.

Beni seni adım adım ararken sen benden adım adım kaçmışsın.

Ben sensiz aldığım her nefesi kendime haram sayarken, sen benle aldığın nefesleri lanetlemişsin.

Sen Karmen! Sen sadece bana değil, kendine ihanet ettin. Sen sadece beni öldürmedin, sen ikimizi öldürdün.

İri cüssesinin attığı her bir adım yerleri titretiyordu. Adım adım karşıma geldi.

- Şurana, -deyip parmağıyla kalbime bastırdı- Nasıl benden başka birisini alabildin?

Victor bir enkazdı. Harabe kalmış, yıkılmıştı. Gözlerinde ki ışık kim bilir onu yalnız bıraktığım hangi gece sönmüştü?

Ardından gözlerime bakıp yandan bir gülüş attı.
- Belki de Karmen bana o kadar aşıktınki bunu kendine yediremediğin için Harvey'i seviyormuş gibi rol yapmaktan kendini ve gerçek hislerini hapis ettin maskelerin ardına.

Karşımda öyle tehditkâr duruyordu ki başımı yalnızca olumsuz iki yana salladım. O yine nefes verir gibi bir gülüş attı.

- O zaman, -deyip elini boynuma götürdü ve kolyemi sıkıca tuttu- bana bu kolyeyi neden çıkartmadığını söyle. Çünkü sana bunu ben hediye ettim. Ve özellikle dedim ki, bu kolyeyi ancak beni unutmak istediğin zaman çıkart. Merak ediyorum o piç kocan Harvey, kolyeyi boynundan çıkarttığını hiç gördü mü?

Onun elini kolyemden itmek istediğim zaman benim elime değmemek için hızla kendini geriye çekti.

Bana en ufak bir temasta bile bulunmak istemiyordu.

- Neden çıkartmadın Karmen? O kolyeyi neden hala takıyorsun?

Sesi kulaklarımda yankılandı. Daha fazla dayanamadım ve en saçma yalanı bağırdım.

- İntikam için!

Yüzü düşmüştü.

- İntikam mı? Benden mi? Peki neyin intikamı Karmen?

Birden beline soktuğu silahı çıkarttı.

- 5 yıl boyunca sana yaptığım tek bir yanlış varsa bunu söyle ben de şimdi senin intikamın için kendi kafama sıkayım, deyip silahını cididyetle şakağına dayadı.

Her şey çok fazlaydı, bu hesaplaşma benim için çok ağırdı.

- Dur! Dur, yeter! Yeter artık! Yalan söyledim. Kolyeyi çıkartmadım çünkü çocukluğuma baktığımda hatırladığım tek güzel anım sendin. Sen benim çocukluğumdun. Çocukluğumu kaybetmek istemedim. Kolyeyi de o yüzden çıkarmadım.

Sakinleşmiş ama aynı zamanda bakışları kararmıştı. Silahı beline soktu. Üzerinde ki siyah ceketin yakalarını düzeltti.

- Sen... - dedi tok bir sesle- Sen beni kendine oyuncak etmişsin Karmen. Sen... Sen...

Sıkıntılı bir nefes verdi ve kendi cümlesini yarıda kesmişti.

- Söyler misin Karmen. Beni hangi gecenin sabahında unuttun?

Nefesim kesildi adeta ayakta kalmak için duvara tutundum. Tüm bedenimi soğuk ve keskin bir titreme aldı. Adamdan sayılmayacak bir kaç kelime kekeledim. Ama hangi gece olduğunu iyi biliyordum. Başımı yerden kaldırıp Victor'un mavi gözlerine baktım.

- Evlendiğim gecenin sabahı.

Başını salladı. Dilini ağzının içinde bir tur döndürmüştü.

- Ben seni hangi gecenin sabahında unuttum biliyor musun? On bir senelik bekleyiş ve arayışın ardından seni bulduğum ve sonra evli olduğunu öğrendiğim o gecenin sabahında.
Seni bulmakla yaşadığım en mutlu günün gecesi en kötü şekilde bitti.

Seni merak ettim, özledim, nerede, ne yapıyor nasıl?

Beni düşünüyor mu? Beni özlüyor mu? Beni bekliyor mu? Beni arıyor mu? Beni hala benim onu sevdiğim gibi seviyor mu?

Ama Karmen sen, sen beni çöpe atmışsın.

Beni babam değil, sen öldürdün Karmen. Benim hayatımı İgima değil sen çaldın. Gittiğin ve bir daha geri dönmediğin her gece. Özellikle seni evli bir kadın olarak bulduğum o gece.

Sen benim hayatımı iki kez mahvettin. Benden kaçtığın gün ve bana geri geldiğin gün.

Ben ise aptal gibi 11 sene boyunca hiç gerçekleşmeyecek olan hayallere tutundum. Beni terk edip gittiğin geceden bu yana tam 11 yıl.

11 yıl ne demek biliyor musun? Bir Ömür, gençliğim, çocukluğum, hayatım.

Cehennemi yaşattın bana Karmen. Yokluğunla bana Cehennemi yaşattın.

Dudakları kurumuştu ama aldırmadı. Ciğerleri solmuştu belki ama bir sigara daha yaktı. İlk dumanını çekti ve bıraktı.

- Ben sana ne yaptım? Ben bunları hak edecek ne yaptım?

Kim bilir ağlayacak omuz ararken, başını yaslayacak yer bulamayıp hangi duvara vurmuştu kafasını.

Belki de başıma gelen her şey bu adamın böylesine acımasızca ahını almamdan kaynaklanıyordu.

Sigarasından şimdi art arda üç nefes çekmişti.

- Beni neden öldürdünüz? Ben size...ne yaptım ki? Benden neden bu kadar nefret ettiniz?

Beni neden hiç düşünmediniz? Beni neden mahvettiniz? Yerlerden yere vurdunuz. Canımın acıyacağını hiç mi tahmin etmediniz? Yoksa beni insandan bile saymıyor musunuz?

Aşk sevmek değildi sadece, aşk incitmemekti. Ne bir sözünle ne bir bakışınla. Victor beni hiç incitmemişti. Ben onu paramparça etmiştim.

İgima benim tanıdığım en kötü insan ise ben de Victor için onun tanıdığı en kötü insandım artık.

Gözlerime bakarken nefretini gizlemeye çalışıyordu ama nafile. Ben o adamın hayatını bozuk para misali harcamıştım. O da bana hak ettiğim nefreti veriyordu artık.

Sigarasını bitirip söndürdü. Bakışları tekrar beni buldu.

- Söyle Karmen, sana bu hayatı layık gördüm de. Ben seni hiç sevmedim de. Söyle Karmen, bana doğruları söyle, çünkü beni sevseydin benden gitmezdin. Çünkü sevseydin yerime bir başkasını koymazdın.

Ben on bir sene boyunca çektiğim her acıya tek bir teselliye sarılarak katlanmış ancak o tesellinin bana hiç bir zaman ait olmadığını öğrendiğim o geceden sonra savunmasızca yara almaya başlayan bir insanım.

Yaşlandığı masadan kalktı ve bir adım attı.

- Zoruma gidiyor. - bir adım daha attı - Kabullenemiyorum. - bir adım daha- Anlamıyorsun. -bir adım- Ben zar zor ayakta kalıyorum, zar zor yaşıyorum. Aklıma gerçekler geldikçe deliriyorum.

Ve tam dibimde bitti. Verdiğim nefesi bile içine çekmek istemiyordu. Bana baktı, derin derin.

- Eskiden hep sana baktığımda kalbimden geçen şeyleri söylememi isterdin. Şimdi sen istemeden önce ben söyleyeyim.

Kokusu burnuma ilk kez böyle net gelmişti. Gri kokuyordu, renk gibi. Siyah mı beyaz mı belli değildi. Nefes çektim, ciğerimi hem yaktı o koku hem rahatlattı. Gri gibi kokuyordu, iyi mi kötü mü, nefret mi sevgi mi, ölüm mü yaşam mı belli olmayan bir şekilde kokuyordu.

Victor Ural Dizable, Gri kokuyordu.

Gözlerime baktı.

- Dünyanın en tatlı şarabı olsan senden bir kadeh bile içmem. Dünyada ki tüm çiçekler sen olsan ben kalbimin çöplüğe dönmesine izin veririm. Seni sevmek öylesine olsa cebime bir parça bile almam.

Sen bana sadece zehirsin Karmen, öldüren, süründüren, çürüten.

Özür dilerim, sözlerim ağır gelmiş olabilir ama senin için artık bir önemi olmayan bir adamdan bunları duymak tahminimce zoruna gitmez. Haksız mıyım?

- Haklısın. -dedim gözlerimi kaçırmadan- Zoruma gitmez.

- Bunlar hesaplaşma değil Karmen. Bu saydıklarım, on bir sene çektiğim acının bir gecesi bile değil. Peki ben? Ben o gecelerin intikamımı kimden alacağım Karmen? Saç teline bile kıyamadım kadından mı? Eskiden öyleydi tabi. Ama şimdi değil saç telin, en ufak zerren bile benim umurumda değil.

Yüzüme baka baka üç adım geriye gitti ve ardından tekrar masaya yaslandı.

O bana zarar vermezdi fiziksel olarak. Zaten belliydi, o intikamını kendinden alıyordu. Kendini mahvediyordu içten içe, beni sevdiği her an için kendini suçluyordu. Kalbi bensiz yaşayamadığı için belki... Victor en büyük zararı kendine veriyordu.

Ben... Benim duygularım, birbirine girmişti. Ona karşı duyduğum özlem? Yok... Ona karşı duyduğum sevgi? Yok... Hepsini ben içimden kopartarak atmıştım.

- Buldun mu Karmen? Bende bulamadığın mutluluğu buldun mu başkalarının kollarında. Ha? Söyle, konuş! Buldum de, sen orospu çocuğuydun Victor de. Sen bana yetmedin de. Benim aşkımın zehir olduğunu söyle.

Kendini doğrulttu.

- Ben karanlığın Karmen, dünyayı yaksan da aydınlanmam. Çürümüş bir adamım, gece gündüz sulasan bile çiçek açmam.

Ve ben bu halime rağmen hala masumlar için savaşacaksam sen de savaşmak zorundasın. Sana sunduğum iş teklifini kabul etmek zorundasın. Benimle birlikte yola çıkmak zorundasın Karmen. Herkesi tek tek çökerteceğiz. O yüzden beni kaçır.

- Herkese meydan okumak mı? Bu kadar güçlü müsün?

- Sınırlarımı zorlamak ister misin Karmen?

- Senin bir sınırın yok.

- Biliyorum, dedi derin, kendinden emin sesiyle ve göz kırptı.

- Ama ben çok denedim, savaşmayı da meydan okumayı da. Yol çok zor ve dikenli. Kırık cam parçaları ile dolu hepsi ayağıma battı.

Başını iki yana salladı.

- Sen yoldan değil yola çıkmaktan korkuyorsun. Çünkü bunca zaman seninle yola çıkanlar sana güven vermeyen insanlardı. Ama ben, kimseye benzemem biliyorsun Karmen. Hiç kimseye.

Evet, o hiç kimseye benzemiyordu. Kendisi hem düşmanım, hem kocamın katili, hem eski sevgilim hem ailemin katilinin oğlu hem İgima'nın oğlu ve vârisi hem de karanlık dünyanın en tehlikeli ismiydi.

Taş üstünde taş bırakmayan bir adam olmuştu.

- Hadi kaçır beni kızım, deli gibi eğleneceğiz, dedi ikna eder bir tonda.

Başka çarem yoktu. Tek yol, oydu. Sabaha kadar arasam bile başka yol bulamayacaktım.

- Tamam, dediğimde yüzü birden ciddileşti.

Bunu duymayı beklemiyordu sanki.

- Neye tamam?

- Tamam, seni kaçıracağım. Seninle, herkesin intikamını alacağım. İgima'yı da diğer herkesi de bitireceğim. Dediğin gibi olacak, karanlık Dünya'yı aydınlatacağız.

Victor'un yüzüne geniş bir gülümseme yerleşti. Yerinden kalkıp yanıma geldi. Elini yavaş yavaş yüzüme yaklaştırdı. Dokunmak üzereydi ancak parmaklarını yumruk haline getirip dokunmadan hızla geri çekti.

- 11 sene, sen her gün her gece her saniye bir başkasıyla iken, ben senin hayalinleydim. Ben seninle yaşadığımız 5 seneye tutundum. Ben seni belki bir daha görürüm umuduyla uyandım her sabaha. Ya uykumda ölürsem de ertesi gün seni görme ihtimalini kaybedersem diye de uyumadım.

Karmen, sana her zaman naziğim, saygılıyım, sana asla sırtımı dönmem. Sana yalan söylemem. Seninle beraber intikam alırım. Ama asla...asla aşık olmam. Bir daha asla bu hataya düşmem. Ben o hikayeyi çoktan noktaladım. O yüzden sen de sakın... Sakın bir hataya düşüp bana aşık olayım deme.

Ben, senin öldürmeye yemin ettiğin adamım. Kim olduğumu sakın unutma.

- Senin gibi birine, -dedim bana nefretle bakan gözlere inat- aşık olmam. Öyle ya da böyle beni kullanan birine sevgi beslemem. Ben ağlarken neredeydin? Ben gözünün önünde ölürken neredeydin? Sen benim intikam hevesimi kullanmadın mı?

Sustu. Susması gerekiyordu zaten. Ona doğru bir adım attım. Başımı onun başına doğru kaldırdım. Boyu benden uzundu, yüzümüz yetişmiyordu birbirine.

- Sende benden nefret etmeye devam et olur mu, diye sordum.

Acı bir tebessüm etti. O tebessüm, bana olan nefretinin asla bitmeyeceğine işaretti.

- İşimizi yapalım, yolumuza bakalım. Bu, ikimize de yeter, dedim.

Victor masasına doğru gidip çekmeceden bir anahtar aldı ve yanımdan geçerek kapıya yetişti. Siyah kapıyı açıp,
- Önden buyur, dedi bana bakarak.

Odaya son kez baktım, bir saatlik olan ama etkisi bir asır sürecek olan bir an yaşamıştım burada. Şimdi ise yepyeni bir sayfa açılıyordu bana.

Sakin adımlarla kapıya yetiştim ve odanın önüne çıktım. Victor odasına son bir kez baktı.

Yüzü yorgundu, sanki burada çok eziyet çekmişti. Hatta sol gözünde bir yaş belirdi. Siyah kapıyı tuttuğu gibi arkasından sertçe kapandı.

Onun için de yepyeni bir hikaye başlıyordu.
İkimiz onun odasından artık çıkmıştık. Yerde yaralı ve belki cansız yatan adamların bedenlerine basmadan koridor boyu yürüdük.
Merdivenlerden inip ikinci kata yetiştiğimiz sırada birini gördüm.

Siyah giyinimli ve gözlüklü. Tam silahımı çıkaracağım sırada adam bize baktı ve Victor'u gördüğü an başını öne eğip adım atmayı kesti. Ben de oyuna ayak uydurmak adına silahı indirmeyip Victor'un kafasına dayadım.

Victor bana tebessüm ederek ve kaçamak bakışlar atarak dişleri arasından konuştu.

- Kaldırsana başını gerizekalı. Beni insanlara yanlış tanıtıyorsun.

Fakat adam başını kaldıramayacak kadar çok korkak duruyordu. Victor bana mahcup olarak bakmaya devam etti.

- Salak işte niye başını eğmiş anlamdım. Yerde para mı buldu ne?

Sertçe bir yutkunuşun ardından kanımı titretecek ve donduracak bir ses tonuyla,

- Başını kaldır ve bana bak, emrediyorum, dedi..

Ben Victor'a gözlerimi kısarak "nasıl bir adamsın sen" imasıyla baktım.

- Hiç bana bakma. Niye böyleler bende anlamadım. Salaklar işte. Ne yapalım yani. Yoksa ben gayet nazik ve yumuşak bir adamım.

Adam sanki suç işliyor gibi titreye titreye başını kaldırıp Victor'a baktı. Fakat gözleri sadece boynunda kalmıştı, gözlerine bakmaya cesareti asla yoktu.

- Bak, beni kaçırıyorlar gerizekalı. Elim kolum bağlı. Kafama da bir silah dayamış. Bu psikopat kadın benden ne istiyor bilmiyorum.

Adam belinde ki silaha yeltendiği anda Victor sakin ve gülmemek için zor tutmaya çalıştığı sert sesiyle hemen ona elini indirmesini söyledi.

- Yok yok silahını indir. Boşuna çıkartma, çok korkunç bu kadın ondan kurtulamayız. Bak. -deyip yerdeki hareketsiz yatan insanları gösterdi- Bunların hepsini kendisi yaptı.

- Acele et artık, dedim sertçe.

Karşıda ki adam şekilden şekile girdi. Sanki yanımda duran şu koca adamla böyle konuşmakla delirmişim gibi baktı bana. Her an tetikte duruyordu.

- Bak bizim acelemiz var. Benim bir an önce kaçırılmam lazım tutma bizi.

Sonra bu espirili konuşmasına bir son verip birdenbire tanıyamadığım bir ciddiyete büründü. Masmavi gözleri ancak bu kadar korkunç bakabilirdi karşısındakine.

- Bu sana vereceğim son ama en önemli görev. Git herkese haber sal. Herkese duyur. Kulaktan kulağa, ağızdan ağıza. Öğrenebilen herkes öğrensin, bilmeyen kalmasın. Onlara şunu söyle.

"İgima Dizable'nin oğlu Victor Dizable, Karmen Ivy As Cindy tarafından kaçırıldı."

- Emredersiniz bay Dizable.

- Bana artık Victor'um. Çünkü, -dedi ve kopkorkunç gözlerini bana çevirdiği anda insancıl olmuştu- Artık saklanmama gerek yok. Hadi kaybol gözümün önünden.

Adam başka bir yöne doğru hızla koşup gitti. Victor arkasından bakıp,
- Bunlar da ne mal adamlar ya! Oh be kurtuluyorum sizden. Oley, kaçırılıyorum. İmdaaattt, diye bağırmaya başladı gülerek.

Yürümeye devam ettik. Ve malikane'nin kapısından çıktık. Bahçede Victor benden önce yürüyerek bir yere yetişti. Geniş bir duvarın önünde durup elinde ki anahtarın bir düğmesine bastı.

Duvar kendi kendine yukarı doğru açıldı. Victor içeri geçti ve arkasından ben geldim. Işıklar bile otomatik olarak açılmıştı. Burası bir garajdı. Araba garajı.

- Bak Karmen, senden sonra hayatıma aldığım kadınlar. -deyip çeşit çeşit renkte klasik arabalarına aşkla baktı- Yani geçmişten gelecek olan zorla birlikte olduğum eski kız arkadaşım veya nişanlım falan yok.

Ömrümde gördüğüm en farklı insan Victor'du. Ve hep öyle kalmıştı.

Lacivert renkli eski tip Mercedes'in yanına gidip üzerine bir öpücük bıraktı.

- Özleyeceğim seni Karimeto. Seni de Nemrak, deyip yeşil arabasına baktı.

Burada on taneye yakın araba vardı ve biri çok tanıdık gelmişti. Kahverengi ve delik deşik arabanın yanına gittim.

- Bu araba... bu o gün peşimizden geldiğin arabaydı, dedim.

- Evet, çok severdim kendisini ama artık pestili çıkması halde.

Arabanın arka tamponunun üzerine kazınmış olan ismi okudum.

- KarKarmelmen. Victor, bu ne kadar saçma bir şey, dedim dalgınlıkla.

O da memnuniyetle güldü.

- Bak, diyerek bana her bir arabasının arkasına kazınmış olan isimleri gösterdi.

- Karimeto, Karmeneto, Nemrak.

- Bunlar ne saçma sapan isimler ya!

- Hımm öyle mi? Ben çok severek koymuştum halbuki hepsini.

Yeşil bir arabasına sarıldı.

- Minnoş babacığım sizleri parçalamaz ise almak için geri geleceğim tamam mı göz bebeklerim?

Ardından en köşedeki arabanın yanına gitti. Onun rengi apaçık bir kahverengiydi. Tıpkı saçlarım ve göz rengim gibi.

- Bu benim en sevdiğim arabam. Hadi bin, gideceğiz, deyip arabanın kapısını açtı.

- Ben ön koltukara binmiyorum, dediğimde başını hafifçe sola yatırdı.

- Neden?

- Binemiyorum işte.

-Hayırlı olsun o zaman. Artık binebiliyorsun, deyip beni içeri geçmem için eliyle davet etti.

Yine adım atmamıştım.

- Yanında kim olduğuna bak Karmen. Ben varım, ben varken sana zarar gelmeyeceğini biliyorsun.

Daha fazla kelimeye ihtiyaç duymadan şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Ben de... Bende seneler sonra ilk kez ön koltuğa geçip oturdum.

Ve travmam ilk kez tetiklenmemişti. Bedenimin öyle bir hafızası vardı ki kendini Victor'un yanında eskisi gibi güvende ve rahat hissediyordu.

Arabayı garajın içinden çıkartmıştı.

- Bunun adı ne?

- Binerken arkaya bakmadın mı?

- Hayır.

Direksiyonu tek eliyle çevirirken bahçenin ortasına yetiştik.

- Karamel, dedi.

Arabanın adı Karameldi.

Radyoya uzanıp oynat tuşuna bastı. Ve bir şarkı yükselmeye başladı arabanın hoparlöründen.

"Back to Black, Amy Winehouse"

Victor tekrar harekete geçti. Bahçeyi aşmak üzereyken dikiz aynasından geride bıraktığı Mâlikaneye bakıp gülümsedi.

- Özgürüm, diye fısıldadı.

Gözlerini yoldan ayırmamaya çalışıyor ve kafasını asla bana çevirmeye çalışmıyordu. Ona göz ucuyla baktım. Sağ tarafı ıslaktı. Damlalar düşüyordu.

Ağlıyordu, tıpkı eskisi gibi, sessizce.

İçimden birden onu güldürmek geçti.

- Çok şanslı, dedim.

Victor şaşırmıştı.

- Kim, diye sordu alık alık.

- Ev. -dedim- Onu terk ettiğin için çok şanslı.

Bu onun eskiden her zaman yaptığı bir şakaydı. Victor gülmemek için resmen dudaklarını bastırıyordu.

- Ayrıca yol da şanslı, dedi.

- Üzerinden geçtiğin için mi?

- Evet.

Hafifçe tebessümler ettik. Gözlerimiz bir anlığına denk düştü. Benim Karamel renkli gözlerim onun mavi tükenmez kalem rengi gözleri.

Ardından tekrar yola baktık.

Yara kadın, yarasız yaralı adam.

Karanlığı aydınlatmak isteyen kadın ve karanlığın ta kendisi olan adam.

O karanlıktı ben onu yok etmeye yemin etmiş kadın. O karanlıktı ama o bile kendini aydınlatmak isteyen adamdı.

Önümüzde nereye gittiğini bilmediğimiz bir yol vardı. Geride ise koparttığımız bir kıyamet. İkimiz için açılmış bembeyaz bir sayfa vardı.

Kader ikimizin bağlarını yeniden bağlamıştı. Ne kaçabiliyorduk birbirimizden ne ayrı kalıyorduk.

Bambaşka bir hikayeye adım attığımı biliyordum. Victor'u kimse bilmezken beni herkes ölü biliyordu. Tüm karanlık dünyaya meydan okumuştuk biz.

Akacak kanlar vardı, ağlayacak gözler; gülecek gözler vardı ve sevecek olan kalpler.

Biz önce; İki aşık, sonra iki yabancı, şimdi ise iki düşman olmuştuk.

Victor Ural Dizable ve Karmen Ivy As Cindy.

Kırmızı kandı, karanlık bizdik.

Kan karanlığa mahkumdu. Bu hepimizin kaderiydi.

KANIMIZ KADERİMİZDİ.

42. BÖLÜM SONU - SEZON FİNALİ

 

DEVAM EDECEK

 

08.11.2024 Kan Kader'de bir devir bugün kapandı.

 

Okuyan herkese çok teşekkür ederim. Bir senedir bu yolculuğa benimle birlikte devam ediyorsunuz. Ve şimdi ilk duraktayız. 1. Bölümde daha ilk kelimeyi yazarken bile sezon finalini yazdığım günlerin hayalini kuruyordum. Ve daha 1. Bölümden beri detaylı yazıyordum.

 

Emeklerim, titreyen ellerim, aktığım göz yaşılar, akan terler bugün güzel bir şekilde karşılığını aldı.

 

Başta sizlere ve kendime bir kez daha teşekkür ediyorum.

 

Yazacak çok şeyim var, çok duygusalım ama burada noktalamak en iyisi olacak.

 

Bana ulaşmak için Instagram hesabım :
kankaderoffical2

 

2. Sezonda görüşmek üzere.

 


Sevgilerimle

 

SHORO SHARPEN.

 

Editler, kolajlar, videolar için Instagramdan beni takip edin

Loading...
0%