Yeni Üyelik
16.
Bölüm

U.S 14. BÖLÜM AY YILDIZ

@sidelyacicegi

HER GECE BÖLÜM ATMAYA ÖZEN GÖSTERİYORUM LÜTFEN OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN GERÇEKTEN YORUMLARINIZA CEVAP VERMEYİ SEVİYORUM İSTEDİĞİNİZ GİBİ YORUMLARDA KONUŞABİLİRİZ ŞİMDİDEN KEYİFLİ OKUMALAR 🫀🫶🏻💜💕🖤💙

YAZARKEN YAŞADIM RESMEN 🥹
BOL SARE'Lİ TUNA'LI BİR BÖLÜM HADİ BAKİM KEYİFLİ OKUMALAR🥰

DÜN GECE BÖLÜM HAZIRDI AMA KİTAPPAD YİNE SORUN ÇIKARDIĞI İÇİN YAYINLAYAMADIM KAFAYI YİCEM AZ KALDI O YÜZDEN BUGÜN ERKENDEN ATMAK İSTEDİM BÖLÜM SAATLERİNİ AKŞAM 21:00-22:00'A ÇEKECEĞİM NEDENSE 00-01 ARASI BİR ŞEY OLUYOR KİTAPPAD'E

“Kaç gündür nerelerdeydin Mohat?” Mohat derin bir nefes alarak söze girdi.

“Bana verdiğiniz görevi yapıyordum küçük bir aksilik çıktı ama problem yok hallettim” Ahad soru soran gözlerini adamına dikti adamının en ufak bir korkusunu hissettiği an indirecekti.

“Sen benim en güvendiğim adamımsın biliyorsun değil mi?” Mohat sesini çıkarmadan başını salladı.

“Evet efendim ben sadece sizin bana verdiğiniz görevi layıkıyla yapmaya çalıştım eğer benimle ilgili bir kuşkunuz varsa lütfen şuan beni infaz edin” Ahad güldü böyle bir düşüncesi yoktu onu sorgulamak aklının ucundan bile geçmemişti nedense hayatını kurtaran bu adama inanıyordu.

“Gerek yok Mohat hadi git biraz dinlen” Mohat başını salladı ve hızla yanından ayrıldı.

“Ne o küçük kızı getirmemişsin Ahad?” Ahad elinde viskisiyle gelen sarışın bir rus kadını gördüğünde gözleri parladı.

“Senin kadar güzel değildi tamam başlarda çok güzel bir kadındı onu buraya istedim ama rezil Baver’in rezil aşkı Rojin’i dövdü diye kızın yüzünü mahfetmişti bende ayak bağı sevmem bilirsin ve güzel kadın severim infazını istedim muhtemelen şuan ölüyor.” Kadın rusça konuşmaya başladı.

“Ama kızdan etkilenmiştin?” Ahad gözlerini sehpanın üstündeki Sare’nin fotoğraflarına dikti.

“Evet ama ben her kadından etkilenirim” Gülmüştü o sırada bu konuşmaya kulak misafiri olan Mohat görünmeden oradan uzaklaştı giderken ellerini yumruk yapmıştı.

Çatışma devam ediyordu teroristlerin hedefinde Sare vardı hepsi onu öldürmeye çalışıyordu amaçlarına ulaşabilmeyi diliyorlardı ama Ahmet Başçavuş Sare’nin gölgesi gibi ona yaklaşan herkesi ve çekilen her namluyu etkisiz hale getiriyordu Sare’nin korkmuş çırpınan haline her baktığında içi gidiyordu ilk defa dürbününden bakmak ve bu silahı kullanmak içinden gelmiyordu çünkü her baktığında görünen tahribatı içi kaldırmıyordu.

“Caner sağındakini indir!” Kerim Başçavuşun emriyle hızla sağına dönüp kendisine yaklaşan teroristin karnından ve boynundan vurmuştu.

“Bitmiyor bu kanı bozuklar!” Asteğmen Karan konuştuğunda diğer askerlerde onu onaylayan sesler çıkarmışlardı.

“Tuna Yüzbaşı ve Murat Teğmen yakalayabildi mi acaba?” Üstçavuş Mehmet konuşmuştu önündeki teroristin kafasına sıktığında kendisini gizleyerek onun arkasından geleni de vurmuştu.

“Emin değilim ama artık şu işi bitirelim sıkıldım bu işten kız çok korktu!” Ömer Üsteğmen sinirle bağırdığında askerler gelen teroristleri tek tek indirirken çatışma sesleri yavaş yavaş azalmaya başlamıştı.

Bir süre sonra karşıdan gelen sesler azaldığında Askerler dikkatli ve kontrollü şekilde Sare’ye yaklaşmaya başladı Sare yerinde duramadan bir o yana bir bu yana hareket edip duruyordu zincirlerden kurtulmak için çırpınsada bir türlü kurtulamamıştı.

“Tetikte olun” Askerler yuvarlak bir çember şeklinde her köşeye dağıldı ve nöbete durdular Ömer Üsteğmen Sare’ye doğru adımladığında Sare arkaya doğru hızla hareket etmişti ama hareket alanı kısıtlı olduğundan el ve ayak bilekleri fazlasıyla yanıyordu.

“Yaklaşma!” Ömer Üsteğmen bir anda durdu ve konuşmaya başladı.

“Sare hanım” Yumuşak bir tonda konuşmuştu Sare sesi algılayamadı hala kendisinde değildi bunun bir oyun olduğunu sanıyordu.

“Yaklaşma, dokunma bana!” Ömer Üsteğmen ve askerler Sare’ye bakarken hüzünle bakıyordu.

“Sana zarar vermeyeceğim” Bir adım attı.

“Yalan söylüyorsun sana yaklaşma dedim!” Ömer Üsteğmen geriye adımladı.

“Tamam yaklaşmayacağım o halde senin üstüne üniformamın ceketini örtmeme izin ver lütfen” Sare neyden bahsettiğini anlamamıştı algılayamayacak kadar kendisinde değildi söylenen sözler kafasında bir yere yerleşmiyordu buhar olup uçuyordu.

“Hayır yaklaşma istediğini yapmayacağım Ülkeme ihanet etmeyeceğim boşa uğraşma beni öldür!” Ömer Üsteğmen ne diyeceğini şaşırmıştı karşısındaki kıza çok üzülüyordu eğer bir kız kardeşi olsaydı ve bu halde onu görseydi kahrolurdu askerler Sare’den tarafa bakmıyordu Ömer Üsteğmen ise sadece gözleri kapalı olan yüzüne bakıyordu.

“Biliyorum ama ben askerim seni almaya geldik” Sare başını hiddetle salladı.

“Hayır, hayır yoksunuz siz hayalsiniz inanmıyorum hastalıklı zihnimin ürünüsünüz inanmıyorum!” Ömer Üsteğmen daha fazla yaklaşmayarak ne yapacağını düşündü.

Tuna Yüzbaşı ve Murat Teğmen Baver’i neredeyse yakalamışlardı önünde kaçarken ona hızla yetişmeye başlıyorlardı Baver vurulduğundan dolayı yavaş koşuyordu terorist onun koluna girmişti Murat Teğmen silahını doğrulttu ve onu tutan teroristin belinden vurmuştu ardından Baver’in ayağından vurduğunda topallayarak devam etmeye çalışırken Tuna Yüzbaşı hızla koşarak ensesinden tutup yere fırlattı.

“Komutan” Tuna Yüzbaşı’nın gözlerini gördüğünde korkuyla geriye yalpaladı.

“Yapma dur” Tuna Yüzbaşı Baver’in karnındaki yaraya ayağını bastırdı.

“Neyi yapmayayım?” Gözlerindeki keskinlik Baver’i korkuturken yutkunarak Baver konuştu.

“Her şeyi anlatırım örgüt içindeki her şeyi” Yalvararak baktığında Tuna Yüzbaşı sertçe tekmesini Baver’in boynuna doğru vurdu.

“Ölmemek için herkesi satarsın sen, nasıl kıydın lan o gencecik kıza nasıl yaptınız bunu!” Karnına doğru tekme attı ve yakasından yapışıp yüzüne doğru konuştu.

“Gücünüzü mü tatmin ettiniz lan kızın üzerinde bize kendinizi mi kanıtlamış oldunuz şimdi!” Yumruklarını ard arda sıraladığında Baver ağzından gelen kanı tükürerek konuştu.

“Ahad istedi köyü karıştırıyor dedi al bana getir kadınım yapacağım dedi kız uslu durmayınca işkence etmek zorunda kaldım ama aksini düşünecek olursak onu Ahad’a teslim etseydim bir daha Türkiye onu bulamazdı asıl suçlu Ahad” Tuna Yüzbaşı tekmesini karnına geçirirken ard arda yumruklarını yeniden sıraladı.

“Kadını mı yapacak kim o soysuz, kimi kimden alıyor teslim etseydin ne olacaktı biz yine gelir alırdık bana seni öldürmemem için seçenek sunmaya çalışma!” Baver yalvarmaya başladıkça Tuna Yüzbaşı daha da sinirleniyordu yüzüne attığı sayısız yumruklar adamın yüzünü neredeyse tanınmayacak hale getirecekti tekmesini her savurduğunda siniri daha da artıyordu Murat Teğmen istemsiz araya girmek zorunda kalmıştı.

“Komutanım, Yavuz Komutanım canlı istedi alıp gidelim.” Baver acıyla yerde kıvranırken Tuna Yüzbaşı boğazına baskı yaparak nefessiz kalmasını sağladı.

“Nefes alamamak, çırpınmak ve nefese ihtiyaç duymak nasıl bir duygu Baver?” Baver boğazındaki baskıdan çırpınıyordu kurtulmaya çalışsada faydası yoktu.

“O kızın boynuna ip bağlamayı biliyordun, şimdi sen mi nefes almak istiyorsun hadi al nefesi nasıl alacaksın?” Tuna Yüzbaşı biraz daha sert bastığında Baver soluksuz kalıyordu ayağını itmeye çalışsada başarılı olamadı.

"Komutanım” Murat Teğmen sakince araya girdi.

“Bak nasıl çırpınıyorsun, o gencecik kız çırpınırken gülüyordun şimdi de gülsene!” Baver daha fazla dayanamayarak gözlerini hafifçe kapadı o sırada Murat Teğmen anlık olarak araya girerek Tuna Yüzbaşı’yı uzaklaştırdı Baver ise öksürük krizine girmişti.

“Seni teslim etme emrini almamış olsaydım seni gebertirdim!” Baver histerik bir kahkaha attı.

“Doğru Komutan sen emirlerle yaşarsın robot gibi uygularsın ama ben kuralsızım!” Tam o anda onlara doğrulttuğu silahını gören Tuna Yüzbaşı ve Murat Teğmen ikiside silahlarına hızla davranarak Baver’in vücudunu kurşun yağmuruna tutmuşlardı Baver elindeki silahı bırakarak muhtemelen vücuduna giren 10 a yakın kurşunla öylece yığılıp kalmıştı.

“Ulan soysuz, ben adam seni öldürmesin diye uzaklaştırıyorum sen ölmek için can atıyorsun bunlarında can havliyle bir yerlerinden silah çıkartıp vurup kurtulabileceklerini sanması da iyice moda oldu.” Murat Teğmen’e sırıtarak bakan Tuna Yüzbaşı ansızın telsizinden gelen Ömer Üsteğmen’in sesiyle anında ciddileşmişti.

“Komutanım Sare Öğretmen iyice kendinden geçmiş bizi tanımıyor yaklaştırmıyor ne yapalım?” Tuna Yüzbaşı çatık kaşlarla dinlediği telsize cevap verdi.

“Geliyorum” Kısa ve netti ikisi birlikte o yöne doğru ilerlediklerinde kısa bir süre sonra varmışlardı.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Bana yaklaşmaya çalışanlarda kimdi bu sesleri daha önce duyduğumu hatırlamıyordum Baver’in yeni bir oyunu muydu üstüm çıplaktı üşüyordum ve kapatmak için uğraşsamda bir işe yaramıyordu bunlar kimdi Ahad’ın adamları mıydı ya da beni yeni bir terorist grubuna mı teslim etmişlerdi niye bağlıydım aklımı kaçıracak gibiydim belki de çoktan kaçırmıştım.

“Sakin ol Sare lütfen” Lia’nın sesini kulaklarımda duyduğumda kafayı yediğimin farkına vardım.

“Sare” Bu da kimdi bana seslenen diğer kişiliklerimden biri miydi korkuyla etrafıma hızla döndüğümde bileklerim yanmaya devam ediyordu.

“Sana yaklaşmama izin verir misin?” Bu da neydi benden izin mi alıyordu nasıl teroristler gelip saçlarımdan çekmeyecek miydi?

“Yaklaşma” Hayır bu bir ilüzyondu Baver aklımı kaybetmemi istiyordu.

“Pekala izin verirsen kendimi tanıtabilir miyim?” Hayır bu tutum farklıydı biri saçımı çekmedi dokunmadı izin alıyordu ne oluyor kafayı yemek üzereydim.

YAZARIN KALEMİNDEN

Tuna Yüzbaşı yerde çırpınan küçük bedene yaklaştı gözleri kapalıydı etrafından gelen her sese tepki veriyordu zincirlerin sesi onu korkutuyordu ona seslendi seslenirken temkinli adımlarla ona yaklaşıyordu ondan izin alıyordu bu onu şaşırtmış gibiydi çünkü başını eğmiş düşünüyor gibi görünüyordu ama sesini duyduğunda hiç beklemediği ses tonu o gün kendisine içeri girmemek için direnen kızdan farklıydı ve bu ses tonunu asla sevmemişti yere sağ diz kapağını koyarak çöktü ve ondan az bir uzaklıkta konuşmaya başladı.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

“Dokunma bana lütfen” Sesim yalvarır gibi çıkmıştı artık gücüm kalmamıştı dayanamıyordum.

“Sana dokunmayacağım sadece kendimi tanıtmak istiyorum” Korkuyla hafifçe başımı salladım ve bekledim neyi beklediğimi bilmiyordum birinin saçımı çekmesine o kadar alışmıştım ki saç diplerim artık acımıyordu.

“Ben Tuna Yüzbaşı Karasu timinin Komutanıyım” İstemsiz olarak başımı ellerimin arasına aldığımda bileklerim acıyla yanmıştı bu ismi bir yerden tanıyor muydum yoksa bu bana Baver’in bir oyunu muydu belki de kendi zihnimin bir ürünüydü.

“Kimsin sen?” Korkuyla sordum çünkü ona inanmıyordum.

“Az önce söyledim ben Tuna Yüzbaşı’yım” Şiddetle başımı salladım o ölmüştü öldüğüne inanıyordum yine gördüğüm rüyalardan biriydi yine aynı şeyler oluyordu.

“Yalan söylüyorsun sen öldün” Çaresiz çıkan sesimden nefret etmiştim gözyaşlarım akıyor muydu bunu bile hissedemiyordum.

“Hayır buradayım” Şiddetle bağırdım ellerim saçlarımdaydı çekmeye devam ediyordum sanki kafamın içindeki görüntüyü yok edebileceğimi sanıyordum.

“Hayır patlama oldu hepiniz öldünüz benim yüzümden!” Sesim yüksek çıkmıştı ama sesim artık kısıldığından çatallaşmıştı.

“Hepiniz öldünüz rüyalarıma girmeyi bırak istemiyorum yeter!”

“Bana oyun oynama istemiyorum!”

“Yeter Baver tamam sen kazandın, Türk askeri gelmeyecek biliyorum benimle oynamayı bırak artık!”

“Beni öldür!”

“Lütfen yalvarırım beni öldür Türkiye gelmeyecek biliyorum haklıydın gelmeyecekler!”

“Türk askeri gelmeyecek”

“Türkiye gelmeyecek”

“Ben önemsizim beni kurtamaya gelmeyecekler!” Aklım hiçbir şeyi duymuyordu kendi kendime tekrarlıyordum sanki ben söylemiyordum ağzımdan çıkan sözlere anlam veremiyordum kafamın içindeki seslerin ne dediğini anlamıyordum titriyordum üşüyor muydum korkuyor muydum?

YAZARIN KALEMİNDEN

Karasu timi karşısında saçlarını çekiştirerek bağıran kızı acıyla izledi çoğunun gözleri bulanık görmeye başlamıştı oluşan tahribatı yutkunarak seyrettiler.

Tuna Yüzbaşı bir anlığına saçındaki ellerini çekip kendisine zarar vermesini engellemek için uzandı ama yapamamıştı ellerini çekti hiçbir şey yapamadan öylece bekledi korkutmak istemiyordu onun yerine yumruklarını sıkmaya başladı.

“Ne yapmışlar kıza ya off” Teğmen Biran gözlerini eliyle silerek silahını sıkıca tutup nöbetine devam etti.

“Kansız herifler güçleri sadece masumlara yetiyor” Uzman Çavuş Yuşa konuşmuştu.

“Bizim öldüğümüzü düşünüyor aklının ya da Baver’in oyun oynadığı yönünde” Ömer Üsteğmen kendi kendine konuşur gibiydi.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Kalbim deli gibi atıyordu bir an duracak sanmıştım artık bu kabus bitsin istiyordum ağlamaktan gözlerimin içi yanıyordu.

“Sare” Yeniden onun sesini duymuştum bu sesi nereden hatırlıyordum?

“Şuan da her şey sana anlamsız geliyor farkındayım muhtemelen aracın patladığını gördün ve öldüğümüzü düşündün ama biz sağ kurtulduk seni günlerdir arıyoruz Türkiye seni bırakmadı biz buradayız.” Gerçekten doğru olabilir miydi böyle bir şey mümkün olabilir miydi Baver öldüklerini söylemişti.

“Sana neden inanayım ya yine hayalsen ya da Baver delirmem için oyun oynuyorsa?” Derin nefes alışını çok yakından duymuştum sanırım sabrı tükenmişti bana zarar vereceğini düşünerek korkarak geriye kaçsamda zincirler beni yerimde tutuyordu.

“O halde beni hatırlaman için bana bir soru sor sadece benim bilebileceğim bir soru” Başımı hafifçe yana eğdim düşünüyordum sesin sahibine hatırlayacak hiçbir şey zihnime düşmemişti öylece bekledim cevap vermedim.

“Tamam ben sorayım ister misin?” Yeniden konuştu başımı hızla salladım.

“Senden özür dilerken istemsiz olarak utanmıştım ve sende bunu yakalayınca sınıfının önünde gülmüştün” Gözlerimin önünde bir görsel belirdi güldüğüm kulaklarımda çınladı bu ne zaman olmuştu ben bu adamı gerçekten tanıyor muydum yoksa zihnim benimle oyun mu oynuyordu.

“Ondan öncesinde köye Karasu timle geldiğimde bize çorba ikram ettin sabah olduğunda kahvaltı için ekmek arası verdin” Zihnime bir görsel daha düşmüştü bu beni şoka uğrattı.

“Ve senin güvenliğin için içeri girmeni söylediğimde benimle inatlaştın sabaha kadar” Gözlerimin önüne yeni bir görsel daha düşmüştü istemsiz olarak vücudumun rahatladığını hissettim elimi öne doğru uzatmıştım dokunmak istiyordum hayal mi değil mi anlamak istiyordum ama boşlukla karşılaştığımda yeniden vücudum gerilmişti.

“Hayalsin” Aniden elimi saran bir el oldu ama bu gerçek değil gibiydi üstü örtülüydü sonra elini çekti yeniden elimi tuttu şimdi tenini hissedebiliyordum nerede olduğunu göremediğimden her yere bakıyordum artık hatıralarımda canlanan görselleri hatırlıyordum zihnim yerine gelmiş gibiydi ve dokunduğum elin o olması için dua ettim.

“Karasu ve Tuna Yüzbaşı siz misiniz?” Hepsinin tuttukları nefesi bırakır gibi nefes verişlerini dinledim ardından bir sürü erkek sert ve boğuk sesleriyle biziz demişlerdi elimi tutan kişiden yanıt alamamıştım.

“Tuna Yüzbaşı sen misin?” Elini avuçlarımın arasına aldığımda hiçbir tepki vermedi ya o değilse diye korkup aniden elimi çektim.

“Benim Tuna Yüzbaşı, şimdi gözlerini açmama izin verir misin?” Korkuyla geri kaçtım beynim zonkluyordu bir anda görüşüm karardı zaten karanlığa hapsolmuştum yeniden hayal olduklarını görmekten korkuyordum gözlerimi açmak istemiyordum.

“Hayır yaklaşma açarsam hepiniz gideceksiniz.” Ağlayarak konuştum hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

“Siz benim yüzümden öldünüz bunları defalarca hayal ettim ama hayır böyle kalmalı en azından orada yaşıyorsunuz.” Bana yaklaştığını hissettiğim biri vardı çırpındım korkuyla geriye adımlamak istedim ama yapamadım.

“Gözlerini açtığımda söz veriyorum burada olacağım.” Bir an doğruyu söyleyip söylemediğine anlam vermeye çalıştım ama görmek istiyordum beni gerçekten kurtarmaya gelmişler miydi bilmek istiyordum başımı salladım nefesimi tutarak bekledim yavaşça gözlerimdeki bezi çekip aldığında gözlerim ışığa alışamamıştı hava kararmaya başlıyor gibiydi önce gökyüzüne baktım sonra başımı indirdim karşımda gördüğüm ilk şey ay ve yıldızdı kırmızı rengin içini süslüyordu o an beynim Baver’in beni inandırmaya çalıştığı şeylerle yüzleşti Türk askeri gelmişti.

Elimi yavaşça göğsündeki bayrağa doğru yönelttim dokunduğumda oradaydı rüyamdaki gibi yok olmamışlardı ya da kabus değildi oradaydı canlıydı ay ve yıldızı gerçekti Türkiye gelmişti Ülkem beni terk etmemişti.

“Gerçeksin” Sesim fısıltıyla çıktığında başımı hafifçe yukarıya kaldırdığımda zihnime düşen o yüzü gördüm şimdi her şey netti Tuna Yüzbaşı ve Karasu timi gelmişti gözleri gerçekti nefesini duyabiliyordum her şey gerçekti gözlerim istemsiz yaşla dolmuştu bayrağı elimle kaçacakmış gibi parmaklarımın arasına almıştım ağlıyordum nedeni neydi rahatladığım için miydi yoksa kurtulduğum için miydi hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

“Türkiye geldi” Ağlamam şiddetlenmişti

“Geldik” Yumuşak sesini yeniden duydum

“Türk askeri geldi” Başımı göğsüne yaslayıp hıçkıra hıçkıra ağlıyordum elim bağrağın üzerinde kalmaya devam etti

“Geldik” Yeniden konuştu, Baver’in söylediği her şey yalandı benim aklımla oynamıştı

“Ülkem beni terk etmedi” Bu aydınlanma damarlarımda hızla gezdi ve beni rahatlattı.

“Asla bunu düşünmedi” Yeniden yumuşak sesi duyuldu gerçekten düşünmemişlerdi buradalardı benim için gelmişlerdi.

Ağlayarak bayrağı sıktım ellerimin arasında olması bana güven veriyordu başımı eğdim ve ağlamam giderek şiddetli olmaya başlıyordu şuanda çıplak oluşumu bile unutmuştum sadece Baver’in yalanlarının doğru çıkmadığına ağlıyordum hiçbir şey önemli değildi ben kurtuluyordum bir anda parmaklarımın arasındaki asker hareketlenince korkuyla geriye kaçtım.

“Sakin ol üniformamı çıkarıp sana giydireceğim çok soğuk titriyorsun.” Bir anda yaşadığım utançla ellerimi göğüslerime kapamıştım ama kazağım kapanmayacak kadar yırtıktı zaten sadece gözlerime bakıyordu.

“Önce şu zincirlerden kurtulalım” Bunu demesiyle bir asker ona yaklaştı.

“Teroristin cebinden çıktı çözmek istedik ama yaklaştırmadı.” Başını sallayarak bana yaklaştı her hareketini izliyordum bana bakmıyordu elleri yavaşça bileklerime gitti korkuyla bekledim.

“İncitmeyeceğim söz veriyorum” Sağ bileğimi nazikçe eline alarak sanki elinde bir tüy tutuyormuş gibi zinciri çözdü bileğim morarmıştı ve diğer bileğime geçti ikisinide çözdüğünde üstünden çıkardığı üniformanın ceketini bana giydirmek için bekledi ve gözlerime baktı.

“Yardım edebilir miyim?” Başımı sallamıştım üniformayı giydirdiğinde önünü kapatarak ayaklarıma yöneldi Türk bayrağı üzerimdeydi sadece ona bakıyordum ve istemsizce gülümsedim.

“Komutanım” Aniden bir ses ona bağırdığında istemsizce ayaklarımı geri çektiğim için acıyla bağırdım.

“Caner ne diye bağırıyorsun?” Sesini yükseltecekken aniden kısmıştı çenesi gerildiğinden korkmaya başlamıştım.

“Hareketlilik var diyecektim Komutanım acele edelim” Sözlerine anlam verememiştim hareketlilik neydi ne oluyordu şimdi ne olacaktı korkuyla bileklerimi çözen askere baktım.

“Yürüyebilecek gibi durmuyorsun acele etmemiz gerek seni taşıyabilir miyim?” Hızla başımı iki yana salladım aniden zihnime düşen korku dalgası kafamda kurmaya başladı ya beni uçurumdan atacaksa?

“Seni güvenli bir yere götürmek zorundayız lütfen seni taşımama izin ver” Yutkundum hızla konuştum.

“Onu benden almayacaksın” Üstümdeki bayrağı işaret etmiştim.

“Hayır zaten onu sana ben verdim” Başımı hafifçe salladığımda kollarından birini belime diğerini ayaklarımın altından geçirerek beni kucağına aldı göğsünde hala bir bayrak vardı istemsiz olarak ona dokunduğumda bana bakmıştı.

“Acele edin gidiyoruz, Ahmet temkini elden bırakmadan gel” Yüzüne bakıyordum onu nereden tanıyordum ne kadar konuşmuştuk ya da ne kadar vakit geçirmiştik tanıdık geliyordu ama ne kadar tanıdığımı hatırlayamıyordum zihnimi zorlarken göz kapaklarım titredi kapatmak istemiyordum ama istemsizce kapattım.

                             🪖

Hava kararmıştı Karasu timi belirlenen bölgeye gitmek için yoldaydı bir helikopter onları alacaktı ama kar şiddetini arttırmaya başladığından ilerlemek daha zor oluyordu.

“Komutanım biraz dinlenelim çok yorulduk” Komutan kucağında uyayakalan Sare’den gözlerini çekip askerine baktı.

“Tuna, yorgun olmamız herhangi bir pusuda bize avantaj sağlamaz biraz dinlenelim” Ömer Üsteğmen konuşmuştu Tuna Yüzbaşı başını sallayarak düz görünen yere yavaşça Sare’yi koydu Sare yerde kıvrılarak Tuna Yüzbaşı’ya sırtını dönmüştü.

Ömer Üsteğmen üniformasını çıkartarak Sare’nin bacaklarına doğru serdi küçük ayakları buz tutmuştu.

“Uyanınca yemesi için erzağımızdan verelim ne kadar zamandır aç bilmiyoruz.” Tuna Yüzbaşı yerde Sare’nin yanına oturarak ona bakarak konuştu.

“Bizim öldüğümüzü sanıyormuş kendini niye suçlu hissediyor anlamadım” Ahmet Başçavuş gözetlemeye koyulurken konuştuğunda tim kulaklıklarından gelen Ahmet Başçavuşu dinlemişti.

“Onun aracı patladı muhtemelen kendi aracıyla bizim öldüğümüzü düşündüğü için kendisini suçladı” Murat Teğmen konuşmuştu.

“Tuna biraz su iç” Tuna Yüzbaşı nasıl bakıyorsa Ömer Üsteğmen onun için endilenmişti bu kurtardıkları ilk kişi değildi ama bir gariplik sezmişti.

“Uyandığında içer” İfadesiz ses tonuyla konuştuğunda Ömer Üsteğmen yanına gelmişti.

“Yetecek kadar var biraz iç” Tuna Yüzbaşı ikinci kez ikiletmeden sudan sadece bir yudum almıştı.

“Söz dinlemeyeceksin” Ömer Üsteğmen göz devirerek yerinden kalktı.

“Türk askeri gelmeyecek” Hepsi Sare’den gelen sesle ona doğru baktığında anlamsız bakışlar atmıştı.

“Türkiye gelmeyecek”

“Gülme artık”

“Midemi bulandırıyorsun bana dokunma”

“Gelecekler beni burada bırakmazlar”

“Gelmeyecek”

“Hayır sus artık gelecekler yeter!” Sare saçlarını çekmeye başladığında Tuna Yüzbaşı istemsiz ellerini tutmuştu.

“Bırak beni ne olur yeter dayanamıyorum öldür beni” Sare bağırıyordu uykusundaydı ve sayıklıyordu.

“Sare hadi uyan sadece bir kabus” Gözlerini açmamıştı ve bedeni dehşetle sarsılıyordu bağırmaya ve sayıklamaya devam etti Tuna Yüzbaşı güçlükle ellerini saçlarından uzaklaştırdığında gözlerini açarak nefes nefese ellerini tutan Tuna Yüzbaşı’ya baktı.

“Baver” Tuna Yüzbaşı kaşlarını çatmıştı.

“Bırak ellerimi” Tuna Yüzbaşı sakince bıraktığında Sare anlık olarak saldırmaya başladı.

“Sana beni bırak dedim iğrençsiniz midemi bulandırıyorsunuz, beni tehdit edip durmayu bırak asla istediğini yapmayacağımı söyledim!” Tuna Yüzbaşı Sare’yi durdurmaya çalışırken Sare yerdeki taşı alıp başına doğru götürdü.

“Haklıydın gelmeyecekler yeter artık öldür beni” Tuna Yüzbaşı bir anlığına nasıl yaklaşacağına anlam veremedi.

“Geldik, buradayız” Yumuşak bir tonla konuştu.

“Hayır hayalsin gelmeyecekler” Tuna Yüzbaşı hızla başını salladı.

“Üstündeki üniformaya bak, hadi taşı bana ver” Sare gözlerini üstüne çevirdi ay ışığı hafifçe vuruyordu bayrağa dokundu onu hissediyordu gerçek olduğuna inanamıyormuş gibi Tuna Yüzbaşı’ya baktı.

“Bu gerçek” Tuna Yüzbaşı yeniden başını salladı.

“Evet sadece bir kabustu, taşı bana verebilir misin?”Sabırla elini uzattığında Sare taşı elinden bırakmıştı Tuna Yüzbaşı’nın eline tutundu ardından öne doğru giderek ona sarıldı.

“Lütfen onlara bırakma beni” Ağlıyordu sımsıkı saran küçük kolları sanki bir anda yok olacakmış gibi onu sarmaya devam etti Tuna Yüzbaşı anlık olan sarılmaya nasıl bir tepki vereceğini şaşırmıştı kolları iki yana açıktı yavaşça Sare doğru sardı ama elleri ona dokunmuyordu rahatsız olmasından korkarak sadece öylece bekledi.

“Tuna Yüzbaşım da olmasa ne yapacaktık biz” Ahmet Başçavuşun sesini duyduğunda Tuna Yüzbaşı kaşlarını çatmıştı ama cevap vermedi.

“Canına susama Ahmet” Teğmen Biran sert sesiyle uyardı.

Sare’nin ağlaması durduğunda Tuna Yüzbaşı rahat bir nefes almıştı ne zamandır öylece bekliyordu bilmiyordu onu rahatsız etmemek için nefes bile almıyordu uyuduğunu sanmıştı aniden Sare doğrularak yere oturduğunda tuttuğu nefesini vermişti Tuna Yüzbaşı da Sare’nin yanına oturdu.

“Ömer” Ömer Üsteğmen isminin duymasıyla şaşkınlıkla Sare’ye baktı kendisini bir kaç saat öncesinde tanımadığı için şuanda ismini söylemesi garip gelmişti.

“Ahmet” Kendi kendine sayıklıyor gibiydi.

“Murat” Başını onlardan çekmeden gözlerini onlara dikmişti.

“Diğerlerini hatırlayamıyorum” Hüzünle başını eğmişti.

“Önemli değil Öğretmen hanım zamanla hatırlarsınız” Astçavuş Baran konuşmuştu Sare belli belirsiz gülümsemişti.

“Sizin öldüğünüzü düşünmüştüm” Ahmet Başçavuş hemen söze girerek yanıtladı.

“Valla biraz daha böyle söylerseniz gerçekten öldüğüme inanacağım Öğretmen hanım” Ahmet Başçavuşun sesiyle gülümsediğinde konuşmaya devam etti.

“Ben inanmıştım” Ahmet Başçavuş yeniden yanıtladı.

“Aman aman yeniden inanmayın da Tuna Yüzbaşım bugün çok efor sarfetti.” Sare anlamaız bakışlarını Tuna Yüzbaşı’ya yöneltince istemsiz olarak başını Sare’ye çevirdi.

“Ahmet hatırlat karargahta şu düşük çenene ayar çekeyim.” Sare güldüğünde Tuna Yüzbaşı şaşkınlıkla ona bakmıştı ondan böyle bir tepki beklemiyordu.

“Biraz yemek ye daha sonra konuşursunuz” Çantasını çıkarıp konservesini açtı diğer askerlerde getirdiğinde Sare eline alarak yemeye başladı.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Yemeklerini benimle paylaştıkları için minnettardım günlerdir bir şey yemiyordum bana verdikleri yemekleri köpek yalının onun önünden aldık değip yememi bekliyorlardı nasıl hala hayatta kalabildiğime anlam veremedim neyseki beni uyaran terorist bana ekmek getirdiği için sanırım biraz dayanmış olabilirdim fasulyeyi iştahla yediğimde adını bilip belki de unuttuğum yemeğe kaşığımı daldırdım aslında yalnız yemek yemeği sevmiyordum özellikle tüm gözler üzerimdeyken ama şuan hiçbir şey düşünemiyordum.

“En son ne zaman yemek verdiler?” Tuna Yüzbaşı’nın kısık çıkan sesine başımı çevirdim.

“Hiç” Sanırım hepsi şaşırmıştı şaşkın yüz ifadelerine gülmek istedim.

“Bana verdikleri yemeği köpek yalından getirdik dedikleri için midem almadı sadece bana yardım eden teroristin ekmeğini yiyordum sanırım onun sayesinde açlığa ve susuzluğa dayandım” Tuna Yüzbaşı yutkunarak dikkatlice beni izledi sonrada konuştu.

“Sana yardım eden biri mi vardı?” Başımı salladığımda enseme vuran ağrıyla bir an ellerim enseme kaydığında yüzümü buruşturdum.

“Bir şey mi oldu?” Başımı hafifçe hayır anlamında salladım.

“Bilmiyorum beni uyarmıştı sert kadınmış gibi davranma dedi, bu ne anlama geliyor anlamadım ama susmuştum Rojin onurumu kırmasaydı” Devamını getirip Sirel’den bahsetmedim bahsetsem de bana inanmazlardı.

“Sana ne dedi?” Yutkundum gözlerine baktığımda sabırsız görünüyordu ama beni incitmemek için aceleci davranmak istemiyordu.

“Söylemem doğru olmaz” Başımı eğdim ve yemeğime devam ettim.

“Ne dedi?” Şimdi sabırsızdı yutkunarak ona baktım.

“Ahad’ın bana yapmak istediği şeyle imada bulundu söylemek istemiyorum bende ona sinirlendim ve onu dövdüm” Tuna Yüzbaşı anlamsız bakışlarını bana yönelttiğinde gözlerim Karasu timine gitti bana inanamayarak bakıyorlardı iki elimi sallayarak yanlış anlaşılmayı düzeltmek istedim.

“Saç baş kız kavgası değil, ağabeyim bana dövüş tekniklerini öğretiyordu.” Tuna Yüzbaşı ve Karasu timi başını sallamışlardı Tuna Yüzbaşı yeniden konuştu.

“Kendini savundun onu yaraladın Baver’in öfkesini üzerine çektin o da seni Ahad’a teslim etmek yerine işkence etti.” Bunu nasıl anladığına anlam verememiştim.

“Sen nereden biliyorsun?” Tuna Yüzbaşı belli belirsiz gülümseyerek konuştu ya da ben hayal etmiştim neden edeyim ki bilmiyorum.

“Onun zayıflığı Rojin, o olmadan nefes almaz gerçi şimdi de nefes almıyor ama” Tuna Yüzbaşı’ya dehşetle baktım yutkunamıyordum.

“Nasıl nefes almıyor öldü mü?” Tuna Yüzbaşı ifadesiz bir yüzle bakarken hiçbir şey diyemedim.

“Ya kuşlar yiyordur ya da kurtlar ben kurtları tercih ederim.” Murat Teğmen konuştuğunda ona baktım ama onun sırtı dönüktü.

“Neyse yemeğini ye yola çıkacağız” Başımı sallayarak yemeğimi yedim.

BÖLÜM SONU

Loading...
0%