Yeni Üyelik
13.
Bölüm

U.S 11. BÖLÜM BEKLENMEYEN KİŞİLİK

@sidelyacicegi

LÜTFEN OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN EMEĞİME DEĞER VERİRSENİZ ÇOK MUTLU OLURUM KEYİFLİ OKUMALAR OKURKUŞLARIM🫶🏻🫀

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Ayaklarım sürüklenmekten yanıyordu patlamadan sonra beni sürükleyerek oradan uzaklaştırmışlardı acıyla gözlerimi oraya yöneltmiştim gitmek istemiyordum yardım etmek istiyordum canımın her yeri acıyla kavruluyordu korkuyordum ama kendim için değildi orada benim aracıma yerleştirilen patlayıcıyla 12 Türk askerinin ölümüne sebep olduğumu düşünmek beni delirtiyordu iliklerime kadar korkuyordum titremekten mantıklı düşünemiyordum.

Karasu timine yardım etmiştim Tuna Yüzbaşı’yı iyileştirmek için çabalamıştım onlar beni ve köyü canları pahasına korumuştu onların aç kalmasına içim el vermemişti kendime yaptığım yemeği fazlasıyla yaptım ve onlara da ikram etmiştim o gün tüm gün Tuna Yüzbaşı’yla atışmıştım atışırken anlamamıştım ama beni ön gördüğü tehlikeden koruyordu camdan gelebilecek herhangi bir mermiye karşı cama yaklaşmamamı söylemişti ona sitem etmiştim çünkü kişisel alanımı istemsiz savunmaya geçen iç güdülerim vardı şimdi anlıyordum Karasu timi hepsi çok iyi insanlardı ve bana hep saygılı ve minnettarlardı ben ise akılsızlığım yüzünden köyden kaçtım bekleyip doktorun sorunsuz bir şekilde beni teslim etmesine izin vermeliydim ama kaçarak Karasu timinin hayatını tehlikeye atmıştım belki de yeni görevden gelmişlerdi belki de hiç yara almamışlardı ama benim yüzünden ölümle yüz yüze gelmişlerdi belki de ölmüşlerdi.

Ölmemiş olma ihtimalleri de yüksekti Tuna Yüzbaşı zekiydi, Karasu timi zekiydi belki de bunun için yıllarca eğitim almışlardı tuzağı anlarmışlar mıydı anlamaları gerekiyordu onlar Türk askeriydi çoktan bombayı anlamış kaçmış olmalarını gerekirdi bu sadece bir ihtimaldi bu ihtimali umutlanan tarafım uydurmuştu.

“Lia orda mısın?” Bunu yapmamalıydım bununla savaşırken yeniden bunun olmasına müsade etmemeliydim ama bunu yapmıştım çünkü birinin bana mantıklı bir cevap vermesi gerekiyordu.

“Lia ordasın biliyorum sana ihtiyacım var” Ona bir kez daha seslendim ama cevap vermedi ayaklarımın altı muhtemelen yarılmıştı bastığım toprakta olan taşlar yarıklarımı sızlatıyordu.

“Sare” Onun sesini duyduğumda iç hesaplaşmama son verip aceleyle onu yanıtladım.

“Lia az önce benim yüzümden 12 asker aracımda olan patlayıcı ile zarar gördüler.” Lia ağlak bir ses çıkardı onu içimde hissediyordum acıyla kıvranan tarafım acıyla konuştu.

“Biliyorum izledim Sare, ama bu senin suçun değildi burada olmak bizim suçumuz değil onlar çok kötü” Lia içimden gelen ama itiraf edemediğim şeyleri yüzüme haykırdı.

“Ama eğer kaçmasaydım şuanda ölmemiş olurlardı ve tek zarar gören ben olurdum korkuyorum Lia bize ne yapacaklar?” Lia cevap vermedi ama onunla konuşmak kendimi iyi hissettiriyordu o yanımda değildi gözle görünmezdi içimden gelen korkumla beslenen korkak ama en mantıklı kişiliğimdi.

“Böyle düşünme Sare sen masumsun, biz masumuz bunun tek suçlusu şuanda seni acımasızca sürükleyenler, belki de askerler ölmemişlerdir böyle düşünebiliriz.” Kendi kendime başımı iki yana salladım kendimi suçluyordum bu içimde bitmek bilmeyen öfkenin benimle yüzleşmesiydi bunu yaparken teroristlerden biriyle göz göze geldim bana delirmişim gibi bakıyordu.

“Beni çağırmamalıydın Sare, bizden kurtulmuştun, iyileşmiştin ve bunun için çabalamıştın şimdi beni çağırdın tüm bunlar boşa gitti, ya Sirel’de çıkarsa onu nasıl kontrol edeceğiz?” Sirel, adını söylediğimde bile beni korkudan titreyecek şekle getiriyordu o acımasızdı tüm korkularımla benim için yüzleşen tüm acılarımı benim için çeken ve yaşanılanları görmezden geldiğim için beni suçlayan öfkemin sahibi olan kişiliğimdi o kontrol edilemezdi, durdurulamazdı onu yok etmek için savaşmıştık şimdi bunun olmasını istiyor muydum yoksa istemiyor muydum emin değildim.

“Sare kendine gelmelisin ve beni yok etmelisin, Sirel yeniden çıkarsa yine bizi oraya kapatırlar neden Öğretmen olduğumuzu hatırla daha çok çocuğa ulaşıp onları güvende tutmak için, kendimize güvenip bizi güçlendirdik çünkü yeniden bize dokunmasına izin veremezdik lütfen seni kontrol etmelerine ve travmamızı tetiklemelerine sakın izin verme burada yaşayacağın ne olursa olsun lütfen Sirel’in dışarı çıkmasına izin verme bir kez yaptın tekrar yapabilirsin sana inanıyorum.” Lia mantıklı ve korkak tarafım, haklıydı ve ikimizde Sirel’den deli gibi korkuyorduk onunla ilk karşılaştığımızda bize ikimizin isimlerinin karışımıyla koyduğu ismini böbürlenerek söylemişti kişiliklerimin en korkutucu olanı oydu en korkağı ise Lia’ydı diğerleriyle çok fazla zaman geçirmemiştim arada bir dışarı çıkıyorlardı ve dağıttıkları her yeri ben toplamak zorunda kalıyordum aralarında bir erkek var mıydı ya da hepsi kız mıydı bilmiyordum sadece doktorum diğerleriyle tanışmama izin vermeden bir an önce beni iyileştirmek için çabalamıştı.

“Sirel dışarıya çıkmayacak Lia ve şimdi seni yok etmenin bir yolunu bulmalıyım.” Lia gitmek istemiyordu ama yeniden o halimi görmemek için parçalara ayırmayı teklif etsem bile ayrılırdı.

İçimden süzülen vicdanım hemen ayaklarımın dibinde dikildi ve bana öylece baktı nankör olduğumu haykırıyor gibiydi Sirel vicdanımı kullanıyordu yaşadığım her şeyi görmezden gelerek intikam almamam onu çıldırtıyordu.

Gözlerimi sıkıca yumdum yeniden oraya giremezdim o midemi bulandıran şeyleri yeniden hatırlayamazdım bu olamazdı Aren’e söz vermiştim ben Ağabeyime bir daha o dehşeti yaşatmayacaktım.

Kendi iç hesaplaşmamı hayretle izleyen teroriste baktım benim tepkilerime anlam veremiyormuş gibi bakıyordu bu istemsizce hoşuma gitti çünkü benden korktuğunu hissetmiştim ya da içimde çıkmak için direnen Sirel hissetmişti onu neyin yeniden çıkarabileceğini biliyordum ama buna izin veremezdim.

“Bırak beni vicdansız pislikler nasıl kıydınız onlara!” Teroriste bakarken içimdeki öfke buhranı yanıp kavruldu ve sözcükler ağzımdan istemsizce çıktı.

“Senin devletin başımıza bomba atıp bizi patlatırken vicdansız değilde ben sizin askerleri patlatırken mi vicdansız oluyorum!” Terorist çirkin sırıtışıyla ayaklarımın dibinde bitti ve vicdanım hızla içime geri gömülmüştü ve ben onun oradan gitmesine çok sinirlenmiştim ya da bunu kullanan Sirel sinirlenmişti artık kafam karışıyordu bunun olmasını istemiyordum ama içimde değişik bir öfke hissettim sanırım milliyetçilik duyguma oynamak istiyordu.

“Sizin gibi mağara hayvanlarına benim devletim az bile yapıyor kökünüzü kurutana kadar da durmayacaklar.” Terorist saçımı çekerek yüzünü yüzüme yaklaştırdı ağzının kokusu midemi bulandırmıştı ve bulanan midemin bana hissettirdiği şeyleri kısacık bir anıyla hatırladım ve içimde kavrulan Sirel’in çığlığına yüzümü buruşturdum.

“Az yapıyorlar öyle mi bak bizim sana yapacaklarımızı bir bilsen, o zaman devletinin seni bizden alabilecek gücü var mı göreceğiz!” Terorist bana sert bir tokat atmıştı bir an beynim yerimden çıkıp tüm kişiliklerimin etrafa dağıldığını hayal etmiştim sonra saçım çekildi ve hayalim beynimin içine akmıştı terorist yeniden tokat attığında ağzımdan kanı silip ona baktım gözlerimin keskinliğine bir anlık yutkunmuştu.

“Siz kimsiniz de benim devletimin gücünü sorguluyorsunuz isterse gelir alır geldiklerinde yüzünün alacağı hali merak içinde izleyeceğim!” Biliyordum ülkem beni bunların arasında bırakmayacaktı ama daha sonra buna değecek biri olup olmadığımı sorguladım belki de beni önemsemezlerdi benim için bir çok askeri feda etmeyi seçmezlerdi belki de ölmem herkes için daha doğru olurdu.

“Saçmalama Sare biz önemsiz değiliz bu histen vazgeç çok üzülüyorum.” Kulaklarımda çınlayan Lia’yı görmezden gelerek nefretle teroriste baktım.

“Yeryüzünde tek bir Türk askeri kalana dek sizin kanınızı akıtacağız!” İçimde bi öfke tufanı doğdu ve bu öfkenin yavaştan yağmaya başlayan karlar ile bütünleşip her yeri yakıp kavuracağını düşünüyordum ya da bu sadece benim hastalıklı zihnimin ürettiği bir görseldi bilemiyordum.

“Kendine böyle söyleme böyle olmayı biz seçmedik!” Lia sinirle konuştuğunda ilk defa onun sinirlendiğine şahit olmuştum ve bu içimde çıkmak isteyen Sirel’i oldukça etkilemişti.

“Size tek bir Türk askeri bile yeter!” Bu teroristin beni vurabileceği yeri anlamıştım biz konu ülkemiz olunca deliren bir millettik bunu biliyordu ve bizim üzerimize oynayabilecekleri en doğru zaafımızla saldırıyorlardı.

“Tam Ahad’ın kadını olmaya layıksın sert kadınlara bayılır belki de onun kadını olmaktan hoşnut olursun.” Yüzümü buruşturdum beni layık gördüğü teroristi istemeden öldürmek istemiştim ben kimsenin malı olamazdım ONUN bile olmamıştım.

“İğrençsiniz midemi bulandırıyorsunuz.” Mide bulanmasının bana hatırlattığı hisleri hatırladım tüm vücudum dikenlerle kaplı otların arasına atılmışım gibi gerilmişti.

“Acele edin lan götümüzde esker var biz tatile gelmiş gibi oyalanıyoruz, hadi Baver bekler!” Korkuyordum korkusuz görünmeye çalışırken bile korkudan titriyordum tek dileğim Karasu timinin sağ olmasıydı.

                            💣

YAZARIN KALEMİNDEN

Kulakları gürültüden çıkan tiz sesle çınlıyordu etraf dumanla kaplıydı askerler hepbir ağızdan öksürüyorlardı Ömer Üsteğmen bulunduğu yerden doğrulmaya çalıştı ama bedenindeki ağırlık buna izin vermemişti güçlülükle doğruldu ve konuştu.

“Herkes iyi mi!” Ömer Üsteğmen askerlere sesleniyordu askerler tek tek iyi olduklarını söylediğinde sadece bir kişiden ses çıkmamıştı o kişi Tuna Yüzbaşı’ydı.

“Tuna!” Ömer Üsteğmen yerde gözleri kapalı yatan Tuna Yüzbaşı’ya adımlamaya çalışırken gözleri kararmıştı dumandan etrafı tam seçemiyordu.

“Tuna, kardeşim” Tuna Yüzbaşı’nın başını ellerinin arasına almak için sırt üstü uzanmasını sağladı nabzını kontrol ediyordu omuzlarından sarstı Tuna Yüzbaşı gözlerini ağır ağır açtığında öksürerek Ömer Üsteğmen’e baktı.

“İyiyim Ömer” Başı çatlayacak derece de ağrıyordu doğrulmaya çalıştı ama Ömer Üsteğmen yakasına yapışarak konuşmaya başladı.

“Bana bak lan bir daha ben seslendiğimde cevap ver insanı korkutma, yoksa kafanı ben dağıtırım başkasına bırakmam!” Tuna Yüzbaşı öksürük içinde kendisini sarsan Ömer Üsteğmen’in ellerinden kurtulmaya çalıştı.

“Ömer Üsteğmen’im hepimiz iyiyiz ama şuanda güvende olmayan bir kız çocuğu var acele edelim.” Başçavuş Kerim konuşmuştu kız çocuğu diye hitap ettiği kişi kendisinden yaşça küçük Sare’ydi onu bu şekilde tanımlıyordu.

“Soysuz itler, karargaha dönüp Albayıma durumu izah edip ne yapacağımızı konuşalım bir an önce Öğretmen hanımı bulmalıyız eli kanlı soysuzların Mehmet Öğretmene ne yaptıklarını biliyoruz bu kez geç kalmayalım.” Teğmen Murat konuşmuştu, Mehmet Öğretmen herkesin kalbinde bir yaraydı ama şuan düşünmeleri gereken ondan daha genç olan Sare Öğretmendi ve bir kadındı akıllarının ucuna neler yapabilecekleri geldiğinde vücutları istemsiz geriliyordu.

“Teğmenim haklı hadi gidiyoruz!” Tuna Yüzbaşı emri verdikten sonra hızla araçlarına bindiler karagaha geldiklerinde hızla araçtan inip karargaha girdiler o sırada Tuna Yüzbaşı arkada kalarak bir telefon görüşmesi yaptı.

“Ben görevdeydim yeni gelmiştim haberi alınca gittim ama araca patlayıcı yerleştirmişler neyseki farkedip uzaklaştık şimdi onu bulmamda yardımcı olabilir misin?” Telefondan gelen bağırma seslerine gözlerini yumup yeniden açtı içinde büyük bir hayal kırıklığı vardı ama bu telefondaki kişiye değil kendisine duyduğu bir şeydi.

👩‍🏫

Sare güçlükle yeni yeni toprakla bütünleşen kar’ın üzerine yığıldı ayaklarından akan kan kar’ın üstünde kırmızı lekeler bırakıyordu nefes nefese kalmıştı bir adım atacak dermanı yoktu ve kafasının içinde olan kargaşa artık gözünü açamayacak kadar uyuma isteğini yüzeye çıkarıyordu.

“Yürü az kaldı şurayı da çıkalım ne halin varsa görürsün!” Terorist Sare'nin ellerine bağlı ipi bir kez daha çektiğinde Sare gelmemişti daha doğrusu gelemiyordu.

“Ben seni sağ salim Baver’e götüreyim diyorum sen beni zorluyorsun zaten bu kadar güzel olman bu dağlarda erkek görmekten bıkmış olmam beni şuanda farklı şeyler yapmaya zorluyor eğer yürümezsen burada herkes içinde seni soyup hepsine seni hayranlıkla izleteceğim!” Sare yüzünü buruşturarak bakmıştı midesi bulanıyordu ve bu durum onun akıl karmaşasını tetikliyordu sakince yürümeye devam etti.

Bir süre sonra dedikleri tepeye güçlükle çıktıklarında Sare kendisini yere atmıştı botlarını alan teroriste baktı ona yalvarır gibi bakmamak için kendisini zor tutuyordu terorist ona yaklaştı.

“Al giy” Botlarını giymesi için ellerini çözdüğünde hızla çoraplarını ve botlarını giymişti burası aşağıdan daha soğuktu montuna sarıldı zaten hafif hastalığı vardı daha kötü olsun istemiyordu.

“Baver’e saygısızlık etme seni Ahad’a yollamasın Baver acımasızsa Ahad’ı tahmin bile edemezsin öldürdüğü askerlerin kanını kana kana içen bir şeytandan bahsediyorum sakın sert kadınmış gibi davranma” Sare neden kendisini uyardığını bilemediği teroriste baktı ardından kendisini sürükleyerek götürdüğü için ona daha fazla öfkelenmişti Baver mağaranın içinde sevgilisi Rojin ile Sare’yi bekliyordu az önce ona yardım eden terorist Sare’yi Baver’in ayaklarının dibine fırlattı.

“Ahh benim sevgili küçük Öğretmenim, tüm dünyayı değiştirebileceğine inanan aptal güzel yaratığım.” Rojin Baver’in onu güzel bulmasına nefretle baktı Baver ise üzerinde hissetiği bakışlarla yutkunarak tiksinir gibi Sare’ye baktı daha sonra oturduğu yerden Sare’ye yaklaşarak saçını ellerinin arasına aldı.

“Bana cevap verilmemesinden nefret ederim küçük yaratık!” Sare hiçbir şey demedi az önce onu uyaran teroristin sözlerini dinleyecekti ama Baver onu hırpalamak için saçlarından tutup ayağa kaldırdı sonrasında sevgilisinin ayaklarının önüne attı.

“Bu iğrenç kızın burada olmasından hoşlanmadım ne yapalım ciğerlerini söküp yarın ki kahvaltımızı planlamamı ister misin bebeğim?” Baver sararmış dişlerini göstere göstere güldü.

“Bence ciğer kahvaltı için iyi bir tercih değil” Sare kendisine hakaret edilmesinden ve hırpalanmasından sıkılmıştı ve bu durum onun onurunu zedeliyordu ifadesiz bir yüzle konuştu Rojin Sare’nin sesini duyduğunda tam ensesine ayağı ile bastırıp Sare’nin yere eğilmesini sağladı.

“İşte Türk askeri aynı böyle çizmelerimizin altında bize boyunlarını eğecekler!” Sare ayağının darbesinden kurtulmak için hamle yapmıştı ama her hamlesi başarısız oluyordu.

“Nasıl da kıvranıyor Hayatım, eminim Ahad’ın kucağında da aynısını yapacaktır.” Sare midesini bulandıran imadan sıkılmıştı son kez elinde kalan tüm gücüyle kendisini yana doğru savurdu bu Rojini şaşırtmıştı.

“Türk askerine çizmelerini gösterecek kadar yakınlaşacağını mı sanıyorsun öyleyse neden her gün üzerinize bomba yağdıran hava savunmamızın hemen önünde durmuyorsun neden yarasa gibi mağaranda yaşıyorsun?” Sare’nin ağzından çıkan sözler zehirliydi bu zehirse onları fazlasıyla etkilemiş görünüyordu Baver doğrulmaya çalışan Sare’nin yeniden saçlarından tuttu.

“İnan bana çok yakında kendi ülkemizi kurduğumuzda sizi tek tek bu topraklardan sileceğiz!” Sare buna gülmüştü hem de kahkaha atıyordu Baver ona şaşkınlıkla bakıp Sare’nin saçlarındaki elini biraz daha sıktı.

“Sen ülke kurmayı Rojin’in senin kucağında kıvrandığı gibi kolay mı sanıyorsun?” Rojin’in sözüyle ikisinide vurmuştu Baver böyle bir tepkiyi beklemediğinden sertçe tokat attı ve bunu defalarca tekrarladı.

“Ne o Vatansız olduğunuzu yüzünüze vurduğum için mi yoksa Rojin’i bana söylediği şeyle ona imada bulunduğum için mi sinirlendin?” Sare Baver’i çılgına çevirmişti gözlerinden öfke fışkırıyor ve tokatı daha da acı verici oluyordu.

“Eğer yalnız bir adam olsaydım seni bu güzelliğinle kucağımda kıvrandıra kıvrandıra tadına bakardım ama ben yalnız bir adam değilim.” Sare’nin midesi bulanıyordu o tanıdık hissi damaklarında dolandı ve ağzının içinde kan tadı bıraktı.

Baver gitmişti ne yapacağını düşünüyordu Rojin ise Baver’in ağzından duyduğu sözleri hazmetmeye çalışıyordu büyük bir kıskançlık ve kin tüm vücudunu sarmıştı Sare’ye yaklaştı onun karnına sertçe vurdu.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Terorist bana botlarımı verdiğinde beni uyarması beklemediğim bir şeydi sonuna kadar çenemi kapalı tutacaktım bu Lia ile aramızdaki bir anlaşmaydı onları kızdıracak bir şey söylemeyecektim içeriye girdiğimde oturmuş bana bakan iki terorist gördüm tipleri askerlerimizin dağlarda etkisiz hale getirdiği ve haberlerde gördüğüm alışılagelmiş terorist kıyafetleriyle ve birbirine karışmış saç sakalıyla beni iğrenç şekilde süzen bir erkek ve onun bakışlarını kıskançlıkla izleyen yine haberlerde gördüğüm teroristlerin kadın kıyafetleriyle beni izleyen ve benden nefret ettiğini daha şimdiden belli eden bir kadın izliyordu.

Adının Baver olduğunu öğrendiğim adam ona cevap vermememe sinirlenmişti beni sevgilisinin önüne attığında onur kırıcı sözleri zoruma gitmişti sorun henüz bende değildim sorun benim ülkem hakkındaki söyledikleri iğrenç sözleriydi buna sinirlenmeye başlıyordum çenemi kapalı tutacağıma kendime söz vermiştim ama milliyetçi duygum bir anda kabardı ve beni zaafımdan ele geçirmelerine izin verecek zehirli dilimi onlara sunmuştum ve elbette bu hoşlarına gitmedi Baver beni saçımdan tutup sürükleyip ardı ardına attığı tokatlarla önümü göremeyecek hale gelmiştim son sözleri midemi bulandırmıştı.

Kıskançlıktan kuduran kadını izledim benden ölesiye nefret ediyordu tokatlar yüzünden beynim uyuşmuştu o yüzden bana attığı tekmeye tepki veremedim ve elleri saçlarıma gittiğinde engel olamadım.

“Baver seni beğendi, onun ilgisini çektin ve bundan hiç hoşlanmadım Ahad’a gidene dek sana yapabildiğim her türlü işkenceyi yapacağım!” Sinirden konuşurken etrafa saçtığı tükürükleri midemi bulandırmıştı şanslıydım ellerini saçlarımdan bırakıp kendi saçlarını sinirle çekiştiriyordu karnımdaki ağrıyı görmezden gelerek doğruldum içimde bir yerlerde öfkemin uğuldadığını kulaklarımda hissedebiliyordum ve kontrolümü kaybediyor gibiydim zemin dönüyordu taş zemine serilmiş halıdan sanki yüzlerce varmış gibiydi kulaklarımda yine o eski öfkeli ses tonunu duydum bize yapılan her şeyden sıkılmıştı artık öfkesini akıtmak istiyordu herkesten her şeyden nefret eden bir öfke vardı içimde kontrol edemediğim baskıladığım ve bir şeylerin bedelini sürekli ödettiğim kişiliğim çıkmak için can atıyordu çünkü kimse onurumuzu kıramazdı bu onun en hassas olduğu konuydu ama elimde değildi daha fazla içimde yarattığı hezeyana engel olamadım ve öfkemin vücudumda gezdiğini hissettim keskin bakışlarımı bana ne olduğunu anlamaya çalışan Rojine’e odakladım sonrasında bir sürü anı zihnime üşüştü ve ben kendimi ağabeyimin beni eğittiği yerde görüyordum karşımda durmuş kendimi korumamı söylüyordu.

“Sana öyle şeyler yapacağım ki buradan kurtulmayı başardığında aynada kendini bile tanıyamayacaksın.” Güldü, ben değil Sirel gülüyordu artık özgürdü çıkmaması için baskıladığım ve yüzlerce ilaç içip o yere hapsolmamı sağlayan kişiliğim şuanda benim kontrolümde değildi ve Sare yerini giderek Sirel’e bırakıyordu derin bir uykuya çekiliyor gibiydim ve gözlerim güçlükle kapanmıştı.

SİREL

“Senin gibi bir erkeğin peşinde kıvranan bir kadın bana ne yapabilir ki birazcık onurlu olmalıydın.” Sonunda yıllarca büyüttüğümüz öfke beni serbest bırakmıştı hapsolduğum o yerden kendimi benim sahibim sanan Sare’den kurtarmıştım işte şimdi burdayım ve beni bir daha içine hapsedemeyecekti o daima güçsüzdü abisinin sevimli küçük kardeşiydi hayalleri olan her zaman hayata toz pembe bakan nankör küçük bir kızdan başkası değildi yıllarca onun öfkesini, acısını, nefretini ben çekmiştim her türlü bedeli ben ödemiştim bu beden benim hakkımdı ben bir yansıma ya da farklı bir kişilik değildim bu beden benimdi ve Sare onu benden çalmıştı beni yok eden doktor gözlerimin önündeydi onunla konuşuyordu onu dinliyordu yapmamasını söylememe rağmen Sare benden kurtulmak istiyordu ama şimdi yeniden sahibi olduğum bedenimdeyim.

“Seni öldürürüm!” Kadın bana doğru bir hamle yaptığında sinirle kolunu arkaya doğru çevirdim kırılmasına az kalmıştı ben kurbanımın hemen pes etmesini istemiyordum daha acılı olmalıydı.

“Sen canisin Sirel!” Lia kulaklarıma fısıldadığında öfkem kasıp kavrulmuştu kadını hızla duvara iterek karnına bir tekme savurdum.

BÖLÜM SONU

Loading...
0%