@sidelyacicegi
|
UYGULAMA SORUN ÇIKARTIYOR AMA BÖLÜM YAYINLAMAYA ÇALIŞIYORUM LÜTFEN EMEĞİMİN KARŞILIĞI OLARAK OY VE YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN DÜŞÜNCELERİNİZİ MERAK EDİYORUM 💙🥰🖤
“Seni öldürücem Komutan, ölümün benim elimde olacak seni cayır cayır yanan bir ateşte yakacağım!” İçindeki acıyı haykırarak akıtmak istiyordu akıttığı acının Baver’in vücudunda birleşmesini ve onu hayata döndürmesini umuyordu ama soğuk bedeni gözlerinin önündeydi.
“Kar yüzünden yürüyemeyen bir kızla fazla uzaklaşamazlar hemen peşlerine düşün, onlara öyle şeyler yapacağım ki Türkiye’nin yüreği acı içinde kavrulacak benden aldıkları bir can için onların milletinden yüzlerce can alacağım!” Rojin intikam kokan nefesini karşısındaki cesede yöneltti.
“Sen benim yurdumdun şimdi ben senin cesedini önüme atanların mezarı olacağım!” Rojin adamlarına keskin gözleriyle emirler vererek gitmelerini emretti.
Sare yemeğini yemişti kar şiddetini iyice arttırdığı için zaten üşüyen ayakları artık ceketin altında titremekten kendisinden geçecek gibiydi içindeki kazak yırtık olduğundan ceketi sıcak tutmaya çalışsada çıplaklığı onu daha da üşütüyordu.
Tuna Yüzbaşı doğruldu üstündeki uzun kolluyu çıkardı içinde ince bir uzun kollu içlik vardı Sare onu dikkatle izlerken gözlerini kırpıştırarak baktı. SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN Yemeğimi bitirdikten sonra ayaklarıma serilen ceketi sıktım titriyordum içimde zerzele kopuyor gibiydi kazağımın açık kısımlarından ceketin altından soğuk tenime vuruyor tenim dehşetle kasılıyordu ama ayaklarımı soğuktan hissedemez hale gelmiştim ben öylece ayaklarımı sıkarken yanımda bir hareketlilik sezdim Tuna Yüzbaşı bir anda üstünü çıkarmaya başladığında gözlerimin önüne Baver gelmişti korkuyla titredim vücudumun her yeri yanıyordu bileklerimi, parmaklarımı çoğu kez hissedemiyordum kolumun kalkacak dermanı yoktu.
Tuna Yüzbaşı bana döndüğünde korkuyla gözlerimi kırpıştırdım ne yapmaya çalıştığına anlam veremiyordum.
“İçindeki kazak yırtık sadece ceket seni sıcak tutamıyor bunu giymene yardım edebilir miyim?” Şu soğukta üzerinde ince bir uzun kolluyla kalması fikri tamamen beynimin aynı hızda başımı iki yana sallamamla eş değerdi.
“Titrediğinin farkında değil misin vücudun fazlasıyla kasılıyor” Doğruydu elimde değildi olduğum yerde titriyordum.
“Sen” Bana anlamsız bakışlarını yöneltti sonra devam ettim.
“Yani ben üşüyorsam sen daha çok üşüyorsundur” Üzerindeki ince uzun kolluyu işaret ettiğimde bana hızla başını salladı.
“Ben alışkınım üşümeyecek kadar çok zaman geçirdim dağlarda hissetmiyorum” İnanmalı mıydım emin olamadan bana doğru adımladı üzerimdeki ceketin fermuarını aşağıya çektiğinde bileklerimi ayağımdan istemsiz çekmiştim ama öyle bir ağrı saplandı ki hızla hareket ettiğime pişman olmuştum bir anda iki büklüm olunca Tuna Yüzbaşı çatık kaşlarıyla bana sinirle baktı.
“Arkanızı dönün!” Sert emriyle bana dönük olan bir kaç asker hızla arkasına dönüp nöbetlerine devam etmişlerdi Tuna Yüzbaşı ise hiçbir şekilde gözlerini gözümden ayırmadan ceketi tamamen açıp kollarımdan indirdi. Utanıyordum dudaklarımı birbirine bastırıp ona baktım o ise asla gözlerini göğüslerime çevirmemişti dikkatli bir şekilde kazağı üzerimden alırken vücudum tenime çarpan soğukla vücudum dehşetle sarsıldı.
Kazağı üzerimden tamamen sıyırdığından çıkardığı uzun kolluyu hızla üstüme geçirdi bunu yaparken tamamen yüzüme bakıyordu utandığım için gözlerimi kaçırıp duruyordum uzun kolluyu tamamen giydirdikten sonda ceketini yeniden giydirdi sonrasında fermuarı çektiğinde sıcaklık bedenime hızla yayıldı ayaklarımda ki kimin olduğunu bilemediğim ceketide ceketimin üstüne geçirdi artık üst tarafım hiçbir şekilde üşümüyordu ama çıplak ayaklarım titriyordu. Tuna Yüzbaşı yanıma oturarak postallarını çıkardı ardından yünlü çoraplarını çıkartarak ayaklarıma geçirdi ardından ayakkabılarını giydi ve askerlerine doğru baktı.
“Birinizin ceketine ihtiyacım var gönüllü olan var mı?” Tuna Yüzbaşı’nın sesiyle anından tüm askerler ceketlerini çıkarmaya başladığında minnetle onlara gülümsedim.
“Biran sen getir yakınsın” Bize en yakında duran askerine seslenmişti ceketini verdiğinde ayaklarımın etrafına sararak çorabın ıslanmasına engel oldu yünlü çorabı yumuşak ve sıcaktı.
“Az önce düşündüm aslında ama kendinde değildin dokunarak rahatsız etmek istemedim şuanda bizi tamamen hatırladığını varsaydım” Ona gülümsediğimde bana ifadesiz bakmıştı belki de üşüdüğü içindi ya da askerlerinin ağzına laf vermek istemiyor da olabilirdi.
“Komutanım ceketimi alın bende iki uzun kollu var zaten” Askerlerinden biri konuştuğunda Tuna Yüzbaşı hızla başını iki yana salladı.
“Üşütme nöbetine devam et” Askeri başını iki yana salladı.
“Komutanım şuanda size ihtiyacımız var bırakın vereyim” Tuna Yüzbaşı başını sallayarak yeniden konuştu yüz ifadesinden hiçbir şey anlayamıyordum.
“Ceket kalsın uzun kollunu ver yeter” Askerinin yüzü hayır anlamında burkulsa da Tuna Yüzbaşı’nın ısrarlı bakışlarına teslim olmuştu ceketini çıkarıp üstündeki kalın uzun kolluyu çıkartıp Tuna Yüzbaşı’ya verip daha sonra ceketini giymişti.
“Artık acele edelim, seni kucağına alacağım?” Soru soran bakışları bana yöneldiğinde başını hafifçr salladım ardından belimin ve ayaklarımın altından tutarak hızla yükseldik onunla göz göze gelmemeye çalışıyordum.
Askerlerle birlikte ilerlediğimizde yerlerin kaygan olmasından dolayı Tuna Yüzbaşı dikkatli bastığından emindim ardından çıt diye bir ses geldiğinde tüm askerler anında o sese odaklanmıştı korkuyoa Tuna Yüzbaşı’ya sindim. Korkutuğumu anladığı için beni sımsıkı tutup konuştu.
“Bir şey yok” Ona güvenmek istedim sanırım şuan sadece ona güveniyordum o dışında herkes bana zarar verebilirmiş gibi geliyordu.
YAZARIN KALEMİNDEN
Tuna Yüzbaşı kucağında etrafına ürkerek bakıp ardından en ufak seste göğsüne sığınan kıza bakarken gülmemek için kendisiyle savaşıyordu ama onunla dalga geçtiğini düşünsün istemedi gözlerini önüne çevirdi.
Yaklaşık 1 ya da 1.5 saat sonra buluşma yerine yaklaşmışlardı yolda temkinliydiler henüz hiçbir şeyle karşılaşmamışlardı Ömer Üsteğmen hızla başını Tuna Yüzbaşı’ya çevirdiğinde gözleriyle anlaşarak başıyla eğil işareti yaptı Tuna Yüzbaşı önündeki kayalığa eğilip Sare’yi yanına bıraktığında etrafına baktı.
“Belli etmeden eğilip bir yere sığının” Ömer Üsteğmen sadece timin duyabileceği kadar kısık çıkan sesle konuştu askerler anında bulundukları yere sinmişti Sare ise korkuyla Tuna Yüzbaşı’nın sırtına bakıyordu.
“Ömer ne gördün?” Tuna Yüzbaşı kısık çıkan sesiyle konuşmuştu.
“Karşıda tam sağdaki kayalığın yanında aptalın başındaki şaldan anladım kendisini” Tuna Yüzbaşı arkasına döndü korkuyla sırtındaki uzun kolluyu tutan Sare’ye bakıyordu.
“Ömer ateş etmeden asla ateş etmeyin bekleyeceğiz” Askerler kulaklıklarından gelen Tuna Yüzbaşı’nın sesiyle onaylar şekilde konuştular.
“Bunlar niye durdu?” Terorist yanındaki teroriste baktı bir anda yere çöküp saklanan askerlere bakıyorlardı.
“Kimi gördü lan bu kanı bozuk Türkler” Kısık bir sesle sinirini yanındaki teroristin yakasını tutarak kendisine çekip konuşmuştu.
“Bilmiyorum” Terorist eğer askerleri infilak edip Sare’yi alamazlarsa Rojin’in kendisine neler yapabileceğini hayal edince buradan öylece çıkmak imkansızdı.
“Ateş edeceğiz” Terorist emri verdikten sonra bağırdı.
“Komutan, Komutan ahh be Komutanım başına ne büyük iş açtın hemen saklandınız, bak eğlenceli olmadı böyle kalbine sıkmayı planlıyordum!” Tuna Yüzbaşı çatık kaşlarıyla konuştu.
“Gözlerimin içine bakarak sık diye saklandım beni yakından gör diye!” Terorist sinirli bir gülüş bahşetti.
“Yapma böyle ama ver Öğretmeni bende sizin canınızı bağışlayayım!” Ömer Üsteğmen yine olduğu gibi matrak bir kahkaha ile cevapladı.
“Canımızı mı bağışlarsın çok korktum bak titriyorum kelebeğim!” Ömer Üsteğmen’in kahkahasına terorist sinirden çatlayan bir sesle cevap verdi.
“Seni gebertirken de böyle konuşacak mısın Komutan?” Ömer Üsteğmen yeniden konuştu.
“Gel kelebeğim gel uzun zaman oldu seni görmeyeli gel de öpeyim seni!” Terorist sinirle ateş ettiğinde Ömer Üsteğmen’in arkasına saklandığı kayaya isabet etmişti ardından teroristler yoğun ateşe başladığında Karasu timi de karşılık veriyordu.
“Yuva 1 beni duyuyor musun?” Tuna Yüzbaşı telsizini eline alarak konuştu.
“Burdayım Tuna söyle” Albay gergin bekleyişine Tuna Yüzbaşı dahil olduğunda hızla telsize doğru konuştu.
“Komutanım buluşma noktasına 5 kilometre kala terorist baskınına uğradık hepimiz iyiyiz ama mühimmatımız bitebilir bize hava savunma desteği gerek” Tuna Yüzbaşı gerginlikle konuşurak kayanın ardından kendilerine sıkmakta olan teroristin başını sıktı ardından hızla kayanın arkasına sinmişti.
“Hemen harekete geçiyorum biz gelene kadar dayanın evlatlar” Karasu timi ve teroristler çetin bir çatışmaya girmişti ve mühimmatları giderek azalıyordu.
“Komutanım sayıca üstünler!” Astçavuş Baran konuşmuştu.
“Ee ne yapalım şimdi Baran teslim mi olalım!” Ömer Üsteğmen bağırdığında Baran Astçavuş başını iki yana sallayarak konuştu.
“Yok Komutanım eğer olurda mühimmatımız biterse bir bombayı ayırdım” Tuna Yüzbaşı sertçe konuştu.
“Saçma sapan konuşma Baran ölmeye gelmedik dedim sık şunun kafasına” Tuna Yüzbaşı’nın emriyle anından emri uygulamıştı Ömer Üsteğmen eline bombayı aldı pimi çekti ve onlara doğru attı yaklaşık 10 teroristin olduğu bölge büyük bir gürültüyle patladı ve havaya uçan bedenler toz bulutunun ardından şaşkınlıkla uzaklaşmaya çalışan teroritleri bir bir indirmişlerdi.
“Komutanım son mermilerimi dizdim!” Tuna Yüzbaşı Ahmet Başçavuş’un sözleriyle silahını gerginlikle sıktı kendiside farksız sayılmazdı.
“Çoğumuz son mermileri dizdik!” Tuna Yüzbaşı arkasına kendisini uzun kollusundan tutup doğrulmasını engelleyen Sare’ye çevirdi.
“Sare hanım korktuğunuzu anlıyorum ama siz beni böyle tutarsanız ben nasıl doğrulup teroriste sıkacağım.” Sare ellerine bakarak aniden çekti kendiside farkında değildi.
“Beni istiyorlarsa onlara verin yoksa burada öleceksiniz.” Sare’nin fısıltıyla çıkan sesine karşılık ters ters bakarak konuştu.
“Madem seni onlara teslim edecektik biz bunca zahmete niye girdik Sare Allah aşkına lütfen sus!” Sesi yüksek çıktığı için Sare korkuyla biraz mesafe koyarak yükseldi ardından Tuna Yüzbaşı hızla kendisine çekerek kurşundan kaçınmasını sağlamıştı.
“Ne diye çıkıyorsun burada kal sakın başını çıkarma” Sare korkuyla başını salladığında Tuna Yüzbaşı silahını alarak dürbününden baktı ve adım adım kendilerine yaklaşam teroristlere sıktı.
“Ben bittim!” Başçavuş Kerim konuşmuştu ardından bir kaç asker de aynısını dediğinde Tuna Yüzbaşı şimdi gerginlikten kaskatı olmuştu.
“Bakın geride kim kalırsa kalsın onun tek görevi Öğretmeni sağ salim buradan çıkarmak henüz mermisi bitmemiş olanlar burada kalsın diğerleri biz onları oyalarken Öğretmeni buluşma yerine götürecek.” Hakan, Mehmet, Yuşa, Caner, Baran hızla Tuna Yüzbaşı’ya temkinli bir şekilde yaklaşmaya çalışırken mermisi bitmemiş olanlarda onları koruyordu.
“Hakan Komuta sende Sare’yi buluşma yerine götürün” Baran Astçavuş Sare’yi kucağına alırken 5 asker yavaşça temkinli bir şekilde ilerliyorlardı onlara gelebilecek her kurşunu Ahmet Başçavuş engellerken silahında sadece 3 mermi kalmıştı.
“Hakan ne kadar uzaklaştınız?” Tuna Yüzbaşı gerginlikle bekledi.
“Sesler uzaktan gelmeye başladı ilerliyoruz.” Tuna Yüzbaşı yeniden konuştu.
“Acele edin helikopter bekliyor” Ömer Üsteğmen gerginlikle Tuna Yüzbaşı’ya baktı ama belli etmeyerek güldü ve konuştu.
“Eee Tuna şehit mi oluruz dersin?” Tuna Yüzbaşı gerginlikle ona baktı.
“Emanetimiz yerine ulaşsın olsakta önemli değil” Geride kalanlar son mermiye kadar kullandıklarında kayaların arkasına gizlenerek öylece beklediler.
“Hakkınızı helal edin Yavuz Komutanım bende çok emeğiniz var” Tuna Yüzbaşı telsizinden Albayına seslenmişti onu bir baba figürü olarak görüyordu zaten baba kelimesine başka koyabileceği oraya yakın olan hiçbir insan yoktu yetimhaneden sonra bu hayatta kimseyi bu denli önemseyeceğini düşünmemişti ama içten içe ondan ayrılacağına üzülüyordu.
“Evlat az daha dayanın geliyorlar” Tuna Yüzbaşı gözlerini kapadı gülümseyerek bekledi.
“Komutanım sıfıra sıfırız Sare’yi 5 askerimle gönderdim muhtemelen varmak üzereler siz gelene kadar dayanmak mümkün mü bilemem ama esir olmaktansa kendimi patlamayı tercih ederim.” Albay belli belirsiz bir hüzünle gerginlikle konuştu.
“Evlat sakın az daha dayanın oğullarımın şehit haberini almayayım!” Tuna Yüzbaşı kendisine yaklaşan teroristi bacağından yakalayarak aşağıya çekti pantalonunun bacak kısmında ki bıçağı hızla aldı ve teroristin göğsüne sapladı.
“Yavuz Komutanım, siz çok iyiydiniz her zaman sizi gururlandırmak istemiştim her görevden geldiğimizde o gururlu bakışınız için yüzlerce görevden zaferle gelmek istedim size minnetarım beni vatanıma hayırlı bir asker olarak yetiştirdiğiniz için” Ömer Üsteğmen diğer silahına göre küçük olan silahı teroristin kafasına sıktığından telsizinden Albayına sesleniyordu.
“Bende Ömer Üsteğmenime katılıyorum Komutanım size minnettarım” Hepsi aynı sözleri söylediğinde birbirlerine gülümseyerek baktılar.
“Ama öyle kolay şehit olmak yok bizimle çok terorist götürmek gerek!” Murat Teğmen kendisine saldıran teroristi çekip silahını göğsüne doğrulttup sıktığında güçlükle konuşmuştu.
Süregelen dakikalar sonrasında onlara esir olmadan teroristleri indirebildikleri kadar indirmişlerdi ama bunu yaparken günlerdir yolda olmanın ve şuanki yorgunluklarından da dolayı bunu yapmak giderek zorlaşıyordu.
“Hakan vardınız mı Öğretmen hanım güvende mi?” Tuna Yüzbaşı gerginlikle bekledi cevap gelmeyince vücudu kaskatı kesildi.
“Hakan!” Cevap gelmeyen her saniye vücudunun aldığı gerginliğe kafayı yiyecekti.
“Komutanım biz helikoptere vardık Sare hanımı bindirdik geliyoruz!” Tuna Yüzbaşı telaşla yanıtladı.
“Binin helikoptere gidin!” Hakan telsizin ardından telaşla başını salladı.
“Olmaz Komutanım sizi orada bırakamayız” Tuna Yüzbaşı teroristi yere serip silahını başına ateşlediğinde yeniden konuştu.
“Sana emrediyorum asker helikoptere binin ve gidin Sare’yi güvenle çıkartın buradan hemen!” Hakan emri uygulamak istemesede emir Komutanından geliyordu emri uygulamaya mecburdu.
“Şimdi ölebilirim emanetim güvende” Tuna Yüzbaşı kısık sesle konuştuğunda askerleride onunla aynı düşünceyi paylaşarak derin bir nefes verdi.
“Murat sende vardır bir tane” Murat Teğmen kayanın arkasından konuştu.
“O halde hakkınızı helal edin Komutanım!” Tuna Yüzbaşı başını sallayarak konuştu.
“Helal olsun aslanlar sizi Komuta etmek hayatımdaki en güzel şeydi hepinizle gurur duyuyorum sözümü çiğnetmediniz emanetimizi güvenle teslim ettik.” Hepsi güldüğünde teroristler onlara kafayı yemiş gibi bakıyorlardı. TUNA KIZILHAN’IN AĞZINDAN Hayatımı önüne koyduğum vatanım için şehit olmak benim için bir onurdu yıllarca kimsesiz büyüdüğüm yetimhane koridorlarında yalnızlığıma eşlik eden ve emrimden bir kez olsun şüphe duymayan Karasu Timine öncülük ettiğim için kendimle ve timimle gurur duyuyordum.
Her şeyden önce verdiğim sözü tutmuştum Sare Öğretmeni timimle kurtarmıştım kaçırıldığını öğrendiğimizde görevden gelmiştik yorgunduk ama bir kez bile bunu belli etmeyen timime minnetle gülümsedim hayatımda kimsesizliğime aile olan bu 12 asker yine beni yanıltmamıştı onlar asker arkadaşımdı, kardeşimdi, canımdı uğruna canımı feda edeceğim silah arkadaşlarımdı şimdi yapmak zorunda olduğum en kötü emri verecektim kendimin ve timimin şehit emrini dudaklarımın arasında tutuyordum. Murat Teğmenin ellerinde tuttuğu bomba birazdan patlayacaktı benden emir bekliyordu.
Gözlerimi anlık olarak kapadım gözlerim önüne korkak küçük kız çocuğu belirdi kendini bile hatırlamayacak düzeyde korkuyla etrafına bakan o güzel kız çocuğu, onu kurtarmıştım son görevimi yapmıştım göğe baktığımda düşen karların üzerinde cansız bedenimi hayal ettim onu kanımızla süsleyecektim belki tek vücut kalmayabilirdim ama yinede mutluydum en azından bu vatan uğruna ölüyordum ölecek bir sebebim vardı ama ne güzel bir sebepti, Murat Teğmene başımı salladım pimi çekti tek yapması gereken bombayı yere önümüze bırakmaktı hiç kuşku duymadı gözlerini bana dikti ve başını salladı. BÖLÜM SONU |
0% |