Yeni Üyelik
19.
Bölüm

U.S 17. BÖLÜM KABUSLAR

@sidelyacicegi

UYUYAKALMIŞIM VE UYANDIĞIMDA HEMEN KOŞUP BÖLÜM ATTIM GÜZEL VE BİRAZ PSİKOLOJİLERİ ALT ÜST EDECEK BİR BÖLÜMLE GELDİM VE BU BÖLÜMDE SARE VE TUNA BENCE BİRBİRİNE FAZLASIYLA ALIŞTI NEYSE SPOİ VERMEMEYİM SİZE KEYİFLİ OKUMALAR OKURKUŞLARIM LÜTFEN OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN💕💙❣️🫶🏻🫀

“Türkiye gelmeyecek Sare boşuna uğraşma” Pis bir sırıtış kulaklarımda belirdi beni ele geçiren o güçlü kahkahası bedenimi kaskatı yapıyordu.

“Türk askerinin seninle uğraşacağını sanmıyorum, sen çöpten başka bir şey değilsin.” Gözlerimi açmak istesemde yapamıyordum gözümün önündeki görüntüler beni sarıyordu ayaklarımı kollarımı hareket ettirip dehşet içinde titriyordum.

“Türkiye gelmeyecek” Ağzımdan ufak bir inilti çıktı ağlıyordum.

“Gelecek” Güçlükle beni ele geçiren kasvetli duyguya direndim.

“Türk askeri gelmeyecek” Başımı iki yana salladım ellerim ayaklarım yumuşak bir şeyin üstünde deli gibi hareket ediyordu.

“Seni kim önemsesin” İğrenç kahkahası yüzümün her yerindeyken gözümün önünde beni taşıyan biri belirdi.

“Tuna, Tuna Yüzbaşı” Sesim çıktı mı ya da çıkmadı mı bilmiyordum sadece gerçekten geldi mi merak ediyordum.

“Tuna, Tuna Yüzbaşı!” Baver’in kahkahasının ardından sesim güçlü bir çığlık gibi çıkmıştı beni taşıyan adama zincirli ellerim ve ayaklarımla ulaşmak istiyordum ruhumu duysun istiyordum.

“Lütfen beni bırakma yalvarırım beni burada bırakma Tuna Yüzbaşı, lütfen yalvarırım bırakma beni” Ona sesleniyordum tüm gücümle haykırdım Baver saçlarımdan tutup yüzüme iğrenç bir şekilde gülüyordu.

“O hayal, kafayı yemek üzeresin!” Güçlü bir ses zihnimi ele geçirdi ve deli gibi bağırdım Tuna Yüzbaşı ve Karasu Timi hayal olamazdı onlara dokundum, hissettim oradalardı hayır kafayı yemedim ben istemiyorum aynı şeyleri yeniden yaşamak istemiyorum.

“Bırak!” Yumuşak bir şeyin üstünde deli gibi çırpındığımı hissediyordum.

“Sare, Meleğim” Bu da neydi bu ses de kimindi Baver bana aklımı oynatacak şeyler yapıyordu ben çıldırmak üzereydim ellerimi saçlarıma getirdim bir elim çok ağırdı onu kaldırtmamıştım bu yükte neydi görüntülerin hafızamdan yok olmasını istiyordum.

YAZARIN KALEMİNDEN

Odadaki koltukta oturmuş kardeşini seyreden Aren onun vücuduna bakıyordu mosmor olan vücudu karşısında yutkanamadan acıyla gözlerini dolduruyordu bugüne dek onun acı çekmemesi için kendini sayamacağı kadar feda etse de gözlerinin önündeki manzaraya baktıkça içi gidiyordu.

Bir ses duydu ya da bir inilti, çığlıkta olabilirdi Sare yatakta titriyor hızla hareketleniyor ve dehşetle sarsılıyordu gözleri Meleğini görür görmez hızla yanına gidip seslendi ama Sare onu duyamıyordu.

“Meleğim bak abin burda sakinleş güvendesin” Yumuşak ses tonuna Sare tepki vermeden yatakta dehşetle sarsılmaya devam etti.

“Güzelim, her şeyim ne olur beni duy” Aren ne yapacağını bilemez halde odada gezindi daha sonra Sare’nin ellerini saçlarından çekmeye çalıştı sağ elinin bileği ve sol elindeki 3 parmağı alçıdaydı ama buna rağmen saçlarını çekmeye çalışıyordu. Sare korkuyla dehşetle daha fazla çırpındı.

“Tuna Yüzbaşı, hayal değildi bırak beni ne olur!” Aren’in Sare’nin yakarışlarına içi gidiyordu.

“Beni kurtarmaya geldiler işte gülme sen kaybettin, bırak beni özgür bırak!” Aren, Sare ile konuşmaya çalışsada fayda etmiyordu Sare onu duymuyordu.

“Tuna, Tuna Yüzbaşı geldin biliyorum neredesin!” Aren kız kardeşine ulaşamıyordu ellerini çekmeye çalışsada daha güçlü sarsılıyordu.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

Bir el bileklerimi kavradığında dehşetle geri çekilmek istedim başımda söylenen hiçbir sözü anlayacak kabiliyetim yoktu sadece kulaklarımdan gitmeyen o pis gülüşü zihnimden silmek istiyordum.

Gözlerimi açtım aydınlık tüm zihnimin alev almasına sebep olmuştu karşımda bana yaklaşmaya çalışan biri vardı kimdi bu beni kime teslim etmişlerdi.

“Bırak beni!” Boğazım artık bağırmaktan acıyordu.

“Meleğim benim abin” Dehşetle sarsıldım benim bir ağabeyim mi vardı yatakta doğruldum kolumda bir kablo vardı bu da neydi kafayı mı yemiştim hayal mi görüyordum.

“Dokunma, yaklaşma Baver haklıymış, Tuna Yüzbaşı ve Karasu Timi hiç gelmemiş sende kimsin beni kime teslim ettiler!” Hızla uzaklaşmaya çalışırken karşımdaki kişi benimle konuşmaya çalışıyordu hiçbir ses duyamıyordum ya da algım açık değildi yataktan doğruldum çıplak ve sargılı ayaklarımı zemine bastım çok soğuktu neden sargılıydı kavrayamadım.

“Dokunma bana, benim zihnimle oyun oynuyorsun, Tuna Yüzbaşı gelmişti bana elini uzattı hissettim beni taşıdı bunlar yalan olamaz!” Karşımdaki kişi bana yaklaşmaya çalıştığında hızla odadaki pencereye doğru koştum pencereyi açıp bir bacağımı uzattım.

“Yaklaşma benden istediğini yapmayacağım!” Hızla benden uzaklaşarak kapıyı açtı bende gözlerimi dışarıda karınca sürüsü gibi görünen insanlara diktim.

YAZARIN KALEMİNDEN

“Tuna, yani Tuna’ydı sanırım!” Tuna Yüzbaşı askeriyle konuşurken kendisinin haykırır gibi çağırılmasına şaşkınlıkla başını çevirdi.

“Sare bana inanmıyor çok kötü durumda onu başkasına teslim ettiler sanıyor, pencerenin kenarında kendisini atacak!” Tuna Yüzbaşı şok içinde hızla odaya girdiğinde Sare’yi pencereden ayağını uzatmış dışarıyı izlerken bulmuştu tüm bedeni uyuşmuştu bir an öylece izledi.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

“Sare” Tanıdık bir ses zihnimin kenarlarında dalgalar halinde vücuduma yayıldı.

“Bak ben buradayım” Kulaklarımın aşina olduğu bir sesle yaklaşıyordu.

“Benim Tuna Yüzbaşı” O sesi tanımıştım kulaklarımın aşina olduğu güvende hissettiğim o ses benim tüm iliklerime işlemişti.

“Tuna Yüzbaşı sen misin?” Başımı karınca sürüsünden çekerek oraya baktım ama görüntü bulanıktı yine ellerini uzatmış endişeyle bana bakıyordu benim için endişelenen biri mi vardı?

“Benim buradayım seninleyim, hadi elini ver.” Başımı salladım yeniden hayal olmasından korkuyordum.

“Hayalsen” Bir adım atmıştı ama korkmadım istemezice güveniyordum.

“Elime dokun hayal olmadığımı anlayacaksın.” Sol elimi uzattım güçlü eli hemen elimi avcunun içine almıştı alçının kapattığı orta, yüzlük ve serçe parmağım dışında dışarıda olan iki parmağım onun teninin sıcaklığını kavradı ve güven veriyordu.

“Şimdi seni oradan indirebilir miyim?” Gözlerim ellerindeydi o buradaydı onu hatırlıyordum ama beni neden birine teslim etmişti?

“Beni neden başka birine teslim ettin sana güveniyordum?” Başını iki yana salladı elim artık titremeyi bırakmıştı.

“Hayır seni başka birine teslim etmedim hastanedesin, güvendesin, benimlesin” Sakince konuşuyordu bende sıcacık olan eline bakıyordum.

“Sana güveniyorum” Derin bir nefes bıraktığını duydum.

“Şimdi seni oradan indirebilir miyim?” Başımı hafifçe salladım biraz daha yaklaştı sol elini belimin üstünde hissettim beni kucağına sakince almıştı bende kollarımı korkuyla boynuna doladım bacaklarım iki yana açık belinde dururken kollarım boynunda başım göğsündeydi hissettiğim o rahatlatıcı koku tanıdıktı gerçekten hayal değildi.

“Şişş sakin buradayım, güvendesin” Benimle konuşurken uyuyacak gibiydim hiçbir şey hissedemiyordum.

“Yanımda senin için endişelenen biri daha var” Başımı kaldırıp yüzüne baktım gülümsüyordu.

“Abinle konuşmak ister misin?” Benim bir Ağabeyim mi vardı başımı salladım beni yavaşça indirdi ama sağ eli düşmemem için belimde duruyordu.

“Bak, abin seni bekliyor senin için burada” Gözlerimi Tuna Yüzbaşı’nın arkasındaki adama çevirdim ve çevirmemle tüm anılar zihnime üşüştü.

“Abi” Bana belli belirsiz bir adım attı.

“Meleğim” Yüzü dehşet içerisindeydi yine ona aynı şeyi yaşatmıştım.

“Ona sarılmak ister misin?” Gözlerimi Tuna Yüzbaşı’ya çevirdim başımı salladığımda beni yavaşça bıraktı ve yeniden güçlü bir kol beni sıkıca sardı ağabeyimin o tanıdık kokusunu özlemiştim ağlamaya başladım.

“Neler oluyor!” Hiç tanımadığım bir ses duydum irkildiğimde ağabeyim daha sıkı sardı.

“Sesini biraz alçalt lütfen kendisinde değildi pencereden atlamak istedi onu psikolog ile görüştürür müsün?” Bir kadına bakıyordu kadının gözlerinde tuhaf bir şey vardı sinirli miydi bilememiştim garip bir ifadeyle Tuna Yüzbaşı’ya bakıyordu sanki izlediği manzaradan rahatsızlık duymamak için kendisiyle savaş içerisindeydi yoksa benden tiksinmiş miydi?

“Psikolog çağırırım, her neyse dinlenmesi gerek odadan çık lütfen” Tuna Yüzbaşı başını salladı çıkmak için hareketlendi.

“Hayır!” Artık bağırmaktan kısılan ses tellerim tepinmek üzereydi.

“Kal” Gözlerimi gözlerine diktim bir bana bir de kadına baktı.

“Sanırım kalmalıyım” Arkasına dönüp bana gülümsediğinde ona gülümsemiştim.

“Odanın steril olması gerekiyor Tuna, lütfen dışarıya çıkar mısın artık” Onun kolunu tutmuştu kaşlarımı çattım bu nedense hoşuma gitmedi.

“Yeterince korktu, farkında mısın az önce kendisini pencereden atıyordu.” Tuna Yüzbaşı hafifçe sinirlenmeye başlıyor gibiydi.

“Sonuç olarak yanında abisi var ve ben onun doktoruyum bebek değil ilgilenmeni gerektirecek bir durum yok!” Ağabeyim başını kadına çevirdiğinde çatık kaşlarla ona baktı.

“Farkında mısın bilmiyorum ama biz bu kızı Alışveriş merkezinden getirmedik teroristlerin elinden alıp getirdik şuanda sağlıklı düşünememesi onu farklı bir şey yapmaz, kendine gel Haze sen doktorsun!” Doktor sinirle Tuna Yüzbaşı’ya bakarken ona sinirlenmeye başlıyordum daha doğrusu Sirel sinirleniyordu.

“Çık dışarı Tuna!” Sert çehresini yine Tuna Yüzbaşı’ya dikmişti.

“Kalmasını istiyorum onun yanında güvende hissediyorum bir sakıncası mı var ayrıca benim nasıl olduğumla ilgilenmen gerekmiyor mu sonuç olarak acıyı çeken benim” Ağabeyim beni kucağına almıştı yatağa yatırırken gözlerimi doktoruma diktim şuanda nasıl olduğumla ilgilenmesi gerekirken Tuna Yüzbaşı’yı azarlamasına sinir olmuştum.

“Bir doktorun hastadan önce refakatçileriyle uğraşmasına anlam veremedim.” Tanıdık o ses zihnime üşüştü ve tüm çocukluğum gözlerimin önünden geçti.

“İmre, sen misin?” Ağlıyordum onu özlemiştim.

“Siz kimsiniz benim doktorluğumu sorguluyorsunuz lütfen hiçbir şey bilmeden yorum yapmayın.” İmre gözlerini kadına dikti sinirlendiğini hissedebiliyordum bir adım attı ve ona yaklaştı.

“Ortapedi ve travmatoloji cerrahıyım ve ben hastalarımla böyle bir konuşma içerisinde bulunmuyorum onları iyileştirmek benim görevim ve siz neredeyse Sare’nin neden geldiğini sorgulayacak gibisiniz eğer işinizi yapmakta güçlük çekiyorsanız hastane yönetimiyle konuşup Sare ile ben ilgilenebilirim.” Tuna Yüzbaşı başını İmre’ye çevirdi hiçbir şey söylemeden öylece izliyordu.

“Pekala odada fazla kişinin bulunmasını istemiyorum lütfen çıkın diretirseniz güvenliklere söyleyeceğim!” İmre dişlerini sıktı bunu kasılan çenesinden görebiliyordum.

“Ben dışarıdayım, gitmiyorum seni camdan izliyor olacağım her baktığında beni görebileceksin.” Tuna Yüzbaşı yanıma yaklaşıp güven veren ifadesiyle konuştuğunda hüzünle başımı salladım.

“Bende gideyim Meleğim, İmre kalsın yanında özlemişsindir.” Başımı sallayarak gülümsedim.

“Ya beni özlemez mi yerim ben onu” İmre koşarak yanıma geldiğinde ona sarıldım huzurlu olduğum nadir yerlerden biriydi beni koruyacağına kollayacağına ve kimsenin bana ulaşmasına izin vermeyeceğine emin olduğum o kollara sarılıyordum.

“İyi olacaksın sana inanıyorum sen güçlüsün güzelim ağrıların hafifleyecek vücudunda tek bir iz kalmayana dek iyi olacaksın söz veriyorum.” Benim yatağa uzanmamı sağladı ve örtüyü üzerime örttü kasılan bedenim acıyla kavruluyordu.

“Annem geldi mi?” Hüzünle sorduğumda İmre başını salladı.

“Uyanmanı beklerken dışarda uyudu, biraz yol yorgunu ama uyandığını söyleyeyim gelsin hemen” Başımı sallayarak gülümsedim.

YAZARIN KALEMİNDEN

“Yaptığın çok ayıptı Haze, bu doktorlukta etik mi?” Tuna Yüzbaşı sert çehresini Haze’ye dikmişti.

“Onunla gereğinden fazla ilgilenmene anlam veremedim kurtardın, getirdin işte daha fazla burada durmana gerek yok.” Tuna Yüzbaşı sinirli yüzünü Haze’ye yöneltti kendisine ne yapıp ne yapmaması gerektiğinin söylemesinden nefret ediyordu.

“Eğer gitmiş olsaydım o kız kendisini aşağıya atardı sen hastanenin psikoloğunu çağıracağına beni odadan kovma peşindesin kızla gidip ilgilenmen gerekmiyor mu hala bana laf sokma derdindesin amacın ne senin?” Haze yaklaşarak aradaki mesafeyi kapadı.

“Sana dokunmasından nefret ediyorum.” Tuna Yüzbaşı bir adım geriledi.

“Sen bizi kendi kafanda ne sanıyorsun Haze?” Haze gözlerini Tuna Yüzbaşı’ndan çekmeden konuştu.

“Azıcık görsen çok şey sanacağım, neyse gidiyorum.” Tuna Yüzbaşı sinirle giden Haze’ye baktı bu durumdan hoşlanmamıştı.

“Sanırım sevgilin farklı bir şey sandı kıskanması bu durumda normal Yüzbaşı” Aren onların tartışmasına kulak misafiri olmuştu.

“Sevgilim değil böyle saçma sapan şeylere vaktim yok, daha doğrusu hiçbir şeye vaktim yok.” Aren başını sallayarak yanıtladı.

“Teşekkür ederim, ben Sare’nin ataklarında yanındaydım, her zaman sakinleştiren ben olurdum ama ilk defa yanında benim dışımda birini istedi.” Tuna Yüzbaşı’ya garip bir ifadeyle baktığında Tuna Yüzbaşı yutkunarak konuştu.

“Onu bulduğumuzda kendisinde değildi onu ikna etmek epey zordu orada alıştı herhalde” Aren yeniden garip bir ifadeyle Tuna Yüzbaşı’yı izlerken Tuna Yüzbaşı hafifçe sahte bir öksürük bırakarak konuştu.

“Ben su alacağım size de alayım mı?” Aren kendisine hala o yüz ifadesiyle bakınca istemsiz kafasını ‘ne oldu’ der gibi sallamıştı.

“Ben alayım Yüzbaşım, şimdi Sare sizi camdan göremezse yeniden aynı şeyleri yaşamayalım.” Tuna Yüzbaşı başını sallayarak yere eğdi elini ensesine getirdi biraz utanmış gibiydi ve bunu hızla toparladı.

                              🏥

Sare çoğu zaman rüyalarından dehşetle uyanıyordu hastaneye gelişinin 3. Günüydü kabusları peşini bırakmamıştı uyandığında ise yeniden nerede olduğunun, zamanın ve mekanın neresi olduğunu çözemiyordu ailesi onu iyi hissettirmeye çalışsada bu çoğu zaman mümkün olmuyordu bazı kabuslardan dehşet içerinde uyanarak Tuna Yüzbaşı’yı çağırıyordu.

“Lütfen bırakma beni” Sare kısık sesiyle uykusunda yatakta kıvranırken gözleri kapalıydı ağlıyordu ve elini tuttuğu kişinin elini sıkarak ona yalvarıyordu.

“Seninleyim” Tanıdık sesi kulaklarında hissettiğinde bedeni yatakta gevşemişti ama elini tutmayı bırakmamıştı.

“Beni onlara verme ne olur” Tuna Yüzbaşı uykusunda ağlayarak konuşan Sare’ye bakarak hüzünle başını çevirdi bu görüntüye daha fazla tahammül edemiyordu kafasının içinde bunu yapanları defalarca öldürüyordu.

“Güvendesin” Sare ağlarken başını salladı her ne görüyorsa beynini Tuna Yüzbaşı’nın burada olduğuna ikna etmeye çalışıyordu.

“Lütfen gülme artık” Sare’nin sesi yalvarır gibi çıktığında Tuna Yüzbaşı artık dayanamadan sol elini saçlarına yerleştirdi onu sakinleştirmek için saçlarını okşadığında Sare gevşeyerek uykuya teslim olmuştu.

Sare bir süre sonra Tuna Yüzbaşı’nın elini bırakmıştı yeniden derin bir uykuya girmişti nefes alışverişleri düzene girdiğinde Tuna Yüzbaşı yavaşça yerinden doğruldu.

“Kızımı göreceğim dedim 3. Gündür bana onu göstermiyorsun Aren, bırak kızımı göreceğim!” Dışarıdaki gürültüyle Sare yerinde titreyince Tuna Yüzbaşı yeniden ona yaklaştı.

“Bir şey yok ben buradayım” Sare’nin saçlarını okşamaya devam etmişti vücudu gevşediğinde örtüyü üzerine çekerek odanın çıkışına ilerledi.

“Ulan ne üdüğü belirsiz adam bile kızımın yanında!” Kendisinden bahsettiğini anlamıştı.

“Kızın yeni uykuya kandı, az önce kabus görüyordu böyle bağırarak ona yardımcı olmuyorsun.” Tuna Yüzbaşı’nın sesi sertti babası olduğu için sabrediyordu ama sabrı giderek tükenmeye başlamıştı. Haktan Tuna Yüzbaşı'nın yakasından tutarak konuştu.

“Bana bak yarasa,bir daha kızımın etrafında seni görürsem öldürürüm!” Aren babasının ellerini Tuna Yüzbaşı’dan çekmeye çalışırken Tuna Yüzbaşı hareketsiz adamı izliyordu.

“O zaten evindeydi, Sare kriz geçirince onu aramaya mecbur kaldık rahat bırak şimdi adamı” Babası Aren’i itip üzerine yürüdüğünde Aren babasının önüne dikildi.

“Kızımı bu bok çukurunda bırakmayacağım, leş gibi bir hastanede tedavi edilmesini bekliyoruz onu hemen özel bir uçakla İstanbul’a getireceğim!” Tuna Yüzbaşı hiçbir şey yapmadan sabırla adamı izledi. Aren başını iki yana salladı aklına gelen düşüncelerle bu gerçekleşirse Sare'nin giderek daha da kötü olacağını biliyordu.

“Ona ellerini sürdüğünü görürsem bu sefer seni kendi ellerimle öldürürüm, Sare burada tedavi görecek iyileştiğinde isterse İstanbul’a dönecek şayet istemezse de yine sonuna kadar arkasındayım!” Babası çıldırmış gibi Aren’e atıldığında ona bir yumruk savurdu.

“Ben kızımı bu yarasa sürüsünün eline mi bırakacağım, doğru dürüst doktorları bile yok!” Yarasa sürüsü derken Tuna Yüzbaşı’yı ve onun askerlerini kastetmişti.

“Şuanki tavrını acına vermeye çalışıyorum ama sen kimsin de bir Yüzbaşı’yla bu şekilde konuşuyorsun haddini bil!” Tuna Yüzbaşı tam ağzını açacakken Albayının sesiyle hazırola geçerek hiçbir şey yapmadan bekledi.

“Komutanım” Tuna Yüzbaşı asker selamı vermişti.

“Sende kimsin ulan!” Haktan bağırarak Albay’a döndü.

“Albay Yavuz Yılmazer” Haktan biraz sakinleşerek başını salladı boğazını temizledi.

“Acımdan ne dediğimi bilemedim siz kusuruma bakmayın.” Albay adamı yok sayarak Tuna Yüzbaşı’ya döndü.

“Burada ne işin var Yüzbaşım!” Albay’ının gözlerine bakamadan konuştu.

“Öğretmen hanımı kurtarırken kendisinde değildi onu ikna etmekte epey zorlandık sakinleşmek için sadece bana güveniyor askerler arayınca gelmek zorunda kaldım Komutanım” Tuna Yüzbaşı Albay’ının gözlerine bakamadan gerginlikle yerinde duruyordu.

“İyi işin bittiyse kışlaya dön!” Tuna Yüzbaşı başını salladığında tam hareketlendiği sırada içeriden gelen bağırışmaya durmak zorunda kaldı Aren hemen oraya yönelmişti.

“Lütfen, lütfen artık yeter gülme!” Sare elleriyle saçlarını çekmey çalışıyordu yatakta kıvrandı.

“Baver yeter artık yaklaşma!” Ağabeyini yeniden tanımamıştı.

“Lia, ne olur bunların yalan olduğunu söyle bana, kurtulduğuma ikna et beni ne olur!” Kendi kendine yatakta sallanıyordu kendisiyle konuşuyor gibiydi Aren dehşet içerisinde öylece kalakalmıştı yeniden onu bu halde görmek ve eski canlanan anıların gün yüzüne çıkması göğsünü büyük bir sıkıntıyla kapladı.

“Sare, hayır yeniden olamaz” Aren’in sesi kısık çıkmıştı 3 gündür tuttuğu gözyaşlarını orada bıraktı kardeşinin atlattığını düşündüğü şeyin yeniden gözlerinin önünde olmasını sadece seyretti.

“Lia bana söyle ne olur söyle artık gerçek değil onlar de!” Saçlarını çekiştirerek yatakta dizlerini kendisine doğru bükmüş deli gibi sallanıyordu.

“Allahım lütfen, lütfen, lütfen bana yardım et” Sare başını yukarıya çevirdi defalarca aynı şeyleri tekrarladı.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

“Sare” Yeniden o tanıdık ses.

“Kurtuldun, seni biz kurtardık ben seni buna ikna edebilirim.” Başımı sesin geldiği yöne çevirdim ışıkları açmıştı.

“Bak etrafına izle ne görüyorsun anlat bana” Yutkunarak etrafıma baktım bir yatak vardı İmre’nin hastalarını yatırdığı yataklara benziyordu, kolumda takılı kablolar, yan tarafta kalbimin ritmine göre şekillenen bir cihaz, küçük bir pencere, dolap ve bir koltuk vardı.

“Burası hastane mi?” Başımı yeniden ona çevirdim.

“Evet, seni korkutan kabusların seni her kandırmaya çalıştığında etrafına bak hala buradaysan onlar gerçek değildir.” Doğruydu bu neden aklıma gelmemişti.

“Bazen gördüğüm şey farklı olabiliyor insanların yüzünde Baver’i görüyorum.” Tuna Yüzbaşı biraz daha yaklaştı.

“Baver sana zarar veremeyecek kadar çok uzakta bana güveniyorsun değil mi sen güçlüsün onun senin zihnini ele geçirmesine izin verme o sadece senin kabuslarında yaşayan biri” Haklıydı ona dokunmak istediğimde kaybolan bir kabustu.

“Sen koca bir köyü ikna etmiş bir Öğretmensin öğrencilerin okula gelsin diye tek tek ikna ettin hatırlıyor musun?” Başımı salladım ben Öğretmendim benim 10 küçük Öğrencim vardı.

“Evet 10 tatlı öğrencim var benim biliyor musun?” Tuna Yüzbaşı başını salladı gözlerinde acıma, tiksinme yoktu saf bir duygu vardı o da hatırladığım için oluşan rahatlıktı bana bakarken gözleri parladı ve onun gözleri dolmuştu.

“Ve sen onlar için çok çabaladın tüm bunları sadece zihninde olan Baver için bırakamazsın değil mi?” Dehşetle başımı iki yana salladım.

“Onların bana ihtiyacı var” Başını salladı korkacağımı düşündüğü için yavaşça yaklaşıyordu.

“Benimle bile inatlaştın ‘göreceksin öğrencilerim olacak’ dedin öyle değil mi çok güçlüydün sana inanmamıştım ama sen benim sana inanmadığım için kendimden utanmamı sağladın.” Zihnime düşen onca unuttuğum anılar bir toz bulutu gibi beynimde çalkalanmaya başladı.

“Sen pişman oldun.” Gülüyordum çünkü ben kazanmıştım.

“Evet hem de çok pişman oldum.” Başını salladığında gülmüştü gözlerinden belli belirsiz bir yaş düştü ya da bana öyle geldi bilmiyorum koskoca Yüzbaşı ağlacak değildi ya.

“Şimdi söyle bana kendinle mi savaşacaksın yoksa seni yolundan döndürmek isteyenlerle mi?” Mesafeyi kapadığında saçlarımdaki ellerime dokundu yavaşça onları indirerek gözlerime baktı.

“Doğru bildiğim şey için yeniden savaşacağım.” Tuna Yüzbaşı başını sallayarak güldü bende gülmüştüm ne zamandan beri gülmüyordum bilmiyorum ama bu hoşuma gitmişti.

“Şimdi gözlerini kapat ve sınıfını hayal et ve ne zaman kabus görürsen kendini güvende hissedeceğin o yeri hayal et” Gözlerimi kapadım sınıfımdaydım öğrencilerim vardı gülüyorduk ben onları yeniden ödüllendirmek için çıkartma veriyordum ve mutluydum ama hayalimin içine yeni biri daha sızmıştı en güvendiğim yeri hayal ediyordum gözlerimin önüne Ağabeyim, annem, İmre’m ve Tuna Yüzbaşı gelmişti.

“En güvendiğim yer abim, annem, İmre’m ve sen, seni de hayal edebilir miyim?” Gözlerim kapalıyken sormuştum çünkü dördü birlikte zihnimin en güzel köşesindeydi.

“Sana iyi gelecekse evet” Başımı sallayıp gülümsedim.

“Buna sevindim ama sanırım başım dönüyor bunu da ben hayal ediyor olamam değil mi?” Gözlerimi açmaya denedim her yer karardı istemsizce kendimi yana doğru bıraktım bir şeye teslim olmuştum ama bu neydi bilmiyordum yinede güvende hissettirmişti.

YAZARIN KALEMİNDEN

Sare Tuna Yüzbaşı’ya doğru bayıldığında yatağa uzanmasını sağladı telaşla başını çevirdiğinde onu izleyen bir sürü gözün etkisi altındaydı.

“Doktoru çağırmamız gerekebilir.” Karşısındaki insanlar transa girmiş gibi kendisine bakınca istemsiz gözlerini çekmişti.

“Aa evet çağırayım” İlk konuşan Aren olmuştu aceleyle koridora koştu.

“Ben artık gideyim bir şey olursa haber edersiniz.” Tuna Yüzbaşı çekinerek konuşmuştu baktığı kişi İmre’ydi.

“Aaa tabi tabi zaten bizim kız kesin sabaha yine ister seni” İmre muzip bir tavırla güldüğünde Tuna Yüzbaşı elini ensesine götürdü başını eğdi ve hafifçe sallayarak yanından geçip gitmişti.

Albay, Tuna Yüzbaşı'nın arkasından ilerledi farklı şeyler düşünüyordu istemsizce belli belirsiz gülümsedi Tuna Yüzbaşı ise tamamen Komutanını unutmuş halde yürümeye devam etmişti.

İKİ HAFTA SONRA

O günden sonra Sare İstanbul’da ki psikiyatristiyle görüntülü konuşma yapıyordu onun söylediği her şeyi bir bir yapıyor hiç aksatmadan ilaçlarını içiyordu bir an önce içindeki bu karmaşadan kurtulmak istiyordu. Tuna Yüzbaşı ise Sare’nin yanına hemen hemen her gün geliyordu onunla konuşuyor ve zihnindeki karışıklığı dağıtıyordu Sare ona istemsizce alışmıştı.

“Bugün gelmedi” Ağabeyine hüzünle baktı.

“Güzelim adam asker görevi vardır ama ben buradayım korkacak bir şey yok.” Başını sallayarak pencereden dışarıyı izledi vücudundaki morluklardan bazıları geçmişti bazıları ise ilk günden daha iyiydi burnundaki çatlaklık hemen hemen iyileşmişti ama sağ bileği ve sol elinin 3 parmağı hala alçıdaydı ama yinede iyi hissediyordu.

“Geldi bak” Sare heyecanla camdan gördüğü Tuna Yüzbaşı’yı ağabeyine gösterdi.

“Meleğim” Aren Sare'ye bakarak başını iki yana salladı. Ağabeyini dinlemeden kapıya doğru adımladı ayaklarındaki yaralar iyileşmişti sadece üzerine bastığında hafif ağrıyordu kapı bir süre sonra çalındığında heyecanla gelmesini söyledi.

“Yeniden merhaba Öğretmen hanım” Gülerek konuştu.

“Yeniden hoşgeldin Yüzbaşı bey” Aren çatık kaşlarla kardeşinin gülüşünü seyrederken ellerini iki yana açıp ‘Allah Allah’ der gibi bakıyordu.

“Durumun epey iyi görünüyor” Sare belli belirsiz karnını tutarak iki büklüm oldu.

“Ne oldu” Ağabeyi ve Tuna Yüzbaşı ona doğru hareketlendiğinde çaktırmadan yüz ifadelerine bakıyordu.

SARE LİA SARUHAN’IN AĞZINDAN

“Sanırım karnım kasıldı iyi görünmüyorum.” Tuna Yüzbaşı telaşını bırakarak doğruldu ve yüzüme baktı.

“Berbat bir oyuncusun” Ağabeyim Allahtan sabır dilenir gibi bana bakıyordu.

“Aklımı aldın Sare” Ağabeyim konuştuğunda onlara gülüyordum bana dayanamayarak gülmeye başladılar.

“Role girdiğinize göre epey iyisiniz Öğretmen hanım” Gülümsüyordu bende istemsiz ona gülümserken ağabeyimin tuhaf bakışlarını üzerimde hissettim.

“Far görmüş tavşan gibi bakmayı bırak Sare, hadi uzan çok ayakta kaldın.” Ağabeyim beni kucağına alarak yatağa bıraktığında gözlerim Tuna Yüzbaşı’daydı dışardan sesler geldiğinde çatık kaşlarıyla oraya bakmıştı.

“Babam yeniden bağırıyor.” Gözlerimi ağabeyime çevirdim babamın öfkesinden korkuyordum.

“Ben halledeceğim sen dinlen” Ağabeyim telaşla dışarıya çıktığında Tuna Yüzbaşı elinde çiçekle onu izledi.

“Onları bana vermeyi düşünmüyor musun Yüzbaşı bey?" Bir an ne dediğimi algılayamadan eline baktı sonra hatırlayıp bana uzattı.

“Teşekkür ederim” Yüzünde garip bir ifade vardı.

“İyileşiyorsun buradan tamamen taburcu olduğunda ne yapacaksın?” Yutkundum yüzündeki ifade içime sıkıntı düşürmüştü.

“Tabiki köye dönüp öğrencilerime kaldığım yerden eğitim vereceğim.” Başını iki yana salladığında ona anlam verememiştim.

“Git Sare, başka bir yerde görev yap burası senin için tehlikeli ayrıca bu kabusların ya da krizlerin her neyse bu kaçırılmadan dolayı olduğunu sanmıyorum belli ki daha öncede böyle bir şey yaşamışsın ve seni tetikleyecek bir durumla karşı karşıya kalman sana zarar verecektir.” Kalbime bir hüzün çökmüştü yutkunamadan öylece bakmıştım bana gitmemi söylerken yüzünde hiçbir ifade yoktu ben fazla mı alışmıştım ya da kendime fazla mı yakın hissetmiştim her şeyden önemlisi ben öğrencilerimi seviyordum ve onların tek umudu bendim bir tek ben savaşmıştım ve onları okula getirmiştim şimdi bu umudu onların elinden nasıl alacaktım.

“İstemiyorum” Sesim kesin ve netti.

“Sare bak bu durum” Sözünü kestim kimse bana ne yapacağımı söyleyemezdi.

“Kusura bakma başına bela oldum bir daha buraya gelmene gerek yok gerçekten yaptıkların için teşekkür ederim seni fazla zahmete soktum.” Çiçeğini yatağımın yanındaki dolabın üstüne koydum ve gözlerimi ondan çektim garip bir ağlama dürtüsü gelmişti ama yapmayacaktım.

BÖLÜM SONU

Loading...
0%